سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 21. Ayet
Arapça: ۞ وَقَالَ ٱلَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَآءَنَا لَوْلَآ أُنزِلَ عَلَيْنَا ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ أَوْ نَرَىٰ رَبَّنَا ۗ لَقَدِ ٱسْتَكْبَرُوا۟ فِىٓ أَنفُسِهِمْ وَعَتَوْ عُتُوًّۭا كَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne lâ yercûne likâenâ levlâ unzile `aleyne-lmelâiketu ev nerâ rabbenâ. lekadi-stekberû fî enfusihim ve`atev `utuvven kebîrâ.
Türkçe Meali: Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: "Bize ya melekler indirilmeli, ya da Rabbimiz'i görmeliyiz" derler. And olsun ki kendi kendilerine büyüklenmişler, azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 22. Ayet
Arapça: يَوْمَ يَرَوْنَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ لَا بُشْرَىٰ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُجْرِمِينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًۭا مَّحْجُورًۭا
Türkçe Okunuşu: yevme yeravne-lmelâikete lâ buşrâ yevmeiẕil lilmucrimîne veyekûlûne hicram mahcûrâ.
Türkçe Meali: Melekleri gördükleri gün, işte o gün, suçlulara iyi haber yoktur. Melekler: "İyi haber size yasaktır, yasak!" derler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَقَدِمْنَآ إِلَىٰ مَا عَمِلُوا۟ مِنْ عَمَلٍۢ فَجَعَلْنَٰهُ هَبَآءًۭ مَّنثُورًا
Türkçe Okunuşu: vekadimnâ ilâ mâ `amilû min `amelin fece`alnâhu hebâem menŝûrâ.
Türkçe Meali: Yaptıkları her işi ele alır, onu toz duman ederiz.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 24. Ayet
Arapça: أَصْحَٰبُ ٱلْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌۭ مُّسْتَقَرًّۭا وَأَحْسَنُ مَقِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: ashâbu-lcenneti yevmeiẕin ḫayrum mustekarrav veahsenu mekîlâ.
Türkçe Meali: O gün, cennetliklerin kalacağı yer çok iyi, dinlenecekleri yer çok güzeldir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ تَشَقَّقُ ٱلسَّمَآءُ بِٱلْغَمَٰمِ وَنُزِّلَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ تَنزِيلًا
Türkçe Okunuşu: veyevme teşekkaku-ssemâu bilğamâmi venuzzile-lmelâiketu tenzîlâ.
Türkçe Meali: O gün, gök beyaz bulutlar halinde parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 26. Ayet
Arapça: ٱلْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ ٱلْحَقُّ لِلرَّحْمَٰنِ ۚ وَكَانَ يَوْمًا عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ عَسِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: elmulku yevmeiẕin-lhakku lirrahmân. vekâne yevmen `ale-lkâfirîne `asîrâ.
Türkçe Meali: O gün gerçek hükümdarlık Rahman'ındır. İnkarcılar için yaman bir gündür.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ يَعَضُّ ٱلظَّالِمُ عَلَىٰ يَدَيْهِ يَقُولُ يَٰلَيْتَنِى ٱتَّخَذْتُ مَعَ ٱلرَّسُولِ سَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: veyevme ye`addu-żżâlimu `alâ yedeyhi yekûlu yâ leyteni-tteḫaẕtu me`a-rrasûli sebîlâ.
Türkçe Meali: O gün, zalim kimse ellerini ısırıp: "Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kuran'dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor" der.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 28. Ayet
Arapça: يَٰوَيْلَتَىٰ لَيْتَنِى لَمْ أَتَّخِذْ فُلَانًا خَلِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ veyletâ leytenî lem etteḫiẕ fulânen ḫalîlâ.
Türkçe Meali: O gün, zalim kimse ellerini ısırıp: "Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kuran'dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor" der.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 29. Ayet
Arapça: لَّقَدْ أَضَلَّنِى عَنِ ٱلذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَآءَنِى ۗ وَكَانَ ٱلشَّيْطَٰنُ لِلْإِنسَٰنِ خَذُولًۭا
Türkçe Okunuşu: lekad edallenî `ani-ẕẕikri ba`de iẕ câenî. vekâne-şşeytânu lil'insâni ḫaẕûlâ.
Türkçe Meali: O gün, zalim kimse ellerini ısırıp: "Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kuran'dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor" der.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 30. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلرَّسُولُ يَٰرَبِّ إِنَّ قَوْمِى ٱتَّخَذُوا۟ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانَ مَهْجُورًۭا
Türkçe Okunuşu: vekâle-rrasûlu yâ rabbi inne kavmi-tteḫaẕû hâẕe-lkur'âne mehcûrâ.
Türkçe Meali: Peygamber: "Ey Rabbim! Doğrusu milletim bu Kuran'ı terketmişti" der.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِىٍّ عَدُوًّۭا مِّنَ ٱلْمُجْرِمِينَ ۗ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ هَادِيًۭا وَنَصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike ce`alnâ likulli nebiyyin `aduvvem mine-lmucrimîn. vekefâ birabbike hâdiyev venesîrâ.
Türkçe Meali: Her peygamber için, böylece suçlulardan bir düşman ortaya koyarız. Doğruyu gösterici ve yardımcı olarak, Rabbin yeter.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ ٱلْقُرْءَانُ جُمْلَةًۭ وَٰحِدَةًۭ ۚ كَذَٰلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِۦ فُؤَادَكَ ۖ وَرَتَّلْنَٰهُ تَرْتِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne keferû levlâ nuzzile `aleyhi-lkur'ânu cumletev vâhideh. keẕâlike linuŝebbite bihî fuâdeke verattelnâhu tertîlâ.
Türkçe Meali: İnkar edenler: "Kuran ona bir defada indirilmeliydi" derler. Oysa Biz onu böylece senin kalbine yerleştirmek için azar azar indirir ve onu ağır ağır okuruz.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَلَا يَأْتُونَكَ بِمَثَلٍ إِلَّا جِئْنَٰكَ بِٱلْحَقِّ وَأَحْسَنَ تَفْسِيرًا
Türkçe Okunuşu: velâ ye'tûneke bimeŝelin illâ ci'nâke bilhakki veahsene tefsîrâ.
Türkçe Meali: Sana bir misal vermezler ki, Biz onun gerçeğini ve en iyi anlaşılanını sana vermemiş olalım.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 34. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يُحْشَرُونَ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ إِلَىٰ جَهَنَّمَ أُو۟لَٰٓئِكَ شَرٌّۭ مَّكَانًۭا وَأَضَلُّ سَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yuhşerûne `alâ vucûhihim ilâ cehenneme ulâike şerrum mekânev veedallu sebîlâ.
Türkçe Meali: Cehennemde yüzü koyun toplanacak olanlar, işte onların yerleri en kötü ve yolları da en sapıktır.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 35. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَى ٱلْكِتَٰبَ وَجَعَلْنَا مَعَهُۥٓ أَخَاهُ هَٰرُونَ وَزِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: velekad âteynâ mûse-lkitâbe vece`alnâ me`ahû eḫâhu hârûne vezîrâ.
Türkçe Meali: And olsun ki Musa'ya Kitap verdik, kardeşi Harun'u da kendisine vezir yaptık.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 36. Ayet
Arapça: فَقُلْنَا ٱذْهَبَآ إِلَى ٱلْقَوْمِ ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا فَدَمَّرْنَٰهُمْ تَدْمِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: fekulne-ẕhebâ ile-lkavmi-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ. fedemmernâhum tedmîrâ.
Türkçe Meali: "Ayetlerimizi yalanlayan millete gidin" dedik. Sonunda o milleti yerle bir ettik.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَقَوْمَ نُوحٍۢ لَّمَّا كَذَّبُوا۟ ٱلرُّسُلَ أَغْرَقْنَٰهُمْ وَجَعَلْنَٰهُمْ لِلنَّاسِ ءَايَةًۭ ۖ وَأَعْتَدْنَا لِلظَّٰلِمِينَ عَذَابًا أَلِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: vekavme nûhil lemmâ keẕẕebu-rrusule ağraknâhum vece`alnâhum linnâsi âyeh. vea`tednâ liżżâlimîne `aẕâben elîmâ.
Türkçe Meali: Nuh milletini de, peygamberleri yalanladıkları zaman suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret kıldık. Zalimlere can yakıcı azap hazırlamışızdır.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَعَادًۭا وَثَمُودَا۟ وَأَصْحَٰبَ ٱلرَّسِّ وَقُرُونًۢا بَيْنَ ذَٰلِكَ كَثِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: ve`âdev veŝemûde veashâbe-rrassi vekurûnem beyne ẕâlike keŝîrâ.
Türkçe Meali: Ad, Semud milletleri ile Ress'lileri ve bunların arasında birçok nesilleri de yerle bir ettik.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَكُلًّۭا ضَرَبْنَا لَهُ ٱلْأَمْثَٰلَ ۖ وَكُلًّۭا تَبَّرْنَا تَتْبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vekullen darabnâ lehu-l'emŝâl. vekullen tebbernâ tetbîrâ.
Türkçe Meali: Her birine misaller vermiştik ama, dinlemedikleri için hepsini kırdık geçirdik.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 40. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَتَوْا۟ عَلَى ٱلْقَرْيَةِ ٱلَّتِىٓ أُمْطِرَتْ مَطَرَ ٱلسَّوْءِ ۚ أَفَلَمْ يَكُونُوا۟ يَرَوْنَهَا ۚ بَلْ كَانُوا۟ لَا يَرْجُونَ نُشُورًۭا
Türkçe Okunuşu: velekad etev `ale-lkaryeti-lletî umtirat metara-ssev'. efelem yekûnû yeravnehâ. bel kânû lâ yercûne nuşûrâ.
Türkçe Meali: Bu putperestler and olsun ki, bela yağmuruna tutulmuş olan kasabaya uğramışlardı. Onu görmediler mi? Hayır; tekrar dirilmeyi ummuyorlardı.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَإِذَا رَأَوْكَ إِن يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَٰذَا ٱلَّذِى بَعَثَ ٱللَّهُ رَسُولًا
Türkçe Okunuşu: veiẕâ raevke iy yetteḫiẕûneke illâ huzuvâ. ehâẕe-lleẕî be`aŝe-llâhu rasûâ.
Türkçe Meali: Seni gördükleri zaman, "Allah'ın gönderdiği elçi bu mudur?" diye alaya almaktan başka birşey yapmazlar.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 42. Ayet
Arapça: إِن كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ ءَالِهَتِنَا لَوْلَآ أَن صَبَرْنَا عَلَيْهَا ۚ وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ حِينَ يَرَوْنَ ٱلْعَذَابَ مَنْ أَضَلُّ سَبِيلًا
Türkçe Okunuşu: in kâde leyudillunâ `an âlihetinâ levlâ en sabernâ `aleyhâ. vesevfe ya`lemûne hîne yeravne-l`aẕâbe men edallu sebîlâ.
Türkçe Meali: "Tanrılarımız üzerinde direnmeseydik, doğrusu neredeyse bizi onlardan uzaklaştıracaktı" derler. Azabı gördükleri zaman, kimin yolunun sapık olduğunu bileceklerdir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 43. Ayet
Arapça: أَرَءَيْتَ مَنِ ٱتَّخَذَ إِلَٰهَهُۥ هَوَىٰهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Türkçe Okunuşu: era'eyte meni-tteḫaẕe ilâhehû hevâh. efeente tekûnu `aleyhi vekîlâ.
Türkçe Meali: Hevesini kendine tanrı edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 44. Ayet
Arapça: أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ ۚ إِنْ هُمْ إِلَّا كَٱلْأَنْعَٰمِ ۖ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا
Türkçe Okunuşu: em tahsebu enne ekŝerahum yesme`ûne ev ya`kilûn. in hum illâ kel'en`âmi bel hum edallu sebîlâ.
Türkçe Meali: Yoksa çoklarının söz dinlediklerini veya aklettiklerini mi sanırsın? Onlar şüphesiz davarlar gibidir, belki daha da sapık yolludurlar.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 45. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ إِلَىٰ رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ ٱلظِّلَّ وَلَوْ شَآءَ لَجَعَلَهُۥ سَاكِنًۭا ثُمَّ جَعَلْنَا ٱلشَّمْسَ عَلَيْهِ دَلِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: elem tera ilâ rabbike keyfe medde-żżill. velev şâe lece`alehû sâkinâ. ŝumme ce`alne-şşemse `aleyhi delîlâ.
Türkçe Meali: Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu durdururdu. Sonra Biz güneşi, ona delil kılıp yavaş yavaş kendimize çekmişizdir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 46. Ayet
Arapça: ثُمَّ قَبَضْنَٰهُ إِلَيْنَا قَبْضًۭا يَسِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: ŝumme kabadnâhu ileynâ kabday yesîrâ.
Türkçe Meali: Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu durdururdu. Sonra Biz güneşi, ona delil kılıp yavaş yavaş kendimize çekmişizdir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلَّيْلَ لِبَاسًۭا وَٱلنَّوْمَ سُبَاتًۭا وَجَعَلَ ٱلنَّهَارَ نُشُورًۭا
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî ce`ale lekumu-lleyle libâsev vennevme subâtev vece`ale-nnehâra nuşûrâ.
Türkçe Meali: Size geceyi örtü, uykuyu rahatlık kılan, gündüzü çalışma zamanı yapan Allah'tır.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِىٓ أَرْسَلَ ٱلرِّيَٰحَ بُشْرًۢا بَيْنَ يَدَىْ رَحْمَتِهِۦ ۚ وَأَنزَلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ طَهُورًۭا
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî ersele-rriyâha buşram beyne yedey rahmetih. veenzelnâ mine-ssemâi mâen tahûrâ.
Türkçe Meali: Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci gönderen O'dur. Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulamak için gökten tertemiz su indirmişizdir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 49. Ayet
Arapça: لِّنُحْۦِىَ بِهِۦ بَلْدَةًۭ مَّيْتًۭا وَنُسْقِيَهُۥ مِمَّا خَلَقْنَآ أَنْعَٰمًۭا وَأَنَاسِىَّ كَثِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: linuhyiye bihî beldetem meytev venuskiyehû mimmâ ḫalaknâ en`âmev veenâsiyye keŝîrâ.
Türkçe Meali: Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci gönderen O'dur. Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulamak için gökten tertemiz su indirmişizdir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 50. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ صَرَّفْنَٰهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُوا۟ فَأَبَىٰٓ أَكْثَرُ ٱلنَّاسِ إِلَّا كُفُورًۭا
Türkçe Okunuşu: velekad sarrafnâhu beynehum liyeẕẕekkerû. feebâ ekŝeru-nnâsi illâ kufûrâ.
Türkçe Meali: And olsun ki öğüt almaları için ülkeler arasında yer yer türlü türlü yağmur yağdırmışızdır. Buna rağmen insanların çoğu nankörlükte direnmiştir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا فِى كُلِّ قَرْيَةٍۢ نَّذِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: velev şi'nâ lebe`aŝnâ fî kulli karyetin neẕîrâ.
Türkçe Meali: Dileseydik, her kente bir uyarıcı gönderirdik.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 52. Ayet
Arapça: فَلَا تُطِعِ ٱلْكَٰفِرِينَ وَجَٰهِدْهُم بِهِۦ جِهَادًۭا كَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: felâ tuti`i-lkâfirîne vecâhidhum bihî cihâden kebîrâ.
Türkçe Meali: Sen, inkarcılara uyma, onlara karşı olanca gücünle mücadele et.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 53. Ayet
Arapça: ۞ وَهُوَ ٱلَّذِى مَرَجَ ٱلْبَحْرَيْنِ هَٰذَا عَذْبٌۭ فُرَاتٌۭ وَهَٰذَا مِلْحٌ أُجَاجٌۭ وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًۭا وَحِجْرًۭا مَّحْجُورًۭا
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî merace-lbahrayni hâẕâ `aẕbun furâtuv vehâẕâ milhun ucâc. vece`ale beynehumâ berzeḫav vehicram mahcûrâ.
Türkçe Meali: Birinin suyu tatlı ve kolay içimli, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da, karışmalarına engel olan bir sınır koyan Allah'tır.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 54. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى خَلَقَ مِنَ ٱلْمَآءِ بَشَرًۭا فَجَعَلَهُۥ نَسَبًۭا وَصِهْرًۭا ۗ وَكَانَ رَبُّكَ قَدِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî ḫaleka mine-lmâi beşeran fece`alehû nesebev vesihrâ. vekâne rabbuke kadîrâ.
Türkçe Meali: İnsanı sudan yaratarak, ona soy sop veren O'dur. Rabbin herşeye Kadir'dir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 55. Ayet
Arapça: وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَنفَعُهُمْ وَلَا يَضُرُّهُمْ ۗ وَكَانَ ٱلْكَافِرُ عَلَىٰ رَبِّهِۦ ظَهِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: veya`budûne min dûni-llâhi mâ lâ yenfe`uhum velâ yedurruhum. vekâne-lkâfiru `alâ rabbihî żahîrâ.
Türkçe Meali: Allah'ı bırakıp, kendilerine fayda da zarar da veremeyen şeylere kulluk ederler. İnkar eden, Rabbine karşı gelenin (şeytanın) yardımcısıdır.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 56. Ayet
Arapça: وَمَآ أَرْسَلْنَٰكَ إِلَّا مُبَشِّرًۭا وَنَذِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vemâ erselnâke illâ mubeşşirav veneẕîrâ.
Türkçe Meali: Biz seni sadece müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 57. Ayet
Arapça: قُلْ مَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَن شَآءَ أَن يَتَّخِذَ إِلَىٰ رَبِّهِۦ سَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: kul mâ es'elukum `aleyhi min ecrin illâ men şâe ey yetteḫiẕe ilâ rabbihî sebîlâ.
Türkçe Meali: De ki: "Ben buna karşı sizden bir ücret değil, ancak, Rabbine doğru bir yol tutmak dileyen kimseler olmanızı istiyorum."
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَتَوَكَّلْ عَلَى ٱلْحَىِّ ٱلَّذِى لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِهِۦ ۚ وَكَفَىٰ بِهِۦ بِذُنُوبِ عِبَادِهِۦ خَبِيرًا
Türkçe Okunuşu: vetevekkel `ale-lhayyi-lleẕî lâ yemûtu vesebbih bihamdih. vekefâ bihî biẕunûbi `ibâdihî ḫabîrâ.
Türkçe Meali: Ölümsüz, diri olan Allah'a güven, O'nu överek tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak kendisi yeter.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 59. Ayet
Arapça: ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِى سِتَّةِ أَيَّامٍۢ ثُمَّ ٱسْتَوَىٰ عَلَى ٱلْعَرْشِ ۚ ٱلرَّحْمَٰنُ فَسْـَٔلْ بِهِۦ خَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: elleẕî ḫaleka-ssemâvâti vel'arda vemâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin ŝumme-stevâ `ale-l`arş. errahmânu fes'el bihî ḫabîrâ.
Türkçe Meali: Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan sonra da arşa hükmeden Rahman'dır. Bunu bir bilene sor.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 60. Ayet
Arapça: وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱسْجُدُوا۟ لِلرَّحْمَٰنِ قَالُوا۟ وَمَا ٱلرَّحْمَٰنُ أَنَسْجُدُ لِمَا تَأْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُورًۭا ۩
Türkçe Okunuşu: veiẕâ kîle lehumu-scudû lirrahmâni kâlû veme-rrahmân. enescudu limâ te'murunâ vezâdehum nufûrâ.
Türkçe Meali: Onlara: "Rahman'a secdeye varın" dendiği zaman "Rahman da nedir? Emrettiğine mi secdeye varacağız?" derler. Bu, onların nefretini artırır.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 61. Ayet
Arapça: تَبَارَكَ ٱلَّذِى جَعَلَ فِى ٱلسَّمَآءِ بُرُوجًۭا وَجَعَلَ فِيهَا سِرَٰجًۭا وَقَمَرًۭا مُّنِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: tebârake-lleẕî ce`ale fi-ssemâi burûcev vece`ale fîhâ sirâcev vekameram munîrâ.
Türkçe Meali: Gökte burçlar vareden, orada ışık saçan güneş ve aydınlatan ayı yaratan Allah, yücelerin yücesidir.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 62. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى جَعَلَ ٱلَّيْلَ وَٱلنَّهَارَ خِلْفَةًۭ لِّمَنْ أَرَادَ أَن يَذَّكَّرَ أَوْ أَرَادَ شُكُورًۭا
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî ce`ale-lleyle vennehâra ḫilfetel limen erâde ey yeẕẕekkera ev erâde şukûrâ.
Türkçe Meali: İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O'dur.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 63. Ayet
Arapça: وَعِبَادُ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى ٱلْأَرْضِ هَوْنًۭا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ ٱلْجَٰهِلُونَ قَالُوا۟ سَلَٰمًۭا
Türkçe Okunuşu: ve`ibâdu-rrahmâni-lleẕîne yemşûne `ale-l'ardi hevnev veiẕâ ḫâtabehumu-lcâhilûne kâlû selâmâ.
Türkçe Meali: Rahman'ın kulları yeryüzünde mütevazı yürürler. Bilgisizler kendilerine takıldıkları zaman onlara güzel ve yumuşak söz söylerler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 64. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًۭا وَقِيَٰمًۭا
Türkçe Okunuşu: velleẕîne yebîtûne lirabbihim succedev vekiyâmâ.
Türkçe Meali: Onlar, gecelerini Rableri için kıyama durarak ve secdeye vararak geçirirler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 65. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا ٱصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ ۖ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا
Türkçe Okunuşu: velleẕîne yekûlûne rabbene-srif `annâ `aẕâbe cehennem. inne `aẕâbehâ kâne ğarâmâ.
Türkçe Meali: Onlar, "Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır; doğrusu onun azabı sürekli ve acıdır. Orası şüphesiz kötü bir yer ve kötü bir duraktır" derler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 66. Ayet
Arapça: إِنَّهَا سَآءَتْ مُسْتَقَرًّۭا وَمُقَامًۭا
Türkçe Okunuşu: innehâ sâet mustekarrav vemukâmâ.
Türkçe Meali: Onlar, "Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır; doğrusu onun azabı sürekli ve acıdır. Orası şüphesiz kötü bir yer ve kötü bir duraktır" derler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 67. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ إِذَآ أَنفَقُوا۟ لَمْ يُسْرِفُوا۟ وَلَمْ يَقْتُرُوا۟ وَكَانَ بَيْنَ ذَٰلِكَ قَوَامًۭا
Türkçe Okunuşu: velleẕîne iẕâ enfekû lem yusrifû velem yakturû vekâne beyne ẕâlike kavâmâ.
Türkçe Meali: Onlar, sarfettikleri zaman ne israf ederler ne de cimrilik, ikisi arasında orta bir yol tutarlar.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 68. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ ٱلنَّفْسَ ٱلَّتِى حَرَّمَ ٱللَّهُ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَ ۚ وَمَن يَفْعَلْ ذَٰلِكَ يَلْقَ أَثَامًۭا
Türkçe Okunuşu: velleẕîne lâ yed`ûne me`a-llâhi ilâhen âḫara velâ yaktulûne-nnefse-lletî harrame-llâhu illâ bilhakki velâ yeznûn. vemey yef`al ẕâlike yelka eŝâmâ.
Türkçe Meali: Onlar, Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunları yapan günaha girmiş olur.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 69. Ayet
Arapça: يُضَٰعَفْ لَهُ ٱلْعَذَابُ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ وَيَخْلُدْ فِيهِۦ مُهَانًا
Türkçe Okunuşu: yudâ`af lehu-l`aẕâbu yevme-lkiyâmeti veyaḫlud fîhî muhânâ.
Türkçe Meali: Kıyamet günü azabı kat kat olur, orada, alçaltılarak temelli kalır.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 70. Ayet
Arapça: إِلَّا مَن تَابَ وَءَامَنَ وَعَمِلَ عَمَلًۭا صَٰلِحًۭا فَأُو۟لَٰٓئِكَ يُبَدِّلُ ٱللَّهُ سَيِّـَٔاتِهِمْ حَسَنَٰتٍۢ ۗ وَكَانَ ٱللَّهُ غَفُورًۭا رَّحِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: illâ men tâbe veâmene ve`amile `amelen sâlihan feulâike yubeddilu-llâhu seyyiâtihim hasenât. vekâne-llâhu ğafûrar rahîmâ.
Türkçe Meali: Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 71. Ayet
Arapça: وَمَن تَابَ وَعَمِلَ صَٰلِحًۭا فَإِنَّهُۥ يَتُوبُ إِلَى ٱللَّهِ مَتَابًۭا
Türkçe Okunuşu: vemen tâbe ve`amile sâlihan feinnehû yetûbu ile-llâhi metâbâ.
Türkçe Meali: Kim tevbe edip yararlı iş işlerse, şüphesiz o, Allah'a gereği gibi yönelmiş olur.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 72. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ ٱلزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا۟ بِٱللَّغْوِ مَرُّوا۟ كِرَامًۭا
Türkçe Okunuşu: velleẕîne lâ yeşhedûne-zzûra veiẕâ merrû billağvi merrû kirâmâ.
Türkçe Meali: Onlar yalan yere şehadet etmezler; faydasız birşeye rastladıkları zaman yüz çevirip vakarla geçerler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 73. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا۟ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا۟ عَلَيْهَا صُمًّۭا وَعُمْيَانًۭا
Türkçe Okunuşu: velleẕîne iẕâ ẕukkirû biâyâti rabbihim lem yeḫirrû `aleyhâ summev ve`umyânâ.
Türkçe Meali: Kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı kör ve sağır davranmazlar.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 74. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَٰجِنَا وَذُرِّيَّٰتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍۢ وَٱجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا
Türkçe Okunuşu: velleẕîne yekûlûne rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ veẕurriyyâtinâ kurrate a`yuniv vec`alnâ lilmuttekîne imâmâ.
Türkçe Meali: Onlar: "Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder yap" derler.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 75. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ يُجْزَوْنَ ٱلْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا۟ وَيُلَقَّوْنَ فِيهَا تَحِيَّةًۭ وَسَلَٰمًا
Türkçe Okunuşu: ulâike yuczevne-lğurfete bimâ saberû veyulekkavne fîhâ tehiyyetev veselâmâ.
Türkçe Meali: İşte onlar, sabrettiklerinden ötürü cennetin en yüksek dereceleriyle mükafatlandırılırlar. Orada esenlik ve dirlik dilekleriyle karşılanırlar.
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 76. Ayet
Arapça: خَٰلِدِينَ فِيهَا ۚ حَسُنَتْ مُسْتَقَرًّۭا وَمُقَامًۭا
Türkçe Okunuşu: ḫâlidîne fîhâ. hasunet mustekarrav vemukâmâ.
Türkçe Meali: Orada temellidirler. Orası ne güzel bir yer ve ne güzel duraktır!
سُورَةُ الفُرۡقَانِ - Furkan Suresi - 77. Ayet
Arapça: قُلْ مَا يَعْبَؤُا۟ بِكُمْ رَبِّى لَوْلَا دُعَآؤُكُمْ ۖ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًۢا
Türkçe Okunuşu: kul mâ ya`beu bikum rabbî levlâ du`âukum. fekad keẕẕebtum fesevfe yekûnu lizâmâ.
Türkçe Meali: De ki: "İbadetiniz (duanız) olmasa Rabbim size ne diye değer versin?" Ey inkarcılar! Yalanladığınız için, azap yakanızı bırakmayacaktır.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ طسٓمٓ
Türkçe Okunuşu: tâ-sîn-mîm.
Türkçe Meali: Ta, Sin, Mim.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 2. Ayet
Arapça: تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱلْكِتَٰبِ ٱلْمُبِينِ
Türkçe Okunuşu: tilke âyâtu-lkitâbi-lmubîn.
Türkçe Meali: Bunlar apaçık Kitap'ın ayetleridir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 3. Ayet
Arapça: لَعَلَّكَ بَٰخِعٌۭ نَّفْسَكَ أَلَّا يَكُونُوا۟ مُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: le`alleke bâḫi`un nefseke ellâ yekûnû mu'minîn.
Türkçe Meali: İnanmıyorlar diye nerdeyse kendini mahvedeceksin.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 4. Ayet
Arapça: إِن نَّشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ ءَايَةًۭ فَظَلَّتْ أَعْنَٰقُهُمْ لَهَا خَٰضِعِينَ
Türkçe Okunuşu: in neşe' nunezzil `aleyhim mine-ssemâi âyeten feżallet a`nâkuhum lehâ ḫâdi`în.
Türkçe Meali: Biz dilesek onlara gökten bir mucize indiririz de ona boyun eğip kalırlar.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَمَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍۢ مِّنَ ٱلرَّحْمَٰنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا۟ عَنْهُ مُعْرِضِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ ye'tîhim min ẕikrim mine-rrahmâni muhdeŝin illâ kânû `anhu mu`ridîn.
Türkçe Meali: Rahman'dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 6. Ayet
Arapça: فَقَدْ كَذَّبُوا۟ فَسَيَأْتِيهِمْ أَنۢبَٰٓؤُا۟ مَا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
Türkçe Okunuşu: fekad keẕẕebû feseye'tîhim embâu mâ kânû bihî yestehziûn.
Türkçe Meali: Evet, yalanladılar; alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine ulaşacaktır.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 7. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَرَوْا۟ إِلَى ٱلْأَرْضِ كَمْ أَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍۢ كَرِيمٍ
Türkçe Okunuşu: evelem yerav ile-l'ardi kem embetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm.
Türkçe Meali: Yeryüzüne bakmazlar mı? Orada, bitkilerden nice güzel çiftler yetiştirmişizdir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 8. Ayet
Arapça: إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhum mu'minîn.
Türkçe Meali: Şüphesiz bunlarda Allah'ın kudretine işaret vardır, ama çoğu inanmazlar.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: veinne rabbeke lehuve-l`azîzu-rrahîm.
Türkçe Meali: Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَإِذْ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱئْتِ ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ nâdâ rabbuke mûsâ eni-'ti-lkavme-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Rabbin Musa'ya: "Haksızlık eden millete, Firavun'un milletine git" diye nida etmişti. "Haksızlıktan sakınmazlar mı?"
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 11. Ayet
Arapça: قَوْمَ فِرْعَوْنَ ۚ أَلَا يَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: kavme fir`avn. elâ yettekûn.
Türkçe Meali: Rabbin Musa'ya: "Haksızlık eden millete, Firavun'un milletine git" diye nida etmişti. "Haksızlıktan sakınmazlar mı?"
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 12. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ إِنِّىٓ أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi innî eḫâfu ey yukeẕẕibûn.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harun'a da elçilik ver. Onların bana isnat ettikleri bir suç da vardır. Beni öldürmelerinden korkuyorum" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَيَضِيقُ صَدْرِى وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِى فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَٰرُونَ
Türkçe Okunuşu: veyedîku sadrî velâ yentaliku lisânî feersil ilâ hârûn.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harun'a da elçilik ver. Onların bana isnat ettikleri bir suç da vardır. Beni öldürmelerinden korkuyorum" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَلَهُمْ عَلَىَّ ذَنۢبٌۭ فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ
Türkçe Okunuşu: velehum `aleyye ẕembun feeḫâfu ey yaktulûn.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harun'a da elçilik ver. Onların bana isnat ettikleri bir suç da vardır. Beni öldürmelerinden korkuyorum" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 15. Ayet
Arapça: قَالَ كَلَّا ۖ فَٱذْهَبَا بِـَٔايَٰتِنَآ ۖ إِنَّا مَعَكُم مُّسْتَمِعُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle kellâ. feẕhebâ biâyâtinâ innâ me`akum mustemi`ûn.
Türkçe Meali: Allah: "Hayır; ikiniz mucizelerimizle gidiniz. Doğrusu Biz sizinle beraber dinlemekteyiz. Firavun'a varınız: "Biz şüphesiz alemlerin Rabbinin elçisiyiz; İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, deyiniz" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 16. Ayet
Arapça: فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولُ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: fe'tiyâ fir`avne fekûlâ innâ rasûlu rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Allah: "Hayır; ikiniz mucizelerimizle gidiniz. Doğrusu Biz sizinle beraber dinlemekteyiz. Firavun'a varınız: "Biz şüphesiz alemlerin Rabbinin elçisiyiz; İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, deyiniz" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 17. Ayet
Arapça: أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ
Türkçe Okunuşu: en ersil me`anâ benî isrâîl.
Türkçe Meali: Allah: "Hayır; ikiniz mucizelerimizle gidiniz. Doğrusu Biz sizinle beraber dinlemekteyiz. Firavun'a varınız: "Biz şüphesiz alemlerin Rabbinin elçisiyiz; İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, deyiniz" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 18. Ayet
Arapça: قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًۭا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle elem nurabbike fînâ velîdev velebiŝte fînâ min `umurike sinîn.
Türkçe Meali: Firavun Musa'ya: "Biz seni çocukken yanımıza alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? Sonunda yapacağını da yaptın. Sen nankörün birisin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ ٱلَّتِى فَعَلْتَ وَأَنتَ مِنَ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vefe`alte fa`leteke-lletî fe`alte veente mine-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Firavun Musa'ya: "Biz seni çocukken yanımıza alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? Sonunda yapacağını da yaptın. Sen nankörün birisin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 20. Ayet
Arapça: قَالَ فَعَلْتُهَآ إِذًۭا وَأَنَا۠ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ
Türkçe Okunuşu: kâle fe`altuhâ iẕev veenâ mine-ddâllîn.
Türkçe Meali: Musa: "O işi kasden yaptımsa sapıklardan biri sayılırım. Bu yüzden sizden korkunca aranızdan kaçtım. Sonra, Rabbim bana hikmet verip, beni peygamber yaptı. Başıma kaktığın bu nimet, İsrailoğullarını kendine köle ettiğinden ötürüdür" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 21. Ayet
Arapça: فَفَرَرْتُ مِنكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِى رَبِّى حُكْمًۭا وَجَعَلَنِى مِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: feferartu minkum lemmâ ḫiftukum fevehebe lî rabbî hukmev vece`alenî mine-lmurselîn.
Türkçe Meali: Musa: "O işi kasden yaptımsa sapıklardan biri sayılırım. Bu yüzden sizden korkunca aranızdan kaçtım. Sonra, Rabbim bana hikmet verip, beni peygamber yaptı. Başıma kaktığın bu nimet, İsrailoğullarını kendine köle ettiğinden ötürüdür" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَتِلْكَ نِعْمَةٌۭ تَمُنُّهَا عَلَىَّ أَنْ عَبَّدتَّ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ
Türkçe Okunuşu: vetilke ni`metun temunnuhâ `aleyye en `abbette benî isrâîl.
Türkçe Meali: Musa: "O işi kasden yaptımsa sapıklardan biri sayılırım. Bu yüzden sizden korkunca aranızdan kaçtım. Sonra, Rabbim bana hikmet verip, beni peygamber yaptı. Başıma kaktığın bu nimet, İsrailoğullarını kendine köle ettiğinden ötürüdür" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 23. Ayet
Arapça: قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle fir`avnu vemâ rabbu-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Firavun: "Alemlerin Rabbi de nedir?" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 24. Ayet
Arapça: قَالَ رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَآ ۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbu-ssemâvâti vel'ardi vemâ beynehumâ. in kuntum mûkinîn.
Türkçe Meali: Musa: "Kesin olarak inanacaksanız, bilin ki O göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 25. Ayet
Arapça: قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُۥٓ أَلَا تَسْتَمِعُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle limen havlehû elâ testemi`ûn.
Türkçe Meali: Yanında bulunanlara: "İşitmiyor musunuz?" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 26. Ayet
Arapça: قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbukum verabbu âbâikumu-l'evvelîn.
Türkçe Meali: "O sizin de Rabbiniz, önce geçmiş atalarınızın da Rabbidir" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 27. Ayet
Arapça: قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ ٱلَّذِىٓ أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌۭ
Türkçe Okunuşu: kâle inne rasûlekumu-lleẕî ursile ileykum lemecnûn.
Türkçe Meali: Firavun, çevresindekilere: "Size gönderilen peygamberiniz şüphesiz delidir" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 28. Ayet
Arapça: قَالَ رَبُّ ٱلْمَشْرِقِ وَٱلْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَآ ۖ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbu-lmeşriki velmağribi vemâ beynehumâ. in kuntum ta`kilûn.
Türkçe Meali: Musa: "Eğer akledebilen kimselerseniz bilin ki O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 29. Ayet
Arapça: قَالَ لَئِنِ ٱتَّخَذْتَ إِلَٰهًا غَيْرِى لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ ٱلْمَسْجُونِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle leini-tteḫaẕte ilâhen ğayrî leec`alenneke mine-lmescûnîn.
Türkçe Meali: Firavun: "Benden başkasını tanrı edinirsen, and olsun ki seni zindanlık ederim" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 30. Ayet
Arapça: قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَىْءٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: kâle evelev ci'tuke bişey'im mubîn.
Türkçe Meali: Musa: "Sana apaçık bir şey getirmiş isem de mi?" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 31. Ayet
Arapça: قَالَ فَأْتِ بِهِۦٓ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle fe'ti bihî in kunte mine-ssâdikîn.
Türkçe Meali: Firavun: "Doğru sözlülerden isen haydi getir" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 32. Ayet
Arapça: فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِىَ ثُعْبَانٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: feelkâ `asâhu feiẕâ hiye ŝu`bânum mubîn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine Musa değneğini attı, besbelli bir yılan oluverdi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَنَزَعَ يَدَهُۥ فَإِذَا هِىَ بَيْضَآءُ لِلنَّٰظِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veneza`a yedehû feiẕâ hiye beydâu linnâżirîn.
Türkçe Meali: Elini çıkardı, bakanlara bembeyaz göründü.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 34. Ayet
Arapça: قَالَ لِلْمَلَإِ حَوْلَهُۥٓ إِنَّ هَٰذَا لَسَٰحِرٌ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: kâle lilmelei havlehû inne hâẕâ lesâhirun `alîm.
Türkçe Meali: Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Doğrusu bu bilgin bir sihirbaz; sizi sihirle yurdunuzdan çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 35. Ayet
Arapça: يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِۦ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
Türkçe Okunuşu: yurîdu ey yuḫricekum min ardikum bisihrih. femâẕâ te'murûn.
Türkçe Meali: Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Doğrusu bu bilgin bir sihirbaz; sizi sihirle yurdunuzdan çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 36. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَٱبْعَثْ فِى ٱلْمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû ercih veeḫâhu veb`aŝ fi-lmedâini hâşirîn.
Türkçe Meali: "Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere, sana bütün bilgin sihirbazları getirecek toplayıcılar gönder" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 37. Ayet
Arapça: يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: ye'tûke bikulli sehhârin `alîm.
Türkçe Meali: "Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere, sana bütün bilgin sihirbazları getirecek toplayıcılar gönder" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 38. Ayet
Arapça: فَجُمِعَ ٱلسَّحَرَةُ لِمِيقَٰتِ يَوْمٍۢ مَّعْلُومٍۢ
Türkçe Okunuşu: fecumi`a-sseharatu limîkâti yevmim ma`lûm.
Türkçe Meali: Sihirbazlar, belirli bir günün bildirilen vaktinde toplandılar.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنتُم مُّجْتَمِعُونَ
Türkçe Okunuşu: vekîle linnâsi hel entum muctemi`ûn.
Türkçe Meali: İnsanlara: "Siz de toplanır mısınız?" denildi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 40. Ayet
Arapça: لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ ٱلسَّحَرَةَ إِن كَانُوا۟ هُمُ ٱلْغَٰلِبِينَ
Türkçe Okunuşu: le`allenâ nettebi`u-sseharate in kânû humu-lğâlibîn.
Türkçe Meali: "Sihirbazlar üstün gelirlerse biz de onlara uyarız" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 41. Ayet
Arapça: فَلَمَّا جَآءَ ٱلسَّحَرَةُ قَالُوا۟ لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ ٱلْغَٰلِبِينَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ câe-sseharatu kâlû lifir`avne einne lenâ leecran in kunnâ nahnu-lğâlibîn.
Türkçe Meali: Sihirbazlar geldiklerinde, Firavun'a; "Biz üstün gelirsek, şüphesiz bize bir ücret vardır değil mi?" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 42. Ayet
Arapça: قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًۭا لَّمِنَ ٱلْمُقَرَّبِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle ne`am veinnekum iẕel lemine-lmukarrabîn.
Türkçe Meali: Firavun: "Evet; o takdirde siz gözde kimselerden olacaksınız" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 43. Ayet
Arapça: قَالَ لَهُم مُّوسَىٰٓ أَلْقُوا۟ مَآ أَنتُم مُّلْقُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle lehum mûsâ elkû mâ entum mulkûn.
Türkçe Meali: Musa onlara: "Ne atacaksanız atın" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 44. Ayet
Arapça: فَأَلْقَوْا۟ حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا۟ بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ ٱلْغَٰلِبُونَ
Türkçe Okunuşu: feelkav hibâlehum ve`isiyyehum vekâlû bi`izzeti fir`avne innâ lenahnu-lğâlibûn.
Türkçe Meali: Onlar da iplerini ve değneklerini attılar ve: "Firavun hakkı için, şüphesiz, biz üstün geleceğiz" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 45. Ayet
Arapça: فَأَلْقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِىَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
Türkçe Okunuşu: feelkâ mûsâ `asâhu feiẕâ hiye telkafu mâ ye'fikûn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine Musa değneğini attı; onların uydurduklarını yutmağa başlayıverdi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 46. Ayet
Arapça: فَأُلْقِىَ ٱلسَّحَرَةُ سَٰجِدِينَ
Türkçe Okunuşu: feulkiye-sseharatu sâcidîn.
Türkçe Meali: Bunu gören sihirbazlar secdeye kapanarak: "Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandık" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 47. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا بِرَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû âmennâ birabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Bunu gören sihirbazlar secdeye kapanarak: "Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandık" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 48. Ayet
Arapça: رَبِّ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ
Türkçe Okunuşu: rabbi mûsâ vehârûn.
Türkçe Meali: Bunu gören sihirbazlar secdeye kapanarak: "Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandık" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 49. Ayet
Arapça: قَالَ ءَامَنتُمْ لَهُۥ قَبْلَ أَنْ ءَاذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُۥ لَكَبِيرُكُمُ ٱلَّذِى عَلَّمَكُمُ ٱلسِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَٰفٍۢ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle âmentum lehû kable en âẕene lekum. innehû lekebîrukumu-lleẕî `allemekumu-ssihr. felesevfe ta`lemûn. leukatti`anne eydiyekum veerculekum min ḫilâfiv veleusallibennekum ecme`în.
Türkçe Meali: Firavun: "Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Muhakkak ki o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi bileceksiniz; ellerinizi ayaklarınızı, and olsun, çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 50. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ لَا ضَيْرَ ۖ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû lâ dayr. innâ ilâ rabbinâ munkalibûn.
Türkçe Meali: İman eden sihirbazlar: "Zararı yok, biz şüphesiz Rabbimize doneceğiz; inananların ilki olmamızdan ötürü, Rabbimizin kusurlarımızı bize bağışlayacağını umarız" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 51. Ayet
Arapça: إِنَّا نَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَٰيَٰنَآ أَن كُنَّآ أَوَّلَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ natme`u ey yağfira lenâ rabbunâ ḫatâyânâ en kunnâ evvele-lmu'minîn.
Türkçe Meali: İman eden sihirbazlar: "Zararı yok, biz şüphesiz Rabbimize doneceğiz; inananların ilki olmamızdan ötürü, Rabbimizin kusurlarımızı bize bağışlayacağını umarız" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 52. Ayet
Arapça: ۞ وَأَوْحَيْنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِىٓ إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
Türkçe Okunuşu: veevhaynâ ilâ mûsâ en esri bi`ibâdî innekum muttebe`ûn.
Türkçe Meali: Biz Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz takip edileceksiniz" diye vahyettik.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 53. Ayet
Arapça: فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِى ٱلْمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ
Türkçe Okunuşu: feersele fir`avnu fi-lmedâini hâşirîn.
Türkçe Meali: Bu arada Firavun şehirlere, "Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız" diyen münadiler gönderdi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 54. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَشِرْذِمَةٌۭ قَلِيلُونَ
Türkçe Okunuşu: inne hâulâi leşirẕimetun kalîlûn.
Türkçe Meali: Bu arada Firavun şehirlere, "Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız" diyen münadiler gönderdi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 55. Ayet
Arapça: وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَآئِظُونَ
Türkçe Okunuşu: veinnehum lenâ leğâiżûn.
Türkçe Meali: Bu arada Firavun şehirlere, "Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız" diyen münadiler gönderdi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 56. Ayet
Arapça: وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَٰذِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veinnâ lecemî`un hâẕirûn.
Türkçe Meali: Bu arada Firavun şehirlere, "Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız" diyen münadiler gönderdi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 57. Ayet
Arapça: فَأَخْرَجْنَٰهُم مِّن جَنَّٰتٍۢ وَعُيُونٍۢ
Türkçe Okunuşu: feaḫracnâhum min cennâtiv ve`uyûn.
Türkçe Meali: Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَكُنُوزٍۢ وَمَقَامٍۢ كَرِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: vekunûziv vemekâmin kerîm.
Türkçe Meali: Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 59. Ayet
Arapça: كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَٰهَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ
Türkçe Okunuşu: keẕâlik. veevraŝnâhâ benî isrâîl.
Türkçe Meali: Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 60. Ayet
Arapça: فَأَتْبَعُوهُم مُّشْرِقِينَ
Türkçe Okunuşu: feetbe`ûhum muşrikîn.
Türkçe Meali: Firavun ve adamları güneş üzerlerine doğarken onların ardına düştüler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 61. Ayet
Arapça: فَلَمَّا تَرَٰٓءَا ٱلْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَٰبُ مُوسَىٰٓ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ terâe-lcem`âni kâle ashâbu mûsâ innâ lemudrakûn.
Türkçe Meali: İki topluluk birbirini gördüğünde, Musa'nın adamları: "İşte yakalandık" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 62. Ayet
Arapça: قَالَ كَلَّآ ۖ إِنَّ مَعِىَ رَبِّى سَيَهْدِينِ
Türkçe Okunuşu: kâle kellâ. inne me`iye rabbî seyehdîn.
Türkçe Meali: Musa: "Hayır; Rabbim benimle beraberdir, bana elbette yol gösterecektir" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 63. Ayet
Arapça: فَأَوْحَيْنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱضْرِب بِّعَصَاكَ ٱلْبَحْرَ ۖ فَٱنفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍۢ كَٱلطَّوْدِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: feevhaynâ ilâ mûsâ eni-drib bi`asâke-lbahr. fenfeleka fekâne kullu firkin kettavdi-l`ażîm.
Türkçe Meali: Bunun üzerine Biz Musa'ya: "Değneğinle denize vur" diye vahyettik. Hemen deniz ikiye ayrıldı, her parçası yüce bir dağ gibiydi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 64. Ayet
Arapça: وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ ٱلْءَاخَرِينَ
Türkçe Okunuşu: veezlefnâ ŝemme-l'âḫarîn.
Türkçe Meali: İşte oraya, geridekileri de yaklaştırdık.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 65. Ayet
Arapça: وَأَنجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَن مَّعَهُۥٓ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: veenceynâ mûsâ vemem me`ahû ecme`în.
Türkçe Meali: Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 66. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَغْرَقْنَا ٱلْءَاخَرِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme ağrakne-l'âḫarîn.
Türkçe Meali: Öbürlerini suda boğduk.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 67. Ayet
Arapça: إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhum mu'minîn.
Türkçe Meali: Bunda şüphesiz ders vardır, ama çoğu inanmamıştır.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 68. Ayet
Arapça: وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: veinne rabbeke lehuve-l`azîzu-rrahîm.
Türkçe Meali: Doğrusu Rabbin, güçlü olandır, merhamet edendir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 69. Ayet
Arapça: وَٱتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَٰهِيمَ
Türkçe Okunuşu: vetlu `aleyhim nebee ibrâhîm.
Türkçe Meali: Onlara İbrahim'in kıssasını anlat.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 70. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦ مَا تَعْبُدُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle liebîhi vekavmihî mâ ta`budûn.
Türkçe Meali: İbrahim, babasına ve milletine: "Nelere tapıyorsunuz?" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 71. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ نَعْبُدُ أَصْنَامًۭا فَنَظَلُّ لَهَا عَٰكِفِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû na`budu asnâmen feneżallu lehâ `âkifîn.
Türkçe Meali: "Putlara tapıyoruz, onlara bağlanıp duruyoruz" demişlerdi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 72. Ayet
Arapça: قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle hel yesme`ûnekum iẕ ted`ûn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Çağırdığınız zaman sizi duyarlar veya size bir fayda ve zarar verirler mi?" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 73. Ayet
Arapça: أَوْ يَنفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ
Türkçe Okunuşu: ev yenfe`ûnekum ev yedurrûn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Çağırdığınız zaman sizi duyarlar veya size bir fayda ve zarar verirler mi?" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 74. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ بَلْ وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû bel vecednâ âbâenâ keẕâlike yef`alûn.
Türkçe Meali: "Hayır ama, babalarımızı da bu şekilde ibadet ederken bulduk" demişlerdi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 75. Ayet
Arapça: قَالَ أَفَرَءَيْتُم مَّا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle eferaeytum mâ kuntum ta`budûn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 76. Ayet
Arapça: أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُمُ ٱلْأَقْدَمُونَ
Türkçe Okunuşu: entum veâbâukumu-l'akdemûn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 77. Ayet
Arapça: فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّۭ لِّىٓ إِلَّا رَبَّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: feinnehum `aduvvul lî illâ rabbe-l`âlemîn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 78. Ayet
Arapça: ٱلَّذِى خَلَقَنِى فَهُوَ يَهْدِينِ
Türkçe Okunuşu: elleẕî ḫalekanî fehuve yehdîn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 79. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِى هُوَ يُطْعِمُنِى وَيَسْقِينِ
Türkçe Okunuşu: velleẕî huve yut`imunî veyeskîn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 80. Ayet
Arapça: وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ meridtu fehuve yeşfîn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 81. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِى يُمِيتُنِى ثُمَّ يُحْيِينِ
Türkçe Okunuşu: velleẕî yumîtunî ŝumme yuhyîn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 82. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِىٓ أَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لِى خَطِيٓـَٔتِى يَوْمَ ٱلدِّينِ
Türkçe Okunuşu: velleẕî atme`u ey yağfira lî ḫatîetî yevme-ddîn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 83. Ayet
Arapça: رَبِّ هَبْ لِى حُكْمًۭا وَأَلْحِقْنِى بِٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: rabbi heb lî hukmev veelhiknî bissâlihîn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 84. Ayet
Arapça: وَٱجْعَل لِّى لِسَانَ صِدْقٍۢ فِى ٱلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vec`al lî lisâne sidkin fi-l'âḫirîn.
Türkçe Meali: Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 85. Ayet
Arapça: وَٱجْعَلْنِى مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ ٱلنَّعِيمِ
Türkçe Okunuşu: vec`alnî miv veraŝeti cenneti-nne`îm.
Türkçe Meali: Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 86. Ayet
Arapça: وَٱغْفِرْ لِأَبِىٓ إِنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ
Türkçe Okunuşu: vağfir liebî innehû kâne mine-ddâllîn.
Türkçe Meali: Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 87. Ayet
Arapça: وَلَا تُخْزِنِى يَوْمَ يُبْعَثُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ tuḫzinî yevme yub`aŝûn.
Türkçe Meali: Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 88. Ayet
Arapça: يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌۭ وَلَا بَنُونَ
Türkçe Okunuşu: yevme lâ yenfe`u mâluv velâ benûn.
Türkçe Meali: Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 89. Ayet
Arapça: إِلَّا مَنْ أَتَى ٱللَّهَ بِقَلْبٍۢ سَلِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: illâ men ete-llâhe bikalbin selîm.
Türkçe Meali: Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme" demişti.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 90. Ayet
Arapça: وَأُزْلِفَتِ ٱلْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: veuzlifeti-lcennetu lilmuttekîn.
Türkçe Meali: O gün cennet Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır. Cehennem de azgınlara gösterilir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 91. Ayet
Arapça: وَبُرِّزَتِ ٱلْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ
Türkçe Okunuşu: veburrizeti-lcehîmu lilğâvîn.
Türkçe Meali: O gün cennet Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır. Cehennem de azgınlara gösterilir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 92. Ayet
Arapça: وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ
Türkçe Okunuşu: vekîle lehum eyne mâ kuntum ta`budûn.
Türkçe Meali: Onlara: "Allah'ı bırakıp taptıklarınız nerededir. Size yardım ediyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?" denilir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 93. Ayet
Arapça: مِن دُونِ ٱللَّهِ هَلْ يَنصُرُونَكُمْ أَوْ يَنتَصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: min dûni-llâh. hel yensurûnekum ev yentesirûn.
Türkçe Meali: Onlara: "Allah'ı bırakıp taptıklarınız nerededir. Size yardım ediyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?" denilir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 94. Ayet
Arapça: فَكُبْكِبُوا۟ فِيهَا هُمْ وَٱلْغَاوُۥنَ
Türkçe Okunuşu: fekubkibû fîhâ hum velğâvûn.
Türkçe Meali: Onlar, azgınlar ve İblis'in adamları, hepsi, tepetakla oraya atılırlar.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 95. Ayet
Arapça: وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: vecunûdu iblîse ecme`ûn.
Türkçe Meali: Onlar, azgınlar ve İblis'in adamları, hepsi, tepetakla oraya atılırlar.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 96. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû vehum fîhâ yaḫtesimûn.
Türkçe Meali: Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 97. Ayet
Arapça: تَٱللَّهِ إِن كُنَّا لَفِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍ
Türkçe Okunuşu: tellâhi in kunnâ lefî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 98. Ayet
Arapça: إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: iẕ nusevvîkum birabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 99. Ayet
Arapça: وَمَآ أَضَلَّنَآ إِلَّا ٱلْمُجْرِمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ edallenâ ille-lmucrimûn.
Türkçe Meali: Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 100. Ayet
Arapça: فَمَا لَنَا مِن شَٰفِعِينَ
Türkçe Okunuşu: femâ lenâ min şâfi`în.
Türkçe Meali: Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 101. Ayet
Arapça: وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: velâ sadîkin hamîm.
Türkçe Meali: Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 102. Ayet
Arapça: فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةًۭ فَنَكُونَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: felev enne lenâ kerraten fenekûne mine-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 103. Ayet
Arapça: إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhum mu'minîn.
Türkçe Meali: Bunda şüphesiz bir ders vardır ama çoğu inanmamıştır.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 104. Ayet
Arapça: وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: veinne rabbeke lehuve-l`azîzu-rrahîm.
Türkçe Meali: Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 105. Ayet
Arapça: كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebet kavmu nûhin-lmurselîn.
Türkçe Meali: Nuh'un milleti peygamberlerini yalanladı.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 106. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle lehum eḫûhum nûhun elâ tettekûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Nuh, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 107. Ayet
Arapça: إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: innî lekum rasûlun emîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Nuh, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 108. Ayet
Arapça: فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe Okunuşu: fetteku-llâhe veetî`ûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Nuh, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 109. Ayet
Arapça: وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ es'elukum `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Nuh, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 110. Ayet
Arapça: فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe Okunuşu: fetteku-llâhe veetî`ûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Nuh, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 111. Ayet
Arapça: ۞ قَالُوٓا۟ أَنُؤْمِنُ لَكَ وَٱتَّبَعَكَ ٱلْأَرْذَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû enu'minu leke vettebe`ake-l'erẕelûn.
Türkçe Meali: "Sana mı inanacağız? Sana en rezil kimseler uymaktadır" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 112. Ayet
Arapça: قَالَ وَمَا عِلْمِى بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle vemâ `ilmî bimâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Nuh: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 113. Ayet
Arapça: إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّى ۖ لَوْ تَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: in hisâbuhum illâ `alâ rabbî lev teş`urûn.
Türkçe Meali: Nuh: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 114. Ayet
Arapça: وَمَآ أَنَا۠ بِطَارِدِ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ ene bitâridi-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Nuh: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 115. Ayet
Arapça: إِنْ أَنَا۠ إِلَّا نَذِيرٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: in ene illâ neẕîrum mubîn.
Türkçe Meali: Nuh: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 116. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَٰنُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمَرْجُومِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû leil lem tentehi yâ nûhu letekûnenne mine-lmercûmîn.
Türkçe Meali: "Ey Nuh! Eğer bu işe son vermezsen, şüphesiz taşlanacaklardan olacaksın" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 117. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِى كَذَّبُونِ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi inne kavmî keẕẕebûn.
Türkçe Meali: Nuh: "Rabbim! Milletim beni yalanladı. Benimle onların arasında Sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki inananları kurtar" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 118. Ayet
Arapça: فَٱفْتَحْ بَيْنِى وَبَيْنَهُمْ فَتْحًۭا وَنَجِّنِى وَمَن مَّعِىَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: feftah beynî vebeynehum fethav veneccinî vemem me`iye mine-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Nuh: "Rabbim! Milletim beni yalanladı. Benimle onların arasında Sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki inananları kurtar" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 119. Ayet
Arapça: فَأَنجَيْنَٰهُ وَمَن مَّعَهُۥ فِى ٱلْفُلْكِ ٱلْمَشْحُونِ
Türkçe Okunuşu: feenceynâhu vemem me`ahû fi-lfulki-lmeşhûn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine onu ve beraberinde bulunanları, dolu bir gemi içinde taşıyarak kurtardık.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 120. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ ٱلْبَاقِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme ağraknâ ba`du-lbâkîn.
Türkçe Meali: Sonra de geride kalanları suda boğduk.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 121. Ayet
Arapça: إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhum mu'minîn.
Türkçe Meali: Doğrusu bunda bir ders vardır, ama çoğu inanmamıştır.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 122. Ayet
Arapça: وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: veinne rabbeke lehuve-l`azîzu-rrahîm.
Türkçe Meali: Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 123. Ayet
Arapça: كَذَّبَتْ عَادٌ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebet `âdun-lmurselîn.
Türkçe Meali: Ad milleti de peygamberleri yalanladı.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 124. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle lehum eḫûhum hûdun elâ tettekûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 125. Ayet
Arapça: إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: innî lekum rasûlun emîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 126. Ayet
Arapça: فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe Okunuşu: fetteku-llâhe veetî`ûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 127. Ayet
Arapça: وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ es'elukum `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 128. Ayet
Arapça: أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ ءَايَةًۭ تَعْبَثُونَ
Türkçe Okunuşu: etebnûne bikulli rî`in âyeten ta`beŝûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 129. Ayet
Arapça: وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ
Türkçe Okunuşu: vetetteḫiẕûne mesâni`a le`allekum taḫludûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 130. Ayet
Arapça: وَإِذَا بَطَشْتُم بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ betaştum betaştum cebbârîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 131. Ayet
Arapça: فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe Okunuşu: fetteku-llâhe veetî`ûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 132. Ayet
Arapça: وَٱتَّقُوا۟ ٱلَّذِىٓ أَمَدَّكُم بِمَا تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vetteku-lleẕî emeddekum bimâ ta`lemûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 133. Ayet
Arapça: أَمَدَّكُم بِأَنْعَٰمٍۢ وَبَنِينَ
Türkçe Okunuşu: emeddekum bien`âmiv vebenîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 134. Ayet
Arapça: وَجَنَّٰتٍۢ وَعُيُونٍ
Türkçe Okunuşu: vecennâtiv ve`uyûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 135. Ayet
Arapça: إِنِّىٓ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: innî eḫâfu `aleykum `aẕâbe yevmin `ażîm.
Türkçe Meali: Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 136. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ سَوَآءٌ عَلَيْنَآ أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُن مِّنَ ٱلْوَٰعِظِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû sevâun `aleynâ eve`ażte em lem tekum mine-lvâ`iżîn.
Türkçe Meali: "İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizce birdir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 137. Ayet
Arapça: إِنْ هَٰذَآ إِلَّا خُلُقُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: in hâẕâ illâ ḫuluku-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Bu durumumuz öncekilerin geleneğidir. Biz azaba uğratılacak da değiliz" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 138. Ayet
Arapça: وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ nahnu bimu`aẕẕebîn.
Türkçe Meali: Bu durumumuz öncekilerin geleneğidir. Biz azaba uğratılacak da değiliz" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 139. Ayet
Arapça: فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَٰهُمْ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: fekeẕẕebûhu feehleknâhum. inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhum mu'minîn.
Türkçe Meali: Böylece onu yalanladılar; Biz de kendilerini yok ettik. Bunda şüphesiz ki ders vardır; ama çoğu inanmamıştır.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 140. Ayet
Arapça: وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: veinne rabbeke lehuve-l`azîzu-rrahîm.
Türkçe Meali: Doğrusu Rabbin güçlüdür, merhametlidir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 141. Ayet
Arapça: كَذَّبَتْ ثَمُودُ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebet ŝemûdu-lmurselîn.
Türkçe Meali: Semud milleti de peygamberleri yalanladı.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 142. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَٰلِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle lehum eḫûhum sâlihun elâ tettekûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 143. Ayet
Arapça: إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: innî lekum rasûlun emîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 144. Ayet
Arapça: فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe Okunuşu: fetteku-llâhe veetî`ûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 145. Ayet
Arapça: وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ es'elukum `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 146. Ayet
Arapça: أَتُتْرَكُونَ فِى مَا هَٰهُنَآ ءَامِنِينَ
Türkçe Okunuşu: etutrakûne fî mâ hâhunâ âminîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 147. Ayet
Arapça: فِى جَنَّٰتٍۢ وَعُيُونٍۢ
Türkçe Okunuşu: fî cennâtiv ve`uyûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 148. Ayet
Arapça: وَزُرُوعٍۢ وَنَخْلٍۢ طَلْعُهَا هَضِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: vezurû`iv venaḫlin tal`uhâ hedîm.
Türkçe Meali: Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 149. Ayet
Arapça: وَتَنْحِتُونَ مِنَ ٱلْجِبَالِ بُيُوتًۭا فَٰرِهِينَ
Türkçe Okunuşu: vetenhitûne mine-lcibâli buyûten fârihîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 150. Ayet
Arapça: فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe Okunuşu: fetteku-llâhe veetî`ûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 151. Ayet
Arapça: وَلَا تُطِيعُوٓا۟ أَمْرَ ٱلْمُسْرِفِينَ
Türkçe Okunuşu: velâ tutî`û emra-lmusrifîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 152. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yufsidûne fi-l'ardi velâ yuslihûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 153. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلْمُسَحَّرِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû innemâ ente mine-lmusehharîn.
Türkçe Meali: "Sen şüphesiz büyülenmişin birisin; bizim gibi bir insandan başka birşey değilsin. Eğer doğru sözlü isen bir belge getir" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 154. Ayet
Arapça: مَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٌۭ مِّثْلُنَا فَأْتِ بِـَٔايَةٍ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: mâ ente illâ beşerum miŝlunâ. fe'ti biâyetin in kunte mine-ssâdikîn.
Türkçe Meali: "Sen şüphesiz büyülenmişin birisin; bizim gibi bir insandan başka birşey değilsin. Eğer doğru sözlü isen bir belge getir" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 155. Ayet
Arapça: قَالَ هَٰذِهِۦ نَاقَةٌۭ لَّهَا شِرْبٌۭ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍۢ مَّعْلُومٍۢ
Türkçe Okunuşu: kâle hâẕihî nâkatul lehâ şirbuv velekum şirbu yevmim ma`lûm.
Türkçe Meali: Salih: " İşte belge bu devedir. Kuyudan su içmek hakkı belirli bir gün onun ve belirli bir gün de sizindir; sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa sizi büyük günün azabı yakalar" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 156. Ayet
Arapça: وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوٓءٍۢ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: velâ temessûhâ bisûin feye'ḫuẕekum `aẕâbu yevmin `ażîm.
Türkçe Meali: Salih: " İşte belge bu devedir. Kuyudan su içmek hakkı belirli bir gün onun ve belirli bir gün de sizindir; sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa sizi büyük günün azabı yakalar" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 157. Ayet
Arapça: فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا۟ نَٰدِمِينَ
Türkçe Okunuşu: fe`akarûhâ feasbehû nâdimîn.
Türkçe Meali: Onlar ise deveyi kestiler; ama pişman da oldular.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 158. Ayet
Arapça: فَأَخَذَهُمُ ٱلْعَذَابُ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: feeḫaẕehumu-l`aẕâb. inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhum mu'minîn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu bunda bir ders vardır, fakat çoğu inanmamıştır.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 159. Ayet
Arapça: وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: veinne rabbeke lehuve-l`azîzu-rrahîm.
Türkçe Meali: Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 160. Ayet
Arapça: كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebet kavmu lûtini-lmurselîn.
Türkçe Meali: Lut milleti de peygamberleri yalanladı.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 161. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle lehum eḫûhum lûtun elâ tettekûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Lut, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar arasında, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 162. Ayet
Arapça: إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: innî lekum rasûlun emîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Lut, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar arasında, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 163. Ayet
Arapça: فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe Okunuşu: fetteku-llâhe veetî`ûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Lut, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar arasında, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 164. Ayet
Arapça: وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ es'elukum `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Lut, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar arasında, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 165. Ayet
Arapça: أَتَأْتُونَ ٱلذُّكْرَانَ مِنَ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: ete'tûne-ẕẕukrâne mine-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Lut, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar arasında, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 166. Ayet
Arapça: وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُم مِّنْ أَزْوَٰجِكُم ۚ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
Türkçe Okunuşu: veteẕerûne mâ ḫaleka lekum rabbukum min ezvâcikum. bel entum kavmun `âdûn.
Türkçe Meali: Kardeşleri Lut, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar arasında, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 167. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَٰلُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمُخْرَجِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû leil lem tentehi yâ lûtu letekûnenne mine-lmuḫracîn.
Türkçe Meali: "Ey Lut! Bu sözlerinden vazgeçmezsen, mutlaka kovulacaksın" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 168. Ayet
Arapça: قَالَ إِنِّى لِعَمَلِكُم مِّنَ ٱلْقَالِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle innî li`amelikum mine-lkâlîn.
Türkçe Meali: Lut: "Doğrusu yaptığınıza çok kızanlardanım. Rabbim! Beni ve ailemi bunların yapageldiği kötülükten kurtar" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 169. Ayet
Arapça: رَبِّ نَجِّنِى وَأَهْلِى مِمَّا يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: rabbi neccinî veehlî mimmâ ya`melûn.
Türkçe Meali: Lut: "Doğrusu yaptığınıza çok kızanlardanım. Rabbim! Beni ve ailemi bunların yapageldiği kötülükten kurtar" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 170. Ayet
Arapça: فَنَجَّيْنَٰهُ وَأَهْلَهُۥٓ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: fenecceynâhu veehlehû ecme`în.
Türkçe Meali: Bunun üzerine geride kalan yaşlı bir kadın dışında, onu ve ailesini, hepsini kurtardık.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 171. Ayet
Arapça: إِلَّا عَجُوزًۭا فِى ٱلْغَٰبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `acûzen fi-lğâbirîn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine geride kalan yaşlı bir kadın dışında, onu ve ailesini, hepsini kurtardık.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 172. Ayet
Arapça: ثُمَّ دَمَّرْنَا ٱلْءَاخَرِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme demmerne-l'âḫarîn.
Türkçe Meali: Diğerlerini yerle bir ettik.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 173. Ayet
Arapça: وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًۭا ۖ فَسَآءَ مَطَرُ ٱلْمُنذَرِينَ
Türkçe Okunuşu: veemtarnâ `aleyhim metarâ. fesâe metaru-lmunẕerîn.
Türkçe Meali: Üzerlerine de yağmur yağdırdık. Uyarılan fakat yola gelmeyenlerin yağmuru ne kötü idi!
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 174. Ayet
Arapça: إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhum mu'minîn.
Türkçe Meali: Şüphesiz bunda bir ders vardır, ama çoğu inanmamıştır.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 175. Ayet
Arapça: وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: veinne rabbeke lehuve-l`azîzu-rrahîm.
Türkçe Meali: Doğrusu Rabbin güçlüdür, merhametlidir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 176. Ayet
Arapça: كَذَّبَ أَصْحَٰبُ لْـَٔيْكَةِ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebe ashâbu-l'eyketi-lmurselîn.
Türkçe Meali: Ormanlık yerde oturanlar, Eykeliler de peygamberleri yalanladı.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 177. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle lehum şu`aybun elâ tettekûn.
Türkçe Meali: Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 178. Ayet
Arapça: إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: innî lekum rasûlun emîn.
Türkçe Meali: Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 179. Ayet
Arapça: فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe Okunuşu: fetteku-llâhe veetî`ûn.
Türkçe Meali: Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 180. Ayet
Arapça: وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ es'elukum `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 181. Ayet
Arapça: ۞ أَوْفُوا۟ ٱلْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا۟ مِنَ ٱلْمُخْسِرِينَ
Türkçe Okunuşu: evfu-lkeyle velâ tekûnû mine-lmuḫsirîn.
Türkçe Meali: Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 182. Ayet
Arapça: وَزِنُوا۟ بِٱلْقِسْطَاسِ ٱلْمُسْتَقِيمِ
Türkçe Okunuşu: vezinû bilkistâsi-lmustekîm.
Türkçe Meali: Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 183. Ayet
Arapça: وَلَا تَبْخَسُوا۟ ٱلنَّاسَ أَشْيَآءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا۟ فِى ٱلْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Türkçe Okunuşu: velâ tebḫasu-nnâse eşyâehum velâ ta`ŝev fi-l'ardi mufsidîn.
Türkçe Meali: Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 184. Ayet
Arapça: وَٱتَّقُوا۟ ٱلَّذِى خَلَقَكُمْ وَٱلْجِبِلَّةَ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: vetteku-lleẕî ḫalekakum velcibillete-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 185. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلْمُسَحَّرِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû innemâ ente mine-lmusehharîn.
Türkçe Meali: "Sen ancak büyülenmişin birisin. Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlü isen göğün bir parçasını üstümüze düşür" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 186. Ayet
Arapça: وَمَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٌۭ مِّثْلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ ente illâ beşer miŝlunâ vein neżunnuke lemine-lkâẕibîn.
Türkçe Meali: "Sen ancak büyülenmişin birisin. Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlü isen göğün bir parçasını üstümüze düşür" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 187. Ayet
Arapça: فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًۭا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: feeskit `aleynâ kisefem mine-ssemâi in kunte mine-ssâdikîn.
Türkçe Meali: "Sen ancak büyülenmişin birisin. Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlü isen göğün bir parçasını üstümüze düşür" dediler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 188. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّىٓ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbî a`lemu bimâ ta`melûn.
Türkçe Meali: Şuayb: "Rabbim yaptıklarınızı çok iyi bilir" dedi.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 189. Ayet
Arapça: فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ ٱلظُّلَّةِ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Türkçe Okunuşu: fekeẕẕebûhu feeḫaẕehum `aẕâbu yevmi-żżulleh. innehû kâne `aẕâbe yevmin `ażîm.
Türkçe Meali: Ama onu yalanladılar. Bunun üzerine onları bulutlu bir günün azabı yakaladı. Gerçekten o gün, azabı büyük bir gündü.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 190. Ayet
Arapça: إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhum mu'minîn.
Türkçe Meali: Doğrusu bunda bir ders vardır. Fakat çoğu inanmamıştır.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 191. Ayet
Arapça: وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: veinne rabbeke lehuve-l`azîzu-rrahîm.
Türkçe Meali: Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 192. Ayet
Arapça: وَإِنَّهُۥ لَتَنزِيلُ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: veinnehû letenzîlu rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Şüphesiz Kuran Alemlerin Rabbinin indirmesidir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 193. Ayet
Arapça: نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلْأَمِينُ
Türkçe Okunuşu: nezele bihi-rrûhu-l'emîn.
Türkçe Meali: Apaçık Arap diliyle, uyaranlardan olman için onu Cebrail senin kalbine indirmiştir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 194. Ayet
Arapça: عَلَىٰ قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ ٱلْمُنذِرِينَ
Türkçe Okunuşu: `alâ kalbike litekûne mine-lmunẕirîn.
Türkçe Meali: Apaçık Arap diliyle, uyaranlardan olman için onu Cebrail senin kalbine indirmiştir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 195. Ayet
Arapça: بِلِسَانٍ عَرَبِىٍّۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: bilisânin `arabiyyim mubîn.
Türkçe Meali: Apaçık Arap diliyle, uyaranlardan olman için onu Cebrail senin kalbine indirmiştir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 196. Ayet
Arapça: وَإِنَّهُۥ لَفِى زُبُرِ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: veinnehû lefî zuburi-l'evvelîn.
Türkçe Meali: O, daha öncekilerin kitabında da zikredilmiştir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 197. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ ءَايَةً أَن يَعْلَمَهُۥ عُلَمَٰٓؤُا۟ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ
Türkçe Okunuşu: evelem yekul lehum âyeten ey ya`lemehû `ulemâu benî isrâîl.
Türkçe Meali: İsrailoğulları bilginlerinin bunu bilmeye bir delilleri yok muydu?
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 198. Ayet
Arapça: وَلَوْ نَزَّلْنَٰهُ عَلَىٰ بَعْضِ ٱلْأَعْجَمِينَ
Türkçe Okunuşu: velev nezzelnâhu `alâ ba`di-l'a`cemîn.
Türkçe Meali: Biz Kuran'ı Arapça bilmeyen kimselerden birine indirseydik de o bunları okusaydı yine de ona inanmazlardı.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 199. Ayet
Arapça: فَقَرَأَهُۥ عَلَيْهِم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ مُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: fekara'ehû `aleyhim mâ kânû bihî mu'minîn.
Türkçe Meali: Biz Kuran'ı Arapça bilmeyen kimselerden birine indirseydik de o bunları okusaydı yine de ona inanmazlardı.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 200. Ayet
Arapça: كَذَٰلِكَ سَلَكْنَٰهُ فِى قُلُوبِ ٱلْمُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: keẕâlike seleknâhu fî kulûbi-lmucrimîn.
Türkçe Meali: Suçluların kalblerine Kuran'ı böylece sokarız da, can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 201. Ayet
Arapça: لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُا۟ ٱلْعَذَابَ ٱلْأَلِيمَ
Türkçe Okunuşu: lâ yu'minûne bihî hattâ yeravu-l`aẕâbe-l'elîm.
Türkçe Meali: Suçluların kalblerine Kuran'ı böylece sokarız da, can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 202. Ayet
Arapça: فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةًۭ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: feye'tiyehum bağtetev vehum lâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Suçluların kalblerine Kuran'ı böylece sokarız da, can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 203. Ayet
Arapça: فَيَقُولُوا۟ هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ
Türkçe Okunuşu: feyekûlû hel nahnu munżarûn.
Türkçe Meali: O zaman "Erteye bırakılmaz mıyız?" derler.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 204. Ayet
Arapça: أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Türkçe Okunuşu: efebi`aẕâbinâ yesta`cilûn.
Türkçe Meali: Bizim azabımızı mı acele istiyorlardı?
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 205. Ayet
Arapça: أَفَرَءَيْتَ إِن مَّتَّعْنَٰهُمْ سِنِينَ
Türkçe Okunuşu: eferaeyte im metta`nâhum sinîn.
Türkçe Meali: Söylesene, Biz onlara yıllar yılı nimetler vermiş olsak, sonra da tehdit edildikleri şey başlarına gelse, kendilerine verilmiş olan nimetler onlara bir fayda sağlar mı?
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 206. Ayet
Arapça: ثُمَّ جَآءَهُم مَّا كَانُوا۟ يُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme câehum mâ kânû yû`adûn.
Türkçe Meali: Söylesene, Biz onlara yıllar yılı nimetler vermiş olsak, sonra da tehdit edildikleri şey başlarına gelse, kendilerine verilmiş olan nimetler onlara bir fayda sağlar mı?
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 207. Ayet
Arapça: مَآ أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يُمَتَّعُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ ağnâ `anhum mâ kânû yumette`ûn.
Türkçe Meali: Söylesene, Biz onlara yıllar yılı nimetler vermiş olsak, sonra da tehdit edildikleri şey başlarına gelse, kendilerine verilmiş olan nimetler onlara bir fayda sağlar mı?
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 208. Ayet
Arapça: وَمَآ أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ ehleknâ min karyetin illâ lehâ munẕirûn.
Türkçe Meali: Hiçbir kent halkını kendilerine öğüt veren uyarıcılar gelmeden yok etmedik. Biz zalim değiliz.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 209. Ayet
Arapça: ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: ẕikrâ. vemâ kunnâ żâlimîn.
Türkçe Meali: Hiçbir kent halkını kendilerine öğüt veren uyarıcılar gelmeden yok etmedik. Biz zalim değiliz.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 210. Ayet
Arapça: وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ ٱلشَّيَٰطِينُ
Türkçe Okunuşu: vemâ tenezzelet bihi-şşeyâtîn.
Türkçe Meali: Kuran'ı şeytanlar indirmemiştir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 211. Ayet
Arapça: وَمَا يَنۢبَغِى لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ yembeğî lehum vemâ yestetî`ûn.
Türkçe Meali: Bu onlara düşmez, zaten güçleri de yetmez.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 212. Ayet
Arapça: إِنَّهُمْ عَنِ ٱلسَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ
Türkçe Okunuşu: innehum `ani-ssem`i lema`zûlûn.
Türkçe Meali: Doğrusu onlar vahyi dinlemekten uzak tutulmuşlardır.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 213. Ayet
Arapça: فَلَا تَدْعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ فَتَكُونَ مِنَ ٱلْمُعَذَّبِينَ
Türkçe Okunuşu: felâ ted`u me`a-llâhi ilâhen âḫara fetekûne mine-lmu`aẕẕebîn.
Türkçe Meali: O halde sakın Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarma, yoksa azap göreceklerden olursun.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 214. Ayet
Arapça: وَأَنذِرْ عَشِيرَتَكَ ٱلْأَقْرَبِينَ
Türkçe Okunuşu: veenẕir `aşîrateke-l'akrabîn.
Türkçe Meali: Önce en yakın hısımlarını uyar.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 215. Ayet
Arapça: وَٱخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: vaḫfid cenâhake limeni-ttebe`ake mine-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Sana uyan müminleri kanatların altına al.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 216. Ayet
Arapça: فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّى بَرِىٓءٌۭ مِّمَّا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: fein `asavke fekul innî berîum mimmâ ta`melûn.
Türkçe Meali: Sana başkaldırırlarsa: "Yaptıklarınızdan uzağım" de.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 217. Ayet
Arapça: وَتَوَكَّلْ عَلَى ٱلْعَزِيزِ ٱلرَّحِيمِ
Türkçe Okunuşu: vetevekkel `ale-l`azîzi-rrahîm.
Türkçe Meali: Senin kalkıp namaz kılanlar arasında bulunduğunu gören, güçlü ve merhametli olan Allah'a güven. Doğrusu O işitir ve bilir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 218. Ayet
Arapça: ٱلَّذِى يَرَىٰكَ حِينَ تَقُومُ
Türkçe Okunuşu: elleẕî yerâke hîne tekûm.
Türkçe Meali: Senin kalkıp namaz kılanlar arasında bulunduğunu gören, güçlü ve merhametli olan Allah'a güven. Doğrusu O işitir ve bilir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 219. Ayet
Arapça: وَتَقَلُّبَكَ فِى ٱلسَّٰجِدِينَ
Türkçe Okunuşu: vetekallubeke fi-ssâcidîn.
Türkçe Meali: Senin kalkıp namaz kılanlar arasında bulunduğunu gören, güçlü ve merhametli olan Allah'a güven. Doğrusu O işitir ve bilir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 220. Ayet
Arapça: إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: innehû huve-ssemî`u-l`alîm.
Türkçe Meali: Senin kalkıp namaz kılanlar arasında bulunduğunu gören, güçlü ve merhametli olan Allah'a güven. Doğrusu O işitir ve bilir.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 221. Ayet
Arapça: هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَىٰ مَن تَنَزَّلُ ٱلشَّيَٰطِينُ
Türkçe Okunuşu: hel unebbiukum `alâ men tenezzelu-şşeyâtîn.
Türkçe Meali: "Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?" de.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 222. Ayet
Arapça: تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: tenezzelu `alâ kulli effâkin eŝîm.
Türkçe Meali: Onlar, günahkar iftiracıların hepsine iner.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 223. Ayet
Arapça: يُلْقُونَ ٱلسَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَٰذِبُونَ
Türkçe Okunuşu: yulkûne-ssem`a veekŝeruhum kâẕibûn.
Türkçe Meali: Bunlar şeytanlara kulak verirler, çoğu yalancıdırlar.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 224. Ayet
Arapça: وَٱلشُّعَرَآءُ يَتَّبِعُهُمُ ٱلْغَاوُۥنَ
Türkçe Okunuşu: veşşu`arâu yettebi`uhumu-lğâvûn.
Türkçe Meali: O şairlere gelince; onlara azgınlar uyar.
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 225. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِى كُلِّ وَادٍۢ يَهِيمُونَ
Türkçe Okunuşu: elem tera ennehum fî kulli vâdiy yehîmûn.
Türkçe Meali: Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmadıklarını yaptık dediklerini görmez misin?
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 226. Ayet
Arapça: وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
Türkçe Okunuşu: veennehum yekûlûne mâ lâ yef`alûn.
Türkçe Meali: Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmadıklarını yaptık dediklerini görmez misin?
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ - Şuarâ Suresi - 227. Ayet
Arapça: إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَذَكَرُوا۟ ٱللَّهَ كَثِيرًۭا وَٱنتَصَرُوا۟ مِنۢ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا۟ ۗ وَسَيَعْلَمُ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓا۟ أَىَّ مُنقَلَبٍۢ يَنقَلِبُونَ
Türkçe Okunuşu: ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti veẕekeru-llâhe keŝîrav ventesarû mim ba`di mâ żulimû. veseya`lemu-lleẕîne żalemû eyye munkalebiy yenkalibûn.
Türkçe Meali: Ancak inanıp yararlı iş işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında haklarını alanlar bunun dışındadır. Haksızlık eden kimseler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını anlayacaklardır.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ طسٓ ۚ تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱلْقُرْءَانِ وَكِتَابٍۢ مُّبِينٍ
Türkçe Okunuşu: tâ-sîn. tilke âyâtu-lkur'âni vekitâbim mubîn.
Türkçe Meali: Ta, Sin, Bunlar Kuran'ın, Kitab-ı Mübin'in ayetleridir.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 2. Ayet
Arapça: هُدًۭى وَبُشْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: hudev vebuşrâ lilmu'minîn.
Türkçe Meali: Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahirete de kesin olarak inanan müminlere doğruluk rehberi ve müjdedir.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 3. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُؤْتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَهُم بِٱلْءَاخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yukîmûne-ssalâte veyu'tûne-zzekâte vehum bil'âḫirati hum yûkinûn.
Türkçe Meali: Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahirete de kesin olarak inanan müminlere doğruluk rehberi ve müjdedir.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 4. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ أَعْمَٰلَهُمْ فَهُمْ يَعْمَهُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne lâ yu'minûne bil'âḫirati zeyyennâ lehum a`mâlehum fehum ya`mehûn.
Türkçe Meali: Ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine güzel göstermişizdir; bu yüzden körü körüne bocalarlar.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 5. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ لَهُمْ سُوٓءُ ٱلْعَذَابِ وَهُمْ فِى ٱلْءَاخِرَةِ هُمُ ٱلْأَخْسَرُونَ
Türkçe Okunuşu: ulâike-lleẕîne lehum sûu-l`aẕâbi vehum fi-l'âḫirati humu-l'aḫserûn.
Türkçe Meali: Kötü azap işte bunlaradır. Ahirette en çok kayba uğrayacaklar da bunlardır.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى ٱلْقُرْءَانَ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ
Türkçe Okunuşu: veinneke letulekke-lkur'âne mil ledun hakîmin `alîm.
Türkçe Meali: Şüphesiz, Kuran'ı, Hakim ve Alim olan Allah katından almaktasın.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 7. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِأَهْلِهِۦٓ إِنِّىٓ ءَانَسْتُ نَارًۭا سَـَٔاتِيكُم مِّنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ ءَاتِيكُم بِشِهَابٍۢ قَبَسٍۢ لَّعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle mûsâ liehlihî innî ânestu nârâ. seâtîkum minhâ biḫaberin ev âtîkum bişihâbin kabesil le`allekum tastalûn.
Türkçe Meali: Musa, ailesine: "Ben bir ateş gördüm; size oradan ya bir haber getireceğim, yahut ısınasınız diye tutuşmuş bir odun getireceğim" demişti.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 8. Ayet
Arapça: فَلَمَّا جَآءَهَا نُودِىَ أَنۢ بُورِكَ مَن فِى ٱلنَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَٰنَ ٱللَّهِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ câehâ nûdiye em bûrike men fi-nnâri vemen havlehâ. vesubhâne-llâhi rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Oraya geldiğinde, kendisine şöyle nida olunmuştu: "Ateşin yanında olan ve çevresinde bulunanlar mübarek kılınmıştır. Alemlerin Rabbi olan Allah münezzehtir"
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 9. Ayet
Arapça: يَٰمُوسَىٰٓ إِنَّهُۥٓ أَنَا ٱللَّهُ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: yâ mûsâ innehû ene-llâhu-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: "Ey Musa! Gerçek şu ki, Ben, güçlü ve hakim olan Allah'ım"
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَأَلْقِ عَصَاكَ ۚ فَلَمَّا رَءَاهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَآنٌّۭ وَلَّىٰ مُدْبِرًۭا وَلَمْ يُعَقِّبْ ۚ يَٰمُوسَىٰ لَا تَخَفْ إِنِّى لَا يَخَافُ لَدَىَّ ٱلْمُرْسَلُونَ
Türkçe Okunuşu: veelki `asâk. felemmâ raâhâ tehtezzu keennehâ cânnuv vellâ mudbirav velem yu`akkib. yâ mûsâ lâ teḫaf innî lâ yeḫâfu ledeyye-lmurselûn.
Türkçe Meali: "Değneğini at!" Musa, değneğinin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa! Korkma; Benim katımda peygamberler korkmaz; yalnız haksızlık eden bunun dışındadır. Kötü hali iyiliğe çeviren kimse bilsin ki Ben şüphesiz bağışlarım, merhamet ederim. Elini koynuna sok, Firavun ve milletine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak kusursuz, bembeyaz çıksın. Gerçekten onlar yoldan çıkmış bir millettir."
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 11. Ayet
Arapça: إِلَّا مَن ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًۢا بَعْدَ سُوٓءٍۢ فَإِنِّى غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: illâ men żaleme ŝumme beddele husnem ba`de sûin feinnî ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: "Değneğini at!" Musa, değneğinin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa! Korkma; Benim katımda peygamberler korkmaz; yalnız haksızlık eden bunun dışındadır. Kötü hali iyiliğe çeviren kimse bilsin ki Ben şüphesiz bağışlarım, merhamet ederim. Elini koynuna sok, Firavun ve milletine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak kusursuz, bembeyaz çıksın. Gerçekten onlar yoldan çıkmış bir millettir."
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَأَدْخِلْ يَدَكَ فِى جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَآءَ مِنْ غَيْرِ سُوٓءٍۢ ۖ فِى تِسْعِ ءَايَٰتٍ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَقَوْمِهِۦٓ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَوْمًۭا فَٰسِقِينَ
Türkçe Okunuşu: veedḫil yedeke fî ceybike taḫruc beydâe min ğayri sûin fî tis`i âyâtin ilâ fir`avne vekavmih. innehum kânû kavmen fâsikîn.
Türkçe Meali: "Değneğini at!" Musa, değneğinin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa! Korkma; Benim katımda peygamberler korkmaz; yalnız haksızlık eden bunun dışındadır. Kötü hali iyiliğe çeviren kimse bilsin ki Ben şüphesiz bağışlarım, merhamet ederim. Elini koynuna sok, Firavun ve milletine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak kusursuz, bembeyaz çıksın. Gerçekten onlar yoldan çıkmış bir millettir."
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 13. Ayet
Arapça: فَلَمَّا جَآءَتْهُمْ ءَايَٰتُنَا مُبْصِرَةًۭ قَالُوا۟ هَٰذَا سِحْرٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: felemmâ câethum âyâtunâ mubsiraten kâlû hâẕâ sihrum mubîn.
Türkçe Meali: Ayetlerimiz gözlerinin önüne serilince: "Bu apaçık bir sihirdir" dediler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَجَحَدُوا۟ بِهَا وَٱسْتَيْقَنَتْهَآ أَنفُسُهُمْ ظُلْمًۭا وَعُلُوًّۭا ۚ فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُفْسِدِينَ
Türkçe Okunuşu: vecehadû bihâ vesteykanethâ enfusuhum żulmev ve`uluvvâ. fenżur keyfe kâne `âkibetu-lmufsidîn.
Türkçe Meali: Gönülleri kesin olarak kabul ettiği halde, haksızlık ve büyüklenmelerinden ötürü onları bile bile inkar ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا دَاوُۥدَ وَسُلَيْمَٰنَ عِلْمًۭا ۖ وَقَالَا ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ٱلَّذِى فَضَّلَنَا عَلَىٰ كَثِيرٍۢ مِّنْ عِبَادِهِ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad âteynâ dâvûde vesuleymâne `ilmâ. vekâle-lhamdu lillâhi-lleẕî feddalenâ `alâ keŝîrim min `ibâdihi-lmu'minîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, Davud'a ve Süleyman'a ilim verdik. İkisi "Bizi mümin kullarının çoğundan üstün kılan Allah'a hamdolsun" dediler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَوَرِثَ سُلَيْمَٰنُ دَاوُۥدَ ۖ وَقَالَ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ عُلِّمْنَا مَنطِقَ ٱلطَّيْرِ وَأُوتِينَا مِن كُلِّ شَىْءٍ ۖ إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلْفَضْلُ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: veveriŝe suleymânu dâvûde vekâle yâ eyyuhe-nnâsu `ullimnâ mentika-ttayri veûtînâ min kulli şey'. inne hâẕâ lehuve-lfadlu-lmubîn.
Türkçe Meali: Süleyman Davud'a varis oldu: "Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize herşeyden bolca verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَحُشِرَ لِسُلَيْمَٰنَ جُنُودُهُۥ مِنَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ وَٱلطَّيْرِ فَهُمْ يُوزَعُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuşira lisuleymâne cunûduhû mine-lcinni vel'insi vettayri fehum yûza`ûn.
Türkçe Meali: Süleyman'ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil olan ordusu toplandı. Hepsi toplu olarak gidiyorlardı.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 18. Ayet
Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَآ أَتَوْا۟ عَلَىٰ وَادِ ٱلنَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌۭ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّمْلُ ٱدْخُلُوا۟ مَسَٰكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَٰنُ وَجُنُودُهُۥ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: hattâ iẕâ etev `alâ vâdi-nnemli kâlet nemletuy yâ eyyuhe-nnemlu-dḫulû mesâkinekum. lâ yahtimennekum suleymânu vecunûduhû vehum lâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Sonunda, karıncaların bulunduğu vadiye geldiklerinde bir dişi (kraliçe) karınca: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman'ın ordusu farkına varmadan sizi ezmesin" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 19. Ayet
Arapça: فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًۭا مِّن قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِىٓ أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ ٱلَّتِىٓ أَنْعَمْتَ عَلَىَّ وَعَلَىٰ وَٰلِدَىَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَٰلِحًۭا تَرْضَىٰهُ وَأَدْخِلْنِى بِرَحْمَتِكَ فِى عِبَادِكَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: fetebesseme dâhikem min kavlihâ vekâle rabbi evzi`nî en eşkura ni`meteke-lletî en`amte `aleyye ve`alâ vâlideyye veen a`mele sâlihan terdâhu veedḫilnî birahmetike fî `ibâdike-ssâlihîn.
Türkçe Meali: Süleyman, onun sözüne hafifçe güldü ve: "Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükürde, hoşnut olacağın işi yapmakta beni muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kullarının arasına koy" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَتَفَقَّدَ ٱلطَّيْرَ فَقَالَ مَا لِىَ لَآ أَرَى ٱلْهُدْهُدَ أَمْ كَانَ مِنَ ٱلْغَآئِبِينَ
Türkçe Okunuşu: vetefekkade-ttayra fekâle mâ liye lâ era-lhudhud. em kâne mine-lğâibîn.
Türkçe Meali: Süleyman, kuşları araştırarak: "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplarda mı? Bana apaçık bir delil getirmelidir; yoksa onu ya şiddetli bir azaba uğratırım yahut keserim" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 21. Ayet
Arapça: لَأُعَذِّبَنَّهُۥ عَذَابًۭا شَدِيدًا أَوْ لَأَا۟ذْبَحَنَّهُۥٓ أَوْ لَيَأْتِيَنِّى بِسُلْطَٰنٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: leu`aẕẕibennehû `aẕâben şedîden ev leeẕbehannehû ev leye'tiyennî bisultânim mubîn.
Türkçe Meali: Süleyman, kuşları araştırarak: "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplarda mı? Bana apaçık bir delil getirmelidir; yoksa onu ya şiddetli bir azaba uğratırım yahut keserim" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 22. Ayet
Arapça: فَمَكَثَ غَيْرَ بَعِيدٍۢ فَقَالَ أَحَطتُ بِمَا لَمْ تُحِطْ بِهِۦ وَجِئْتُكَ مِن سَبَإٍۭ بِنَبَإٍۢ يَقِينٍ
Türkçe Okunuşu: femekeŝe ğayra be`îdin fekâle ehattu bimâ lem tuhit bihî veci'tuke min sebeim binebeiy yekîn.
Türkçe Meali: Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 23. Ayet
Arapça: إِنِّى وَجَدتُّ ٱمْرَأَةًۭ تَمْلِكُهُمْ وَأُوتِيَتْ مِن كُلِّ شَىْءٍۢ وَلَهَا عَرْشٌ عَظِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: innî vecettu-mraeten temlikuhum veûtiyet min kulli şey'iv velehâ `arşun `ażîm.
Türkçe Meali: Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَجَدتُّهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ أَعْمَٰلَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ ٱلسَّبِيلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: vecettuhâ vekavmehâ yescudûne lişşemsi min dûni-llâhi vezeyyene lehumu-şşeytânu a`mâlehum fesaddehum `ani-ssebîli fehum lâ yehtedûn.
Türkçe Meali: Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 25. Ayet
Arapça: أَلَّا يَسْجُدُوا۟ لِلَّهِ ٱلَّذِى يُخْرِجُ ٱلْخَبْءَ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ
Türkçe Okunuşu: ellâ yescudû lillâhi-lleẕî yuḫricu-lḫab'e fi-ssemâvâti vel'ardi veya`lemu mâ tuḫfûne vemâ tu`linûn.
Türkçe Meali: Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 26. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ ٱلْعَرْشِ ٱلْعَظِيمِ ۩
Türkçe Okunuşu: allâhu lâ ilâhe illâ huve rabbu-l`arşi-l`ażîm.
Türkçe Meali: Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 27. Ayet
Arapça: ۞ قَالَ سَنَنظُرُ أَصَدَقْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle senenżuru esadakte em kunte mine-lkâẕibîn.
Türkçe Meali: Süleyman şöyle söyledi: "Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız."
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 28. Ayet
Arapça: ٱذْهَب بِّكِتَٰبِى هَٰذَا فَأَلْقِهْ إِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَٱنظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕheb bikitâbî hâẕâ feelkih ileyhim ŝumme tevelle `anhum fenżur mâẕâ yerci`ûn.
Türkçe Meali: "Şu yazımı götür, onlara at, sonra bir yana çekil, varacakları sonuca bak."
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 29. Ayet
Arapça: قَالَتْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمَلَؤُا۟ إِنِّىٓ أُلْقِىَ إِلَىَّ كِتَٰبٌۭ كَرِيمٌ
Türkçe Okunuşu: kâlet yâ eyyuhe-lmeleu innî ulkiye ileyye kitâbun kerîm.
Türkçe Meali: Sebe melikesi: "Ey ileri gelenler! Bana, Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve 'sakın bana karşı baş kaldırmayın ve teslim olarak gelin' diyen Süleyman'dan gönderilen önemli bir mektup bırakıldı" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 30. Ayet
Arapça: إِنَّهُۥ مِن سُلَيْمَٰنَ وَإِنَّهُۥ بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Türkçe Okunuşu: innehû min suleymâne veinnehû bismi-llâhi-rrahmâni-rrahîm.
Türkçe Meali: Sebe melikesi: "Ey ileri gelenler! Bana, Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve 'sakın bana karşı baş kaldırmayın ve teslim olarak gelin' diyen Süleyman'dan gönderilen önemli bir mektup bırakıldı" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 31. Ayet
Arapça: أَلَّا تَعْلُوا۟ عَلَىَّ وَأْتُونِى مُسْلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: ellâ ta`lû `aleyye ve'tûnî muslimîn.
Türkçe Meali: Sebe melikesi: "Ey ileri gelenler! Bana, Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve 'sakın bana karşı baş kaldırmayın ve teslim olarak gelin' diyen Süleyman'dan gönderilen önemli bir mektup bırakıldı" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 32. Ayet
Arapça: قَالَتْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمَلَؤُا۟ أَفْتُونِى فِىٓ أَمْرِى مَا كُنتُ قَاطِعَةً أَمْرًا حَتَّىٰ تَشْهَدُونِ
Türkçe Okunuşu: kâlet yâ eyyuhe-lmeleu eftûnî fî emrî. mâ kuntu kâti`aten emran hattâ teşhedûn.
Türkçe Meali: "Ey ileri gelenler! Vereceğim emir hakkında bana fikrinizi söyleyin; siz benim yanımda bulunmadıkça, bir iş hakkında kesin bir hüküm vermem" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 33. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ نَحْنُ أُو۟لُوا۟ قُوَّةٍۢ وَأُو۟لُوا۟ بَأْسٍۢ شَدِيدٍۢ وَٱلْأَمْرُ إِلَيْكِ فَٱنظُرِى مَاذَا تَأْمُرِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû nahnu ulû kuvvetiv veulû be'sin şedîdiv vel'emru ileyki fenżurî mâẕâ te'murîn.
Türkçe Meali: "Biz güçlü kimseler ve zorlu savaş adamlarıyız, emir senindir, sen emretmene bak."
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 34. Ayet
Arapça: قَالَتْ إِنَّ ٱلْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا۟ قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا وَجَعَلُوٓا۟ أَعِزَّةَ أَهْلِهَآ أَذِلَّةًۭ ۖ وَكَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlet inne-lmulûke iẕâ deḫalû karyeten efsedûhâ vece`alû e`izzete ehlihâ eẕilleh. vekeẕâlike yef`alûn.
Türkçe Meali: Melike: "Doğrusu hükümdarlar bir şehre girdikleri zaman orasını bozarlar, onurlu kimselerini aşağılık yaparlar. İşte böyle davranırlar. Ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 35. Ayet
Arapça: وَإِنِّى مُرْسِلَةٌ إِلَيْهِم بِهَدِيَّةٍۢ فَنَاظِرَةٌۢ بِمَ يَرْجِعُ ٱلْمُرْسَلُونَ
Türkçe Okunuşu: veinnî mursiletun ileyhim bihediyyetin fenâżiratum bime yerci`u-lmurselûn.
Türkçe Meali: Melike: "Doğrusu hükümdarlar bir şehre girdikleri zaman orasını bozarlar, onurlu kimselerini aşağılık yaparlar. İşte böyle davranırlar. Ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 36. Ayet
Arapça: فَلَمَّا جَآءَ سُلَيْمَٰنَ قَالَ أَتُمِدُّونَنِ بِمَالٍۢ فَمَآ ءَاتَىٰنِۦَ ٱللَّهُ خَيْرٌۭ مِّمَّآ ءَاتَىٰكُم بَلْ أَنتُم بِهَدِيَّتِكُمْ تَفْرَحُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ câe suleymâne kâle etumiddûnenî bimâl. femâ etâniye-llâhu ḫayrum mimmâ âtâkum. bel entum bihediyyetikum tefrahûn.
Türkçe Meali: Süleyman'a geldiklerinde: "Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Ama belki de siz hediyenizle sevinirsiniz. Onlara dön! And olsun ki, güç yetiremeyecekleri bir ordu ile gelir onları oradan alçalmış ve küçük düşmüş olarak çıkarırız" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 37. Ayet
Arapça: ٱرْجِعْ إِلَيْهِمْ فَلَنَأْتِيَنَّهُم بِجُنُودٍۢ لَّا قِبَلَ لَهُم بِهَا وَلَنُخْرِجَنَّهُم مِّنْهَآ أَذِلَّةًۭ وَهُمْ صَٰغِرُونَ
Türkçe Okunuşu: irci` ileyhim felene'tiyennehum bicunûdil lâ kibele lehum bihâ velenuḫricennehum minhâ eẕilletev vehum sâğirûn.
Türkçe Meali: Süleyman'a geldiklerinde: "Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Ama belki de siz hediyenizle sevinirsiniz. Onlara dön! And olsun ki, güç yetiremeyecekleri bir ordu ile gelir onları oradan alçalmış ve küçük düşmüş olarak çıkarırız" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 38. Ayet
Arapça: قَالَ يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمَلَؤُا۟ أَيُّكُمْ يَأْتِينِى بِعَرْشِهَا قَبْلَ أَن يَأْتُونِى مُسْلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle yâ eyyuhe-lmeleu eyyukum ye'tînî bi`arşihâ kable ey ye'tûnî muslimîn.
Türkçe Meali: Süleyman: "Ey cemaat! Bana teslim olmalarından önce, hanginiz o kraliçenin tahtını yanıma getirebilir?" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 39. Ayet
Arapça: قَالَ عِفْرِيتٌۭ مِّنَ ٱلْجِنِّ أَنَا۠ ءَاتِيكَ بِهِۦ قَبْلَ أَن تَقُومَ مِن مَّقَامِكَ ۖ وَإِنِّى عَلَيْهِ لَقَوِىٌّ أَمِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: kâle `ifrîtum mine-lcinni ene âtîke bihî kable en tekûme mim mekâmik. veinnî `aleyhi lekaviyyun emîn.
Türkçe Meali: Cinlerden bir ifrit: "Sen yerinden kalkmadan önce sana onu getiririm, buna karşı güvenilir bir güce sahibim" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 40. Ayet
Arapça: قَالَ ٱلَّذِى عِندَهُۥ عِلْمٌۭ مِّنَ ٱلْكِتَٰبِ أَنَا۠ ءَاتِيكَ بِهِۦ قَبْلَ أَن يَرْتَدَّ إِلَيْكَ طَرْفُكَ ۚ فَلَمَّا رَءَاهُ مُسْتَقِرًّا عِندَهُۥ قَالَ هَٰذَا مِن فَضْلِ رَبِّى لِيَبْلُوَنِىٓ ءَأَشْكُرُ أَمْ أَكْفُرُ ۖ وَمَن شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّى غَنِىٌّۭ كَرِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: kâle-lleẕî `indehû `ilmum mine-lkitâbi ene âtîke bihî kable ey yertedde ileyke tarfuk. felemmâ raâhu mustekirran `indehû kâle hâẕâ min fadli rabbî. liyebluvenî eeşkuru em ekfur. vemen şekera feinnemâ yeşkuru linefsih. vemen kefera feinne rabbî ğaniyyun kerîm.
Türkçe Meali: Kitabın bilgisine sahip olan biri: "Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm" dedi. Süleyman, tahtı yanına yerleşivermiş görünce: "Bu, şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan Rabbimin lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; fakat nankörlük eden bilsin ki Rabbim müstağnidir, kerem sahibidir" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 41. Ayet
Arapça: قَالَ نَكِّرُوا۟ لَهَا عَرْشَهَا نَنظُرْ أَتَهْتَدِىٓ أَمْ تَكُونُ مِنَ ٱلَّذِينَ لَا يَهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle nekkirû lehâ `arşehâ nenżur etehtedî em tekûnu mine-lleẕîne lâ yehtedûn.
Türkçe Meali: Süleyman "Onun tahtını tanınmaz hale getirin, bakalım tanıyabilecek mi yoksa tanıyamayacak mı?" (yola gelecek mi, yoksa yola gelmeyenlerden mi olacak?) dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 42. Ayet
Arapça: فَلَمَّا جَآءَتْ قِيلَ أَهَٰكَذَا عَرْشُكِ ۖ قَالَتْ كَأَنَّهُۥ هُوَ ۚ وَأُوتِينَا ٱلْعِلْمَ مِن قَبْلِهَا وَكُنَّا مُسْلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ câet kîle ehâkeẕâ `arşuk. kâlet keennehû hû. veûtîne-l`ilme min kablihâ vekunnâ muslimîn.
Türkçe Meali: Melike geldiğinde "Senin tahtın böyle miydi?" denildi. O da "Sanki odur, daha önce bize bilgi verilmişti ve teslim olmuştuk" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 43. Ayet
Arapça: وَصَدَّهَا مَا كَانَت تَّعْبُدُ مِن دُونِ ٱللَّهِ ۖ إِنَّهَا كَانَتْ مِن قَوْمٍۢ كَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vesaddehâ mâ kânet ta`budu min dûni-llâh. innehâ kânet min kavmin kâfirîn.
Türkçe Meali: Melikeyi o zamana kadar alıkoyan, Allah'tan başka taptığı şeylerdi; çünkü kendisi inkarcı bir millettendi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 44. Ayet
Arapça: قِيلَ لَهَا ٱدْخُلِى ٱلصَّرْحَ ۖ فَلَمَّا رَأَتْهُ حَسِبَتْهُ لُجَّةًۭ وَكَشَفَتْ عَن سَاقَيْهَا ۚ قَالَ إِنَّهُۥ صَرْحٌۭ مُّمَرَّدٌۭ مِّن قَوَارِيرَ ۗ قَالَتْ رَبِّ إِنِّى ظَلَمْتُ نَفْسِى وَأَسْلَمْتُ مَعَ سُلَيْمَٰنَ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: kîle lehe-dḫuli-ssarh. felemmâ raethu hasibethu luccetev vekeşefet `an sâkayhâ. kâle innehû sarhum mumerradum min kavârîr. kâlet rabbi innî żalemtu nefsî veeslemtu me`a suleymâne lillâhi rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Ona: "Köşke gir" dendi; salonu görünce, onu derin bir su zannetti, eteğini çekti. Süleyman: "Doğrusu bu camdan yapılmış mücella bir salondur" dedi. Melike: "Rabbim! Şüphesiz ben kendime yazık etmişim. Süleyman'la beraber, Alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَآ إِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَٰلِحًا أَنِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ فَإِذَا هُمْ فَرِيقَانِ يَخْتَصِمُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad erselnâ ilâ ŝemûde eḫâhum sâlihan eni-`budu-llâhe feiẕâ hum ferîkâni yaḫtesimûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, Semud milletine kardeşleri Salih'i "Allah'a kulluk ediniz" desin diye gönderdik. Hemen birbiriyle çekişen iki zümreye ayrıldılar.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 46. Ayet
Arapça: قَالَ يَٰقَوْمِ لِمَ تَسْتَعْجِلُونَ بِٱلسَّيِّئَةِ قَبْلَ ٱلْحَسَنَةِ ۖ لَوْلَا تَسْتَغْفِرُونَ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle yâ kavmi lime testa`cilûne bisseyyieti kable-lhaseneh. levlâ testağfirûne-llâhe le`allekum turhamûn.
Türkçe Meali: Salih: "Ey milletim! Niye iyilikten önce, acele kötülük istiyorsunuz? Merhamet olunasınız diye Allah'tan mağfiret dileseniz olmaz mı?" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 47. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ ٱطَّيَّرْنَا بِكَ وَبِمَن مَّعَكَ ۚ قَالَ طَٰٓئِرُكُمْ عِندَ ٱللَّهِ ۖ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌۭ تُفْتَنُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlu-ttayyernâ bike vebimem me`ak. kâle tâirukum `inde-llâhi bel entum kavmun tuftenûn.
Türkçe Meali: "Sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık" dediler. Salih: "Uğursuzluğunuz Allah katındandır; belki imtihana çekilen bir milletsiniz" dedi.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَكَانَ فِى ٱلْمَدِينَةِ تِسْعَةُ رَهْطٍۢ يُفْسِدُونَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâne fi-lmedîneti tis`atu rahtiy yufsidûne fi-l'ardi velâ yuslihûn.
Türkçe Meali: O şehirde, yeryüzünde bozgunculuk yapan, düzeltmeye uğraşmayan dokuz kişi (çete) vardı.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 49. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ تَقَاسَمُوا۟ بِٱللَّهِ لَنُبَيِّتَنَّهُۥ وَأَهْلَهُۥ ثُمَّ لَنَقُولَنَّ لِوَلِيِّهِۦ مَا شَهِدْنَا مَهْلِكَ أَهْلِهِۦ وَإِنَّا لَصَٰدِقُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû tekâsemû billâhi lenubeyyitennehû veehlehû ŝumme lenekûlenne liveliyyihî mâ şehidnâ mehlike ehlihî veinnâ lesâdikûn.
Türkçe Meali: "Biz gece ona ve ailesine baskın verelim, sonra da onun dostuna, ailesinin yok edilişinde bulunmadık, şüphesiz biz doğru söylüyoruz, diyelim" diye aralarında Allah'a yemin ettiler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 50. Ayet
Arapça: وَمَكَرُوا۟ مَكْرًۭا وَمَكَرْنَا مَكْرًۭا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemekerû mekrav vemekernâ mekrav vehum lâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Onlar bir düzen kurdular. Biz farkettirmeden düzenlerini bozduk.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 51. Ayet
Arapça: فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ مَكْرِهِمْ أَنَّا دَمَّرْنَٰهُمْ وَقَوْمَهُمْ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: fenżur keyfe kâne `âkibetu mekrihim ennâ demmernâhum vekavmehum ecme`în.
Türkçe Meali: Hilelerinin sonunun nasıl olduğuna bir bak! Biz onları ve milletlerini, hepsini, yerle bir ettik.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 52. Ayet
Arapça: فَتِلْكَ بُيُوتُهُمْ خَاوِيَةًۢ بِمَا ظَلَمُوٓا۟ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ لِّقَوْمٍۢ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: fetilke buyûtuhum ḫâviyetem bimâ żalemû. inne fî ẕâlike leâyetel likavmiy ya`lemûn.
Türkçe Meali: İşte, haksızlıklarına karşılık çökmüş bulunan evleri! Bunda, bilen bir millet için şüphesiz, ders vardır.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 53. Ayet
Arapça: وَأَنجَيْنَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَكَانُوا۟ يَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: veenceyne-lleẕîne âmenû vekânû yettekûn.
Türkçe Meali: İnanıp Allah'a karşı gelmekten sakınanları kurtardık.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 54. Ayet
Arapça: وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِۦٓ أَتَأْتُونَ ٱلْفَٰحِشَةَ وَأَنتُمْ تُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: velûtan iẕ kâle likavmihî ete'tûne-lfâhişete veentum tubsirûn.
Türkçe Meali: Lut'u da gönderdik; milletine şöyle dedi: "Göz göre göre bir hayasızlık mı yapıyorsunuz?"
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 55. Ayet
Arapça: أَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ ٱلرِّجَالَ شَهْوَةًۭ مِّن دُونِ ٱلنِّسَآءِ ۚ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌۭ تَجْهَلُونَ
Türkçe Okunuşu: einnekum lete'tûne-rricâle şehvetem min dûni-nnisâi. bel entum kavmun techelûn.
Türkçe Meali: "Kadınları bırakıp, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz; evet, siz cahil bir milletsiniz."