سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ قَدْ أَفْلَحَ ٱلْمُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: kad efleha-lmu'minûn.
Türkçe Meali: Müminler saadete ermişlerdir.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 2. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ هُمْ فِى صَلَاتِهِمْ خَٰشِعُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne hum fî salâtihim ḫâşi`ûn.
Türkçe Meali: Onlar namazda huşu içindedirler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ هُمْ عَنِ ٱللَّغْوِ مُعْرِضُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne hum `ani-llağvi mu`ridûn.
Türkçe Meali: Onlar boş şeylerden yüz çevirirler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَوٰةِ فَٰعِلُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne hum lilzekâti fâ`ilûn.
Türkçe Meali: Onlar zekatlarını verirler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَٰفِظُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne hum lifurûcihim hâfiżûn.
Türkçe Meali: Onlar, eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Doğrusu bunlar yerilemezler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 6. Ayet
Arapça: إِلَّا عَلَىٰٓ أَزْوَٰجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum feinnehum ğayru melûmîn.
Türkçe Meali: Onlar, eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Doğrusu bunlar yerilemezler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 7. Ayet
Arapça: فَمَنِ ٱبْتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْعَادُونَ
Türkçe Okunuşu: femeni-bteğâ verâe ẕâlike feulâike humu-l`âdûn.
Türkçe Meali: Bu sınırları aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ هُمْ لِأَمَٰنَٰتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَٰعُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne hum liemânâtihim ve`ahdihim râ`ûn.
Türkçe Meali: Onlar emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَوَٰتِهِمْ يُحَافِظُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne hum `alâ salevâtihim yuhâfiżûn.
Türkçe Meali: Namazlarına riayet ederler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 10. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْوَٰرِثُونَ
Türkçe Okunuşu: ulâike humu-lvâriŝûn.
Türkçe Meali: İşte onlar, temelli kalacakları Firdevs cennetine varis olanlardır.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 11. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يَرِثُونَ ٱلْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yeriŝûne-lfirdevs. hum fîhâ ḫâlidûn.
Türkçe Meali: İşte onlar, temelli kalacakları Firdevs cennetine varis olanlardır.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ مِن سُلَٰلَةٍۢ مِّن طِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: velekad ḫalakne-l'insâne min sulâletim min tîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, insanı süzme çamurdan yarattık.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 13. Ayet
Arapça: ثُمَّ جَعَلْنَٰهُ نُطْفَةًۭ فِى قَرَارٍۢ مَّكِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: ŝumme ce`alnâhu nutfeten fî karârim mekîn.
Türkçe Meali: Sonra onu nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 14. Ayet
Arapça: ثُمَّ خَلَقْنَا ٱلنُّطْفَةَ عَلَقَةًۭ فَخَلَقْنَا ٱلْعَلَقَةَ مُضْغَةًۭ فَخَلَقْنَا ٱلْمُضْغَةَ عِظَٰمًۭا فَكَسَوْنَا ٱلْعِظَٰمَ لَحْمًۭا ثُمَّ أَنشَأْنَٰهُ خَلْقًا ءَاخَرَ ۚ فَتَبَارَكَ ٱللَّهُ أَحْسَنُ ٱلْخَٰلِقِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme ḫalakne-nnutfete `alekaten feḫalakne-l`alekate mudğaten feḫalakne-lmudğate `iżâmen fekesevne-l`iżâme lahmâ. ŝumme enşe'nâhu ḫalkan âḫar. fetebârake-llâhu ahsenu-lḫâlikîn.
Türkçe Meali: Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik. Sonra onu başka bir yaratık yaptık: Biçim verenlerin en güzeli olan Allah ne uludur!
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 15. Ayet
Arapça: ثُمَّ إِنَّكُم بَعْدَ ذَٰلِكَ لَمَيِّتُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme innekum ba`de ẕâlike lemeyyitûn.
Türkçe Meali: Sizler, bütün bunlardan sonra ölürsünüz.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 16. Ayet
Arapça: ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ تُبْعَثُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme innekum yevme-lkiyâmeti tub`aŝûn.
Türkçe Meali: Şüphesiz kıyamet günü tekrar diriltilirsiniz.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَآئِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ ٱلْخَلْقِ غَٰفِلِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad ḫalaknâ fevkakum seb`a tarâik. vemâ kunnâ `ani-lḫalki ğâfilîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, üstünüzde yedi tabaka yarattık. Biz, yarattığımızdan habersiz değiliz.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَأَنزَلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۢ بِقَدَرٍۢ فَأَسْكَنَّٰهُ فِى ٱلْأَرْضِ ۖ وَإِنَّا عَلَىٰ ذَهَابٍۭ بِهِۦ لَقَٰدِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veenzelnâ mine-ssemâi mâem bikaderin feeskennâhu fi-l'ard. veinnâ `alâ ẕehâbim bihî lekâdirûn.
Türkçe Meali: Gökten suyu ölçülü indirdik de, onu yerde durdurduk. Şüphesiz onu gidermeye de kadiriz.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 19. Ayet
Arapça: فَأَنشَأْنَا لَكُم بِهِۦ جَنَّٰتٍۢ مِّن نَّخِيلٍۢ وَأَعْنَٰبٍۢ لَّكُمْ فِيهَا فَوَٰكِهُ كَثِيرَةٌۭ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
Türkçe Okunuşu: feenşe'nâ lekum bihî cennâtim min neḫîliv vea`nâb. lekum fîhâ fevâkihu keŝîratuv veminhâ te'kulûn.
Türkçe Meali: Onunla, içinde, yediğiniz birçok meyvalar bulunan hurmalık ve üzüm bağları, Tur-i Sina'da yetişen, yiyenlere, yağ ve katık veren zeytin ağacını var ettik.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَشَجَرَةًۭ تَخْرُجُ مِن طُورِ سَيْنَآءَ تَنۢبُتُ بِٱلدُّهْنِ وَصِبْغٍۢ لِّلْءَاكِلِينَ
Türkçe Okunuşu: veşeceraten taḫrucu min tûri seynâe tembutu bidduhni vesibğil lil'âkilîn.
Türkçe Meali: Onunla, içinde, yediğiniz birçok meyvalar bulunan hurmalık ve üzüm bağları, Tur-i Sina'da yetişen, yiyenlere, yağ ve katık veren zeytin ağacını var ettik.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَإِنَّ لَكُمْ فِى ٱلْأَنْعَٰمِ لَعِبْرَةًۭ ۖ نُّسْقِيكُم مِّمَّا فِى بُطُونِهَا وَلَكُمْ فِيهَا مَنَٰفِعُ كَثِيرَةٌۭ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
Türkçe Okunuşu: veinne lekum fi-l'en`âmi le`ibrah. nuskîkum mimmâ fî butûnihâ velekum fîhâ menâfi`u keŝîratuv veminhâ te'kulûn.
Türkçe Meali: Ehli hayvanlarda size ders vardır; onlardan çıkan sütten size içiririz; onlarda daha birçok menfaatiniz vardır. Onlardan yersiniz.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَعَلَيْهَا وَعَلَى ٱلْفُلْكِ تُحْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: ve`aleyhâ ve`ale-lfulki tuhmelûn.
Türkçe Meali: Hem onların ve hem de gemilerin üzerinde taşınırsınız.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِۦ فَقَالَ يَٰقَوْمِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُۥٓ ۖ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî fekâle yâ kavmi-`budu-llâhe mâ lekum min ilâhin ğayruh. efelâ tettekûn.
Türkçe Meali: And olsun ki Nuh'u milletine gönderdik; onlara: "Ey milletim! Allah'a kulluk edin; O'ndan başka tanrınız yoktur; sakınmaz mısınız?" dedi.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 24. Ayet
Arapça: فَقَالَ ٱلْمَلَؤُا۟ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِن قَوْمِهِۦ مَا هَٰذَآ إِلَّا بَشَرٌۭ مِّثْلُكُمْ يُرِيدُ أَن يَتَفَضَّلَ عَلَيْكُمْ وَلَوْ شَآءَ ٱللَّهُ لَأَنزَلَ مَلَٰٓئِكَةًۭ مَّا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِىٓ ءَابَآئِنَا ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: fekâle-lmeleu-lleẕîne keferû min kavmihî mâ hâẕâ illâ beşerum miŝlukum yurîdu ey yetefeddale `aleykum. velev şâe-llâhu leenzele melâikeh. mâ semi`nâ bihâẕâ fî âbâine-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Milletinin inkarcı ileri gelenleri: "Bu, sizin gibi bir insandan başka birşey değildir. Sizden üstün olmak istiyor. Allah dilemiş olsaydı melekler indirirdi. İlk atalarımızdan beri böyle birşey işitmedik. Bu adamda nedense biraz delilik var, bir süreye kadar onu gözetleyin" dediler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 25. Ayet
Arapça: إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌۢ بِهِۦ جِنَّةٌۭ فَتَرَبَّصُوا۟ بِهِۦ حَتَّىٰ حِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: in huve illâ raculum bihî cinnetun feterabbesû bihî hattâ hîn.
Türkçe Meali: Milletinin inkarcı ileri gelenleri: "Bu, sizin gibi bir insandan başka birşey değildir. Sizden üstün olmak istiyor. Allah dilemiş olsaydı melekler indirirdi. İlk atalarımızdan beri böyle birşey işitmedik. Bu adamda nedense biraz delilik var, bir süreye kadar onu gözetleyin" dediler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 26. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ ٱنصُرْنِى بِمَا كَذَّبُونِ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi-nsurnî bimâ keẕẕebûn.
Türkçe Meali: Nuh: "Rabbim! Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et" dedi.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 27. Ayet
Arapça: فَأَوْحَيْنَآ إِلَيْهِ أَنِ ٱصْنَعِ ٱلْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَإِذَا جَآءَ أَمْرُنَا وَفَارَ ٱلتَّنُّورُ ۙ فَٱسْلُكْ فِيهَا مِن كُلٍّۢ زَوْجَيْنِ ٱثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَن سَبَقَ عَلَيْهِ ٱلْقَوْلُ مِنْهُمْ ۖ وَلَا تُخَٰطِبْنِى فِى ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓا۟ ۖ إِنَّهُم مُّغْرَقُونَ
Türkçe Okunuşu: feevhaynâ ileyhi eni-sne`i-lfulke bia`yuninâ vevahyinâ feiẕâ câe emrunâ vefâra-ttennûru fesluk fîhâ min kullin zevceyni-ŝneyni veehleke illâ men sebeka `aleyhi-lkavlu minhum. velâ tuḫâtibnî fi-lleẕîne żalemû. innehum muğrakûn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: "Nezaretimiz altında, sana bildirdiğimiz gibi gemiyi yap; buyruğumuz gelip tandırdan sular kaynayınca her cinsten birer çifti ve aleyhine hüküm verilmiş olanın dışında kalan çoluk çocuğunu alıp gemiye bindir. Haksızlık yapanlar için Bana baş vurma, çünkü onlar suda boğulacaklardır."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 28. Ayet
Arapça: فَإِذَا ٱسْتَوَيْتَ أَنتَ وَمَن مَّعَكَ عَلَى ٱلْفُلْكِ فَقُلِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ٱلَّذِى نَجَّىٰنَا مِنَ ٱلْقَوْمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: feiẕe-steveyte ente vemem me`ake `ale-lfulki fekuli-lhamdu lillâhi-lleẕî neccânâ mine-lkavmi-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Ey Nuh! Sen ve beraberindekiler gemiye yerleşince: "Bizi zalim milletten kurtaran Allah'a hamdolsun" de.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 29. Ayet
Arapça: وَقُل رَّبِّ أَنزِلْنِى مُنزَلًۭا مُّبَارَكًۭا وَأَنتَ خَيْرُ ٱلْمُنزِلِينَ
Türkçe Okunuşu: vekur rabbi enzilnî munzelem mubârakev veente ḫayru-lmunzilîn.
Türkçe Meali: "Rabbim! Beni mübarek bir yere indir. Sen indirenlerin en iyisisin" de.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 30. Ayet
Arapça: إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ وَإِن كُنَّا لَمُبْتَلِينَ
Türkçe Okunuşu: inne fî ẕâlike leâyâtiv vein kunnâ lemubtelîn.
Türkçe Meali: Doğrusu bunlarda dersler vardır. Biz şüphesiz insanları denemekteyiz.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 31. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَنشَأْنَا مِنۢ بَعْدِهِمْ قَرْنًا ءَاخَرِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme enşe'nâ mim ba`dihim karnen âḫarîn.
Türkçe Meali: Bunların ardından başka nesiller varettik.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 32. Ayet
Arapça: فَأَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًۭا مِّنْهُمْ أَنِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُۥٓ ۖ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: feerselnâ fîhim rasûlem minhum eni-`budu-llâhe mâ lekum min ilâhin ğayruh. efelâ tettekûn.
Türkçe Meali: Onlara aralarından: "Allah"a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur, sakınmaz mısınız?" diyen bir elçi gönderdik.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلْمَلَأُ مِن قَوْمِهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَكَذَّبُوا۟ بِلِقَآءِ ٱلْءَاخِرَةِ وَأَتْرَفْنَٰهُمْ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا مَا هَٰذَآ إِلَّا بَشَرٌۭ مِّثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lmeleu min kavmihi-lleẕîne keferû vekeẕẕebû bilikâi-l'âḫirati veetrafnâhum fi-lhayâti-ddunyâ mâ hâẕâ illâ beşerum miŝlukum ye'kulu mimmâ te'kulûne minhu veyeşrabu mimmâ teşrabûn.
Türkçe Meali: Onun, inkarcı ve ahirete kavuşmayı yalanlayan milletinin ileri gelenleri ki Biz onlara bu dünya hayatında nimet vermiştik şöyle dediler: "Bu, yediğinizden yiyen, içtiğinizden içen sizin gibi bir insandan başka birşey değildir."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَلَئِنْ أَطَعْتُم بَشَرًۭا مِّثْلَكُمْ إِنَّكُمْ إِذًۭا لَّخَٰسِرُونَ
Türkçe Okunuşu: velein eta`tum beşeram miŝlekum innekum iẕel leḫâsirûn.
Türkçe Meali: "Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz hüsrana uğrayacağınızda hiç şüphe yoktur."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 35. Ayet
Arapça: أَيَعِدُكُمْ أَنَّكُمْ إِذَا مِتُّمْ وَكُنتُمْ تُرَابًۭا وَعِظَٰمًا أَنَّكُم مُّخْرَجُونَ
Türkçe Okunuşu: eye`idukum ennekum iẕâ mittum vekuntum turâbev ve`iżâmen ennekum muḫracûn.
Türkçe Meali: "Öldüğünüz, toprak ve kemik yığını olduğunuz zaman tekrar dirilmenizle sizi tehdit mi ediyor?"
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 36. Ayet
Arapça: ۞ هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: heyhâte heyhâte limâ tû`adûn.
Türkçe Meali: "Oysa tehdit edildiğiniz şey ne kadar, hem de ne kadar uzak!"
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 37. Ayet
Arapça: إِنْ هِىَ إِلَّا حَيَاتُنَا ٱلدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ
Türkçe Okunuşu: in hiye illâ hayâtune-ddunyâ nemûtu venahyâ vemâ nahnu bimeb`ûŝîn.
Türkçe Meali: "Hayat ancak bu dünyadakidir. Ölürüz ve yaşarız (kimimiz ölür kimimiz doğar); tekrar diriltilmeyiz."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 38. Ayet
Arapça: إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًۭا وَمَا نَحْنُ لَهُۥ بِمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: in huve illâ raculun-fterâ `ale-llâhi keẕibev vemâ nahnu lehû bimu'minîn.
Türkçe Meali: "Bu, sadece Allah'a karşı yalan uyduranın biridir. Biz ona inanmayız."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 39. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ ٱنصُرْنِى بِمَا كَذَّبُونِ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi-nsurnî bimâ keẕẕebûn.
Türkçe Meali: O peygamber: "Rabbim! Beni yalancı saymalarına karşılık bana yardım et" dedi.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 40. Ayet
Arapça: قَالَ عَمَّا قَلِيلٍۢ لَّيُصْبِحُنَّ نَٰدِمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle `ammâ kalîlil leyusbihunne nâdimîn.
Türkçe Meali: Allah da: "Az sonra pişman olacaklar" buyurdu.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 41. Ayet
Arapça: فَأَخَذَتْهُمُ ٱلصَّيْحَةُ بِٱلْحَقِّ فَجَعَلْنَٰهُمْ غُثَآءًۭ ۚ فَبُعْدًۭا لِّلْقَوْمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: feeḫaẕethumu-ssayhatu bilhakki fece`alnâhum ğuŝââ. febu`del lilkavmi-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Gerçekten, onları bir çığlık yakaladı ve onları süprüntü yığını haline getirdik. Haksızlık eden millet, rahmetden ırak olsun!
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 42. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَنشَأْنَا مِنۢ بَعْدِهِمْ قُرُونًا ءَاخَرِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme enşe'nâ mim ba`dihim kurûnen âḫarîn.
Türkçe Meali: Ardlarından başka nesiller varettik.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 43. Ayet
Arapça: مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَـْٔخِرُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ tesbiku min ummetin ecelehâ vemâ yeste'ḫirûn.
Türkçe Meali: Hiçbir ümmet, kendi süresini ne çabuklaştırabilir ve ne de geciktirebilir.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 44. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَا ۖ كُلَّ مَا جَآءَ أُمَّةًۭ رَّسُولُهَا كَذَّبُوهُ ۚ فَأَتْبَعْنَا بَعْضَهُم بَعْضًۭا وَجَعَلْنَٰهُمْ أَحَادِيثَ ۚ فَبُعْدًۭا لِّقَوْمٍۢ لَّا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme erselnâ rusulenâ tetrâ. kullemâ câe ummeter rasûluhâ keẕẕebûhu feetba`nâ ba`dahum ba`dav vece`alnâhum ehâdîŝ. febu`del likavmil lâ yu'minûn.
Türkçe Meali: Sonra birbiri peşinden peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete peygamberi geldikçe onu yalancı saydılar. Onları birbiri peşinden yok edip hepsini birer efsane yaptık. İnanmayan millet, rahmetden ırak olsun!
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 45. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ وَأَخَاهُ هَٰرُونَ بِـَٔايَٰتِنَا وَسُلْطَٰنٍۢ مُّبِينٍ
Türkçe Okunuşu: ŝumme erselnâ mûsâ veeḫâhu hârûne biâyâtinâ vesultânim mubîn.
Türkçe Meali: Sonra Musa ve kardeşi Harun'u, Firavun ve erkanına mucizelerimiz ve apaçık delille gönderdik. Büyüklük tasladılar. Zaten mağrur bir topluluktular.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 46. Ayet
Arapça: إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَإِي۟هِۦ فَٱسْتَكْبَرُوا۟ وَكَانُوا۟ قَوْمًا عَالِينَ
Türkçe Okunuşu: ilâ fir`avne vemeleihî festekberû vekânû kavmen `âlîn.
Türkçe Meali: Sonra Musa ve kardeşi Harun'u, Firavun ve erkanına mucizelerimiz ve apaçık delille gönderdik. Büyüklük tasladılar. Zaten mağrur bir topluluktular.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 47. Ayet
Arapça: فَقَالُوٓا۟ أَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَٰبِدُونَ
Türkçe Okunuşu: fekâlû enu'minu libeşerayni miŝlinâ vekavmuhumâ lenâ `âbidûn.
Türkçe Meali: Bu yüzden: "Milletleri bize kul iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız?" deyip onları yalancı saydılar. Bu yüzden yok edildiler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 48. Ayet
Arapça: فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا۟ مِنَ ٱلْمُهْلَكِينَ
Türkçe Okunuşu: fekeẕẕebûhumâ fekânû mine-lmuhlekîn.
Türkçe Meali: Bu yüzden: "Milletleri bize kul iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız?" deyip onları yalancı saydılar. Bu yüzden yok edildiler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَى ٱلْكِتَٰبَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad âteynâ mûse-lkitâbe le`allehum yehtedûn.
Türkçe Meali: And olsun ki Musa'ya, doğru yola girsinler diye Kitap verdik.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 50. Ayet
Arapça: وَجَعَلْنَا ٱبْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُۥٓ ءَايَةًۭ وَءَاوَيْنَٰهُمَآ إِلَىٰ رَبْوَةٍۢ ذَاتِ قَرَارٍۢ وَمَعِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: vece`alne-bne meryeme veummehû âyetev veâveynâhumâ ilâ rabvetin ẕâti karâriv veme`în.
Türkçe Meali: Meryem oğlunu da, annesini de mucize kıldık. Her ikisini de, pınarı bulunan, oturmaya elverişli yüksek bir yere yerleştirdik.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 51. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلرُّسُلُ كُلُوا۟ مِنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ وَٱعْمَلُوا۟ صَٰلِحًا ۖ إِنِّى بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-rrusulu kulû mine-ttayyibâti va`melû sâlihâ. innî bimâ ta`melûne `alîm.
Türkçe Meali: Ey Peygamberler! Temiz şeylerden yiyin, yararlı iş işleyin; doğrusu Ben, yaptığınızı bilirim.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 52. Ayet
Arapça: وَإِنَّ هَٰذِهِۦٓ أُمَّتُكُمْ أُمَّةًۭ وَٰحِدَةًۭ وَأَنَا۠ رَبُّكُمْ فَٱتَّقُونِ
Türkçe Okunuşu: veinne hâẕihî ummetukum ummetev vâhidetev veenâ rabbukum fettekûn.
Türkçe Meali: Şüphesiz bu Müslümanlık, bir tek din olarak sizin dininizdir ve Ben de Rabbinizim; öyleyse Benden sakının.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 53. Ayet
Arapça: فَتَقَطَّعُوٓا۟ أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ زُبُرًۭا ۖ كُلُّ حِزْبٍۭ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Türkçe Okunuşu: fetekatta`û emrahum beynehum zuburâ. kullu hizbim bimâ ledeyhim ferihûn.
Türkçe Meali: Ama insanlar din konusunda aralarında bölük bölük oldular. Her bölük kendi tuttuğu yoldan memnundur.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 54. Ayet
Arapça: فَذَرْهُمْ فِى غَمْرَتِهِمْ حَتَّىٰ حِينٍ
Türkçe Okunuşu: feẕerhum fî ğamratihim hattâ hîn.
Türkçe Meali: Onları bir süreye kadar sapıklıklarıyla başbaşa bırak.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 55. Ayet
Arapça: أَيَحْسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُم بِهِۦ مِن مَّالٍۢ وَبَنِينَ
Türkçe Okunuşu: eyahsebûne ennemâ numidduhum bihî mim mâliv vebenîn.
Türkçe Meali: Kendilerine mal ve oğullar vermekle, iyiliklerde onlar için acele ettiğimizi mi zannederler? Hayır; farkında değiller.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 56. Ayet
Arapça: نُسَارِعُ لَهُمْ فِى ٱلْخَيْرَٰتِ ۚ بَل لَّا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: nusâri`u lehum fi-lḫayrât. bel lâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Kendilerine mal ve oğullar vermekle, iyiliklerde onlar için acele ettiğimizi mi zannederler? Hayır; farkında değiller.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 57. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ هُم مِّنْ خَشْيَةِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne hum min ḫaşyeti rabbihim muşfikûn.
Türkçe Meali: Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine eş koşmayanlar, Rablerine dönecekleri için kalbleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler, işte onlar iyi işlerde yarış ederler, o uğurda ileri geçerler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ هُم بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne hum biâyâti rabbihim yu'minûn.
Türkçe Meali: Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine eş koşmayanlar, Rablerine dönecekleri için kalbleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler, işte onlar iyi işlerde yarış ederler, o uğurda ileri geçerler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 59. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ هُم بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne hum birabbihim lâ yuşrikûn.
Türkçe Meali: Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine eş koşmayanlar, Rablerine dönecekleri için kalbleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler, işte onlar iyi işlerde yarış ederler, o uğurda ileri geçerler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 60. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ يُؤْتُونَ مَآ ءَاتَوا۟ وَّقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَىٰ رَبِّهِمْ رَٰجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne yu'tûne mâ âtev vekulûbuhum veciletun ennehum ilâ rabbihim râci`ûn.
Türkçe Meali: Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine eş koşmayanlar, Rablerine dönecekleri için kalbleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler, işte onlar iyi işlerde yarış ederler, o uğurda ileri geçerler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 61. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ يُسَٰرِعُونَ فِى ٱلْخَيْرَٰتِ وَهُمْ لَهَا سَٰبِقُونَ
Türkçe Okunuşu: ulâike yusâri`ûne fi-lḫayrâti vehum lehâ sâbikûn.
Türkçe Meali: Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine eş koşmayanlar, Rablerine dönecekleri için kalbleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler, işte onlar iyi işlerde yarış ederler, o uğurda ileri geçerler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 62. Ayet
Arapça: وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا ۖ وَلَدَيْنَا كِتَٰبٌۭ يَنطِقُ بِٱلْحَقِّ ۚ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ nukellifu nefsen illâ vus`ahâ veledeynâ kitâbuy yentiku bilhakki vehum lâ yużlemûn.
Türkçe Meali: Biz herkese ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz. Katımızda gerçeği söyleyen bir kitap vardır; onlar haksızlığa uğratılmazlar.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 63. Ayet
Arapça: بَلْ قُلُوبُهُمْ فِى غَمْرَةٍۢ مِّنْ هَٰذَا وَلَهُمْ أَعْمَٰلٌۭ مِّن دُونِ ذَٰلِكَ هُمْ لَهَا عَٰمِلُونَ
Türkçe Okunuşu: bel kulûbuhum fî ğamratim min hâẕâ velehum a`mâlum min dûni ẕâlike hum lehâ `âmilûn.
Türkçe Meali: Ama, kafirlerin kalbleri bundan habersizdir. Bundan başka da onların yapageldikleri işler de vardır.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 64. Ayet
Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَآ أَخَذْنَا مُتْرَفِيهِم بِٱلْعَذَابِ إِذَا هُمْ يَجْـَٔرُونَ
Türkçe Okunuşu: hattâ iẕâ eḫaẕnâ mutrafîhim bil`aẕâbi iẕâ hum yec'erûn.
Türkçe Meali: Sonunda şımarık varlıklılarını azabla yakaladığımız zaman feryat ederler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 65. Ayet
Arapça: لَا تَجْـَٔرُوا۟ ٱلْيَوْمَ ۖ إِنَّكُم مِّنَّا لَا تُنصَرُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ tec'eru-lyevme innekum minnâ lâ tunsarûn.
Türkçe Meali: Onlara şöyle deriz: "Bugün feryat etmeyin, doğrusu katımızdan bir yardım görmezsiniz."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 66. Ayet
Arapça: قَدْ كَانَتْ ءَايَٰتِى تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَكُنتُمْ عَلَىٰٓ أَعْقَٰبِكُمْ تَنكِصُونَ
Türkçe Okunuşu: kad kânet âyâtî tutlâ `aleykum fekuntum `alâ a`kâbikum tenkisûn.
Türkçe Meali: "Ayetlerim size okunduğunda büyüklük taslayıp, gece ağzınıza geleni söyleyerek ardınıza dönüyordunuz."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 67. Ayet
Arapça: مُسْتَكْبِرِينَ بِهِۦ سَٰمِرًۭا تَهْجُرُونَ
Türkçe Okunuşu: mustekbirîne bih. sâmiran tehcurûn.
Türkçe Meali: "Ayetlerim size okunduğunda büyüklük taslayıp, gece ağzınıza geleni söyleyerek ardınıza dönüyordunuz."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 68. Ayet
Arapça: أَفَلَمْ يَدَّبَّرُوا۟ ٱلْقَوْلَ أَمْ جَآءَهُم مَّا لَمْ يَأْتِ ءَابَآءَهُمُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: efelem yeddebberu-lkavle em câehum mâ lem ye'ti âbâehumu-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Söyleneni hiç düşünmezler mi? Yoksa onlara, ilk atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 69. Ayet
Arapça: أَمْ لَمْ يَعْرِفُوا۟ رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُۥ مُنكِرُونَ
Türkçe Okunuşu: em lem ya`rifû rasûlehum fehum lehû munkirûn.
Türkçe Meali: Veya peygamberlerini tanımadılar da; bu yüzden mi onu inkar ediyorlar?
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 70. Ayet
Arapça: أَمْ يَقُولُونَ بِهِۦ جِنَّةٌۢ ۚ بَلْ جَآءَهُم بِٱلْحَقِّ وَأَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَٰرِهُونَ
Türkçe Okunuşu: em yekûlûne bihî cinneh. bel câehum bilhakki veekŝeruhum lilhakki kârihûn.
Türkçe Meali: Ya da: "Onda delilik var" diyorlar öyle mi? Hayır; onlara gerçeği getirmiştir, ama çoğu ondan hoşlanmamaktadır.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 71. Ayet
Arapça: وَلَوِ ٱتَّبَعَ ٱلْحَقُّ أَهْوَآءَهُمْ لَفَسَدَتِ ٱلسَّمَٰوَٰتُ وَٱلْأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ ۚ بَلْ أَتَيْنَٰهُم بِذِكْرِهِمْ فَهُمْ عَن ذِكْرِهِم مُّعْرِضُونَ
Türkçe Okunuşu: velevi-ttebe`a-lhakku ehvâehum lefesedeti-ssemâvâtu vel'ardu vemen fîhinn. bel eteynâhum biẕikrihim fehum `an ẕikrihim mu`ridûn.
Türkçe Meali: Eğer gerçek onların heveslerine uysaydı, gökler, yer ve onlarda bulananlar bozulup giderdi. Onlara, kendilerine öğüt veren bir şey getirdik; onlar ise öğütlerinden yüz çevirirler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 72. Ayet
Arapça: أَمْ تَسْـَٔلُهُمْ خَرْجًۭا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيْرٌۭ ۖ وَهُوَ خَيْرُ ٱلرَّٰزِقِينَ
Türkçe Okunuşu: em tes'eluhum ḫarcen feḫarâcu rabbike ḫayr. vehuve ḫayru-rrâzikîn.
Türkçe Meali: Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun? Rabbinin ecri daha iyidir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 73. Ayet
Arapça: وَإِنَّكَ لَتَدْعُوهُمْ إِلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: veinneke leted`ûhum ilâ sirâtim mustekîm.
Türkçe Meali: Aslında sen onları doğru yola çağırıyorsun ama, ahirete inanmayanlar bu yoldan sapmaktadırlar.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 74. Ayet
Arapça: وَإِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ عَنِ ٱلصِّرَٰطِ لَنَٰكِبُونَ
Türkçe Okunuşu: veinne-lleẕîne lâ yu'minûne bil'âḫirati `ani-ssirâti lenâkibûn.
Türkçe Meali: Aslında sen onları doğru yola çağırıyorsun ama, ahirete inanmayanlar bu yoldan sapmaktadırlar.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 75. Ayet
Arapça: ۞ وَلَوْ رَحِمْنَٰهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِم مِّن ضُرٍّۢ لَّلَجُّوا۟ فِى طُغْيَٰنِهِمْ يَعْمَهُونَ
Türkçe Okunuşu: velev rahimnâhum vekeşefnâ mâ bihim min durril leleccû fî tuğyânihim ya`mehûn.
Türkçe Meali: Biz onlara acısak ve başlarındaki sıkıntıyı gidersek bile, azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlar.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 76. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَخَذْنَٰهُم بِٱلْعَذَابِ فَمَا ٱسْتَكَانُوا۟ لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad eḫaẕnâhum bil`aẕâbi feme-stekânû lirabbihim vemâ yetedarra`ûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, Biz onları azabla yakalamıştık, yine de Rablerine boyun eğmemiş ve yakarmamışlardı.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 77. Ayet
Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًۭا ذَا عَذَابٍۢ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ
Türkçe Okunuşu: hattâ iẕâ fetahnâ `aleyhim bâben ẕâ `aẕâbin şedîdin iẕâ hum fîhi mublisûn.
Türkçe Meali: Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman ümitsiz kalıverdiler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 78. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِىٓ أَنشَأَ لَكُمُ ٱلسَّمْعَ وَٱلْأَبْصَٰرَ وَٱلْأَفْـِٔدَةَ ۚ قَلِيلًۭا مَّا تَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî enşee lekumu-ssem`a vel'ebsâra vel'ef'ideh. kalîlem mâ teşkurûn.
Türkçe Meali: Oysa, sizin için kulaklar, gözler ve kalbler vareden O'dur. Pek az şükrediyorsunuz.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 79. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى ذَرَأَكُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî ẕera'ekum fi-l'ardi veileyhi tuhşerûn.
Türkçe Meali: Sizi yerde yaratıp yayan O'dur ve O'nun huzurunda toplanacaksınız.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 80. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى يُحْىِۦ وَيُمِيتُ وَلَهُ ٱخْتِلَٰفُ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî yuhyî veyumîtu velehu-ḫtilâfu-lleyli vennehâr. efelâ ta`kilûn.
Türkçe Meali: Dirilten de, öldüren de O'dur. Gece ile gündüzün birbiri ardından gitmesi de O'nun emrine bağlıdır. Düşünmez misiniz?
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 81. Ayet
Arapça: بَلْ قَالُوا۟ مِثْلَ مَا قَالَ ٱلْأَوَّلُونَ
Türkçe Okunuşu: bel kâlû miŝle mâ kâle-l'evvelûn.
Türkçe Meali: Hayır; yine de öncekilerin dediklerini derler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 82. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًۭا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû eiẕâ mitnâ vekunnâ turâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.
Türkçe Meali: Öncekiler: "Ölüp toprak ve bir yığın kemik olduğumuzda mı diriltileceğiz? And olsun ki biz ve daha önce de babalarımız tehdit edilmişti; bu, öncekilerin masallarından başka birşey değildir" demişlerdi.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 83. Ayet
Arapça: لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَءَابَآؤُنَا هَٰذَا مِن قَبْلُ إِنْ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: lekad vu`idnâ nahnu veâbâunâ hâẕâ min kablu in hâẕâ illâ esâtîru-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Öncekiler: "Ölüp toprak ve bir yığın kemik olduğumuzda mı diriltileceğiz? And olsun ki biz ve daha önce de babalarımız tehdit edilmişti; bu, öncekilerin masallarından başka birşey değildir" demişlerdi.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 84. Ayet
Arapça: قُل لِّمَنِ ٱلْأَرْضُ وَمَن فِيهَآ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kul limeni-l'ardu vemen fîhâ in kuntum ta`lemûn.
Türkçe Meali: De ki: "Biliyorsanız söyleyin, yer ve onda bulunanlar kimindir?"
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 85. Ayet
Arapça: سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: seyekûlûne lillâh. kul efelâ teẕekkerûn.
Türkçe Meali: "Allah'ındır" diyecekler, "Öyleyse ders almaz mısınız?" de.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 86. Ayet
Arapça: قُلْ مَن رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلسَّبْعِ وَرَبُّ ٱلْعَرْشِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: kul mer rabbu-ssemâvâti-sseb`i verabbu-l`arşi-l`ażîm.
Türkçe Meali: "Yedi göğün de Rabbi, yüce arşın da Rabbi kimdir?" de.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 87. Ayet
Arapça: سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: seyekûlûne lillâh. kul efelâ tettekûn.
Türkçe Meali: "Allah'tır" diyecekler! "Öyleyse O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" de.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 88. Ayet
Arapça: قُلْ مَنۢ بِيَدِهِۦ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍۢ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kul mem biyedihî melekûtu kulli şey'iv vehuve yucîru velâ yucâru `aleyhi in kuntum ta`lemûn.
Türkçe Meali: "Biliyorsanız söyleyin her şeyin hükümranlığı elinde olan, barındıran fakat himayeye muhtaç olmayan kimdir?"
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 89. Ayet
Arapça: سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ فَأَنَّىٰ تُسْحَرُونَ
Türkçe Okunuşu: seyekûlûne lillâh. kul feennâ tusharûn.
Türkçe Meali: "Allah'tır" diyecekler; "Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz" de.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 90. Ayet
Arapça: بَلْ أَتَيْنَٰهُم بِٱلْحَقِّ وَإِنَّهُمْ لَكَٰذِبُونَ
Türkçe Okunuşu: bel eteynâhum bilhakki veinnehum lekâẕibûn.
Türkçe Meali: Hayır; Biz onlara gerçeği getirdik ama, onlar yalancıdırlar.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 91. Ayet
Arapça: مَا ٱتَّخَذَ ٱللَّهُ مِن وَلَدٍۢ وَمَا كَانَ مَعَهُۥ مِنْ إِلَٰهٍ ۚ إِذًۭا لَّذَهَبَ كُلُّ إِلَٰهٍۭ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۢ ۚ سُبْحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Türkçe Okunuşu: me-tteḫaẕe-llâhu miv velediv vemâ kâne me`ahû min ilâhin iẕel leẕehebe kullu ilâhim bimâ ḫaleka vele`alâ ba`duhum `alâ ba`d. subhâne-llâhi `ammâ yesifûn.
Türkçe Meali: Allah çocuk edinmemiştir; O'nun yanında hiçbir tanrı yoktur, olsaydı, her tanrı kendi yarattığı ile beraber gider ve birbirinden üstün olmağa çalışırlardı. Allah onların vasıflandırdıklarından münezzehtir.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 92. Ayet
Arapça: عَٰلِمِ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: `âlimi-lğaybi veşşehâdeti fete`âlâ `ammâ yuşrikûn.
Türkçe Meali: O, görülmeyeni de, görüleni de bilir. Koştukları ortaklardan yücedir.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 93. Ayet
Arapça: قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّى مَا يُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: kur rabbi immâ turiyennî mâ yû`adûn.
Türkçe Meali: De ki: "Rabbim! Onların tehdit olundukları şeyi bana mutlaka göstereceksen, o zaman beni zalim milletin içinde bulundurma Yarabbi."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 94. Ayet
Arapça: رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِى فِى ٱلْقَوْمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: rabbi felâ tec`alnî fi-lkavmi-żżâlimîn.
Türkçe Meali: De ki: "Rabbim! Onların tehdit olundukları şeyi bana mutlaka göstereceksen, o zaman beni zalim milletin içinde bulundurma Yarabbi."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 95. Ayet
Arapça: وَإِنَّا عَلَىٰٓ أَن نُّرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَٰدِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veinnâ `alâ en nuriyeke mâ ne`iduhum lekâdirûn.
Türkçe Meali: Biz onlara vadettiğimizi sana elbette gösterebiliriz.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 96. Ayet
Arapça: ٱدْفَعْ بِٱلَّتِى هِىَ أَحْسَنُ ٱلسَّيِّئَةَ ۚ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
Türkçe Okunuşu: idfa` billetî hiye ahsenu-sseyyieh. nahnu a`lemu bimâ yesifûn.
Türkçe Meali: Kötülüğü en iyi ile sav. Onların vasıflandırmalarını Biz daha iyi biliriz.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 97. Ayet
Arapça: وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَٰتِ ٱلشَّيَٰطِينِ
Türkçe Okunuşu: vekur rabbi e`ûẕu bike min hemezâti-şşeyâtîn.
Türkçe Meali: De ki: "Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından Sana sığınırım."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 98. Ayet
Arapça: وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
Türkçe Okunuşu: vee`ûẕu bike rabbi ey yahdurûn.
Türkçe Meali: "Rabbim! Yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 99. Ayet
Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَ أَحَدَهُمُ ٱلْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ٱرْجِعُونِ
Türkçe Okunuşu: hattâ iẕâ câe ehadehumu-lmevtu kâle rabbi-rci`ûn.
Türkçe Meali: Onlardan birine ölüm gelince: "Rabbim! Beni geri çevir, belki, yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi iş işlerim" der. Hayır; bu söylediği sadece kendi lafıdır. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında geriye dönmekten onları alıkoyan bir engel vardır.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 100. Ayet
Arapça: لَعَلِّىٓ أَعْمَلُ صَٰلِحًۭا فِيمَا تَرَكْتُ ۚ كَلَّآ ۚ إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَآئِلُهَا ۖ وَمِن وَرَآئِهِم بَرْزَخٌ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Türkçe Okunuşu: le`allî a`melu sâlihan fîmâ teraktu kellâ. innehâ kelimetun huve kâiluhâ. vemiv verâihim berzeḫun ilâ yevmi yub`aŝûn.
Türkçe Meali: Onlardan birine ölüm gelince: "Rabbim! Beni geri çevir, belki, yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi iş işlerim" der. Hayır; bu söylediği sadece kendi lafıdır. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında geriye dönmekten onları alıkoyan bir engel vardır.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 101. Ayet
Arapça: فَإِذَا نُفِخَ فِى ٱلصُّورِ فَلَآ أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍۢ وَلَا يَتَسَآءَلُونَ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ nufiḫa fi-ssûri felâ ensâbe beynehum yevmeiẕiv velâ yetesâelûn.
Türkçe Meali: Sura üflendiği zaman, o gün, aralarındaki soy yakınlığı fayda vermez ve birbirlerine de birşey soramazlar.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 102. Ayet
Arapça: فَمَن ثَقُلَتْ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: femen ŝekulet mevâzînuhû feulâike humu-lmuflihûn.
Türkçe Meali: Tartıları ağır gelenler, işte onlar kurtuluşa ermiş olanlardır.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 103. Ayet
Arapça: وَمَنْ خَفَّتْ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ فِى جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: vemen ḫaffet mevâzînuhû feulâike-lleẕîne ḫasirû enfusehum fî cehenneme ḫâlidûn.
Türkçe Meali: Tartıları hafif gelenler, işte onlar, kendilerine yazık edendir, cehennemde temellidirler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 104. Ayet
Arapça: تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ ٱلنَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَٰلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: telfehu vucûhehumu-nnâru vehum fîhâ kâlihûn.
Türkçe Meali: Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 105. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَكُنْ ءَايَٰتِى تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
Türkçe Okunuşu: elem tekun âyâtî tutlâ `aleykum fekuntum bihâ tukeẕẕibûn.
Türkçe Meali: Allah: "Ayetlerim size okunurken onları yalanlıyordunuz değil mi?" der.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 106. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًۭا ضَآلِّينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû rabbenâ ğalebet `aleynâ şikvetunâ vekunnâ kavmen dâllîn.
Türkçe Meali: Şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi bedbahtlığımız yenmişti; sapık bir millet olmuştuk."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 107. Ayet
Arapça: رَبَّنَآ أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: rabbenâ aḫricnâ minhâ fein `udnâ feinnâ żâlimûn.
Türkçe Meali: "Rabbimiz! Bizi buradan çıkar, tekrar günaha dönersek, doğrusu zulmetmiş oluruz."
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 108. Ayet
Arapça: قَالَ ٱخْسَـُٔوا۟ فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
Türkçe Okunuşu: kâle-ḫseû fîhâ velâ tukellimûn.
Türkçe Meali: Allah: "Sinin orada! Benimle konuşmayın. Kullarımdan bir topluluk: "Rabbimiz! inandık, artık bizi bağışla, bize acı. Sen acıyanların en iyisisin" diyordu. Siz ise, onları alaya alıyordunuz. Bu yaptıklarınız size Beni anmayı unutturuyordu. Onlara hep gülüyordunuz. Sabretmelerine karşılık bugün onları mükafatlandırdım. Doğrusu onlar kurtulanlardır" der.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 109. Ayet
Arapça: إِنَّهُۥ كَانَ فَرِيقٌۭ مِّنْ عِبَادِى يَقُولُونَ رَبَّنَآ ءَامَنَّا فَٱغْفِرْ لَنَا وَٱرْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ ٱلرَّٰحِمِينَ
Türkçe Okunuşu: innehû kâne ferîkum min `ibâdî yekûlûne rabbenâ âmennâ fağfir lenâ verhamnâ veente ḫayru-rrâhimîn.
Türkçe Meali: Allah: "Sinin orada! Benimle konuşmayın. Kullarımdan bir topluluk: "Rabbimiz! inandık, artık bizi bağışla, bize acı. Sen acıyanların en iyisisin" diyordu. Siz ise, onları alaya alıyordunuz. Bu yaptıklarınız size Beni anmayı unutturuyordu. Onlara hep gülüyordunuz. Sabretmelerine karşılık bugün onları mükafatlandırdım. Doğrusu onlar kurtulanlardır" der.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 110. Ayet
Arapça: فَٱتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّىٰٓ أَنسَوْكُمْ ذِكْرِى وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ
Türkçe Okunuşu: fetteḫaẕtumûhum siḫriyyen hattâ ensevkum ẕikrî vekuntum minhum tadhakûn.
Türkçe Meali: Allah: "Sinin orada! Benimle konuşmayın. Kullarımdan bir topluluk: "Rabbimiz! inandık, artık bizi bağışla, bize acı. Sen acıyanların en iyisisin" diyordu. Siz ise, onları alaya alıyordunuz. Bu yaptıklarınız size Beni anmayı unutturuyordu. Onlara hep gülüyordunuz. Sabretmelerine karşılık bugün onları mükafatlandırdım. Doğrusu onlar kurtulanlardır" der.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 111. Ayet
Arapça: إِنِّى جَزَيْتُهُمُ ٱلْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوٓا۟ أَنَّهُمْ هُمُ ٱلْفَآئِزُونَ
Türkçe Okunuşu: innî cezeytuhumu-lyevme bimâ saberû ennehum humu-lfâizûn.
Türkçe Meali: Allah: "Sinin orada! Benimle konuşmayın. Kullarımdan bir topluluk: "Rabbimiz! inandık, artık bizi bağışla, bize acı. Sen acıyanların en iyisisin" diyordu. Siz ise, onları alaya alıyordunuz. Bu yaptıklarınız size Beni anmayı unutturuyordu. Onlara hep gülüyordunuz. Sabretmelerine karşılık bugün onları mükafatlandırdım. Doğrusu onlar kurtulanlardır" der.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 112. Ayet
Arapça: قَٰلَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِى ٱلْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle kem lebiŝtum fi-l'ardi `adede sinîn.
Türkçe Meali: Allah onlara yine: "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız" der.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 113. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍۢ فَسْـَٔلِ ٱلْعَآدِّينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû lebiŝnâ yevmen ev ba`da yevmin fes'eli-l`âddîn.
Türkçe Meali: "Bir gün veya daha az bir süre kaldık, sayanlara sor" derler.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 114. Ayet
Arapça: قَٰلَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًۭا ۖ لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle il lebiŝtum illâ kalîlel lev ennekum kuntum ta`lemûn.
Türkçe Meali: Allah' "Pek az kaldınız, keşke bilseydiniz! Sizi boşuna yarattığımızı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?" der.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 115. Ayet
Arapça: أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَٰكُمْ عَبَثًۭا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: efehasibtum ennemâ ḫalaknâkum `abeŝev veennekum ileynâ lâ turce`ûn.
Türkçe Meali: Allah' "Pek az kaldınız, keşke bilseydiniz! Sizi boşuna yarattığımızı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?" der.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 116. Ayet
Arapça: فَتَعَٰلَى ٱللَّهُ ٱلْمَلِكُ ٱلْحَقُّ ۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ ٱلْعَرْشِ ٱلْكَرِيمِ
Türkçe Okunuşu: fete`âle-llâhu-lmeliku-lhakk. lâ ilâhe illâ hû. rabbu-l`arşi-lkerîm.
Türkçe Meali: Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur. O, yüce arşın Rabbidir.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 117. Ayet
Arapça: وَمَن يَدْعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ لَا بُرْهَٰنَ لَهُۥ بِهِۦ فَإِنَّمَا حِسَابُهُۥ عِندَ رَبِّهِۦٓ ۚ إِنَّهُۥ لَا يُفْلِحُ ٱلْكَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemey yed`u me`a-llâhi ilâhen âḫara lâ burhâne lehû bihî feinnemâ hisâbuhû `inde rabbih. innehû lâ yuflihu-lkâfirûn.
Türkçe Meali: Allah'la beraber, varlığına hiçbir delili olmadığı halde başka tanrıya tapanın hesabını Rabbi görecektir. İnkarcılar elbette kurtulamazlar.
سُورَةُ المُؤۡمِنُونَ - Mü'minûn Suresi - 118. Ayet
Arapça: وَقُل رَّبِّ ٱغْفِرْ وَٱرْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ ٱلرَّٰحِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vekur rabbi-ğfir verham veente ḫayru-rrâhimîn.
Türkçe Meali: De ki: "Rabbim! Bağışla, merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın."
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ سُورَةٌ أَنزَلْنَٰهَا وَفَرَضْنَٰهَا وَأَنزَلْنَا فِيهَآ ءَايَٰتٍۭ بَيِّنَٰتٍۢ لَّعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: sûratun enzelnâhâ veferadnâhâ veenzelnâ fîhâ âyâtim beyyinâtil le`allekum teẕekkerûn.
Türkçe Meali: Bu, indirip, hükümlerini kesinleştirdiğimiz suredir. Öğüt alasınız diye onda apaçık ayetler indirdik.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 2. Ayet
Arapça: ٱلزَّانِيَةُ وَٱلزَّانِى فَٱجْلِدُوا۟ كُلَّ وَٰحِدٍۢ مِّنْهُمَا مِا۟ئَةَ جَلْدَةٍۢ ۖ وَلَا تَأْخُذْكُم بِهِمَا رَأْفَةٌۭ فِى دِينِ ٱللَّهِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ ۖ وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا طَآئِفَةٌۭ مِّنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: ezzâniyetu vezzânî feclidû kulle vâhidim minhumâ miete celdeh. velâ te'ḫuẕkum bihimâ ra'fetun fî dîni-llâhi in kuntum tu'minûne billâhi velyevmi-l'âḫir. velyeşhed `aẕâbehumâ tâifetum mine-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini konusunda o ikisine acımayın. Onların ceza görmesine, inananlardan bir topluluk da şahit olsun.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 3. Ayet
Arapça: ٱلزَّانِى لَا يَنكِحُ إِلَّا زَانِيَةً أَوْ مُشْرِكَةًۭ وَٱلزَّانِيَةُ لَا يَنكِحُهَآ إِلَّا زَانٍ أَوْ مُشْرِكٌۭ ۚ وَحُرِّمَ ذَٰلِكَ عَلَى ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: ezzânî lâ yenkihu illâ zâniyeten ev muşrikeh. vezzâniyetu lâ yenkihuhâ illâ zânin ev muşrik. vehurrime ẕâlike `ale-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Zina eden erkek, ancak zina eden veya putperest bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da, ancak zina eden veya putperest olan bir erkek evlenebilir. Bu, müminlere yasak edilmiştir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ يَرْمُونَ ٱلْمُحْصَنَٰتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا۟ بِأَرْبَعَةِ شُهَدَآءَ فَٱجْلِدُوهُمْ ثَمَٰنِينَ جَلْدَةًۭ وَلَا تَقْبَلُوا۟ لَهُمْ شَهَٰدَةً أَبَدًۭا ۚ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْفَٰسِقُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne yermûne-lmuhsenâti ŝumme lem ye'tû bierbe`ati şuhedâe feclidûhum ŝemânîne celdetev velâ takbelû lehum şehâdeten ebedâ. veulâike humu-lfâsikûn.
Türkçe Meali: İffetli kadınlara zina isnat edip de, sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun; ebediyen onların şahidliğini kabul etmeyin. İşte onlar yoldan çıkmış kimselerdir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 5. Ayet
Arapça: إِلَّا ٱلَّذِينَ تَابُوا۟ مِنۢ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: ille-lleẕîne tâbû mim ba`di ẕâlike veaslehû. feinne-llâhe ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Ama bundan sonra, tevbe edip düzelenler bunun dışındadır. Şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ يَرْمُونَ أَزْوَٰجَهُمْ وَلَمْ يَكُن لَّهُمْ شُهَدَآءُ إِلَّآ أَنفُسُهُمْ فَشَهَٰدَةُ أَحَدِهِمْ أَرْبَعُ شَهَٰدَٰتٍۭ بِٱللَّهِ ۙ إِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne yermûne ezvâcehum velem yekul lehum şuhedâu illâ enfusuhum feşehâdetu ehadihim erbe`u şehâdâtim billâhi innehû lemine-ssâdikîn.
Türkçe Meali: Karılarına zina isnat edip de kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, kendisinin doğru sözlülerden olduğuna Allah'ı dört defa şahit tutmasıyla olur. Beşincisinde, eğer yalancılardan ise Allah'ın lanetinin kendisine olmasını diler.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَٱلْخَٰمِسَةُ أَنَّ لَعْنَتَ ٱللَّهِ عَلَيْهِ إِن كَانَ مِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ
Türkçe Okunuşu: velḫâmisetu enne la`nete-llâhi `aleyhi in kâne mine-lkâẕibîn.
Türkçe Meali: Karılarına zina isnat edip de kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, kendisinin doğru sözlülerden olduğuna Allah'ı dört defa şahit tutmasıyla olur. Beşincisinde, eğer yalancılardan ise Allah'ın lanetinin kendisine olmasını diler.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَيَدْرَؤُا۟ عَنْهَا ٱلْعَذَابَ أَن تَشْهَدَ أَرْبَعَ شَهَٰدَٰتٍۭ بِٱللَّهِ ۙ إِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ
Türkçe Okunuşu: veyedrau `anhe-l`aẕâbe en teşhede erbe`a şehâdâtim billâhi innehû lemine-lkâẕibîn.
Türkçe Meali: Kocasının yalancılardan olduğuna Allah'ı dört defa şahit tutması, cezayı kadından savar. Beşincisinde, kocası doğrulardan ise kendisinin Allah'ın gazabına uğramasını diler.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَٱلْخَٰمِسَةَ أَنَّ غَضَبَ ٱللَّهِ عَلَيْهَآ إِن كَانَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: velḫâmisete enne ğadabe-llâhi `aleyhâ in kâne mine-ssâdikîn.
Türkçe Meali: Kocasının yalancılardan olduğuna Allah'ı dört defa şahit tutması, cezayı kadından savar. Beşincisinde, kocası doğrulardan ise kendisinin Allah'ın gazabına uğramasını diler.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ وَأَنَّ ٱللَّهَ تَوَّابٌ حَكِيمٌ
Türkçe Okunuşu: velevlâ fadlu-llâhi `aleykum verahmetuhû veenne-llâhe tevvâbun hakîm.
Türkçe Meali: Allah'ın size nimet ve rahmeti bulunmasa ve Allah tevbeleri kabul eden ve Hakim olmasaydı suçlunun hemen cezasını verirdi.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 11. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ جَآءُو بِٱلْإِفْكِ عُصْبَةٌۭ مِّنكُمْ ۚ لَا تَحْسَبُوهُ شَرًّۭا لَّكُم ۖ بَلْ هُوَ خَيْرٌۭ لَّكُمْ ۚ لِكُلِّ ٱمْرِئٍۢ مِّنْهُم مَّا ٱكْتَسَبَ مِنَ ٱلْإِثْمِ ۚ وَٱلَّذِى تَوَلَّىٰ كِبْرَهُۥ مِنْهُمْ لَهُۥ عَذَابٌ عَظِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne câû bil'ifki `usbetum minkum. lâ tahsebûhu şerral lekum. bel huve ḫayrul lekum. likulli-mriim minhum me-ktesebe mine-l'iŝm. velleẕî tevellâ kibrahû minhum lehû `aẕâbun `ażîm.
Türkçe Meali: (Peygamber'in eşi hakkında) o yalanı uyduranlar içinizden bir güruhtur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, o sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden her birine kazandığı günah karşılığı ceza vardır; içlerinden elebaşılık yapana ise büyük azap vardır.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 12. Ayet
Arapça: لَّوْلَآ إِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ ٱلْمُؤْمِنُونَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتُ بِأَنفُسِهِمْ خَيْرًۭا وَقَالُوا۟ هَٰذَآ إِفْكٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: levlâ iẕ semi`tumûhu żanne-lmu'minûne velmu'minâtu bienfusihim ḫayrav vekâlû hâẕâ ifkum mubîn.
Türkçe Meali: Onu işittiğiniz zaman, erkek kadın müminlerin, kendiliklerinden hüsnü zanda bulunup da: "Bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 13. Ayet
Arapça: لَّوْلَا جَآءُو عَلَيْهِ بِأَرْبَعَةِ شُهَدَآءَ ۚ فَإِذْ لَمْ يَأْتُوا۟ بِٱلشُّهَدَآءِ فَأُو۟لَٰٓئِكَ عِندَ ٱللَّهِ هُمُ ٱلْكَٰذِبُونَ
Türkçe Okunuşu: levlâ câû `aleyhi bierbe`ati şuhedâ'. feiẕ lem ye'tû bişşuhedâi feulâike `inde-llâhi humu-lkâẕibûn.
Türkçe Meali: Dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? İşte bunlar, şahit getirmedikçe Allah katında yalancı olanlardır.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ لَمَسَّكُمْ فِى مَآ أَفَضْتُمْ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Türkçe Okunuşu: velevlâ fadlu-llâhi `aleykum verahmetuhû fi-ddunyâ vel'âḫirati lemessekum fî mâ efadtum fîhi `aẕâbun `ażîm.
Türkçe Meali: Allah'ın dünya ve ahirette size lütuf ve merhameti olmasaydı, o kötü sözü yaymanızdan ötürü büyük bir azaba uğrardınız.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 15. Ayet
Arapça: إِذْ تَلَقَّوْنَهُۥ بِأَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُم مَّا لَيْسَ لَكُم بِهِۦ عِلْمٌۭ وَتَحْسَبُونَهُۥ هَيِّنًۭا وَهُوَ عِندَ ٱللَّهِ عَظِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: iẕ telekkavnehû bielsinetikum vetekûlûne biefvâhikum mâ leyse lekum bihî `ilmuv vetahsebûnehû heyyinâ. vehuve `inde-llâhi `ażîm.
Türkçe Meali: Onu dilinize dolamıştınız. Bilmediğiniz şeyleri ağzınıza alıyordunuz. Onu önemsiz bir şey sanıyordunuz, oysa Allah katında önemi büyüktü.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَلَوْلَآ إِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُم مَّا يَكُونُ لَنَآ أَن نَّتَكَلَّمَ بِهَٰذَا سُبْحَٰنَكَ هَٰذَا بُهْتَٰنٌ عَظِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velevlâ iẕ semi`tumûhu kultum mâ yekûnu lenâ en netekelleme bihâẕâ. subhâneke hâẕâ buhtânun `ażîm.
Türkçe Meali: O'nu işittiğinizde: "Bu konuda konuşmamız yakışık almaz; haşa, bu büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi?
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 17. Ayet
Arapça: يَعِظُكُمُ ٱللَّهُ أَن تَعُودُوا۟ لِمِثْلِهِۦٓ أَبَدًا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: ye`iżukumu-llâhu en te`ûdû limiŝlihî ebeden in kuntum mu'minîn.
Türkçe Meali: Eğer mümin kişilerdenseniz, Allah buna benzer bir şeye bir daha dönmemenizi tavsiye eder.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَيُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِ ۚ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Türkçe Okunuşu: veyubeyyinu-llâhu lekumu-l'âyât. vellâhu `alîmun hakîm.
Türkçe Meali: Allah size ayetleri açıkça bildirir. Allah bilendir, Hakim'dir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 19. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يُحِبُّونَ أَن تَشِيعَ ٱلْفَٰحِشَةُ فِى ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ ۚ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yuhibbûne en teşî`a-lfâhişetu fi-lleẕîne âmenû lehum `aẕâbun elîmun fi-ddunyâ vel'âḫirah. vellâhu ya`lemu veentum lâ ta`lemûn.
Türkçe Meali: Müminler arasından hayasızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve ahirette can yakıcı azap vardır. Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ وَأَنَّ ٱللَّهَ رَءُوفٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velevlâ fadlu-llâhi `aleykum verahmetuhû veenne-llâhe raûfur rahîm.
Türkçe Meali: Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, Allah şefkatli ve merhametli olmasaydı hemen cezanızı verirdi.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 21. Ayet
Arapça: ۞ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَتَّبِعُوا۟ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيْطَٰنِ ۚ وَمَن يَتَّبِعْ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيْطَٰنِ فَإِنَّهُۥ يَأْمُرُ بِٱلْفَحْشَآءِ وَٱلْمُنكَرِ ۚ وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ مَا زَكَىٰ مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ أَبَدًۭا وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يُزَكِّى مَن يَشَآءُ ۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ tettebi`û ḫutuvâti-şşeytân. vemey yettebi` ḫutuvâti-şşeytâni feinnehû ye'muru bilfahşâi velmunker. velevlâ fadlu-llâhi `aleykum verahmetuhû mâ zekâ minkum min ehadin ebedev velâkinne-llâhe yuzekkî mey yeşâ'. vellâhu semî`un `alîm.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve fenalığı emreder. Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir ve bilir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَلَا يَأْتَلِ أُو۟لُوا۟ ٱلْفَضْلِ مِنكُمْ وَٱلسَّعَةِ أَن يُؤْتُوٓا۟ أُو۟لِى ٱلْقُرْبَىٰ وَٱلْمَسَٰكِينَ وَٱلْمُهَٰجِرِينَ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ ۖ وَلْيَعْفُوا۟ وَلْيَصْفَحُوٓا۟ ۗ أَلَا تُحِبُّونَ أَن يَغْفِرَ ٱللَّهُ لَكُمْ ۗ وَٱللَّهُ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌ
Türkçe Okunuşu: velâ ye'teli ulu-lfadli minkum vesse`ati ey yu'tû uli-lkurbâ velmesâkîne velmuhâcirîne fî sebîli-llâh. velya`fû velyasfehû. elâ tuhibbûne ey yağfira-llâhu lekum. vellâhu ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: İçinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere, vermemek için yemin etmesinler, affetsinler, geçsinler. Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli olandır.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 23. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يَرْمُونَ ٱلْمُحْصَنَٰتِ ٱلْغَٰفِلَٰتِ ٱلْمُؤْمِنَٰتِ لُعِنُوا۟ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yermûne-lmuhsenâti-lğâfilâti-lmu'minâti lu`inû fi-ddunyâ vel'âḫirah. velehum `aẕâbun `ażîm.
Türkçe Meali: İffetli, habersiz, mümin kadınlara zina isnat edenler dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Kendi dilleri, elleri ve ayakları, yapmış olduklarına şahidlik ettikleri gün onlar büyük azaba uğrayacaklardır.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 24. Ayet
Arapça: يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: yevme teşhedu `aleyhim elsinetuhum veeydîhim veerculuhum bimâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: İffetli, habersiz, mümin kadınlara zina isnat edenler dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Kendi dilleri, elleri ve ayakları, yapmış olduklarına şahidlik ettikleri gün onlar büyük azaba uğrayacaklardır.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 25. Ayet
Arapça: يَوْمَئِذٍۢ يُوَفِّيهِمُ ٱللَّهُ دِينَهُمُ ٱلْحَقَّ وَيَعْلَمُونَ أَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْحَقُّ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: yevmeiẕiy yuveffîhimu-llâhu dînehumu-lhakka veya`lemûne enne-llâhe huve-lhakku-lmubîn.
Türkçe Meali: O gün, Allah onlara kesinleşmiş cezalarını verecektir. Allah'ın apaçık hak olduğunu bileceklerdir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 26. Ayet
Arapça: ٱلْخَبِيثَٰتُ لِلْخَبِيثِينَ وَٱلْخَبِيثُونَ لِلْخَبِيثَٰتِ ۖ وَٱلطَّيِّبَٰتُ لِلطَّيِّبِينَ وَٱلطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَٰتِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ مُبَرَّءُونَ مِمَّا يَقُولُونَ ۖ لَهُم مَّغْفِرَةٌۭ وَرِزْقٌۭ كَرِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: elḫabîŝâtu lilḫabîŝîne velḫabîŝûne lilḫabîŝât. vettayyibâtu littayyibîne vettayyibûne littayyibât. ulâike muberraûne mimmâ yekûlûn. lehum mağfiratuv verizkun kerîm.
Türkçe Meali: Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara yakışırlar. İyi kadınlar iyi erkeklere, iyi erkekler de iyi kadınlara yakışırlar. Bunlar, onların söylediklerinden uzaktırlar. İşte bunlara mağfiret ve cömertçe verilmiş rızık vardır.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 27. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَدْخُلُوا۟ بُيُوتًا غَيْرَ بُيُوتِكُمْ حَتَّىٰ تَسْتَأْنِسُوا۟ وَتُسَلِّمُوا۟ عَلَىٰٓ أَهْلِهَا ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌۭ لَّكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ tedḫulû buyûten ğayra buyûtikum hattâ teste'nisû vetusellimû `alâ ehlihâ. ẕâlikum ḫayrul lekum le`allekum teẕekkerûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Evlerinizden başka evlere, izin almadan, seslenip sahiplerine selam vermeden girmeyiniz. Eğer düşünürseniz bu sizin için daha iyidir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 28. Ayet
Arapça: فَإِن لَّمْ تَجِدُوا۟ فِيهَآ أَحَدًۭا فَلَا تَدْخُلُوهَا حَتَّىٰ يُؤْذَنَ لَكُمْ ۖ وَإِن قِيلَ لَكُمُ ٱرْجِعُوا۟ فَٱرْجِعُوا۟ ۖ هُوَ أَزْكَىٰ لَكُمْ ۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: feil lem tecidû fîhâ ehaden felâ tedḫulûhâ hattâ yu'ẕene lekum. vein kîle lekumu-rci`û ferci`û huve ezkâ lekum. vellâhu bimâ ta`melûne `alîm.
Türkçe Meali: Eğer evde kimseyi bulamazsanız, yine de size izin verilmedikçe içeriye girmeyiniz. Size "Dönün" denirse dönün. Bu, sizi daha çok temize çıkarır. Allah yaptıklarınızı bilir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 29. Ayet
Arapça: لَّيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَدْخُلُوا۟ بُيُوتًا غَيْرَ مَسْكُونَةٍۢ فِيهَا مَتَٰعٌۭ لَّكُمْ ۚ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ
Türkçe Okunuşu: leyse `aleykum cunâhun en tedḫulû buyûten ğayra meskûnetin fîhâ metâ`ul lekum. vellâhu ya`lemu mâ tubdûne vemâ tektumûn.
Türkçe Meali: İçinde malınız bulunan boş evlere girmenizde bir sorumluluk yoktur. Allah, açığa vurduğunuzu da, gizlediğinizi de bilir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 30. Ayet
Arapça: قُل لِّلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا۟ مِنْ أَبْصَٰرِهِمْ وَيَحْفَظُوا۟ فُرُوجَهُمْ ۚ ذَٰلِكَ أَزْكَىٰ لَهُمْ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ خَبِيرٌۢ بِمَا يَصْنَعُونَ
Türkçe Okunuşu: kul lilmu'minîne yeğuddû min ebsârihim veyahfeżû furûcehum. ẕâlike ezkâ lehum. inne-llâhe ḫabîrum bimâ yasne`ûn.
Türkçe Meali: Mümin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini, korusunlar. Bu, onların arınmasını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَقُل لِّلْمُؤْمِنَٰتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَٰرِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا ۖ وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَىٰ جُيُوبِهِنَّ ۖ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ ءَابَآئِهِنَّ أَوْ ءَابَآءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَآئِهِنَّ أَوْ أَبْنَآءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَٰنِهِنَّ أَوْ بَنِىٓ إِخْوَٰنِهِنَّ أَوْ بَنِىٓ أَخَوَٰتِهِنَّ أَوْ نِسَآئِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُهُنَّ أَوِ ٱلتَّٰبِعِينَ غَيْرِ أُو۟لِى ٱلْإِرْبَةِ مِنَ ٱلرِّجَالِ أَوِ ٱلطِّفْلِ ٱلَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا۟ عَلَىٰ عَوْرَٰتِ ٱلنِّسَآءِ ۖ وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِن زِينَتِهِنَّ ۚ وَتُوبُوٓا۟ إِلَى ٱللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَ ٱلْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: vekul lilmu'minâti yağdudne min ebsârihinne veyahfażne furûcehunne velâ yubdîne zînetehunne illâ mâ żahera minhâ velyadribne biḫumurihinne `alâ cuyûbihinn. velâ yubdîne zînetehunne illâ libu`ûletihinne ev âbâihinne ev âbâi bu`ûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi bu`ûletihinne ev iḫvânihinne ev benî iḫvânihinne ev benî eḫavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evi-ttâbi`îne ğayri uli-l'irbeti mine-rricâli evi-ttifli-lleẕîne lem yażherû `alâ `avrati-nnisâ'. velâ yadribne bierculihinne liyu`leme mâ yuḫfîne min zînetihinn. vetûbû ile-llâhi cemî`an eyyuhe-lmu'minûne le`allekum tuflihûn.
Türkçe Meali: Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Süslerini kocaları veya babaları ve kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya müslüman kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler, ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar! Saadete ermeniz için hepiniz tevbe ederek Allah'ın hükmüne dönün.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَأَنكِحُوا۟ ٱلْأَيَٰمَىٰ مِنكُمْ وَٱلصَّٰلِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَآئِكُمْ ۚ إِن يَكُونُوا۟ فُقَرَآءَ يُغْنِهِمُ ٱللَّهُ مِن فَضْلِهِۦ ۗ وَٱللَّهُ وَٰسِعٌ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: venkihu-l'eyâmâ minkum vessâlihîne min `ibâdikum veimâikum. iy yekûnû fukarâe yuğnîhimu-llâhu min fadlih. vellâhu vâsi`un `alîm.
Türkçe Meali: İçinizdeki bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları lütfü ile zenginleştirir. Allah lütfü bol olandır, bilendir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَلْيَسْتَعْفِفِ ٱلَّذِينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتَّىٰ يُغْنِيَهُمُ ٱللَّهُ مِن فَضْلِهِۦ ۗ وَٱلَّذِينَ يَبْتَغُونَ ٱلْكِتَٰبَ مِمَّا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُكُمْ فَكَاتِبُوهُمْ إِنْ عَلِمْتُمْ فِيهِمْ خَيْرًۭا ۖ وَءَاتُوهُم مِّن مَّالِ ٱللَّهِ ٱلَّذِىٓ ءَاتَىٰكُمْ ۚ وَلَا تُكْرِهُوا۟ فَتَيَٰتِكُمْ عَلَى ٱلْبِغَآءِ إِنْ أَرَدْنَ تَحَصُّنًۭا لِّتَبْتَغُوا۟ عَرَضَ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۚ وَمَن يُكْرِههُّنَّ فَإِنَّ ٱللَّهَ مِنۢ بَعْدِ إِكْرَٰهِهِنَّ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velyesta`fifi-lleẕîne lâ yecidûne nikâhan hattâ yuğniyehumu-llâhu min fadlih. velleẕîne yebteğûne-lkitâbe mimmâ meleket eymânukum fekâtibûhum in `alimtum fîhim ḫayrâ. veâtûhum mim mâli-llâhi-lleẕî âtâkum. velâ tukrihû feteyâtikum `ale-lbiğâi in eradne tehassunel litebteğû `arada-lhayâti-ddunyâ. vemey yukrihhunne feinne-llâhe mim ba`di ikrâhihinne ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Evlenemeyenler, Allah kendilerini lütfü ile zenginleştirene kadar iffetli davransınlar. Kölelerinizden hür olmak için bedel vermek isteyenlerin, onlarda bir iyilik görürseniz, bedel vermelerini kabul edin. Onlara Allah'ın size verdiği maldan verin. Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilsin ki Allah hiç şüphesiz onu değil zorlanan kadınları bağışlar ve merhamet eder.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَنزَلْنَآ إِلَيْكُمْ ءَايَٰتٍۢ مُّبَيِّنَٰتٍۢ وَمَثَلًۭا مِّنَ ٱلَّذِينَ خَلَوْا۟ مِن قَبْلِكُمْ وَمَوْعِظَةًۭ لِّلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad enzelnâ ileykum âyâtim mubeyyinâtiv vemeŝelem mine-lleẕîne ḫalev min kablikum vemev`iżatel lilmuttekîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, size apaçık ayetler, sizden önce geçenlerden misal ve sakınanlara öğüt indirdik.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 35. Ayet
Arapça: ۞ ٱللَّهُ نُورُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ مَثَلُ نُورِهِۦ كَمِشْكَوٰةٍۢ فِيهَا مِصْبَاحٌ ۖ ٱلْمِصْبَاحُ فِى زُجَاجَةٍ ۖ ٱلزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌۭ دُرِّىٌّۭ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍۢ مُّبَٰرَكَةٍۢ زَيْتُونَةٍۢ لَّا شَرْقِيَّةٍۢ وَلَا غَرْبِيَّةٍۢ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِىٓءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌۭ ۚ نُّورٌ عَلَىٰ نُورٍۢ ۗ يَهْدِى ٱللَّهُ لِنُورِهِۦ مَن يَشَآءُ ۚ وَيَضْرِبُ ٱللَّهُ ٱلْأَمْثَٰلَ لِلنَّاسِ ۗ وَٱللَّهُ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: allâhu nûru-ssemâvâti vel'ard. meŝelu nûrihî kemişkâtin fîhâ misbâh. elmisbâhu fî zucâceh. ezzucâcetu keennehâ kevkebun durriyyuy yûkadu min şeceratim mubâraketin zeytûnetil lâ şerkiyyetiv velâ ğarbiyyetiy yekâdu zeytuhâ yudîu velev lem temseshu nârun. nûrun `alâ nûr. yehdi-llâhu linûrihî mey yeşâ'. veyadribu-llâhu-l'emŝâle linnâs. vellâhu bikulli şey'in `alîm.
Türkçe Meali: Allah göklerin ve yerin Nur'udur. O'nun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir, cam ise, sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır; bu ne yalnız doğuda ve ne de yalnız batıda bulunan bereketli zeytin ağacından yakılır. Ateş değmese bile, nerdeyse yağın kendisi aydınlatacak! Nur üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna kavuşturur. Allah insanlara misaller verir. O, herşeyi bilir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 36. Ayet
Arapça: فِى بُيُوتٍ أَذِنَ ٱللَّهُ أَن تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ فِيهَا ٱسْمُهُۥ يُسَبِّحُ لَهُۥ فِيهَا بِٱلْغُدُوِّ وَٱلْءَاصَالِ
Türkçe Okunuşu: fî buyûtin eẕine-llâhu en turfe`a veyuẕkera fîhe-smuhû yusebbihu lehû fîhâ bilğuduvvi vel'esâl.
Türkçe Meali: Allah'ın yüksek tutulmasına ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde, insanlar sabah akşam O'nu tesbih ederler.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 37. Ayet
Arapça: رِجَالٌۭ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَٰرَةٌۭ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ ٱللَّهِ وَإِقَامِ ٱلصَّلَوٰةِ وَإِيتَآءِ ٱلزَّكَوٰةِ ۙ يَخَافُونَ يَوْمًۭا تَتَقَلَّبُ فِيهِ ٱلْقُلُوبُ وَٱلْأَبْصَٰرُ
Türkçe Okunuşu: ricâlul lâ tulhîhim ticâratuv velâ bey`un `an ẕikri-llâhi veikâmi-ssalâti veîtâi-zzekâti yeḫâfûne yevmen tetekallebu fîhi-lkulûbu vel'ebsâr.
Türkçe Meali: Bunları ne ticaret ve ne de alışveriş Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoyar. Bunlar, gönüllerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 38. Ayet
Arapça: لِيَجْزِيَهُمُ ٱللَّهُ أَحْسَنَ مَا عَمِلُوا۟ وَيَزِيدَهُم مِّن فَضْلِهِۦ ۗ وَٱللَّهُ يَرْزُقُ مَن يَشَآءُ بِغَيْرِ حِسَابٍۢ
Türkçe Okunuşu: liyecziyehumu-llâhu ahsene mâ `amilû veyezîdehum min fadlih. vellâhu yerzuku mey yeşâu biğayri hisâb.
Türkçe Meali: Allah, onları işlediklerinin en güzeliyle mükafatlandırır ve lütfundan onlara fazlasıyla verir. Allah dilediğini hesapsız şekilde rızıklandırır.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَعْمَٰلُهُمْ كَسَرَابٍۭ بِقِيعَةٍۢ يَحْسَبُهُ ٱلظَّمْـَٔانُ مَآءً حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَهُۥ لَمْ يَجِدْهُ شَيْـًۭٔا وَوَجَدَ ٱللَّهَ عِندَهُۥ فَوَفَّىٰهُ حِسَابَهُۥ ۗ وَٱللَّهُ سَرِيعُ ٱلْحِسَابِ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne keferû a`mâluhum keserâbim bikî`atiy yahsebuhu-żżam'ânu mââ. hattâ iẕâ câehû lem yecidhu şey'ev vevecede-llâhe `indehû feveffâhu hisâbeh. vellâhu serî`u-lhisâb.
Türkçe Meali: İnkar edenlerin işleri engin çöllerdeki serap gibidir. Susayan kimse onu su zanneder, fakat oraya geldiğinde hiçbir şey bulamaz. Orada Allah'ı bulur ve O da hesabını görür. Allah hesabı çabuk görendir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 40. Ayet
Arapça: أَوْ كَظُلُمَٰتٍۢ فِى بَحْرٍۢ لُّجِّىٍّۢ يَغْشَىٰهُ مَوْجٌۭ مِّن فَوْقِهِۦ مَوْجٌۭ مِّن فَوْقِهِۦ سَحَابٌۭ ۚ ظُلُمَٰتٌۢ بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍ إِذَآ أَخْرَجَ يَدَهُۥ لَمْ يَكَدْ يَرَىٰهَا ۗ وَمَن لَّمْ يَجْعَلِ ٱللَّهُ لَهُۥ نُورًۭا فَمَا لَهُۥ مِن نُّورٍ
Türkçe Okunuşu: ev keżulumâtin fî bahril lucciyyiy yağşâhu mevcum min fevkihî mevcum min fevkihî sehâb. żulumâtum ba`duhâ fevka ba`d. iẕâ aḫrace yedehû lem yeked yerâhâ. vemel lem yec`ali-llâhu lehû nûran femâ lehû min nûr.
Türkçe Meali: Veya derin denizin karanlıklarına benzer. Onu üstüste dalgalar ve dalgaların üstünde de bulutlar örter; karanlıklar üstünde karanlıklar; insan elini uzattığı zaman, nerdeyse onu bile göremez. Allah'ın nur vermediği kimsenin nuru olmaz.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 41. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يُسَبِّحُ لَهُۥ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱلطَّيْرُ صَٰٓفَّٰتٍۢ ۖ كُلٌّۭ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُۥ وَتَسْبِيحَهُۥ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌۢ بِمَا يَفْعَلُونَ
Türkçe Okunuşu: elem tera enne-llâhe yusebbihu lehû men fi-ssemâvâti vel'ardi vettayru sâffât. kullun kad `alime salâtehû vetesbîhah. vellâhu `alîmum bimâ yef`alûn.
Türkçe Meali: Göklerde ve yerde olan kimselerin, sıra sıra uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiğini görmez misin? Her biri kendi niyaz ve tesbihini bilir. Allah, onların yaptıklarını bilendir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 42. Ayet
Arapça: وَلِلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ وَإِلَى ٱللَّهِ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: velillâhi mulku-ssemâvâti vel'ard. veile-llâhi-lmesîr.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Dönüş Allah'adır.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 43. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يُزْجِى سَحَابًۭا ثُمَّ يُؤَلِّفُ بَيْنَهُۥ ثُمَّ يَجْعَلُهُۥ رُكَامًۭا فَتَرَى ٱلْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَٰلِهِۦ وَيُنَزِّلُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن جِبَالٍۢ فِيهَا مِنۢ بَرَدٍۢ فَيُصِيبُ بِهِۦ مَن يَشَآءُ وَيَصْرِفُهُۥ عَن مَّن يَشَآءُ ۖ يَكَادُ سَنَا بَرْقِهِۦ يَذْهَبُ بِٱلْأَبْصَٰرِ
Türkçe Okunuşu: elem tera enne-llâhe yuzcî sehâben ŝumme yu'ellifu beynehû ŝumme yec`aluhû rukâmen fetere-lvedka yaḫrucu min ḫilâlih. veyunezzilu mine-ssemâi min cibâlin fîhâ mim beradin feyusîbu bihî mey yeşâu veyasrifuhû `am mey yeşâ'. yekâdu senâ berkihî yeẕhebu bil'ebsâr.
Türkçe Meali: Bilmez misiniz ki, Allah bulutları sürer, sonra onları bir araya getirir; üstüste yığar, sen de onların arasından yağmur yağdığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar gibi bulutlar indirir, dilediğini ona uğratır, dilediğinden de uzak tutar. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri alır!
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 44. Ayet
Arapça: يُقَلِّبُ ٱللَّهُ ٱلَّيْلَ وَٱلنَّهَارَ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَعِبْرَةًۭ لِّأُو۟لِى ٱلْأَبْصَٰرِ
Türkçe Okunuşu: yukallibu-llâhu-lleyle vennehâr. inne fî ẕâlike le`ibratel liuli-l'ebsâr.
Türkçe Meali: Allah geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirir. Doğrusu, görebilenler için bunda ibretler vardır.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَٱللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَآبَّةٍۢ مِّن مَّآءٍۢ ۖ فَمِنْهُم مَّن يَمْشِى عَلَىٰ بَطْنِهِۦ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِى عَلَىٰ رِجْلَيْنِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِى عَلَىٰٓ أَرْبَعٍۢ ۚ يَخْلُقُ ٱللَّهُ مَا يَشَآءُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: vellâhu ḫaleka kulle dâbbetim mim mâ'. feminhum mey yemşî `alâ batnih. veminhum mey yemşî `alâ ricleyn. veminhum mey yemşî `alâ erba`. yaḫluku-llâhu mâ yeşâ'. inne-llâhe `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Allah bütün canlıları sudan yaratmıştır. Kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayakla yürür, kimi dört ayakla yürür. Allah dilediğini yaratır, Allah şüphesiz herşeye Kadir'dir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 46. Ayet
Arapça: لَّقَدْ أَنزَلْنَآ ءَايَٰتٍۢ مُّبَيِّنَٰتٍۢ ۚ وَٱللَّهُ يَهْدِى مَن يَشَآءُ إِلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: lekad enzelnâ âyâtim mubeyyinât. vellâhu yehdî mey yeşâu ilâ sirâtim mustekîm.
Türkçe Meali: And olsun ki, açıklayıcı ayetler indirmişizdir. Allah dilediğini doğru yola eriştirir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَيَقُولُونَ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ وَبِٱلرَّسُولِ وَأَطَعْنَا ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٌۭ مِّنْهُم مِّنۢ بَعْدِ ذَٰلِكَ ۚ وَمَآ أُو۟لَٰٓئِكَ بِٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: veyekûlûne âmennâ billâhi vebirrasûli veeta`nâ ŝumme yetevellâ ferîkum minhum mim ba`di ẕâlik. vemâ ulâike bilmu'minîn.
Türkçe Meali: Münafıklar: "Allah'a ve Peygamber'e inandık, itaat ettik" derler; sonra da bir takımı yüz çevirirler. İşte bunlar inanmış değillerdir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَإِذَا دُعُوٓا۟ إِلَى ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ إِذَا فَرِيقٌۭ مِّنْهُم مُّعْرِضُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ du`û ile-llâhi verasûlihî liyahkume beynehum iẕâ ferîkum minhum mu`ridûn.
Türkçe Meali: Aralarında hüküm vermek üzere Allah'a ve Peygamberine çağırıldıkları zaman, bir takımı hemen yüz çevirirler. İşte bunlar inanmış değillerdir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَإِن يَكُن لَّهُمُ ٱلْحَقُّ يَأْتُوٓا۟ إِلَيْهِ مُذْعِنِينَ
Türkçe Okunuşu: veiy yekul lehumu-lhakku ye'tû ileyhi muẕ`inîn.
Türkçe Meali: Ama hak kendilerinden tarafa ise, itaatle koşa koşa gelirler.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 50. Ayet
Arapça: أَفِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌ أَمِ ٱرْتَابُوٓا۟ أَمْ يَخَافُونَ أَن يَحِيفَ ٱللَّهُ عَلَيْهِمْ وَرَسُولُهُۥ ۚ بَلْ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: efî kulûbihim meradun emi-rtâbû em yeḫâfûne ey yehîfe-llâhu `aleyhim verasûluh. bel ulâike humu-żżâlimûn.
Türkçe Meali: Kalplerinde hastalık mı var, yoksa şüphelenmişler midir, yahut Allah'ın ve Peygamberinin onlara haksızlık yapacağından mı korkmaktadırlar? Hayır; onlar sadece zalimdirler.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 51. Ayet
Arapça: إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ ٱلْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوٓا۟ إِلَى ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُوا۟ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا ۚ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: innemâ kâne kavle-lmu'minîne iẕâ du`û ile-llâhi verasûlihî liyahkume beynehum ey yekûlû semi`nâ veeta`nâ. veulâike humu-lmuflihûn.
Türkçe Meali: Aralarında hüküm verilmek üzere Allah'a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: "İşittik, itaat ettik" demek, ancak müminlerin sözüdür, işte saadete erenler onlardır.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 52. Ayet
Arapça: وَمَن يُطِعِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَيَخْشَ ٱللَّهَ وَيَتَّقْهِ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْفَآئِزُونَ
Türkçe Okunuşu: vemey yuti`i-llâhe verasûlehû veyaḫşe-llâhe veyettakhi feulâike humu-lfâizûn.
Türkçe Meali: Allah'a ve Peygambere itaat eden, Allah'tan korkan ve O'ndan sakınan kimseler, işte onlar kurtulanlardır.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 53. Ayet
Arapça: ۞ وَأَقْسَمُوا۟ بِٱللَّهِ جَهْدَ أَيْمَٰنِهِمْ لَئِنْ أَمَرْتَهُمْ لَيَخْرُجُنَّ ۖ قُل لَّا تُقْسِمُوا۟ ۖ طَاعَةٌۭ مَّعْرُوفَةٌ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ خَبِيرٌۢ بِمَا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: veaksemû billâhi cehde eymânihim lein emertehum leyaḫrucunn. kul lâ tuksimû. tâ`atum ma`rûfeh. inne-llâhe ḫabîrum bimâ ta`melûn.
Türkçe Meali: Eğer kendilerine emredersen, o iki yüzlüler, savaşa çıkacaklarına bütün güçleriyle yemin ederler. De ki: "Yemin etmeyin; itaatiniz malumdur. Allah yaptıklarınızdan şüphesiz haberdardır."
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 54. Ayet
Arapça: قُلْ أَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُوا۟ ٱلرَّسُولَ ۖ فَإِن تَوَلَّوْا۟ فَإِنَّمَا عَلَيْهِ مَا حُمِّلَ وَعَلَيْكُم مَّا حُمِّلْتُمْ ۖ وَإِن تُطِيعُوهُ تَهْتَدُوا۟ ۚ وَمَا عَلَى ٱلرَّسُولِ إِلَّا ٱلْبَلَٰغُ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: kul etî`u-llâhe veetî`u-rrasûl. fein tevellev feinnemâ `aleyhi mâ hummile ve`aleykum mâ hummiltum. vein tutî`ûhu tehtedû. vemâ `ale-rrasûli ille-lbelâğu-lmubîn.
Türkçe Meali: De ki: "Allah'a itaat edin; Peygambere itaat edin." Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki o Peygamber, kendisine yükletilenden ve siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz. Eğer O'na itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz, Peygambere düşen sadece, apaçık tebliğdir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 55. Ayet
Arapça: وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مِنكُمْ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ كَمَا ٱسْتَخْلَفَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ ٱلَّذِى ٱرْتَضَىٰ لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّنۢ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًۭا ۚ يَعْبُدُونَنِى لَا يُشْرِكُونَ بِى شَيْـًۭٔا ۚ وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْفَٰسِقُونَ
Türkçe Okunuşu: ve`ade-llâhu-lleẕîne âmenû minkum ve`amilu-ssâlihâti leyestaḫlifennehum fi-l'ardi keme-staḫlefe-lleẕîne min kablihim. veleyumekkinenne lehum dînehumu-lleẕi-rtedâ lehum veleyubeddilennehum mim ba`di ḫavfihim emnâ. ya`budûnenî lâ yuşrikûne bî şey'â. vemen kefera ba`de ẕâlike feulâike humu-lfâsikûn.
Türkçe Meali: Allah, içinizden inanıp yararlı iş işleyenlere, onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halef kılacağına, onlar için beğendiği dini temelli yerleştireceğine, korkularını güvene çevireceğine dair söz vermiştir. Çünkü onlar Bana kulluk eder, hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Bundan sonra inkar eden kimseler, işte onlar artık yoldan çıkmış olanlardır.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 56. Ayet
Arapça: وَأَقِيمُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُوا۟ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَطِيعُوا۟ ٱلرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Türkçe Okunuşu: veekîmu-ssalâte veâtu-zzekâte veetî`u-rrasûle le`allekum turhamûn.
Türkçe Meali: Namaz kılın, zekat verin, Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 57. Ayet
Arapça: لَا تَحْسَبَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مُعْجِزِينَ فِى ٱلْأَرْضِ ۚ وَمَأْوَىٰهُمُ ٱلنَّارُ ۖ وَلَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: lâ tahsebenne-lleẕîne keferû mu`cizîne fi-l'ard. veme'vâhumu-nnâr. velebi'se-lmesîr.
Türkçe Meali: İnkar edenlerin, Bizi yeryüzünde aciz bırakacaklarını sanmayasın. Varacakları yer ateştir. Ne kötü dönüştür!
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 58. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لِيَسْتَـْٔذِنكُمُ ٱلَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَٰنُكُمْ وَٱلَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا۟ ٱلْحُلُمَ مِنكُمْ ثَلَٰثَ مَرَّٰتٍۢ ۚ مِّن قَبْلِ صَلَوٰةِ ٱلْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُم مِّنَ ٱلظَّهِيرَةِ وَمِنۢ بَعْدِ صَلَوٰةِ ٱلْعِشَآءِ ۚ ثَلَٰثُ عَوْرَٰتٍۢ لَّكُمْ ۚ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌۢ بَعْدَهُنَّ ۚ طَوَّٰفُونَ عَلَيْكُم بَعْضُكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۢ ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû liyeste'ẕinkumu-lleẕîne meleket eymânukum velleẕîne lem yebluğu-lhulûme minkum ŝelâŝe merrât. min kabli salâti-lfecri vehîne teda`ûne ŝiyâbekum mine-żżahîrati vemim ba`di salâti-l`işâ'. ŝelâŝu `avrâtil lekum. leyse `aleykum velâ `aleyhim cunâhum ba`dehunn. tavvâfûne `aleykum ba`dukum `alâ ba`d. keẕâlike yubeyyinu-llâhu lekumu-l'âyât. vellâhu `alîmun hakîm.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Ellerinizin altında olan köle ve cariyeler ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar, sabah namazından önce, öğle sıcağında soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra yanınıza gireceklerinde üç defa izin istesinler. Bunlar, sizin açık bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmakta size de, onlara da bir sorumluluk yoktur. Allah size ayetlerini böylece açıklar. Allah bilendir, Hakim'dir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 59. Ayet
Arapça: وَإِذَا بَلَغَ ٱلْأَطْفَٰلُ مِنكُمُ ٱلْحُلُمَ فَلْيَسْتَـْٔذِنُوا۟ كَمَا ٱسْتَـْٔذَنَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمْ ءَايَٰتِهِۦ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ beleğa-l'atfâlu minkumu-lhulûme felyeste'ẕinû keme-ste'ẕene-lleẕîne min kablihim. keẕâlike yubeyyinu-llâhu lekum âyâtih. vellâhu `alîmun hakîm.
Türkçe Meali: Çocuklarınız erginlik çağına gelince, büyüklerinin izin istediği gibi, onlar da her defasında izin istesinler. Allah size ayetlerini böylece açıklar. Allah bilendir, Hakim'dir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 60. Ayet
Arapça: وَٱلْقَوَٰعِدُ مِنَ ٱلنِّسَآءِ ٱلَّٰتِى لَا يَرْجُونَ نِكَاحًۭا فَلَيْسَ عَلَيْهِنَّ جُنَاحٌ أَن يَضَعْنَ ثِيَابَهُنَّ غَيْرَ مُتَبَرِّجَٰتٍۭ بِزِينَةٍۢ ۖ وَأَن يَسْتَعْفِفْنَ خَيْرٌۭ لَّهُنَّ ۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velkavâ`idu mine-nnisâi-llâtî lâ yercûne nikâhan feleyse `aleyhinne cunâhun ey yeda`ne ŝiyâbehunne ğayra muteberricâtim bizîneh. veey yesta`fifne ḫayrul lehunn. vellâhu semî`un `alîm.
Türkçe Meali: Evlenme ümidi kalmayan, ihtiyarlayıp oturmuş kadınlara, süslerini açığa vurmamak şartiyle, dış esvaplarını çıkarmaktan ötürü sorumluluk yoktur; ama sakınmaları kendileri için daha iyi olur. Allah işitir ve bilir.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 61. Ayet
Arapça: لَّيْسَ عَلَى ٱلْأَعْمَىٰ حَرَجٌۭ وَلَا عَلَى ٱلْأَعْرَجِ حَرَجٌۭ وَلَا عَلَى ٱلْمَرِيضِ حَرَجٌۭ وَلَا عَلَىٰٓ أَنفُسِكُمْ أَن تَأْكُلُوا۟ مِنۢ بُيُوتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ ءَابَآئِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أُمَّهَٰتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ إِخْوَٰنِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَخَوَٰتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَعْمَٰمِكُمْ أَوْ بُيُوتِ عَمَّٰتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَخْوَٰلِكُمْ أَوْ بُيُوتِ خَٰلَٰتِكُمْ أَوْ مَا مَلَكْتُم مَّفَاتِحَهُۥٓ أَوْ صَدِيقِكُمْ ۚ لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَأْكُلُوا۟ جَمِيعًا أَوْ أَشْتَاتًۭا ۚ فَإِذَا دَخَلْتُم بُيُوتًۭا فَسَلِّمُوا۟ عَلَىٰٓ أَنفُسِكُمْ تَحِيَّةًۭ مِّنْ عِندِ ٱللَّهِ مُبَٰرَكَةًۭ طَيِّبَةًۭ ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: leyse `ale-l'a`mâ haracuv velâ `ale-l'a`raci haracuv velâ `ale-lmerîdi haracuv velâ `alâ enfusikum en te'kulû mim buyûtikum ev buyûti âbâikum ev buyûti ummehâtikum ev buyûti iḫvânikum ev buyûti eḫavâtikum ev buyûti a`mâmikum ev buyûti `ammâtikum ev buyûti aḫvâlikum ev buyûti ḫâlâtikum ev mâ melektum mefâtihahû ev sadîkikum. leyse `aleykum cunâhun en te'kulû cemî`an ev eştâtâ. feiẕâ deḫaltum buyûten fesellimû `alâ enfusikum tehiyyetem min `indi-llâhi mubâraketen tayyibeh. keẕâlike yubeyyinu-llâhu lekumu-l'âyâti le`allekum ta`kilûn.
Türkçe Meali: Kör için bir sorumluluk yoktur. Topal için bir sorumluluk yoktur. Hastaya da bir sorumluluk yoktur. Evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya kahyası olup anahtarları elinde olan evlerde, ya da dostlarınızın evlerinde izinsiz yemek yemenizde bir sorumluluk yoktur. Bir arada veya ayrı ayrı yemenizde de bir sorumluluk yoktur. Evlere girdiğiniz zaman, kendinize ehlinize Allah katından bereket, esenlik ve güzellik dileyerek selam verin. Allah size ayetleri, düşünesiniz diye böylece açıklar.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 62. Ayet
Arapça: إِنَّمَا ٱلْمُؤْمِنُونَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَإِذَا كَانُوا۟ مَعَهُۥ عَلَىٰٓ أَمْرٍۢ جَامِعٍۢ لَّمْ يَذْهَبُوا۟ حَتَّىٰ يَسْتَـْٔذِنُوهُ ۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَسْتَـْٔذِنُونَكَ أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ ۚ فَإِذَا ٱسْتَـْٔذَنُوكَ لِبَعْضِ شَأْنِهِمْ فَأْذَن لِّمَن شِئْتَ مِنْهُمْ وَٱسْتَغْفِرْ لَهُمُ ٱللَّهَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: inneme-lmu'minûne-lleẕîne âmenû billâhi verasûlihî veiẕâ kânû me`ahû `alâ emrin câmi`il lem yeẕhebû hattâ yeste'ẕinûh. inne-lleẕîne yeste'ẕinûneke ulâike-lleẕîne yu'minûne billâhi verasûlih. feiẕe-ste'ẕenûke liba`di şe'nihim fe'ẕel limen şi'te minhum vestağfir lehumu-llâh. inne-llâhe ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Doğrusu Allah'a ve Peygamberine inanan Müminler, Peygamberle beraber bir işe karar vermek için toplandıklarında, ondan izin almaksızın gitmezler. Senden izin isteyenler, işte onlar, Allah'a ve Peygamberine inananlardır. Bazı işleri için senden izin isterlerse, içlerinden dilediğine izin ver, Allah'tan, onların bağışlanmalarını dile. Allah şüphesiz bağışlar, merhamet eder.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 63. Ayet
Arapça: لَّا تَجْعَلُوا۟ دُعَآءَ ٱلرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَآءِ بَعْضِكُم بَعْضًۭا ۚ قَدْ يَعْلَمُ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ يَتَسَلَّلُونَ مِنكُمْ لِوَاذًۭا ۚ فَلْيَحْذَرِ ٱلَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أَمْرِهِۦٓ أَن تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ أَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: lâ tec`alû du`âe-rrasûli beynekum kedu`âi ba`dikum ba`dâ. kad ya`lemu-llâhu-lleẕîne yetesellelûne minkum livâẕâ. felyahẕeri-lleẕîne yuḫâlifûne `an emrih en tusîbehum fitnetun ev yusîbehum `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: Peygamberin çağrısını, kendi aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. Allah, içinizden sıvışıp gidenleri şüphesiz bilir. O'nun buyruğuna aykırı hareket edenler, başlarına bir belanın gelmesinden veya can yakıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar.
سُورَةُ النُّورِ - Nûr Suresi - 64. Ayet
Arapça: أَلَآ إِنَّ لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ قَدْ يَعْلَمُ مَآ أَنتُمْ عَلَيْهِ وَيَوْمَ يُرْجَعُونَ إِلَيْهِ فَيُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا۟ ۗ وَٱللَّهُ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌۢ
Türkçe Okunuşu: elâ inne lillâhi mâ fi-ssemâvâti vel'ard. kad ya`lemu mâ entum `aleyh. veyevme yurce`ûne ileyhi feyunebbiuhum bimâ `amilû. vellâhu bikulli şey'in `alîm.
Türkçe Meali: Dikkat edin; göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. O, içinde bulunduğunuz durumu da, kendisine döndürüleceğiniz günü de gerçekten bilir. Onlara işlediklerini haber verir. Allah herşeyi bilir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ تَبَارَكَ ٱلَّذِى نَزَّلَ ٱلْفُرْقَانَ عَلَىٰ عَبْدِهِۦ لِيَكُونَ لِلْعَٰلَمِينَ نَذِيرًا
Türkçe Okunuşu: tebârake-lleẕî nezzele-lfurkâne `alâ `abdihî liyekûne lil`âlemîne neẕîrâ.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin olan, çocuk edinmeyen, hükümranlıkta ortağı bulunmayan, herşeyi yaratıp bir ölçüye göre düzenleyen ve dünyaları uyarmak üzere kuluna hakkı batıldan ayırdeden Kuran'ı indiren Allah yücelerin yücesidir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 2. Ayet
Arapça: ٱلَّذِى لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًۭا وَلَمْ يَكُن لَّهُۥ شَرِيكٌۭ فِى ٱلْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَىْءٍۢ فَقَدَّرَهُۥ تَقْدِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: elleẕî lehû mulku-ssemâvâti vel'ardi velem yetteḫiẕ veledev velem yekul lehû şerîkun fi-lmulki veḫaleka kulle şey'in fekadderahû takdîrâ.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin olan, çocuk edinmeyen, hükümranlıkta ortağı bulunmayan, herşeyi yaratıp bir ölçüye göre düzenleyen ve dünyaları uyarmak üzere kuluna hakkı batıldan ayırdeden Kuran'ı indiren Allah yücelerin yücesidir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِهِۦٓ ءَالِهَةًۭ لَّا يَخْلُقُونَ شَيْـًۭٔا وَهُمْ يُخْلَقُونَ وَلَا يَمْلِكُونَ لِأَنفُسِهِمْ ضَرًّۭا وَلَا نَفْعًۭا وَلَا يَمْلِكُونَ مَوْتًۭا وَلَا حَيَوٰةًۭ وَلَا نُشُورًۭا
Türkçe Okunuşu: vetteḫaẕû min dûnihî âlihetel lâ yaḫlukûne şey'ev vehum yuḫlekûne velâ yemlikûne lienfusihim darrav velâ nef`av velâ yemlikûne mevtev velâ hayâtev velâ nuşûrâ.
Türkçe Meali: Kafirler, O'nu bırakıp, birşey yaratamayan, bilakis kendileri yaratılmış olan, kendilerine ne zarar ve ne de fayda verebilen; öldürmeye, diriltmeye ve ölümden sonra tekrar canlandırmaya güçleri yetmeyen tanrılar edindiler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِنْ هَٰذَآ إِلَّآ إِفْكٌ ٱفْتَرَىٰهُ وَأَعَانَهُۥ عَلَيْهِ قَوْمٌ ءَاخَرُونَ ۖ فَقَدْ جَآءُو ظُلْمًۭا وَزُورًۭا
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne keferû in hâẕâ illâ ifkun-fterâhu vee`ânehû `aleyhi kavmun âḫarûn. fekad câû żulmev vezûrâ.
Türkçe Meali: İnkar edenler: "Bu Kuran uydurmadır, ona başka bir topluluk yardım etmiştir" diyerek haksız ve asılsız bir söz uydurdular.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَقَالُوٓا۟ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ ٱكْتَتَبَهَا فَهِىَ تُمْلَىٰ عَلَيْهِ بُكْرَةًۭ وَأَصِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: vekâlû esâtîru-l'evvelîne-ktetebehâ fehiye tumlâ `aleyhi bukratev veesîlâ.
Türkçe Meali: "Kuran öncekilerin masallarıdır; başkalarına yazdırıp sabah akşam kendisine okunmaktadır" dediler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 6. Ayet
Arapça: قُلْ أَنزَلَهُ ٱلَّذِى يَعْلَمُ ٱلسِّرَّ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ غَفُورًۭا رَّحِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: kul enzelehu-lleẕî ya`lemu-ssirra fi-ssemâvâti vel'ard. innehû kâne ğafûrar rahîmâ.
Türkçe Meali: De ki: "Onu, göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir. Şüphesiz O, bağışlayandır, merhamet edendir."
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ مَالِ هَٰذَا ٱلرَّسُولِ يَأْكُلُ ٱلطَّعَامَ وَيَمْشِى فِى ٱلْأَسْوَاقِ ۙ لَوْلَآ أُنزِلَ إِلَيْهِ مَلَكٌۭ فَيَكُونَ مَعَهُۥ نَذِيرًا
Türkçe Okunuşu: vekâlû mâ lihâẕe-rrasûli ye'kulu-tta`âme veyemşî fi-l'esvâk. levlâ unzile ileyhi melekun feyekûne me`ahû neẕîrâ.
Türkçe Meali: Şöyle dediler: "Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, sokaklarda gezer? Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya! Yahut, kendisine bir hazine verilseydi, veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!" Bu zalimler, inananlara: "Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 8. Ayet
Arapça: أَوْ يُلْقَىٰٓ إِلَيْهِ كَنزٌ أَوْ تَكُونُ لَهُۥ جَنَّةٌۭ يَأْكُلُ مِنْهَا ۚ وَقَالَ ٱلظَّٰلِمُونَ إِن تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًۭا مَّسْحُورًا
Türkçe Okunuşu: ev yulkâ ileyhi kenzun ev tekûnu lehû cennetuy ye'kulu minhâ. vekâle-żżâlimûne in tettebi`ûne illâ raculem meshûrâ.
Türkçe Meali: Şöyle dediler: "Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, sokaklarda gezer? Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya! Yahut, kendisine bir hazine verilseydi, veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!" Bu zalimler, inananlara: "Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 9. Ayet
Arapça: ٱنظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا۟ لَكَ ٱلْأَمْثَٰلَ فَضَلُّوا۟ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: unżur keyfe darabû leke-l'emŝâle fedallû felâ yestetî`ûne sebîlâ.
Türkçe Meali: Sana nasıl misaller getirdiklerine bir bak! Onlar sapmışlardır, yol bulamazlar.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 10. Ayet
Arapça: تَبَارَكَ ٱلَّذِىٓ إِن شَآءَ جَعَلَ لَكَ خَيْرًۭا مِّن ذَٰلِكَ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ وَيَجْعَل لَّكَ قُصُورًۢا
Türkçe Okunuşu: tebârake-lleẕî in şâe ce`ale leke ḫayram min ẕâlike cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâru veyec`al leke kusûrâ.
Türkçe Meali: Dilerse sana, bunlardan daha iyi olan, içlerinden ırmaklar akan cennetler verebilen ve köşkler kurabilen Allah yücelerin yücesidir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 11. Ayet
Arapça: بَلْ كَذَّبُوا۟ بِٱلسَّاعَةِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لِمَن كَذَّبَ بِٱلسَّاعَةِ سَعِيرًا
Türkçe Okunuşu: bel keẕẕebû bissâ`ati vea`tednâ limen keẕẕebe bissâ`ati se`îrâ.
Türkçe Meali: Zaten onlar, kıyamet saatini de yalanladılar. O saatin geleceğini yalanlayanlara çılgın alevli bir ateş hazırlamışızdır.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 12. Ayet
Arapça: إِذَا رَأَتْهُم مِّن مَّكَانٍۭ بَعِيدٍۢ سَمِعُوا۟ لَهَا تَغَيُّظًۭا وَزَفِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: iẕâ raethum mim mekânim be`îdin semi`û lehâ teğayyużav vezefîrâ.
Türkçe Meali: Bu ateş, onlara uzak bir yerden gözükünce, onun kaynamasını ve uğultusunu işitirler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَإِذَآ أُلْقُوا۟ مِنْهَا مَكَانًۭا ضَيِّقًۭا مُّقَرَّنِينَ دَعَوْا۟ هُنَالِكَ ثُبُورًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕâ ulkû minhâ mekânen dayyikam mukarranîne de`av hunâlike ŝubûrâ.
Türkçe Meali: Elleri boyunlarına bağlanarak, dar bir yerden atıldıkları zaman, orada, yok olup gitmeyi isterler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 14. Ayet
Arapça: لَّا تَدْعُوا۟ ٱلْيَوْمَ ثُبُورًۭا وَٰحِدًۭا وَٱدْعُوا۟ ثُبُورًۭا كَثِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: lâ ted`u-lyevme ŝubûrav vâhidev ved`û ŝubûran keŝîrâ.
Türkçe Meali: "Bir kere yok olmayı değil, birçok defa yok olmayı isteyin" denir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 15. Ayet
Arapça: قُلْ أَذَٰلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ ٱلْخُلْدِ ٱلَّتِى وُعِدَ ٱلْمُتَّقُونَ ۚ كَانَتْ لَهُمْ جَزَآءًۭ وَمَصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: kul eẕâlike ḫayrun em cennetu-lḫuldi-lletî vu`ide-lmuttekûn. kânet lehum cezâev vemesîrâ.
Türkçe Meali: De ki: "Bu mu iyidir, yoksa Allah'a karşı gelmekten sakınanlara mükafat ve gidilecek yer olarak söz verilen ebedi cennet mi daha iyidir?"
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 16. Ayet
Arapça: لَّهُمْ فِيهَا مَا يَشَآءُونَ خَٰلِدِينَ ۚ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ وَعْدًۭا مَّسْـُٔولًۭا
Türkçe Okunuşu: lehum fîhâ mâ yeşâûne ḫâlidîn. kâne `alâ rabbike va`dem mes'ûlâ.
Türkçe Meali: Temelli kalacakları cennette diledikleri şeyleri bulurlar. Bu, Rabbinin yerine getirilmesi istenen bir vaadidir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ فَيَقُولُ ءَأَنتُمْ أَضْلَلْتُمْ عِبَادِى هَٰٓؤُلَآءِ أَمْ هُمْ ضَلُّوا۟ ٱلسَّبِيلَ
Türkçe Okunuşu: veyevme yahşuruhum vemâ ya`budûne min dûni-llâhi feyekûlu eentum adleltum `ibâdî hâulâi em hum dallu-ssebîl.
Türkçe Meali: O gün Rabbin onları ve Allah'ı bırakıp da taptıkları şeyleri toplar ve: "Bu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendi kendilerine mi yoldan saptılar?" der.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 18. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ سُبْحَٰنَكَ مَا كَانَ يَنۢبَغِى لَنَآ أَن نَّتَّخِذَ مِن دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَآءَ وَلَٰكِن مَّتَّعْتَهُمْ وَءَابَآءَهُمْ حَتَّىٰ نَسُوا۟ ٱلذِّكْرَ وَكَانُوا۟ قَوْمًۢا بُورًۭا
Türkçe Okunuşu: kâlû subhâneke mâ kâne yembeğî lenâ en netteḫiẕe min dûnike min evliyâe velâkim metta`tehum veâbâehum hattâ nesu-ẕẕikr. vekânû kavmem bûrâ.
Türkçe Meali: Onlar: "Haşa; Seni bırakıp başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat Sen onlara ve babalarına nimetler verdin de sonunda Seni anmayı unuttular ve helaki hak eden bir millet oldular" derler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 19. Ayet
Arapça: فَقَدْ كَذَّبُوكُم بِمَا تَقُولُونَ فَمَا تَسْتَطِيعُونَ صَرْفًۭا وَلَا نَصْرًۭا ۚ وَمَن يَظْلِم مِّنكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًۭا كَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: fekad keẕẕebûkum bimâ tekûlûne femâ testetî`ûne sarfev velâ nasrâ. vemey yażlim minkum nuẕikhu `aẕâben kebîrâ.
Türkçe Meali: "Söylediklerinizde sizi yalancı çıkardılar, artık kendinizden azabı çeviremez, yardım da göremezsiniz. Zulmedenlerinize büyük bir azap tattıracağız" denir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَمَآ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ إِلَّآ إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ ٱلطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِى ٱلْأَسْوَاقِ ۗ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍۢ فِتْنَةً أَتَصْبِرُونَ ۗ وَكَانَ رَبُّكَ بَصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vemâ erselnâ kableke mine-lmurselîne illâ innehum leye'kulûne-tta`âme veyemşûne fi-l'esvâk. vece`alnâ ba`dakum liba`din fitneh. etasbirûn. vekâne rabbuke besîrâ.
Türkçe Meali: Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de, şüphesiz, yemek yerler, sokaklarda gezerlerdi. Ey insanlar! Sabreder misiniz diye sizi birbirinizle sınarız. Rabbin her şeyi görür.