سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فِى غَفْلَةٍۢ مُّعْرِضُونَ
Türkçe Okunuşu: ikterabe linnâsi hisâbuhum vehum fî ğafletim mu`ridûn.
Türkçe Meali: İnsanların hesap görme zamanı yaklaştı, fakat onlar hala habersiz, hakdan yüz çeviriyorlar.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 2. Ayet
Arapça: مَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍۢ مِّن رَّبِّهِم مُّحْدَثٍ إِلَّا ٱسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ ye'tîhim min ẕikrim mir rabbihim muhdeŝin ille-steme`ûhu vehum yel`abûn.
Türkçe Meali: Rablerinden kendilerine gelen her yeni ihtarı mutlaka, gönülleri gaflet içinde eğlenerek dinlerler. Zulmedenler, gizli toplantılarında: "Bu zat, sizin gibi bir insandan başka bir şey midir? Siz, göz göre göre sihre mi uyarsınız?" diye konuşurlar.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 3. Ayet
Arapça: لَاهِيَةًۭ قُلُوبُهُمْ ۗ وَأَسَرُّوا۟ ٱلنَّجْوَى ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ هَلْ هَٰذَآ إِلَّا بَشَرٌۭ مِّثْلُكُمْ ۖ أَفَتَأْتُونَ ٱلسِّحْرَ وَأَنتُمْ تُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: lâhiyeten kulûbuhum. veeserru-nnecvâ. elleẕîne żalemû. hel hâẕâ illâ beşer miŝlukum. efete'tûne-ssihra veentum tubsirûn.
Türkçe Meali: Rablerinden kendilerine gelen her yeni ihtarı mutlaka, gönülleri gaflet içinde eğlenerek dinlerler. Zulmedenler, gizli toplantılarında: "Bu zat, sizin gibi bir insandan başka bir şey midir? Siz, göz göre göre sihre mi uyarsınız?" diye konuşurlar.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 4. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّى يَعْلَمُ ٱلْقَوْلَ فِى ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ ۖ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbî ya`lemu-lkavle fi-ssemâi vel'ard. vehuve-ssemî`u-l`alîm.
Türkçe Meali: Peygamber: "Benim Rabbim gökte ve yerde söyleneni bilir. O, işitendir, bilendir" dedi.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 5. Ayet
Arapça: بَلْ قَالُوٓا۟ أَضْغَٰثُ أَحْلَٰمٍۭ بَلِ ٱفْتَرَىٰهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌۭ فَلْيَأْتِنَا بِـَٔايَةٍۢ كَمَآ أُرْسِلَ ٱلْأَوَّلُونَ
Türkçe Okunuşu: bel kâlû adğâŝu ahlâmim beli-fterâhu bel huve şâ`ir. felye'tinâ biâyetin kemâ ursile-l'evvelûn.
Türkçe Meali: Onlar: "Hayır; bunlar karışık rüyalardır", "Hayır; onu uydurmuştur", "Hayır; o şairdir", "Haydi önceki peygamberler gibi o da bize bir mucize getirsin" dediler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 6. Ayet
Arapça: مَآ ءَامَنَتْ قَبْلَهُم مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَٰهَآ ۖ أَفَهُمْ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ âmenet kablehum min karyetin ehleknâhâ. efehum yu'minûn.
Türkçe Meali: Onlardan önce yoketmiş olduğumuz kasabalar halkı inanmadılar, bunlar mı inanacaklar?
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَمَآ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلَّا رِجَالًۭا نُّوحِىٓ إِلَيْهِمْ ۖ فَسْـَٔلُوٓا۟ أَهْلَ ٱلذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes'elû ehle-ẕẕikri in kuntum lâ ta`lemûn.
Türkçe Meali: Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَمَا جَعَلْنَٰهُمْ جَسَدًۭا لَّا يَأْكُلُونَ ٱلطَّعَامَ وَمَا كَانُوا۟ خَٰلِدِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ ce`alnâhum cesedel lâ ye'kulûne-tta`âme vemâ kânû ḫâlidîn.
Türkçe Meali: Biz onları yemek yemez birer ceset kılmadık ve onlar ölümsüz de değillerdi.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 9. Ayet
Arapça: ثُمَّ صَدَقْنَٰهُمُ ٱلْوَعْدَ فَأَنجَيْنَٰهُمْ وَمَن نَّشَآءُ وَأَهْلَكْنَا ٱلْمُسْرِفِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme sadaknâhumu-lva`de feenceynâhum vemen neşâu veehlekne-lmusrifîn.
Türkçe Meali: Sonra Biz onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik, kendilerini ve dilediklerimizi kurtardık; aşırı gidenleri ise yok ettik.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 10. Ayet
Arapça: لَقَدْ أَنزَلْنَآ إِلَيْكُمْ كِتَٰبًۭا فِيهِ ذِكْرُكُمْ ۖ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: lekad enzelnâ ileykum kitâben fîhi ẕikrukum. efelâ ta`kilûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, size şerefiniz ve öğüt veren bir Kitap indirdik; akletmiyor musunuz?
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَكَمْ قَصَمْنَا مِن قَرْيَةٍۢ كَانَتْ ظَالِمَةًۭ وَأَنشَأْنَا بَعْدَهَا قَوْمًا ءَاخَرِينَ
Türkçe Okunuşu: vekem kasamnâ min karyetin kânet żâlimetev veenşe'nâ ba`dehâ kavmen âḫarîn.
Türkçe Meali: Halkı zalim olan nice kasabaları kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka milletler varettik.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 12. Ayet
Arapça: فَلَمَّآ أَحَسُّوا۟ بَأْسَنَآ إِذَا هُم مِّنْهَا يَرْكُضُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ ehassû be'senâ iẕâ hum minhâ yerkudûn.
Türkçe Meali: Onlar bizim baskınımızı hissettiklerinde, oradan kaçmağa koyuluyorlardı.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 13. Ayet
Arapça: لَا تَرْكُضُوا۟ وَٱرْجِعُوٓا۟ إِلَىٰ مَآ أُتْرِفْتُمْ فِيهِ وَمَسَٰكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْـَٔلُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ terkudû verci`û ilâ mâ utriftum fîhi vemesâkinikum le`allekum tus'elûn.
Türkçe Meali: "Koşup kaçmayın; size nimet verilen yere, yurdlarınıza dönün, elbette sorguya çekileceksiniz" dedik.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 14. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ يَٰوَيْلَنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû yâ veylenâ innâ kunnâ żâlimîn.
Türkçe Meali: "Vay başımıza gelenlere! Doğrusu biz haksızlık yapmış kimseleriz" dediler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 15. Ayet
Arapça: فَمَا زَالَت تِّلْكَ دَعْوَىٰهُمْ حَتَّىٰ جَعَلْنَٰهُمْ حَصِيدًا خَٰمِدِينَ
Türkçe Okunuşu: femâ zâlet tilke da`vâhum hattâ ce`alnâhum hasîden ḫâmidîn.
Türkçe Meali: Biz onları biçilmiş ot ve bir yığın kül haline getirinceye kadar haykırmaları devam etti.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَمَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَآءَ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَٰعِبِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ ḫalakne-ssemâe vel'arda vemâ beynehumâ lâ`ibîn.
Türkçe Meali: Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 17. Ayet
Arapça: لَوْ أَرَدْنَآ أَن نَّتَّخِذَ لَهْوًۭا لَّٱتَّخَذْنَٰهُ مِن لَّدُنَّآ إِن كُنَّا فَٰعِلِينَ
Türkçe Okunuşu: lev eradnâ en netteḫiẕe lehvel letteḫaẕnâhu mil ledunnâ. in kunnâ fâ`ilîn.
Türkçe Meali: Eğlenme dileseydik, bunu yapacak olsaydık, şanımıza uygun şekilde yapardık; ama yapmayız.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 18. Ayet
Arapça: بَلْ نَقْذِفُ بِٱلْحَقِّ عَلَى ٱلْبَٰطِلِ فَيَدْمَغُهُۥ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌۭ ۚ وَلَكُمُ ٱلْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ
Türkçe Okunuşu: bel nakẕifu bilhakki `ale-lbâtili feyedmeğuhû feiẕâ huve zâhik. velekumu-lveylu mimmâ tesifûn.
Türkçe Meali: Gerçeği batılın başına çarparız ve onun beynini parçalar; böylece batıl ortadan kalkar. Allah'a yakıştırdığınız vasıflardan ötürü yazıklar olsun size!
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَلَهُۥ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَمَنْ عِندَهُۥ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِۦ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَ
Türkçe Okunuşu: velehû men fi-ssemâvâti vel'ard. vemen `indehû lâ yestekbirûne `an `ibâdetihî velâ yestahsirûn.
Türkçe Meali: Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Katında olanlar O'na kulluk etmekten çekinmezler ve usanmazlar.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 20. Ayet
Arapça: يُسَبِّحُونَ ٱلَّيْلَ وَٱلنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ
Türkçe Okunuşu: yusebbihûne-lleyle vennehâra lâ yefturûn.
Türkçe Meali: Gece ve gündüz, bıkmadan tesbih ederler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 21. Ayet
Arapça: أَمِ ٱتَّخَذُوٓا۟ ءَالِهَةًۭ مِّنَ ٱلْأَرْضِ هُمْ يُنشِرُونَ
Türkçe Okunuşu: emi-tteḫaẕû âlihetem mine-l'ardi hum yunşirûn.
Türkçe Meali: Yeryüzünde edindikleri tanrılar mı, onlar mı ölüleri diriltecekler?
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 22. Ayet
Arapça: لَوْ كَانَ فِيهِمَآ ءَالِهَةٌ إِلَّا ٱللَّهُ لَفَسَدَتَا ۚ فَسُبْحَٰنَ ٱللَّهِ رَبِّ ٱلْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ
Türkçe Okunuşu: lev kâne fîhimâ âlihetun ille-llâhu lefesedetâ. fesubhâne-llâhi rabbi-l`arşi `ammâ yesifûn.
Türkçe Meali: Eğer yerle gökte Allah'tan başka tanrılar olsaydı, ikisi de bozulurdu. Arşın Rabbi olan Allah, onların vasıflandırdıklarından münezzehtir.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 23. Ayet
Arapça: لَا يُسْـَٔلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْـَٔلُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ yus'elu `ammâ yef`alu vehum yus'elûn.
Türkçe Meali: O, yaptığından sorumlu değildir, onlar ise sorumlu tutulacaklardır.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 24. Ayet
Arapça: أَمِ ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِهِۦٓ ءَالِهَةًۭ ۖ قُلْ هَاتُوا۟ بُرْهَٰنَكُمْ ۖ هَٰذَا ذِكْرُ مَن مَّعِىَ وَذِكْرُ مَن قَبْلِى ۗ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ٱلْحَقَّ ۖ فَهُم مُّعْرِضُونَ
Türkçe Okunuşu: emi-tteḫaẕû min dûnihî âliheh. kul hâtû burhânekum. hâẕâ ẕikru mem me`iye veẕikru men kablî. bel ekŝeruhum lâ ya`lemûne-lhakka fehum mu`ridûn.
Türkçe Meali: O'nu bırakıp tanrılar mı edindiler? De ki: "Kesin delilinizi getirin. İşte benim ve ümmetimin Kitap'ı ve senden öncekilerin kitapları." Hayır; onların çoğu gerçeği bilmez de yüz çevirirler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَمَآ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ إِلَّا نُوحِىٓ إِلَيْهِ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنَا۠ فَٱعْبُدُونِ
Türkçe Okunuşu: vemâ erselnâ min kablike mir rasûlin illâ nûhî ileyhi ennehû lâ ilâhe illâ ene fa`budûn.
Türkçe Meali: Senden önce gönderdiğimiz her peygambere: "Benden başka tanrı yoktur, Bana kulluk edin" diye vahyetmişizdir.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ ٱتَّخَذَ ٱلرَّحْمَٰنُ وَلَدًۭا ۗ سُبْحَٰنَهُۥ ۚ بَلْ عِبَادٌۭ مُّكْرَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlu-tteḫaẕe-rrahmânu veleden subhâneh. bel `ibâdum mukramûn.
Türkçe Meali: "Rahman çocuk edindi" dediler. Haşa; hayır, melekler şerefli kılınmış kullardır.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 27. Ayet
Arapça: لَا يَسْبِقُونَهُۥ بِٱلْقَوْلِ وَهُم بِأَمْرِهِۦ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ yesbikûnehû bilkavli vehum biemrihî ya`melûn.
Türkçe Meali: Allah'tan önce söz söyleyemezler; ancak O'nun emri üzerine iş işlerler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 28. Ayet
Arapça: يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ٱرْتَضَىٰ وَهُم مِّنْ خَشْيَتِهِۦ مُشْفِقُونَ
Türkçe Okunuşu: ya`lemu mâ beyne eydîhim vemâ ḫalfehum velâ yeşfe`ûne illâ limeni-rtedâ vehum min ḫaşyetihî muşfikûn.
Türkçe Meali: Allah, onların yaptıklarını ve yapmakta olduklarını bilir. Onlar Allah'ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler; O'nun korkusundan titrerler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 29. Ayet
Arapça: ۞ وَمَن يَقُلْ مِنْهُمْ إِنِّىٓ إِلَٰهٌۭ مِّن دُونِهِۦ فَذَٰلِكَ نَجْزِيهِ جَهَنَّمَ ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemey yekul minhum innî ilâhum min dûnihî feẕâlike neczîhi cehennem. keẕâlike neczi-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Bunlar içinde kim "Ben, Allah'tan başka bir tanrıyım" derse, işte onu cehennemle cezalandırırız. Zulmedenlerin cezasını böyle veririz.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 30. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَرَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَنَّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًۭا فَفَتَقْنَٰهُمَا ۖ وَجَعَلْنَا مِنَ ٱلْمَآءِ كُلَّ شَىْءٍ حَىٍّ ۖ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: evelem yera-lleẕîne keferû enne-ssemâvâti vel'arda kânetâ ratkan fefetaknâhumâ. vece`alnâ mine-lmâi kulle şey'in hayy. efelâ yu'minûn.
Türkçe Meali: İnkar edenler, gökler ve yer yapışıkken onları ayırdığımızı ve bütün canlıları sudan meydana getirdiğimizi bilmezler mi? İnanmıyorlar mı?
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَجَعَلْنَا فِى ٱلْأَرْضِ رَوَٰسِىَ أَن تَمِيدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا فِيهَا فِجَاجًۭا سُبُلًۭا لَّعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: vece`alnâ fi-l'ardi ravâsiye en temîde bihim vece`alnâ fîhâ ficâcen subulel le`allehum yehtedûn.
Türkçe Meali: Yeryüzüne, insanlar sarsılmasın diye sabit dağlar yerleştirdik; rahat gidebilsinler diye aralarında geniş yollar varettik.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَجَعَلْنَا ٱلسَّمَآءَ سَقْفًۭا مَّحْفُوظًۭا ۖ وَهُمْ عَنْ ءَايَٰتِهَا مُعْرِضُونَ
Türkçe Okunuşu: vece`alne-ssemâe sakfem mahfûżâ. vehum `an âyâtihâ mu`ridûn.
Türkçe Meali: Göğü karışıklıktan korunmuş bir tavan kıldık; oysa onlar bundaki delillerden yüz çeviriyorlar.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلَّيْلَ وَٱلنَّهَارَ وَٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ ۖ كُلٌّۭ فِى فَلَكٍۢ يَسْبَحُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî ḫaleka-lleyle vennehâra veşşemse velkamer. kullun fî felekiy yesbehûn.
Türkçe Meali: Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur. Her biri bir yörüngede yürür.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍۢ مِّن قَبْلِكَ ٱلْخُلْدَ ۖ أَفَإِي۟ن مِّتَّ فَهُمُ ٱلْخَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ ce`alnâ libeşerim min kablike-lḫuld. efeim mitte fehumu-lḫâlidûn.
Türkçe Meali: Senden önce de hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de onlar baki kalır mı?
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 35. Ayet
Arapça: كُلُّ نَفْسٍۢ ذَآئِقَةُ ٱلْمَوْتِ ۗ وَنَبْلُوكُم بِٱلشَّرِّ وَٱلْخَيْرِ فِتْنَةًۭ ۖ وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: kullu nefsin ẕâikatu-lmevt. veneblûkum bişşerri velḫayri fitneh. veileynâ turce`ûn.
Türkçe Meali: Her can ölümü tadacaktır. Bir imtihan olarak size iyilik ve kötülük veririz. Sonunda Bize dönersiniz.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَإِذَا رَءَاكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِن يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَٰذَا ٱلَّذِى يَذْكُرُ ءَالِهَتَكُمْ وَهُم بِذِكْرِ ٱلرَّحْمَٰنِ هُمْ كَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ raâke-lleẕîne keferû iy yetteḫiẕûneke illâ huzuvâ. ehâẕe-lleẕî yeẕkuru âlihetekum. vehum biẕikri-rrahmâni hum kâfirûn.
Türkçe Meali: İnkarcılar seni gördükleri zaman, şüphesiz, seni alaya almaktan başka bir şey yapmazlar. "Sizin tanrılarınızı diline dolayan bu mudur?" derler ve Rahman'ın Kitabını işte onlar inkar ederler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 37. Ayet
Arapça: خُلِقَ ٱلْإِنسَٰنُ مِنْ عَجَلٍۢ ۚ سَأُو۟رِيكُمْ ءَايَٰتِى فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ
Türkçe Okunuşu: ḫulika-l'insânu min `acel. seurîkum âyâtî felâ testa`cilûn.
Türkçe Meali: İnsan aceleci olarak yaratılmıştır. Size ayetlerimi göstereceğim, bunu Benden acele istemeyin.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: veyekûlûne metâ hâẕe-lva`du in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: "Doğru sözlü iseniz bildirin bu tehdit ne zamandır?" derler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 39. Ayet
Arapça: لَوْ يَعْلَمُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ حِينَ لَا يَكُفُّونَ عَن وُجُوهِهِمُ ٱلنَّارَ وَلَا عَن ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
Türkçe Okunuşu: lev ya`lemu-lleẕîne keferû hîne lâ yekuffûne `av vucûhihimu-nnâra velâ `an żuhûrihim velâ hum yunsarûn.
Türkçe Meali: Bu kafirler, ateşi yüzlerinden ve sırtlarından menedemeyecekleri ve yardım da göremiyecekleri zamanı keşke bilseler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 40. Ayet
Arapça: بَلْ تَأْتِيهِم بَغْتَةًۭ فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ
Türkçe Okunuşu: bel te'tîhim bağteten fetebhetuhum felâ yestetî`ûne raddehâ velâ hum yunżarûn.
Türkçe Meali: Belki aniden gelecek de onları şaşırtacaktır. Artık onu geri çeviremezler; kendileri de ertelenmez.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَلَقَدِ ٱسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍۢ مِّن قَبْلِكَ فَحَاقَ بِٱلَّذِينَ سَخِرُوا۟ مِنْهُم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
Türkçe Okunuşu: velekadi-stuhzie birusulim min kablike fehâka billeẕîne seḫirû minhum mâ kânû bihî yestehziûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, senden önce birçok peygamber alaya alınmıştı da, alaya alanları, eğlendikleri şey mahvetmişti.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 42. Ayet
Arapça: قُلْ مَن يَكْلَؤُكُم بِٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ مِنَ ٱلرَّحْمَٰنِ ۗ بَلْ هُمْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِم مُّعْرِضُونَ
Türkçe Okunuşu: kul mey yekleukum billeyli vennehâri mine-rrahmân. bel hum `an ẕikri rabbihim mu`ridûn.
Türkçe Meali: De ki: "Geceleyin ve gündüzün sizi Rahman'dan kim koruyabilir?" Ama onlar Rablerinin Kitabından yüz çevirmektedirler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 43. Ayet
Arapça: أَمْ لَهُمْ ءَالِهَةٌۭ تَمْنَعُهُم مِّن دُونِنَا ۚ لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَ أَنفُسِهِمْ وَلَا هُم مِّنَّا يُصْحَبُونَ
Türkçe Okunuşu: em lehum âlihetun temne`uhum min dûninâ. lâ yestetî`ûne nasra enfusihim velâ hum minnâ yushabûn.
Türkçe Meali: Yoksa kendilerini bize karşı savunacak tanrıları mı var? O tanrılar kendilerine bile yardım edemezler. Katımızdan da dostluk görmezler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 44. Ayet
Arapça: بَلْ مَتَّعْنَا هَٰٓؤُلَآءِ وَءَابَآءَهُمْ حَتَّىٰ طَالَ عَلَيْهِمُ ٱلْعُمُرُ ۗ أَفَلَا يَرَوْنَ أَنَّا نَأْتِى ٱلْأَرْضَ نَنقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَآ ۚ أَفَهُمُ ٱلْغَٰلِبُونَ
Türkçe Okunuşu: bel metta`nâ hâulâi veâbâehum hattâ tâle `aleyhimu-l`umur. efelâ yeravne ennâ ne'ti-l'arda nenkusuhâ min atrâfihâ. efehumu-lğâlibûn.
Türkçe Meali: Biz bunlara ve babalarına geçimlikler verdik de ömürleri uzadı; şimdi memleketlerini her yandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelen onlar mıdır?
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 45. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّمَآ أُنذِرُكُم بِٱلْوَحْىِ ۚ وَلَا يَسْمَعُ ٱلصُّمُّ ٱلدُّعَآءَ إِذَا مَا يُنذَرُونَ
Türkçe Okunuşu: kul innemâ unẕirukum bilvahy. velâ yesme`u-ssummu-ddu`âe iẕâ mâ yunẕerûn.
Türkçe Meali: De ki: "Ben ancak sizi vahy ile uyarıyorum" Uyarıldıkları zaman, sağırlar çağrıyı duymazlar.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَلَئِن مَّسَّتْهُمْ نَفْحَةٌۭ مِّنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَٰوَيْلَنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: veleim messethum nefhatum min `aẕâbi rabbike leyekûlunne yâ veylenâ innâ kunnâ żâlimîn.
Türkçe Meali: Rabbinin azabından onlara bir esinti dokunsa: "Vah bize! Doğrusu biz haksızdık" derler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَنَضَعُ ٱلْمَوَٰزِينَ ٱلْقِسْطَ لِيَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌۭ شَيْـًۭٔا ۖ وَإِن كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍۢ مِّنْ خَرْدَلٍ أَتَيْنَا بِهَا ۗ وَكَفَىٰ بِنَا حَٰسِبِينَ
Türkçe Okunuşu: veneda`u-lmevâzîne-lkista liyevmi-lkiyâmeti felâ tużlemu nefsun şey'â. vein kâne miŝkâle habbetim min ḫardelin eteynâ bihâ. vekefâ binâ hâsibîn.
Türkçe Meali: Kıyamet günü doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar olsa bile yapılanı ortaya koyarız. Hesap gören olarak Biz yeteriz.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ ٱلْفُرْقَانَ وَضِيَآءًۭ وَذِكْرًۭا لِّلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad âteynâ mûsâ vehârûne-lfurkâne vediyâev veẕikral lilmuttekîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, Musa ve Harun'a eğriyi doğrudan ayıran Kitap'ı sakınanlar için ışık ve öğüt olarak verdik.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 49. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِٱلْغَيْبِ وَهُم مِّنَ ٱلسَّاعَةِ مُشْفِقُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yaḫşevne rabbehum bilğaybi vehum mine-ssâ`ati muşfikûn.
Türkçe Meali: Onlar görmedikleri halde Rablerinden korkarlar; kıyamet saatinden de titrerler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 50. Ayet
Arapça: وَهَٰذَا ذِكْرٌۭ مُّبَارَكٌ أَنزَلْنَٰهُ ۚ أَفَأَنتُمْ لَهُۥ مُنكِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vehâẕâ ẕikrum mubârakun enzelnâh. efeentum lehû munkirûn.
Türkçe Meali: İşte bu, indirdiğimiz kutsal bir Kitap'dır. Siz mi onu inkar ediyorsunuz?
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 51. Ayet
Arapça: ۞ وَلَقَدْ ءَاتَيْنَآ إِبْرَٰهِيمَ رُشْدَهُۥ مِن قَبْلُ وَكُنَّا بِهِۦ عَٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad âteynâ ibrâhîme ruşdehû min kablu vekunnâ bihî `âlimîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, daha önce İbrahim'e de akla uygun olanı göstermiştik. Biz onu biliyorduk.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 52. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦ مَا هَٰذِهِ ٱلتَّمَاثِيلُ ٱلَّتِىٓ أَنتُمْ لَهَا عَٰكِفُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle liebîhi vekavmihî mâ hâẕihi-ttemâŝîlu-lletî entum lehâ `âkifûn.
Türkçe Meali: İbrahim, babasına ve milletine: "Bu tapınıp durduğunuz heykeller nedir?" demişti.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 53. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا لَهَا عَٰبِدِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû vecednâ âbâenâ lehâ `âbidîn.
Türkçe Meali: "Babalarımızı onlara tapar bulduk" demişlerdi.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 54. Ayet
Arapça: قَالَ لَقَدْ كُنتُمْ أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُمْ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: kâle lekad kuntum entum veâbâukum fî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: İbrahim: "And olsun ki sizler de babalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz" deyince:
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 55. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ أَجِئْتَنَا بِٱلْحَقِّ أَمْ أَنتَ مِنَ ٱللَّٰعِبِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû eci'tenâ bilhakki em ente mine-llâ`ibîn.
Türkçe Meali: "Sen bize gerçeği mi getirdin yoksa şaka mı ediyorsun?" dediler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 56. Ayet
Arapça: قَالَ بَل رَّبُّكُمْ رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ٱلَّذِى فَطَرَهُنَّ وَأَنَا۠ عَلَىٰ ذَٰلِكُم مِّنَ ٱلشَّٰهِدِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle ber rabbukum rabbu-ssemâvâti vel'ardi-lleẕî fetarahunn. veenâ `alâ ẕâlikum mine-şşâhidîn.
Türkçe Meali: O şöyle dedi: "Hayır; Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbidir ki onları O yaratmıştır. Ben de buna şahidlik edenlerdenim."
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 57. Ayet
Arapça: وَتَٱللَّهِ لَأَكِيدَنَّ أَصْنَٰمَكُم بَعْدَ أَن تُوَلُّوا۟ مُدْبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vetellâhi leekîdenne asnâmekum ba`de en tuvellû mudbirîn.
Türkçe Meali: "Allah'a yemin ederim ki, siz ayrıldıktan sonra, putlarınıza bir tuzak kuracağım!"
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 58. Ayet
Arapça: فَجَعَلَهُمْ جُذَٰذًا إِلَّا كَبِيرًۭا لَّهُمْ لَعَلَّهُمْ إِلَيْهِ يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: fece`alehum cuŝeŝen illâ kebîral lehum le`allehum ileyhi yerci`ûn.
Türkçe Meali: Hepsini paramparça edip, içlerinden büyüğünü ona başvursunlar diye, sağlam bıraktı.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 59. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ مَن فَعَلَ هَٰذَا بِـَٔالِهَتِنَآ إِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû men fe`ale hâẕâ biâlihetinâ innehû lemine-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Milleti: "Tanrılarımıza bunu kim yaptı? Doğrusu o zalimlerden biridir" dediler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 60. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ سَمِعْنَا فَتًۭى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُۥٓ إِبْرَٰهِيمُ
Türkçe Okunuşu: kâlû semi`nâ fetey yeẕkuruhum yukâlu lehû ibrâhîm.
Türkçe Meali: Bazıları: "İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk" deyince, "O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu halkın gözü önüne getirin" dediler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 61. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ فَأْتُوا۟ بِهِۦ عَلَىٰٓ أَعْيُنِ ٱلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû fe'tû bihî `alâ a`yuni-nnâsi le`allehum yeşhedûn.
Türkçe Meali: Bazıları: "İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk" deyince, "O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu halkın gözü önüne getirin" dediler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 62. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ ءَأَنتَ فَعَلْتَ هَٰذَا بِـَٔالِهَتِنَا يَٰٓإِبْرَٰهِيمُ
Türkçe Okunuşu: kâlû eente fe`alte hâẕâ biâlihetinâ yâ ibrâhîm.
Türkçe Meali: İbrahim gelince, ona: "Ey İbrahim, bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?" dediler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 63. Ayet
Arapça: قَالَ بَلْ فَعَلَهُۥ كَبِيرُهُمْ هَٰذَا فَسْـَٔلُوهُمْ إِن كَانُوا۟ يَنطِقُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle bel fe`aleh. kebîruhum hâẕâ fes'elûhum in kânû yentikûn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Belki onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorlarsa onlara sorun" dedi.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 64. Ayet
Arapça: فَرَجَعُوٓا۟ إِلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ فَقَالُوٓا۟ إِنَّكُمْ أَنتُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: ferace`û ilâ enfusihim fekâlû innekum entumu-żżâlimûn.
Türkçe Meali: Kendi kendilerine: "Doğrusu siz haksızsınız", sonra kafalarında olan eski inançlarına dönerek: "Ey İbrahim! bunların konuşmayacağını, and olsun ki, bilirsin" dediler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 65. Ayet
Arapça: ثُمَّ نُكِسُوا۟ عَلَىٰ رُءُوسِهِمْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هَٰٓؤُلَآءِ يَنطِقُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme nukisû `alâ ruûsihim. lekad `alimte mâ hâulâi yentikûn.
Türkçe Meali: Kendi kendilerine: "Doğrusu siz haksızsınız", sonra kafalarında olan eski inançlarına dönerek: "Ey İbrahim! bunların konuşmayacağını, and olsun ki, bilirsin" dediler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 66. Ayet
Arapça: قَالَ أَفَتَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَنفَعُكُمْ شَيْـًۭٔا وَلَا يَضُرُّكُمْ
Türkçe Okunuşu: kâle efeta`budûne min dûni-llâhi mâ lâ yenfe`ukum şey'ev velâ yedurrukum.
Türkçe Meali: İbrahim: "O halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara ne diye taparsınız? Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akletmiyor musunuz?" dedi.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 67. Ayet
Arapça: أُفٍّۢ لَّكُمْ وَلِمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ ۖ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: uffil lekum velimâ ta`budûne min dûni-llâh. efelâ ta`kilûn.
Türkçe Meali: İbrahim: "O halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara ne diye taparsınız? Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akletmiyor musunuz?" dedi.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 68. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ حَرِّقُوهُ وَٱنصُرُوٓا۟ ءَالِهَتَكُمْ إِن كُنتُمْ فَٰعِلِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû harrikûhu vensurû âlihetekum in kuntum fâ`ilîn.
Türkçe Meali: Onlar: "Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin" dediler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 69. Ayet
Arapça: قُلْنَا يَٰنَارُ كُونِى بَرْدًۭا وَسَلَٰمًا عَلَىٰٓ إِبْرَٰهِيمَ
Türkçe Okunuşu: kulnâ yâ nâru kûnî berdev veselâmen `alâ ibrâhîm.
Türkçe Meali: Biz: "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve zararsız ol" dedik.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 70. Ayet
Arapça: وَأَرَادُوا۟ بِهِۦ كَيْدًۭا فَجَعَلْنَٰهُمُ ٱلْأَخْسَرِينَ
Türkçe Okunuşu: veerâdû bihî keyden fece`alnâhumu-l'aḫserîn.
Türkçe Meali: Ona düzen kurmak istediler, fakat Biz onları hüsrana uğrattık.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 71. Ayet
Arapça: وَنَجَّيْنَٰهُ وَلُوطًا إِلَى ٱلْأَرْضِ ٱلَّتِى بَٰرَكْنَا فِيهَا لِلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: venecceynâhu velûtan ile-l'ardi-lletî bâraknâ fîhâ lil`âlemîn.
Türkçe Meali: Onu da, Lut'u da, alemler için kutsal kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 72. Ayet
Arapça: وَوَهَبْنَا لَهُۥٓ إِسْحَٰقَ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةًۭ ۖ وَكُلًّۭا جَعَلْنَا صَٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: vevehebnâ lehû ishâk. veya`kûbe nâfileten. vekullen ce`alnâ sâlihîn.
Türkçe Meali: İbrahim'e, buna ilaveten İshak ve Yakub'u da verdik, her birini iyi kimseler kıldık.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 73. Ayet
Arapça: وَجَعَلْنَٰهُمْ أَئِمَّةًۭ يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَآ إِلَيْهِمْ فِعْلَ ٱلْخَيْرَٰتِ وَإِقَامَ ٱلصَّلَوٰةِ وَإِيتَآءَ ٱلزَّكَوٰةِ ۖ وَكَانُوا۟ لَنَا عَٰبِدِينَ
Türkçe Okunuşu: vece`alnâhum eimmetey yehdûne biemrinâ veevhaynâ ileyhim fi`le-lḫayrâti veikâme-ssalâti veîtâe-zzekâh. vekânû lenâ `âbidîn.
Türkçe Meali: Onları, buyruğumuz altında insanları doğru yola götüren önderler yaptık; onlara, iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar, bize kulluk eden kimselerdi.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 74. Ayet
Arapça: وَلُوطًا ءَاتَيْنَٰهُ حُكْمًۭا وَعِلْمًۭا وَنَجَّيْنَٰهُ مِنَ ٱلْقَرْيَةِ ٱلَّتِى كَانَت تَّعْمَلُ ٱلْخَبَٰٓئِثَ ۗ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَوْمَ سَوْءٍۢ فَٰسِقِينَ
Türkçe Okunuşu: velûtan âteynâhu hukmev ve`ilmev venecceynâhu mine-lkaryeti-lletî kânet ta`melu-lḫabâiŝ. innehum kânû kavme sev'in fâsikîn.
Türkçe Meali: Lut'a da hüküm ve ilim verdik; onu, çirkin işler işleyen kasabadan kurtardık. Doğrusu onlar yoldan çıkmış kötü bir milletti.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 75. Ayet
Arapça: وَأَدْخَلْنَٰهُ فِى رَحْمَتِنَآ ۖ إِنَّهُۥ مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: veedḫalnâhu fî rahmetinâ. innehû mine-ssâlihîn.
Türkçe Meali: Lut'u rahmetimizin içine aldık; doğrusu o iyilerdendi.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 76. Ayet
Arapça: وَنُوحًا إِذْ نَادَىٰ مِن قَبْلُ فَٱسْتَجَبْنَا لَهُۥ فَنَجَّيْنَٰهُ وَأَهْلَهُۥ مِنَ ٱلْكَرْبِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: venûhan iẕ nâdâ min kablu festecebnâ lehû fenecceynâhu veehlehû mine-lkerbi-l`ażîm.
Türkçe Meali: Nuh da daha önceleri Bize yalvarmıştı, onun duasını kabul edip, kendisini ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtardık.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 77. Ayet
Arapça: وَنَصَرْنَٰهُ مِنَ ٱلْقَوْمِ ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَآ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَوْمَ سَوْءٍۢ فَأَغْرَقْنَٰهُمْ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: venesarnâhu mine-lkavmi-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ. innehum kânû kavme sev'in feağraknâhum ecme`în.
Türkçe Meali: Ayetlerimizi yalanlayan millete karşı ona yardım ettik. Doğrusu onlar fena bir milletti, hepsini suda boğduk.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 78. Ayet
Arapça: وَدَاوُۥدَ وَسُلَيْمَٰنَ إِذْ يَحْكُمَانِ فِى ٱلْحَرْثِ إِذْ نَفَشَتْ فِيهِ غَنَمُ ٱلْقَوْمِ وَكُنَّا لِحُكْمِهِمْ شَٰهِدِينَ
Türkçe Okunuşu: vedâvûde vesuleymâne iẕ yahkumâni fi-lharŝi iẕ nefeşet fîhi ğanemu-lkavm. vekunnâ lihukmihim şâhidîn.
Türkçe Meali: Davud ve Süleyman da milletin koyunlarının yayıldığı bir ekin hakkında hüküm veriyorlarken, Biz onların hükmüne şahiddik.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 79. Ayet
Arapça: فَفَهَّمْنَٰهَا سُلَيْمَٰنَ ۚ وَكُلًّا ءَاتَيْنَا حُكْمًۭا وَعِلْمًۭا ۚ وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُۥدَ ٱلْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَٱلطَّيْرَ ۚ وَكُنَّا فَٰعِلِينَ
Türkçe Okunuşu: fefehhemnâhâ suleymân. vekullen âteynâ hukmev ve`ilmâ. veseḫḫarnâ me`a dâvûde-lcibâle yusebbihne vettayr. vekunnâ fâ`ilîn.
Türkçe Meali: Süleyman'a bu meselenin hükmünü bildirmiştik; her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları Biz yapmıştık.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 80. Ayet
Arapça: وَعَلَّمْنَٰهُ صَنْعَةَ لَبُوسٍۢ لَّكُمْ لِتُحْصِنَكُم مِّنۢ بَأْسِكُمْ ۖ فَهَلْ أَنتُمْ شَٰكِرُونَ
Türkçe Okunuşu: ve`allemnâhu san`ate lebûsil lekum lituhsinekum mim be'sikum. fehel entum şâkirûn.
Türkçe Meali: Ona, sizi savaşta korumak için zırh yapma sanatını öğrettik, artık şükreder misiniz?
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 81. Ayet
Arapça: وَلِسُلَيْمَٰنَ ٱلرِّيحَ عَاصِفَةًۭ تَجْرِى بِأَمْرِهِۦٓ إِلَى ٱلْأَرْضِ ٱلَّتِى بَٰرَكْنَا فِيهَا ۚ وَكُنَّا بِكُلِّ شَىْءٍ عَٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: velisuleymâne-rrîha `âsifeten tecrî biemrih ile-l'ardi-lletî bâraknâ fîhâ. vekunnâ bikulli şey'in `âlimîn.
Türkçe Meali: Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman'ın emriyle yürüyen şiddetli rüzgarı, onun buyruğuna verdik. Biz herşeyi biliyorduk.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 82. Ayet
Arapça: وَمِنَ ٱلشَّيَٰطِينِ مَن يَغُوصُونَ لَهُۥ وَيَعْمَلُونَ عَمَلًۭا دُونَ ذَٰلِكَ ۖ وَكُنَّا لَهُمْ حَٰفِظِينَ
Türkçe Okunuşu: vemine-şşeyâtîni mey yeğûsûne lehû veya`melûne `amelen dûne ẕâlik. vekunnâ lehum hâfiżîn.
Türkçe Meali: Dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de gören şeytanlardan da onun buyruğu altına verdik. Onların hepsini gözetiyorduk.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 83. Ayet
Arapça: ۞ وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُۥٓ أَنِّى مَسَّنِىَ ٱلضُّرُّ وَأَنتَ أَرْحَمُ ٱلرَّٰحِمِينَ
Türkçe Okunuşu: veeyyûbe iẕ nâdâ rabbehû ennî messeniye-ddurru veente erhamu-rrâhimîn.
Türkçe Meali: Eyyub da: "Başıma bir bela geldi, (Sana sığındım), Sen merhametlilerin merhametlisisin" diye Rabbine nida etmişti.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 84. Ayet
Arapça: فَٱسْتَجَبْنَا لَهُۥ فَكَشَفْنَا مَا بِهِۦ مِن ضُرٍّۢ ۖ وَءَاتَيْنَٰهُ أَهْلَهُۥ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةًۭ مِّنْ عِندِنَا وَذِكْرَىٰ لِلْعَٰبِدِينَ
Türkçe Okunuşu: festecebnâ lehû fekeşefnâ mâ bihî min durriv veâteynâhu ehlehû vemiŝlehum me`ahum rahmetem min `indinâ veẕikrâ lil`âbidîn.
Türkçe Meali: Biz de onun duasını kabul etmiş ve başına gelenleri kaldırmıştık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle bir mislini daha vermiştik.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 85. Ayet
Arapça: وَإِسْمَٰعِيلَ وَإِدْرِيسَ وَذَا ٱلْكِفْلِ ۖ كُلٌّۭ مِّنَ ٱلصَّٰبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veismâ`île veidrîse veẕe-lkifl. kullum mine-ssâbirîn.
Türkçe Meali: İsmail, İdris ve Zülkifl hakkında anlattığımızı da an; onların her biri sabredenlerdendi.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 86. Ayet
Arapça: وَأَدْخَلْنَٰهُمْ فِى رَحْمَتِنَآ ۖ إِنَّهُم مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: veedḫalnâhum fî rahmetinâ. innehum mine-ssâlihîn.
Türkçe Meali: Onları rahmetimizin içine aldık; doğrusu onlar iyilerdendi.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 87. Ayet
Arapça: وَذَا ٱلنُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَٰضِبًۭا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَىٰ فِى ٱلظُّلُمَٰتِ أَن لَّآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنتَ سُبْحَٰنَكَ إِنِّى كُنتُ مِنَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: veẕe-nnûni iẕ ẕehebe muğâdiben feżanne el len nakdira `aleyhi fenâdâ fi-żżulumâti el lâ ilâhe illâ ente subhânek. innî kuntu mine-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Zünnun (Balık Sahibi; Yunus) hakkında söylediğimizi de an. O, öfkelenerek giderken, kendisini sıkıntıya sokmayacağımızı sanmıştı; fakat sonunda karanlıklar içinde: "Senden başka tanrı yoktur, Sen münezzehsin, doğrusu ben haksızlık edenlerdenim" diye seslenmişti.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 88. Ayet
Arapça: فَٱسْتَجَبْنَا لَهُۥ وَنَجَّيْنَٰهُ مِنَ ٱلْغَمِّ ۚ وَكَذَٰلِكَ نُۨجِى ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: festecebnâ lehû venecceynâhu mine-lğamm. vekeẕâlike nunci-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Biz de ona cevap verip, onu üzüntüden kurtarmıştık. inananları böyle kurtarırız.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 89. Ayet
Arapça: وَزَكَرِيَّآ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُۥ رَبِّ لَا تَذَرْنِى فَرْدًۭا وَأَنتَ خَيْرُ ٱلْوَٰرِثِينَ
Türkçe Okunuşu: vezekeriyyâ iẕ nâdâ rabbehû rabbi lâ teẕernî ferdev veente ḫayru-lvâriŝîn.
Türkçe Meali: Zekeriya da: "Rabbim! Beni tek Başıma bırakma, Sen varislerin en hayırlısısın" diye nida etmişti.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 90. Ayet
Arapça: فَٱسْتَجَبْنَا لَهُۥ وَوَهَبْنَا لَهُۥ يَحْيَىٰ وَأَصْلَحْنَا لَهُۥ زَوْجَهُۥٓ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ يُسَٰرِعُونَ فِى ٱلْخَيْرَٰتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَبًۭا وَرَهَبًۭا ۖ وَكَانُوا۟ لَنَا خَٰشِعِينَ
Türkçe Okunuşu: festecebnâ leh. vevehebnâ lehû yahyâ veaslahnâ lehû zevceh. innehum kânû yusâri`ûne fi-lḫayrâti veyed`ûnenâ rağabev verahebâ. vekânû lenâ ḫâşi`în.
Türkçe Meali: Biz de ona icabet ederek, Yahya'yı bahşetmiş, eşini de doğum yapacak hale getirmiştik. Doğrusu onlar iyi işlerde yarışıyorlar, korkarak ve umarak Bize yalvarıyorlardı. Bize karşı gönülden saygı duyuyorlardı.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 91. Ayet
Arapça: وَٱلَّتِىٓ أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهَا مِن رُّوحِنَا وَجَعَلْنَٰهَا وَٱبْنَهَآ ءَايَةًۭ لِّلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: velletî ahsanet fercehâ fenefaḫnâ fîhâ mir rûhinâ vece`alnâhâ vebnehâ âyetel lil`âlemîn.
Türkçe Meali: Mahrem yerini koruyan Meryem'e ruhumuzdan üflemiş, onu ve oğlunu, alemler için bir mucize kılmıştık.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 92. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰذِهِۦٓ أُمَّتُكُمْ أُمَّةًۭ وَٰحِدَةًۭ وَأَنَا۠ رَبُّكُمْ فَٱعْبُدُونِ
Türkçe Okunuşu: inne hâẕihî ummetukum ummetev vâhideh. veenâ rabbukum fa`budûn.
Türkçe Meali: Doğrusu tevhid dini olan Müslümanlık, bir tek din olarak sizin dininizdir ve Ben de Rabbinizim, artık Bana kulluk edin.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 93. Ayet
Arapça: وَتَقَطَّعُوٓا۟ أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ ۖ كُلٌّ إِلَيْنَا رَٰجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: vetekatta`û emrahum beynehum. kullun ileynâ râci`ûn.
Türkçe Meali: Ama insanlar, din konusunda aralarında bölüklere ayrıldılar, hepsi Bize döneceklerdir.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 94. Ayet
Arapça: فَمَن يَعْمَلْ مِنَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌۭ فَلَا كُفْرَانَ لِسَعْيِهِۦ وَإِنَّا لَهُۥ كَٰتِبُونَ
Türkçe Okunuşu: femey ya`mel mine-ssâlihâti vehuve mu'minun felâ kufrâne lisa`yih. veinnâ lehû kâtibûn.
Türkçe Meali: İnanmış olarak yararlı iş işleyenin ameli inkar edilmeyecektir. Biz onu yazmaktayız.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 95. Ayet
Arapça: وَحَرَٰمٌ عَلَىٰ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَٰهَآ أَنَّهُمْ لَا يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: veharâmun `alâ karyetin ehleknâhâ ennehum lâ yerci`ûn.
Türkçe Meali: Yok ettiğimiz kasaba halkının ahirette ceza görmek üzere Bize dönmemesi imkansızdır.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 96. Ayet
Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَا فُتِحَتْ يَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَهُم مِّن كُلِّ حَدَبٍۢ يَنسِلُونَ
Türkçe Okunuşu: hattâ iẕâ futihat ye'cûcu veme'cûcu vehum min kulli hadebiy yensilûn.
Türkçe Meali: Yecüc ve Mecüc'ün seddi yıkıldığı zaman her dere ve tepeden boşanırlar.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 97. Ayet
Arapça: وَٱقْتَرَبَ ٱلْوَعْدُ ٱلْحَقُّ فَإِذَا هِىَ شَٰخِصَةٌ أَبْصَٰرُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ يَٰوَيْلَنَا قَدْ كُنَّا فِى غَفْلَةٍۢ مِّنْ هَٰذَا بَلْ كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vakterabe-lva`du-lhakku feiẕâ hiye şâḫisatun ebsâru-lleẕîne keferû. yâ veylenâ kad kunnâ fî ğafletim min hâẕâ bel kunnâ żâlimîn.
Türkçe Meali: Gerçek vaad yaklaştığında, inkar edenlerin gözleri beleriverir: "Vah bize! Bundan önce gaflet içindeydik, hem de zalimdik" derler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 98. Ayet
Arapça: إِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ حَصَبُ جَهَنَّمَ أَنتُمْ لَهَا وَٰرِدُونَ
Türkçe Okunuşu: innekum vemâ ta`budûne min dûni-llâhi hasabu cehennem. entum lehâ vâridûn.
Türkçe Meali: Siz ve Allah'tan başka taptıklarınız, cehennemin yakıtısınız; oraya gireceksiniz.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 99. Ayet
Arapça: لَوْ كَانَ هَٰٓؤُلَآءِ ءَالِهَةًۭ مَّا وَرَدُوهَا ۖ وَكُلٌّۭ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: lev kâne hâulâi âlihetem mâ veradûhâ. vekullun fîhâ ḫâlidûn.
Türkçe Meali: Eğer bunlar tanrı olsaydı cehenneme girmezlerdi; hepsi orada temelli kalacaktır.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 100. Ayet
Arapça: لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌۭ وَهُمْ فِيهَا لَا يَسْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: lehum fîhâ zefîruv vehum fîhâ lâ yesme`ûn.
Türkçe Meali: Orada onlara ah etmek vardır; birşey de işitemezler.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 101. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ سَبَقَتْ لَهُم مِّنَّا ٱلْحُسْنَىٰٓ أُو۟لَٰٓئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne sebekat lehum minne-lhusnâ ulâike `anhâ mub`adûn.
Türkçe Meali: Yaptıklarına karşılık katımızdan kendileri için iyi şeyler yazılmış olanlar, işte onlar cehennemden uzak tutulanlardır.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 102. Ayet
Arapça: لَا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا ۖ وَهُمْ فِى مَا ٱشْتَهَتْ أَنفُسُهُمْ خَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ yesme`ûne hasîsehâ. vehum fî me-ştehet enfusuhum ḫâlidûn.
Türkçe Meali: Cehennemin uğultusunu duymazlar. Canlarının istediği şeyler içinde temelli kalırlar.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 103. Ayet
Arapça: لَا يَحْزُنُهُمُ ٱلْفَزَعُ ٱلْأَكْبَرُ وَتَتَلَقَّىٰهُمُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ هَٰذَا يَوْمُكُمُ ٱلَّذِى كُنتُمْ تُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ yahzunuhumu-lfeza`u-l'ekberu vetetelekkâhumu-lmelâikeh. hâẕâ yevmukumu-lleẕî kuntum tû`adûn.
Türkçe Meali: En büyük korku bile onları üzmez; kendilerini melekler: "Size söz verilen gün işte bugündür" diye karşılarlar.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 104. Ayet
Arapça: يَوْمَ نَطْوِى ٱلسَّمَآءَ كَطَىِّ ٱلسِّجِلِّ لِلْكُتُبِ ۚ كَمَا بَدَأْنَآ أَوَّلَ خَلْقٍۢ نُّعِيدُهُۥ ۚ وَعْدًا عَلَيْنَآ ۚ إِنَّا كُنَّا فَٰعِلِينَ
Türkçe Okunuşu: yevme natvi-ssemâe ketayyi-ssicilli lilkutub. kemâ bede'nâ evvele ḫalkin nu`îduh. va`den `aleynâ. innâ kunnâ fâ`ilîn.
Türkçe Meali: Göğü, kitap dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu Biz yaparız.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 105. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِى ٱلزَّبُورِ مِنۢ بَعْدِ ٱلذِّكْرِ أَنَّ ٱلْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِىَ ٱلصَّٰلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad ketebnâ fi-zzebûri mim ba`di-ẕẕikri enne-l'arda yeriŝuhâ `ibâdiye-ssâlihûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yeryüzüne ancak iyi kullarımın mirasçı olduğunu yazmıştık.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 106. Ayet
Arapça: إِنَّ فِى هَٰذَا لَبَلَٰغًۭا لِّقَوْمٍ عَٰبِدِينَ
Türkçe Okunuşu: inne fî hâẕâ lebelâğal likavmin `âbidîn.
Türkçe Meali: Doğrusu bu Kuran'da, kulluk eden kimselere bildiri vardır.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 107. Ayet
Arapça: وَمَآ أَرْسَلْنَٰكَ إِلَّا رَحْمَةًۭ لِّلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ erselnâke illâ rahmetel lil`âlemîn.
Türkçe Meali: Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 108. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّمَا يُوحَىٰٓ إِلَىَّ أَنَّمَآ إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌۭ وَٰحِدٌۭ ۖ فَهَلْ أَنتُم مُّسْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: kul innemâ yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhuv vâhid. fehel entum muslimûn.
Türkçe Meali: De ki: "Doğrusu tanrınızın tek bir Tanrı olduğu bana şüphesiz vahyolundu. Artık müslüman olacak mısınız?"
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 109. Ayet
Arapça: فَإِن تَوَلَّوْا۟ فَقُلْ ءَاذَنتُكُمْ عَلَىٰ سَوَآءٍۢ ۖ وَإِنْ أَدْرِىٓ أَقَرِيبٌ أَم بَعِيدٌۭ مَّا تُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: fein tevellev fekul ehentukum `alâ sevâ'. vein edrî ekarîbun em be`îdum mâ tû`adûn.
Türkçe Meali: Eğer yüz çevirirlerse, de ki: "Size düpedüz açıkladım; tehdit olunduğunuz şeyin yakın mı uzak mı olduğunu bilmem."
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 110. Ayet
Arapça: إِنَّهُۥ يَعْلَمُ ٱلْجَهْرَ مِنَ ٱلْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ
Türkçe Okunuşu: innehû ya`lemu-lcehra mine-lkavli veya`lemu mâ tektumûn.
Türkçe Meali: "Doğrusu O, açığa vurulan sözü de bilir, gizlediklerinizi de bilir."
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 111. Ayet
Arapça: وَإِنْ أَدْرِى لَعَلَّهُۥ فِتْنَةٌۭ لَّكُمْ وَمَتَٰعٌ إِلَىٰ حِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: vein edrî le`allehû fitnetul lekum vemetâ`un ilâ hîn.
Türkçe Meali: "Bilmem; belki bu gecikme sizi denemek ve bir süreye kadar geçindirmek içindir."
سُورَةُ الأَنبِيَاءِ - Enbiyâ Suresi - 112. Ayet
Arapça: قَٰلَ رَبِّ ٱحْكُم بِٱلْحَقِّ ۗ وَرَبُّنَا ٱلرَّحْمَٰنُ ٱلْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi-hkum bilhakk. verabbune-rrahmânu-lmuste`ânu `alâ mâ tesifûn.
Türkçe Meali: Peygamber: "Rabbim! Aramızda gerçekle hükmet, anlattıklarınıza karşı ancak Rahman olan Rabbimizden yardım istenir" dedi.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُوا۟ رَبَّكُمْ ۚ إِنَّ زَلْزَلَةَ ٱلسَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnâsu-ttekû rabbekum. inne zelzelete-ssâ`ati şey'un `ażîm.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Rabbinizden sakının; doğrusu kıyamet gününün sarsıntısı büyük şeydir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 2. Ayet
Arapça: يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّآ أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى ٱلنَّاسَ سُكَٰرَىٰ وَمَا هُم بِسُكَٰرَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ ٱللَّهِ شَدِيدٌۭ
Türkçe Okunuşu: yevme teravnehâ teẕhelu kullu murdi`atin `ammâ erda`at vetede`u kullu ẕâti hamlin hamlehâ vetera-nnâse sukârâ vemâ hum bisukârâ velâkinne `aẕâbe-llâhi şedîd.
Türkçe Meali: Kıyameti gören her emzikli kadın emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş gibi görürsün oysa sarhoş değildirler, fakat bu sadece Allah'ın azabının çetin olmasındandır.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يُجَٰدِلُ فِى ٱللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۢ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَٰنٍۢ مَّرِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemine-nnâsi mey yucâdilu fi-llâhi biğayri `ilmiv veyettebi`u kulle şeytânim merîd.
Türkçe Meali: Allah hakkında bilmeden taşıyan ve her azılı şeytana uyan insanlar vardır.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 4. Ayet
Arapça: كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُۥ مَن تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُۥ يُضِلُّهُۥ وَيَهْدِيهِ إِلَىٰ عَذَابِ ٱلسَّعِيرِ
Türkçe Okunuşu: kutibe `aleyhi ennehû men tevellâhu feennehû yudilluhû veyehdîhi ilâ `aẕâbi-sse`îr.
Türkçe Meali: Onun hakkında şöyle yazılmıştır: O kendisini dost edinen kimseyi saptırır ve alevli azaba götürür.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 5. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِن كُنتُمْ فِى رَيْبٍۢ مِّنَ ٱلْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَٰكُم مِّن تُرَابٍۢ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍۢ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍۢ ثُمَّ مِن مُّضْغَةٍۢ مُّخَلَّقَةٍۢ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍۢ لِّنُبَيِّنَ لَكُمْ ۚ وَنُقِرُّ فِى ٱلْأَرْحَامِ مَا نَشَآءُ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّۭى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًۭا ثُمَّ لِتَبْلُغُوٓا۟ أَشُدَّكُمْ ۖ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّىٰ وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَىٰٓ أَرْذَلِ ٱلْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنۢ بَعْدِ عِلْمٍۢ شَيْـًۭٔا ۚ وَتَرَى ٱلْأَرْضَ هَامِدَةًۭ فَإِذَآ أَنزَلْنَا عَلَيْهَا ٱلْمَآءَ ٱهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنۢبَتَتْ مِن كُلِّ زَوْجٍۭ بَهِيجٍۢ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnâsu in kuntum fî raybim mine-lba`ŝi feinnâ ḫalaknâkum min turâbin ŝumme min nutfetin ŝumme min `alekatin ŝumme mim mudğatim muḫallekativ veğayri muḫallekatil linubeyyine lekum. venukirru fi-l'erhâmi mâ neşâu ilâ ecelim musemmen ŝumme nuḫricukum tiflen ŝumme litebluğû eşuddekum. veminkum mey yuteveffâ veminkum mey yuraddu ilâ erẕeli-l`umuri likeylâ ya`leme mim ba`di `ilmin şey'â. vetera-l'arda hâmideten feiẕâ enzelnâ `aleyhe-lmâe-htezzet verabet veembetet min kulli zevcim behîc.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Öldükten sonra tekrar dirilmekten şüphede iseniz bilin ki, ne olduğunuzu size açıklamak için, Biz sizi topraktan sonra nutfeden, sonra pıhtılaşmış kandan, sonra da yapısı belli belirsiz bir çiğnem etten yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız; sonra sizi çocuk olarak çıkartırız, böylece yetişip erginlik çağına varırsınız. Kiminiz öldürülür, kiminiz de ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki, bilirken birşey bilmez olur. Yeryüzünü görürsün ki kupkurudur; fakat Biz ona su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır, her güzel bitkiden çift çift yetiştirir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 6. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْحَقُّ وَأَنَّهُۥ يُحْىِ ٱلْمَوْتَىٰ وَأَنَّهُۥ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike bienne-llâhe huve-lhakku veennehû yuhyi-lmevtâ veennehû `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Bunlar, yalnız Allah'ın gerçek olduğunu, ölüleri dirilttiğini, gücünün herşeye yettiğini, şüphe götürmeyen kıyamet saatinin geleceğini, Allah'ın kabirlerde olanı dirilteceğini gösterir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَأَنَّ ٱلسَّاعَةَ ءَاتِيَةٌۭ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ ٱللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِى ٱلْقُبُورِ
Türkçe Okunuşu: veenne-ssâ`ate âtiyetul lâ raybe fîhâ veenne-llâhe yeb`aŝu men fi-lkubûr.
Türkçe Meali: Bunlar, yalnız Allah'ın gerçek olduğunu, ölüleri dirilttiğini, gücünün herşeye yettiğini, şüphe götürmeyen kıyamet saatinin geleceğini, Allah'ın kabirlerde olanı dirilteceğini gösterir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يُجَٰدِلُ فِى ٱللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۢ وَلَا هُدًۭى وَلَا كِتَٰبٍۢ مُّنِيرٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemine-nnâsi mey yucâdilu fi-llâhi biğayri `ilmiv velâ hudev velâ kitâbim munîr.
Türkçe Meali: Bilmeden, doğruya götüren bir rehberi olmadan, aydınlatıcı bir kitabı da bulunmadan Allah yolundan saptırmak için büyüklük taslayarak Allah hakkında tartışan insan vardır. Dünyada rezillik onadır; ona kıyamet günü yakıcı azabı tattırırız.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 9. Ayet
Arapça: ثَانِىَ عِطْفِهِۦ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ ۖ لَهُۥ فِى ٱلدُّنْيَا خِزْىٌۭ ۖ وَنُذِيقُهُۥ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ عَذَابَ ٱلْحَرِيقِ
Türkçe Okunuşu: ŝâniye `itfihî liyudille `an sebîli-llâh. lehû fi-ddunyâ ḫizyuv venuẕîkuhû yevme-lkiyâmeti `aẕâbe-lharîk.
Türkçe Meali: Bilmeden, doğruya götüren bir rehberi olmadan, aydınlatıcı bir kitabı da bulunmadan Allah yolundan saptırmak için büyüklük taslayarak Allah hakkında tartışan insan vardır. Dünyada rezillik onadır; ona kıyamet günü yakıcı azabı tattırırız.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 10. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّٰمٍۢ لِّلْعَبِيدِ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike bimâ kaddemet yedâke veenne-llâhe leyse biżallâmil lil`abîd.
Türkçe Meali: Ona: "Bunlar senin yaptıklarından ötürüdür" denir, yoksa Allah, kullarına karşı hiç de zalim değildir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَعْبُدُ ٱللَّهَ عَلَىٰ حَرْفٍۢ ۖ فَإِنْ أَصَابَهُۥ خَيْرٌ ٱطْمَأَنَّ بِهِۦ ۖ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ ٱنقَلَبَ عَلَىٰ وَجْهِهِۦ خَسِرَ ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْخُسْرَانُ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: vemine-nnâsi mey ya`budu-llâhe `alâ harf. fein esâbehû ḫayrun-tmeenne bih. vein esâbethu fitnetun-nkalebe `alâ vechih. ḫasira-ddunyâ vel'âḫirah. ẕâlike huve-lḫusrânu-lmubîn.
Türkçe Meali: İnsanlar içinde Allah'a, bir yar kenarındaymış gibi kulluk eden vardır. Ona bir iyilik gelirse yatışır, başına bir bela gelirse yüz üstü döner. Dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte apaçık kayıp budur.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 12. Ayet
Arapça: يَدْعُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُۥ وَمَا لَا يَنفَعُهُۥ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلضَّلَٰلُ ٱلْبَعِيدُ
Türkçe Okunuşu: yed`û min dûni-llâhi mâ lâ yedurruhû vemâ lâ yenfe`uh. ẕâlike huve-ddalâlu-lbe`îd.
Türkçe Meali: Allah'ı bırakıp, kendisine fayda da zarar da veremeyen şeylere yalvarır. İşte derin sapıklık budur.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 13. Ayet
Arapça: يَدْعُوا۟ لَمَن ضَرُّهُۥٓ أَقْرَبُ مِن نَّفْعِهِۦ ۚ لَبِئْسَ ٱلْمَوْلَىٰ وَلَبِئْسَ ٱلْعَشِيرُ
Türkçe Okunuşu: yed`û lemen darruhû akrabu min nef`ih. lebi'se-lmevlâ velebi'se-l`aşîr.
Türkçe Meali: Kendisine zararı faydasından daha yakın olana yalvarır. Yalvardığı şey ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır!
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 14. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ يُدْخِلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe yudḫilu-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâr. inne-llâhe yef`alu mâ yurîd.
Türkçe Meali: Doğrusu Allah, inananları ve yararlı işler işleyenleri, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Allah, şüphesiz, istediğini yapar.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 15. Ayet
Arapça: مَن كَانَ يَظُنُّ أَن لَّن يَنصُرَهُ ٱللَّهُ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى ٱلسَّمَآءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُۥ مَا يَغِيظُ
Türkçe Okunuşu: men kâne yeżunnu el ley yensurahu-llâhu fi-ddunyâ vel'âḫirati felyemdud bisebebin ile-ssemâi ŝumme liyakta` felyenżur hel yuẕhibenne keyduhû mâ yeğîż.
Türkçe Meali: Allah'ın peygamber'e dünyada ve ahirette yardım etmeyeceğini sanan kimse, yukarı bağladığı bir ipe kendini asıp, boğsun; bir düşünsün bakalım, bu hilesi kendisini öfkelendiren şeye engel olabilir mi?
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ أَنزَلْنَٰهُ ءَايَٰتٍۭ بَيِّنَٰتٍۢ وَأَنَّ ٱللَّهَ يَهْدِى مَن يُرِيدُ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike enzelnâhu âyâtim beyyinâtiv veenne-llâhe yehdî mey yurîd.
Türkçe Meali: İşte böylece Kuran'ı apaçık ayetler olarak indirdik. Allah, şüphesiz, dilediğini doğru yola eriştirir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 17. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَٱلَّذِينَ هَادُوا۟ وَٱلصَّٰبِـِٔينَ وَٱلنَّصَٰرَىٰ وَٱلْمَجُوسَ وَٱلَّذِينَ أَشْرَكُوٓا۟ إِنَّ ٱللَّهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ شَهِيدٌ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne âmenû velleẕîne hâdû vessâbi'îne vennesârâ velmecûse velleẕîne eşrakû. inne-llâhe yefsilu beynehum yevme-lkiyâmeh. inne-llâhe `alâ kulli şey'in şehîd.
Türkçe Meali: Doğrusu, inananlar ve yahudiler, sabiiler, hıristiyanlar, mecusiler, ortak koşanlar arasında, kıyamet günü Allah kesin hüküm verecektir. Doğrusu Allah herşeye şahiddir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 18. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يَسْجُدُ لَهُۥ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِى ٱلْأَرْضِ وَٱلشَّمْسُ وَٱلْقَمَرُ وَٱلنُّجُومُ وَٱلْجِبَالُ وَٱلشَّجَرُ وَٱلدَّوَآبُّ وَكَثِيرٌۭ مِّنَ ٱلنَّاسِ ۖ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ ٱلْعَذَابُ ۗ وَمَن يُهِنِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن مُّكْرِمٍ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَآءُ ۩
Türkçe Okunuşu: elem tera enne-llâhe yescudu lehû men fi-ssemâvâti vemen fi-l'ardi veşşemsu velkameru vennucûmu velcibâlu veşşeceru veddevâbbu vekeŝîrum mine-nnâs. vekeŝîrun hakka `aleyhi-l`aẕâb. vemey yuhini-llâhu femâ lehû mim mukrim. inne-llâhe yef`alu mâ yeşâ'.
Türkçe Meali: Göklerde ve yerde olanların, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanların ve insanların birçoğunun Allah'a secde ettiklerini görmüyor musun? İnsanların birçoğu da azabı hak etmiştir. Allah'ın alçalttığı kimseyi yükseltebilecek yoktur. Doğrusu Allah ne dilerse yapar.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 19. Ayet
Arapça: ۞ هَٰذَانِ خَصْمَانِ ٱخْتَصَمُوا۟ فِى رَبِّهِمْ ۖ فَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌۭ مِّن نَّارٍۢ يُصَبُّ مِن فَوْقِ رُءُوسِهِمُ ٱلْحَمِيمُ
Türkçe Okunuşu: hâẕâni ḫasmâni-ḫtesamû fî rabbihim. felleẕîne keferû kutti`at lehum ŝiyâbum min nârin. yusabbu min fevki ruûsihimu-lhamîm.
Türkçe Meali: İşte Rableri hakkında tartışmaya giren iki taraf: O'nu inkar edenlere, ateşten elbiseler kesilmiştir, başlarına da kaynar su dökülür de bununla karınlarındakiler ve deriler eritilir. Demir topuzlar da onlar içindir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 20. Ayet
Arapça: يُصْهَرُ بِهِۦ مَا فِى بُطُونِهِمْ وَٱلْجُلُودُ
Türkçe Okunuşu: yusheru bihî mâ fî butûnihim velculûd.
Türkçe Meali: İşte Rableri hakkında tartışmaya giren iki taraf: O'nu inkar edenlere, ateşten elbiseler kesilmiştir, başlarına da kaynar su dökülür de bununla karınlarındakiler ve deriler eritilir. Demir topuzlar da onlar içindir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَلَهُم مَّقَٰمِعُ مِنْ حَدِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: velehum mekâmi`u min hadîd.
Türkçe Meali: İşte Rableri hakkında tartışmaya giren iki taraf: O'nu inkar edenlere, ateşten elbiseler kesilmiştir, başlarına da kaynar su dökülür de bununla karınlarındakiler ve deriler eritilir. Demir topuzlar da onlar içindir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 22. Ayet
Arapça: كُلَّمَآ أَرَادُوٓا۟ أَن يَخْرُجُوا۟ مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا۟ فِيهَا وَذُوقُوا۟ عَذَابَ ٱلْحَرِيقِ
Türkçe Okunuşu: kullemâ erâdû ey yaḫrucû minhâ min ğammin u`îdû fîhâ veẕûkû `aẕâbe-lharîk.
Türkçe Meali: Orada, uğradıkları gamdan ne zaman çıkmak isteseler her defasında oraya geri çevrilirler: "Yakıcı azabı tadın" denir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 23. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ يُدْخِلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍۢ وَلُؤْلُؤًۭا ۖ وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe yudḫilu-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâru yuhallevne fîhâ min esâvira min ẕehebiv velu'luâ. velibâsuhum fîhâ harîr.
Türkçe Meali: Doğrusu Allah, inanıp yararlı iş işleyenleri, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Orada altın bilezikler ve inciler takınırlar. Oradaki elbiseleri de ipektendir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَهُدُوٓا۟ إِلَى ٱلطَّيِّبِ مِنَ ٱلْقَوْلِ وَهُدُوٓا۟ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلْحَمِيدِ
Türkçe Okunuşu: vehudû ile-ttayyibi mine-lkavl. vehudû ilâ sirâti-lhamîd.
Türkçe Meali: Bu kimseler, sözün güzelini işitecek duruma ulaştırılmışlar, övülmeğe layık olan Allah'ın yoluna eriştirilmişlerdir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 25. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ وَٱلْمَسْجِدِ ٱلْحَرَامِ ٱلَّذِى جَعَلْنَٰهُ لِلنَّاسِ سَوَآءً ٱلْعَٰكِفُ فِيهِ وَٱلْبَادِ ۚ وَمَن يُرِدْ فِيهِ بِإِلْحَادٍۭ بِظُلْمٍۢ نُّذِقْهُ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne keferû veyesuddûne `an sebîli-llâhi velmescidi-lharâmi-lleẕî ce`alnâhu linnâsi sevâeni-l`âkifu fîhi velbâd. vemey yurid fîhi biilhâdim biżulmin nuẕikhu min `aẕâbin elîm.
Türkçe Meali: Doğrusu inkar edenleri, Allah'ın yolundan, yerli ve yolcu bütün insanlar için eşit kılınan Mescidi Haram'dan alıkoyanları ve orada zulm ile yanlış yola saptırmak isteyeni, can yakıcı bir azaba uğratırız.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَٰهِيمَ مَكَانَ ٱلْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِى شَيْـًۭٔا وَطَهِّرْ بَيْتِىَ لِلطَّآئِفِينَ وَٱلْقَآئِمِينَ وَٱلرُّكَّعِ ٱلسُّجُودِ
Türkçe Okunuşu: veiẕ bevve'nâ liibrâhîme mekâne-lbeyti el lâ tuşrik bî şey'ev vetahhir beytiye littâifîne velkâimîne verrukke`i-ssucûd.
Türkçe Meali: "Bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada kıyama duranlar, rüku edenler ve secdeye varanlar için Evimi temiz tut" diye İbrahim'i Kabe'nin yerine yerleştirmiştik.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَأَذِّن فِى ٱلنَّاسِ بِٱلْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًۭا وَعَلَىٰ كُلِّ ضَامِرٍۢ يَأْتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍۢ
Türkçe Okunuşu: veeẕẕin fi-nnâsi bilhacci ye'tûke ricâlev ve`alâ kulli dâmiriy ye'tîne min kulli feccin `amîk.
Türkçe Meali: İnsanları hacca çağır; yürüyerek veya binekler üstünde uzak yollardan sana gelsinler.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 28. Ayet
Arapça: لِّيَشْهَدُوا۟ مَنَٰفِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا۟ ٱسْمَ ٱللَّهِ فِىٓ أَيَّامٍۢ مَّعْلُومَٰتٍ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّنۢ بَهِيمَةِ ٱلْأَنْعَٰمِ ۖ فَكُلُوا۟ مِنْهَا وَأَطْعِمُوا۟ ٱلْبَآئِسَ ٱلْفَقِيرَ
Türkçe Okunuşu: liyeşhedû menâfi`a lehum veyeẕkuru-sme-llâhi fî eyyâmim ma`lûmâtin `alâ mâ razekahum mim behîmeti-l'en`âm. fekulû minhâ veat`imu-lbâise-lfekîr.
Türkçe Meali: Taki kendi menfaatlerine şahid olsunlar; Allah'ın onlara rızık olarak verdiği hayvanları belli günlerde kurban ederken O'nun adını ansınlar. Siz de bunlardan yiyin, çaresiz kalmış yoksulu da doyurun.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 29. Ayet
Arapça: ثُمَّ لْيَقْضُوا۟ تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا۟ نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا۟ بِٱلْبَيْتِ ٱلْعَتِيقِ
Türkçe Okunuşu: ŝumme liyakdû tefeŝehum velyûfû nuẕûrahum velyettavvefû bilbeyti-l`atîk.
Türkçe Meali: Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarını yerine getirsinler. Kabe'yi tavaf etsinler.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 30. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ حُرُمَٰتِ ٱللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌۭ لَّهُۥ عِندَ رَبِّهِۦ ۗ وَأُحِلَّتْ لَكُمُ ٱلْأَنْعَٰمُ إِلَّا مَا يُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ ۖ فَٱجْتَنِبُوا۟ ٱلرِّجْسَ مِنَ ٱلْأَوْثَٰنِ وَٱجْتَنِبُوا۟ قَوْلَ ٱلزُّورِ
Türkçe Okunuşu: ẕâlik. vemey yu`ażżim hurumâti-llâhi fehuve ḫayrul lehû `inde rabbih. veuhillet lekumu-l'en`âmu illâ mâ yutlâ `aleykum fectenibu-rricse mine-l'evŝâni vectenibû kavle-zzûr.
Türkçe Meali: İşte böyle. Kim Allah'ın yasaklarına saygı gösterirse, bu Rabbinin katında kendi iyiliğinedir. (Haram olduğu) size okunanlar dışında kalan hayvanlar, size helal kılındı. O halde pis putlardan sakının; yalan sözden kaçının.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 31. Ayet
Arapça: حُنَفَآءَ لِلَّهِ غَيْرَ مُشْرِكِينَ بِهِۦ ۚ وَمَن يُشْرِكْ بِٱللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ ٱلسَّمَآءِ فَتَخْطَفُهُ ٱلطَّيْرُ أَوْ تَهْوِى بِهِ ٱلرِّيحُ فِى مَكَانٍۢ سَحِيقٍۢ
Türkçe Okunuşu: hunefâe lillâhi ğayra muşrikîne bih. vemey yuşrik billâhi fekeennemâ ḫarra mine-ssemâi fetaḫtafuhu-ttayru ev tehvî bihi-rrîhu fî mekânin sehîk.
Türkçe Meali: Allah'a ortak koşmaksızın O'na yönelerek pis putlardan kaçının, yalan sözden çekinin. Allah'a ortak koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın bir uçuruma attığı şeye benzer.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 32. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ شَعَٰٓئِرَ ٱللَّهِ فَإِنَّهَا مِن تَقْوَى ٱلْقُلُوبِ
Türkçe Okunuşu: ẕâlik. vemey yu`ażżim şe`âira-llâhi feinnehâ min takve-lkulûb.
Türkçe Meali: Bu böyledir; kişinin Allah'ın nişanelerine hürmet göstermesi, kalblerin Allah'a karşı gelmekten sakınmasındandır.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 33. Ayet
Arapça: لَكُمْ فِيهَا مَنَٰفِعُ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّۭى ثُمَّ مَحِلُّهَآ إِلَى ٱلْبَيْتِ ٱلْعَتِيقِ
Türkçe Okunuşu: lekum fîhâ menâfi`u ilâ ecelim musemmen ŝumme mehilluhâ ile-lbeyti-l`atîk.
Türkçe Meali: Bu nişanelerde sizin için belli bir süreye kadar faydalar vardır. Sonra bunlar Beyti Atik'de, Kabe'de son bulurlar.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَلِكُلِّ أُمَّةٍۢ جَعَلْنَا مَنسَكًۭا لِّيَذْكُرُوا۟ ٱسْمَ ٱللَّهِ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّنۢ بَهِيمَةِ ٱلْأَنْعَٰمِ ۗ فَإِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌۭ وَٰحِدٌۭ فَلَهُۥٓ أَسْلِمُوا۟ ۗ وَبَشِّرِ ٱلْمُخْبِتِينَ
Türkçe Okunuşu: velikulli ummetin ce`alnâ mensekel liyeẕkuru-sme-llâhi `alâ mâ razekahum mim behîmeti-l'en`âm. feilâhukum ilâhuv vâhidun felehû eslimû. vebeşşiri-lmuḫbitîn.
Türkçe Meali: Her ümmet için, Allah'ın kendilerine rızk olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerlerine O'nun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık. Sizin Tanrınız tek bir Tanrı'dır, O'na teslim olun. Allah anıldığı zaman kalbleri titreyen, başlarına gelene sabreden, namaz kılan, kendilerine verdiğimiz rızıktan sarfeden ve Allah'a gönül vermiş olan kimselere müjde et.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 35. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ ٱللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَٱلصَّٰبِرِينَ عَلَىٰ مَآ أَصَابَهُمْ وَٱلْمُقِيمِى ٱلصَّلَوٰةِ وَمِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ يُنفِقُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne iẕâ ẕukira-llâhu vecilet kulûbuhum vessâbirîne `alâ mâ esâbehum velmukîmi-ssalâti vemimmâ razaknâhum yunfikûn.
Türkçe Meali: Her ümmet için, Allah'ın kendilerine rızk olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerlerine O'nun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık. Sizin Tanrınız tek bir Tanrı'dır, O'na teslim olun. Allah anıldığı zaman kalbleri titreyen, başlarına gelene sabreden, namaz kılan, kendilerine verdiğimiz rızıktan sarfeden ve Allah'a gönül vermiş olan kimselere müjde et.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَٱلْبُدْنَ جَعَلْنَٰهَا لَكُم مِّن شَعَٰٓئِرِ ٱللَّهِ لَكُمْ فِيهَا خَيْرٌۭ ۖ فَٱذْكُرُوا۟ ٱسْمَ ٱللَّهِ عَلَيْهَا صَوَآفَّ ۖ فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا۟ مِنْهَا وَأَطْعِمُوا۟ ٱلْقَانِعَ وَٱلْمُعْتَرَّ ۚ كَذَٰلِكَ سَخَّرْنَٰهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: velbudne ce`alnâhâ lekum min şe`âiri-llâhi lekum fîhâ ḫayr. feẕkuru-sme-llâhi `aleyhâ savâff. feiẕâ vecebet cunûbuhâ fekulû minhâ veat`imu-lkâni`a velmu`terr. keẕâlike seḫḫarnâhâ lekum le`allekum teşkurûn.
Türkçe Meali: İşte kurbanlık deve ve sığırları Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yan üstü düşüp ölünce onlardan yiyin, isteyene de istemeyene de verin. Şükredersiniz diye onları böylece sizin buyruğunuza verdik.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 37. Ayet
Arapça: لَن يَنَالَ ٱللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَآؤُهَا وَلَٰكِن يَنَالُهُ ٱلتَّقْوَىٰ مِنكُمْ ۚ كَذَٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا۟ ٱللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَىٰكُمْ ۗ وَبَشِّرِ ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: ley yenâle-llâhe luhûmuhâ velâ dimâuhâ velâkiy yenâluhu-ttakvâ minkum. keẕâlike seḫḫarahâ lekum litukebbiru-llâhe `alâ mâ hedâkum. vebeşşiri-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Bu hayvanların ne etleri ve ne de kanları Allah'a ulaşacaktır. Allah'a ulaşacak olan ancak sizin O'nun için yaptığınız gösterişten uzak amel ve ibadettir. Size doğru yolu gösterdiğinden, Allah'ı yüceltmeniz için onları böylece sizin buyruğunuza vermiştir. İyilik yapanlara müjde et.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 38. Ayet
Arapça: ۞ إِنَّ ٱللَّهَ يُدَٰفِعُ عَنِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍۢ كَفُورٍ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe yudâfi`u `ani-lleẕîne âmenû. inne-llâhe lâ yuhibbu kulle ḫavvânin kefûr.
Türkçe Meali: Allah şüphesiz inananları savunur, çünkü hainleri ve nankörleri hiç sevmez.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 39. Ayet
Arapça: أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَٰتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا۟ ۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌ
Türkçe Okunuşu: uẕine lilleẕîne yukâtelûne biennehum żulimû. veinne-llâhe `alâ nasrihim lekadîr.
Türkçe Meali: Haksızlığa uğratılarak kendilerine savaş açılan kimselerin karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir. Allah onlara yardım etmeğe elbette Kadir'dir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 40. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ أُخْرِجُوا۟ مِن دِيَٰرِهِم بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّآ أَن يَقُولُوا۟ رَبُّنَا ٱللَّهُ ۗ وَلَوْلَا دَفْعُ ٱللَّهِ ٱلنَّاسَ بَعْضَهُم بِبَعْضٍۢ لَّهُدِّمَتْ صَوَٰمِعُ وَبِيَعٌۭ وَصَلَوَٰتٌۭ وَمَسَٰجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا ٱسْمُ ٱللَّهِ كَثِيرًۭا ۗ وَلَيَنصُرَنَّ ٱللَّهُ مَن يَنصُرُهُۥٓ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَقَوِىٌّ عَزِيزٌ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne uḫricû min diyârihim biğayri hakkin illâ ey yekûlû rabbune-llâh. velevlâ def`u-llâhi-nnâse ba`dahum biba`dil lehuddimet savâmi`u vebiye`uv vesalevâtuv vemesâcidu yuẕkeru fîhe-smu-llâhi keŝîrâ. veleyensuranne-llâhu mey yensuruh. inne-llâhe lekaviyyun `azîz.
Türkçe Meali: Onlar haksız yere ve "Rabbimiz Allah'tır" dediler diye yurtlarından çıkarılmışlardır. Allah insanların bir kısmını diğeriyle savmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çok anılan camiler yıkılıp giderdi. And olsun ki, Allah'a yardım edenlere O da yardım eder. Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 41. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ إِن مَّكَّنَّٰهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ أَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَوُا۟ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَمَرُوا۟ بِٱلْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا۟ عَنِ ٱلْمُنكَرِ ۗ وَلِلَّهِ عَٰقِبَةُ ٱلْأُمُورِ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne im mekkennâhum fi-l'ardi ekâmu-ssalâte veâtevu-zzekâte veemerû bilma`rûfi venehev `ani-lmunker. velillâhi `âkibetu-l'umûr.
Türkçe Meali: Onları biz yeryüzüne yerleştirirsek namaz kılarlar, zekat verirler, uygun olanı emrederler, fenalığı yasak ederler. İşlerin sonucu Allah'a aittir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 42. Ayet
Arapça: وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍۢ وَعَادٌۭ وَثَمُودُ
Türkçe Okunuşu: veiy yukeẕẕibûke fekad keẕẕebet kablehum kavmu nûhiv ve`âduv veŝemûd.
Türkçe Meali: Seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, onlardan önce Nuh milleti, Ad, Semud, İbrahim milleti, Lut milleti ve Medyen halkı da peygamberlerini yalancı saymış ve Musa da yalanlanmıştı. Ama Ben, kafirlere önce mehil verdim, sonra da onları yakalayıverdim; Beni tanımamak nasılmış görsünler.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 43. Ayet
Arapça: وَقَوْمُ إِبْرَٰهِيمَ وَقَوْمُ لُوطٍۢ
Türkçe Okunuşu: vekavmu ibrâhîme vekavmu lût.
Türkçe Meali: Seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, onlardan önce Nuh milleti, Ad, Semud, İbrahim milleti, Lut milleti ve Medyen halkı da peygamberlerini yalancı saymış ve Musa da yalanlanmıştı. Ama Ben, kafirlere önce mehil verdim, sonra da onları yakalayıverdim; Beni tanımamak nasılmış görsünler.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 44. Ayet
Arapça: وَأَصْحَٰبُ مَدْيَنَ ۖ وَكُذِّبَ مُوسَىٰ فَأَمْلَيْتُ لِلْكَٰفِرِينَ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ ۖ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ
Türkçe Okunuşu: veashâbu medyen. vekuẕẕibe mûsâ feemleytu lilkâfirîne ŝumme eḫaẕtuhum. fekeyfe kâne nekîr.
Türkçe Meali: Seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, onlardan önce Nuh milleti, Ad, Semud, İbrahim milleti, Lut milleti ve Medyen halkı da peygamberlerini yalancı saymış ve Musa da yalanlanmıştı. Ama Ben, kafirlere önce mehil verdim, sonra da onları yakalayıverdim; Beni tanımamak nasılmış görsünler.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 45. Ayet
Arapça: فَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَٰهَا وَهِىَ ظَالِمَةٌۭ فَهِىَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا وَبِئْرٍۢ مُّعَطَّلَةٍۢ وَقَصْرٍۢ مَّشِيدٍ
Türkçe Okunuşu: fekeeyyim min karyetin ehleknâhâ vehiye żâlimetun fehiye ḫâviyetun `alâ `urûşihâ vebi'rim mu`attaletiv vekasrim meşîd.
Türkçe Meali: Nice kasabaların halkını haksızlık yaparken yok ettik. Artık çatıları çökmüş, kuyuları metruk, sarayları bomboş kalmıştır.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 46. Ayet
Arapça: أَفَلَمْ يَسِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌۭ يَعْقِلُونَ بِهَآ أَوْ ءَاذَانٌۭ يَسْمَعُونَ بِهَا ۖ فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى ٱلْأَبْصَٰرُ وَلَٰكِن تَعْمَى ٱلْقُلُوبُ ٱلَّتِى فِى ٱلصُّدُورِ
Türkçe Okunuşu: efelem yesîrû fi-l'ardi fetekûne lehum kulûbuy ya`kilûne bihâ ev âẕânuy yesme`ûne bihâ. feinnehâ lâ ta`me-l'ebsâru velâkin ta`me-lkulûbu-lletî fi-ssudûr.
Türkçe Meali: Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, orada olanları akledecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. Ama yalnız gözler kör olmaz, fakat göğüslerde olan kalbler de körleşir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِٱلْعَذَابِ وَلَن يُخْلِفَ ٱللَّهُ وَعْدَهُۥ ۚ وَإِنَّ يَوْمًا عِندَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍۢ مِّمَّا تَعُدُّونَ
Türkçe Okunuşu: veyesta`cilûneke bil`aẕâbi veley yuḫlife-llâhu va`deh. veinne yevmen `inde rabbike keelfi senetim mimmâ te`uddûn.
Türkçe Meali: Senden, başlarına acele azap getirmeni istiyorlar. Allah sözünden asla caymayacaktır. Rabbinin katında bir gün, saydıklarınızdan bin yıl gibidir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ أَمْلَيْتُ لَهَا وَهِىَ ظَالِمَةٌۭ ثُمَّ أَخَذْتُهَا وَإِلَىَّ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: vekeeyyim min karyetin emleytu lehâ vehiye żâlimetun ŝumme eḫaẕtuhâ. veileyye-lmesîr.
Türkçe Meali: Nice kasabalara, haksız oldukları halde, mehil vermiştim; sonunda onları yakalayıverdim. Dönüş ancak Bana'dır.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 49. Ayet
Arapça: قُلْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنَّمَآ أَنَا۠ لَكُمْ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: kul yâ eyyuhe-nnâsu innemâ ene lekum neẕîrum mubîn.
Türkçe Meali: "Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım" de.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 50. Ayet
Arapça: فَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌۭ وَرِزْقٌۭ كَرِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: felleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti lehum mağfiratuv verizkun kerîm.
Türkçe Meali: Cömertçe verilmiş rızık ve mağfiret, inanan ve yararlı iş işleyenleredir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ سَعَوْا۟ فِىٓ ءَايَٰتِنَا مُعَٰجِزِينَ أُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne se`av fî âyâtinâ mu`âcizîne ulâike ashâbu-lcehîm.
Türkçe Meali: Ayetlerimizi tartışarak bozmağa uğraşanlar, işte onlar cehennemliklerdir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 52. Ayet
Arapça: وَمَآ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍۢ وَلَا نَبِىٍّ إِلَّآ إِذَا تَمَنَّىٰٓ أَلْقَى ٱلشَّيْطَٰنُ فِىٓ أُمْنِيَّتِهِۦ فَيَنسَخُ ٱللَّهُ مَا يُلْقِى ٱلشَّيْطَٰنُ ثُمَّ يُحْكِمُ ٱللَّهُ ءَايَٰتِهِۦ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemâ erselnâ min kablike mir rasûliv velâ nebiyyin illâ iẕâ temennâ elka-şşeytânu fî umniyyetih. feyenseḫu-llâhu mâ yulki-şşeytânu ŝumme yuhkimu-llâhu âyâtih. vellâhu `alîmun hakîm.
Türkçe Meali: Senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki, birşeyi arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna vesvese karıştırmamış olsun. Fakat Allah, şeytanın attığını derhal iptal eder, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 53. Ayet
Arapça: لِّيَجْعَلَ مَا يُلْقِى ٱلشَّيْطَٰنُ فِتْنَةًۭ لِّلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌۭ وَٱلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ ۗ وَإِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ لَفِى شِقَاقٍۭ بَعِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: liyec`ale mâ yulki-şşeytânu fitnetel lilleẕîne fî kulûbihim meraduv velkâsiyeti kulûbuhum. veinne-żżâlimîne lefî şikâkim be`îd.
Türkçe Meali: /. Allah şeytanın karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalbleri kaskatı olan kimseleri sınamayı vesile kılar. Zalimler şüphesiz derin bir ayrılık içindedirler.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 54. Ayet
Arapça: وَلِيَعْلَمَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْعِلْمَ أَنَّهُ ٱلْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَيُؤْمِنُوا۟ بِهِۦ فَتُخْبِتَ لَهُۥ قُلُوبُهُمْ ۗ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهَادِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: veliya`leme-lleẕîne ûtu-l`ilme ennehu-lhakku mir rabbike feyu'minû bihî fetuḫbita lehû kulûbuhum. veinne-llâhe lehâdi-lleẕîne âmenû ilâ sirâtim mustekîm.
Türkçe Meali: Bu, kendilerine ilim verilenlerin Kuran'ın, senin Rabbin'den bir gerçek olduğunu bilip de ona inanmaları ve gönüllerini bağlamaları içindir. Allah inananları şüphesiz doğru yola eriştirir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 55. Ayet
Arapça: وَلَا يَزَالُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فِى مِرْيَةٍۢ مِّنْهُ حَتَّىٰ تَأْتِيَهُمُ ٱلسَّاعَةُ بَغْتَةً أَوْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَقِيمٍ
Türkçe Okunuşu: velâ yezâlu-lleẕîne keferû fî miryetim minhu hattâ te'tiyehumu-ssâ`atu bağteten ev ye'tiyehum `aẕâbu yevmin `akîm.
Türkçe Meali: İnkar edenler, ceza saati kendilerine ansızın gelene veya gecesi olmayan günün azabı çatana kadar Kuran'dan şüphe etmekte devam ederler.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 56. Ayet
Arapça: ٱلْمُلْكُ يَوْمَئِذٍۢ لِّلَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ ۚ فَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فِى جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ
Türkçe Okunuşu: elmulku yevmeiẕil lillâh. yahkumu beynehum. felleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti fî cennâti-nne`îm.
Türkçe Meali: İşte o gün hükümranlık Allah'ındır. O aralarında hükmeder. İnanıp yararlı iş işleyenler nimet cennetlerindedirler.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 57. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَكَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا فَأُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌۭ مُّهِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne keferû vekeẕẕebû biâyâtinâ feulâike lehum `aẕâbum muhîn.
Türkçe Meali: İnkar edenler, ayetlerimizi yalan sayan kimseler, işte onlar için hakir düşüren azap vardır.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ هَاجَرُوا۟ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوٓا۟ أَوْ مَاتُوا۟ لَيَرْزُقَنَّهُمُ ٱللَّهُ رِزْقًا حَسَنًۭا ۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهُوَ خَيْرُ ٱلرَّٰزِقِينَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne hâcerû fî sebîli-llâhi ŝumme kutilû ev mâtû leyerzukannehumu-llâhu rizkan hasenâ. veinne-llâhe lehuve ḫayru-rrâzikîn.
Türkçe Meali: Allah yolunda hicret edenlere, sonra öldürülen veya ölenlere Allah, elbette onlara güzel bir rızık verecektir. Rızık verenlerin en hayırlısı yalnız Allah'tır.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 59. Ayet
Arapça: لَيُدْخِلَنَّهُم مُّدْخَلًۭا يَرْضَوْنَهُۥ ۗ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: leyudḫilennehum mudḫaley yerdavneh. veinne-llâhe le`alîmun halîm.
Türkçe Meali: And olsun ki, onları hoşnut olacakları bir yere koyar. Şüphesiz Allah bilendir, Halim'dir.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 60. Ayet
Arapça: ۞ ذَٰلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِۦ ثُمَّ بُغِىَ عَلَيْهِ لَيَنصُرَنَّهُ ٱللَّهُ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌۭ
Türkçe Okunuşu: ẕâlik. vemen `âkabe bimiŝli mâ `ûkibe bihî ŝumme buğiye `aleyhi leyensurannehu-llâh. inne-llâhe le`afuvvun ğafûr.
Türkçe Meali: Bu böyledir; kim kendisine verilen kadar ceza verirse ve kendisine yine de saldırılırsa, Allah ona, and olsun ki yardım edecektir. Allah şüphesiz, affeder ve bağışlar.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 61. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ يُولِجُ ٱلَّيْلَ فِى ٱلنَّهَارِ وَيُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِى ٱلَّيْلِ وَأَنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌۢ بَصِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike bienne-llâhe yûlicu-lleyle fi-nnehâri veyûlicu-nnehâra fi-lleyli veenne-llâhe semî`um besîr.
Türkçe Meali: Böyledir; Allah geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar ve Allah şüphesiz işitir ve görür.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 62. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِۦ هُوَ ٱلْبَٰطِلُ وَأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْعَلِىُّ ٱلْكَبِيرُ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike bienne-llâhe huve-lhakku veenne mâ yed`ûne min dûnihî huve-lbâtilu veenne-llâhe huve-l`aliyyu-lkebîr.
Türkçe Meali: Keza Hak yalnız Allah'tır; O'nu bırakıp taptıkları sadece batıldır. Doğrusu Allah yücedir büyüktür.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 63. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَتُصْبِحُ ٱلْأَرْضُ مُخْضَرَّةً ۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: elem tera enne-llâhe enzele mine-ssemâi mââ. fetusbihu-l'ardu muḫdarrah. inne-llâhe letîfun ḫabîr.
Türkçe Meali: Allah'ın gökten indirdiği su ile yerin yemyeşil olduğunu görmez misin? Doğrusu Allah Latif'dir, haberdardır.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 64. Ayet
Arapça: لَّهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۗ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهُوَ ٱلْغَنِىُّ ٱلْحَمِيدُ
Türkçe Okunuşu: lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ard. veinne-llâhe lehuve-lğaniyyu-lhamîd.
Türkçe Meali: Göklerde olanlar, yerde olanlar O'nundur. Doğrusu Allah müstağnidir, övülmeğe layık olandır.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 65. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِى ٱلْأَرْضِ وَٱلْفُلْكَ تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِأَمْرِهِۦ وَيُمْسِكُ ٱلسَّمَآءَ أَن تَقَعَ عَلَى ٱلْأَرْضِ إِلَّا بِإِذْنِهِۦٓ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ بِٱلنَّاسِ لَرَءُوفٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: elem tera enne-llâhe seḫḫara lekum mâ fi-l'ardi velfulke tecrî fi-lbahri biemrih. veyumsiku-ssemâe en teka`a `ale-l'ardi illâ biiẕnih. inne-llâhe binnâsi leraûfur rahîm.
Türkçe Meali: Allah'ın yerde olanları ve emriyle denizlerde yürüyen gemileri buyruğunuz altına vermiş olduğunu; buyruğu olmaksızın yere düşmemesi için göğü O'nun tuttuğunu görmez misin? Doğrusu Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametli olandır.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 66. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِىٓ أَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ۗ إِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ لَكَفُورٌۭ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî ahyâkum. ŝumme yumîtukum ŝumme yuhyîkum. inne-l'insâne lekefûr.
Türkçe Meali: Sizi dirilten, sonra öldürecek sonra yine diriltecek olan O'dur. İnsan gerçekten pek nankördür.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 67. Ayet
Arapça: لِّكُلِّ أُمَّةٍۢ جَعَلْنَا مَنسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ ۖ فَلَا يُنَٰزِعُنَّكَ فِى ٱلْأَمْرِ ۚ وَٱدْعُ إِلَىٰ رَبِّكَ ۖ إِنَّكَ لَعَلَىٰ هُدًۭى مُّسْتَقِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: likulli ummetin ce`alnâ menseken hum nâsikûhu felâ yunâzi`anneke fi-l'emri ved`u ilâ rabbik. inneke le`alâ hudem mustekîm.
Türkçe Meali: Her ümmete, yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Öyleyse, bu konuda seninle çekişmelerine fırsat verme; Rabbine davet et, sen şüphesiz doğru yol üzerindesin. Seninle tartışırlarsa: "Allah yaptığınızı çok iyi bilir; ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında, kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir" de.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 68. Ayet
Arapça: وَإِن جَٰدَلُوكَ فَقُلِ ٱللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vein câdelûke fekuli-llâhu a`lemu bimâ ta`melûn.
Türkçe Meali: Her ümmete, yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Öyleyse, bu konuda seninle çekişmelerine fırsat verme; Rabbine davet et, sen şüphesiz doğru yol üzerindesin. Seninle tartışırlarsa: "Allah yaptığınızı çok iyi bilir; ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında, kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir" de.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 69. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ فِيمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
Türkçe Okunuşu: allâhu yahkumu beynekum yevme-lkiyâmeti fîmâ kuntum fîhi taḫtelifûn.
Türkçe Meali: Her ümmete, yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Öyleyse, bu konuda seninle çekişmelerine fırsat verme; Rabbine davet et, sen şüphesiz doğru yol üzerindesin. Seninle tartışırlarsa: "Allah yaptığınızı çok iyi bilir; ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında, kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir" de.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 70. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِى ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ ۗ إِنَّ ذَٰلِكَ فِى كِتَٰبٍ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: elem ta`lem enne-llâhe ya`lemu mâ fi-ssemâi vel'ard. inne ẕâlike fî kitâb. inne ẕâlike `ale-llâhi yesîr.
Türkçe Meali: Gökte ve yerde olanı Allah'ın bildiğini bilmez misin? Bunlar hiç şüphesiz Kitap'dadır ve şüphesiz bunlar Allah'a kolaydır.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 71. Ayet
Arapça: وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِۦ سُلْطَٰنًۭا وَمَا لَيْسَ لَهُم بِهِۦ عِلْمٌۭ ۗ وَمَا لِلظَّٰلِمِينَ مِن نَّصِيرٍۢ
Türkçe Okunuşu: veya`budûne min dûni-llâhi mâ lem yunezzil bihî sultânev vemâ leyse lehum bihî `ilm. vemâ liżżâlimîne min nesîr.
Türkçe Meali: Onlar Allah'ı bırakıp da O'nun, haklarında hiçbir delil indirmediği, kendilerinde de bir bilgi olmayan şeylere taparlar. Zulmedenlerin yardımcısı olmaz.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 72. Ayet
Arapça: وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٍۢ تَعْرِفُ فِى وُجُوهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ٱلْمُنكَرَ ۖ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِٱلَّذِينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتِنَا ۗ قُلْ أَفَأُنَبِّئُكُم بِشَرٍّۢ مِّن ذَٰلِكُمُ ۗ ٱلنَّارُ وَعَدَهَا ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ tutlâ `aleyhim âyâtunâ beyyinâtin ta`rifu fî vucûhi-lleẕîne keferu-lmunker. yekâdûne yestûne billeẕîne yetlûne `aleyhim âyâtinâ. kul efeunebbiukum bişerrim min ẕâlikum. ennâr. ve`adehe-llâhu-lleẕîne keferû. vebi'se-lmesîr.
Türkçe Meali: Onlara ayetlerimiz apaçık olarak okunduğu zaman, inkar edenlerin yüzlerinden inkarlarını anlarsın. Nerdeyse, kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: "Size bundan daha fenasını haber vereyim mi? Allah'ın inkarcılara vadettiği ateş! Ne kötü bir dönüştür!..
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 73. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌۭ فَٱسْتَمِعُوا۟ لَهُۥٓ ۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَن يَخْلُقُوا۟ ذُبَابًۭا وَلَوِ ٱجْتَمَعُوا۟ لَهُۥ ۖ وَإِن يَسْلُبْهُمُ ٱلذُّبَابُ شَيْـًۭٔا لَّا يَسْتَنقِذُوهُ مِنْهُ ۚ ضَعُفَ ٱلطَّالِبُ وَٱلْمَطْلُوبُ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnâsu duribe meŝelun festemi`û leh. inne-lleẕîne ted`ûne min dûni-llâhi ley yaḫlukû ẕubâbev velevi-cteme`û leh. veiy yeslubhumu-ẕẕubâbu şey'el lâ yestenkiẕûhu minh. da`ufe-ttâlibu velmatlûb.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi onu dinleyin: Sizlerin Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamıyacaklardır. Sinek onlardan bir şey kapsa, onu kurtaramazlar; isteyen de, istenen de aciz!
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 74. Ayet
Arapça: مَا قَدَرُوا۟ ٱللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِۦٓ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَقَوِىٌّ عَزِيزٌ
Türkçe Okunuşu: mâ kaderu-llâhe hakka kadrih. inne-llâhe lekaviyyun `azîz.
Türkçe Meali: Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 75. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ يَصْطَفِى مِنَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ رُسُلًۭا وَمِنَ ٱلنَّاسِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌۢ بَصِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: allâhu yastafî mine-lmelâiketi rusulev vemine-nnâs. inne-llâhe semî`um besîr.
Türkçe Meali: Allah meleklerden ve insanlardan peygamberler seçer. Doğrusu Allah işitir ve görür.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 76. Ayet
Arapça: يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ ۗ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرْجَعُ ٱلْأُمُورُ
Türkçe Okunuşu: ya`lemu mâ beyne eydîhim vemâ ḫalfehum. veile-llâhi turce`u-l'umûr.
Türkçe Meali: O, geçmişlerini geleceklerini bilir. Bütün işler Allah'a döner.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 77. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱرْكَعُوا۟ وَٱسْجُدُوا۟ وَٱعْبُدُوا۟ رَبَّكُمْ وَٱفْعَلُوا۟ ٱلْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ۩
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenu-rke`û vescudû va`budû rabbekum vef`alu-lḫayra le`allekum tuflihûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Rüku edin, secdeye varın, Rabbiniz'e kulluk edin, iyilik yapın ki saadete erişesiniz.
سُورَةُ الحَجِّ - Hac Suresi - 78. Ayet
Arapça: وَجَٰهِدُوا۟ فِى ٱللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِۦ ۚ هُوَ ٱجْتَبَىٰكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِى ٱلدِّينِ مِنْ حَرَجٍۢ ۚ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَٰهِيمَ ۚ هُوَ سَمَّىٰكُمُ ٱلْمُسْلِمِينَ مِن قَبْلُ وَفِى هَٰذَا لِيَكُونَ ٱلرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا۟ شُهَدَآءَ عَلَى ٱلنَّاسِ ۚ فَأَقِيمُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُوا۟ ٱلزَّكَوٰةَ وَٱعْتَصِمُوا۟ بِٱللَّهِ هُوَ مَوْلَىٰكُمْ ۖ فَنِعْمَ ٱلْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ ٱلنَّصِيرُ
Türkçe Okunuşu: vecâhidû fi-llâhi hakka cihâdih. huve-ctebâkum vemâ ce`ale `aleykum fi-ddîni min harac. millete ebîkum ibrâhîm. huve semmâkumu-lmuslimîne min kablu vefî hâẕâ liyekûne-rrasûlu şehîden `aleykum vetekûnû şuhedâe `ale-nnâs. feekîmu-ssalâte veâtu-zzekâte va`tesimû billâh. huve mevlâkum. feni`me-lmevlâ veni`me-nnesîr.
Türkçe Meali: Allah uğrunda gereği gibi cihat edin. O, sizi seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kuran'da, peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için size müslüman adını veren O'dur. Artık, namaz kılın, zekat verin, Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. Ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!