سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ سُبْحَٰنَ ٱلَّذِىٓ أَسْرَىٰ بِعَبْدِهِۦ لَيْلًۭا مِّنَ ٱلْمَسْجِدِ ٱلْحَرَامِ إِلَى ٱلْمَسْجِدِ ٱلْأَقْصَا ٱلَّذِى بَٰرَكْنَا حَوْلَهُۥ لِنُرِيَهُۥ مِنْ ءَايَٰتِنَآ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْبَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: subhâne-lleẕî esrâ bi`abdihî leylem mine-lmescidi-lharâmi ile-lmescidi-l'akse-lleẕî bâraknâ havlehû linuriyehû min âyâtinâ. innehû huve-ssemî`u-lbesîr.
Türkçe Meali: Kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescidi Haram'dan (Mekke'den), kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya (Kudüs'e) götüren Allah'ın şanı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 2. Ayet
Arapça: وَءَاتَيْنَا مُوسَى ٱلْكِتَٰبَ وَجَعَلْنَٰهُ هُدًۭى لِّبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ أَلَّا تَتَّخِذُوا۟ مِن دُونِى وَكِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: veâteynâ mûse-lkitâbe vece`alnâhu hudel libenî isrâîle ellâ tetteḫiẕû min dûnî vekîlâ.
Türkçe Meali: Musa'ya kitap verdik. Ey Nuh'la beraber taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! Beni bırakıp başkasını vekil edinmeyesiniz diye onu İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık. Doğrusu Nuh, çok şükreden bir kuldu.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 3. Ayet
Arapça: ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَبْدًۭا شَكُورًۭا
Türkçe Okunuşu: ẕurriyyete men hamelnâ me`a nûh. innehû kâne `abden şekûrâ.
Türkçe Meali: Musa'ya kitap verdik. Ey Nuh'la beraber taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! Beni bırakıp başkasını vekil edinmeyesiniz diye onu İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık. Doğrusu Nuh, çok şükreden bir kuldu.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَقَضَيْنَآ إِلَىٰ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ فِى ٱلْكِتَٰبِ لَتُفْسِدُنَّ فِى ٱلْأَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوًّۭا كَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vekadaynâ ilâ benî isrâîle fi-lkitâbi letufsidunne fi-l'ardi merrateyni veleta`lunne `uluvven kebîrâ.
Türkçe Meali: İsrailoğullarına Kitap'da: "Doğrusu yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacak ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz" diye bildirdik.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 5. Ayet
Arapça: فَإِذَا جَآءَ وَعْدُ أُولَىٰهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًۭا لَّنَآ أُو۟لِى بَأْسٍۢ شَدِيدٍۢ فَجَاسُوا۟ خِلَٰلَ ٱلدِّيَارِ ۚ وَكَانَ وَعْدًۭا مَّفْعُولًۭا
Türkçe Okunuşu: feiẕâ câe va`du ûlâhumâ be`aŝnâ `aleykum `ibâdel lenâ ulî be'sin şedîdin fecâsû ḫilâle-ddiyâr. vekâne va`dem mef`ûlâ.
Türkçe Meali: "Bu ikiden birincisinin vakti gelince, üzerinize pek güçlü olan kullarımızı salacağız. Onlar memleketlerinizde her köşeyi kontrollerine alacaklar. Bu, yerine gelecek bir vaaddir."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 6. Ayet
Arapça: ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ ٱلْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَأَمْدَدْنَٰكُم بِأَمْوَٰلٍۢ وَبَنِينَ وَجَعَلْنَٰكُمْ أَكْثَرَ نَفِيرًا
Türkçe Okunuşu: ŝumme radednâ lekumu-lkerrate `aleyhim veemdednâkum biemvâliv vebenîne vece`alnâkum ekŝera nefîrâ.
Türkçe Meali: "Bunun ardından sizi onlara galip getireceğiz; mallar ve oğullarla size yardım edecek ve sizin sayınızı artıracağız."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 7. Ayet
Arapça: إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ ۖ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا ۚ فَإِذَا جَآءَ وَعْدُ ٱلْءَاخِرَةِ لِيَسُۥٓـُٔوا۟ وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا۟ ٱلْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍۢ وَلِيُتَبِّرُوا۟ مَا عَلَوْا۟ تَتْبِيرًا
Türkçe Okunuşu: in ahsentum ahsentum lienfusikum vein ese'tum felehâ. feiẕâ câe va`du-l'âḫirati liyesûû vucûhekum veliyedḫulu-lmescide kemâ deḫalûhu evvele merrativ veliyutebbirû mâ `alev tetbîrâ.
Türkçe Meali: İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz o da kendinizedir. İki vaadden ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, önceden Mescid'e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 8. Ayet
Arapça: عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَن يَرْحَمَكُمْ ۚ وَإِنْ عُدتُّمْ عُدْنَا ۘ وَجَعَلْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَٰفِرِينَ حَصِيرًا
Türkçe Okunuşu: `asâ rabbukum ey yerhamekum. vein `uttum `udnâ. vece`alnâ cehenneme lilkâfirîne hasîrâ.
Türkçe Meali: Umulur ki Rabbiniz size acır; ama siz dönerseniz Biz de döneriz. Cehennemi, inkarcılara bir zindan kılmışızdır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 9. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانَ يَهْدِى لِلَّتِى هِىَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ ٱلْمُؤْمِنِينَ ٱلَّذِينَ يَعْمَلُونَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًۭا كَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: inne hâẕe-lkur'âne yehdî lilletî hiye akvemu veyubeşşiru-lmu'minîne-lleẕîne ya`melûne-ssâlihâti enne lehum ecran kebîrâ.
Türkçe Meali: Doğrusu bu Kuran en doğru yola götürür ve yararlı iş yapan müminlere büyük ecir olduğunu, ahirete inanmayanlara can yakıcı bir azap hazırladığımızı müjdeler.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَأَنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: veenne-lleẕîne lâ yu'minûne bil'âḫirati a`tednâ lehum `aẕâben elîmâ.
Türkçe Meali: Doğrusu bu Kuran en doğru yola götürür ve yararlı iş yapan müminlere büyük ecir olduğunu, ahirete inanmayanlara can yakıcı bir azap hazırladığımızı müjdeler.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَيَدْعُ ٱلْإِنسَٰنُ بِٱلشَّرِّ دُعَآءَهُۥ بِٱلْخَيْرِ ۖ وَكَانَ ٱلْإِنسَٰنُ عَجُولًۭا
Türkçe Okunuşu: veyed`u-l'insânu bişşerri du`âehû bilḫayr. vekâne-l'insânu `acûlâ.
Türkçe Meali: İnsan iyiliğin gelmesine dua ettiği gibi, kötülüğün gelmesine de dua eder. Esasen insanoğlu acelecidir.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَجَعَلْنَا ٱلَّيْلَ وَٱلنَّهَارَ ءَايَتَيْنِ ۖ فَمَحَوْنَآ ءَايَةَ ٱلَّيْلِ وَجَعَلْنَآ ءَايَةَ ٱلنَّهَارِ مُبْصِرَةًۭ لِّتَبْتَغُوا۟ فَضْلًۭا مِّن رَّبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُوا۟ عَدَدَ ٱلسِّنِينَ وَٱلْحِسَابَ ۚ وَكُلَّ شَىْءٍۢ فَصَّلْنَٰهُ تَفْصِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: vece`alne-lleyle vennehâra âyeteyni femehavnâ âyete-lleyli vece`alnâ âyete-nnehâri mubsiratel litebteğû fadlem mir rabbikum velita`lemû `adede-ssinîne velhisâb. vekulle şey'in fessalnâhu tefsîlâ.
Türkçe Meali: Gece ve gündüzü varlığımıza birer delil kıldık. Bir delil olan geceyi kaldırıp yine bir delil olan gündüzü Rabbinizin bol nimetini aramanız, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için aydınlık kıldık. Her şeyi uzun uzadıya açıkladık.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَكُلَّ إِنسَٰنٍ أَلْزَمْنَٰهُ طَٰٓئِرَهُۥ فِى عُنُقِهِۦ ۖ وَنُخْرِجُ لَهُۥ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ كِتَٰبًۭا يَلْقَىٰهُ مَنشُورًا
Türkçe Okunuşu: vekulle insânin elzemnâhu tâirahû fî `unukih. venuḫricu lehû yevme-lkiyâmeti kitâbey yelkâhu menşûrâ.
Türkçe Meali: Her insanın boynuna işlediklerini dolarız ve kıyamet günü açılmış bulacağı Kitap'ı önüne çıkarırız.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 14. Ayet
Arapça: ٱقْرَأْ كِتَٰبَكَ كَفَىٰ بِنَفْسِكَ ٱلْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًۭا
Türkçe Okunuşu: ikra' kitâbek. kefâ binefsike-lyevme `aleyke hasîbâ.
Türkçe Meali: "Kitabını oku, bugün, hesap görücü olarak sen kendine yetersin."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 15. Ayet
Arapça: مَّنِ ٱهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِى لِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا ۚ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌۭ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۗ وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّىٰ نَبْعَثَ رَسُولًۭا
Türkçe Okunuşu: meni-htedâ feinnemâ yehtedî linefsih. vemen dalle feinnemâ yedillu `aleyhâ. velâ teziru vâziratuv vizra uḫrâ. vemâ kunnâ mu`aẕẕibîne hattâ neb`aŝe rasûlâ.
Türkçe Meali: Kim doğru yola gelirse ancak kendi lehine yola gelmiş ve kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmıştır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye azabetmeyiz.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَإِذَآ أَرَدْنَآ أَن نُّهْلِكَ قَرْيَةً أَمَرْنَا مُتْرَفِيهَا فَفَسَقُوا۟ فِيهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا ٱلْقَوْلُ فَدَمَّرْنَٰهَا تَدْمِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕâ eradnâ en nuhlike karyeten emernâ mutrafîhâ fefesekû fîhâ fehakka `aleyhe-lkavlu fedemmernâhâ tedmîrâ.
Türkçe Meali: Bir şehri yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklarına yola gelmelerini emrederiz, ama onlar yoldan çıkarlar. Artık o şehir yok olmayı hakeder. Biz de onu yerle bir ederiz.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِنَ ٱلْقُرُونِ مِنۢ بَعْدِ نُوحٍۢ ۗ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ بِذُنُوبِ عِبَادِهِۦ خَبِيرًۢا بَصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vekem ehleknâ mine-lkurûni mim ba`di nûh. vekefâ birabbike biẕunûbi `ibâdihî ḫabîram besîrâ.
Türkçe Meali: Nuh'dan sonra nice nesilleri yok etmişizdir. Kullarının günahlarından haberdar ve onları gören olarak Rabbin yeter.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 18. Ayet
Arapça: مَّن كَانَ يُرِيدُ ٱلْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُۥ فِيهَا مَا نَشَآءُ لِمَن نُّرِيدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُۥ جَهَنَّمَ يَصْلَىٰهَا مَذْمُومًۭا مَّدْحُورًۭا
Türkçe Okunuşu: men kâne yurîdu-l`âcilete `accelnâ lehû fîhâ mâ neşâu limen nurîdu ŝumme ce`alnâ lehû cehennem. yaslâhâ meẕmûmem medhûrâ.
Türkçe Meali: Dünyayı isteyene istediğimiz kimseye dilediğimiz kadar hemen veririz. Sonra ona cehennemi hazırlarız; yerilmiş ve kovulmuş olarak oraya girer.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَمَنْ أَرَادَ ٱلْءَاخِرَةَ وَسَعَىٰ لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌۭ فَأُو۟لَٰٓئِكَ كَانَ سَعْيُهُم مَّشْكُورًۭا
Türkçe Okunuşu: vemen erâde-l'âḫirate vese`â lehâ sa`yehâ vehuve mu'minun feulâike kâne sa`yuhum meşkûrâ.
Türkçe Meali: Ahireti isteyip, inanmış olarak onun için gerekli çalışmada bulunan kimselerin, işte onların çalışmaları şükre değer.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 20. Ayet
Arapça: كُلًّۭا نُّمِدُّ هَٰٓؤُلَآءِ وَهَٰٓؤُلَآءِ مِنْ عَطَآءِ رَبِّكَ ۚ وَمَا كَانَ عَطَآءُ رَبِّكَ مَحْظُورًا
Türkçe Okunuşu: kullen numiddu hâulâi vehâulâi min `atâi rabbik. vemâ kâne `atâu rabbike mahżûrâ.
Türkçe Meali: Onların ve bunların her birine Rabbinin nimetinden ulaştırırız. Esasen Rabbinin nimeti kimseye yasak kılınmış değildir.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 21. Ayet
Arapça: ٱنظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۢ ۚ وَلَلْءَاخِرَةُ أَكْبَرُ دَرَجَٰتٍۢ وَأَكْبَرُ تَفْضِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: unżur keyfe feddalnâ ba`dahum `alâ ba`d. velel'âḫiratu ekberu deracâtiv veekberu tefdîlâ.
Türkçe Meali: Onları birbirlerinden nasıl üstün kıldığımıza bir bak! Doğrusu ahirette daha büyük dereceler ve daha büyük üstünlükler vardır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 22. Ayet
Arapça: لَّا تَجْعَلْ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًۭا مَّخْذُولًۭا
Türkçe Okunuşu: lâ tec`al me`a-llâhi ilâhen âḫara fetak`ude meẕmûmem maḫẕûlâ.
Türkçe Meali: Allah'la beraber başka bir tanrı edinme, yoksa yerilmiş ve tek başına kalmış olursun.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 23. Ayet
Arapça: ۞ وَقَضَىٰ رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوٓا۟ إِلَّآ إِيَّاهُ وَبِٱلْوَٰلِدَيْنِ إِحْسَٰنًا ۚ إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ ٱلْكِبَرَ أَحَدُهُمَآ أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُل لَّهُمَآ أُفٍّۢ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلًۭا كَرِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: vekadâ rabbuke ellâ ta`budû illâ iyyâhu vebilvâlideyni ihsânâ. immâ yebluğanne `indeke-lkibera ehaduhumâ ev kilâhumâ felâ tekul lehumâ uffiv velâ tenherhumâ vekul lehumâ kavlen kerîmâ.
Türkçe Meali: Rabbin, yalnız Kendisine tapmanızı ve ana babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı "Öf" bile demeyesin, onları azarlamayasın. İkisine de hep tatlı söz söyleyesin.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَٱخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ ٱلذُّلِّ مِنَ ٱلرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ٱرْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِى صَغِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vaḫfid lehumâ cenâha-ẕẕulli mine-rrahmeti vekur rabbi-rhamhumâ kemâ rabbeyânî sağîrâ.
Türkçe Meali: Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger ve: "Rabbim! Küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et!" de.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 25. Ayet
Arapça: رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِى نُفُوسِكُمْ ۚ إِن تَكُونُوا۟ صَٰلِحِينَ فَإِنَّهُۥ كَانَ لِلْأَوَّٰبِينَ غَفُورًۭا
Türkçe Okunuşu: rabbukum a`lemu bimâ fî nufûsikum. in tekûnû sâlihîne feinnehû kâne lil'evvâbîne ğafûrâ.
Türkçe Meali: İçinizde olanı en iyi Rabbiniz bilir. İyi kimselerseniz bilin ki O şüphesiz, Kendine baş vuranları bağışlar.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَءَاتِ ذَا ٱلْقُرْبَىٰ حَقَّهُۥ وَٱلْمِسْكِينَ وَٱبْنَ ٱلسَّبِيلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا
Türkçe Okunuşu: veâti ẕe-lkurbâ hakkahû velmiskîne vebne-ssebîli velâ tubeẕẕir tebẕîrâ.
Türkçe Meali: Yakınına, düşküne, yolcuya hakkını ver; elindekileri saçıp savurma.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 27. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلْمُبَذِّرِينَ كَانُوٓا۟ إِخْوَٰنَ ٱلشَّيَٰطِينِ ۖ وَكَانَ ٱلشَّيْطَٰنُ لِرَبِّهِۦ كَفُورًۭا
Türkçe Okunuşu: inne-lmubeẕẕirîne kânû iḫvâne-şşeyâtîn. vekâne-şşeytânu lirabbihî kefûrâ.
Türkçe Meali: Saçıp savuranlar, şüphesiz şeytanlarla kardeş olmuş olurlar; şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَإِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ٱبْتِغَآءَ رَحْمَةٍۢ مِّن رَّبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُل لَّهُمْ قَوْلًۭا مَّيْسُورًۭا
Türkçe Okunuşu: veimmâ tu`ridanne `anhumu-btiğâe rahmetim mir rabbike tercûhâ fekul lehum kavlem meysûrâ.
Türkçe Meali: Rabbin'den umduğun rahmeti elde etmek için, hak sahiblerinden yüz çevirmek zorunda kalırsan, onlara hiç değilse tatlı bir söz söyle.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 29. Ayet
Arapça: وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَىٰ عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ ٱلْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًۭا مَّحْسُورًا
Türkçe Okunuşu: velâ tec`al yedeke mağlûleten ilâ `unukike velâ tebsuthâ kulle-lbesti fetak`ude melûmem mahsûrâ.
Türkçe Meali: Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de açıp tutumsuz olma, yoksa pişman olur, açıkta kalırsın.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 30. Ayet
Arapça: إِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ ٱلرِّزْقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقْدِرُ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ بِعِبَادِهِۦ خَبِيرًۢا بَصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: inne rabbeke yebsutu-rrizka limey yeşâu veyakdir. innehû kâne bi`ibâdihî ḫabîram besîrâ.
Türkçe Meali: Doğrusu senin Rabbin dilediği kimsenin rızkını genişletir ve bir ölçüye göre verir. O kullarını gören ve haberdar olandır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَلَا تَقْتُلُوٓا۟ أَوْلَٰدَكُمْ خَشْيَةَ إِمْلَٰقٍۢ ۖ نَّحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَإِيَّاكُمْ ۚ إِنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْـًۭٔا كَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: velâ taktulû evlâdekum ḫaşyete imlâk. nahnu nerzukuhum veiyyâkum. inne katlehum kâne ḫit'en kebîrâ.
Türkçe Meali: Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin. Biz onlara da size de rızık veririz. Onları öldürmek, şüphesiz büyük bir günahtır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَلَا تَقْرَبُوا۟ ٱلزِّنَىٰٓ ۖ إِنَّهُۥ كَانَ فَٰحِشَةًۭ وَسَآءَ سَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: velâ takrabu-zzinâ innehû kâne fâhişeten. vesâe sebîlâ.
Türkçe Meali: Sakın zinaya yaklaşmayın; doğrusu bu çirkindir, kötü bir yoldur.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَلَا تَقْتُلُوا۟ ٱلنَّفْسَ ٱلَّتِى حَرَّمَ ٱللَّهُ إِلَّا بِٱلْحَقِّ ۗ وَمَن قُتِلَ مَظْلُومًۭا فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّهِۦ سُلْطَٰنًۭا فَلَا يُسْرِف فِّى ٱلْقَتْلِ ۖ إِنَّهُۥ كَانَ مَنصُورًۭا
Türkçe Okunuşu: velâ taktulu-nnefse-lletî harrame-llâhu illâ bilhakk. vemen kutile mażlûmen fekad ce`alnâ liveliyyihî sultânen felâ yusrif fi-lkatl. innehû kâne mensûrâ.
Türkçe Meali: Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Haksız yere öldürülenin velisine bir yetki tanımışızdır. Artık o da öldürmekte aşırı gitmesin. Zira kendisi ne de olsa yardım görmüştür.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَلَا تَقْرَبُوا۟ مَالَ ٱلْيَتِيمِ إِلَّا بِٱلَّتِى هِىَ أَحْسَنُ حَتَّىٰ يَبْلُغَ أَشُدَّهُۥ ۚ وَأَوْفُوا۟ بِٱلْعَهْدِ ۖ إِنَّ ٱلْعَهْدَ كَانَ مَسْـُٔولًۭا
Türkçe Okunuşu: velâ takrabû mâle-lyetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluğa eşuddeh. veevfû bil`ahd. inne-l`ahde kâne mes'ûlâ.
Türkçe Meali: Yetimin malına ergin çağa ulaşana kadar en güzel şeklin dışında yaklaşmayın. Ahdi de yerine getirin, doğrusu verilen ahidde sorumluluk vardır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 35. Ayet
Arapça: وَأَوْفُوا۟ ٱلْكَيْلَ إِذَا كِلْتُمْ وَزِنُوا۟ بِٱلْقِسْطَاسِ ٱلْمُسْتَقِيمِ ۚ ذَٰلِكَ خَيْرٌۭ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: veevfu-lkeyle iẕâ kiltum vezinû bilkistâsi-lmustekîm. ẕâlike ḫayruv veahsenu te'vîlâ.
Türkçe Meali: Bir şeyi ölçtüğünüz zaman, ölçüyü tam tutun, doğru teraziyle tartın. Böyle yapmak, sonuç itibariyle daha güzel ve daha iyidir.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِۦ عِلْمٌ ۚ إِنَّ ٱلسَّمْعَ وَٱلْبَصَرَ وَٱلْفُؤَادَ كُلُّ أُو۟لَٰٓئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْـُٔولًۭا
Türkçe Okunuşu: velâ takfu mâ leyse leke bihî `ilm. inne-ssem`a velbesara velfuâde kullu ulâike kâne `anhu mes'ûlâ.
Türkçe Meali: Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَلَا تَمْشِ فِى ٱلْأَرْضِ مَرَحًا ۖ إِنَّكَ لَن تَخْرِقَ ٱلْأَرْضَ وَلَن تَبْلُغَ ٱلْجِبَالَ طُولًۭا
Türkçe Okunuşu: velâ temşi fi-l'ardi merahâ. inneke len taḫrika-l'arda velen tebluğa-lcibâle tûlâ.
Türkçe Meali: Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilir ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 38. Ayet
Arapça: كُلُّ ذَٰلِكَ كَانَ سَيِّئُهُۥ عِندَ رَبِّكَ مَكْرُوهًۭا
Türkçe Okunuşu: kullu ẕâlike kâne seyyiuhû `inde rabbike mekrûhâ.
Türkçe Meali: Rabbinin katında bunların hepsi beğenilmeyen kötü şeylerdir.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 39. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ مِمَّآ أَوْحَىٰٓ إِلَيْكَ رَبُّكَ مِنَ ٱلْحِكْمَةِ ۗ وَلَا تَجْعَلْ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ فَتُلْقَىٰ فِى جَهَنَّمَ مَلُومًۭا مَّدْحُورًا
Türkçe Okunuşu: ẕâlike mimmâ evhâ ileyke rabbuke mine-lhikmeh. velâ tec`al me`a-llâhi ilâhen âḫara fetulkâ fî cehenneme melûmem medhûrâ.
Türkçe Meali: Bunlar Rabbinin sana bildirdiği hikmetlerdir. Sakın Allah'la beraber başka tanrı edinme. Yoksa yerilmiş ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 40. Ayet
Arapça: أَفَأَصْفَىٰكُمْ رَبُّكُم بِٱلْبَنِينَ وَٱتَّخَذَ مِنَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ إِنَٰثًا ۚ إِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلًا عَظِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: efeasfâkum rabbukum bilbenîne vetteḫaẕe mine-lmelâiketi inâŝâ. innekum letekûlûne kavlen `ażîmâ.
Türkçe Meali: Rabbiniz oğulları size ayırdı, seçti de kendisi için kız olarak melekleri mi edindi? Doğrusu siz büyük söz söylüyorsunuz.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِى هَٰذَا ٱلْقُرْءَانِ لِيَذَّكَّرُوا۟ وَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا نُفُورًۭا
Türkçe Okunuşu: velekad sarrafnâ fî hâẕe-lkur'âni liyeẕẕekkerû. vemâ yezîduhum illâ nufûrâ.
Türkçe Meali: Biz, and olsun ki öğüt almaları için bu Kuran'da bunları türlü türlü açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 42. Ayet
Arapça: قُل لَّوْ كَانَ مَعَهُۥٓ ءَالِهَةٌۭ كَمَا يَقُولُونَ إِذًۭا لَّٱبْتَغَوْا۟ إِلَىٰ ذِى ٱلْعَرْشِ سَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: kul lev kâne me`ahû âlihetun kemâ yekûlûne iẕel lebteğav ilâ ẕi-l`arşi sebîlâ.
Türkçe Meali: De ki: "Eğer dedikleri gibi Allah'la beraber tanrılar bulunsaydı, o takdirde hepsi arşın sahibiyle savaşmaya bir yol ararlardı."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 43. Ayet
Arapça: سُبْحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوًّۭا كَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: subhânehû vete`âlâ `ammâ yekûlûne `uluvven kebîrâ.
Türkçe Meali: O, onların söylediklerinden Münezzeh'tir, Yüce'dir, Ulu'dur.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 44. Ayet
Arapça: تُسَبِّحُ لَهُ ٱلسَّمَٰوَٰتُ ٱلسَّبْعُ وَٱلْأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ ۚ وَإِن مِّن شَىْءٍ إِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِۦ وَلَٰكِن لَّا تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ ۗ إِنَّهُۥ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًۭا
Türkçe Okunuşu: tusebbihu lehu-ssemâvâtu-sseb`u vel'ardu vemen fîhinn. veim min şey'in illâ yusebbihu bihamdihî velâkil lâ tefkahûne tesbîhahum. innehû kâne halîmen ğafûrâ.
Türkçe Meali: Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O'nu tesbih eder; O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Doğrusu O Halim olandır, Bağışlayan'dır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَإِذَا قَرَأْتَ ٱلْقُرْءَانَ جَعَلْنَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ حِجَابًۭا مَّسْتُورًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕâ kara'te-lkur'âne ce`alnâ beyneke vebeyne-lleẕîne lâ yu'minûne bil'âḫirati hicâbem mestûrâ.
Türkçe Meali: Kuran okuduğun zaman senin ile ahirete inanmayan kimseler arasına görünmeyen bir perde çekeriz.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَجَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَن يَفْقَهُوهُ وَفِىٓ ءَاذَانِهِمْ وَقْرًۭا ۚ وَإِذَا ذَكَرْتَ رَبَّكَ فِى ٱلْقُرْءَانِ وَحْدَهُۥ وَلَّوْا۟ عَلَىٰٓ أَدْبَٰرِهِمْ نُفُورًۭا
Türkçe Okunuşu: vece`alnâ `alâ kulûbihim ekinneten ey yefkahûhu vefî âẕânihim vakrâ. veiẕâ ẕekerte rabbeke fi-lkur'âni vahdehû vellev `alâ edbârihim nufûrâ.
Türkçe Meali: Kuran'ı anlarlar diye kalblerine örtüler ve kulaklarına da ağırlık koyduk. Kuran'da Rabbini bir tek olarak andığın zaman, onlar ürkerek ardlarına dönerler.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 47. Ayet
Arapça: نَّحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَسْتَمِعُونَ بِهِۦٓ إِذْ يَسْتَمِعُونَ إِلَيْكَ وَإِذْ هُمْ نَجْوَىٰٓ إِذْ يَقُولُ ٱلظَّٰلِمُونَ إِن تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًۭا مَّسْحُورًا
Türkçe Okunuşu: nahnu a`lemu bimâ yestemi`ûne bihî iẕ yestemi`ûne ileyke veiẕ hum necvâ iẕ yekûlu-żżâlimûne in tettebi`ûne illâ raculem meshûrâ.
Türkçe Meali: Seni dinledikleri zaman neye kulak verdiklerini ve gizli toplantılarında zalimlerin: "Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediklerini Biz çok iyi biliriz.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 48. Ayet
Arapça: ٱنظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا۟ لَكَ ٱلْأَمْثَالَ فَضَلُّوا۟ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: unżur keyfe darabû leke-l'emŝâle fedallû felâ yestetî`ûne sebîlâ.
Türkçe Meali: Sana nasıl misaller verdiklerine bir bak! Bu yüzden sapmışlardır, artık bir yol da bulamamaktadırlar.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَقَالُوٓا۟ أَءِذَا كُنَّا عِظَٰمًۭا وَرُفَٰتًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًۭا جَدِيدًۭا
Türkçe Okunuşu: vekâlû eiẕâ kunnâ `iżâmev verufâten einnâ lemeb`ûŝûne ḫalkan cedîdâ.
Türkçe Meali: "Biz kemik ve ufalanmış toprak olduğumuz zaman, yeniden mutlaka dirilecek miyiz? derler.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 50. Ayet
Arapça: ۞ قُلْ كُونُوا۟ حِجَارَةً أَوْ حَدِيدًا
Türkçe Okunuşu: kul kûnû hicâraten ev hadîdâ.
Türkçe Meali: De ki: "İster taş veya demir ya da kalbinizde büyüttüğünüz başka bir yaratık olun, yine de dirileceksiniz." "Bizi tekrar kim diriltir?" derler; de ki: "Sizi ilk defa yaratan." Sana başlarını sallayarak: "Ne zamandır bu?" derler. "Yakında olması mümkündür" de.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 51. Ayet
Arapça: أَوْ خَلْقًۭا مِّمَّا يَكْبُرُ فِى صُدُورِكُمْ ۚ فَسَيَقُولُونَ مَن يُعِيدُنَا ۖ قُلِ ٱلَّذِى فَطَرَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍۢ ۚ فَسَيُنْغِضُونَ إِلَيْكَ رُءُوسَهُمْ وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هُوَ ۖ قُلْ عَسَىٰٓ أَن يَكُونَ قَرِيبًۭا
Türkçe Okunuşu: ev ḫalkam mimmâ yekburu fî sudûrikum. feseyekûlûne mey yu`îdunâ. kuli-lleẕî fetarakum evvele merrah. feseyunğidûne ileyke ruûsehum veyekûlûne metâ hû. kul `asâ ey yekûne karîbâ.
Türkçe Meali: De ki: "İster taş veya demir ya da kalbinizde büyüttüğünüz başka bir yaratık olun, yine de dirileceksiniz." "Bizi tekrar kim diriltir?" derler; de ki: "Sizi ilk defa yaratan." Sana başlarını sallayarak: "Ne zamandır bu?" derler. "Yakında olması mümkündür" de.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 52. Ayet
Arapça: يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَجِيبُونَ بِحَمْدِهِۦ وَتَظُنُّونَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: yevme yed`ûkum fetestecîbûne bihamdihî veteżunnûne il lebiŝtum illâ kalîlâ.
Türkçe Meali: Sizi çağırdığı gün, O'na hamdederek davetine uyarsınız ve kabirlerinizde pek az bir müddet kaldığınızı sanırsınız.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 53. Ayet
Arapça: وَقُل لِّعِبَادِى يَقُولُوا۟ ٱلَّتِى هِىَ أَحْسَنُ ۚ إِنَّ ٱلشَّيْطَٰنَ يَنزَغُ بَيْنَهُمْ ۚ إِنَّ ٱلشَّيْطَٰنَ كَانَ لِلْإِنسَٰنِ عَدُوًّۭا مُّبِينًۭا
Türkçe Okunuşu: vekul li`ibâdî yekûlu-lletî hiye ahsen. inne-şşeytâne yenzeğu beynehum. inne-şşeytâne kâne lil'insâni `aduvvem mubînâ.
Türkçe Meali: İnanan kullarıma söyle, en güzel şekilde konuşsunlar. Doğrusu şeytan aralarını bozmak ister. Şeytan şüphesiz insanın apaçık düşmanıdır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 54. Ayet
Arapça: رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِكُمْ ۖ إِن يَشَأْ يَرْحَمْكُمْ أَوْ إِن يَشَأْ يُعَذِّبْكُمْ ۚ وَمَآ أَرْسَلْنَٰكَ عَلَيْهِمْ وَكِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: rabbukum a`lemu bikum. iy yeşe' yerhamkum ev iy yeşe' yu`aẕẕibkum. vemâ erselnâke `aleyhim vekîlâ.
Türkçe Meali: Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder veya dilerse size azabeder. Biz seni onlara vekil olarak göndermedik.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 55. Ayet
Arapça: وَرَبُّكَ أَعْلَمُ بِمَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۗ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ ٱلنَّبِيِّۦنَ عَلَىٰ بَعْضٍۢ ۖ وَءَاتَيْنَا دَاوُۥدَ زَبُورًۭا
Türkçe Okunuşu: verabbuke a`lemu bimen fi-ssemâvâti vel'ard. velekad feddalnâ ba`da-nnebiyyîne `alâ ba`div veâteynâ dâvûde zebûrâ.
Türkçe Meali: Göklerde ve yerde olan kimseleri Rabbin daha iyi bilir. And olsun ki peygamberleri birbirinden üstün kılmış ve Davud'a Zebur vermişizdir.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 56. Ayet
Arapça: قُلِ ٱدْعُوا۟ ٱلَّذِينَ زَعَمْتُم مِّن دُونِهِۦ فَلَا يَمْلِكُونَ كَشْفَ ٱلضُّرِّ عَنكُمْ وَلَا تَحْوِيلًا
Türkçe Okunuşu: kuli-d`u-lleẕîne za`amtum min dûnihî felâ yemlikûne keşfe-ddurri `ankum velâ tahvîlâ.
Türkçe Meali: De ki: "Allah'tan başka tanrı olduğunu sandıklarınızı çağırın; sizin bir sıkıntınızı gidermeye ve onu değiştirmeye güçleri yetmez."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 57. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ إِلَىٰ رَبِّهِمُ ٱلْوَسِيلَةَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُۥ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُۥٓ ۚ إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُورًۭا
Türkçe Okunuşu: ulâike-lleẕîne yed`ûne yebteğûne ilâ rabbihimu-lvesîlete eyyuhum akrabu veyercûne rahmetehû veyeḫâfûne `aẕâbeh. inne `aẕâbe rabbike kâne mahẕûrâ.
Türkçe Meali: Taptıkları putlar Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar. O'nun rahmetini umar, azabından korkarlar. Zira Rabbinin azabı korkmağa değer.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَإِن مِّن قَرْيَةٍ إِلَّا نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ أَوْ مُعَذِّبُوهَا عَذَابًۭا شَدِيدًۭا ۚ كَانَ ذَٰلِكَ فِى ٱلْكِتَٰبِ مَسْطُورًۭا
Türkçe Okunuşu: veim min karyetin illâ nahnu muhlikûhâ kable yevmi-lkiyâmeti ev mu`aẕẕibûhâ `aẕâben şedîdâ. kâne ẕâlike fi-lkitâbi mestûrâ.
Türkçe Meali: Kıyamet gününden önce ortadan kaldırmayacağımız veya çetin azaba uğratmayacağımız bir şehir yoktur. Bu, Kitap'da yazılıdır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 59. Ayet
Arapça: وَمَا مَنَعَنَآ أَن نُّرْسِلَ بِٱلْءَايَٰتِ إِلَّآ أَن كَذَّبَ بِهَا ٱلْأَوَّلُونَ ۚ وَءَاتَيْنَا ثَمُودَ ٱلنَّاقَةَ مُبْصِرَةًۭ فَظَلَمُوا۟ بِهَا ۚ وَمَا نُرْسِلُ بِٱلْءَايَٰتِ إِلَّا تَخْوِيفًۭا
Türkçe Okunuşu: vemâ mene`anâ en nursile bil'âyâti illâ en keẕẕebe bihe-l'evvelûn. veâteynâ ŝemûde-nnâkate mubsiraten feżalemû bihâ. vemâ nursilu bil'âyâti illâ taḫvîfâ.
Türkçe Meali: Bizi mucize göndermekten alıkoyan, ancak, öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud milletine gözle görülebilen bir mucize, bir dişi deve vermiştik de ona zulmetmişlerdi. Oysa Biz mucizeleri yalnız korkutmak için göndeririz.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 60. Ayet
Arapça: وَإِذْ قُلْنَا لَكَ إِنَّ رَبَّكَ أَحَاطَ بِٱلنَّاسِ ۚ وَمَا جَعَلْنَا ٱلرُّءْيَا ٱلَّتِىٓ أَرَيْنَٰكَ إِلَّا فِتْنَةًۭ لِّلنَّاسِ وَٱلشَّجَرَةَ ٱلْمَلْعُونَةَ فِى ٱلْقُرْءَانِ ۚ وَنُخَوِّفُهُمْ فَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا طُغْيَٰنًۭا كَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕ kulnâ leke inne rabbeke ehâta binnâs. vemâ ce`alne-rru'ye-lletî eraynâke illâ fitnetel linnâsi veşşecerate-lmel`ûnete fi-lkur'ân. venuḫavvifuhum femâ yezîduhum illâ tuğyânen kebîrâ.
Türkçe Meali: Sana: "Rabbin şüphesiz insanları kuşatmıştır" demiştik; sana gösterdiğimiz rüya ile ve Kuran'da lanetlenmiş ağaçla, sadece insanları denedik. Biz onları korkutuyoruz, fakat bu onlara büyük taşkınlık vermekten başka birşeye yaramıyor.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 61. Ayet
Arapça: وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَٰٓئِكَةِ ٱسْجُدُوا۟ لِءَادَمَ فَسَجَدُوٓا۟ إِلَّآ إِبْلِيسَ قَالَ ءَأَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ طِينًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕ kulnâ lilmelâiketi-scudû liâdeme fesecedû illâ iblîs. kâle eescudu limen ḫalakte tînâ.
Türkçe Meali: Meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik, İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o ise: "çamurdan yarattığına mı secde edeceğim?" demişti.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 62. Ayet
Arapça: قَالَ أَرَءَيْتَكَ هَٰذَا ٱلَّذِى كَرَّمْتَ عَلَىَّ لَئِنْ أَخَّرْتَنِ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ لَأَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُۥٓ إِلَّا قَلِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle era'eyteke hâẕe-lleẕî kerramte `aleyy. lein eḫḫarteni ilâ yevmi-lkiyâmeti leahtenikenne ẕurriyyetehû illâ kalîlâ.
Türkçe Meali: "Benden üstün kıldığını görüyor musun? Kıyamet gününe kadar beni ertelersen, and olsun ki, azı bir yana, onun soyunu kendi buyruğum altına alacağım" demişti.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 63. Ayet
Arapça: قَالَ ٱذْهَبْ فَمَن تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَإِنَّ جَهَنَّمَ جَزَآؤُكُمْ جَزَآءًۭ مَّوْفُورًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle-ẕheb femen tebi`ake minhum feinne cehenneme cezâukum cezâem mevfûrâ.
Türkçe Meali: Allah: "Haydi git! Onlardan sana kim uyarsa bil ki, cehennem hepinizin cezası olur, hem de tam bir ceza" dedi.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 64. Ayet
Arapça: وَٱسْتَفْزِزْ مَنِ ٱسْتَطَعْتَ مِنْهُم بِصَوْتِكَ وَأَجْلِبْ عَلَيْهِم بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِى ٱلْأَمْوَٰلِ وَٱلْأَوْلَٰدِ وَعِدْهُمْ ۚ وَمَا يَعِدُهُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ إِلَّا غُرُورًا
Türkçe Okunuşu: vestefziz meni-steta`te minhum bisavtike veeclib `aleyhim biḫaylike veraclike veşârikhum fi-l'emvâli vel'evlâdi ve`idhum. vemâ ye`iduhumu-şşeytânu illâ ğurûrâ.
Türkçe Meali: "Sesinle, gücünün yettiğini yerinden oynat, onlara karşı yaya ve atlılarınla haykırarak yürü, mallarına ve çocuklarına ortak ol, onlara vaadlerde bulun ama şeytan sadece onları aldatmak için vaadeder.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 65. Ayet
Arapça: إِنَّ عِبَادِى لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَٰنٌۭ ۚ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ وَكِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: inne `ibâdî leyse leke `aleyhim sultân. vekefâ birabbike vekîlâ.
Türkçe Meali: Doğrusu Benim mümin kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin olamaz. Rabbin vekil olarak yeter."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 66. Ayet
Arapça: رَّبُّكُمُ ٱلَّذِى يُزْجِى لَكُمُ ٱلْفُلْكَ فِى ٱلْبَحْرِ لِتَبْتَغُوا۟ مِن فَضْلِهِۦٓ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: rabbukumu-lleẕî yuzcî lekumu-lfulke fi-lbahri litebteğû min fadlih. innehû kâne bikum rahîmâ.
Türkçe Meali: Rabbiniz, bol nimetinden elde edesiniz diye, denizde gemileri sizin için yüzdürür. O, size merhamet eder.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 67. Ayet
Arapça: وَإِذَا مَسَّكُمُ ٱلضُّرُّ فِى ٱلْبَحْرِ ضَلَّ مَن تَدْعُونَ إِلَّآ إِيَّاهُ ۖ فَلَمَّا نَجَّىٰكُمْ إِلَى ٱلْبَرِّ أَعْرَضْتُمْ ۚ وَكَانَ ٱلْإِنسَٰنُ كَفُورًا
Türkçe Okunuşu: veiẕâ messekumu-ddurru fi-lbahri dalle men ted`ûne illâ iyyâh. felemmâ neccâkum ile-lberri a`radtum. vekâne-l'insânu kefûrâ.
Türkçe Meali: Denizde bir sıkıntıya düştüğünüz zaman, Allah'tan başka yalvardıklarınız kaybolup gider, fakat O sizi karaya çıkararak kurtarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan pek nankördür.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 68. Ayet
Arapça: أَفَأَمِنتُمْ أَن يَخْسِفَ بِكُمْ جَانِبَ ٱلْبَرِّ أَوْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًۭا ثُمَّ لَا تَجِدُوا۟ لَكُمْ وَكِيلًا
Türkçe Okunuşu: efeemintum ey yaḫsife bikum cânibe-lberri ev yursile `aleykum hâsiben ŝumme lâ tecidû lekum vekîlâ.
Türkçe Meali: Onun karada da, sizi yere batırmasından veya başınıza taş yağdırmasından güvende misiniz? Sonra kendinize bir koruyucu da bulamazsınız.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 69. Ayet
Arapça: أَمْ أَمِنتُمْ أَن يُعِيدَكُمْ فِيهِ تَارَةً أُخْرَىٰ فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفًۭا مِّنَ ٱلرِّيحِ فَيُغْرِقَكُم بِمَا كَفَرْتُمْ ۙ ثُمَّ لَا تَجِدُوا۟ لَكُمْ عَلَيْنَا بِهِۦ تَبِيعًۭا
Türkçe Okunuşu: em emintum ey yu`îdekum fîhi târaten uḫrâ feyursile `aleykum kâsifem mine-rrîhi feyuğrikakum bimâ kefertum ŝumme lâ tecidû lekum `aleynâ bihî tebî`â.
Türkçe Meali: Yoksa sizi tekrar denize döndürüp, üzerinize ortalığı yıkan bir fırtına gönderip, inkarlarınızdan ötürü sizi suda boğmasından güvende misiniz? O zaman bize soru soracak bir yardımcı da bulamazsınız.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 70. Ayet
Arapça: ۞ وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِىٓ ءَادَمَ وَحَمَلْنَٰهُمْ فِى ٱلْبَرِّ وَٱلْبَحْرِ وَرَزَقْنَٰهُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ وَفَضَّلْنَٰهُمْ عَلَىٰ كَثِيرٍۢ مِّمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: velekad kerramnâ benî âdeme vehamelnâhum fi-lberri velbahri verazaknâhum mine-ttayyibâti vefeddalnâhum `alâ keŝîrim mimmen ḫalaknâ tefdîlâ.
Türkçe Meali: And olsun ki, biz insanoğullarını şerefli kıldık, onların karada ve denizde gezmesini sağladık, temiz şeylerle onları rızıklandırdık, yaratıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 71. Ayet
Arapça: يَوْمَ نَدْعُوا۟ كُلَّ أُنَاسٍۭ بِإِمَٰمِهِمْ ۖ فَمَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ بِيَمِينِهِۦ فَأُو۟لَٰٓئِكَ يَقْرَءُونَ كِتَٰبَهُمْ وَلَا يُظْلَمُونَ فَتِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: yevme ned`û kulle unâsim biimâmihim. femen ûtiye kitâbehû biyemînihî feulâike yakraûne kitâbehum velâ yużlemûne fetîlâ.
Türkçe Meali: Bir gün bütün insanları önderleriyle beraber çağırırız. O gün kitabı sağından verilenler, işte onlar kitablarını okurlar. Onlara kıl kadar haksizlik edilmez.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 72. Ayet
Arapça: وَمَن كَانَ فِى هَٰذِهِۦٓ أَعْمَىٰ فَهُوَ فِى ٱلْءَاخِرَةِ أَعْمَىٰ وَأَضَلُّ سَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: vemen kâne fî hâẕihî a`mâ fehuve fi-l'âḫirati a`mâ veedallu sebîlâ.
Türkçe Meali: Bu dünyada kalbi kör olan, ahirette de kör ve daha şaşkındır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 73. Ayet
Arapça: وَإِن كَادُوا۟ لَيَفْتِنُونَكَ عَنِ ٱلَّذِىٓ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ لِتَفْتَرِىَ عَلَيْنَا غَيْرَهُۥ ۖ وَإِذًۭا لَّٱتَّخَذُوكَ خَلِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: vein kâdû leyeftinûneke `ani-lleẕî evhaynâ ileyke litefteriye `aleynâ ğayrah. veiẕel letteḫaẕûke ḫalîlâ.
Türkçe Meali: Seni, sana vahyettiğimizden ayırıp başka bir şeyi Bize karşı uydurman için uğraşırlar. O zaman seni dost edinirler.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 74. Ayet
Arapça: وَلَوْلَآ أَن ثَبَّتْنَٰكَ لَقَدْ كِدتَّ تَرْكَنُ إِلَيْهِمْ شَيْـًۭٔا قَلِيلًا
Türkçe Okunuşu: velevlâ en ŝebbetnâke lekad kitte terkenu ileyhim şey'en kalîlâ.
Türkçe Meali: Sana sebat vermemiş olsaydık, and olsun ki, az da olsa onlara meyledecektin.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 75. Ayet
Arapça: إِذًۭا لَّأَذَقْنَٰكَ ضِعْفَ ٱلْحَيَوٰةِ وَضِعْفَ ٱلْمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: iẕel leeẕaknâke di`fe-lhayâti vedi`fe-lmemâti ŝumme lâ tecidu leke `aleynâ nesîrâ.
Türkçe Meali: O takdirde sana, hayatın da ölümün de, kat kat azabını tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 76. Ayet
Arapça: وَإِن كَادُوا۟ لَيَسْتَفِزُّونَكَ مِنَ ٱلْأَرْضِ لِيُخْرِجُوكَ مِنْهَا ۖ وَإِذًۭا لَّا يَلْبَثُونَ خِلَٰفَكَ إِلَّا قَلِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: vein kâdû leyestefizzûneke mine-l'ardi liyuḫricûke minhâ veiẕel lâ yelbeŝûne ḫilâfeke illâ kalîlâ.
Türkçe Meali: Memleketinden çıkarmak için seni nerdeyse zorlayacaklardı. O takdirde senin ardından onlar da pek az kalabilirlerdi.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 77. Ayet
Arapça: سُنَّةَ مَن قَدْ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِن رُّسُلِنَا ۖ وَلَا تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْوِيلًا
Türkçe Okunuşu: sunnete men kad erselnâ kableke mir rusulinâ velâ tecidu lisunnetinâ tahvîlâ.
Türkçe Meali: Bu, senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de uyguladığımız yasadır. Sen bizim yasamızda değişiklik bulamazsın.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 78. Ayet
Arapça: أَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ لِدُلُوكِ ٱلشَّمْسِ إِلَىٰ غَسَقِ ٱلَّيْلِ وَقُرْءَانَ ٱلْفَجْرِ ۖ إِنَّ قُرْءَانَ ٱلْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًۭا
Türkçe Okunuşu: ekimi-ssalâte lidulûki-şşemsi ilâ ğaseki-lleyli vekur'âne-lfecr. inne kur'âne-lfecri kâne meşhûdâ.
Türkçe Meali: Güneşin batıya yönelmesinden gecenin kararmasına kadar namaz kıl; sabah vakti de namaz kıl, zira sabah namazına melekler şahit olur.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 79. Ayet
Arapça: وَمِنَ ٱلَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِۦ نَافِلَةًۭ لَّكَ عَسَىٰٓ أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًۭا مَّحْمُودًۭا
Türkçe Okunuşu: vemine-lleyli fetehecced bihî nâfiletel lek. `asâ ey yeb`aŝeke rabbuke mekâmem mahmûdâ.
Türkçe Meali: Geceleyin uyanıp, yalnız sana mahsus olarak fazladan namaz kıl. Belki de Rabbin seni övülecek makama yükseltir.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 80. Ayet
Arapça: وَقُل رَّبِّ أَدْخِلْنِى مُدْخَلَ صِدْقٍۢ وَأَخْرِجْنِى مُخْرَجَ صِدْقٍۢ وَٱجْعَل لِّى مِن لَّدُنكَ سُلْطَٰنًۭا نَّصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vekur rabbi edḫilnî mudḫale sidkiv veaḫricnî muḫrace sidkiv vec`al lî mil ledunke sultânen nesîrâ.
Türkçe Meali: De ki: "Rabbim! Beni dahil edeceğin yere hoşnutluk ve esenlikle dahil et; çıkaracağın yerden de hoşnutluk ve esenlikle çıkar. Katından beni destekleyecek bir kuvvet ver."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 81. Ayet
Arapça: وَقُلْ جَآءَ ٱلْحَقُّ وَزَهَقَ ٱلْبَٰطِلُ ۚ إِنَّ ٱلْبَٰطِلَ كَانَ زَهُوقًۭا
Türkçe Okunuşu: vekul câe-lhakku vezeheka-lbâtil. inne-lbâtile kâne zehûkâ.
Türkçe Meali: De ki: "Hak geldi, batıl ortadan kalkmaya mahkumdur."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 82. Ayet
Arapça: وَنُنَزِّلُ مِنَ ٱلْقُرْءَانِ مَا هُوَ شِفَآءٌۭ وَرَحْمَةٌۭ لِّلْمُؤْمِنِينَ ۙ وَلَا يَزِيدُ ٱلظَّٰلِمِينَ إِلَّا خَسَارًۭا
Türkçe Okunuşu: venunezzilu mine-lkur'âni mâ huve şifâuv verahmetul lilmu'minîne velâ yezîdu-żżâlimîne illâ ḫasârâ.
Türkçe Meali: Kuran'dan inananlara rahmet ve şifa olan şeyler indiriyoruz. O, zalimlerin ise sadece kaybını artırır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 83. Ayet
Arapça: وَإِذَآ أَنْعَمْنَا عَلَى ٱلْإِنسَٰنِ أَعْرَضَ وَنَـَٔا بِجَانِبِهِۦ ۖ وَإِذَا مَسَّهُ ٱلشَّرُّ كَانَ يَـُٔوسًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕâ en`amnâ `ale-l'insâni a`rada veneâ bicânibih. veiẕâ messehu-şşerru kâne yeûsâ.
Türkçe Meali: İnsana nimet verdiğimiz zaman yüz çevirerek yan çizer; başına bir kötülük gelince de yese düşer.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 84. Ayet
Arapça: قُلْ كُلٌّۭ يَعْمَلُ عَلَىٰ شَاكِلَتِهِۦ فَرَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ أَهْدَىٰ سَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: kul kulluy ya`melu `alâ şâkiletih. ferabbukum a`lemu bimen huve ehdâ sebîlâ.
Türkçe Meali: De ki: "Herkes yaradılışına göre davranır. Rabbiniz kimin en doğru yolda olduğunu bilir."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 85. Ayet
Arapça: وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلرُّوحِ ۖ قُلِ ٱلرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّى وَمَآ أُوتِيتُم مِّنَ ٱلْعِلْمِ إِلَّا قَلِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: veyes'elûneke `ani-rrûh. kuli-rrûhu min emri rabbî vemâ ûtîtum mine-l`ilmi illâ kalîlâ.
Türkçe Meali: Sana ruhun ne olduğunu soruyorlar, de ki: "Ruh, Rabbimin emrinden ibarettir. Bu hususta size pek az bilgi verilmiştir."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 86. Ayet
Arapça: وَلَئِن شِئْنَا لَنَذْهَبَنَّ بِٱلَّذِىٓ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ بِهِۦ عَلَيْنَا وَكِيلًا
Türkçe Okunuşu: velein şi'nâ leneẕhebenne billeẕî evhaynâ ileyke ŝumme lâ tecidu leke bihî `aleynâ vekîlâ.
Türkçe Meali: Dileseydik and olsun ki, sana vahyettiğimizi alıp götürürdük. Sonra bize karşı duracak bir vekil de bulamazdın.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 87. Ayet
Arapça: إِلَّا رَحْمَةًۭ مِّن رَّبِّكَ ۚ إِنَّ فَضْلَهُۥ كَانَ عَلَيْكَ كَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: illâ rahmetem mir rabbik. inne fadlehû kâne `aleyke kebîrâ.
Türkçe Meali: Bunu yapmayışı ancak Rabbinin sana merhamet etmesindendir. Çünkü O'nun sana olan nimeti büyüktür.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 88. Ayet
Arapça: قُل لَّئِنِ ٱجْتَمَعَتِ ٱلْإِنسُ وَٱلْجِنُّ عَلَىٰٓ أَن يَأْتُوا۟ بِمِثْلِ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِهِۦ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍۢ ظَهِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: kul leini-cteme`ati-l'insu velcinnu `alâ ey ye'tû bimiŝli hâẕe-lkur'âni lâ ye'tûne bimiŝlihî velev kâne ba`duhum liba`din żahîrâ.
Türkçe Meali: De ki: "İnsanlar ve cinler, birbirine yardımcı olarak bu Kuran'ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, and olsun ki, yine de benzerini ortaya koyamazlar."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 89. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ فِى هَٰذَا ٱلْقُرْءَانِ مِن كُلِّ مَثَلٍۢ فَأَبَىٰٓ أَكْثَرُ ٱلنَّاسِ إِلَّا كُفُورًۭا
Türkçe Okunuşu: velekad sarrafnâ linnâsi fî hâẕe-lkur'âni min kulli meŝel. feebâ ekŝeru-nnâsi illâ kufûrâ.
Türkçe Meali: And olsun ki, biz Kuran'da insanlara türlü türlü misal gösterip açıkladık. Öyleyken insanların çoğu nankör olmakta direndiler.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 90. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ لَن نُّؤْمِنَ لَكَ حَتَّىٰ تَفْجُرَ لَنَا مِنَ ٱلْأَرْضِ يَنۢبُوعًا
Türkçe Okunuşu: vekâlû len nu'mine leke hattâ tefcura lenâ mine-l'ardi yembû`â.
Türkçe Meali: Şöyle söylediler: "Bize, yerden kaynaklar fışkırtmadıkça sana inanmayacağız",
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 91. Ayet
Arapça: أَوْ تَكُونَ لَكَ جَنَّةٌۭ مِّن نَّخِيلٍۢ وَعِنَبٍۢ فَتُفَجِّرَ ٱلْأَنْهَٰرَ خِلَٰلَهَا تَفْجِيرًا
Türkçe Okunuşu: ev tekûne leke cennetum min neḫîliv ve`inebin fetufeccira-l'enhâra ḫilâlehâ tefcîrâ.
Türkçe Meali: "Veya hurmalıkların, bağların olup, aralarında ırmaklar akıtmalısın."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 92. Ayet
Arapça: أَوْ تُسْقِطَ ٱلسَّمَآءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفًا أَوْ تَأْتِىَ بِٱللَّهِ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةِ قَبِيلًا
Türkçe Okunuşu: ev tuskita-ssemâe kemâ za`amte `aleynâ kisefen ev te'tiye billâhi velmelâiketi kabîlâ.
Türkçe Meali: "Yahut da iddia ettiğin gibi, göğü tepemize parça parça düşürmeli, ya da Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmelisin."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 93. Ayet
Arapça: أَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌۭ مِّن زُخْرُفٍ أَوْ تَرْقَىٰ فِى ٱلسَّمَآءِ وَلَن نُّؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتَّىٰ تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَٰبًۭا نَّقْرَؤُهُۥ ۗ قُلْ سُبْحَانَ رَبِّى هَلْ كُنتُ إِلَّا بَشَرًۭا رَّسُولًۭا
Türkçe Okunuşu: ev yekûne leke beytum min zuḫrufin ev terkâ fi-ssemâ'. velen nu'mine lirukiyyike hattâ tunezzile `aleynâ kitâben nakrauh. kul subhâne rabbî hel kuntu illâ beşerar rasûlâ.
Türkçe Meali: "Veya altın bir evin olmalı, yahut göğe yükselmelisin ama oradan okuyacağımız bir kitap indirmezsen yine o yükselmene inanmayacağız." De ki: "Fesubhanallah! Ben peygamber olan bir insandan başka bir şey miyim? "
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 94. Ayet
Arapça: وَمَا مَنَعَ ٱلنَّاسَ أَن يُؤْمِنُوٓا۟ إِذْ جَآءَهُمُ ٱلْهُدَىٰٓ إِلَّآ أَن قَالُوٓا۟ أَبَعَثَ ٱللَّهُ بَشَرًۭا رَّسُولًۭا
Türkçe Okunuşu: vemâ mene`a-nnâse ey yu'minû iẕ câehumu-lhudâ illâ en kâlû ebe`aŝe-llâhu beşerar rasûlâ.
Türkçe Meali: İnsanlara doğruluk rehberi geldiği zaman, inanmalarına engel olan, sadece: "Allah peygamber olarak bir insan mı gönderdi?" demiş olmalarıdır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 95. Ayet
Arapça: قُل لَّوْ كَانَ فِى ٱلْأَرْضِ مَلَٰٓئِكَةٌۭ يَمْشُونَ مُطْمَئِنِّينَ لَنَزَّلْنَا عَلَيْهِم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ مَلَكًۭا رَّسُولًۭا
Türkçe Okunuşu: kul lev kâne fi-l'ardi melâiketuy yemşûne mutmeinnîne lenezzelnâ `aleyhim mine-ssemâi meleker rasûlâ.
Türkçe Meali: De ki: "Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı, biz de onlara gökten peygamber olarak bir melek gönderirdik."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 96. Ayet
Arapça: قُلْ كَفَىٰ بِٱللَّهِ شَهِيدًۢا بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ بِعِبَادِهِۦ خَبِيرًۢا بَصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: kul kefâ billâhi şehîdem beynî vebeynekum. innehû kâne bi`ibâdihî ḫabîram besîrâ.
Türkçe Meali: De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Doğrusu O, kullarını görür, haberdardır."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 97. Ayet
Arapça: وَمَن يَهْدِ ٱللَّهُ فَهُوَ ٱلْمُهْتَدِ ۖ وَمَن يُضْلِلْ فَلَن تَجِدَ لَهُمْ أَوْلِيَآءَ مِن دُونِهِۦ ۖ وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ عُمْيًۭا وَبُكْمًۭا وَصُمًّۭا ۖ مَّأْوَىٰهُمْ جَهَنَّمُ ۖ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَٰهُمْ سَعِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vemey yehdi-llâhu fehuve-lmuhted. vemey yudlil felen tecide lehum evliyâe min dûnih. venahşuruhum yevme-lkiyâmeti `alâ vucûhihim `umyev vebukmev vesummâ. me'vâhum cehennem. kullemâ ḫabet zidnâhum se`îrâ.
Türkçe Meali: Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimleri de saptırırsa, artık onlar için Allah'dan başka dostlar bulamazsın. Biz onları kıyamet günü yüzükoyun, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Varacakları yer cehennemdir. Onun ateşi ne zaman sönmeye yüz tutsa hemen alevini artırırız.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 98. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ جَزَآؤُهُم بِأَنَّهُمْ كَفَرُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا وَقَالُوٓا۟ أَءِذَا كُنَّا عِظَٰمًۭا وَرُفَٰتًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًۭا جَدِيدًا
Türkçe Okunuşu: ẕâlike cezâuhum biennehum keferû biâyâtinâ vekâlû eiẕâ kunnâ `iżâmev verufâten einnâ lemeb`ûŝûne ḫalkan cedîdâ.
Türkçe Meali: Bu, ayetlerimizi inkar etmelerinin ve: "Kemik ve ufalanmış toprak olduğumuzda mı yeniden dirileceğiz?" demelerinin cezasıdır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 99. Ayet
Arapça: ۞ أَوَلَمْ يَرَوْا۟ أَنَّ ٱللَّهَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ قَادِرٌ عَلَىٰٓ أَن يَخْلُقَ مِثْلَهُمْ وَجَعَلَ لَهُمْ أَجَلًۭا لَّا رَيْبَ فِيهِ فَأَبَى ٱلظَّٰلِمُونَ إِلَّا كُفُورًۭا
Türkçe Okunuşu: evelem yerav enne-llâhe-lleẕî ḫaleka-ssemâvâti vel'arda kâdirun `alâ ey yaḫluka miŝlehum vece`ale lehum ecelel lâ raybe fîh. feebe-żżâlimûne illâ kufûrâ.
Türkçe Meali: Gökleri ve yeri yaratan Allah'ın, onların benzerlerini de tekrar yaratmaya Kadir olduğunu görmezler mi? Onlar için şüphe götürmeyen bir süre tayin etmiştir. Öyleyken, zalimler, inkarcılıkta hala direnirler.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 100. Ayet
Arapça: قُل لَّوْ أَنتُمْ تَمْلِكُونَ خَزَآئِنَ رَحْمَةِ رَبِّىٓ إِذًۭا لَّأَمْسَكْتُمْ خَشْيَةَ ٱلْإِنفَاقِ ۚ وَكَانَ ٱلْإِنسَٰنُ قَتُورًۭا
Türkçe Okunuşu: kul lev entum temlikûne ḫazâine rahmeti rabbî iẕel leemsektum ḫaşyete-l'infâk. vekâne-l'insânu katûrâ.
Türkçe Meali: De ki: "Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız, tükenir korkusuyla yine de cimrilik ederdiniz. Zaten insanlar pek cimridir."
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 101. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَىٰ تِسْعَ ءَايَٰتٍۭ بَيِّنَٰتٍۢ ۖ فَسْـَٔلْ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ إِذْ جَآءَهُمْ فَقَالَ لَهُۥ فِرْعَوْنُ إِنِّى لَأَظُنُّكَ يَٰمُوسَىٰ مَسْحُورًۭا
Türkçe Okunuşu: velekad âteynâ mûsâ tis`a âyâtim beyyinâtin fes'el benî isrâîle iẕ câehum fekâle lehû fir`avnu innî leeżunnuke yâ mûsâ meshûrâ.
Türkçe Meali: And olsun ki, Musa'ya dokuz tane apaçık mucize verdik. İsrailoğullarına sor, Musa onlara geldiğinde, Firavun kendisine: "Ey Musa! Ben seni büyülenmiş sanıyorum" demişti.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 102. Ayet
Arapça: قَالَ لَقَدْ عَلِمْتَ مَآ أَنزَلَ هَٰٓؤُلَآءِ إِلَّا رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ بَصَآئِرَ وَإِنِّى لَأَظُنُّكَ يَٰفِرْعَوْنُ مَثْبُورًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle lekad `alimte mâ enzele hâulâi illâ rabbu-ssemâvâti vel'ardi besâir. veinnî leeżunnuke yâ fir`avnu meŝbûrâ.
Türkçe Meali: Musa da: "And olsun ki, bunları göklerin ve yerin Rabbinin açık belgeler olarak indirdiğini biliyorsun. Ey Firavun! Doğrusu senin mahvolacağını sanıyorum" demişti.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 103. Ayet
Arapça: فَأَرَادَ أَن يَسْتَفِزَّهُم مِّنَ ٱلْأَرْضِ فَأَغْرَقْنَٰهُ وَمَن مَّعَهُۥ جَمِيعًۭا
Türkçe Okunuşu: feerâde ey yestefizzehum mine-l'ardi feağraknâhu vemem me`ahû cemî`â.
Türkçe Meali: Firavun bunun üzerine onları memleketten sürmek istedi. Biz de onu ve beraberindekilerin hepsini suda boğduk.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 104. Ayet
Arapça: وَقُلْنَا مِنۢ بَعْدِهِۦ لِبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ٱسْكُنُوا۟ ٱلْأَرْضَ فَإِذَا جَآءَ وَعْدُ ٱلْءَاخِرَةِ جِئْنَا بِكُمْ لَفِيفًۭا
Türkçe Okunuşu: vekulnâ mim ba`dihî libenî isrâîle-skunu-l'arda feiẕâ câe va`du-l'âḫirati ci'nâ bikum lefîfâ.
Türkçe Meali: Sonra İsrailoğullarına: "Bu memlekette siz oturun, kıyamet koptuğunda hepinizi bir araya getiririz." dedik.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 105. Ayet
Arapça: وَبِٱلْحَقِّ أَنزَلْنَٰهُ وَبِٱلْحَقِّ نَزَلَ ۗ وَمَآ أَرْسَلْنَٰكَ إِلَّا مُبَشِّرًۭا وَنَذِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vebilhakki enzelnâhu vebilhakki nezel. vemâ erselnâke illâ mubeşşirav veneẕîrâ.
Türkçe Meali: Kuran'ı ancak hak olarak indirdik ve o da indiği gibi hak olarak kaldı. Seni de yalnız müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 106. Ayet
Arapça: وَقُرْءَانًۭا فَرَقْنَٰهُ لِتَقْرَأَهُۥ عَلَى ٱلنَّاسِ عَلَىٰ مُكْثٍۢ وَنَزَّلْنَٰهُ تَنزِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: vekur'ânen feraknâhu litakraehû `ale-nnâsi `alâ mukŝiv venezzelnâhu tenzîlâ.
Türkçe Meali: Kuran'ı, insanlara ağır ağır okuman için, bölüm bölüm indirdik ve onu gerektikçe indirdik.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 107. Ayet
Arapça: قُلْ ءَامِنُوا۟ بِهِۦٓ أَوْ لَا تُؤْمِنُوٓا۟ ۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْعِلْمَ مِن قَبْلِهِۦٓ إِذَا يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ يَخِرُّونَ لِلْأَذْقَانِ سُجَّدًۭا
Türkçe Okunuşu: kul âminû bihî ev lâ tu'minû. inne-lleẕîne ûtu-l`ilme min kablihî iẕâ yutlâ `aleyhim yeḫirrûne lil'eẕkâni succedâ.
Türkçe Meali: De ki: "Kuran'a ister inanın, isten inanmayın, O'ndan önceki bilginlere o okunduğu zaman, yüzleri üzerine secdeye varırlar" ve "Rabbimiz münezzehtir. Rabbimiz'in sözü şüphesiz yerine gelecektir" derler.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 108. Ayet
Arapça: وَيَقُولُونَ سُبْحَٰنَ رَبِّنَآ إِن كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولًۭا
Türkçe Okunuşu: veyekûlûne subhâne rabbinâ in kâne va`du rabbinâ lemef`ûlâ.
Türkçe Meali: De ki: "Kuran'a ister inanın, isten inanmayın, O'ndan önceki bilginlere o okunduğu zaman, yüzleri üzerine secdeye varırlar" ve "Rabbimiz münezzehtir. Rabbimiz'in sözü şüphesiz yerine gelecektir" derler.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 109. Ayet
Arapça: وَيَخِرُّونَ لِلْأَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَزِيدُهُمْ خُشُوعًۭا ۩
Türkçe Okunuşu: veyeḫirrûne lil'eẕkâni yebkûne veyezîduhum ḫuşû`â.
Türkçe Meali: Ağlayarak yüz üstü yere kapanırlar; bu, onların gönüllerindeki saygıyı artırır.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 110. Ayet
Arapça: قُلِ ٱدْعُوا۟ ٱللَّهَ أَوِ ٱدْعُوا۟ ٱلرَّحْمَٰنَ ۖ أَيًّۭا مَّا تَدْعُوا۟ فَلَهُ ٱلْأَسْمَآءُ ٱلْحُسْنَىٰ ۚ وَلَا تَجْهَرْ بِصَلَاتِكَ وَلَا تُخَافِتْ بِهَا وَٱبْتَغِ بَيْنَ ذَٰلِكَ سَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: kuli-d`u-llâhe evi-d`u-rrahmân. eyyem mâ ted`û felehu-l'esmâu-lhusnâ. velâ techer bisalâtike velâ tuḫâfit bihâ vebteği beyne ẕâlike sebîlâ.
Türkçe Meali: De ki: "İster Allah deyin, ister Rahman deyin, hangisini derseniz deyin, en güzel isimler O'nundur." Namaz kılarken sesini yükseltme, gizli de okuma, ikisi ortasında bir yol tut.
سُورَةُ الإِسۡرَاءِ - İsrâ Suresi - 111. Ayet
Arapça: وَقُلِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ٱلَّذِى لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًۭا وَلَمْ يَكُن لَّهُۥ شَرِيكٌۭ فِى ٱلْمُلْكِ وَلَمْ يَكُن لَّهُۥ وَلِىٌّۭ مِّنَ ٱلذُّلِّ ۖ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًۢا
Türkçe Okunuşu: vekuli-lhamdu lillâhi-lleẕî lem yetteḫiẕ veledev velem yekul lehû şerîkun fi-lmulki velem yekul lehû veliyyum mine-ẕẕulli vekebbirhu tekbîrâ.
Türkçe Meali: De ki: "Hamd, çocuk edinmemiş olan, hükümranlığında ortağı bulunmayan, düşkün olmayıp yardımcıya da ihtiyaç göstermeyen Allah'a mahsustur." O'nu gereği gibi büyükle.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ٱلَّذِىٓ أَنزَلَ عَلَىٰ عَبْدِهِ ٱلْكِتَٰبَ وَلَمْ يَجْعَل لَّهُۥ عِوَجَا ۜ
Türkçe Okunuşu: elhamdu lillâhi-lleẕî enzele `alâ `abdihi-lkitâbe velem yec`al lehû `ivecâ.
Türkçe Meali: Hamd Allah'a mahsustur ki, kendi katından şiddetli bir baskını haber vermek ve yararlı iş yapan müminlere, içinde temelli kalacakları güzel bir mükafatı müjdelemek ve: "Allah çocuk edindi" diyenleri uyarmak için kuluna eğri bir taraf bırakmadığı dosdoğru Kitap'ı indirmiştir.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 2. Ayet
Arapça: قَيِّمًۭا لِّيُنذِرَ بَأْسًۭا شَدِيدًۭا مِّن لَّدُنْهُ وَيُبَشِّرَ ٱلْمُؤْمِنِينَ ٱلَّذِينَ يَعْمَلُونَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا حَسَنًۭا
Türkçe Okunuşu: kayyimel liyunẕira be'sen şedîdem mil ledunhu veyubeşşira-lmu'minîne-lleẕîne ya`melûne-ssâlihâti enne lehum ecran hasenâ.
Türkçe Meali: Hamd Allah'a mahsustur ki, kendi katından şiddetli bir baskını haber vermek ve yararlı iş yapan müminlere, içinde temelli kalacakları güzel bir mükafatı müjdelemek ve: "Allah çocuk edindi" diyenleri uyarmak için kuluna eğri bir taraf bırakmadığı dosdoğru Kitap'ı indirmiştir.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 3. Ayet
Arapça: مَّٰكِثِينَ فِيهِ أَبَدًۭا
Türkçe Okunuşu: mâkiŝîne fîhi ebedâ.
Türkçe Meali: Hamd Allah'a mahsustur ki, kendi katından şiddetli bir baskını haber vermek ve yararlı iş yapan müminlere, içinde temelli kalacakları güzel bir mükafatı müjdelemek ve: "Allah çocuk edindi" diyenleri uyarmak için kuluna eğri bir taraf bırakmadığı dosdoğru Kitap'ı indirmiştir.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَيُنذِرَ ٱلَّذِينَ قَالُوا۟ ٱتَّخَذَ ٱللَّهُ وَلَدًۭا
Türkçe Okunuşu: veyunẕira-lleẕîne kâlu-tteḫaẕe-llâhu veledâ.
Türkçe Meali: Hamd Allah'a mahsustur ki, kendi katından şiddetli bir baskını haber vermek ve yararlı iş yapan müminlere, içinde temelli kalacakları güzel bir mükafatı müjdelemek ve: "Allah çocuk edindi" diyenleri uyarmak için kuluna eğri bir taraf bırakmadığı dosdoğru Kitap'ı indirmiştir.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 5. Ayet
Arapça: مَّا لَهُم بِهِۦ مِنْ عِلْمٍۢ وَلَا لِءَابَآئِهِمْ ۚ كَبُرَتْ كَلِمَةًۭ تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَٰهِهِمْ ۚ إِن يَقُولُونَ إِلَّا كَذِبًۭا
Türkçe Okunuşu: mâ lehum bihî min `ilmiv velâ liâbâihim. keburat kelimeten taḫrucu min efvâhihim. iy yekûlûne illâ keẕibâ.
Türkçe Meali: Allah'ın çocuk edindiğine dair ne kendilerinin ve ne de babalarının bir bilgisi vardır. Ağızlarından çıkan söz ne büyük iftiradır. Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 6. Ayet
Arapça: فَلَعَلَّكَ بَٰخِعٌۭ نَّفْسَكَ عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِمْ إِن لَّمْ يُؤْمِنُوا۟ بِهَٰذَا ٱلْحَدِيثِ أَسَفًا
Türkçe Okunuşu: fele`alleke bâḫi`un nefseke `alâ âŝârihim il lem yu'minû bihâẕe-lhadîŝi esefâ.
Türkçe Meali: Bu söze inanmayanların ardından üzülerek nerdeyse kendini mahvedeceksin!
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 7. Ayet
Arapça: إِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَى ٱلْأَرْضِ زِينَةًۭ لَّهَا لِنَبْلُوَهُمْ أَيُّهُمْ أَحْسَنُ عَمَلًۭا
Türkçe Okunuşu: innâ ce`alnâ mâ `ale-l'ardi zînetel lehâ linebluvehum eyyuhum ahsenu `amelâ.
Türkçe Meali: İnsanların hangisinin daha iyi iş işlediğini ortaya koyalım diye, yeryüzünde olan şeyleri, yeryüzünün süsü yaptık.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَإِنَّا لَجَٰعِلُونَ مَا عَلَيْهَا صَعِيدًۭا جُرُزًا
Türkçe Okunuşu: veinnâ lecâ`ilûne mâ `aleyhâ sa`îden curuzâ.
Türkçe Meali: Şüphesiz Biz, yeryüzünde olanları kupkuru bir toprak haline getirebiliriz.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 9. Ayet
Arapça: أَمْ حَسِبْتَ أَنَّ أَصْحَٰبَ ٱلْكَهْفِ وَٱلرَّقِيمِ كَانُوا۟ مِنْ ءَايَٰتِنَا عَجَبًا
Türkçe Okunuşu: em hasibte enne ashâbe-lkehfi verrakîmi kânû min âyâtinâ `acebâ.
Türkçe Meali: Yoksa sen Mağara ve Kitap ehlini şaşılacak ayetlerimizden mi zannettin?
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 10. Ayet
Arapça: إِذْ أَوَى ٱلْفِتْيَةُ إِلَى ٱلْكَهْفِ فَقَالُوا۟ رَبَّنَآ ءَاتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةًۭ وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًۭا
Türkçe Okunuşu: iẕ eve-lfityetu ile-lkehfi fekâlû rabbenâ âtinâ mil ledunke rahmetev veheyyi' lenâ min emrinâ raşedâ.
Türkçe Meali: Birkaç genç mağaraya sığınmış: "Rabbimiz! Katından bize rahmet ver ve işimizde doğruyu göster, bizi başarılı kıl" demişlerdi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 11. Ayet
Arapça: فَضَرَبْنَا عَلَىٰٓ ءَاذَانِهِمْ فِى ٱلْكَهْفِ سِنِينَ عَدَدًۭا
Türkçe Okunuşu: fedarabnâ `alâ âẕânihim fi-lkehfi sinîne `adedâ.
Türkçe Meali: Mağaranın içinde onları yıllarca uyuttuk; sonra, iki taraftan hangisinin bekledikleri sonucu iyi hesaplamış olduğunu belirtmek için onları uyandırdık.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 12. Ayet
Arapça: ثُمَّ بَعَثْنَٰهُمْ لِنَعْلَمَ أَىُّ ٱلْحِزْبَيْنِ أَحْصَىٰ لِمَا لَبِثُوٓا۟ أَمَدًۭا
Türkçe Okunuşu: ŝumme be`aŝnâhum lina`leme eyyu-lhizbeyni ahsâ limâ lebiŝû emedâ.
Türkçe Meali: Mağaranın içinde onları yıllarca uyuttuk; sonra, iki taraftan hangisinin bekledikleri sonucu iyi hesaplamış olduğunu belirtmek için onları uyandırdık.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 13. Ayet
Arapça: نَّحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَأَهُم بِٱلْحَقِّ ۚ إِنَّهُمْ فِتْيَةٌ ءَامَنُوا۟ بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَٰهُمْ هُدًۭى
Türkçe Okunuşu: nahnu nekussu `aleyke nebeehum bilhakk. innehum fityetun âmenû birabbihim vezidnâhum hudâ.
Türkçe Meali: Onların olayını sana Biz gerçek olarak anlatıyoruz: Onlar Rablerine inanmış birkaç gençti. Onların hidayetlerini artırmış ve kalblerini pekiştirmiştik. Durup, şöyle demişlerdi: "Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir, O'nu bırakıp başka bir tanrıya yalvarmayız, yoksa and olsun ki, batıl söz söylemiş oluruz. Şu bizim milletimiz, Allah'ı bırakıp O'ndan başka tanrılar edindiler. Onların gerçek olduğuna apaçık delil getirmeleri gerekmez mi? Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir?"
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَرَبَطْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ إِذْ قَامُوا۟ فَقَالُوا۟ رَبُّنَا رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ لَن نَّدْعُوَا۟ مِن دُونِهِۦٓ إِلَٰهًۭا ۖ لَّقَدْ قُلْنَآ إِذًۭا شَطَطًا
Türkçe Okunuşu: verabatnâ `alâ kulûbihim iẕ kâmû fekâlû rabbunâ rabbu-ssemâvâti vel'ardi len ned`uve min dûnihî ilâhel lekad kulnâ iẕen şetatâ.
Türkçe Meali: Onların olayını sana Biz gerçek olarak anlatıyoruz: Onlar Rablerine inanmış birkaç gençti. Onların hidayetlerini artırmış ve kalblerini pekiştirmiştik. Durup, şöyle demişlerdi: "Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir, O'nu bırakıp başka bir tanrıya yalvarmayız, yoksa and olsun ki, batıl söz söylemiş oluruz. Şu bizim milletimiz, Allah'ı bırakıp O'ndan başka tanrılar edindiler. Onların gerçek olduğuna apaçık delil getirmeleri gerekmez mi? Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir?"
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 15. Ayet
Arapça: هَٰٓؤُلَآءِ قَوْمُنَا ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِهِۦٓ ءَالِهَةًۭ ۖ لَّوْلَا يَأْتُونَ عَلَيْهِم بِسُلْطَٰنٍۭ بَيِّنٍۢ ۖ فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًۭا
Türkçe Okunuşu: hâulâi kavmune-tteḫaẕû min dûnihî âliheh. levlâ ye'tûne `aleyhim bisultânim beyyin. femen ażlemu mimmeni-fterâ `ale-llâhi keẕibâ.
Türkçe Meali: Onların olayını sana Biz gerçek olarak anlatıyoruz: Onlar Rablerine inanmış birkaç gençti. Onların hidayetlerini artırmış ve kalblerini pekiştirmiştik. Durup, şöyle demişlerdi: "Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir, O'nu bırakıp başka bir tanrıya yalvarmayız, yoksa and olsun ki, batıl söz söylemiş oluruz. Şu bizim milletimiz, Allah'ı bırakıp O'ndan başka tanrılar edindiler. Onların gerçek olduğuna apaçık delil getirmeleri gerekmez mi? Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir?"
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَإِذِ ٱعْتَزَلْتُمُوهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ إِلَّا ٱللَّهَ فَأْوُۥٓا۟ إِلَى ٱلْكَهْفِ يَنشُرْ لَكُمْ رَبُّكُم مِّن رَّحْمَتِهِۦ وَيُهَيِّئْ لَكُم مِّنْ أَمْرِكُم مِّرْفَقًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕi-`tezeltumûhum vemâ ya`budûne ille-llâhe fe'vû ile-lkehfi yenşur lekum rabbukum mir rahmetihî veyuheyyi' lekum min emrikum mirfekâ.
Türkçe Meali: Onlara: "Siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından ayrıldınız, bunun için mağaraya girin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve size işinizde kolaylık göstersin" denildi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 17. Ayet
Arapça: ۞ وَتَرَى ٱلشَّمْسَ إِذَا طَلَعَت تَّزَٰوَرُ عَن كَهْفِهِمْ ذَاتَ ٱلْيَمِينِ وَإِذَا غَرَبَت تَّقْرِضُهُمْ ذَاتَ ٱلشِّمَالِ وَهُمْ فِى فَجْوَةٍۢ مِّنْهُ ۚ ذَٰلِكَ مِنْ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ ۗ مَن يَهْدِ ٱللَّهُ فَهُوَ ٱلْمُهْتَدِ ۖ وَمَن يُضْلِلْ فَلَن تَجِدَ لَهُۥ وَلِيًّۭا مُّرْشِدًۭا
Türkçe Okunuşu: vetera-şşemse iẕâ tale`at tezâveru `an kehfihim ẕâte-lyemîni veiẕâ ğarabet takriduhum ẕâte-şşimâli vehum fî fecvetim minh. ẕâlike min âyâti-llâh. mey yehdi-llâhu fehuve-lmuhted. vemey yudlil felen tecide lehû veliyyem murşidâ.
Türkçe Meali: Baksaydın, güneşin mağaralarının sağ tarafından doğup meylettiğini, sol tarafından onlara dokunmadan battığını, onların da mağaranın genişçe bir yerinde bulunduğunu görürdün. Bu, Allah'ın mucizelerindendir; Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimi de saptırırsa artık ona, doğru yola götürecek bir rehber bulamazsın.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَتَحْسَبُهُمْ أَيْقَاظًۭا وَهُمْ رُقُودٌۭ ۚ وَنُقَلِّبُهُمْ ذَاتَ ٱلْيَمِينِ وَذَاتَ ٱلشِّمَالِ ۖ وَكَلْبُهُم بَٰسِطٌۭ ذِرَاعَيْهِ بِٱلْوَصِيدِ ۚ لَوِ ٱطَّلَعْتَ عَلَيْهِمْ لَوَلَّيْتَ مِنْهُمْ فِرَارًۭا وَلَمُلِئْتَ مِنْهُمْ رُعْبًۭا
Türkçe Okunuşu: vetahsebuhum eykâżav vehum rukûd. venukallibuhum ẕâte-lyemîni veẕâte-şşimâl. vekelbuhum bâsitun ẕirâ`ayhi bilvesîd. levi-ttala`te `aleyhim levelleyte minhum firârav velemuli'te minhum ru`bâ.
Türkçe Meali: Mağara ehli uykuda iken sen onları uyanık sanırdın. Biz onları sağa ve sola döndürürdük. Köpekleri dirseklerini eşiğe uzatmıştı. Onları görsen, için korkuyla dolar, geri dönüp kaçardın.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ بَعَثْنَٰهُمْ لِيَتَسَآءَلُوا۟ بَيْنَهُمْ ۚ قَالَ قَآئِلٌۭ مِّنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْ ۖ قَالُوا۟ لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍۢ ۚ قَالُوا۟ رَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ فَٱبْعَثُوٓا۟ أَحَدَكُم بِوَرِقِكُمْ هَٰذِهِۦٓ إِلَى ٱلْمَدِينَةِ فَلْيَنظُرْ أَيُّهَآ أَزْكَىٰ طَعَامًۭا فَلْيَأْتِكُم بِرِزْقٍۢ مِّنْهُ وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ أَحَدًا
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike be`aŝnâhum liyetesâelû beynehum. kâle kâilum minhum kem lebiŝtum. kâlû lebiŝnâ yevmen ev ba`da yevm. kâlû rabbukum a`lemu bimâ lebiŝtum feb`aŝû ehadekum biverikikum hâẕihî ile-lmedîneti felyenżur eyyuhâ ezkâ ta`âmen felye'tikum birizkim minhu velyetelettaf velâ yuş`iranne bikum ehadâ.
Türkçe Meali: Birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız?" dedi. "Bir gün veya daha az bir müddet kaldık" dediler. "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Paranızla birinizi şehre gönderin, sakın sizi kimseye duyurmasın" dediler.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 20. Ayet
Arapça: إِنَّهُمْ إِن يَظْهَرُوا۟ عَلَيْكُمْ يَرْجُمُوكُمْ أَوْ يُعِيدُوكُمْ فِى مِلَّتِهِمْ وَلَن تُفْلِحُوٓا۟ إِذًا أَبَدًۭا
Türkçe Okunuşu: innehum iy yażherû `aleykum yercumûkum ev yu`îdûkum fî milletihim velen tuflihû iẕen ebedâ.
Türkçe Meali: "Zira onların sizden haberi olacak olursa, ya taşlayarak öldürürler veya dinlerine döndürürler ve bu takdirde asla kurtulamazsınız."
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ أَعْثَرْنَا عَلَيْهِمْ لِيَعْلَمُوٓا۟ أَنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّۭ وَأَنَّ ٱلسَّاعَةَ لَا رَيْبَ فِيهَآ إِذْ يَتَنَٰزَعُونَ بَيْنَهُمْ أَمْرَهُمْ ۖ فَقَالُوا۟ ٱبْنُوا۟ عَلَيْهِم بُنْيَٰنًۭا ۖ رَّبُّهُمْ أَعْلَمُ بِهِمْ ۚ قَالَ ٱلَّذِينَ غَلَبُوا۟ عَلَىٰٓ أَمْرِهِمْ لَنَتَّخِذَنَّ عَلَيْهِم مَّسْجِدًۭا
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike a`ŝernâ `aleyhim liya`lemû enne va`de-llâhi hakkuv veenne-ssâ`ate lâ raybe fîhâ. iẕ yetenâza`ûne beynehum emrahum fekâlu-bnû `aleyhim bunyânâ. rabbuhum a`lemu bihim. kâle-lleẕîne ğalebû `alâ emrihim lenetteḫiẕenne `aleyhim mescidâ.
Türkçe Meali: Böylece, Allah'ın sözünün gerçek olduğunu ve kıyametin kopmasından şüphe edilemeyeceğini bilmeleri için, insanların onları bulmalarını sağladık. Nitekim halk, bunların hakkında çekişip duruyor: "Onların mağaralarının çevresine bir bina kurun" diyorlardı. Oysa, Rableri onları çok iyi bilir. Tartışmayı kazananlar: "Onların mağaralarının çevresinde mutlaka bir mescid kuracağız" dediler.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 22. Ayet
Arapça: سَيَقُولُونَ ثَلَٰثَةٌۭ رَّابِعُهُمْ كَلْبُهُمْ وَيَقُولُونَ خَمْسَةٌۭ سَادِسُهُمْ كَلْبُهُمْ رَجْمًۢا بِٱلْغَيْبِ ۖ وَيَقُولُونَ سَبْعَةٌۭ وَثَامِنُهُمْ كَلْبُهُمْ ۚ قُل رَّبِّىٓ أَعْلَمُ بِعِدَّتِهِم مَّا يَعْلَمُهُمْ إِلَّا قَلِيلٌۭ ۗ فَلَا تُمَارِ فِيهِمْ إِلَّا مِرَآءًۭ ظَٰهِرًۭا وَلَا تَسْتَفْتِ فِيهِم مِّنْهُمْ أَحَدًۭا
Türkçe Okunuşu: seyekûlûne ŝelâŝetur râbi`uhum kelbuhum. veyekûlûne ḫamsetun sâdisuhum kelbuhum racmem bilğayb. veyekûlûne seb`atuv veŝâminuhum kelbuhum. kur rabbî a`lemu bi`iddetihim mâ ya`lemuhum illâ kalîlun. felâ tumâri fîhim illâ mirâen żâhirâ. velâ testefti fîhim minhum ehadâ.
Türkçe Meali: Karanlığa taş atar gibi, "Mağara ehli üçtür, dördüncüleri köpekleridir" derler, yahut, "Beştir, altıncıları köpekleridir" derler, yahut "Yedidir, sekizincileri köpekleridir" derler. De ki: "Onların sayısını en iyi bilen Rabbim'dir. Onları pek az kimseden başkası bilmez." Bunun için, onlar hakkında, bu kısaca anlatılanın dışında, kimseyle tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَلَا تَقُولَنَّ لِشَا۟ىْءٍ إِنِّى فَاعِلٌۭ ذَٰلِكَ غَدًا
Türkçe Okunuşu: velâ tekûlenne lişey'in innî fâ`ilun ẕâlike ğadâ.
Türkçe Meali: Herhangi bir şey için, Allah'ın dilemesi dışında: "Ben yarın onu yapacağım" deme. Unuttuğun zaman Rabbini an ve şöyle de: "Umulur ki, Rabbim beni doğruya daha yakın olana eriştirir."
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 24. Ayet
Arapça: إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ ۚ وَٱذْكُر رَّبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلْ عَسَىٰٓ أَن يَهْدِيَنِ رَبِّى لِأَقْرَبَ مِنْ هَٰذَا رَشَدًۭا
Türkçe Okunuşu: illâ ey yeşâe-llâh. veẕkur rabbeke iẕâ nesîte vekul `asâ ey yehdiyeni rabbî liakrabe min hâẕâ raşedâ.
Türkçe Meali: Herhangi bir şey için, Allah'ın dilemesi dışında: "Ben yarın onu yapacağım" deme. Unuttuğun zaman Rabbini an ve şöyle de: "Umulur ki, Rabbim beni doğruya daha yakın olana eriştirir."
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَلَبِثُوا۟ فِى كَهْفِهِمْ ثَلَٰثَ مِا۟ئَةٍۢ سِنِينَ وَٱزْدَادُوا۟ تِسْعًۭا
Türkçe Okunuşu: velebiŝû fî kehfihim ŝelâŝe mietin sinîne vezdâdû tis`â.
Türkçe Meali: Onlar mağaralarında üçyüz dokuz yıl kaldılar.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 26. Ayet
Arapça: قُلِ ٱللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا لَبِثُوا۟ ۖ لَهُۥ غَيْبُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ أَبْصِرْ بِهِۦ وَأَسْمِعْ ۚ مَا لَهُم مِّن دُونِهِۦ مِن وَلِىٍّۢ وَلَا يُشْرِكُ فِى حُكْمِهِۦٓ أَحَدًۭا
Türkçe Okunuşu: kuli-llâhu a`lemu bimâ lebiŝû. lehû ğaybu-ssemâvâti vel'ard. ebsir bihî veesmi`. mâ lehum min dûnihî miv veliyy. velâ yuşriku fî hukmihî ehadâ.
Türkçe Meali: De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O, ne mükemmel görendir! O ne mükemmel işitendir! İnsanların O'ndan başka dostu yoktur. O, hiç kimseyi hükümranlığa ortak kılmaz."
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَٱتْلُ مَآ أُوحِىَ إِلَيْكَ مِن كِتَابِ رَبِّكَ ۖ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَٰتِهِۦ وَلَن تَجِدَ مِن دُونِهِۦ مُلْتَحَدًۭا
Türkçe Okunuşu: vetlu mâ ûhiye ileyke min kitâbi rabbik. lâ mubeddile likelimâtihî velen tecide min dûnihî multehadâ.
Türkçe Meali: Rabbinin Kitap'ından sana vahyolunanı oku; O'nun sözlerini değiştirecek yoktur. O'ndan başka bir sığınılacak da bulamazsın.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَٱصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ ٱلَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِٱلْغَدَوٰةِ وَٱلْعَشِىِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُۥ ۖ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُرِيدُ زِينَةَ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۖ وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُۥ عَن ذِكْرِنَا وَٱتَّبَعَ هَوَىٰهُ وَكَانَ أَمْرُهُۥ فُرُطًۭا
Türkçe Okunuşu: vasbir nefseke me`a-lleẕîne yed`ûne rabbehum bilğadâti vel`aşiyyi yurîdûne vechehû velâ ta`du `aynâke `anhum. turîdu zînete-lhayâti-ddunyâ velâ tuti` men ağfelnâ kalbehû `an ẕikrinâ vettebe`a hevâhû vekâne emruhû furutâ.
Türkçe Meali: Sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek O'na yalvaranlarla beraber sen de sabret. Dünya hayatının güzelliklerini isteyerek gözlerini o kimselerden ayırma. Bizi anmasını kendisine unutturduğumuz ve işinde aşırı giderek hevesine uyan kimseye uyma.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 29. Ayet
Arapça: وَقُلِ ٱلْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ ۖ فَمَن شَآءَ فَلْيُؤْمِن وَمَن شَآءَ فَلْيَكْفُرْ ۚ إِنَّآ أَعْتَدْنَا لِلظَّٰلِمِينَ نَارًا أَحَاطَ بِهِمْ سُرَادِقُهَا ۚ وَإِن يَسْتَغِيثُوا۟ يُغَاثُوا۟ بِمَآءٍۢ كَٱلْمُهْلِ يَشْوِى ٱلْوُجُوهَ ۚ بِئْسَ ٱلشَّرَابُ وَسَآءَتْ مُرْتَفَقًا
Türkçe Okunuşu: vekuli-lhakku mir rabbikum femen şâe felyu'miv vemen şâe felyekfur innâ a`tednâ liżżâlimîne nâran ehâta bihim surâdikuhâ. veiy yesteğîŝû yuğâŝû bimâin kelmuhli yeşvi-lvucûh. bi'se-şşerâb. vesâet murtefekâ.
Türkçe Meali: De ki: "Gerçek Rabbinizdendir." Dileyen inansın, dileyen inkar etsin. Şüphesiz zalimler için, duvarları çepeçevre onları içine alacak bir ateş hazırlamışızdır. Onlar yardım istediklerinde, erimiş maden gibi yüzleri kavuran bir su kendilerine sunulur. Bu ne kötü bir içecek ve cehennem ne kötü bir duraktır!
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 30. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ إِنَّا لَا نُضِيعُ أَجْرَ مَنْ أَحْسَنَ عَمَلًا
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti innâ lâ nudî`u ecra men ahsene `amelâ.
Türkçe Meali: İyi hareket edenin ecrini zayi etmeyiz. Doğrusu, inanıp yararlı iş yapanlara, işte onlara, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bilezikler takınırlar, ince ve kalın ipekliden yeşil elbiseler giyerek tahtları üzerinde otururlar. Ne güzel bir mükafat ve ne güzel yaslanacak yer!
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 31. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ جَنَّٰتُ عَدْنٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهِمُ ٱلْأَنْهَٰرُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍۢ وَيَلْبَسُونَ ثِيَابًا خُضْرًۭا مِّن سُندُسٍۢ وَإِسْتَبْرَقٍۢ مُّتَّكِـِٔينَ فِيهَا عَلَى ٱلْأَرَآئِكِ ۚ نِعْمَ ٱلثَّوَابُ وَحَسُنَتْ مُرْتَفَقًۭا
Türkçe Okunuşu: ulâike lehum cennâtu `adnin tecrî min tahtihimu-l'enhâru yuhallevne fîhâ min esâvira min ẕehebiv veyelbesûne ŝiyâben ḫudram min sundusiv veistebrakim muttekiîne fîhâ `ale-l'erâik. ni`me-ŝŝevâb. vehasunet murtefekâ.
Türkçe Meali: İyi hareket edenin ecrini zayi etmeyiz. Doğrusu, inanıp yararlı iş yapanlara, işte onlara, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bilezikler takınırlar, ince ve kalın ipekliden yeşil elbiseler giyerek tahtları üzerinde otururlar. Ne güzel bir mükafat ve ne güzel yaslanacak yer!
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 32. Ayet
Arapça: ۞ وَٱضْرِبْ لَهُم مَّثَلًۭا رَّجُلَيْنِ جَعَلْنَا لِأَحَدِهِمَا جَنَّتَيْنِ مِنْ أَعْنَٰبٍۢ وَحَفَفْنَٰهُمَا بِنَخْلٍۢ وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمَا زَرْعًۭا
Türkçe Okunuşu: vadrib lehum meŝeler raculeyni ce`alnâ liehadihimâ cenneteyni min a`nâbiv vehafefnâhumâ binaḫliv vece`alnâ beynehumâ zer`â.
Türkçe Meali: Onlara iki adamı misal olarak göster: Birine iki üzüm bağı verip, etrafını hurmalıklarla çevirmiş ve aralarında ekinler bitirmiştik.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 33. Ayet
Arapça: كِلْتَا ٱلْجَنَّتَيْنِ ءَاتَتْ أُكُلَهَا وَلَمْ تَظْلِم مِّنْهُ شَيْـًۭٔا ۚ وَفَجَّرْنَا خِلَٰلَهُمَا نَهَرًۭا
Türkçe Okunuşu: kilte-lcenneteyni âtet ukulehâ velem tażlim minhu şey'ev vefeccernâ ḫilâlehumâ neherâ.
Türkçe Meali: Her iki bahçe de ürünlerini vermişlerdi, hiçbir şeyi de eksik bırakmamışlardı. İkisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَكَانَ لَهُۥ ثَمَرٌۭ فَقَالَ لِصَٰحِبِهِۦ وَهُوَ يُحَاوِرُهُۥٓ أَنَا۠ أَكْثَرُ مِنكَ مَالًۭا وَأَعَزُّ نَفَرًۭا
Türkçe Okunuşu: vekâne lehû ŝemer. fekâle lisâhibihî vehuve yuhâviruhû ene ekŝeru minke mâlev vee`azzu neferâ.
Türkçe Meali: Onun gelirleri de vardı. Bu yüzden, arkadaşiyle konuşurken: "Ben malca senden zengin, nüfusça da senden daha itibarlıyım" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 35. Ayet
Arapça: وَدَخَلَ جَنَّتَهُۥ وَهُوَ ظَالِمٌۭ لِّنَفْسِهِۦ قَالَ مَآ أَظُنُّ أَن تَبِيدَ هَٰذِهِۦٓ أَبَدًۭا
Türkçe Okunuşu: vedeḫale cennetehû vehuve żâlimul linefsih. kâle mâ eżunnu en tebîde hâẕihî ebedâ.
Türkçe Meali: Kendisine böylece yazık ederek bahçesine girerken: "Bu bahçenin batacağını hiç zannetmem. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülürsem, and olsun ki orada bundan daha iyisini bulurum" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَمَآ أَظُنُّ ٱلسَّاعَةَ قَآئِمَةًۭ وَلَئِن رُّدِدتُّ إِلَىٰ رَبِّى لَأَجِدَنَّ خَيْرًۭا مِّنْهَا مُنقَلَبًۭا
Türkçe Okunuşu: vemâ eżunnu-ssâ`ate kâimetev veleir rudittu ilâ rabbî leecidenne ḫayram minhâ munkalebâ.
Türkçe Meali: Kendisine böylece yazık ederek bahçesine girerken: "Bu bahçenin batacağını hiç zannetmem. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülürsem, and olsun ki orada bundan daha iyisini bulurum" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 37. Ayet
Arapça: قَالَ لَهُۥ صَاحِبُهُۥ وَهُوَ يُحَاوِرُهُۥٓ أَكَفَرْتَ بِٱلَّذِى خَلَقَكَ مِن تُرَابٍۢ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍۢ ثُمَّ سَوَّىٰكَ رَجُلًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle lehû sâhibuhû vehuve yuhâviruhû ekeferte billeẕî ḫalekake min turâbin ŝumme min nutfetin ŝumme sevvâke raculâ.
Türkçe Meali: Kendisiyle konuştuğu arkadaşı ona: "Seni topraktan, sonra nutfeden yaratanı, sonunda de seni insan kılığına koyanı mı inkar ediyorsun? İşte O benim Rabbim olan Allah'tır. Rabbime kimseyi ortak koşmam. Bahçene girdiğin zaman, her ne kadar beni kendinden mal ve nüfus bakımından daha az buluyorsan da: "Maşallah! Kuvvet ancak Allah'a mahsustur!" demen gerekmez mi? Rabbim, senin bahçenden daha iyisini bana verebilir ve seninkinin üzerine gökten bir felaket gönderir de bahçen yerle bir olabilir. Yahut suyu çekilir bir daha da bulamazsın" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 38. Ayet
Arapça: لَّٰكِنَّا۠ هُوَ ٱللَّهُ رَبِّى وَلَآ أُشْرِكُ بِرَبِّىٓ أَحَدًۭا
Türkçe Okunuşu: lâkinnâ huve-llâhu rabbî velâ uşriku birabbî ehadâ.
Türkçe Meali: Kendisiyle konuştuğu arkadaşı ona: "Seni topraktan, sonra nutfeden yaratanı, sonunda de seni insan kılığına koyanı mı inkar ediyorsun? İşte O benim Rabbim olan Allah'tır. Rabbime kimseyi ortak koşmam. Bahçene girdiğin zaman, her ne kadar beni kendinden mal ve nüfus bakımından daha az buluyorsan da: "Maşallah! Kuvvet ancak Allah'a mahsustur!" demen gerekmez mi? Rabbim, senin bahçenden daha iyisini bana verebilir ve seninkinin üzerine gökten bir felaket gönderir de bahçen yerle bir olabilir. Yahut suyu çekilir bir daha da bulamazsın" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَلَوْلَآ إِذْ دَخَلْتَ جَنَّتَكَ قُلْتَ مَا شَآءَ ٱللَّهُ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِٱللَّهِ ۚ إِن تَرَنِ أَنَا۠ أَقَلَّ مِنكَ مَالًۭا وَوَلَدًۭا
Türkçe Okunuşu: velevlâ iẕ deḫalte cenneteke kulte mâ şâe-llâhu lâ kuvvete illâ billâh. in terani ene ekalle minke mâlev veveledâ.
Türkçe Meali: Kendisiyle konuştuğu arkadaşı ona: "Seni topraktan, sonra nutfeden yaratanı, sonunda de seni insan kılığına koyanı mı inkar ediyorsun? İşte O benim Rabbim olan Allah'tır. Rabbime kimseyi ortak koşmam. Bahçene girdiğin zaman, her ne kadar beni kendinden mal ve nüfus bakımından daha az buluyorsan da: "Maşallah! Kuvvet ancak Allah'a mahsustur!" demen gerekmez mi? Rabbim, senin bahçenden daha iyisini bana verebilir ve seninkinin üzerine gökten bir felaket gönderir de bahçen yerle bir olabilir. Yahut suyu çekilir bir daha da bulamazsın" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 40. Ayet
Arapça: فَعَسَىٰ رَبِّىٓ أَن يُؤْتِيَنِ خَيْرًۭا مِّن جَنَّتِكَ وَيُرْسِلَ عَلَيْهَا حُسْبَانًۭا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَتُصْبِحَ صَعِيدًۭا زَلَقًا
Türkçe Okunuşu: fe`asâ rabbî ey yu'tiyeni ḫayram min cennetike veyursile `aleyhâ husbânem mine-ssemâi fetusbiha sa`îden zelekâ.
Türkçe Meali: Kendisiyle konuştuğu arkadaşı ona: "Seni topraktan, sonra nutfeden yaratanı, sonunda de seni insan kılığına koyanı mı inkar ediyorsun? İşte O benim Rabbim olan Allah'tır. Rabbime kimseyi ortak koşmam. Bahçene girdiğin zaman, her ne kadar beni kendinden mal ve nüfus bakımından daha az buluyorsan da: "Maşallah! Kuvvet ancak Allah'a mahsustur!" demen gerekmez mi? Rabbim, senin bahçenden daha iyisini bana verebilir ve seninkinin üzerine gökten bir felaket gönderir de bahçen yerle bir olabilir. Yahut suyu çekilir bir daha da bulamazsın" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 41. Ayet
Arapça: أَوْ يُصْبِحَ مَآؤُهَا غَوْرًۭا فَلَن تَسْتَطِيعَ لَهُۥ طَلَبًۭا
Türkçe Okunuşu: ev yusbiha mâuhâ ğavran felen testetî`a lehû talebâ.
Türkçe Meali: Kendisiyle konuştuğu arkadaşı ona: "Seni topraktan, sonra nutfeden yaratanı, sonunda de seni insan kılığına koyanı mı inkar ediyorsun? İşte O benim Rabbim olan Allah'tır. Rabbime kimseyi ortak koşmam. Bahçene girdiğin zaman, her ne kadar beni kendinden mal ve nüfus bakımından daha az buluyorsan da: "Maşallah! Kuvvet ancak Allah'a mahsustur!" demen gerekmez mi? Rabbim, senin bahçenden daha iyisini bana verebilir ve seninkinin üzerine gökten bir felaket gönderir de bahçen yerle bir olabilir. Yahut suyu çekilir bir daha da bulamazsın" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 42. Ayet
Arapça: وَأُحِيطَ بِثَمَرِهِۦ فَأَصْبَحَ يُقَلِّبُ كَفَّيْهِ عَلَىٰ مَآ أَنفَقَ فِيهَا وَهِىَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا وَيَقُولُ يَٰلَيْتَنِى لَمْ أُشْرِكْ بِرَبِّىٓ أَحَدًۭا
Türkçe Okunuşu: veuhîta biŝemerihî feasbeha yukallibu keffeyhi `alâ mâ enfeka fîhâ vehiye ḫâviyetun `alâ `urûşihâ veyekûlu yâ leytenî lem uşrik birabbî ehadâ.
Türkçe Meali: Nitekim, ürünleri yok edildi; bağın altüst olmuş çardakları karşısında, sarfettiği emeğe içi yanarak ellerini oğuşturup "Keşke Rabbime kimseyi ortak koşmasaydım" diyordu.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 43. Ayet
Arapça: وَلَمْ تَكُن لَّهُۥ فِئَةٌۭ يَنصُرُونَهُۥ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَمَا كَانَ مُنتَصِرًا
Türkçe Okunuşu: velem tekul lehû fietuy yensurûnehû min dûni-llâhi vemâ kâne muntesirâ.
Türkçe Meali: Ona, Allah'tan başka yardım edebilecek adamları da yoktu, kendi kendini de kurtaramadı.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 44. Ayet
Arapça: هُنَالِكَ ٱلْوَلَٰيَةُ لِلَّهِ ٱلْحَقِّ ۚ هُوَ خَيْرٌۭ ثَوَابًۭا وَخَيْرٌ عُقْبًۭا
Türkçe Okunuşu: hunâlike-lvelâyetu lillâhi-lhakk. huve ḫayrun ŝevâbev veḫayrun `ukbâ.
Türkçe Meali: İşte burada kudret ve hakimiyet, varlığı gerçek olan Allah'ındır. Mükafatlandırma bakımından hayırlı olan da, sonuçlandırma yönünden hayırlı olan da O'dur.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَٱضْرِبْ لَهُم مَّثَلَ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا كَمَآءٍ أَنزَلْنَٰهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ فَٱخْتَلَطَ بِهِۦ نَبَاتُ ٱلْأَرْضِ فَأَصْبَحَ هَشِيمًۭا تَذْرُوهُ ٱلرِّيَٰحُ ۗ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ مُّقْتَدِرًا
Türkçe Okunuşu: vadrib lehum meŝele-lhayâti-ddunyâ kemâin enzelnâhu mine-ssemâi faḫteleta bihî nebâtu-l'ardi feasbeha heşîmen teẕrûhu-rriyâh. vekâne-llâhu `alâ kulli şey'im muktedirâ.
Türkçe Meali: Onlara, dünya hayatı misalinin tıpkı şöyle olduğunu anlat: Gökten indirdiğimiz su ile yeryüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır, ama sonunda rüzgarın savuracağı çerçöpe döner. Allah her şeyin üstünde bir kudrete sahip olandır.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 46. Ayet
Arapça: ٱلْمَالُ وَٱلْبَنُونَ زِينَةُ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۖ وَٱلْبَٰقِيَٰتُ ٱلصَّٰلِحَٰتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابًۭا وَخَيْرٌ أَمَلًۭا
Türkçe Okunuşu: elmâlu velbenûne zînetu-lhayâti-ddunyâ. velbâkiyâtu-ssâlihâtu ḫayrun `inde rabbike ŝevâbev veḫayrun emelâ.
Türkçe Meali: Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Ama baki kalacak yararlı işler, sevab olarak da, emel olarak da, Rabbinin katında daha hayırlıdır.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ نُسَيِّرُ ٱلْجِبَالَ وَتَرَى ٱلْأَرْضَ بَارِزَةًۭ وَحَشَرْنَٰهُمْ فَلَمْ نُغَادِرْ مِنْهُمْ أَحَدًۭا
Türkçe Okunuşu: veyevme nuseyyiru-lcibâle vetera-l'arda bârizetev vehaşernâhum felem nuğâdir minhum ehadâ.
Türkçe Meali: Bir gün dağları yürütürüz de yeri dümdüz görürsün. Hiçbirini bırakmaksızın diriltip bir araya toplarız.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَعُرِضُوا۟ عَلَىٰ رَبِّكَ صَفًّۭا لَّقَدْ جِئْتُمُونَا كَمَا خَلَقْنَٰكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍۭ ۚ بَلْ زَعَمْتُمْ أَلَّن نَّجْعَلَ لَكُم مَّوْعِدًۭا
Türkçe Okunuşu: ve`uridû `alâ rabbike saffâ. lekad ci'tumûnâ kemâ ḫalaknâkum evvele merrah. bel za`amtum ellen nec`ale lekum mev`idâ.
Türkçe Meali: Dizi dizi Rabbine sunulduklarında onlara: "And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi Bize geldiniz. Sizi bir yere toplamak için söz vermediğimizi iddia etmiştiniz değil mi?" denir.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَوُضِعَ ٱلْكِتَٰبُ فَتَرَى ٱلْمُجْرِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا فِيهِ وَيَقُولُونَ يَٰوَيْلَتَنَا مَالِ هَٰذَا ٱلْكِتَٰبِ لَا يُغَادِرُ صَغِيرَةًۭ وَلَا كَبِيرَةً إِلَّآ أَحْصَىٰهَا ۚ وَوَجَدُوا۟ مَا عَمِلُوا۟ حَاضِرًۭا ۗ وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ أَحَدًۭا
Türkçe Okunuşu: vevudi`a-lkitâbu fetere-lmucrimîne muşfikîne mimmâ fîhi veyekûlûne yâ veyletenâ mâ lihâẕe-lkitâbi lâ yuğâdiru sağîratev velâ kebîraten illâ ahsâhâ. vevecedû mâ `amilû hâdirâ. velâ yażlimu rabbuke ehadâ.
Türkçe Meali: Amel defteri ortaya konunca, suçluların, onda yazılı olanlardan korktuklarını görürsün, "Vah bize, eyvah bize! Bu defter nasıl olmuş da küçük büyük bir şey bırakmadan hepsini saymış!" derler. İşlediklerini hazır bulurlar. Rabbin kimseye haksızlık etmez.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 50. Ayet
Arapça: وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَٰٓئِكَةِ ٱسْجُدُوا۟ لِءَادَمَ فَسَجَدُوٓا۟ إِلَّآ إِبْلِيسَ كَانَ مِنَ ٱلْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِۦٓ ۗ أَفَتَتَّخِذُونَهُۥ وَذُرِّيَّتَهُۥٓ أَوْلِيَآءَ مِن دُونِى وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّۢ ۚ بِئْسَ لِلظَّٰلِمِينَ بَدَلًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕ kulnâ lilmelâiketi-scudû liâdeme fesecedû illâ iblîs. kâne mine-lcinni fefeseka `an emri rabbih. efetetteḫiẕûnehû veẕurriyyetehû evliyâe min dûnî vehum lekum `aduvv. bi'se liżżâlimîne bedelâ.
Türkçe Meali: Meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik. İblis'ten başka hepsi secde etmişti. O, cinlerden idi. Rabbinin buyruğu dışına çıktı. Ey insanoğulları! Siz Beni bırakıp onu ve soyunu dost mu ediniyorsunuz? Halbuki onlar size düşmandır. Kendilerine yazık edenler için bu ne kötü değişmedir!
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 51. Ayet
Arapça: ۞ مَّآ أَشْهَدتُّهُمْ خَلْقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَلَا خَلْقَ أَنفُسِهِمْ وَمَا كُنتُ مُتَّخِذَ ٱلْمُضِلِّينَ عَضُدًۭا
Türkçe Okunuşu: mâ eşhettuhum ḫalka-ssemâvâti vel'ardi velâ ḫalka enfusihim. vemâ kuntu mutteḫiẕe-lmudillîne `adudâ.
Türkçe Meali: Oysa Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılmasında ve ne de kendilerinin yaratılmasında hazır bulundurdum. Saptıranları hiçbir işte asla yardımcı da edinmedim.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 52. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ يَقُولُ نَادُوا۟ شُرَكَآءِىَ ٱلَّذِينَ زَعَمْتُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجِيبُوا۟ لَهُمْ وَجَعَلْنَا بَيْنَهُم مَّوْبِقًۭا
Türkçe Okunuşu: veyevme yekûlu nâdû şurakâiye-lleẕîne za`amtum fede`avhum felem yestecîbû lehum vece`alnâ beynehum mevbikâ.
Türkçe Meali: O gün Allah: "Bana ortak olduklarını iddia ettiklerinize seslenin" der. Onları çağırırlar, fakat hiçbirisi onların çağrılarına gelmez. Aralarına bir cehennem deresi koyarız.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 53. Ayet
Arapça: وَرَءَا ٱلْمُجْرِمُونَ ٱلنَّارَ فَظَنُّوٓا۟ أَنَّهُم مُّوَاقِعُوهَا وَلَمْ يَجِدُوا۟ عَنْهَا مَصْرِفًۭا
Türkçe Okunuşu: verae-lmucrimûne-nnâra feżannû ennehum muvâki`ûhâ velem yecidû `anhâ masrifâ.
Türkçe Meali: Suçlular ateşi görürler ve ona düşeceklerini anlarlar, fakat ondan kaçacak yer bulamazlar.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 54. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِى هَٰذَا ٱلْقُرْءَانِ لِلنَّاسِ مِن كُلِّ مَثَلٍۢ ۚ وَكَانَ ٱلْإِنسَٰنُ أَكْثَرَ شَىْءٍۢ جَدَلًۭا
Türkçe Okunuşu: velekad sarrafnâ fî hâẕe-lkur'âni linnâsi min kulli meŝel. vekâne-l'insânu ekŝera şey'in cedelâ.
Türkçe Meali: And olsun ki, Biz bu Kuran'da insanlara türlü türlü misali gösterip açıkladık. İnsanın en çok yaptığı iş tartışmadır.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 55. Ayet
Arapça: وَمَا مَنَعَ ٱلنَّاسَ أَن يُؤْمِنُوٓا۟ إِذْ جَآءَهُمُ ٱلْهُدَىٰ وَيَسْتَغْفِرُوا۟ رَبَّهُمْ إِلَّآ أَن تَأْتِيَهُمْ سُنَّةُ ٱلْأَوَّلِينَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ ٱلْعَذَابُ قُبُلًۭا
Türkçe Okunuşu: vemâ mene`a-nnâse ey yu'minû iẕ câehumu-lhudâ veyestağfirû rabbehum illâ en te'tiyehum sunnetu-l'evvelîne ev ye'tiyehumu-l`aẕâbu kubulâ.
Türkçe Meali: İnsanlara doğruluk rehberi gelmişken, onları inanmaktan, Rablerinden mağfiret dilemekten alıkoyan öncekilere uygulananın kendilerine de uygulanmasını veya gözleri göre göre azaba uğramayı beklemeleridir.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 56. Ayet
Arapça: وَمَا نُرْسِلُ ٱلْمُرْسَلِينَ إِلَّا مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ ۚ وَيُجَٰدِلُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِٱلْبَٰطِلِ لِيُدْحِضُوا۟ بِهِ ٱلْحَقَّ ۖ وَٱتَّخَذُوٓا۟ ءَايَٰتِى وَمَآ أُنذِرُوا۟ هُزُوًۭا
Türkçe Okunuşu: vemâ nursilu-lmurselîne illâ mubeşşirîne vemunẕirîn. veyucâdilu-lleẕîne keferû bilbâtili liyudhidû bihi-lhakka vetteḫaẕû âyâtî vemâ unẕirû huzuvâ.
Türkçe Meali: Biz peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndeririz. Oysa inkarcılar hakkı batılla ortadan kaldırmak için çekişirler. Ayetlerimizi ve kendilerine yapılan uyarmaları alaya alırlar.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 57. Ayet
Arapça: وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن ذُكِّرَ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِۦ فَأَعْرَضَ عَنْهَا وَنَسِىَ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ ۚ إِنَّا جَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَن يَفْقَهُوهُ وَفِىٓ ءَاذَانِهِمْ وَقْرًۭا ۖ وَإِن تَدْعُهُمْ إِلَى ٱلْهُدَىٰ فَلَن يَهْتَدُوٓا۟ إِذًا أَبَدًۭا
Türkçe Okunuşu: vemen ażlemu mimmen ẕukkira biâyâti rabbihî fea`rada `anhâ venesiye mâ kaddemet yedâh. innâ ce`alnâ `alâ kulûbihim ekinneten ey yefkahûhu vefî âẕânihim vakrâ. vein ted`uhum ile-lhudâ feley yehtedû iẕen ebedâ.
Türkçe Meali: Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılmışken onlardan yüz çeviren ve önceden yaptıklarını unutan kimseden daha zalim var mıdır? Kuran'ı anlarlar diye kalblerine örtüler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Sen onları doğru yola çağırsan da asla doğru yolagelmezler.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَرَبُّكَ ٱلْغَفُورُ ذُو ٱلرَّحْمَةِ ۖ لَوْ يُؤَاخِذُهُم بِمَا كَسَبُوا۟ لَعَجَّلَ لَهُمُ ٱلْعَذَابَ ۚ بَل لَّهُم مَّوْعِدٌۭ لَّن يَجِدُوا۟ مِن دُونِهِۦ مَوْئِلًۭا
Türkçe Okunuşu: verabbuke-lğafûru ẕu-rrahmeh. lev yuâḫiẕuhum bimâ kesebû le`accele lehumu-l`aẕâb. bel lehum mev`idul ley yecidû min dûnihî mev'ilâ.
Türkçe Meali: Bununla beraber, Rabbin mağfiret ve merhamet sahibidir. Eğer onları, yaptıklarından dolayı hemen hesaba çekmek isteseydi, azaba uğratmakta acele ederdi. Ama onların bir vadesi vardır. Ondan kaçıp sığınacak yer bulamazlar.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 59. Ayet
Arapça: وَتِلْكَ ٱلْقُرَىٰٓ أَهْلَكْنَٰهُمْ لَمَّا ظَلَمُوا۟ وَجَعَلْنَا لِمَهْلِكِهِم مَّوْعِدًۭا
Türkçe Okunuşu: vetilke-lkurâ ehleknâhum lemmâ żalemû vece`alnâ limehlikihim mev`idâ.
Türkçe Meali: Haksızlıklarından ötürü işte yok ettiğimiz şehirler! Onları yok etmek için bir süre tayin etmiştik.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 60. Ayet
Arapça: وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِفَتَىٰهُ لَآ أَبْرَحُ حَتَّىٰٓ أَبْلُغَ مَجْمَعَ ٱلْبَحْرَيْنِ أَوْ أَمْضِىَ حُقُبًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕ kâle mûsâ lifetâhu lâ ebrahu hattâ ebluğa mecme`a-lbahrayni ev emdiye hukubâ.
Türkçe Meali: Musa, genç arkadaşına: "Ben iki denizin birleştiği yere ulaşmağa, yahut yıllarca yürümeye kararlıyım" demişti.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 61. Ayet
Arapça: فَلَمَّا بَلَغَا مَجْمَعَ بَيْنِهِمَا نَسِيَا حُوتَهُمَا فَٱتَّخَذَ سَبِيلَهُۥ فِى ٱلْبَحْرِ سَرَبًۭا
Türkçe Okunuşu: felemmâ beleğâ mecme`a beynihimâ nesiyâ hûtehumâ fetteḫaẕe sebîlehû fi-lbahri serabâ.
Türkçe Meali: İkisi, iki denizin birleştiği yere ulaşınca, balıklarını unutmuşlardı, balık bir delikten kayıp denizi boyladı.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 62. Ayet
Arapça: فَلَمَّا جَاوَزَا قَالَ لِفَتَىٰهُ ءَاتِنَا غَدَآءَنَا لَقَدْ لَقِينَا مِن سَفَرِنَا هَٰذَا نَصَبًۭا
Türkçe Okunuşu: felemmâ câvezâ kâle lifetâhu âtinâ ğadâenâ. lekad lekînâ min seferinâ hâẕâ nesabâ.
Türkçe Meali: Oradan uzaklaştıklarında Musa, yanındaki gence: "Azığımızı çıkar, and olsun bu yolculuğumuzda yorgun düştük" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 63. Ayet
Arapça: قَالَ أَرَءَيْتَ إِذْ أَوَيْنَآ إِلَى ٱلصَّخْرَةِ فَإِنِّى نَسِيتُ ٱلْحُوتَ وَمَآ أَنسَىٰنِيهُ إِلَّا ٱلشَّيْطَٰنُ أَنْ أَذْكُرَهُۥ ۚ وَٱتَّخَذَ سَبِيلَهُۥ فِى ٱلْبَحْرِ عَجَبًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle era'eyte iẕ eveynâ ile-ssaḫrati feinnî nesîtu-lhût. vemâ ensânîhu ille-şşeytânu en eẕkurah. vetteḫaẕe sebîlehû fi-lbahr. `acebâ.
Türkçe Meali: O da: "Bak sen! Kayalığa vardığımızda balığı unutmuştum. Bana onu hatırlamamı unutturan ancak şeytandır. Balık şaşılacak şekilde denizde yolunu tutup gitmiş" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 64. Ayet
Arapça: قَالَ ذَٰلِكَ مَا كُنَّا نَبْغِ ۚ فَٱرْتَدَّا عَلَىٰٓ ءَاثَارِهِمَا قَصَصًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle ẕâlike mâ kunnâ nebği. ferteddâ `alâ âŝârihimâ kasasâ.
Türkçe Meali: Musa: "İstediğimiz zaten buydu" dedi. Hemen geldikleri yoldan izleri üzerinde geri döndüler.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 65. Ayet
Arapça: فَوَجَدَا عَبْدًۭا مِّنْ عِبَادِنَآ ءَاتَيْنَٰهُ رَحْمَةًۭ مِّنْ عِندِنَا وَعَلَّمْنَٰهُ مِن لَّدُنَّا عِلْمًۭا
Türkçe Okunuşu: fevecedâ `abdem min `ibâdinâ âteynâhu rahmetem min `indinâ ve`allemnâhu mil ledunnâ `ilmâ.
Türkçe Meali: Bu arada ikisi katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 66. Ayet
Arapça: قَالَ لَهُۥ مُوسَىٰ هَلْ أَتَّبِعُكَ عَلَىٰٓ أَن تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمْتَ رُشْدًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle lehû mûsâ hel ettebi`uke `alâ en tu`allimeni mimmâ `ullimte ruşdâ.
Türkçe Meali: Musa ona: "Sana öğretileni bana hayra götüren bir bilgi olarak öğretmen için peşinden gelebilir miyim?" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 67. Ayet
Arapça: قَالَ إِنَّكَ لَن تَسْتَطِيعَ مَعِىَ صَبْرًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle inneke len testetî`a me`iye sabrâ.
Türkçe Meali: O: "Sen doğrusu benim yaptıklarıma dayanamazsın, bilgice kavrayamadığın bir şeye nasıl dayanabilirsin?" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 68. Ayet
Arapça: وَكَيْفَ تَصْبِرُ عَلَىٰ مَا لَمْ تُحِطْ بِهِۦ خُبْرًۭا
Türkçe Okunuşu: vekeyfe tasbiru `alâ mâ lem tuhit bihî ḫubrâ.
Türkçe Meali: Musa: "İnşallah sabrettiğimi göreceksin, sana hiçbir işte baş kaldırmayacağım" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 69. Ayet
Arapça: قَالَ سَتَجِدُنِىٓ إِن شَآءَ ٱللَّهُ صَابِرًۭا وَلَآ أَعْصِى لَكَ أَمْرًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle setecidunî in şâe-llâhu sâbirav velâ a`sî leke emrâ.
Türkçe Meali: O da: "O halde, bana uyacaksan, ben sana anlatmadıkça herhangi bir şey hakkında bana soru sormayacaksın" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 70. Ayet
Arapça: قَالَ فَإِنِ ٱتَّبَعْتَنِى فَلَا تَسْـَٔلْنِى عَن شَىْءٍ حَتَّىٰٓ أُحْدِثَ لَكَ مِنْهُ ذِكْرًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle feini-tteba`tenî felâ tes'elnî `an şey'in hattâ uhdiŝe leke minhu ẕikrâ.
Türkçe Meali: O da: "O halde, bana uyacaksan, ben sana anlatmadıkça herhangi bir şey hakkında bana soru sormayacaksın" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 71. Ayet
Arapça: فَٱنطَلَقَا حَتَّىٰٓ إِذَا رَكِبَا فِى ٱلسَّفِينَةِ خَرَقَهَا ۖ قَالَ أَخَرَقْتَهَا لِتُغْرِقَ أَهْلَهَا لَقَدْ جِئْتَ شَيْـًٔا إِمْرًۭا
Türkçe Okunuşu: fentalekâ. hattâ iẕâ rakibâ fi-ssefîneti ḫarakahâ. kâle eḫaraktehâ lituğrika ehlehâ. lekad ci'te şey'en imrâ.
Türkçe Meali: Bunun üzerine kalkıp gittiler; sonunda bir gemiye bindiklerinde, o gemiyi deliverdi; Musa: "Gemiyi içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu şaşılacak bir şey yaptın" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 72. Ayet
Arapça: قَالَ أَلَمْ أَقُلْ إِنَّكَ لَن تَسْتَطِيعَ مَعِىَ صَبْرًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle elem ekul inneke len testetî`a me`iye sabrâ.
Türkçe Meali: Musa'ya: "Ben sana yaptığım işlere dayanamazsın demedim mi?" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 73. Ayet
Arapça: قَالَ لَا تُؤَاخِذْنِى بِمَا نَسِيتُ وَلَا تُرْهِقْنِى مِنْ أَمْرِى عُسْرًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle lâ tuâḫiẕnî bimâ nesîtu velâ turhiknî min emrî `usrâ.
Türkçe Meali: Musa: "Unuttuğum için bana çıkışma, gücümün yetmediği şeyden beni sorumlu tutma" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 74. Ayet
Arapça: فَٱنطَلَقَا حَتَّىٰٓ إِذَا لَقِيَا غُلَٰمًۭا فَقَتَلَهُۥ قَالَ أَقَتَلْتَ نَفْسًۭا زَكِيَّةًۢ بِغَيْرِ نَفْسٍۢ لَّقَدْ جِئْتَ شَيْـًۭٔا نُّكْرًۭا
Türkçe Okunuşu: fentalekâ. hattâ iẕâ lekiyâ ğulâmen fekatelehû kâle ekatelte nefsen zekiyyetem biğayri nefs. lekad ci'te şey'en nukrâ.
Türkçe Meali: Yine gittiler; sonunda bir erkek çocuğa rastladılar, o hemen onu öldürdü. Musa: "Bir cana karşılık olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Doğrusu pek kötü bir şey yaptın" dedi.