سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 75. Ayet
Arapça: ۞ قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكَ إِنَّكَ لَن تَسْتَطِيعَ مَعِىَ صَبْرًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle elem ekul leke inneke len testetî`a me`iye sabrâ.
Türkçe Meali: O: "Ben sana, yaptığım işlere dayanamazsın demedim mi?" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 76. Ayet
Arapça: قَالَ إِن سَأَلْتُكَ عَن شَىْءٍۭ بَعْدَهَا فَلَا تُصَٰحِبْنِى ۖ قَدْ بَلَغْتَ مِن لَّدُنِّى عُذْرًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle in seeltuke `an şey'im ba`dehâ felâ tusâhibnî. kad belağte mil ledunnî `uẕrâ.
Türkçe Meali: Musa: "Bundan sonra sana bir şey sorarsam bana arkadaş olma, o zaman benim tarafımdan mazur sayılırsın" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 77. Ayet
Arapça: فَٱنطَلَقَا حَتَّىٰٓ إِذَآ أَتَيَآ أَهْلَ قَرْيَةٍ ٱسْتَطْعَمَآ أَهْلَهَا فَأَبَوْا۟ أَن يُضَيِّفُوهُمَا فَوَجَدَا فِيهَا جِدَارًۭا يُرِيدُ أَن يَنقَضَّ فَأَقَامَهُۥ ۖ قَالَ لَوْ شِئْتَ لَتَّخَذْتَ عَلَيْهِ أَجْرًۭا
Türkçe Okunuşu: fentalekâ. hattâ iẕâ eteyâ ehle karyetin-stat`amâ ehlehâ feebev ey yudayyifûhumâ fevecedâ fîhâ cidâray yurîdu ey yenkadda feekâmeh. kâle lev şi'te letteḫaẕte `aleyhi ecrâ.
Türkçe Meali: Yine yola koyuldular; sonunda vardıkları bir kasaba halkından yiyecek istediler. Kasaba halkı, bu ikisini misafir etmek istemedi. İkisi, şehrin içinde yıkılmağa yüz tutan bir duvar gördüler, Musa'nın arkadaşı onu doğrultuverdi; Musa: "Dileseydin buna karşı bir ücret alabilirdin" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 78. Ayet
Arapça: قَالَ هَٰذَا فِرَاقُ بَيْنِى وَبَيْنِكَ ۚ سَأُنَبِّئُكَ بِتَأْوِيلِ مَا لَمْ تَسْتَطِع عَّلَيْهِ صَبْرًا
Türkçe Okunuşu: kâle hâẕâ firâku beynî vebeynik. seunebbiuke bite'vîli mâ lem testeti` `aleyhi sabrâ.
Türkçe Meali: O şöyle söyledi: "İşte bu, seninle benim ayrılmamızı gerektiriyor; dayanamadığın işlerin yorumunu sana anlatacağım"
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 79. Ayet
Arapça: أَمَّا ٱلسَّفِينَةُ فَكَانَتْ لِمَسَٰكِينَ يَعْمَلُونَ فِى ٱلْبَحْرِ فَأَرَدتُّ أَنْ أَعِيبَهَا وَكَانَ وَرَآءَهُم مَّلِكٌۭ يَأْخُذُ كُلَّ سَفِينَةٍ غَصْبًۭا
Türkçe Okunuşu: emme-ssefînetu fekânet limesâkîne ya`melûne fi-lbahri feerattu en e`îbehâ vekâne verâehum melikuy ye'ḫuẕu kulle sefînetin ğasbâ.
Türkçe Meali: "Gemi, denizde çalışan birkaç yoksula aitti; onu kusurlu kılmak istedim, çünkü peşlerinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı."
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 80. Ayet
Arapça: وَأَمَّا ٱلْغُلَٰمُ فَكَانَ أَبَوَاهُ مُؤْمِنَيْنِ فَخَشِينَآ أَن يُرْهِقَهُمَا طُغْيَٰنًۭا وَكُفْرًۭا
Türkçe Okunuşu: veemme-lğulâmu fekâne ebevâhu mu'mineyni feḫaşînâ ey yurhikahumâ tuğyânev vekufrâ.
Türkçe Meali: "Oğlana gelince; onun ana babası inanmış kimselerdi. Çocuğun onları azdırmasından ve inkara sürüklemesinden korkmuştuk.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 81. Ayet
Arapça: فَأَرَدْنَآ أَن يُبْدِلَهُمَا رَبُّهُمَا خَيْرًۭا مِّنْهُ زَكَوٰةًۭ وَأَقْرَبَ رُحْمًۭا
Türkçe Okunuşu: feeradnâ ey yubdilehumâ rabbuhumâ ḫayram minhu zekâtev veakrabe ruhmâ.
Türkçe Meali: Rablerinin o çocuktan daha temiz ve onlara daha çok merhamet eden birini vermesini istedik."
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 82. Ayet
Arapça: وَأَمَّا ٱلْجِدَارُ فَكَانَ لِغُلَٰمَيْنِ يَتِيمَيْنِ فِى ٱلْمَدِينَةِ وَكَانَ تَحْتَهُۥ كَنزٌۭ لَّهُمَا وَكَانَ أَبُوهُمَا صَٰلِحًۭا فَأَرَادَ رَبُّكَ أَن يَبْلُغَآ أَشُدَّهُمَا وَيَسْتَخْرِجَا كَنزَهُمَا رَحْمَةًۭ مِّن رَّبِّكَ ۚ وَمَا فَعَلْتُهُۥ عَنْ أَمْرِى ۚ ذَٰلِكَ تَأْوِيلُ مَا لَمْ تَسْطِع عَّلَيْهِ صَبْرًۭا
Türkçe Okunuşu: veemme-lcidâru fekâne liğulâmeyni yetîmeyni fi-lmedîneti vekâne tahtehû kenzul lehumâ vekâne ebûhumâ sâlihâ. feerâde rabbuke ey yebluğâ eşuddehumâ veyestaḫricâ kenzehumâ. rahmetem mir rabbik. vemâ fe`altuhû `an emrî. ẕâlike te'vîlu mâ lem testi` `aleyhi sabrâ.
Türkçe Meali: "Duvar ise, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı; babaları da iyi bir kimseydi. Rabbin onların erginlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzleri budur."
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 83. Ayet
Arapça: وَيَسْـَٔلُونَكَ عَن ذِى ٱلْقَرْنَيْنِ ۖ قُلْ سَأَتْلُوا۟ عَلَيْكُم مِّنْهُ ذِكْرًا
Türkçe Okunuşu: veyes'elûneke `an ẕi-lkarneyn. kul seetlû `aleykum minhu ẕikrâ.
Türkçe Meali: Sana Zülkarneyn'i sorarlar, "Onu size anlatacağım" de.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 84. Ayet
Arapça: إِنَّا مَكَّنَّا لَهُۥ فِى ٱلْأَرْضِ وَءَاتَيْنَٰهُ مِن كُلِّ شَىْءٍۢ سَبَبًۭا
Türkçe Okunuşu: innâ mekkennâ lehû fi-l'ardi veâteynâhu min kulli şey'in sebebâ.
Türkçe Meali: Doğrusu biz onu yeryüzüne yerleştirmiş ve her şeyin yolunu ona öğretmiştik.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 85. Ayet
Arapça: فَأَتْبَعَ سَبَبًا
Türkçe Okunuşu: feetbe`a sebebâ.
Türkçe Meali: O da bir yol tuttu.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 86. Ayet
Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ مَغْرِبَ ٱلشَّمْسِ وَجَدَهَا تَغْرُبُ فِى عَيْنٍ حَمِئَةٍۢ وَوَجَدَ عِندَهَا قَوْمًۭا ۗ قُلْنَا يَٰذَا ٱلْقَرْنَيْنِ إِمَّآ أَن تُعَذِّبَ وَإِمَّآ أَن تَتَّخِذَ فِيهِمْ حُسْنًۭا
Türkçe Okunuşu: hattâ iẕâ beleğa mağribe-şşemsi vecedehâ tağrubu fî `aynin hamietiv vevecede `indehâ kavmâ. kulnâ yâ ẕe-lkarneyni immâ en tu`aẕẕibe veimmâ en tetteḫiẕe fîhim husnâ.
Türkçe Meali: Sonunda güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir suda batıyor gördü. Orada bir millete rastladı. "Zülkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin" dedik.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 87. Ayet
Arapça: قَالَ أَمَّا مَن ظَلَمَ فَسَوْفَ نُعَذِّبُهُۥ ثُمَّ يُرَدُّ إِلَىٰ رَبِّهِۦ فَيُعَذِّبُهُۥ عَذَابًۭا نُّكْرًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle emmâ men żaleme fesevfe nu`aẕẕibuhû ŝumme yuraddu ilâ rabbihî feyu`aẕẕibuhû `aẕâben nukrâ.
Türkçe Meali: "Haksızlık yapana azap edeceğiz, sonra Rabbine döndürülür, onu görülmemiş bir azaba uğratır; ama inanıp yararlı iş işleyene, mükafat olarak güzel şeyler vardır, ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleriz" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 88. Ayet
Arapça: وَأَمَّا مَنْ ءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحًۭا فَلَهُۥ جَزَآءً ٱلْحُسْنَىٰ ۖ وَسَنَقُولُ لَهُۥ مِنْ أَمْرِنَا يُسْرًۭا
Türkçe Okunuşu: veemmâ men âmene ve`amile sâlihan felehû cezâen-lhusnâ. vesenekûlu lehû min emrinâ yusrâ.
Türkçe Meali: "Haksızlık yapana azap edeceğiz, sonra Rabbine döndürülür, onu görülmemiş bir azaba uğratır; ama inanıp yararlı iş işleyene, mükafat olarak güzel şeyler vardır, ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleriz" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 89. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَتْبَعَ سَبَبًا
Türkçe Okunuşu: ŝumme etbe`a sebebâ.
Türkçe Meali: Sonra yine bir yol tuttu.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 90. Ayet
Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ مَطْلِعَ ٱلشَّمْسِ وَجَدَهَا تَطْلُعُ عَلَىٰ قَوْمٍۢ لَّمْ نَجْعَل لَّهُم مِّن دُونِهَا سِتْرًۭا
Türkçe Okunuşu: hattâ iẕâ beleğa matli`a-şşemsi vecedehâ tatlu`u `alâ kavmil lem nec`al lehum min dûnihâ sitrâ.
Türkçe Meali: Sonunda güneşin doğduğu yere ulaşınca, güneşi, kendilerini elbise, bina gibi şeylerle örtmediğimiz bir millet üzerine doğuyor buldu.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 91. Ayet
Arapça: كَذَٰلِكَ وَقَدْ أَحَطْنَا بِمَا لَدَيْهِ خُبْرًۭا
Türkçe Okunuşu: keẕâlik. vekad ehatnâ bimâ ledeyhi ḫubrâ.
Türkçe Meali: İşte bunun gibi, onun yaptıklarının hepsini baştanbaşa biliyorduk.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 92. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَتْبَعَ سَبَبًا
Türkçe Okunuşu: ŝumme etbe`a sebebâ.
Türkçe Meali: Sonra yine bir yol tuttu.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 93. Ayet
Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ بَيْنَ ٱلسَّدَّيْنِ وَجَدَ مِن دُونِهِمَا قَوْمًۭا لَّا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ قَوْلًۭا
Türkçe Okunuşu: hattâ iẕâ beleğae beyne-sseddeyni vecede min dûnihimâ kavmel lâ yekâdûne yefkahûne kavlâ.
Türkçe Meali: Sonunda, iki dağın arasına varınca, orada nerdeyse hiç laf anlamayan bir millete rastladı.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 94. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ يَٰذَا ٱلْقَرْنَيْنِ إِنَّ يَأْجُوجَ وَمَأْجُوجَ مُفْسِدُونَ فِى ٱلْأَرْضِ فَهَلْ نَجْعَلُ لَكَ خَرْجًا عَلَىٰٓ أَن تَجْعَلَ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ سَدًّۭا
Türkçe Okunuşu: kâlû yâ ẕe-lkarneyni inne ye'cûce veme'cûce mufsidûne fi-l'ardi fehel nec`alu leke ḫarcen `alâ en tec`ale beynenâ vebeynehum seddâ.
Türkçe Meali: Dediler ki: Zülkarneyn! Doğrusu Yecüc ve Mecüc bu ülkede bozgunculuk yapıyorlar. Bizimle onların arasına bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 95. Ayet
Arapça: قَالَ مَا مَكَّنِّى فِيهِ رَبِّى خَيْرٌۭ فَأَعِينُونِى بِقُوَّةٍ أَجْعَلْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ رَدْمًا
Türkçe Okunuşu: kâle mâ mekkennî fîhi rabbî ḫayrun fee`înûnî bikuvvetin ec`al beynekum vebeynehum radmâ.
Türkçe Meali: "Rabbimin bana verdikleri sizinkinden daha iyidir. Bana gücünüzle yardım edin de sizinle onların arasına sağlam bir sed yapayım. Bana demir kütleleri getirin" dedi. Bunlar iki dağın arasını doldurunca: "Körükleyin" dedi. Demirler akkor haline gelince; "Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 96. Ayet
Arapça: ءَاتُونِى زُبَرَ ٱلْحَدِيدِ ۖ حَتَّىٰٓ إِذَا سَاوَىٰ بَيْنَ ٱلصَّدَفَيْنِ قَالَ ٱنفُخُوا۟ ۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَعَلَهُۥ نَارًۭا قَالَ ءَاتُونِىٓ أُفْرِغْ عَلَيْهِ قِطْرًۭا
Türkçe Okunuşu: âtûnî zubera-lhadîd. hattâ iẕâ sâvâ beyne-ssadefeyni kâle-nfuḫû. hattâ iẕâ ce`alehû nâran kâle âtûnî ufriğ `aleyhi kitrâ.
Türkçe Meali: "Rabbimin bana verdikleri sizinkinden daha iyidir. Bana gücünüzle yardım edin de sizinle onların arasına sağlam bir sed yapayım. Bana demir kütleleri getirin" dedi. Bunlar iki dağın arasını doldurunca: "Körükleyin" dedi. Demirler akkor haline gelince; "Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 97. Ayet
Arapça: فَمَا ٱسْطَٰعُوٓا۟ أَن يَظْهَرُوهُ وَمَا ٱسْتَطَٰعُوا۟ لَهُۥ نَقْبًۭا
Türkçe Okunuşu: feme-stâ`û ey yażherûhu veme-stetâ`û lehû nakbâ.
Türkçe Meali: Artık Yecüc ve Mecüc onu ne aşabildiler ve ne de delip geçebildiler.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 98. Ayet
Arapça: قَالَ هَٰذَا رَحْمَةٌۭ مِّن رَّبِّى ۖ فَإِذَا جَآءَ وَعْدُ رَبِّى جَعَلَهُۥ دَكَّآءَ ۖ وَكَانَ وَعْدُ رَبِّى حَقًّۭا
Türkçe Okunuşu: kâle hâẕâ rahmetum mir rabbî. feiẕâ câe va`du rabbî ce`alehû dekkâ'. vekâne va`du rabbî hakkâ.
Türkçe Meali: Zülkarneyn: "İşte bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin tayin ettiği zaman gelince onu yerle bir eder; Rabbimin verdiği söz gerçektir" dedi.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 99. Ayet
Arapça: ۞ وَتَرَكْنَا بَعْضَهُمْ يَوْمَئِذٍۢ يَمُوجُ فِى بَعْضٍۢ ۖ وَنُفِخَ فِى ٱلصُّورِ فَجَمَعْنَٰهُمْ جَمْعًۭا
Türkçe Okunuşu: veteraknâ ba`dahum yevmeiẕiy yemûcu fî ba`div venufiḫa fi-ssûri fecema`nâhum cem`â.
Türkçe Meali: Biz o gün onları bırakırız, dalgalar halinde birbirlerine girerler. Sura üflenince hepsini bir araya toplarız.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 100. Ayet
Arapça: وَعَرَضْنَا جَهَنَّمَ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْكَٰفِرِينَ عَرْضًا
Türkçe Okunuşu: ve`aradnâ cehenneme yevmeiẕil lilkâfirîne `ardâ.
Türkçe Meali: Gözleri bizim öğüdümüze karşı kapalı olan ve öfkelerinden onu dinlemeye tahammül edemeyen kafirlere o gün cehennemi öyle bir gösteririz ki!
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 101. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ كَانَتْ أَعْيُنُهُمْ فِى غِطَآءٍ عَن ذِكْرِى وَكَانُوا۟ لَا يَسْتَطِيعُونَ سَمْعًا
Türkçe Okunuşu: elleẕîne kânet a`yunuhum fî ğitâin `an ẕikrî vekânû lâ yestetî`ûne sem`â.
Türkçe Meali: Gözleri bizim öğüdümüze karşı kapalı olan ve öfkelerinden onu dinlemeye tahammül edemeyen kafirlere o gün cehennemi öyle bir gösteririz ki!
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 102. Ayet
Arapça: أَفَحَسِبَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَن يَتَّخِذُوا۟ عِبَادِى مِن دُونِىٓ أَوْلِيَآءَ ۚ إِنَّآ أَعْتَدْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَٰفِرِينَ نُزُلًۭا
Türkçe Okunuşu: efehasibe-lleẕîne keferû ey yetteḫiẕû `ibâdî min dûnî evliyâ'. innâ a`tednâ cehenneme lilkâfirîne nuzulâ.
Türkçe Meali: İnkar edenler, Beni bırakıp da kullarımı dost edinmelerini yeterli mi sandılar? Doğrusu biz cehennemi inkarcılara konak olarak hazırladık.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 103. Ayet
Arapça: قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُم بِٱلْأَخْسَرِينَ أَعْمَٰلًا
Türkçe Okunuşu: kul hel nunebbiukum bil'aḫserîne a`mâlâ.
Türkçe Meali: "Size, amelce en çok kayıpta bulunanları haber verelim mi?" de.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 104. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعًا
Türkçe Okunuşu: elleẕîne dalle sa`yuhum fi-lhayâti-ddunyâ vehum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun`â.
Türkçe Meali: Dünya hayatında, çalışmaları boşa gitmiştir, oysa onlar güzel iş yaptıklarını sanıyorlardı.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 105. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمْ وَلِقَآئِهِۦ فَحَبِطَتْ أَعْمَٰلُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ وَزْنًۭا
Türkçe Okunuşu: ulâike-lleẕîne keferû biâyâti rabbihim velikâihî fehabitat a`mâluhum felâ nukîmu lehum yevme-lkiyâmeti veznâ.
Türkçe Meali: Bunlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenlerdir. Bu yüzden işleri boşa gitmiştir. Kıyamet günü Biz onlara değer vermeyeceğiz.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 106. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ جَزَآؤُهُمْ جَهَنَّمُ بِمَا كَفَرُوا۟ وَٱتَّخَذُوٓا۟ ءَايَٰتِى وَرُسُلِى هُزُوًا
Türkçe Okunuşu: ẕâlike cezâuhum cehennemu bimâ keferû vetteḫaẕû âyâtî verusulî huzuvâ.
Türkçe Meali: İşte onların cezası; inkarlarına, peygamberlerimi ve ayetlerimi alaya almalarına karşılık olarak, cehennemdir.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 107. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّٰتُ ٱلْفِرْدَوْسِ نُزُلًا
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti kânet lehum cennâtu-lfirdevsi nuzulâ.
Türkçe Meali: Ama inanıp yararlı iş işleyenlerin konakları Firdevs cennetleridir.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 108. Ayet
Arapça: خَٰلِدِينَ فِيهَا لَا يَبْغُونَ عَنْهَا حِوَلًۭا
Türkçe Okunuşu: ḫâlidîne fîhâ lâ yebğûne `anhâ hivelâ.
Türkçe Meali: Orada temelli kalırlar, başka bir yere gitmek istemezler.
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 109. Ayet
Arapça: قُل لَّوْ كَانَ ٱلْبَحْرُ مِدَادًۭا لِّكَلِمَٰتِ رَبِّى لَنَفِدَ ٱلْبَحْرُ قَبْلَ أَن تَنفَدَ كَلِمَٰتُ رَبِّى وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِهِۦ مَدَدًۭا
Türkçe Okunuşu: kul lev kâne-lbahru midâdel likelimâti rabbî lenefide-lbahru kable en tenfede kelimâtu rabbî velev ci'nâ bimiŝlihî mededâ.
Türkçe Meali: De ki: "Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadarını da katsak, Rabbimin sözleri tükenmeden denizler tükenirdi."
سُورَةُ الكَهۡفِ - Kehf Suresi - 110. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّمَآ أَنَا۠ بَشَرٌۭ مِّثْلُكُمْ يُوحَىٰٓ إِلَىَّ أَنَّمَآ إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌۭ وَٰحِدٌۭ ۖ فَمَن كَانَ يَرْجُوا۟ لِقَآءَ رَبِّهِۦ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًۭا صَٰلِحًۭا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِۦٓ أَحَدًۢا
Türkçe Okunuşu: kul innemâ ene beşerum miŝlukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhuv vâhid. femen kâne yercû likâe rabbihî felya`mel `amelen sâlihav velâ yuşrik bi`ibâdeti rabbihî ehadâ.
Türkçe Meali: De ki: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım; ancak bana tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor. Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işleşin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın."
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ كٓهيعٓصٓ
Türkçe Okunuşu: kâf-hâ-yâ-`ayn-sâd.
Türkçe Meali: Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 2. Ayet
Arapça: ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُۥ زَكَرِيَّآ
Türkçe Okunuşu: ẕikru rahmeti rabbike `abdehû zekeriyyâ.
Türkçe Meali: Bu, Rabbinin kulu Zekeriya'ya olan rahmetini anmadır.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 3. Ayet
Arapça: إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُۥ نِدَآءً خَفِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: iẕ nâdâ rabbehû nidâen ḫafiyyâ.
Türkçe Meali: O Rabbine içinden yalvarmıştı.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 4. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ إِنِّى وَهَنَ ٱلْعَظْمُ مِنِّى وَٱشْتَعَلَ ٱلرَّأْسُ شَيْبًۭا وَلَمْ أَكُنۢ بِدُعَآئِكَ رَبِّ شَقِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi innî vehene-l`ażmu minnî veşte`ale-rra'su şeybev velem ekum bidu`âike rabbi şekiyyâ.
Türkçe Meali: Şöyle demişti: "Rabbim! Gerçekten kemiklerim zayıfladı, saçlarım ağardı. Rabbim! Sana yalvarmakla şimdiye kadar bedbaht olup bir şeyden mahrum kalmadım."
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَإِنِّى خِفْتُ ٱلْمَوَٰلِىَ مِن وَرَآءِى وَكَانَتِ ٱمْرَأَتِى عَاقِرًۭا فَهَبْ لِى مِن لَّدُنكَ وَلِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: veinnî ḫiftu-lmevâliye miv verâî vekâneti-mraetî `âkiran feheb lî mil ledunke veliyyâ.
Türkçe Meali: Doğrusu, benden sonra yerime geçecek yakınlarımın iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da kısırdır. Katından bana bir oğul bağışla ki, bana ve Yakub oğullarına mirasçı olsun. Rabbim! Onun, rızanı kazanmasını da sağla."
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 6. Ayet
Arapça: يَرِثُنِى وَيَرِثُ مِنْ ءَالِ يَعْقُوبَ ۖ وَٱجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: yeriŝunî veyeriŝu min âli ya`kûb. vec`alhu rabbi radiyyâ.
Türkçe Meali: Doğrusu, benden sonra yerime geçecek yakınlarımın iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da kısırdır. Katından bana bir oğul bağışla ki, bana ve Yakub oğullarına mirasçı olsun. Rabbim! Onun, rızanı kazanmasını da sağla."
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 7. Ayet
Arapça: يَٰزَكَرِيَّآ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَٰمٍ ٱسْمُهُۥ يَحْيَىٰ لَمْ نَجْعَل لَّهُۥ مِن قَبْلُ سَمِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: yâ zekeriyyâ innâ nubeşşiruke biğulâmin-smuhû yahyâ lem nec`al lehû min kablu semiyyâ.
Türkçe Meali: Allah: "Ey Zekeriya! Sana, Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik" buyurdu.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 8. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِى غُلَٰمٌۭ وَكَانَتِ ٱمْرَأَتِى عَاقِرًۭا وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ ٱلْكِبَرِ عِتِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi ennâ yekûnu lî ğulâmuv vekâneti-mraetî `âkirav vekad belağtu mine-lkiberi `itiyyâ.
Türkçe Meali: Zekeriya: "Rabbim! Karım kısır, ben de son derece kocamışken nasıl oğlum olabilir?" dedi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 9. Ayet
Arapça: قَالَ كَذَٰلِكَ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَىَّ هَيِّنٌۭ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِن قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْـًۭٔا
Türkçe Okunuşu: kâle keẕâlik. kâle rabbuke huve `aleyye heyyinuv vekad ḫalaktuke min kablu velem teku şey'â.
Türkçe Meali: Allah: "Rabbin böyle buyurdu; Çünkü bu bana kolaydır, nitekim sen yokken daha önce seni yaratmıştım" dedi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 10. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ ٱجْعَل لِّىٓ ءَايَةًۭ ۚ قَالَ ءَايَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ ٱلنَّاسَ ثَلَٰثَ لَيَالٍۢ سَوِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi-c`al lî âyeh. kâle âyetuke ellâ tukellime-nnâse ŝelâŝe leyâlin seviyyâ.
Türkçe Meali: Zekeriya "Rabbim! Öyleyse bana bir alamet ver" dedi. Allah: "Senin alametin, sağlam ve sıhhatli olduğun halde üç gün üç gece insanlarla konuşamamandır" buyurdu.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 11. Ayet
Arapça: فَخَرَجَ عَلَىٰ قَوْمِهِۦ مِنَ ٱلْمِحْرَابِ فَأَوْحَىٰٓ إِلَيْهِمْ أَن سَبِّحُوا۟ بُكْرَةًۭ وَعَشِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: feḫarace `alâ kavmihî mine-lmihrâbi feevhâ ileyhim en sebbihû bukratev ve`aşiyyâ.
Türkçe Meali: Zekeriya bunun üzerine mabedden çıkıp milletine: "Sabah akşam Allah'ı tesbih edin" diye işarette bulundu.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 12. Ayet
Arapça: يَٰيَحْيَىٰ خُذِ ٱلْكِتَٰبَ بِقُوَّةٍۢ ۖ وَءَاتَيْنَٰهُ ٱلْحُكْمَ صَبِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: yâ yahyâ ḫuẕi-lkitâbe bikuvveh. veâteynâhu-lhukme sabiyyâ.
Türkçe Meali: "Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl" deyip daha çocukken ona hikmet, katımızdan kalp yumuşaklığı ve safiyet verdik. O, Allah'tan sakınan ve anasına babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, baş kaldıran bir zorba değildi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَحَنَانًۭا مِّن لَّدُنَّا وَزَكَوٰةًۭ ۖ وَكَانَ تَقِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: vehanânem mil ledunnâ vezekâh. vekâne tekiyyâ.
Türkçe Meali: "Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl" deyip daha çocukken ona hikmet, katımızdan kalp yumuşaklığı ve safiyet verdik. O, Allah'tan sakınan ve anasına babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, baş kaldıran bir zorba değildi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَبَرًّۢا بِوَٰلِدَيْهِ وَلَمْ يَكُن جَبَّارًا عَصِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: veberram bivâlideyhi velem yekun cebbâran `asiyyâ.
Türkçe Meali: "Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl" deyip daha çocukken ona hikmet, katımızdan kalp yumuşaklığı ve safiyet verdik. O, Allah'tan sakınan ve anasına babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, baş kaldıran bir zorba değildi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَسَلَٰمٌ عَلَيْهِ يَوْمَ وُلِدَ وَيَوْمَ يَمُوتُ وَيَوْمَ يُبْعَثُ حَيًّۭا
Türkçe Okunuşu: veselâmun `aleyhi yevme vulide veyevme yemûtu veyevme yub`aŝu hayyâ.
Türkçe Meali: Doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde ona selam olsun.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَٱذْكُرْ فِى ٱلْكِتَٰبِ مَرْيَمَ إِذِ ٱنتَبَذَتْ مِنْ أَهْلِهَا مَكَانًۭا شَرْقِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: veẕkur fi-lkitâbi meryem. iẕi-ntebeẕet min ehlihâ mekânen şerkiyyâ.
Türkçe Meali: Kitabda Meryem'i de an. O, ailesinden ayrılarak, doğu yönünde bir yere çekilmişti.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 17. Ayet
Arapça: فَٱتَّخَذَتْ مِن دُونِهِمْ حِجَابًۭا فَأَرْسَلْنَآ إِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًۭا سَوِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: fetteḫaẕet min dûnihim hicâben feerselnâ ileyhâ rûhanâ fetemeŝŝele lehâ beşeran seviyyâ.
Türkçe Meali: Sonra, insanlardan gizlenmek için bir perde germişti. Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan olarak görünmüştü.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 18. Ayet
Arapça: قَالَتْ إِنِّىٓ أَعُوذُ بِٱلرَّحْمَٰنِ مِنكَ إِن كُنتَ تَقِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: kâlet innî e`ûẕu birrahmâni minke in kunte tekiyyâ.
Türkçe Meali: Meryem: "Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen, senden Rahman'a sığınırım" dedi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 19. Ayet
Arapça: قَالَ إِنَّمَآ أَنَا۠ رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَٰمًۭا زَكِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: kâle innemâ ene rasûlu rabbik. liehebe leki ğulâmen zekiyyâ.
Türkçe Meali: Cebrail: "Ben temiz bir oğlan bağışlamak için Rabbinin sana gönderdiği elçiden başkası değilim" dedi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 20. Ayet
Arapça: قَالَتْ أَنَّىٰ يَكُونُ لِى غُلَٰمٌۭ وَلَمْ يَمْسَسْنِى بَشَرٌۭ وَلَمْ أَكُ بَغِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: kâlet ennâ yekûnu lî ğulâmuv velem yemsesnî beşeruv velem eku beğiyyâ.
Türkçe Meali: Meryem: "Bana bir insan temas etmemişken, ben kötü kadın da olmadığım halde nasıl oğlum olabilir?" dedi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 21. Ayet
Arapça: قَالَ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَىَّ هَيِّنٌۭ ۖ وَلِنَجْعَلَهُۥٓ ءَايَةًۭ لِّلنَّاسِ وَرَحْمَةًۭ مِّنَّا ۚ وَكَانَ أَمْرًۭا مَّقْضِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: kâle keẕâlik. kâle rabbuki huve `aleyye heyyin. velinec`alehû âyetel linnâsi verahmetem minnâ. vekâne emram makdiyyâ.
Türkçe Meali: Cebrail: "Bu böyledir, çünkü Rabbin, 'Bu bana kolaydır, onu insanlar için bir mucize ve katımızdan da bir rahmet kılacağız; hem bu önceden kararlaştırılmış bir iştir' diyor" dedi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 22. Ayet
Arapça: ۞ فَحَمَلَتْهُ فَٱنتَبَذَتْ بِهِۦ مَكَانًۭا قَصِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: fehamelethu fentebeẕet bihî mekânen kasiyyâ.
Türkçe Meali: Meryem oğlana gebe kaldı, o haliyle uzak bir yere çekildi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 23. Ayet
Arapça: فَأَجَآءَهَا ٱلْمَخَاضُ إِلَىٰ جِذْعِ ٱلنَّخْلَةِ قَالَتْ يَٰلَيْتَنِى مِتُّ قَبْلَ هَٰذَا وَكُنتُ نَسْيًۭا مَّنسِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: feecâehe-lmeḫâdu ilâ ciẕ`i-nnaḫleh. kâlet yâ leytenî mittu kable hâẕâ vekuntu nesyem mensiyyâ.
Türkçe Meali: Doğum sancısı onu bir hurma ağacının dibine gitmeğe mecbur etti. "Keşke ben bundan önce ölmüş olsaydım da unutulup gitseydim" dedi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 24. Ayet
Arapça: فَنَادَىٰهَا مِن تَحْتِهَآ أَلَّا تَحْزَنِى قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: fenâdâhâ min tahtihâ ellâ tahzenî kad ce`ale rabbuki tahteki seriyyâ.
Türkçe Meali: Onun altından bir ses kendisine şöyle seslendi: "Sakın üzülme, Rabbin içinde bulunanı şerefli kılmıştır. Hurma ağacını kendine doğru silkele, üstüne taze hurma dökülsün.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَهُزِّىٓ إِلَيْكِ بِجِذْعِ ٱلنَّخْلَةِ تُسَٰقِطْ عَلَيْكِ رُطَبًۭا جَنِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: vehuzzî ileyki biciẕ`i-nnaḫleti tusâkit `aleyki rutaben ceniyyâ.
Türkçe Meali: Onun altından bir ses kendisine şöyle seslendi: "Sakın üzülme, Rabbin içinde bulunanı şerefli kılmıştır. Hurma ağacını kendine doğru silkele, üstüne taze hurma dökülsün.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 26. Ayet
Arapça: فَكُلِى وَٱشْرَبِى وَقَرِّى عَيْنًۭا ۖ فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ ٱلْبَشَرِ أَحَدًۭا فَقُولِىٓ إِنِّى نَذَرْتُ لِلرَّحْمَٰنِ صَوْمًۭا فَلَنْ أُكَلِّمَ ٱلْيَوْمَ إِنسِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: fekulî veşrabî vekarrî `aynâ. feimmâ terayinne mine-lbeşeri ehaden fekûlî innî neẕertu lirrahmâni savmen felen ukellime-lyevme insiyyâ.
Türkçe Meali: Ye iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan 'Ben Rahman için oruç adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım' de."
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 27. Ayet
Arapça: فَأَتَتْ بِهِۦ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُۥ ۖ قَالُوا۟ يَٰمَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْـًۭٔا فَرِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: feetet bihî kavmehâ tahmiluh. kâlû yâ meryemu lekad ci'ti şey'en feriyyâ.
Türkçe Meali: Çocuğu alıp kavmine getirdi, onlar: "Meryem! Utanılacak bir şey yaptın. Ey Harun'un kızkardeşi! Baban kötü bir kimse değildi, annen de iffetsiz değildi" dediler.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 28. Ayet
Arapça: يَٰٓأُخْتَ هَٰرُونَ مَا كَانَ أَبُوكِ ٱمْرَأَ سَوْءٍۢ وَمَا كَانَتْ أُمُّكِ بَغِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: yâ uḫte hârûne mâ kâne ebûki-mrae sev'iv vemâ kânet ummuki beğiyyâ.
Türkçe Meali: Çocuğu alıp kavmine getirdi, onlar: "Meryem! Utanılacak bir şey yaptın. Ey Harun'un kızkardeşi! Baban kötü bir kimse değildi, annen de iffetsiz değildi" dediler.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 29. Ayet
Arapça: فَأَشَارَتْ إِلَيْهِ ۖ قَالُوا۟ كَيْفَ نُكَلِّمُ مَن كَانَ فِى ٱلْمَهْدِ صَبِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: feeşârat ileyh. kâlû keyfe nukellimu men kâne fi-lmehdi sabiyyâ.
Türkçe Meali: Meryem çocuğu gösterdi. "Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz?" dediler.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 30. Ayet
Arapça: قَالَ إِنِّى عَبْدُ ٱللَّهِ ءَاتَىٰنِىَ ٱلْكِتَٰبَ وَجَعَلَنِى نَبِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: kâle innî `abdu-llâh. âtâniye-lkitâbe vece`alenî nebiyyâ.
Türkçe Meali: Çocuk: "Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekat vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde, dirileceğim günde bana selam olsun" dedi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَجَعَلَنِى مُبَارَكًا أَيْنَ مَا كُنتُ وَأَوْصَٰنِى بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱلزَّكَوٰةِ مَا دُمْتُ حَيًّۭا
Türkçe Okunuşu: vece`alenî mubâraken eyne mâ kunt. veevsânî bissalâti vezzekâti mâ dumtu hayyâ.
Türkçe Meali: Çocuk: "Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekat vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde, dirileceğim günde bana selam olsun" dedi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَبَرًّۢا بِوَٰلِدَتِى وَلَمْ يَجْعَلْنِى جَبَّارًۭا شَقِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: veberram bivâlidetî. velem yec`alnî cebbâran şekiyyâ.
Türkçe Meali: Çocuk: "Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekat vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde, dirileceğim günde bana selam olsun" dedi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَٱلسَّلَٰمُ عَلَىَّ يَوْمَ وُلِدتُّ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيًّۭا
Türkçe Okunuşu: vesselâmu `aleyye yevme vulittu veyevme emûtu veyevme ub`aŝu hayyâ.
Türkçe Meali: Çocuk: "Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekat vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde, dirileceğim günde bana selam olsun" dedi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 34. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ عِيسَى ٱبْنُ مَرْيَمَ ۚ قَوْلَ ٱلْحَقِّ ٱلَّذِى فِيهِ يَمْتَرُونَ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike `îse-bnu meryem. kavle-lhakki-lleẕî fîhi yemterûn.
Türkçe Meali: İşte hakkında şüpheye düştükleri Meryem oğlu İsa gerçek söze göre budur.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 35. Ayet
Arapça: مَا كَانَ لِلَّهِ أَن يَتَّخِذَ مِن وَلَدٍۢ ۖ سُبْحَٰنَهُۥٓ ۚ إِذَا قَضَىٰٓ أَمْرًۭا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ
Türkçe Okunuşu: mâ kâne lillâhi ey yetteḫiẕe miv veledin subhâneh. iẕâ kadâ emran feinnemâ yekûlu lehû kun feyekûn.
Türkçe Meali: Allah çocuk edinmez, O münezzehtir. Bir işin olmasına hükmederse ona ancak "Ol" der, o da olur.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَإِنَّ ٱللَّهَ رَبِّى وَرَبُّكُمْ فَٱعْبُدُوهُ ۚ هَٰذَا صِرَٰطٌۭ مُّسْتَقِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: veinne-llâhe rabbî verabbukum fa`budûh. hâẕâ sirâtum mustekîm.
Türkçe Meali: "Doğrusu Allah benim de sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu doğru yoldur."
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 37. Ayet
Arapça: فَٱخْتَلَفَ ٱلْأَحْزَابُ مِنۢ بَيْنِهِمْ ۖ فَوَيْلٌۭ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِن مَّشْهَدِ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Türkçe Okunuşu: faḫtelefe-l'ahzâbu mim beynihim. feveylul lilleẕîne keferû mim meşhedi yevmin `ażîm.
Türkçe Meali: Fırkalar, kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Vay o büyük günü görecek kafirlerin haline!
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 38. Ayet
Arapça: أَسْمِعْ بِهِمْ وَأَبْصِرْ يَوْمَ يَأْتُونَنَا ۖ لَٰكِنِ ٱلظَّٰلِمُونَ ٱلْيَوْمَ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: esmi` bihim veebsir yevme ye'tûnenâ lâkini-żżâlimûne-lyevme fî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: Bize geldikleri gün neler görüp neler işitecekler! Ama zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ ٱلْحَسْرَةِ إِذْ قُضِىَ ٱلْأَمْرُ وَهُمْ فِى غَفْلَةٍۢ وَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: veenẕirhum yevme-lhasrati iẕ kudiye-l'emr. vehum fî ğafletiv vehum lâ yu'minûn.
Türkçe Meali: Hala gaflet içinde bulunanları ve hala inanmayanları işin bitmiş olacağı o hasret günü ile uyar.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 40. Ayet
Arapça: إِنَّا نَحْنُ نَرِثُ ٱلْأَرْضَ وَمَنْ عَلَيْهَا وَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: innâ nahnu neriŝu-l'arda vemen `aleyhâ veileynâ yurce`ûn.
Türkçe Meali: Şüphesiz Biz bütün yeryüzüne ve üzerinde bulunanlara varis olacağız. Onlar Bize döneceklerdir.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَٱذْكُرْ فِى ٱلْكِتَٰبِ إِبْرَٰهِيمَ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ صِدِّيقًۭا نَّبِيًّا
Türkçe Okunuşu: veẕkur fi-lkitâbi ibrâhîm. innehû kâne siddîkan nebiyyâ.
Türkçe Meali: Kitap'da İbrahim'e dair anlattıklarımızı da an, o şüphesiz dosdoğru bir peygamberdi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 42. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ يَٰٓأَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ وَلَا يُغْنِى عَنكَ شَيْـًۭٔا
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle liebîhi yâ ebeti lime ta`budu mâ lâ yesme`u velâ yubsiru velâ yuğnî `anke şey'â.
Türkçe Meali: Babasına şöyle demişti: "Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?"
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 43. Ayet
Arapça: يَٰٓأَبَتِ إِنِّى قَدْ جَآءَنِى مِنَ ٱلْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَٱتَّبِعْنِىٓ أَهْدِكَ صِرَٰطًۭا سَوِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: yâ ebeti innî kad câenî mine-l`ilmi mâ lem ye'tike fettebi`nî ehdike sirâtan seviyyâ.
Türkçe Meali: "Babacığım! Doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy, seni doğru yola eriştireyim."
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 44. Ayet
Arapça: يَٰٓأَبَتِ لَا تَعْبُدِ ٱلشَّيْطَٰنَ ۖ إِنَّ ٱلشَّيْطَٰنَ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ عَصِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: yâ ebeti lâ ta`budi-şşeytân. inne-şşeytâne kâne lirrahmâni `asiyyâ.
Türkçe Meali: "Babacığım! Şeytana tapma, çünkü şeytan Rahman'a baş kaldırmıştır"
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 45. Ayet
Arapça: يَٰٓأَبَتِ إِنِّىٓ أَخَافُ أَن يَمَسَّكَ عَذَابٌۭ مِّنَ ٱلرَّحْمَٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيْطَٰنِ وَلِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: yâ ebeti innî eḫâfu ey yemesseke `aẕâbum mine-rrahmâni fetekûne lişşeytâni veliyyâ.
Türkçe Meali: "Babacığım! Doğrusu sana Rahman katından bir azabın gelmesinden korkuyorum ki böylece şeytanın dostu olarak kalırsın."
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 46. Ayet
Arapça: قَالَ أَرَاغِبٌ أَنتَ عَنْ ءَالِهَتِى يَٰٓإِبْرَٰهِيمُ ۖ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ ۖ وَٱهْجُرْنِى مَلِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: kâle erâğibun ente `an âlihetî yâ ibrâhîm. leil lem tentehi leercumenneke vehcurnî meliyyâ.
Türkçe Meali: Babası: "Ey İbrahim! Sen benim tanrılarımdan yüz çevirmek mi istiyorsun? Bundan vazgeçmezsen mutlaka seni taşlarım; uzun bir süre benden uzaklaş git." dedi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 47. Ayet
Arapça: قَالَ سَلَٰمٌ عَلَيْكَ ۖ سَأَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبِّىٓ ۖ إِنَّهُۥ كَانَ بِى حَفِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: kâle selâmun `aleyk. seestağfiru leke rabbî. innehû kâne bî hafiyyâ.
Türkçe Meali: İbrahim şöyle cevap verdi: "Sana selam olsun. Senin için Rabbim'den mağfiret dileyeceğim, çünkü O, bana karşı çok lütufkardır."
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَأَدْعُوا۟ رَبِّى عَسَىٰٓ أَلَّآ أَكُونَ بِدُعَآءِ رَبِّى شَقِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: vea`tezilukum vemâ ted`ûne min dûni-llâhi veed`û rabbî. `asâ ellâ ekûne bidu`âi rabbî şekiyyâ.
Türkçe Meali: "Sizi Allah'tan başka taptıklarınızla bırakıp çekilir, Rabbime yalvarırım. Rabbime yalvarışımda mahrum kalmayacağımı umarım."
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 49. Ayet
Arapça: فَلَمَّا ٱعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَهَبْنَا لَهُۥٓ إِسْحَٰقَ وَيَعْقُوبَ ۖ وَكُلًّۭا جَعَلْنَا نَبِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: felemme-`tezelehum vemâ ya`budûne min dûni-llâhi vehebnâ lehû ishâka veya`kûb. vekullen ce`alnâ nebiyyâ.
Türkçe Meali: İbrahim onları Allah'tan başka taptıklarıyla başbaşa bırakıp çekilince ona İshak ve Yakub'u bahşettik ve her birini peygamber yaptık.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 50. Ayet
Arapça: وَوَهَبْنَا لَهُم مِّن رَّحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: vevehebnâ lehum mir rahmetinâ vece`alnâ lehum lisâne sidkin `aliyyâ.
Türkçe Meali: Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onların her dilde üstün şekilde anılmalarını sağladık.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَٱذْكُرْ فِى ٱلْكِتَٰبِ مُوسَىٰٓ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ مُخْلَصًۭا وَكَانَ رَسُولًۭا نَّبِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: veẕkur fi-lkitâbi mûsâ. innehû kâne muḫlesav vekâne rasûlen nebiyyâ.
Türkçe Meali: Kitap'da Musa'ya dair anlattıklarımızı da an. O seçkin kılınmış bir insan, tarafımızdan gönderilmiş bir peygamberdi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 52. Ayet
Arapça: وَنَٰدَيْنَٰهُ مِن جَانِبِ ٱلطُّورِ ٱلْأَيْمَنِ وَقَرَّبْنَٰهُ نَجِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: venâdeynâhu min cânibi-ttûri-l'eymeni vekarrabnâhu neciyyâ.
Türkçe Meali: Ona Tur'un sağ yanından seslenmiş ve konuşmak için onu yaklaştırmıştık.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 53. Ayet
Arapça: وَوَهَبْنَا لَهُۥ مِن رَّحْمَتِنَآ أَخَاهُ هَٰرُونَ نَبِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: vevehebnâ lehû mir rahmetinâ eḫâhu hârûne nebiyyâ.
Türkçe Meali: Rahmetimizden, kardeşi Harun'u bir peygamber olarak ona bağışladık.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 54. Ayet
Arapça: وَٱذْكُرْ فِى ٱلْكِتَٰبِ إِسْمَٰعِيلَ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ صَادِقَ ٱلْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًۭا نَّبِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: veẕkur fi-lkitâbi ismâ`îl. innehû kâne sâdika-lva`di vekâne rasûlen nebiyyâ.
Türkçe Meali: Kitap'da İsmail'e dair anlattıklarımızı da an. Çünkü o sözünde doğru bir kimse idi, tarafımızdan gönderilmiş bir peygamberdi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 55. Ayet
Arapça: وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُۥ بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱلزَّكَوٰةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِۦ مَرْضِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: vekâne ye'muru ehlehû bissalâti vezzekâh. vekâne `inde rabbihî merdiyyâ.
Türkçe Meali: Çevresinde bulunanlara namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi. Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 56. Ayet
Arapça: وَٱذْكُرْ فِى ٱلْكِتَٰبِ إِدْرِيسَ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ صِدِّيقًۭا نَّبِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: veẕkur fi-lkitâbi idrîs. innehû kâne siddîkan nebiyyâ.
Türkçe Meali: Kitap'da İdris'i de zikret, çünkü o dosdoğru bir peygamberdi.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 57. Ayet
Arapça: وَرَفَعْنَٰهُ مَكَانًا عَلِيًّا
Türkçe Okunuşu: verafa`nâhu mekânen `aliyyâ.
Türkçe Meali: Biz onu yüce bir yere yükselttik.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 58. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ أَنْعَمَ ٱللَّهُ عَلَيْهِم مِّنَ ٱلنَّبِيِّۦنَ مِن ذُرِّيَّةِ ءَادَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍۢ وَمِن ذُرِّيَّةِ إِبْرَٰهِيمَ وَإِسْرَٰٓءِيلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَٱجْتَبَيْنَآ ۚ إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُ ٱلرَّحْمَٰنِ خَرُّوا۟ سُجَّدًۭا وَبُكِيًّۭا ۩
Türkçe Okunuşu: ulâike-lleẕîne en`ame-llâhu `aleyhim mine-nnebiyyîne min ẕurriyyeti âdeme vemimmen hamelnâ me`a nûh. vemin ẕurriyyeti ibrâhîme veisrâîle vemimmen hedeynâ vectebeynâ. iẕâ tutlâ `aleyhim âyâtu-rrahmâni ḫarrû succedev vebukiyyâ.
Türkçe Meali: İşte bunlar Allah'ın kendilerine nimetler sunduğu peygamberler; Adem'in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan; İbrahim ve İsmail'in neslinden ve doğru yola erdirdiğimizden, seçip beğendiklerimizdendirler. Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 59. Ayet
Arapça: ۞ فَخَلَفَ مِنۢ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَٱتَّبَعُوا۟ ٱلشَّهَوَٰتِ ۖ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
Türkçe Okunuşu: feḫalefe mim ba`dihim ḫalfun edâ`u-ssalâte vettebe`u-şşehevâti fesevfe yelkavne ğayyâ.
Türkçe Meali: Onların ardından, namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil geldi. İşte bunlar azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 60. Ayet
Arapça: إِلَّا مَن تَابَ وَءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحًۭا فَأُو۟لَٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ ٱلْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْـًۭٔا
Türkçe Okunuşu: illâ men tâbe veâmene ve`amile sâlihan feulâike yedḫulûne-lcennete velâ yużlemûne şey'â.
Türkçe Meali: Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş yapanlar bunun dışındadır. Bunlar hiçbir haksızlığa uğratılmadan, Rahman'ın kullarına gaybde vadettiği cennete, Adn cennetlerine gireceklerdir. Şüphesiz, O'nun sözü yerini bulacaktır.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 61. Ayet
Arapça: جَنَّٰتِ عَدْنٍ ٱلَّتِى وَعَدَ ٱلرَّحْمَٰنُ عِبَادَهُۥ بِٱلْغَيْبِ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ وَعْدُهُۥ مَأْتِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: cennâti `adnini-lletî ve`ade-rrahmânu `ibâdehû bilğayb. innehû kâne va`duhû me'tiyyâ.
Türkçe Meali: Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş yapanlar bunun dışındadır. Bunlar hiçbir haksızlığa uğratılmadan, Rahman'ın kullarına gaybde vadettiği cennete, Adn cennetlerine gireceklerdir. Şüphesiz, O'nun sözü yerini bulacaktır.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 62. Ayet
Arapça: لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا إِلَّا سَلَٰمًۭا ۖ وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ فِيهَا بُكْرَةًۭ وَعَشِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: lâ yesme`ûne fîhâ lağven illâ selâmâ. velehum rizkuhum fîhâ bukratev ve`aşiyyâ.
Türkçe Meali: Orada boş sözler değil sadece esenlik veren sözler işitirler. Orada rızıklarını sabah akşam hazır bulurlar.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 63. Ayet
Arapça: تِلْكَ ٱلْجَنَّةُ ٱلَّتِى نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَن كَانَ تَقِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: tilke-lcennetu-lletî nûriŝu min `ibâdinâ men kâne tekiyyâ.
Türkçe Meali: Kullarımızdan Allah'a karşı gelmekten sakınanları mirasçı kılacağımız Cennet işte budur.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 64. Ayet
Arapça: وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمْرِ رَبِّكَ ۖ لَهُۥ مَا بَيْنَ أَيْدِينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذَٰلِكَ ۚ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: vemâ netenezzelu illâ biemri rabbik. lehû mâ beyne eydînâ vemâ ḫalfenâ vemâ beyne ẕâlik. vemâ kâne rabbuke nesiyyâ.
Türkçe Meali: Cebrail: "Biz ancak Rabbinin buyruğu ile ineriz, geçmişimizi geleceğimizi ve ikisinin arasındakileri bilmek O'na mahsustur. Rabbin unutkan değildir."
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 65. Ayet
Arapça: رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَٱعْبُدْهُ وَٱصْطَبِرْ لِعِبَٰدَتِهِۦ ۚ هَلْ تَعْلَمُ لَهُۥ سَمِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: rabbu-ssemâvâti vel'ardi vemâ beynehumâ fa`budhu vastabir li`ibâdetih. hel ta`lemu lehû semiyyâ.
Türkçe Meali: O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. Öyleyse Ona ibadette sabırlı ol. Hiç O'na benzeyen bir şey bilir misin?
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 66. Ayet
Arapça: وَيَقُولُ ٱلْإِنسَٰنُ أَءِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ أُخْرَجُ حَيًّا
Türkçe Okunuşu: veyekûlu-l'insânu eiẕâ mâ mittu lesevfe uḫracu hayyâ.
Türkçe Meali: İnsan: "Ben öldüğümde mi diriltileceğim?" der.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 67. Ayet
Arapça: أَوَلَا يَذْكُرُ ٱلْإِنسَٰنُ أَنَّا خَلَقْنَٰهُ مِن قَبْلُ وَلَمْ يَكُ شَيْـًۭٔا
Türkçe Okunuşu: evelâ yeẕkuru-l'insânu ennâ ḫalaknâhu min kablu velem yeku şey'â.
Türkçe Meali: Bu insan kendisi önceden bir şey değilken onu yaratmış olduğumuzu hatırlamaz mi?
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 68. Ayet
Arapça: فَوَرَبِّكَ لَنَحْشُرَنَّهُمْ وَٱلشَّيَٰطِينَ ثُمَّ لَنُحْضِرَنَّهُمْ حَوْلَ جَهَنَّمَ جِثِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: feverabbike lenahşurannehum veşşeyâtîne ŝumme lenuhdirannehum havle cehenneme ciŝiyyâ.
Türkçe Meali: Rabbine and olsun ki Biz onları mutlaka uydukları şeytanlarla beraber haşredeceğiz. Sonra cehennemin yanında diz çöktürerek hazır bulunduracağız.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 69. Ayet
Arapça: ثُمَّ لَنَنزِعَنَّ مِن كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى ٱلرَّحْمَٰنِ عِتِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: ŝumme lenenzi`anne min kulli şî`atin eyyuhum eşeddu `ale-rrahmâni `itiyyâ.
Türkçe Meali: Sonra her toplumdan Rahman'a en çok kimin baş kaldırdığını ortaya koyacağız.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 70. Ayet
Arapça: ثُمَّ لَنَحْنُ أَعْلَمُ بِٱلَّذِينَ هُمْ أَوْلَىٰ بِهَا صِلِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: ŝumme lenahnu a`lemu billeẕîne hum evlâ bihâ siliyyâ.
Türkçe Meali: Cehenneme girmeye en layık olanları Biz biliriz.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 71. Ayet
Arapça: وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا ۚ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ حَتْمًۭا مَّقْضِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: veim minkum illâ vâriduhâ. kâne `alâ rabbike hatmem makdiyyâ.
Türkçe Meali: Sizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 72. Ayet
Arapça: ثُمَّ نُنَجِّى ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوا۟ وَّنَذَرُ ٱلظَّٰلِمِينَ فِيهَا جِثِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: ŝumme nunecci-lleẕîne-ttekav veneẕeru-żżâlimîne fîhâ ciŝiyyâ.
Türkçe Meali: Sonra Biz Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanları kurtarır, zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakırız.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 73. Ayet
Arapça: وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٍۢ قَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَىُّ ٱلْفَرِيقَيْنِ خَيْرٌۭ مَّقَامًۭا وَأَحْسَنُ نَدِيًّۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕâ tutlâ `aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâle-lleẕîne keferû lilleẕîne âmenû eyyu-lferîkayni ḫayrum mekâmev veahsenu nediyyâ.
Türkçe Meali: Ayetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman inkar edenler inananlara: "Bu iki takımın hangisinin makamı daha iyi ve yeri daha güzeldir?" derler.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 74. Ayet
Arapça: وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَحْسَنُ أَثَٰثًۭا وَرِءْيًۭا
Türkçe Okunuşu: vekem ehleknâ kablehum min karnin hum ahsenu eŝâŝev veri'yâ.
Türkçe Meali: Onlardan önce nice nesilleri yok ettik ki, onlar varlıkça ve gösterişçe bunlardan daha üstündüler.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 75. Ayet
Arapça: قُلْ مَن كَانَ فِى ٱلضَّلَٰلَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ ٱلرَّحْمَٰنُ مَدًّا ۚ حَتَّىٰٓ إِذَا رَأَوْا۟ مَا يُوعَدُونَ إِمَّا ٱلْعَذَابَ وَإِمَّا ٱلسَّاعَةَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّۭ مَّكَانًۭا وَأَضْعَفُ جُندًۭا
Türkçe Okunuşu: kul men kâne fi-ddalâleti felyemdud lehu-rrahmânu meddâ. hattâ iẕâ raev mâ yû`adûne imme-l`aẕâbe veimme-ssâ`ah. feseya`lemûne men huve şerrum mekânev vead`afu cundâ.
Türkçe Meali: De ki: "Sapıklıkta olanı Rahman ne kadar ertelese bile, sonunda tehdit edildikleri azabı ya da kıyamet gününü gördükleri zaman onlar kimin yerinin daha kötü ve taraftarlarının daha güçsüz olduğunu bilecektir."
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 76. Ayet
Arapça: وَيَزِيدُ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ٱهْتَدَوْا۟ هُدًۭى ۗ وَٱلْبَٰقِيَٰتُ ٱلصَّٰلِحَٰتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابًۭا وَخَيْرٌۭ مَّرَدًّا
Türkçe Okunuşu: veyezîdu-llâhu-lleẕîne-htedev huden. velbâkiyâtu-ssâlihâtu ḫayrun `inde rabbike ŝevâbev veḫayrum meraddâ.
Türkçe Meali: Allah doğru yolda olanların doğruluğunu artırır. Baki kalacak yararlı işler Rabbinin katında sevap olarak da daha iyidir, sonuç olarak da daha iyidir.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 77. Ayet
Arapça: أَفَرَءَيْتَ ٱلَّذِى كَفَرَ بِـَٔايَٰتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالًۭا وَوَلَدًا
Türkçe Okunuşu: eferaeyte-lleẕî kefera biâyâtinâ vekâle leûteyenne mâlev veveledâ.
Türkçe Meali: Ayetlerimizi inkar eden ve "bana elbette mal ve çocuk verilecektir" diyeni gördün mu?
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 78. Ayet
Arapça: أَطَّلَعَ ٱلْغَيْبَ أَمِ ٱتَّخَذَ عِندَ ٱلرَّحْمَٰنِ عَهْدًۭا
Türkçe Okunuşu: ettale`a-lğaybe emi-tteḫaẕe `inde-rrahmâni `ahdâ.
Türkçe Meali: O görülmeyeni mi biliyor, yoksa Rahman katından bir söz mü almıştır?
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 79. Ayet
Arapça: كَلَّا ۚ سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُۥ مِنَ ٱلْعَذَابِ مَدًّۭا
Türkçe Okunuşu: kellâ. senektubu mâ yekûlu venemuddu lehû mine-l`aẕâbi meddâ.
Türkçe Meali: Hayır, söylediğini yazacağız ve onun azabını uzattıkça uzatacağız.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 80. Ayet
Arapça: وَنَرِثُهُۥ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًۭا
Türkçe Okunuşu: veneriŝuhû mâ yekûlu veye'tînâ ferdâ.
Türkçe Meali: Bahsettikleri şeyler Bize kalacaktır, kendisi Bize tek olarak gelecektir.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 81. Ayet
Arapça: وَٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ ءَالِهَةًۭ لِّيَكُونُوا۟ لَهُمْ عِزًّۭا
Türkçe Okunuşu: vetteḫaẕû min dûni-llâhi âlihetel liyekûnû lehum `izzâ.
Türkçe Meali: Onlar kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye, Allah'ı bırakarak tanrılar edindiler.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 82. Ayet
Arapça: كَلَّا ۚ سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِدًّا
Türkçe Okunuşu: kellâ. seyekfurûne bi`ibâdetihim veyekûnûne `aleyhim diddâ.
Türkçe Meali: Hayır, tanrıları kendilerinin ibadetlerini inkar edecekler ve onlara düşman olacaklardır.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 83. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ أَنَّآ أَرْسَلْنَا ٱلشَّيَٰطِينَ عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ تَؤُزُّهُمْ أَزًّۭا
Türkçe Okunuşu: elem tera ennâ erselne-şşeyâtîne `ale-lkâfirîne teuzzuhum ezzâ.
Türkçe Meali: Kafirlerin üzerine onları kışkırtan şeytanlar gönderdiğimizi bilmiyor musun?
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 84. Ayet
Arapça: فَلَا تَعْجَلْ عَلَيْهِمْ ۖ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمْ عَدًّۭا
Türkçe Okunuşu: felâ ta`cel `aleyhim. innemâ ne`uddu lehum `addâ.
Türkçe Meali: Öyleyse onların acele yok olmalarını isteme. Biz onların günlerini saydıkça sayıyoruz.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 85. Ayet
Arapça: يَوْمَ نَحْشُرُ ٱلْمُتَّقِينَ إِلَى ٱلرَّحْمَٰنِ وَفْدًۭا
Türkçe Okunuşu: yevme nahşuru-lmuttekîne ile-rrahmâni vefdâ.
Türkçe Meali: sakınanları o gün Rahman'ın huzurunda O'na gelmiş konuklar olarak toplarız, suçluları suya götürür gibi cehenneme süreriz.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 86. Ayet
Arapça: وَنَسُوقُ ٱلْمُجْرِمِينَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ وِرْدًۭا
Türkçe Okunuşu: venesûku-lmucrimîne ilâ cehenneme virdâ.
Türkçe Meali: sakınanları o gün Rahman'ın huzurunda O'na gelmiş konuklar olarak toplarız, suçluları suya götürür gibi cehenneme süreriz.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 87. Ayet
Arapça: لَّا يَمْلِكُونَ ٱلشَّفَٰعَةَ إِلَّا مَنِ ٱتَّخَذَ عِندَ ٱلرَّحْمَٰنِ عَهْدًۭا
Türkçe Okunuşu: lâ yemlikûne-şşefâ`ate illâ meni-tteḫaẕe `inde-rrahmâni `ahdâ.
Türkçe Meali: Rahman'ın katında bir ahd almış olandan başkası asla şefaatte bulunamıyacaktır.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 88. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ ٱتَّخَذَ ٱلرَّحْمَٰنُ وَلَدًۭا
Türkçe Okunuşu: vekâlu-tteḫaẕe-rrahmânu veledâ.
Türkçe Meali: Bazı kimseler: "Rahman çocuk edindi" dediler
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 89. Ayet
Arapça: لَّقَدْ جِئْتُمْ شَيْـًٔا إِدًّۭا
Türkçe Okunuşu: lekad ci'tum şey'en iddâ.
Türkçe Meali: And olsun ki, ortaya pek kötü bir şey attınız.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 90. Ayet
Arapça: تَكَادُ ٱلسَّمَٰوَٰتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنشَقُّ ٱلْأَرْضُ وَتَخِرُّ ٱلْجِبَالُ هَدًّا
Türkçe Okunuşu: tekâdu-ssemâvâtu yetefettarne minhu vetenşekku-l'ardu veteḫirru-lcibâlu heddâ.
Türkçe Meali: Rahman'a çocuk isnat etmelerinden ötürü neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar göçecekti.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 91. Ayet
Arapça: أَن دَعَوْا۟ لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدًۭا
Türkçe Okunuşu: en de`av lirrahmâni veledâ.
Türkçe Meali: Rahman'a çocuk isnat etmelerinden ötürü neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar göçecekti.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 92. Ayet
Arapça: وَمَا يَنۢبَغِى لِلرَّحْمَٰنِ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًا
Türkçe Okunuşu: vemâ yembeğî lirrahmâni ey yetteḫiẕe veledâ.
Türkçe Meali: Oysa Rahman'a çocuk edinmek yaraşmaz, çünkü göklerde ve yerde olan her şey Rahman'a baş eğmiş kul olarak gelecektir.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 93. Ayet
Arapça: إِن كُلُّ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ إِلَّآ ءَاتِى ٱلرَّحْمَٰنِ عَبْدًۭا
Türkçe Okunuşu: in kullu men fi-ssemâvâti vel'ardi illâ âti-rrahmâni `abdâ.
Türkçe Meali: Oysa Rahman'a çocuk edinmek yaraşmaz, çünkü göklerde ve yerde olan her şey Rahman'a baş eğmiş kul olarak gelecektir.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 94. Ayet
Arapça: لَّقَدْ أَحْصَىٰهُمْ وَعَدَّهُمْ عَدًّۭا
Türkçe Okunuşu: lekad ahsâhum ve`addehum `addâ.
Türkçe Meali: And olsun ki onların adedini bilmiş ve teker teker saymıştır.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 95. Ayet
Arapça: وَكُلُّهُمْ ءَاتِيهِ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ فَرْدًا
Türkçe Okunuşu: vekulluhum âtîhi yevme-lkiyâmeti ferdâ.
Türkçe Meali: Kıyamet günü hepsi O'na tek olarak gelecektir.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 96. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ ٱلرَّحْمَٰنُ وُدًّۭا
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti seyec`alu lehumu-rrahmânu vuddâ.
Türkçe Meali: İnanıp yararlı iş işleyenleri Rahman sevgili kılacaktır.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 97. Ayet
Arapça: فَإِنَّمَا يَسَّرْنَٰهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ ٱلْمُتَّقِينَ وَتُنذِرَ بِهِۦ قَوْمًۭا لُّدًّۭا
Türkçe Okunuşu: feinnemâ yessernâhu bilisânike litubeşşira bihi-lmuttekîne vetunẕira bihî kavmel luddâ.
Türkçe Meali: Biz Kuran'ı Allah'a karşı gelmekten sakınanları müjdelemen ve inatçı milleti uyarman için senin dilinde indirerek kolaylaştırdık.
سُورَةُ مَرۡيَمَ - Meryem Suresi - 98. Ayet
Arapça: وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُم مِّنْ أَحَدٍ أَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًۢا
Türkçe Okunuşu: vekem ehleknâ kablehum min karn. hel tuhissu minhum min ehadin ev tesme`u lehum rikzâ.
Türkçe Meali: Onlardan önce nice nesilleri yok ettik, şimdi onlardan hiçbirini duyuyor veya bir ses işitiyor musun?
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ طه
Türkçe Okunuşu: tâ-hâ.
Türkçe Meali: Ta, Ha.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 2. Ayet
Arapça: مَآ أَنزَلْنَا عَلَيْكَ ٱلْقُرْءَانَ لِتَشْقَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: mâ enzelnâ `aleyke-lkur'âne liteşkâ.
Türkçe Meali: Kuran'ı sana, sıkıntıya düşeşin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt ve yeri ve yüce gökleri yaratanın katından bir Kitap olarak indirdik.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 3. Ayet
Arapça: إِلَّا تَذْكِرَةًۭ لِّمَن يَخْشَىٰ
Türkçe Okunuşu: illâ teẕkiratel limey yaḫşâ.
Türkçe Meali: Kuran'ı sana, sıkıntıya düşeşin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt ve yeri ve yüce gökleri yaratanın katından bir Kitap olarak indirdik.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 4. Ayet
Arapça: تَنزِيلًۭا مِّمَّنْ خَلَقَ ٱلْأَرْضَ وَٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلْعُلَى
Türkçe Okunuşu: tenzîlem mimmen ḫaleka-l'arda vessemâvâti-l`ulâ.
Türkçe Meali: Kuran'ı sana, sıkıntıya düşeşin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt ve yeri ve yüce gökleri yaratanın katından bir Kitap olarak indirdik.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 5. Ayet
Arapça: ٱلرَّحْمَٰنُ عَلَى ٱلْعَرْشِ ٱسْتَوَىٰ
Türkçe Okunuşu: errahmânu `ale-l`arşi-stevâ.
Türkçe Meali: Rahman arşa hükmetmektedir.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 6. Ayet
Arapça: لَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ ٱلثَّرَىٰ
Türkçe Okunuşu: lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ardi vemâ beynehumâ vemâ tahte-ŝŝerâ.
Türkçe Meali: Göklerde ve yerde, her ikisi arasında ve toprağın altında bulunanlar O'nundur.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَإِن تَجْهَرْ بِٱلْقَوْلِ فَإِنَّهُۥ يَعْلَمُ ٱلسِّرَّ وَأَخْفَى
Türkçe Okunuşu: vein techer bilkavli feinnehû ya`lemu-ssirra veaḫfâ.
Türkçe Meali: Sen sözü istersen açığa vur, şüphesiz O gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 8. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ ٱلْأَسْمَآءُ ٱلْحُسْنَىٰ
Türkçe Okunuşu: allâhu lâ ilâhe illâ hû. lehu-l'esmâu-lhusnâ.
Türkçe Meali: Allah'tan başka tanrı yoktur, en güzel isimler O'nundur.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَهَلْ أَتَىٰكَ حَدِيثُ مُوسَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: vehel etâke hadîŝu mûsâ.
Türkçe Meali: Musa'nın başından geçen olay sana geldi mi?
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 10. Ayet
Arapça: إِذْ رَءَا نَارًۭا فَقَالَ لِأَهْلِهِ ٱمْكُثُوٓا۟ إِنِّىٓ ءَانَسْتُ نَارًۭا لَّعَلِّىٓ ءَاتِيكُم مِّنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى ٱلنَّارِ هُدًۭى
Türkçe Okunuşu: iẕ raâ nâran fekâle liehlihi-mkuŝû innî ânestu nâral le`allî âtîkum minhâ bikabesin ev ecidu `ale-nnâri hudâ.
Türkçe Meali: O, bir ateş görmüştü de, ailesine: "Durun, ben bir ateş gördüm, ya ondan size bir kor getirir, ya da ateşin yanında bir yol gösteren bulurum" demişti.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 11. Ayet
Arapça: فَلَمَّآ أَتَىٰهَا نُودِىَ يَٰمُوسَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: felemmâ etâhâ nûdiye yâ mûsâ.
Türkçe Meali: Musa ateşin yanına gelince: "Ey Musa!" diye seslenildi:
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 12. Ayet
Arapça: إِنِّىٓ أَنَا۠ رَبُّكَ فَٱخْلَعْ نَعْلَيْكَ ۖ إِنَّكَ بِٱلْوَادِ ٱلْمُقَدَّسِ طُوًۭى
Türkçe Okunuşu: innî ene rabbuke faḫla` na`leyk. inneke bilvâdi-lmukaddesi tuvâ.
Türkçe Meali: "Ben şüphesiz senin Rabbinim; ayağındakileri çıkar; çünkü sen, kutsal bir vadi olan Tuva'dasın."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَأَنَا ٱخْتَرْتُكَ فَٱسْتَمِعْ لِمَا يُوحَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: veene-ḫtertuke festemi` limâ yûhâ.
Türkçe Meali: "Ben seni seçtim; artık vahyolunanları dinle."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 14. Ayet
Arapça: إِنَّنِىٓ أَنَا ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنَا۠ فَٱعْبُدْنِى وَأَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ لِذِكْرِىٓ
Türkçe Okunuşu: innenî ene-llâhu lâ ilâhe illâ ene fa`budnî veekimi-ssalâte liẕikrî.
Türkçe Meali: "Şüphesiz Ben Allah'ım, Benden başka tanrı yoktur; Bana kulluk et; Beni anmak için namaz kıl."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 15. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلسَّاعَةَ ءَاتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍۭ بِمَا تَسْعَىٰ
Türkçe Okunuşu: inne-ssâ`ate âtiyetun ekâdu uḫfîhâ lituczâ kullu nefsim bimâ tes`â.
Türkçe Meali: Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, zamanını gizli tuttuğum kıyamet mutlaka gelecektir.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 16. Ayet
Arapça: فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَن لَّا يُؤْمِنُ بِهَا وَٱتَّبَعَ هَوَىٰهُ فَتَرْدَىٰ
Türkçe Okunuşu: felâ yesuddenneke `anhâ mel lâ yu'minu bihâ vettebe`a hevâhu feterdâ.
Türkçe Meali: "Buna inanmayan ve hevesine uyan kimse seni ondan alıkoymasın, yoksa helak olursun."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَٰمُوسَىٰ
Türkçe Okunuşu: vemâ tilke biyemînike yâ mûsâ.
Türkçe Meali: "Ey Musa! Sağ elindeki nedir?"
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 18. Ayet
Arapça: قَالَ هِىَ عَصَاىَ أَتَوَكَّؤُا۟ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِى وَلِىَ فِيهَا مَـَٔارِبُ أُخْرَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle hiye `asây. etevekkeu `aleyhâ veehuşşu bihâ `alâ ğanemî veliye fîhâ meâribu uḫrâ.
Türkçe Meali: Musa: "O benim değneğimdir, ona dayanırım, onunla davarıma yaprak silkerim, ondan daha birçok işlerde faydalanırım" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 19. Ayet
Arapça: قَالَ أَلْقِهَا يَٰمُوسَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle elkihâ yâ mûsâ.
Türkçe Meali: Allah: "Ey Musa! Bırak onu" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 20. Ayet
Arapça: فَأَلْقَىٰهَا فَإِذَا هِىَ حَيَّةٌۭ تَسْعَىٰ
Türkçe Okunuşu: feelkâhâ feiẕâ hiye hayyetun tes`â.
Türkçe Meali: Bırakınca, değnek hemen, koşan bir yılan oluverdi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 21. Ayet
Arapça: قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ ۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا ٱلْأُولَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle ḫuẕhâ velâ teḫaf. senu`îduhâ sîratehe-l'ûlâ.
Türkçe Meali: Allah: "Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَٱضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَآءَ مِنْ غَيْرِ سُوٓءٍ ءَايَةً أُخْرَىٰ
Türkçe Okunuşu: vadmum yedeke ilâ cenâhike taḫruc beydâe min ğayri sûin âyeten uḫrâ.
Türkçe Meali: Allah: "Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 23. Ayet
Arapça: لِنُرِيَكَ مِنْ ءَايَٰتِنَا ٱلْكُبْرَى
Türkçe Okunuşu: linuriyeke min âyâtine-lkubrâ.
Türkçe Meali: Allah: "Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 24. Ayet
Arapça: ٱذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
Türkçe Okunuşu: iẕheb ilâ fir`avne innehû tağâ.
Türkçe Meali: "Firavun'a git, doğrusu o azmıştır."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 25. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ ٱشْرَحْ لِى صَدْرِى
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi-şrah lî sadrî.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَيَسِّرْ لِىٓ أَمْرِى
Türkçe Okunuşu: veyessir lî emrî.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَٱحْلُلْ عُقْدَةًۭ مِّن لِّسَانِى
Türkçe Okunuşu: vahlul `ukdetem mil lisânî.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 28. Ayet
Arapça: يَفْقَهُوا۟ قَوْلِى
Türkçe Okunuşu: yefkahû kavlî.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 29. Ayet
Arapça: وَٱجْعَل لِّى وَزِيرًۭا مِّنْ أَهْلِى
Türkçe Okunuşu: vec`al lî vezîram min ehlî.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 30. Ayet
Arapça: هَٰرُونَ أَخِى
Türkçe Okunuşu: hârûne eḫî.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 31. Ayet
Arapça: ٱشْدُدْ بِهِۦٓ أَزْرِى
Türkçe Okunuşu: uşdud bihî ezrî.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَأَشْرِكْهُ فِىٓ أَمْرِى
Türkçe Okunuşu: veeşrikhu fî emrî.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 33. Ayet
Arapça: كَىْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: key nusebbihake keŝîrâ.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا
Türkçe Okunuşu: veneẕkurake keŝîrâ.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 35. Ayet
Arapça: إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: inneke kunte binâ besîrâ.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 36. Ayet
Arapça: قَالَ قَدْ أُوتِيتَ سُؤْلَكَ يَٰمُوسَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle kad ûtîte su'leke yâ mûsâ.
Türkçe Meali: Allah: "Ey Musa! İstediğin sana verildi" dedi, "Zaten sana başka bir defa da iyilikte bulunmuş ve annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik: Musa'yı bir sandığa koy da suya bırak; su onu kıyıya atar, Bana da, ona da düşman olan biri onu alır. Ey Musa! Gözümün önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً أُخْرَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: velekad menennâ `aleyke merraten uḫrâ.
Türkçe Meali: Allah: "Ey Musa! İstediğin sana verildi" dedi, "Zaten sana başka bir defa da iyilikte bulunmuş ve annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik: Musa'yı bir sandığa koy da suya bırak; su onu kıyıya atar, Bana da, ona da düşman olan biri onu alır. Ey Musa! Gözümün önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 38. Ayet
Arapça: إِذْ أَوْحَيْنَآ إِلَىٰٓ أُمِّكَ مَا يُوحَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: iẕ evhaynâ ilâ ummike mâ yûhâ.
Türkçe Meali: Allah: "Ey Musa! İstediğin sana verildi" dedi, "Zaten sana başka bir defa da iyilikte bulunmuş ve annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik: Musa'yı bir sandığa koy da suya bırak; su onu kıyıya atar, Bana da, ona da düşman olan biri onu alır. Ey Musa! Gözümün önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 39. Ayet
Arapça: أَنِ ٱقْذِفِيهِ فِى ٱلتَّابُوتِ فَٱقْذِفِيهِ فِى ٱلْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ ٱلْيَمُّ بِٱلسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّۭ لِّى وَعَدُوٌّۭ لَّهُۥ ۚ وَأَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةًۭ مِّنِّى وَلِتُصْنَعَ عَلَىٰ عَيْنِىٓ
Türkçe Okunuşu: eni-kẕifîhi fi-ttâbûti fakẕifîhi fi-lyemmi felyulkihi-lyemmu bissâhili ye'ḫuẕhu `aduvvul lî ve`aduvvul leh. veelkaytu `aleyke mehabbetem minnî. velitusne`a `alâ `aynî.
Türkçe Meali: Allah: "Ey Musa! İstediğin sana verildi" dedi, "Zaten sana başka bir defa da iyilikte bulunmuş ve annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik: Musa'yı bir sandığa koy da suya bırak; su onu kıyıya atar, Bana da, ona da düşman olan biri onu alır. Ey Musa! Gözümün önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 40. Ayet
Arapça: إِذْ تَمْشِىٓ أُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ مَن يَكْفُلُهُۥ ۖ فَرَجَعْنَٰكَ إِلَىٰٓ أُمِّكَ كَىْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ ۚ وَقَتَلْتَ نَفْسًۭا فَنَجَّيْنَٰكَ مِنَ ٱلْغَمِّ وَفَتَنَّٰكَ فُتُونًۭا ۚ فَلَبِثْتَ سِنِينَ فِىٓ أَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلَىٰ قَدَرٍۢ يَٰمُوسَىٰ
Türkçe Okunuşu: iẕ temşî uḫtuke fetekûlu hel edullukum `alâ mey yekfuluh. feraca`nâke ilâ ummike key tekarra `aynuhâ velâ tahzen. vekatelte nefsen fenecceynâke mine-lğammi vefetennâke futûnâ. felebiŝte sinîne fî ehli medyene ŝumme ci'te `alâ kaderiy yâ mûsâ.
Türkçe Meali: Kızkardeşin Firavun'un sarayına giderek: "Ona bakacak birini size göstereyim mi?" diyordu. Böylece, annen üzülmesin, sevinsin diye, seni ona iade etmiştik. Sen bir cana kıymıştın, seni üzüntüden kurtarmış ve seni birçok musibetlerle denemiştik. Bunun için, Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra, ey Musa, peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa gelince dönüp geldin.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَٱصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسِى
Türkçe Okunuşu: vastana`tuke linefsî.
Türkçe Meali: Seni kendim için ayırdım.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 42. Ayet
Arapça: ٱذْهَبْ أَنتَ وَأَخُوكَ بِـَٔايَٰتِى وَلَا تَنِيَا فِى ذِكْرِى
Türkçe Okunuşu: iẕheb ente veeḫûke biâyâtî velâ teniyâ fî ẕikrî.
Türkçe Meali: Sen ve kardeşin, ayetlerimle gidin; beni anmakta gevşek davranmayın.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 43. Ayet
Arapça: ٱذْهَبَآ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
Türkçe Okunuşu: iẕhebâ ilâ fir`avne innehû tağâ.
Türkçe Meali: Firavun'a gidin, doğrusu o azmıştır.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 44. Ayet
Arapça: فَقُولَا لَهُۥ قَوْلًۭا لَّيِّنًۭا لَّعَلَّهُۥ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَىٰ
Türkçe Okunuşu: fekûlâ lehû kavlel leyyinel le`allehû yeteẕekkeru ev yaḫşâ.
Türkçe Meali: Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 45. Ayet
Arapça: قَالَا رَبَّنَآ إِنَّنَا نَخَافُ أَن يَفْرُطَ عَلَيْنَآ أَوْ أَن يَطْغَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâlâ rabbenâ innenâ neḫâfu ey yefruta `aleynâ ev ey yatğâ.
Türkçe Meali: Musa ve kardeşi: "Rabbimiz! Onun bize kötülük etmesinden veya azgınlığının artmasından korkarız" dediler.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 46. Ayet
Arapça: قَالَ لَا تَخَافَآ ۖ إِنَّنِى مَعَكُمَآ أَسْمَعُ وَأَرَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle lâ teḫâfâ innenî me`akumâ esme`u veerâ.
Türkçe Meali: Allah: Korkmayın, dedi; Ben sizinle beraberim; görür ve işitirim. Ona gidin şöyle söyleyin: "Doğrusu biz senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, onlara azabetme; Rabbinden sana bir mucize getirdik; selam, doğru yolda gidene olsun! Doğrusu bize, yalanlayıp sırt çevirene azap edileceği vahyolundu."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 47. Ayet
Arapça: فَأْتِيَاهُ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ ۖ قَدْ جِئْنَٰكَ بِـَٔايَةٍۢ مِّن رَّبِّكَ ۖ وَٱلسَّلَٰمُ عَلَىٰ مَنِ ٱتَّبَعَ ٱلْهُدَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: fe'tiyâhu fekûlâ innâ rasûlâ rabbike feersil me`anâ benî isrâîle velâ tu`aẕẕibhum. kad ci'nâke biâyetim mir rabbik. vesselâmu `alâ meni-ttebe`a-lhudâ.
Türkçe Meali: Allah: Korkmayın, dedi; Ben sizinle beraberim; görür ve işitirim. Ona gidin şöyle söyleyin: "Doğrusu biz senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, onlara azabetme; Rabbinden sana bir mucize getirdik; selam, doğru yolda gidene olsun! Doğrusu bize, yalanlayıp sırt çevirene azap edileceği vahyolundu."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 48. Ayet
Arapça: إِنَّا قَدْ أُوحِىَ إِلَيْنَآ أَنَّ ٱلْعَذَابَ عَلَىٰ مَن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
Türkçe Okunuşu: innâ kad ûhiye ileynâ enne-l`aẕâbe `alâ men keẕẕebe vetevellâ.
Türkçe Meali: Allah: Korkmayın, dedi; Ben sizinle beraberim; görür ve işitirim. Ona gidin şöyle söyleyin: "Doğrusu biz senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, onlara azabetme; Rabbinden sana bir mucize getirdik; selam, doğru yolda gidene olsun! Doğrusu bize, yalanlayıp sırt çevirene azap edileceği vahyolundu."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 49. Ayet
Arapça: قَالَ فَمَن رَّبُّكُمَا يَٰمُوسَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle femer rabbukumâ yâ mûsâ.
Türkçe Meali: Firavun: "Musa! Rabbiniz kimdir?" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 50. Ayet
Arapça: قَالَ رَبُّنَا ٱلَّذِىٓ أَعْطَىٰ كُلَّ شَىْءٍ خَلْقَهُۥ ثُمَّ هَدَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbune-lleẕî a`tâ kulle şey'in ḫalkahû ŝumme hedâ.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbimiz, her şeye ayrı bir özellik veren, sonra doğru yola eriştirendir" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 51. Ayet
Arapça: قَالَ فَمَا بَالُ ٱلْقُرُونِ ٱلْأُولَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle femâ bâlu-lkurûni-l'ûlâ.
Türkçe Meali: Firavun: "Öyleyse önceki nesillerin durumu ne oluyor?" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 52. Ayet
Arapça: قَالَ عِلْمُهَا عِندَ رَبِّى فِى كِتَٰبٍۢ ۖ لَّا يَضِلُّ رَبِّى وَلَا يَنسَى
Türkçe Okunuşu: kâle `ilmuhâ `inde rabbî fî kitâb. lâ yedillu rabbî velâ yensâ.
Türkçe Meali: Musa: "Onların bilgisi Rabbimin katında yazılıdır. Rabbim şaşırmaz ve unutmaz." dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 53. Ayet
Arapça: ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ مَهْدًۭا وَسَلَكَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًۭا وَأَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَأَخْرَجْنَا بِهِۦٓ أَزْوَٰجًۭا مِّن نَّبَاتٍۢ شَتَّىٰ
Türkçe Okunuşu: elleẕî ce`ale lekumu-l'arda mehdev veseleke lekum fîhâ subulev veenzele mine-ssemâi mââ. feaḫracnâ bihî ezvâcem min nebetin şettâ.
Türkçe Meali: Sizin için yeryüzünü döşeyen, yollar açan, gökten su indiren O'dur. Biz o su ile türlü türlü, çift çift bitkiler yetiştirdik.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 54. Ayet
Arapça: كُلُوا۟ وَٱرْعَوْا۟ أَنْعَٰمَكُمْ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّأُو۟لِى ٱلنُّهَىٰ
Türkçe Okunuşu: kulû ver`av en`âmekum. inne fî ẕâlike leâyâtil liuli-nnuhâ.
Türkçe Meali: İster yiyin, ister hayvanlarınızı otlatın, onlarda akıl sahipleri için şüphesiz dersler vardır.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 55. Ayet
Arapça: ۞ مِنْهَا خَلَقْنَٰكُمْ وَفِيهَا نُعِيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً أُخْرَىٰ
Türkçe Okunuşu: minhâ ḫalaknâkum vefîhâ nu`îdukum veminhâ nuḫricukum târaten uḫrâ.
Türkçe Meali: Sizi yerden yarattık, oraya döndüreceğiz, sizi tekrar oradan çıkaracağız.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 56. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَرَيْنَٰهُ ءَايَٰتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَأَبَىٰ
Türkçe Okunuşu: velekad eraynâhu âyâtinâ kullehâ fekeẕẕebe veebâ.
Türkçe Meali: And olsun ki Firavun'a bütün delillerimizi gösterdik de yalan sayıp kabulden çekindi ve: "Ey Musa! Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Şimdi biz de seninkinin benzeri bir sihri sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayinet ki sen de biz de düz bir yerde bulunalım da caymayalım" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 57. Ayet
Arapça: قَالَ أَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ أَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَٰمُوسَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle eci'tenâ lituḫricenâ min ardinâ bisihrike yâ mûsâ.
Türkçe Meali: And olsun ki Firavun'a bütün delillerimizi gösterdik de yalan sayıp kabulden çekindi ve: "Ey Musa! Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Şimdi biz de seninkinin benzeri bir sihri sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayinet ki sen de biz de düz bir yerde bulunalım da caymayalım" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 58. Ayet
Arapça: فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍۢ مِّثْلِهِۦ فَٱجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًۭا لَّا نُخْلِفُهُۥ نَحْنُ وَلَآ أَنتَ مَكَانًۭا سُوًۭى
Türkçe Okunuşu: felene'tiyenneke bisihrim miŝlihî fec`al beynenâ vebeyneke mev`idel lâ nuḫlifuhû nahnu velâ ente mekânen suvâ.
Türkçe Meali: And olsun ki Firavun'a bütün delillerimizi gösterdik de yalan sayıp kabulden çekindi ve: "Ey Musa! Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Şimdi biz de seninkinin benzeri bir sihri sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayinet ki sen de biz de düz bir yerde bulunalım da caymayalım" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 59. Ayet
Arapça: قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ ٱلزِّينَةِ وَأَن يُحْشَرَ ٱلنَّاسُ ضُحًۭى
Türkçe Okunuşu: kâle mev`idukum yevmu-zzîneti veey yuhşera-nnâsu duhâ.
Türkçe Meali: Musa: "Buluşma zamanımız sizin bayram gününüzde, insanların toplandığı kuşluk vaktidir" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 60. Ayet
Arapça: فَتَوَلَّىٰ فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُۥ ثُمَّ أَتَىٰ
Türkçe Okunuşu: fetevellâ fir`avnu feceme`a keydehû ŝumme etâ.
Türkçe Meali: Firavun döndü, tuzaklarını toplayıp o gün geldi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 61. Ayet
Arapça: قَالَ لَهُم مُّوسَىٰ وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا۟ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًۭا فَيُسْحِتَكُم بِعَذَابٍۢ ۖ وَقَدْ خَابَ مَنِ ٱفْتَرَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle lehum mûsâ veylekum lâ tefterû `ale-llâhi keẕiben feyushitekum bi`aẕâb. vekad ḫâbe meni-fterâ.
Türkçe Meali: Musa onlara: "Size yazıklar olsun! Allah'a karşı yalan uydurmayın, yoksa sizi azabla yok eder. Allah'a iftira eden hüsrana uğrar" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 62. Ayet
Arapça: فَتَنَٰزَعُوٓا۟ أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ وَأَسَرُّوا۟ ٱلنَّجْوَىٰ
Türkçe Okunuşu: fetenâza`û emrahum beynehum veeserru-nnecvâ.
Türkçe Meali: Sihirbazlar işi aralarında tartıştılar ve konuşmalarını gizli tuttular.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 63. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ إِنْ هَٰذَٰنِ لَسَٰحِرَٰنِ يُرِيدَانِ أَن يُخْرِجَاكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ ٱلْمُثْلَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâlû in hâẕâni lesâhirâni yurîdâni ey yuḫricâkum min ardikum bisihrihimâ veyeẕhebâ bitarîkatikumu-lmuŝlâ.
Türkçe Meali: Musa ile Harun'u göstererek: "Bu iki sihirbaz, sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak, sizin en üstün dininizi ortadan kaldırmak istiyorlar; onun için tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra sırayla gelin. Bugün üstün gelen başarıya erecektir" dediler.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 64. Ayet
Arapça: فَأَجْمِعُوا۟ كَيْدَكُمْ ثُمَّ ٱئْتُوا۟ صَفًّۭا ۚ وَقَدْ أَفْلَحَ ٱلْيَوْمَ مَنِ ٱسْتَعْلَىٰ
Türkçe Okunuşu: feecmi`û keydekum ŝumme-'tû saffâ. vekad efleha-lyevme meni-sta`lâ.
Türkçe Meali: Musa ile Harun'u göstererek: "Bu iki sihirbaz, sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak, sizin en üstün dininizi ortadan kaldırmak istiyorlar; onun için tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra sırayla gelin. Bugün üstün gelen başarıya erecektir" dediler.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 65. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ يَٰمُوسَىٰٓ إِمَّآ أَن تُلْقِىَ وَإِمَّآ أَن نَّكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâlû yâ mûsâ immâ en tulkiye veimmâ en nekûne evvele men elkâ.
Türkçe Meali: "Ey Musa! Marifetini ya sen ortaya koy, ya da önce biz koyalım" dediler.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 66. Ayet
Arapça: قَالَ بَلْ أَلْقُوا۟ ۖ فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِن سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle bel elkû. feiẕâ hibâluhum ve`isiyyuhum yuḫayyelu ileyhi min sihrihim ennehâ tes`â.
Türkçe Meali: Musa: "Siz koyun" dedi. Hemen, değnekleri ve ipleri, sihirleri yüzünden, Musa'ya sanki yürüyorlarmış gibi geldi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 67. Ayet
Arapça: فَأَوْجَسَ فِى نَفْسِهِۦ خِيفَةًۭ مُّوسَىٰ
Türkçe Okunuşu: feevcese fî nefsihî ḫîfetem mûsâ.
Türkçe Meali: Bu yüzden Musa içinde bir korku hissetti.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 68. Ayet
Arapça: قُلْنَا لَا تَخَفْ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْأَعْلَىٰ
Türkçe Okunuşu: kulnâ lâ teḫaf inneke ente-l'a`lâ.
Türkçe Meali: "Korkma, sen muhakkak daha üstünsün" dedik.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 69. Ayet
Arapça: وَأَلْقِ مَا فِى يَمِينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوٓا۟ ۖ إِنَّمَا صَنَعُوا۟ كَيْدُ سَٰحِرٍۢ ۖ وَلَا يُفْلِحُ ٱلسَّاحِرُ حَيْثُ أَتَىٰ
Türkçe Okunuşu: veelki mâ fî yemînike telkaf mâ sane`û. innemâ sane`û keydu sâhir. velâ yuflihu-ssâhiru hayŝu etâ.
Türkçe Meali: "Sağ elindekini at da onların yaptıklarını yutsun, yaptıkları sadece sihirbaz düzenidir. Sihirbaz nereden gelirse gelsin başarı kazanamaz."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 70. Ayet
Arapça: فَأُلْقِىَ ٱلسَّحَرَةُ سُجَّدًۭا قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا بِرَبِّ هَٰرُونَ وَمُوسَىٰ
Türkçe Okunuşu: feulkiye-sseharatu succeden kâlû âmennâ birabbi hârûne vemûsâ.
Türkçe Meali: Sonunda sihirbazlar: "Biz Musa ve Harun'un Rabbine inandık" deyip secdeye kapandılar.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 71. Ayet
Arapça: قَالَ ءَامَنتُمْ لَهُۥ قَبْلَ أَنْ ءَاذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُۥ لَكَبِيرُكُمُ ٱلَّذِى عَلَّمَكُمُ ٱلسِّحْرَ ۖ فَلَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَٰفٍۢ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ فِى جُذُوعِ ٱلنَّخْلِ وَلَتَعْلَمُنَّ أَيُّنَآ أَشَدُّ عَذَابًۭا وَأَبْقَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle âmentum lehû kable en âẕene lekum. innehû lekebîrukumu-lleẕî `allemekumu-ssihr. feleukatti`anne eydiyekum veerculekum min ḫilâfiv veleusallibennekum fî cuẕû`i-nnaḫl. veleta`lemunne eyyunâ eşeddu `aẕâbev veebkâ.
Türkçe Meali: Firavun "Ben size izin vermeden mi O'na inandınız? Doğrusu size sihri öğreten, büyüğünüz odur. And olsun ki, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sizi hurma kütüklerine asacağım. Hangimizin azabının daha çetin ve daha devamlı olduğunu bileceksiniz" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 72. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ لَن نُّؤْثِرَكَ عَلَىٰ مَا جَآءَنَا مِنَ ٱلْبَيِّنَٰتِ وَٱلَّذِى فَطَرَنَا ۖ فَٱقْضِ مَآ أَنتَ قَاضٍ ۖ إِنَّمَا تَقْضِى هَٰذِهِ ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَآ
Türkçe Okunuşu: kâlû len nu'ŝirake `alâ mâ câenâ mine-lbeyyinâti velleẕî fetaranâ fakdi mâ ente kâd. innemâ takdî hâẕihi-lhayâte-ddunyâ.
Türkçe Meali: İman eden sihirbazlar: "Seni, gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin. Doğrusu biz, yanılmalarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri bağışlaması için Rabbimize iman ettik. Allah'ın vereceği mükafat daha iyi ve daha devamlıdır" dediler.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 73. Ayet
Arapça: إِنَّآ ءَامَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَٰيَٰنَا وَمَآ أَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ ٱلسِّحْرِ ۗ وَٱللَّهُ خَيْرٌۭ وَأَبْقَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: innâ âmennâ birabbinâ liyağfira lenâ ḫatâyânâ vemâ ekrahtenâ `aleyhi mine-ssihr. vellâhu ḫayruv veebkâ.
Türkçe Meali: İman eden sihirbazlar: "Seni, gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin. Doğrusu biz, yanılmalarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri bağışlaması için Rabbimize iman ettik. Allah'ın vereceği mükafat daha iyi ve daha devamlıdır" dediler.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 74. Ayet
Arapça: إِنَّهُۥ مَن يَأْتِ رَبَّهُۥ مُجْرِمًۭا فَإِنَّ لَهُۥ جَهَنَّمَ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَىٰ
Türkçe Okunuşu: innehû mey ye'ti rabbehû mucrimen feinne lehû cehennem. lâ yemûtu fîhâ velâ yahyâ.
Türkçe Meali: Rabbine suçlu olarak gelen bilsin ki, cehennem onun içindir. Orada ne ölür, ne yaşar.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 75. Ayet
Arapça: وَمَن يَأْتِهِۦ مُؤْمِنًۭا قَدْ عَمِلَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فَأُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمُ ٱلدَّرَجَٰتُ ٱلْعُلَىٰ
Türkçe Okunuşu: vemey ye'tihî mu'minen kad `amile-ssâlihâti feulâike lehumu-dderacâtu-l`ulâ.
Türkçe Meali: Rabbine inanmış ve yararlı iş yaparak gelenlere, işte onlara, en üstün dereceler, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları Adn cennetleri vardır. Bu, arınanların mükafatıdır.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 76. Ayet
Arapça: جَنَّٰتُ عَدْنٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۚ وَذَٰلِكَ جَزَآءُ مَن تَزَكَّىٰ
Türkçe Okunuşu: cennâtu `adnin tecrî min tahtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. veẕâlike cezâu men tezekkâ.
Türkçe Meali: Rabbine inanmış ve yararlı iş yaparak gelenlere, işte onlara, en üstün dereceler, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları Adn cennetleri vardır. Bu, arınanların mükafatıdır.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 77. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَوْحَيْنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِى فَٱضْرِبْ لَهُمْ طَرِيقًۭا فِى ٱلْبَحْرِ يَبَسًۭا لَّا تَخَٰفُ دَرَكًۭا وَلَا تَخْشَىٰ
Türkçe Okunuşu: velekad evhaynâ ilâ mûsâ en esri bi`ibâdî fadrib lehum tarîkan fi-lbahri yebesâ. lâ teḫâfu derakev velâ taḫşâ.
Türkçe Meali: And olsun ki Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yürüt, denizde onlara kuru bir yol aç, batmaktan ve düşmanların yetişmesinden korkma, endişe etme" diye vahyettik.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 78. Ayet
Arapça: فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ بِجُنُودِهِۦ فَغَشِيَهُم مِّنَ ٱلْيَمِّ مَا غَشِيَهُمْ
Türkçe Okunuşu: feetbe`ahum fir`avnu bicunûdihî feğaşiyehum mine-lyemmi mâ ğaşiyehum.
Türkçe Meali: Firavun, ordusuyla onları takip etti, deniz de onları içine alıverdi, hem de ne alış!
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 79. Ayet
Arapça: وَأَضَلَّ فِرْعَوْنُ قَوْمَهُۥ وَمَا هَدَىٰ
Türkçe Okunuşu: veedalle fir`avnu kavmehû vemâ hedâ.
Türkçe Meali: Firavun, milletini saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 80. Ayet
Arapça: يَٰبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ قَدْ أَنجَيْنَٰكُم مِّنْ عَدُوِّكُمْ وَوَٰعَدْنَٰكُمْ جَانِبَ ٱلطُّورِ ٱلْأَيْمَنَ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكُمُ ٱلْمَنَّ وَٱلسَّلْوَىٰ
Türkçe Okunuşu: yâ benî isrâîle kad enceynâkum min `aduvvikum veve`adnâkum cânibe-ttûri-l'eymene venezzelnâ `aleykumu-lmenne vesselvâ.
Türkçe Meali: Ey İsrailoğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık, Tur'un sağ yanını size vadettik ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 81. Ayet
Arapça: كُلُوا۟ مِن طَيِّبَٰتِ مَا رَزَقْنَٰكُمْ وَلَا تَطْغَوْا۟ فِيهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبِى ۖ وَمَن يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَبِى فَقَدْ هَوَىٰ
Türkçe Okunuşu: kulû min tayyibâti mâ razaknâkum velâ tatğav fîhi feyehille `aleykum ğadabî. vemey yahlil `aleyhi ğadabî fekad hevâ.
Türkçe Meali: Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin, bunda aşırı gitmeyin ki gazabımı haketmeyesiniz. Gazabımı hakeden kimse muhakkak mahvolur.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 82. Ayet
Arapça: وَإِنِّى لَغَفَّارٌۭ لِّمَن تَابَ وَءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحًۭا ثُمَّ ٱهْتَدَىٰ
Türkçe Okunuşu: veinnî leğaffârul limen tâbe veâmene ve`amile sâlihan ŝumme-htedâ.
Türkçe Meali: Doğrusu Ben, tevbe edeni, inanıp yararlı iş işleyerek doğru yola gireni bağışlarım.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 83. Ayet
Arapça: ۞ وَمَآ أَعْجَلَكَ عَن قَوْمِكَ يَٰمُوسَىٰ
Türkçe Okunuşu: vemâ a`celeke `an kavmike yâ mûsâ.
Türkçe Meali: "Musa! Seni milletinden daha çabuk gelmeye sevkeden nedir?" dedik.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 84. Ayet
Arapça: قَالَ هُمْ أُو۟لَآءِ عَلَىٰٓ أَثَرِى وَعَجِلْتُ إِلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle hum ulâi `alâ eŝerî ve`aciltu ileyke rabbi literdâ.
Türkçe Meali: Musa: "Onlar ardımdadır, Rabbim! Hoşnut olman için Sana acele geldim" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 85. Ayet
Arapça: قَالَ فَإِنَّا قَدْ فَتَنَّا قَوْمَكَ مِنۢ بَعْدِكَ وَأَضَلَّهُمُ ٱلسَّامِرِىُّ
Türkçe Okunuşu: kâle feinnâ kad fetennâ kavmeke mim ba`dike veedallehumu-ssâmiriyy.
Türkçe Meali: Allah: "Doğrusu Biz, senden sonra milletini sınadık; Samiri onları saptırdı" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 86. Ayet
Arapça: فَرَجَعَ مُوسَىٰٓ إِلَىٰ قَوْمِهِۦ غَضْبَٰنَ أَسِفًۭا ۚ قَالَ يَٰقَوْمِ أَلَمْ يَعِدْكُمْ رَبُّكُمْ وَعْدًا حَسَنًا ۚ أَفَطَالَ عَلَيْكُمُ ٱلْعَهْدُ أَمْ أَرَدتُّمْ أَن يَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبٌۭ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَخْلَفْتُم مَّوْعِدِى
Türkçe Okunuşu: ferace`a mûsâ ilâ kavmihî ğadbâne esifâ. kâle yâ kavmi elem ye`idkum rabbukum va`den hasenâ. efetâle `aleykumu-l`ahdu em erattum ey yehille `aleykum ğadabum mir rabbikum feaḫleftum mev`idî.
Türkçe Meali: Musa, milletine kızgın ve üzgün olarak döndü. "Ey milletim! Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Uzun bir zaman mı geçti, yoksa Rabbinizin gazabına mı uğramak istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız?" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 87. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ مَآ أَخْلَفْنَا مَوْعِدَكَ بِمَلْكِنَا وَلَٰكِنَّا حُمِّلْنَآ أَوْزَارًۭا مِّن زِينَةِ ٱلْقَوْمِ فَقَذَفْنَٰهَا فَكَذَٰلِكَ أَلْقَى ٱلسَّامِرِىُّ
Türkçe Okunuşu: kâlû mâ aḫlefnâ mev`ideke bimelkinâ velâkinnâ hummilnâ evzâram min zîneti-lkavmi fekaẕefnâhâ fekeẕâlike elka-ssâmiriyy.
Türkçe Meali: Onlar: "Sana verdiğimiz sözden kendi başımıza caymadık. O milletin ziynet eşyasından bize yükler dolusu taşıtıldı. Biz onları ateşe attık, aynı şekilde Samiri de attı" dediler.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 88. Ayet
Arapça: فَأَخْرَجَ لَهُمْ عِجْلًۭا جَسَدًۭا لَّهُۥ خُوَارٌۭ فَقَالُوا۟ هَٰذَآ إِلَٰهُكُمْ وَإِلَٰهُ مُوسَىٰ فَنَسِىَ
Türkçe Okunuşu: feaḫrace lehum `iclen cesedel lehû ḫuvârun fekâlû hâẕâ ilâhukum veilâhu mûsâ fenesî.
Türkçe Meali: Bunun üzerine Samiri onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya koydu. O ve adamları: "Bu sizin de Musa'nın da tanrısıdır, ama o unuttu" dediler.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 89. Ayet
Arapça: أَفَلَا يَرَوْنَ أَلَّا يَرْجِعُ إِلَيْهِمْ قَوْلًۭا وَلَا يَمْلِكُ لَهُمْ ضَرًّۭا وَلَا نَفْعًۭا
Türkçe Okunuşu: efelâ yeravne ellâ yerci`u ileyhim kavlev velâ yemliku lehum darrav velâ nef`â.
Türkçe Meali: Görmüyorlar mıydı ki, o heykel onlara ne söz söyleyebilir, ne zarar ve ne de fayda verebilirdi?
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 90. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ قَالَ لَهُمْ هَٰرُونُ مِن قَبْلُ يَٰقَوْمِ إِنَّمَا فُتِنتُم بِهِۦ ۖ وَإِنَّ رَبَّكُمُ ٱلرَّحْمَٰنُ فَٱتَّبِعُونِى وَأَطِيعُوٓا۟ أَمْرِى
Türkçe Okunuşu: velekad kâle lehum hârûnu min kablu yâ kavmi innemâ futintum bih. veinne rabbekumu-rrahmânu fettebi`ûnî veetî`û emrî.
Türkçe Meali: And olsun ki, Harun da onlara önceden: "Ey milletim! Siz bu buzağı ile sınanıyorsunuz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahman'dır. Bana uyun, emrime itaat edin" demişti.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 91. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ لَن نَّبْرَحَ عَلَيْهِ عَٰكِفِينَ حَتَّىٰ يَرْجِعَ إِلَيْنَا مُوسَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâlû len nebraha `aleyhi `âkifîne hattâ yerci`a ileynâ mûsâ.
Türkçe Meali: "Musa bize dönene kadar buna sarılmaktan vazgeçmeyeceğiz" demişlerdi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 92. Ayet
Arapça: قَالَ يَٰهَٰرُونُ مَا مَنَعَكَ إِذْ رَأَيْتَهُمْ ضَلُّوٓا۟
Türkçe Okunuşu: kâle yâ hârûnu mâ mene`ake iẕ raeytehum dallû.
Türkçe Meali: Musa gelince: "Harun! Onların sapıttığını görünce seni benim yolumdan gitmekten alıkoyan nedir? Benim emrime karşı mı geldin?" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 93. Ayet
Arapça: أَلَّا تَتَّبِعَنِ ۖ أَفَعَصَيْتَ أَمْرِى
Türkçe Okunuşu: ellâ tettebi`an. efe`asayte emrî.
Türkçe Meali: Musa gelince: "Harun! Onların sapıttığını görünce seni benim yolumdan gitmekten alıkoyan nedir? Benim emrime karşı mı geldin?" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 94. Ayet
Arapça: قَالَ يَبْنَؤُمَّ لَا تَأْخُذْ بِلِحْيَتِى وَلَا بِرَأْسِىٓ ۖ إِنِّى خَشِيتُ أَن تَقُولَ فَرَّقْتَ بَيْنَ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ وَلَمْ تَرْقُبْ قَوْلِى
Türkçe Okunuşu: kâle yebneumme lâ te'ḫuẕ bilihyetî velâ bira'sî. innî ḫaşîtu en tekûle ferrakte beyne benî isrâîle velem terkub kavlî.
Türkçe Meali: Harun: "Ey Annemoğlu! Saçımdan sakalımdan tutma; doğrusu İsrailoğulları arasına ayrılık koydun, sözüme bakmadın demenden korktum" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 95. Ayet
Arapça: قَالَ فَمَا خَطْبُكَ يَٰسَٰمِرِىُّ
Türkçe Okunuşu: kâle femâ ḫatbuke yâ sâmiriyy.
Türkçe Meali: Musa: "Ey Samiri! Ya senin yaptığın nedir?" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 96. Ayet
Arapça: قَالَ بَصُرْتُ بِمَا لَمْ يَبْصُرُوا۟ بِهِۦ فَقَبَضْتُ قَبْضَةًۭ مِّنْ أَثَرِ ٱلرَّسُولِ فَنَبَذْتُهَا وَكَذَٰلِكَ سَوَّلَتْ لِى نَفْسِى
Türkçe Okunuşu: kâle besurtu bimâ lem yebsurû bihî fekabadtu kabdatem min eŝeri-rrasûli fenebeẕtuhâ vekeẕâlike sevvelet lî nefsî.
Türkçe Meali: Samiri: "Onların görmedikleri bir şey gördüm ve o sana gelen elçinin bastığı yerden bir avuç avuçladım. Bunu ziynet eşyasının eritildiği potaya attım. Nefsim böyle yaptırdı" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 97. Ayet
Arapça: قَالَ فَٱذْهَبْ فَإِنَّ لَكَ فِى ٱلْحَيَوٰةِ أَن تَقُولَ لَا مِسَاسَ ۖ وَإِنَّ لَكَ مَوْعِدًۭا لَّن تُخْلَفَهُۥ ۖ وَٱنظُرْ إِلَىٰٓ إِلَٰهِكَ ٱلَّذِى ظَلْتَ عَلَيْهِ عَاكِفًۭا ۖ لَّنُحَرِّقَنَّهُۥ ثُمَّ لَنَنسِفَنَّهُۥ فِى ٱلْيَمِّ نَسْفًا
Türkçe Okunuşu: kâle feẕheb feinne leke fi-lhayâti en tekûle lâ misâs. veinne leke mev`idel len tuḫlefeh. venżur ilâ ilâhike-lleẕî żalte `aleyhi `âkifâ. lenuharrikannehû ŝumme lenensifennehû fi-lyemmi nesfâ.
Türkçe Meali: Musa: "Defol! Doğrusu artık hayatta, "Bana dokunmayın!" demenden başka yapacağın yoktur. Senin için asla kaçamayacağın bir ceza daha vardır. Durup üzerinde titrediğin tanrına bak, onu yakacağız, sonra denize dökeceğiz" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 98. Ayet
Arapça: إِنَّمَآ إِلَٰهُكُمُ ٱللَّهُ ٱلَّذِى لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۚ وَسِعَ كُلَّ شَىْءٍ عِلْمًۭا
Türkçe Okunuşu: innemâ ilâhukumu-llâhu-lleẕî lâ ilâhe illâ hû. vesi`a kulle şey'in `ilmâ.
Türkçe Meali: Sizin Tanrınız, ancak, O'ndan başka tanrı olmayan Allah'tır. İlmi her şeyi içine almıştır.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 99. Ayet
Arapça: كَذَٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنۢبَآءِ مَا قَدْ سَبَقَ ۚ وَقَدْ ءَاتَيْنَٰكَ مِن لَّدُنَّا ذِكْرًۭا
Türkçe Okunuşu: keẕâlike nekussu `aleyke min embâi mâ kad sebek. vekad âteynâke mil ledunnâ ẕikrâ.
Türkçe Meali: Geçmiş olayları sana böyle anlatırız. Katımızdan sana da bir Kitap verdik; kim ondan yüz çevirirse bilsin ki kıyamet günü bir günah yükü yüklenecektir.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 100. Ayet
Arapça: مَّنْ أَعْرَضَ عَنْهُ فَإِنَّهُۥ يَحْمِلُ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ وِزْرًا
Türkçe Okunuşu: men a`rada `anhu feinnehû yahmilu yevme-lkiyâmeti vizrâ.
Türkçe Meali: Geçmiş olayları sana böyle anlatırız. Katımızdan sana da bir Kitap verdik; kim ondan yüz çevirirse bilsin ki kıyamet günü bir günah yükü yüklenecektir.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 101. Ayet
Arapça: خَٰلِدِينَ فِيهِ ۖ وَسَآءَ لَهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ حِمْلًۭا
Türkçe Okunuşu: ḫâlidîne fîh. vesâe lehum yevme-lkiyâmeti himlâ.
Türkçe Meali: Devamlı bu günahın azabında kalacaklar. Kıyamet günü onlar için ne kötüdür bu yük!
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 102. Ayet
Arapça: يَوْمَ يُنفَخُ فِى ٱلصُّورِ ۚ وَنَحْشُرُ ٱلْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍۢ زُرْقًۭا
Türkçe Okunuşu: yevme yunfeḫu fi-ssûri venahşuru-lmucrimîne yevmeiẕin zurkâ.
Türkçe Meali: Sura üflendiği gün, işte o gün, suçluları gözleri korkudan göğermiş olarak toplarız.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 103. Ayet
Arapça: يَتَخَٰفَتُونَ بَيْنَهُمْ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا عَشْرًۭا
Türkçe Okunuşu: yeteḫâfetûne beynehum il lebiŝtum illâ `aşrâ.
Türkçe Meali: "Siz dünyada sadece on gün eğleştiniz" diye, aralarında saklı saklı konuşurlar.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 104. Ayet
Arapça: نَّحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ إِذْ يَقُولُ أَمْثَلُهُمْ طَرِيقَةً إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا يَوْمًۭا
Türkçe Okunuşu: nahnu a`lemu bimâ yekûlûne iẕ yekûlu emŝeluhum tarîkaten il lebiŝtum illâ yevmâ.
Türkçe Meali: Aralarında konuştuklarını Biz daha iyi biliriz. En akıllıları: "Sadece bir gün eğleştiniz" der.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 105. Ayet
Arapça: وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلْجِبَالِ فَقُلْ يَنسِفُهَا رَبِّى نَسْفًۭا
Türkçe Okunuşu: veyes'elûneke `ani-lcibâli fekul yensifuhâ rabbî nesfâ.
Türkçe Meali: Sana dağları sorarlar; de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek; orada ne çukur, ne tümsek göreceksin. O gün, hiçbir tarafa sapmadan bir davetçiye uyarlar. Sesler Rahman'ın heybetinden kısılmıştır; ancak bir fısıltı işitirsin."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 106. Ayet
Arapça: فَيَذَرُهَا قَاعًۭا صَفْصَفًۭا
Türkçe Okunuşu: feyeẕeruhâ kâ`an safsafâ.
Türkçe Meali: Sana dağları sorarlar; de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek; orada ne çukur, ne tümsek göreceksin. O gün, hiçbir tarafa sapmadan bir davetçiye uyarlar. Sesler Rahman'ın heybetinden kısılmıştır; ancak bir fısıltı işitirsin."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 107. Ayet
Arapça: لَّا تَرَىٰ فِيهَا عِوَجًۭا وَلَآ أَمْتًۭا
Türkçe Okunuşu: lâ terâ fîhâ `ivecev velâ emtâ.
Türkçe Meali: Sana dağları sorarlar; de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek; orada ne çukur, ne tümsek göreceksin. O gün, hiçbir tarafa sapmadan bir davetçiye uyarlar. Sesler Rahman'ın heybetinden kısılmıştır; ancak bir fısıltı işitirsin."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 108. Ayet
Arapça: يَوْمَئِذٍۢ يَتَّبِعُونَ ٱلدَّاعِىَ لَا عِوَجَ لَهُۥ ۖ وَخَشَعَتِ ٱلْأَصْوَاتُ لِلرَّحْمَٰنِ فَلَا تَسْمَعُ إِلَّا هَمْسًۭا
Türkçe Okunuşu: yevmeiẕiy yettebi`ûne-ddâ`iye lâ `ivece leh. veḫaşe`ati-l'asvâtu lirrahmâni felâ tesme`u illâ hemsâ.
Türkçe Meali: Sana dağları sorarlar; de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek; orada ne çukur, ne tümsek göreceksin. O gün, hiçbir tarafa sapmadan bir davetçiye uyarlar. Sesler Rahman'ın heybetinden kısılmıştır; ancak bir fısıltı işitirsin."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 109. Ayet
Arapça: يَوْمَئِذٍۢ لَّا تَنفَعُ ٱلشَّفَٰعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ ٱلرَّحْمَٰنُ وَرَضِىَ لَهُۥ قَوْلًۭا
Türkçe Okunuşu: yevmeiẕil lâ tenfe`u-şşefâ`atu illâ men eẕine lehu-rrahmânu veradiye lehû kavlâ.
Türkçe Meali: O gün Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 110. Ayet
Arapça: يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُحِيطُونَ بِهِۦ عِلْمًۭا
Türkçe Okunuşu: ya`lemu mâ beyne eydîhim vemâ ḫalfehum velâ yuhîtûne bihî `ilmâ.
Türkçe Meali: Allah onların geçmişlerini de, geleceklerini de bilir. Onların hiçbirinin ilmi ise O'nu kuşatamaz.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 111. Ayet
Arapça: ۞ وَعَنَتِ ٱلْوُجُوهُ لِلْحَىِّ ٱلْقَيُّومِ ۖ وَقَدْ خَابَ مَنْ حَمَلَ ظُلْمًۭا
Türkçe Okunuşu: ve`aneti-lvucûhu lilhayyi-lkayyûm. vekad ḫâbe men hamele żulmâ.
Türkçe Meali: İnsanlar, diri ve her an yaratıklarını gözetip duran Allah'a boyun eğmiştir. Yükü zulüm olan kimse ise hüsrana uğramıştır.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 112. Ayet
Arapça: وَمَن يَعْمَلْ مِنَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌۭ فَلَا يَخَافُ ظُلْمًۭا وَلَا هَضْمًۭا
Türkçe Okunuşu: vemey ya`mel mine-ssâlihâti vehuve mu'minun felâ yeḫâfu żulmev velâ hadmâ.
Türkçe Meali: İnanmış olarak, yararlı işler işleyen kimse, haksızlıktan ve hakkının yeneceğinden korkmaz.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 113. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ أَنزَلْنَٰهُ قُرْءَانًا عَرَبِيًّۭا وَصَرَّفْنَا فِيهِ مِنَ ٱلْوَعِيدِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ أَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْرًۭا
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike enzelnâhu kur'ânen `arabiyyev vesarrafnâ fîhi mine-lve`îdi le`allehum yettekûne ev yuhdiŝu lehum ẕikrâ.
Türkçe Meali: İşte Kuran'ı, Arapça okunmak üzere indirdik, onda tehditleri türlü türlü açıkladık ki belki sakınırlar yahut onlara ibret verir.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 114. Ayet
Arapça: فَتَعَٰلَى ٱللَّهُ ٱلْمَلِكُ ٱلْحَقُّ ۗ وَلَا تَعْجَلْ بِٱلْقُرْءَانِ مِن قَبْلِ أَن يُقْضَىٰٓ إِلَيْكَ وَحْيُهُۥ ۖ وَقُل رَّبِّ زِدْنِى عِلْمًۭا
Türkçe Okunuşu: fete`âle-llâhu-lmeliku-lhakk. velâ ta`cel bilkur'âni min kabli ey yukdâ ileyke vahyuh. vekur rabbi zidnî `ilmâ.
Türkçe Meali: Gerçek hükümdar olan Allah Yüce'dir. Kuran sana vahyedilirken, vahy bitmezden önce, unutmamak için, tekrarda acele edip durma, "Rabbim! ilmimi artır" de.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 115. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ عَهِدْنَآ إِلَىٰٓ ءَادَمَ مِن قَبْلُ فَنَسِىَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُۥ عَزْمًۭا
Türkçe Okunuşu: velekad `ahidnâ ilâ âdeme min kablu fenesiye velem necid lehû `azmâ.
Türkçe Meali: And olsun ki daha önce "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o çekinmişti.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 116. Ayet
Arapça: وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَٰٓئِكَةِ ٱسْجُدُوا۟ لِءَادَمَ فَسَجَدُوٓا۟ إِلَّآ إِبْلِيسَ أَبَىٰ
Türkçe Okunuşu: veiẕ kulnâ lilmelâiketi-scudû liâdeme fesecedû illâ iblîs. ebâ.
Türkçe Meali: "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 117. Ayet
Arapça: فَقُلْنَا يَٰٓـَٔادَمُ إِنَّ هَٰذَا عَدُوٌّۭ لَّكَ وَلِزَوْجِكَ فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا مِنَ ٱلْجَنَّةِ فَتَشْقَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: fekulnâ yâ âdemu inne hâẕâ `aduvvul leke velizevcike felâ yuḫricennekumâ mine-lcenneti feteşkâ.
Türkçe Meali: "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 118. Ayet
Arapça: إِنَّ لَكَ أَلَّا تَجُوعَ فِيهَا وَلَا تَعْرَىٰ
Türkçe Okunuşu: inne leke ellâ tecû`a fîhâ velâ ta`râ.
Türkçe Meali: "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 119. Ayet
Arapça: وَأَنَّكَ لَا تَظْمَؤُا۟ فِيهَا وَلَا تَضْحَىٰ
Türkçe Okunuşu: veenneke lâ tażmeu fîhâ velâ tadhâ.
Türkçe Meali: "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 120. Ayet
Arapça: فَوَسْوَسَ إِلَيْهِ ٱلشَّيْطَٰنُ قَالَ يَٰٓـَٔادَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَىٰ شَجَرَةِ ٱلْخُلْدِ وَمُلْكٍۢ لَّا يَبْلَىٰ
Türkçe Okunuşu: fevesvese ileyhi-şşeytânu kâle yâ âdemu hel edulluke `alâ şecerati-lḫuldi vemulkil lâ yeblâ.
Türkçe Meali: Ama şeytan ona vesvese verip: "Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" dedi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 121. Ayet
Arapça: فَأَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا سَوْءَٰتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن وَرَقِ ٱلْجَنَّةِ ۚ وَعَصَىٰٓ ءَادَمُ رَبَّهُۥ فَغَوَىٰ
Türkçe Okunuşu: feekelâ minhâ febedet lehumâ sev'âtuhumâ vetafikâ yaḫsifâni `aleyhimâ miv veraki-lcenneh. ve`asâ âdemu rabbehû feğavâ.
Türkçe Meali: Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvesinden yedi, ayıp yerleri görünüverdi. Cennet yapraklarıyla örtünmeye koyuldular. Adem, Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 122. Ayet
Arapça: ثُمَّ ٱجْتَبَٰهُ رَبُّهُۥ فَتَابَ عَلَيْهِ وَهَدَىٰ
Türkçe Okunuşu: ŝumme-ctebâhu rabbuhû fetâbe `aleyhi vehedâ.
Türkçe Meali: Rabbi yine de onu seçip tevbesini kabul etti, ona doğru yolu gösterdi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 123. Ayet
Arapça: قَالَ ٱهْبِطَا مِنْهَا جَمِيعًۢا ۖ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّۭ ۖ فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّى هُدًۭى فَمَنِ ٱتَّبَعَ هُدَاىَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle-hbitâ minhâ cemî`am ba`dukum liba`din `aduvv. feimmâ ye'tiyennekum minnî huden femeni-ttebe`a hudâye felâ yedillu velâ yeşkâ.
Türkçe Meali: Onlara şöyle dedi: "Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Elbet size Benden bir yol gösteren gelir; Benim yoluma uyan ne sapar ve ne de bedbaht olur."
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 124. Ayet
Arapça: وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِى فَإِنَّ لَهُۥ مَعِيشَةًۭ ضَنكًۭا وَنَحْشُرُهُۥ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ أَعْمَىٰ
Türkçe Okunuşu: vemen a`rada `an ẕikrî feinne lehû me`îşeten dankev venahşuruhû yevme-lkiyâmeti a`mâ.
Türkçe Meali: Benim Kitap'ımdan yüz çeviren bilsin ki onun dar bir geçimi olur ve kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 125. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِىٓ أَعْمَىٰ وَقَدْ كُنتُ بَصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi lime haşertenî a`mâ vekad kuntu besîrâ.
Türkçe Meali: O zaman: "Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim" der.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 126. Ayet
Arapça: قَالَ كَذَٰلِكَ أَتَتْكَ ءَايَٰتُنَا فَنَسِيتَهَا ۖ وَكَذَٰلِكَ ٱلْيَوْمَ تُنسَىٰ
Türkçe Okunuşu: kâle keẕâlike etetke âyâtunâ fenesîtehâ. vekeẕâlike-lyevme tunsâ.
Türkçe Meali: Allah: "Böyledir, ayetlerimiz sana gelmişti de sen onları unutmuştun, bugün de öylece unutulursun" der.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 127. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ نَجْزِى مَنْ أَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِنۢ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِۦ ۚ وَلَعَذَابُ ٱلْءَاخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبْقَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike neczî men esrafe velem yu'mim biâyâti rabbih. vele`aẕâbu-l'âḫirati eşeddu veebkâ.
Türkçe Meali: İşte haddi aşanları, Rabbinin ayetlerine inanmayanları böylece cezalandıracağız. Hem, ahiretin azabı bu dünya azabından daha şiddetli ve daha devamlıdır.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 128. Ayet
Arapça: أَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنَ ٱلْقُرُونِ يَمْشُونَ فِى مَسَٰكِنِهِمْ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّأُو۟لِى ٱلنُّهَىٰ
Türkçe Okunuşu: efelem yehdi lehum kem ehleknâ kablehum mine-lkurûni yemşûne fî mesâkinihim. inne fî ẕâlike leâyâtil liuli-nnuhâ.
Türkçe Meali: Onları yerlerinde gezdikleri, kendilerinden önce yok etmiş olduğumuz bunca nesiller doğru yola sevketmedi mi? Doğrusu bunlarda akıl sahipleri için ibretler vardır.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 129. Ayet
Arapça: وَلَوْلَا كَلِمَةٌۭ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ لَكَانَ لِزَامًۭا وَأَجَلٌۭ مُّسَمًّۭى
Türkçe Okunuşu: velevlâ kelimetun sebekat mir rabbike lekâne lizâmev veecelum musemmâ.
Türkçe Meali: Eğer Rabbinin verilmiş bir sözü ve tayin ettiği bir süre olmasaydı, hemen azaba uğrarlardı.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 130. Ayet
Arapça: فَٱصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ ٱلشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا ۖ وَمِنْ ءَانَآئِ ٱلَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ ٱلنَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَىٰ
Türkçe Okunuşu: fasbir `alâ mâ yekûlûne vesebbih bihamdi rabbike kable tulû`i-şşemsi vekable ğurûbihâ. vemin ânâi-lleyli fesebbih veatrâfe-nnehâri le`alleke terdâ.
Türkçe Meali: Onların dediklerine sabret; güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et; gece saatlerinde ve gündüzleri de tesbih et ki Rabbinin rızasına eresin.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 131. Ayet
Arapça: وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِۦٓ أَزْوَٰجًۭا مِّنْهُمْ زَهْرَةَ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا لِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ ۚ وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌۭ وَأَبْقَىٰ
Türkçe Okunuşu: velâ temuddenne `ayneyke ilâ mâ metta`nâ bihî ezvâcem minhum zehrate-lhayâti-ddunyâ lineftinehum fîh. verizku rabbike ḫayruv veebkâ.
Türkçe Meali: Kendilerini sınamak için, dünya hayatının süsü olarak bol bol geçimlik verdiğimiz kimselere sakın göz dikme, Rabbinin rızkı daha iyi ve daha devamlıdır.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 132. Ayet
Arapça: وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱصْطَبِرْ عَلَيْهَا ۖ لَا نَسْـَٔلُكَ رِزْقًۭا ۖ نَّحْنُ نَرْزُقُكَ ۗ وَٱلْعَٰقِبَةُ لِلتَّقْوَىٰ
Türkçe Okunuşu: ve'mur ehleke bissalâti vastabir `aleyhâ. lâ nes'eluke rizkâ. nahnu nerzukuk. vel`âkibetu littakvâ.
Türkçe Meali: Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz, sana rızık veren Biziz. Sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanındır.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 133. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ لَوْلَا يَأْتِينَا بِـَٔايَةٍۢ مِّن رَّبِّهِۦٓ ۚ أَوَلَمْ تَأْتِهِم بَيِّنَةُ مَا فِى ٱلصُّحُفِ ٱلْأُولَىٰ
Türkçe Okunuşu: vekâlû levlâ ye'tînâ biâyetim mir rabbih. evelem te'tihim beyyinetu mâ fi-ssuhufi-l'ûlâ.
Türkçe Meali: "Rabbinden bize bir mucize getirseydi ya" derler. Onlara, önceki Kitablarda bulunan belgeler gelmedi mi?
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 134. Ayet
Arapça: وَلَوْ أَنَّآ أَهْلَكْنَٰهُم بِعَذَابٍۢ مِّن قَبْلِهِۦ لَقَالُوا۟ رَبَّنَا لَوْلَآ أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًۭا فَنَتَّبِعَ ءَايَٰتِكَ مِن قَبْلِ أَن نَّذِلَّ وَنَخْزَىٰ
Türkçe Okunuşu: velev ennâ ehleknâhum bi`aẕâbim min kablihî lekâlû rabbenâ levlâ erselte ileynâ rasûlen fenettebi`a âyâtike min kabli en neẕille venaḫzâ.
Türkçe Meali: Eğer onları ondan önce bir azaba uğratarak yok etseydik: "Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de, alçak ve rezil olmazdan önce ayetlerine uysaydık, olmaz mıydı?" diyeceklerdi.
سُورَةُ طه - Tâ-Hâ Suresi - 135. Ayet
Arapça: قُلْ كُلٌّۭ مُّتَرَبِّصٌۭ فَتَرَبَّصُوا۟ ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ أَصْحَٰبُ ٱلصِّرَٰطِ ٱلسَّوِىِّ وَمَنِ ٱهْتَدَىٰ
Türkçe Okunuşu: kul kullum muterabbisun feterabbesû. feseta`lemûne men ashâbu-ssirâti-sseviyyi vemeni-htedâ.
Türkçe Meali: De ki: "Herkes gözlemektedir, siz de gözleyin. Şüphesiz düz yolun sahiplerinin kimler olduğunu ve kimlerin doğru yolda bulunduğunu bileceksiniz."