سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 56. Ayet
Arapça: ۞ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُوٓا۟ أَخْرِجُوٓا۟ ءَالَ لُوطٍۢ مِّن قَرْيَتِكُمْ ۖ إِنَّهُمْ أُنَاسٌۭ يَتَطَهَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: femâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlû aḫricû âle lûtim min karyetikum. innehum unâsuy yetetahherûn.
Türkçe Meali: Milletinin cevabı sadece: "Lut'un ailesini kasabanızdan çıkarın, güya onlar temiz kalmaya çalışan insanlarmış" demek oldu.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 57. Ayet
Arapça: فَأَنجَيْنَٰهُ وَأَهْلَهُۥٓ إِلَّا ٱمْرَأَتَهُۥ قَدَّرْنَٰهَا مِنَ ٱلْغَٰبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: feenceynâhu veehlehû ille-mraeteh. kaddernâhâ mine-lğâbirîn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık, yalnız karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًۭا ۖ فَسَآءَ مَطَرُ ٱلْمُنذَرِينَ
Türkçe Okunuşu: veemtarnâ `aleyhim metarâ. fesâe metaru-lmunẕerîn.
Türkçe Meali: Geride kalanların üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Uyarılan fakat yola gelmeyenlerin yağmuru ne kötü idi!
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 59. Ayet
Arapça: قُلِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ وَسَلَٰمٌ عَلَىٰ عِبَادِهِ ٱلَّذِينَ ٱصْطَفَىٰٓ ۗ ءَآللَّهُ خَيْرٌ أَمَّا يُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: kuli-lhamdu lillâhi veselâmun `alâ `ibâdihi-lleẕîne-stafâ. ellâhu ḫayrun emmâ yuşrikûn.
Türkçe Meali: De ki: "Hamd Allah'a mahsustur, seçtiği kullarına selam olsun. Allah mı daha iyidir, yoksa O'na koştukları ortaklar mı?"
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 60. Ayet
Arapça: أَمَّنْ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَأَنزَلَ لَكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَأَنۢبَتْنَا بِهِۦ حَدَآئِقَ ذَاتَ بَهْجَةٍۢ مَّا كَانَ لَكُمْ أَن تُنۢبِتُوا۟ شَجَرَهَآ ۗ أَءِلَٰهٌۭ مَّعَ ٱللَّهِ ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌۭ يَعْدِلُونَ
Türkçe Okunuşu: emmen ḫaleka-ssemâvâti vel'arda veenzele lekum mine-ssemâi mââ. feembetnâ bihî hadâika ẕâte behceh. mâ kâne lekum en tumbitû şecerahâ. eilâhum me`a-llâh. bel hum kavmuy ya`dilûn.
Türkçe Meali: Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indirip onunla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği, güzel güzel bahçeler meydana getiren mi? Allah'ın yanında başka bir tanrı mı? Hayır; onlar taptıklarını Allah'a eşit tutan bir millettir.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 61. Ayet
Arapça: أَمَّن جَعَلَ ٱلْأَرْضَ قَرَارًۭا وَجَعَلَ خِلَٰلَهَآ أَنْهَٰرًۭا وَجَعَلَ لَهَا رَوَٰسِىَ وَجَعَلَ بَيْنَ ٱلْبَحْرَيْنِ حَاجِزًا ۗ أَءِلَٰهٌۭ مَّعَ ٱللَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: emmen ce`ale-l'arda karârav vece`ale ḫilâlehâ enhârav vece`ale lehâ ravâsiye vece`ale beyne-lbahrayni hâcizâ. eilâhum me`a-llâh. bel ekŝeruhum lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Yoksa yeri, yaratıklarının oturmasına elverişli kılan ve aralarında ırmaklar meydana getiren, yeryüzüne sabit dağlar yerleştiren, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah'ın yanında başka bir tanrı mı? Hayır; çoğu bilmezler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 62. Ayet
Arapça: أَمَّن يُجِيبُ ٱلْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ ٱلسُّوٓءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَآءَ ٱلْأَرْضِ ۗ أَءِلَٰهٌۭ مَّعَ ٱللَّهِ ۚ قَلِيلًۭا مَّا تَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: emmey yucîbu-lmudtarra iẕâ de`âhu veyekşifu-ssûe veyec`alukum ḫulefâe-l'ard. eilâhum me`a-llâh. kalîlem mâ teẕekkerûn.
Türkçe Meali: Yoksa, darda kalana, kendisine yakardığı zaman karşılık veren, başındaki sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün sahipleri yapan mı? Allah'ın yanında başka bir tanrı mi? Pek kıt düşünüyorsunuz.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 63. Ayet
Arapça: أَمَّن يَهْدِيكُمْ فِى ظُلُمَٰتِ ٱلْبَرِّ وَٱلْبَحْرِ وَمَن يُرْسِلُ ٱلرِّيَٰحَ بُشْرًۢا بَيْنَ يَدَىْ رَحْمَتِهِۦٓ ۗ أَءِلَٰهٌۭ مَّعَ ٱللَّهِ ۚ تَعَٰلَى ٱللَّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: emmey yehdîkum fî żulumâti-lberri velbahri vemey yursilu-rriyâha buşram beyne yedey rahmetih. eilâhum me`a-llâh. te`âle-llâhu `ammâ yuşrikûn.
Türkçe Meali: Yoksa, karanın ve denizin karanlıklarında size yol bulduran, rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci gönderen mi? Allah'ın yanında başka bir tanrı mı? Allah, koştukları eşlerden yücedir.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 64. Ayet
Arapça: أَمَّن يَبْدَؤُا۟ ٱلْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥ وَمَن يَرْزُقُكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ ۗ أَءِلَٰهٌۭ مَّعَ ٱللَّهِ ۚ قُلْ هَاتُوا۟ بُرْهَٰنَكُمْ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: emmey yebdeu-lḫalka ŝumme yu`îduhû vemey yerzukukum mine-ssemâi vel'ard. eilâhum me`a-llâh. kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: Yoksa, önce yaratan, sonra da yaratmayı tekrar edecek olan; size gökten ve yerden rızık veren mi? Allah'ın yanında başka bir tanrı mı? De ki: "Eğer doğru sözlülerden iseniz, açık delilinizi getirin."
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 65. Ayet
Arapça: قُل لَّا يَعْلَمُ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ٱلْغَيْبَ إِلَّا ٱللَّهُ ۚ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ
Türkçe Okunuşu: kul lâ ya`lemu men fi-ssemâvâti vel'ardi-lğaybe ille-llâh. vemâ yeş`urûne eyyâne yub`aŝûn.
Türkçe Meali: De ki: "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka bilen yoktur." Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 66. Ayet
Arapça: بَلِ ٱدَّٰرَكَ عِلْمُهُمْ فِى ٱلْءَاخِرَةِ ۚ بَلْ هُمْ فِى شَكٍّۢ مِّنْهَا ۖ بَلْ هُم مِّنْهَا عَمُونَ
Türkçe Okunuşu: beli-ddârake `ilmuhum fi-l'âḫirah. bel hum fî şekkim minhâ. bel hum minhâ `amûn.
Türkçe Meali: Ahirete dair bilgileri yeterli midir? Hayır; ondan şüphe etmektedirler. Hayır; ona karşı kördürler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 67. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَءِذَا كُنَّا تُرَٰبًۭا وَءَابَآؤُنَآ أَئِنَّا لَمُخْرَجُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne keferû eiẕâ kunnâ turâbev veâbâunâ einnâ lemuḫracûn.
Türkçe Meali: İnkar edenler: "Biz ve babalarımız toprak olduğumuzda mı, doğrusu bizler mi tekrar çıkarılacağız? Bununla biz de, daha önce babalarımız da, and olsun ki, tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" dediler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 68. Ayet
Arapça: لَقَدْ وُعِدْنَا هَٰذَا نَحْنُ وَءَابَآؤُنَا مِن قَبْلُ إِنْ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: lekad vu`idnâ hâẕâ nahnu veâbâunâ min kablu in hâẕâ illâ esâtîru-l'evvelîn.
Türkçe Meali: İnkar edenler: "Biz ve babalarımız toprak olduğumuzda mı, doğrusu bizler mi tekrar çıkarılacağız? Bununla biz de, daha önce babalarımız da, and olsun ki, tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" dediler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 69. Ayet
Arapça: قُلْ سِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَٱنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: kul sîrû fi-l'ardi fenżurû keyfe kâne `âkibetu-lmucrimîn.
Türkçe Meali: De ki: "Yeryüzünde gezin, suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın."
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 70. Ayet
Arapça: وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُن فِى ضَيْقٍۢ مِّمَّا يَمْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ tahzen `aleyhim velâ tekun fî daykim mimmâ yemkurûn.
Türkçe Meali: Onlara üzülme. Hilelerine karşı da sıkılma.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 71. Ayet
Arapça: وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: veyekûlûne metâ hâẕe-lva`du in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: Onlar: "Eğer doğru söylüyorsanız, bildirin, bu sözünüz ne zaman yerine gelecektir?" derler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 72. Ayet
Arapça: قُلْ عَسَىٰٓ أَن يَكُونَ رَدِفَ لَكُم بَعْضُ ٱلَّذِى تَسْتَعْجِلُونَ
Türkçe Okunuşu: kul `asâ ey yekûne radife lekum ba`du-lleẕî testa`cilûn.
Türkçe Meali: De ki: "Acele ettiğiniz şeyin bir kısmı belki hemen başınıza gelir."
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 73. Ayet
Arapça: وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى ٱلنَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: veinne rabbeke leẕû fadlin `ale-nnâsi velâkinne ekŝerahum lâ yeşkurûn.
Türkçe Meali: Doğrusu Rabbin, insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 74. Ayet
Arapça: وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ
Türkçe Okunuşu: veinne rabbeke leya`lemu mâ tukinnu sudûruhum vemâ yu`linûn.
Türkçe Meali: Şüphesiz Rabbin onların gönüllerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 75. Ayet
Arapça: وَمَا مِنْ غَآئِبَةٍۢ فِى ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ إِلَّا فِى كِتَٰبٍۢ مُّبِينٍ
Türkçe Okunuşu: vemâ min ğâibetin fi-ssemâi vel'ardi illâ fî kitâbim mubîn.
Türkçe Meali: Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta olmasın.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 76. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانَ يَقُصُّ عَلَىٰ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ أَكْثَرَ ٱلَّذِى هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Türkçe Okunuşu: inne hâẕe-lkur'âne yekussu `alâ benî isrâîle ekŝera-lleẕî hum fîhi yaḫtelifûn.
Türkçe Meali: Doğrusu bu Kuran, İsrailoğullarına, ayrılığa düştükleri şeyin çoğunu anlatmaktadır.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 77. Ayet
Arapça: وَإِنَّهُۥ لَهُدًۭى وَرَحْمَةٌۭ لِّلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: veinnehû lehudev verahmetul lilmu'minîn.
Türkçe Meali: Doğrusu Kuran, inananlara doğruluk rehberi ve rahmettir.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 78. Ayet
Arapça: إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِى بَيْنَهُم بِحُكْمِهِۦ ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: inne rabbeke yakdî beynehum bihukmih. vehuve-l`azîzu-l`alîm.
Türkçe Meali: Rabbin şüphesiz, aralarında, kendi hükmünü verecektir. O güçlüdür, bilendir.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 79. Ayet
Arapça: فَتَوَكَّلْ عَلَى ٱللَّهِ ۖ إِنَّكَ عَلَى ٱلْحَقِّ ٱلْمُبِينِ
Türkçe Okunuşu: fetevekkel `ale-llâh. inneke `ale-lhakki-lmubîn.
Türkçe Meali: Allah'a güven, şüphesiz sen apaçık gerçek üzerindesin.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 80. Ayet
Arapça: إِنَّكَ لَا تُسْمِعُ ٱلْمَوْتَىٰ وَلَا تُسْمِعُ ٱلصُّمَّ ٱلدُّعَآءَ إِذَا وَلَّوْا۟ مُدْبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: inneke lâ tusmi`u-lmevtâ velâ tusmi`u-ssumme-ddu`âe iẕâ vellev mudbirîn.
Türkçe Meali: Sen, ölülere şüphesiz ki işittiremezsin; dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 81. Ayet
Arapça: وَمَآ أَنتَ بِهَٰدِى ٱلْعُمْىِ عَن ضَلَٰلَتِهِمْ ۖ إِن تُسْمِعُ إِلَّا مَن يُؤْمِنُ بِـَٔايَٰتِنَا فَهُم مُّسْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ ente bihâdi-l`umyi `an dalâletihim. in tusmi`u illâ mey yu'minu biâyâtinâ fehum muslimûn.
Türkçe Meali: Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola döndüremezsin; ancak ayetlerimize inananlara sen duyurabilirsin; işte onlar Müslümanlardır.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 82. Ayet
Arapça: ۞ وَإِذَا وَقَعَ ٱلْقَوْلُ عَلَيْهِمْ أَخْرَجْنَا لَهُمْ دَآبَّةًۭ مِّنَ ٱلْأَرْضِ تُكَلِّمُهُمْ أَنَّ ٱلنَّاسَ كَانُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا لَا يُوقِنُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ veka`a-lkavlu `aleyhim aḫracnâ lehum dâbbetem mine-l'ardi tukellimuhum enne-nnâse kânû biâyâtinâ lâ yûkinûn.
Türkçe Meali: Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği zaman, yerden bir çeşit hayvan çıkarırız ki o, onlara, insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıkların söyler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 83. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ نَحْشُرُ مِن كُلِّ أُمَّةٍۢ فَوْجًۭا مِّمَّن يُكَذِّبُ بِـَٔايَٰتِنَا فَهُمْ يُوزَعُونَ
Türkçe Okunuşu: veyevme nahşuru min kulli ummetin fevcem mimmey yukeẕẕibu biâyâtinâ fehum yûza`ûn.
Türkçe Meali: O gün her ümmetin ayetlerimizi yalanlayanlarını toplarız. Onlar bir arada tutulup, hesap yerine sevkedilirler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 84. Ayet
Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُو قَالَ أَكَذَّبْتُم بِـَٔايَٰتِى وَلَمْ تُحِيطُوا۟ بِهَا عِلْمًا أَمَّاذَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: hattâ iẕâ câû kâle ekeẕẕebtum biâyâtî velem tuhîtû bihâ `ilmen emmâẕâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Geldikleri zaman Allah: "Ayetlerimi anlamadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa yaptığınız neydi?" der.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 85. Ayet
Arapça: وَوَقَعَ ٱلْقَوْلُ عَلَيْهِم بِمَا ظَلَمُوا۟ فَهُمْ لَا يَنطِقُونَ
Türkçe Okunuşu: veveka`a-lkavlu `aleyhim bimâ żalemû fehum lâ yentikûn.
Türkçe Meali: Haksızlıklarından ötürü, söylenilen söz başlarına gelir. Artık konuşamaz olurlar.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 86. Ayet
Arapça: أَلَمْ يَرَوْا۟ أَنَّا جَعَلْنَا ٱلَّيْلَ لِيَسْكُنُوا۟ فِيهِ وَٱلنَّهَارَ مُبْصِرًا ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: elem yerav ennâ ce`alne-lleyle liyeskunû fîhi vennehâra mubsirâ. inne fî ẕâlike leâyâtil likavmiy yu'minûn.
Türkçe Meali: Size geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü çalışasınız diye aydınlık olarak yarattığımızı görmediler mi? Doğrusu bunda, inanan millet için dersler vardır.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 87. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ يُنفَخُ فِى ٱلصُّورِ فَفَزِعَ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِى ٱلْأَرْضِ إِلَّا مَن شَآءَ ٱللَّهُ ۚ وَكُلٌّ أَتَوْهُ دَٰخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veyevme yunfeḫu fi-ssûri fefezi`a men fi-ssemâvâti vemen fi-l'ardi illâ men şâe-llâh. vekullun etevhu dâḫirîn.
Türkçe Meali: Sura üfürüldüğü gün, Allah'ın diledikleri bir yana, göklerde olanlar da yerde olanlar da, korku içinde kalırlar. Hepsi Allah'a boyunları bükülmüş olarak gelirler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 88. Ayet
Arapça: وَتَرَى ٱلْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةًۭ وَهِىَ تَمُرُّ مَرَّ ٱلسَّحَابِ ۚ صُنْعَ ٱللَّهِ ٱلَّذِىٓ أَتْقَنَ كُلَّ شَىْءٍ ۚ إِنَّهُۥ خَبِيرٌۢ بِمَا تَفْعَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vetera-lcibâle tahsebuhâ câmidetev vehiye temurru merra-ssehâb. sun`a-llâhi-lleẕî etkane kulle şey'. innehû ḫabîrum bimâ tef`alûn.
Türkçe Meali: Dağları yerinde donmuş gibi durur görürsün, oysa onlar bulutlar gibi geçerler. Bu her şeyi sağlam tutan Allah'ın işidir. Doğrusu O, yaptıklarınızdan haberdardır.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 89. Ayet
Arapça: مَن جَآءَ بِٱلْحَسَنَةِ فَلَهُۥ خَيْرٌۭ مِّنْهَا وَهُم مِّن فَزَعٍۢ يَوْمَئِذٍ ءَامِنُونَ
Türkçe Okunuşu: men câe bilhaseneti felehû ḫayrum minhâ. vehum min feza`iy yevmeiẕin âminûn.
Türkçe Meali: Kim bir iyilik getirirse, ona daha iyisi verilir. Onlar o günün korkusundan güvendedirler.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 90. Ayet
Arapça: وَمَن جَآءَ بِٱلسَّيِّئَةِ فَكُبَّتْ وُجُوهُهُمْ فِى ٱلنَّارِ هَلْ تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vemen câe bisseyyieti fekubbet vucûhuhum fi-nnâr. hel tuczevne illâ mâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Kötülük getiren kimseler, yüzükoyun ateşe atılırlar. "Yaptıklarınızdan başka bir şeyle mi cezalandırılacaksınız?" denir.
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 91. Ayet
Arapça: إِنَّمَآ أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَٰذِهِ ٱلْبَلْدَةِ ٱلَّذِى حَرَّمَهَا وَلَهُۥ كُلُّ شَىْءٍۢ ۖ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ ٱلْمُسْلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: innemâ umirtu en a`bude rabbe hâẕihi-lbeldeti-lleẕî harramehâ velehû kullu şey'. veumirtu en ekûne mine-lmuslimîn.
Türkçe Meali: De ki: "Ben, yalnız her şeyin sahibi olan ve bu kutlu kılınmış şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Müslümanlardan olmakla ve Kuran okumakla emrolundum." Kim doğru yolu bulmuşsa, yalnız kendisi için bulmuş olur, kim sapıtmışsa kendine etmiş olur. De ki: "Ben sadece, uyaranlardan biriyim."
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 92. Ayet
Arapça: وَأَنْ أَتْلُوَا۟ ٱلْقُرْءَانَ ۖ فَمَنِ ٱهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِى لِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَن ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَآ أَنَا۠ مِنَ ٱلْمُنذِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veen etluve-lkur'ân. femeni-htedâ feinnemâ yehtedî linefsih. vemen dalle fekul innemâ ene mine-lmunẕirîn.
Türkçe Meali: De ki: "Ben, yalnız her şeyin sahibi olan ve bu kutlu kılınmış şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Müslümanlardan olmakla ve Kuran okumakla emrolundum." Kim doğru yolu bulmuşsa, yalnız kendisi için bulmuş olur, kim sapıtmışsa kendine etmiş olur. De ki: "Ben sadece, uyaranlardan biriyim."
سُورَةُ النَّمۡلِ - Nem'l Suresi - 93. Ayet
Arapça: وَقُلِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ سَيُرِيكُمْ ءَايَٰتِهِۦ فَتَعْرِفُونَهَا ۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَٰفِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vekuli-lhamdu lillâhi seyurîkum âyâtihî feta`rifûnehâ. vemâ rabbuke biğâfilin `ammâ ta`melûn.
Türkçe Meali: De ki: "Hamd Allah'a mahsustur. O, ayetlerini size gösterecek, siz de onları bileceksiniz." Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ طسٓمٓ
Türkçe Okunuşu: tâ-sîn-mîm.
Türkçe Meali: Ta, Sin, Mim.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 2. Ayet
Arapça: تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱلْكِتَٰبِ ٱلْمُبِينِ
Türkçe Okunuşu: tilke âyâtu-lkitâbi-lmubîn.
Türkçe Meali: Bunlar apaçık Kitap'ın ayetleridir.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 3. Ayet
Arapça: نَتْلُوا۟ عَلَيْكَ مِن نَّبَإِ مُوسَىٰ وَفِرْعَوْنَ بِٱلْحَقِّ لِقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: netlû `aleyke min nebei mûsâ vefir`avne bilhakki likavmiy yu'minûn.
Türkçe Meali: İnanan bir millet için, sana Musa ve Firavun olayını olduğu gibi anlatacağız.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 4. Ayet
Arapça: إِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِى ٱلْأَرْضِ وَجَعَلَ أَهْلَهَا شِيَعًۭا يَسْتَضْعِفُ طَآئِفَةًۭ مِّنْهُمْ يُذَبِّحُ أَبْنَآءَهُمْ وَيَسْتَحْىِۦ نِسَآءَهُمْ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلْمُفْسِدِينَ
Türkçe Okunuşu: inne fir`avne `alâ fi-l'ardi vece`ale ehlehâ şiye`ay yestad`ifu tâifetem minhum yuẕebbihu ebnâehum veyestahyî nisâehum. innehû kâne mine-lmufsidîn.
Türkçe Meali: Firavun memleketin başına geçti ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor, kadınları sağ bırakıyordu; çünkü o, bozguncunun biriydi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَنُرِيدُ أَن نَّمُنَّ عَلَى ٱلَّذِينَ ٱسْتُضْعِفُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةًۭ وَنَجْعَلَهُمُ ٱلْوَٰرِثِينَ
Türkçe Okunuşu: venurîdu en nemunne `ale-lleẕîne-stud`ifû fi-l'ardi venec`alehum eimmetev venec`alehumu-lvâriŝîn.
Türkçe Meali: Biz, memlekette güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak, onları varis yapmak, memlekete yerleştirmek; Firavun, Haman ve her ikisinin askerlerine, çekinmekte oldukları şeyleri göstermek istiyorduk.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَنُرِىَ فِرْعَوْنَ وَهَٰمَٰنَ وَجُنُودَهُمَا مِنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَحْذَرُونَ
Türkçe Okunuşu: venumekkine lehum fi-l'ardi venuriye fir`avne vehâmâne vecunûdehumâ minhum mâ kânû yahẕerûn.
Türkçe Meali: Biz, memlekette güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak, onları varis yapmak, memlekete yerleştirmek; Firavun, Haman ve her ikisinin askerlerine, çekinmekte oldukları şeyleri göstermek istiyorduk.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَأَوْحَيْنَآ إِلَىٰٓ أُمِّ مُوسَىٰٓ أَنْ أَرْضِعِيهِ ۖ فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِى ٱلْيَمِّ وَلَا تَخَافِى وَلَا تَحْزَنِىٓ ۖ إِنَّا رَآدُّوهُ إِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: veevhaynâ ilâ ummi mûsâ en ardi`îh. feiẕâ ḫifti `aleyhi feelkîhi fi-lyemmi velâ teḫâfî velâ tahzenî. innâ râddûhu ileyki vecâ`ilûhu mine-lmurselîn.
Türkçe Meali: Musa'nın annesine: "Çocuğu emzir, başına gelecekten korktuğun zaman onu suya bırak; korkma, üzülme; Biz şüphesiz onu sana döndüreceğiz ve peygamber yapacağız" diye bildirmiştik.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 8. Ayet
Arapça: فَٱلْتَقَطَهُۥٓ ءَالُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّۭا وَحَزَنًا ۗ إِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَٰمَٰنَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا۟ خَٰطِـِٔينَ
Türkçe Okunuşu: feltekatahû âlu fir`avne liyekûne lehum `aduvvev vehazenâ. inne fir`avne vehâmâne vecunûdehumâ kânû ḫâtiîn.
Türkçe Meali: Firavun'un adamları onu almışlardı. Firavun, Haman ve askerleri, suçlu olduklarından, o onlara düşman ve başlarına da dert olacaktı.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَقَالَتِ ٱمْرَأَتُ فِرْعَوْنَ قُرَّتُ عَيْنٍۢ لِّى وَلَكَ ۖ لَا تَقْتُلُوهُ عَسَىٰٓ أَن يَنفَعَنَآ أَوْ نَتَّخِذَهُۥ وَلَدًۭا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâleti-mraetu fir`avne kurratu `aynil lî velek. lâ taktulûh. `asâ ey yenfe`anâ ev netteḫiẕehû veledev vehum lâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Firavun'un karısı: "Benim de senin de gözün aydın olsun! Onu öldürmeyiniz, belki bize faydalı olur yahut onu oğul ediniriz" dedi. Aslında işin farkında değillerdi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَأَصْبَحَ فُؤَادُ أُمِّ مُوسَىٰ فَٰرِغًا ۖ إِن كَادَتْ لَتُبْدِى بِهِۦ لَوْلَآ أَن رَّبَطْنَا عَلَىٰ قَلْبِهَا لِتَكُونَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: veasbeha fuâdu ummi mûsâ fâriğâ. in kâdet letubdî bihî levlâ er rabatnâ `alâ kalbihâ litekûne mine-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Musa'nın annesi, gönlü bomboş sabahı etti, oğlundan başka bir şey düşünemiyordu. Allah'ın vaadine iyice inanması için kalbini pekiştirmeseydik, neredeyse saraya alınan çocuğun kendi oğlu olduğunu açığa vuracaktı.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَقَالَتْ لِأُخْتِهِۦ قُصِّيهِ ۖ فَبَصُرَتْ بِهِۦ عَن جُنُبٍۢ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlet liuḫtihî kussîh. febesurat bihî `an cunubiv vehum lâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Musa'nın ablasına: "Onu izle" dedi. O da, kimse farkına varmadan, Musa'yı uzaktan gözetledi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 12. Ayet
Arapça: ۞ وَحَرَّمْنَا عَلَيْهِ ٱلْمَرَاضِعَ مِن قَبْلُ فَقَالَتْ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰٓ أَهْلِ بَيْتٍۢ يَكْفُلُونَهُۥ لَكُمْ وَهُمْ لَهُۥ نَٰصِحُونَ
Türkçe Okunuşu: veharramnâ `aleyhi-lmerâdi`a min kablu fekâlet hel edullukum `alâ ehli beytiy yekfulûnehû lekum vehum lehû nâsihûn.
Türkçe Meali: Önceden, süt annelerin memesini kabul etmemesini sağladık. Musa'nın ablası: "Size, sizin adınıza ona bakacak, iyi davranacak bir ev halkını tavsiye edeyim mi?" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 13. Ayet
Arapça: فَرَدَدْنَٰهُ إِلَىٰٓ أُمِّهِۦ كَىْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ وَلِتَعْلَمَ أَنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّۭ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: feradednâhu ilâ ummihî key tekarra `aynuhâ velâ tahzene velita`leme enne va`de-llâhi hakkuv velâkinne ekŝerahum lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Böylece onu, annesinin gözü aydın olsun, üzülmesin, Allah'ın verdiği sözün gerçek olduğunu bilsin diye, ona geri çevirdik. Fakat çoğu bilmezler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُۥ وَٱسْتَوَىٰٓ ءَاتَيْنَٰهُ حُكْمًۭا وَعِلْمًۭا ۚ وَكَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: velemmâ beleğa eşuddehû vestevâ âteynâhu hukmev ve`ilmâ. vekeẕâlike neczi-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Musa erginlik çağına gelip olgunlaşınca, ona hikmet ve ilim verdik. İyi davrananları böyle mükafatlandırırız.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَدَخَلَ ٱلْمَدِينَةَ عَلَىٰ حِينِ غَفْلَةٍۢ مِّنْ أَهْلِهَا فَوَجَدَ فِيهَا رَجُلَيْنِ يَقْتَتِلَانِ هَٰذَا مِن شِيعَتِهِۦ وَهَٰذَا مِنْ عَدُوِّهِۦ ۖ فَٱسْتَغَٰثَهُ ٱلَّذِى مِن شِيعَتِهِۦ عَلَى ٱلَّذِى مِنْ عَدُوِّهِۦ فَوَكَزَهُۥ مُوسَىٰ فَقَضَىٰ عَلَيْهِ ۖ قَالَ هَٰذَا مِنْ عَمَلِ ٱلشَّيْطَٰنِ ۖ إِنَّهُۥ عَدُوٌّۭ مُّضِلٌّۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: vedeḫale-lmedînete `alâ hîni ğafletim min ehlihâ fevecede fîhâ raculeyni yaktetilân. hâẕâ min şî`atihî vehâẕâ min `aduvvih. festeğâŝehu-lleẕî min şî`atihî `ale-lleẕî min `aduvvihî fevekezehû mûsâ fekadâ `aleyh. kâle hâẕâ min `ameli-şşeytân. innehû `aduvvum mudillum mubîn.
Türkçe Meali: Musa, halkının haberi olmadığı bir zamanda, şehre girdi. Biri kendi adamlarından, diğeri de düşmanı olan iki adamı döğüşür buldu. Kendi tarafından olan kimse, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa, onun düşmanına bir yumruk vurdu; ölümüne sebep oldu. "Bu şeytanin işidir; çünkü o apaçık, saptıran bir düşmandır" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 16. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ إِنِّى ظَلَمْتُ نَفْسِى فَٱغْفِرْ لِى فَغَفَرَ لَهُۥٓ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi innî żalemtu nefsî fağfir lî feğafera leh. innehû huve-lğafûru-rrahîm.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Doğrusu kendime yazık ettim, beni bağışla" dedi. Allah da onu bağışladı. O, şüphesiz bağışlayandır, merhamet edendir.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 17. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ بِمَآ أَنْعَمْتَ عَلَىَّ فَلَنْ أَكُونَ ظَهِيرًۭا لِّلْمُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi bimâ en`amte `aleyye felen ekûne żahîral lilmucrimîn.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Bana verdiğin nimete and olsun ki, suçlulara asla yardımcı olmayacağım" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 18. Ayet
Arapça: فَأَصْبَحَ فِى ٱلْمَدِينَةِ خَآئِفًۭا يَتَرَقَّبُ فَإِذَا ٱلَّذِى ٱسْتَنصَرَهُۥ بِٱلْأَمْسِ يَسْتَصْرِخُهُۥ ۚ قَالَ لَهُۥ مُوسَىٰٓ إِنَّكَ لَغَوِىٌّۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: feasbeha fi-lmedîneti ḫâifey yeterakkabu feiẕe-lleẕi-stensarahû bil'emsi yestasriḫuh. kâle lehû mûsâ inneke leğaviyyum mubîn.
Türkçe Meali: Şehirde, korku içinde etrafı gözetip dolaşarak sabahladı. Dün kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak ondan yine yardım istiyordu. Musa ona: "Doğrusu sen besbelli bir azgınsın" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 19. Ayet
Arapça: فَلَمَّآ أَنْ أَرَادَ أَن يَبْطِشَ بِٱلَّذِى هُوَ عَدُوٌّۭ لَّهُمَا قَالَ يَٰمُوسَىٰٓ أَتُرِيدُ أَن تَقْتُلَنِى كَمَا قَتَلْتَ نَفْسًۢا بِٱلْأَمْسِ ۖ إِن تُرِيدُ إِلَّآ أَن تَكُونَ جَبَّارًۭا فِى ٱلْأَرْضِ وَمَا تُرِيدُ أَن تَكُونَ مِنَ ٱلْمُصْلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ en erâde ey yebtişe billeẕî huve `aduvvul lehumâ kâle yâ mûsâ eturîdu en taktulenî kemâ katelte nefsem bil'ems. in turîdu illâ en tekûne cebbâran fi-l'ardi vemâ turîdu en tekûne mine-lmuslihîn.
Türkçe Meali: Musa, ikisinin de düşmanı olan kimseyi yakalamak isteyince: "Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi bana da mı kıymak istiyorsun? Sen ıslah edenlerden olmak değil, ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَجَآءَ رَجُلٌۭ مِّنْ أَقْصَا ٱلْمَدِينَةِ يَسْعَىٰ قَالَ يَٰمُوسَىٰٓ إِنَّ ٱلْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَٱخْرُجْ إِنِّى لَكَ مِنَ ٱلنَّٰصِحِينَ
Türkçe Okunuşu: vecâe raculum min akse-lmedîneti yes`â. kâle yâ mûsâ inne-lmelee ye'temirûne bike liyaktulûke faḫruc innî leke mine-nnâsihîn.
Türkçe Meali: Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi: "Ey Musa! İleri gelenler, seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Hemen uzaklaş. Doğrusu ben sana öğüt veriyorum" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 21. Ayet
Arapça: فَخَرَجَ مِنْهَا خَآئِفًۭا يَتَرَقَّبُ ۖ قَالَ رَبِّ نَجِّنِى مِنَ ٱلْقَوْمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: feḫarace minhâ ḫâifey yeterakkab. kâle rabbi neccinî mine-lkavmi-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Musa, korku içinde çevresini gözetleyerek oradan çıktı. "Rabbim! Beni zalim milletten kurtar" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَآءَ مَدْيَنَ قَالَ عَسَىٰ رَبِّىٓ أَن يَهْدِيَنِى سَوَآءَ ٱلسَّبِيلِ
Türkçe Okunuşu: velemmâ teveccehe tilkâe medyene kâle `asâ rabbî ey yehdiyenî sevâe-ssebîl.
Türkçe Meali: Medyen'e doğru yöneldiğinde: "Rabbimin bana doğru yolu göstereceğini umarım" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَلَمَّا وَرَدَ مَآءَ مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ أُمَّةًۭ مِّنَ ٱلنَّاسِ يَسْقُونَ وَوَجَدَ مِن دُونِهِمُ ٱمْرَأَتَيْنِ تَذُودَانِ ۖ قَالَ مَا خَطْبُكُمَا ۖ قَالَتَا لَا نَسْقِى حَتَّىٰ يُصْدِرَ ٱلرِّعَآءُ ۖ وَأَبُونَا شَيْخٌۭ كَبِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: velemmâ verade mâe medyene vecede `aleyhi ummetem mine-nnâsi yeskûn. vevecede min dûnihimu-mraeteyni teẕûdân. kâle mâ ḫatbukumâ. kâletâ lâ neskî hattâ yusdira-rri`âu veebûnâ şeyḫun kebîr.
Türkçe Meali: Medyen suyuna geldiğinde, davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. Onlardan başka, hayvanlarını sudan alıkoyan iki kadın gördü. Onlara: "Derdiniz nedir?" dedi. "Çobanlar ayrılana kadar biz sulamayız. Babamız çok yaşlıdır, onun için bu işi biz yapıyoruz" dediler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 24. Ayet
Arapça: فَسَقَىٰ لَهُمَا ثُمَّ تَوَلَّىٰٓ إِلَى ٱلظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ إِنِّى لِمَآ أَنزَلْتَ إِلَىَّ مِنْ خَيْرٍۢ فَقِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: fesekâ lehumâ ŝumme tevellâ ile-żżilli fekâle rabbi innî limâ enzelte ileyye min ḫayrin fekîr.
Türkçe Meali: Musa onların davarlarını suladı. Sonra gölgeye çekildi: "Rabbim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 25. Ayet
Arapça: فَجَآءَتْهُ إِحْدَىٰهُمَا تَمْشِى عَلَى ٱسْتِحْيَآءٍۢ قَالَتْ إِنَّ أَبِى يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ أَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَا ۚ فَلَمَّا جَآءَهُۥ وَقَصَّ عَلَيْهِ ٱلْقَصَصَ قَالَ لَا تَخَفْ ۖ نَجَوْتَ مِنَ ٱلْقَوْمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: fecâethu ihdâhumâ temşî `ale-stihyâ'. kâlet inne ebî yed`ûke liyecziyeke ecra mâ sekayte lenâ. felemmâ câehû vekassa `aleyhi-lkasasa kâle lâ teḫaf. necevte mine-lkavmi-żżâlimîn.
Türkçe Meali: O sırada, kadınlardan biri utana utana yürüyüp ona geldi: "Babam sana sulama ücretini ödemek için seni çağırıyor" dedi. Musa ona gelince, başından geçeni anlattı. O: "Korkma, artık zalim milletten kurtuldun" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 26. Ayet
Arapça: قَالَتْ إِحْدَىٰهُمَا يَٰٓأَبَتِ ٱسْتَـْٔجِرْهُ ۖ إِنَّ خَيْرَ مَنِ ٱسْتَـْٔجَرْتَ ٱلْقَوِىُّ ٱلْأَمِينُ
Türkçe Okunuşu: kâlet ihdâhumâ yâ ebeti-ste'cirh. inne ḫayra meni-ste'certe-lkaviyyu-l'emîn.
Türkçe Meali: İki kadından biri: "Babacığım! Onu ücretli olarak tut; ücretle tuttuklarının en iyisi bu güçlü ve güvenilir adamdır" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 27. Ayet
Arapça: قَالَ إِنِّىٓ أُرِيدُ أَنْ أُنكِحَكَ إِحْدَى ٱبْنَتَىَّ هَٰتَيْنِ عَلَىٰٓ أَن تَأْجُرَنِى ثَمَٰنِىَ حِجَجٍۢ ۖ فَإِنْ أَتْمَمْتَ عَشْرًۭا فَمِنْ عِندِكَ ۖ وَمَآ أُرِيدُ أَنْ أَشُقَّ عَلَيْكَ ۚ سَتَجِدُنِىٓ إِن شَآءَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle innî urîdu en unkihake ihde-bneteyye hâteyni `alâ en te'curanî ŝemâniye hicec. fein etmemte `aşran femin `indik. vemâ urîdu en eşukka `aleyk. setecidunî in şâe-llâhu mine-ssâlihîn.
Türkçe Meali: Kadınların babası: "Bana sekiz yıl çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan o senden bir lütuf olur. Ama sana ağırlık vermek istemem. İnşallah beni iyi kimselerden bulacaksın" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 28. Ayet
Arapça: قَالَ ذَٰلِكَ بَيْنِى وَبَيْنَكَ ۖ أَيَّمَا ٱلْأَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَٰنَ عَلَىَّ ۖ وَٱللَّهُ عَلَىٰ مَا نَقُولُ وَكِيلٌۭ
Türkçe Okunuşu: kâle ẕâlike beynî vebeynek. eyyeme-l'eceleyni kadaytu felâ `udvâne `aleyy. vellâhu `alâ mâ nekûlu vekîl.
Türkçe Meali: Musa: "Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım bir kötülüğe uğramayacağım. Söylediklerimize Allah vekildir" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 29. Ayet
Arapça: ۞ فَلَمَّا قَضَىٰ مُوسَى ٱلْأَجَلَ وَسَارَ بِأَهْلِهِۦٓ ءَانَسَ مِن جَانِبِ ٱلطُّورِ نَارًۭا قَالَ لِأَهْلِهِ ٱمْكُثُوٓا۟ إِنِّىٓ ءَانَسْتُ نَارًۭا لَّعَلِّىٓ ءَاتِيكُم مِّنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ جَذْوَةٍۢ مِّنَ ٱلنَّارِ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ kadâ mûse-l'ecele vesâra biehlihî ânese min cânibi-ttûri nârâ. kâle liehlihi-mkuŝû innî ânestu nâral le`allî âtîkum minhâ biḫaberin ev ceẕvetim mine-nnâri le`allekum tastalûn.
Türkçe Meali: Musa süreyi doldurunca, ailesiyle birlikte yola çıktı. Tur tarafından bir ateş gördü. Ailesine: "Durunuz, ben bir ateş gördüm; belki oradan size bir haber yahut tutuşmuş bir odun getiririm de ısınabilirsiniz" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 30. Ayet
Arapça: فَلَمَّآ أَتَىٰهَا نُودِىَ مِن شَٰطِئِ ٱلْوَادِ ٱلْأَيْمَنِ فِى ٱلْبُقْعَةِ ٱلْمُبَٰرَكَةِ مِنَ ٱلشَّجَرَةِ أَن يَٰمُوسَىٰٓ إِنِّىٓ أَنَا ٱللَّهُ رَبُّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ etâhâ nûdiye min şâtii-lvâdi-l'eymeni fi-lbuk`ati-lmubâraketi mine-şşecerati ey yâ mûsâ innî ene-llâhu rabbu-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Oraya gelince, kutlu yerdeki vadinin sağ yanındaki ağaç cihetinden: "Ey Musa! Şüphesiz Ben, Alemlerin Rabbi olan Allah'ım" diye seslenildi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَأَنْ أَلْقِ عَصَاكَ ۖ فَلَمَّا رَءَاهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَآنٌّۭ وَلَّىٰ مُدْبِرًۭا وَلَمْ يُعَقِّبْ ۚ يَٰمُوسَىٰٓ أَقْبِلْ وَلَا تَخَفْ ۖ إِنَّكَ مِنَ ٱلْءَامِنِينَ
Türkçe Okunuşu: veen elki `asâk. felemmâ raâhâ tehtezzu keennehâ cânnuv vellâ mudbirav velem yu`akkib. yâ mûsâ akbil velâ teḫaf. inneke mine-l'âminîn.
Türkçe Meali: "Değneğini at." Musa, değneğin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Dön gel; korkma; şüphesiz güvende olanlardansın" denildi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 32. Ayet
Arapça: ٱسْلُكْ يَدَكَ فِى جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَآءَ مِنْ غَيْرِ سُوٓءٍۢ وَٱضْمُمْ إِلَيْكَ جَنَاحَكَ مِنَ ٱلرَّهْبِ ۖ فَذَٰنِكَ بُرْهَٰنَانِ مِن رَّبِّكَ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَإِي۟هِۦٓ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَوْمًۭا فَٰسِقِينَ
Türkçe Okunuşu: usluk yedeke fî ceybike taḫruc beydâe min ğayri sû'. vadmum ileyke cenâhake mine-rrahbi feẕânike burhânâni mir rabbike ilâ fir`avne vemeleih. innehum kânû kavmen fâsikîn.
Türkçe Meali: "Elini koynuna koy, lekesiz, bembeyaz çıksın. Korkudan açılan kollarını kendine çek! Bu ikisi Firavun ve erkanına karşı Rabbinin iki delilidir. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir millettir" denildi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 33. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ إِنِّى قَتَلْتُ مِنْهُمْ نَفْسًۭا فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi innî kateltu minhum nefsen feeḫâfu ey yaktulûn.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Doğrusu ben onlardan bir cana kıydım. Beni öldürmelerinden korkarım. Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu, beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder, çünkü beni yalanlamalarından korkarım" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَأَخِى هَٰرُونُ هُوَ أَفْصَحُ مِنِّى لِسَانًۭا فَأَرْسِلْهُ مَعِىَ رِدْءًۭا يُصَدِّقُنِىٓ ۖ إِنِّىٓ أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ
Türkçe Okunuşu: veeḫî hârûnu huve efsahu minnî lisânen feersilhu me`iye rid'ey yusaddikunî. innî eḫâfu ey yukeẕẕibûn.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim! Doğrusu ben onlardan bir cana kıydım. Beni öldürmelerinden korkarım. Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu, beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder, çünkü beni yalanlamalarından korkarım" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 35. Ayet
Arapça: قَالَ سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِأَخِيكَ وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَٰنًۭا فَلَا يَصِلُونَ إِلَيْكُمَا ۚ بِـَٔايَٰتِنَآ أَنتُمَا وَمَنِ ٱتَّبَعَكُمَا ٱلْغَٰلِبُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle seneşuddu `adudeke bieḫîke venec`alu lekumâ sultânen felâ yesilûne ileykumâ biâyâtinâ. entumâ vemeni-ttebe`akume-lğâlibûn.
Türkçe Meali: Allah: "Seni kardeşinle destekleyeceğiz; ikinize bir kudret vereceğiz ki, onlar size el uzatamayacaklardır. Ayetlerimizle ikiniz ve ikinize uyanlar üstün geleceklerdir" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 36. Ayet
Arapça: فَلَمَّا جَآءَهُم مُّوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَا بَيِّنَٰتٍۢ قَالُوا۟ مَا هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌۭ مُّفْتَرًۭى وَمَا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِىٓ ءَابَآئِنَا ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ câehum mûsâ biâyâtinâ beyyinâtin kâlû mâ hâẕâ illâ sihrum mufterav vemâ semi`nâ bihâẕâ fî âbâine-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Musa onlara, apaçık olarak, mucizelerimizle gelince: "Bu sadece uydurma bir sihirdir. Önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik" dediler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَقَالَ مُوسَىٰ رَبِّىٓ أَعْلَمُ بِمَن جَآءَ بِٱلْهُدَىٰ مِنْ عِندِهِۦ وَمَن تَكُونُ لَهُۥ عَٰقِبَةُ ٱلدَّارِ ۖ إِنَّهُۥ لَا يُفْلِحُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâle mûsâ rabbî a`lemu bimen câe bilhudâ min `indihî vemen tekûnu lehû `âkibetu-ddâr. innehû lâ yuflihu-żżâlimûn.
Türkçe Meali: Musa: "Rabbim, katından bir doğruluk rehberini kimin getirdiğini, dünyanın sonunun kimin olacağını daha iyi bilir. Doğrusu zalimler başarıya erişemezler" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمَلَأُ مَا عَلِمْتُ لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرِى فَأَوْقِدْ لِى يَٰهَٰمَٰنُ عَلَى ٱلطِّينِ فَٱجْعَل لِّى صَرْحًۭا لَّعَلِّىٓ أَطَّلِعُ إِلَىٰٓ إِلَٰهِ مُوسَىٰ وَإِنِّى لَأَظُنُّهُۥ مِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ
Türkçe Okunuşu: vekâle fir`avnu yâ eyyuhe-lmeleu mâ `alimtu lekum min ilâhin ğayrî. feevkid lî yâ hâmânu `ale-ttîni fec`al lî sarhal le`allî ettali`u ilâ ilâhi mûsâ veinnî leeżunnuhû mine-lkâẕibîn.
Türkçe Meali: Firavun: "Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir tanrınız olduğunu bilmiyorum. Ey Haman! Benim için, toprak üzerine bir ateş yak, tuğla hazırlayıp bana bir kule yap; çıkar belki Musa'nın tanrısını görürüm. Doğrusu onu yalancılardan sanıyorum" dedi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَٱسْتَكْبَرَ هُوَ وَجُنُودُهُۥ فِى ٱلْأَرْضِ بِغَيْرِ ٱلْحَقِّ وَظَنُّوٓا۟ أَنَّهُمْ إِلَيْنَا لَا يُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: vestekbera huve vecunûduhû fi-l'ardi biğayri-lhakki veżannû ennehum ileynâ lâ yurce`ûn.
Türkçe Meali: O ve askerleri, memlekette, haksız yere büyüklük tasladılar. Gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 40. Ayet
Arapça: فَأَخَذْنَٰهُ وَجُنُودَهُۥ فَنَبَذْنَٰهُمْ فِى ٱلْيَمِّ ۖ فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: feeḫaẕnâhu vecunûdehû fenebeẕnâhum fi-lyemm. fenżur keyfe kâne `âkibetu-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Biz de, onu ve askerlerini yakalayıp suya attık. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَجَعَلْنَٰهُمْ أَئِمَّةًۭ يَدْعُونَ إِلَى ٱلنَّارِ ۖ وَيَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ لَا يُنصَرُونَ
Türkçe Okunuşu: vece`alnâhum eimmetey yed`ûne ile-nnâr. veyevme-lkiyâmeti lâ yunsarûn.
Türkçe Meali: Onları, ateşe çağıran önderler kıldık; kıyamet günü yardım görmezler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 42. Ayet
Arapça: وَأَتْبَعْنَٰهُمْ فِى هَٰذِهِ ٱلدُّنْيَا لَعْنَةًۭ ۖ وَيَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ هُم مِّنَ ٱلْمَقْبُوحِينَ
Türkçe Okunuşu: veetba`nâhum fî hâẕihi-ddunyâ la`neten. veyevme-lkiyâmeti hum mine-lmakbûhîn.
Türkçe Meali: Bu dünyada laneti ardlarına taktık; onlar kıyamet gününde de iğrenç kimselerden olacaklardır.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 43. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَى ٱلْكِتَٰبَ مِنۢ بَعْدِ مَآ أَهْلَكْنَا ٱلْقُرُونَ ٱلْأُولَىٰ بَصَآئِرَ لِلنَّاسِ وَهُدًۭى وَرَحْمَةًۭ لَّعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad âteynâ mûse-lkitâbe mim ba`di mâ ehlekne-lkurûne-l'ûlâ besâira linnâsi vehudev verahmetel le`allehum yeteẕekkerûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, Musa'ya, ilk nesilleri yok ettikten sonra, insanlar düşünsünler diye Kitap'ı, açık belgeler, doğruluk rehberi ve rahmet olarak verdik.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 44. Ayet
Arapça: وَمَا كُنتَ بِجَانِبِ ٱلْغَرْبِىِّ إِذْ قَضَيْنَآ إِلَىٰ مُوسَى ٱلْأَمْرَ وَمَا كُنتَ مِنَ ٱلشَّٰهِدِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kunte bicânibi-lğarbiyyi iẕ kadaynâ ilâ mûse-l'emra vemâ kunte mine-şşâhidîn.
Türkçe Meali: Musa'ya hükmümüzü bildirdiğimiz zaman, sen batı yönünde, (Musa'yı bekleyenler arasında) değildin, onu görenler arasında da yoktun.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَلَٰكِنَّآ أَنشَأْنَا قُرُونًۭا فَتَطَاوَلَ عَلَيْهِمُ ٱلْعُمُرُ ۚ وَمَا كُنتَ ثَاوِيًۭا فِىٓ أَهْلِ مَدْيَنَ تَتْلُوا۟ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتِنَا وَلَٰكِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ
Türkçe Okunuşu: velâkinnâ enşe'nâ kurûnen fetetâvele `aleyhimu-l`umur. vemâ kunte ŝâviyen fî ehli medyene tetlû `aleyhim âyâtinâ velâkinnâ kunnâ mursilîn.
Türkçe Meali: Ama biz nice nesiller var etmiştik. Sen, Medyen halkı arasında bulunup, onlara ayetlerimizi okumuyordun, fakat o haberleri sana gönderen Biziz.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَمَا كُنتَ بِجَانِبِ ٱلطُّورِ إِذْ نَادَيْنَا وَلَٰكِن رَّحْمَةًۭ مِّن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًۭا مَّآ أَتَىٰهُم مِّن نَّذِيرٍۢ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kunte bicânibi-ttûri iẕ nâdeynâ velâkir rahmetem mir rabbike litunẕira kavmem mâ etâhum min neẕîrim min kablike le`allehum yeteẕekkerûn.
Türkçe Meali: Sen, Musa'ya hitap ettiğimiz zaman Tur'un yanında da değildin. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarman için, Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin; belki düşünürler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَلَوْلَآ أَن تُصِيبَهُم مُّصِيبَةٌۢ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَيَقُولُوا۟ رَبَّنَا لَوْلَآ أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًۭا فَنَتَّبِعَ ءَايَٰتِكَ وَنَكُونَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: velevlâ en tusîbehum musîbetum bimâ kaddemet eydîhim feyekûlû rabbenâ levlâ erselte ileynâ rasûlen fenettebi`a âyâtike venekûne mine-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Yaptıklarından dolayı, başlarına bir musibet geldiğinde: "Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de, ayetlerine uysak ve müminlerden olsaydık olmaz mıydı?" derler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 48. Ayet
Arapça: فَلَمَّا جَآءَهُمُ ٱلْحَقُّ مِنْ عِندِنَا قَالُوا۟ لَوْلَآ أُوتِىَ مِثْلَ مَآ أُوتِىَ مُوسَىٰٓ ۚ أَوَلَمْ يَكْفُرُوا۟ بِمَآ أُوتِىَ مُوسَىٰ مِن قَبْلُ ۖ قَالُوا۟ سِحْرَانِ تَظَٰهَرَا وَقَالُوٓا۟ إِنَّا بِكُلٍّۢ كَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ câehumu-lhakku min `indinâ kâlû levlâ ûtiye miŝle mâ ûtiye mûsâ. evelem yekfurû bimâ ûtiye mûsâ min kabl. kâlû sihrâni teżâherâ. vekâlû innâ bikullin kâfirûn.
Türkçe Meali: Ama onlara katımızdan gerçek gelince: "Musa'ya verildiği gibi buna da mucize verilmesi gerekmez mi?" dediler. Daha önce Musa'ya verileni de inkar etmemişler miydi? "Yardımlaşan iki sihir (Tevrat ve Kuran); hepsini inkar edenleriz" dediler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 49. Ayet
Arapça: قُلْ فَأْتُوا۟ بِكِتَٰبٍۢ مِّنْ عِندِ ٱللَّهِ هُوَ أَهْدَىٰ مِنْهُمَآ أَتَّبِعْهُ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: kul fe'tû bikitâbim min `indi-llâhi huve ehdâ minhumâ ettebi`hu in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: De ki "Eğer doğru sözlü iseniz, Allah katından, bu ikisinden daha doğru bir Kitap getirin de ona uyayım."
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 50. Ayet
Arapça: فَإِن لَّمْ يَسْتَجِيبُوا۟ لَكَ فَٱعْلَمْ أَنَّمَا يَتَّبِعُونَ أَهْوَآءَهُمْ ۚ وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّنِ ٱتَّبَعَ هَوَىٰهُ بِغَيْرِ هُدًۭى مِّنَ ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: feil lem yestecîbû leke fa`lem ennemâ yettebi`ûne ehvâehum. vemen edallu mimmeni-ttebe`a hevâhu biğayri hudem mine-llâh. inne-llâhe lâ yehdi-lkavme-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Eğer, sana cevap veremezlerse, onların sadece heveslerine uyduklarını bil. Allah'tan bir yol gösterici olmadan hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Allah zalim milleti şüphesiz ki doğru yola eriştirmez.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 51. Ayet
Arapça: ۞ وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ ٱلْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad vessalnâ lehumu-lkavle le`allehum yeteẕekkerûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, Biz vahyi onlara ard arda yetiştirdik; belki düşünürler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 52. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ ءَاتَيْنَٰهُمُ ٱلْكِتَٰبَ مِن قَبْلِهِۦ هُم بِهِۦ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne âteynâhumu-lkitâbe min kablihî hum bihî yu'minûn.
Türkçe Meali: Kendilerine daha önceden kitap verdiklerimiz buna da inanırlar.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 53. Ayet
Arapça: وَإِذَا يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا بِهِۦٓ إِنَّهُ ٱلْحَقُّ مِن رَّبِّنَآ إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلِهِۦ مُسْلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ yutlâ `aleyhim kâlû âmennâ bihî innehu-lhakku mir rabbinâ innâ kunnâ min kablihî muslimîn.
Türkçe Meali: Kuran onlara okunduğu zaman: "Ona inandık, doğrusu o Rabbimizden gelen gerçektir; biz şüphesiz daha önceden müslüman olmuş kimseleriz" derler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 54. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ يُؤْتَوْنَ أَجْرَهُم مَّرَّتَيْنِ بِمَا صَبَرُوا۟ وَيَدْرَءُونَ بِٱلْحَسَنَةِ ٱلسَّيِّئَةَ وَمِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ يُنفِقُونَ
Türkçe Okunuşu: ulâike yu'tevne ecrahum merrateyni bimâ saberû veyedraûne bilhaseneti-sseyyiete vemimmâ razaknâhum yunfikûn.
Türkçe Meali: İşte onlara, sabırlarından dolayı, ecirleri iki defa verilir; onlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 55. Ayet
Arapça: وَإِذَا سَمِعُوا۟ ٱللَّغْوَ أَعْرَضُوا۟ عَنْهُ وَقَالُوا۟ لَنَآ أَعْمَٰلُنَا وَلَكُمْ أَعْمَٰلُكُمْ سَلَٰمٌ عَلَيْكُمْ لَا نَبْتَغِى ٱلْجَٰهِلِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ semi`u-llağve a`radû `anhu vekâlû lenâ a`mâlunâ velekum a`mâlukum. selâmun `aleykum. lâ nebteği-lcâhilîn.
Türkçe Meali: Onlar, boş söz işittikleri vakit ondan yüz çevirirler. "Bizim işlediğimiz bize, sizin işlediğiniz sizedir. Size selam olsun, cahillerle ilgilenmeyiz" derler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 56. Ayet
Arapça: إِنَّكَ لَا تَهْدِى مَنْ أَحْبَبْتَ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يَهْدِى مَن يَشَآءُ ۚ وَهُوَ أَعْلَمُ بِٱلْمُهْتَدِينَ
Türkçe Okunuşu: inneke lâ tehdî men ahbebte velâkinne-llâhe yehdî mey yeşâ'. vehuve a`lemu bilmuhtedîn.
Türkçe Meali: Sen, sevdiğini doğru yola eriştiremezsin, ama Allah, dilediğini doğru yola eriştirir. Doğru yola girecekleri en iyi O bilir.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 57. Ayet
Arapça: وَقَالُوٓا۟ إِن نَّتَّبِعِ ٱلْهُدَىٰ مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ أَرْضِنَآ ۚ أَوَلَمْ نُمَكِّن لَّهُمْ حَرَمًا ءَامِنًۭا يُجْبَىٰٓ إِلَيْهِ ثَمَرَٰتُ كُلِّ شَىْءٍۢ رِّزْقًۭا مِّن لَّدُنَّا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû in nettebi`i-lhudâ me`ake nuteḫattef min ardinâ. evelem numekkil lehum haramen âminey yucbâ ileyhi ŝemerâtu kulli şey'ir rizkam mil ledunnâ velâkinne ekŝerahum lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: "Seninle beraber doğru yolda gidersek, yurdumuzdan ediliriz" dediler. Onları katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün toplandığı güvenli ve kutlu bir yere yerleştirmedik mi? Ama çoğu bilmezler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍۭ بَطِرَتْ مَعِيشَتَهَا ۖ فَتِلْكَ مَسَٰكِنُهُمْ لَمْ تُسْكَن مِّنۢ بَعْدِهِمْ إِلَّا قَلِيلًۭا ۖ وَكُنَّا نَحْنُ ٱلْوَٰرِثِينَ
Türkçe Okunuşu: vekem ehleknâ min karyetim betirat me`îşetehâ. fetilke mesâkinuhum lem tuskem mim ba`dihim illâ kalîlâ. vekunnâ nahnu-lvâriŝîn.
Türkçe Meali: Nimet ve refaha karşı nankörlük eden nice şehri yok etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra pek az kimseler oturabilmiştir. Oralara Biz varis olmuşuzdur.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 59. Ayet
Arapça: وَمَا كَانَ رَبُّكَ مُهْلِكَ ٱلْقُرَىٰ حَتَّىٰ يَبْعَثَ فِىٓ أُمِّهَا رَسُولًۭا يَتْلُوا۟ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتِنَا ۚ وَمَا كُنَّا مُهْلِكِى ٱلْقُرَىٰٓ إِلَّا وَأَهْلُهَا ظَٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kâne rabbuke muhlike-lkurâ hattâ yeb`aŝe fî ummihâ rasûley yetlû `aleyhim âyâtinâ. vemâ kunnâ muhliki-lkurâ illâ veehluhâ żâlimûn.
Türkçe Meali: Rabbin şehirlerin anasına, onlara ayetlerimizi okuyacak bir peygamber göndermedikçe onları yok etmiş değildir. Zaten Biz yalnız, halkı zalim olan şehirleri yok etmişizdir.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 60. Ayet
Arapça: وَمَآ أُوتِيتُم مِّن شَىْءٍۢ فَمَتَٰعُ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَزِينَتُهَا ۚ وَمَا عِندَ ٱللَّهِ خَيْرٌۭ وَأَبْقَىٰٓ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ ûtîtum min şey'in femetâ`u-lhayâti-ddunyâ vezînetuhâ. vemâ `inde-llâhi ḫayruv veebkâ. efelâ ta`kilûn.
Türkçe Meali: Size verilen herhangi bir şey, dünya hayatının bir geçimliği ve süsüdür. Allah katında olan daha iyi ve devamlıdır. Akletmez misiniz?
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 61. Ayet
Arapça: أَفَمَن وَعَدْنَٰهُ وَعْدًا حَسَنًۭا فَهُوَ لَٰقِيهِ كَمَن مَّتَّعْنَٰهُ مَتَٰعَ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ مِنَ ٱلْمُحْضَرِينَ
Türkçe Okunuşu: efemev ve`adnâhu va`den hasenen fehuve lâkîhi kemem metta`nâhu metâ`a-lhayâti-ddunyâ ŝumme huve yevme-lkiyâmeti mine-lmuhdarîn.
Türkçe Meali: Vadettiğimiz güzel bir nimete kavuşan kimse; dünya hayatında kendisine bir geçimlik verdiğimiz, sonra kıyamet günü azap için getirilen kimse gibi midir?
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 62. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَآءِىَ ٱلَّذِينَ كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
Türkçe Okunuşu: veyevme yunâdîhim feyekûlu eyne şurakâiye-lleẕîne kuntum tez`umûn.
Türkçe Meali: Allah, o gün onlara seslenir: "Benim ortağım olduklarını iddia ettikleriniz nerededirler?" der.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 63. Ayet
Arapça: قَالَ ٱلَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ ٱلْقَوْلُ رَبَّنَا هَٰٓؤُلَآءِ ٱلَّذِينَ أَغْوَيْنَآ أَغْوَيْنَٰهُمْ كَمَا غَوَيْنَا ۖ تَبَرَّأْنَآ إِلَيْكَ ۖ مَا كَانُوٓا۟ إِيَّانَا يَعْبُدُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle-lleẕîne hakka `aleyhimu-lkavlu rabbenâ hâulâi-lleẕîne ağveynâ. ağveynâhum kemâ ğaveynâ. teberra'nâ ileyk. mâ kânû iyyânâ ya`budûn.
Türkçe Meali: Hükmün aleyhlerine gerçekleştiği kimseler: "Rabbimiz! İşte bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzaklaşıp Sana geldik, zaten aslında bize tapmıyorlardı" derler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 64. Ayet
Arapça: وَقِيلَ ٱدْعُوا۟ شُرَكَآءَكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجِيبُوا۟ لَهُمْ وَرَأَوُا۟ ٱلْعَذَابَ ۚ لَوْ أَنَّهُمْ كَانُوا۟ يَهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: vekîle-d`û şurakâekum fede`avhum felem yestecîbû lehum veraevu-l`aẕâb. lev ennehum kânû yehtedûn.
Türkçe Meali: "Koştuğunuz ortaklarınızı çağırın" denir; onlar da çağırırlar ama, kendilerine cevap veremezler; cehennem azabını görünce doğru yolda olmadıklarına yanarlar.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 65. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ مَاذَآ أَجَبْتُمُ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: veyevme yunâdîhim feyekûlu mâẕâ ecebtumu-lmurselîn.
Türkçe Meali: O gün Allah onlara seslenir: "Peygamberlere ne cevap verdiniz?" der.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 66. Ayet
Arapça: فَعَمِيَتْ عَلَيْهِمُ ٱلْأَنۢبَآءُ يَوْمَئِذٍۢ فَهُمْ لَا يَتَسَآءَلُونَ
Türkçe Okunuşu: fe`amiyet `aleyhimu-l'embâu yevmeiẕin fehum lâ yetesâelûn.
Türkçe Meali: O gün, haberlere karşı körleşirler, verilecek cevapları kalmaz; birbirlerine de soramazlar.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 67. Ayet
Arapça: فَأَمَّا مَن تَابَ وَءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحًۭا فَعَسَىٰٓ أَن يَكُونَ مِنَ ٱلْمُفْلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: feemmâ men tâbe veâmene ve`amile sâlihan fe`asâ ey yekûne mine-lmuflihîn.
Türkçe Meali: Fakat, tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyen kimsenin, kurtuluşa erenler arasında bulunması umulur.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 68. Ayet
Arapça: وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَآءُ وَيَخْتَارُ ۗ مَا كَانَ لَهُمُ ٱلْخِيَرَةُ ۚ سُبْحَٰنَ ٱللَّهِ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: verabbuke yaḫluku mâ yeşâu veyaḫtâr. mâ kâne lehumu-lḫiyerah. subhâne-llâhi vete`âlâ `ammâ yuşrikûn.
Türkçe Meali: Rabbin dilediğini yaratır ve seçer; onlar için seçim hakkı yoktur. Allah onların koştukları ortaklardan münezzehtir, yücedir.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 69. Ayet
Arapça: وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ
Türkçe Okunuşu: verabbuke ya`lemu mâ tukinnu sudûruhum vemâ yu`linûn.
Türkçe Meali: Rabbin gönüllerinin gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 70. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ ٱلْحَمْدُ فِى ٱلْأُولَىٰ وَٱلْءَاخِرَةِ ۖ وَلَهُ ٱلْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-llâhu lâ ilâhe illâ hû. lehu-lhamdu fi-l'ûlâ vel'âḫirah. velehu-lhukmu veileyhi turce`ûn.
Türkçe Meali: Allah O'dur; O'ndan başka tanrı yoktur. Hamd, dünyada da ahirette de O'nun içindir; hüküm de O'nundur. Yalnız O'na döndürüleceksiniz.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 71. Ayet
Arapça: قُلْ أَرَءَيْتُمْ إِن جَعَلَ ٱللَّهُ عَلَيْكُمُ ٱلَّيْلَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ ٱللَّهِ يَأْتِيكُم بِضِيَآءٍ ۖ أَفَلَا تَسْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: kul era'eytum in ce`ale-llâhu `aleykumu-lleyle sermeden ilâ yevmi-lkiyâmeti men ilâhun ğayru-llâhi ye'tîkum bidiyâ'. efelâ tesme`ûn.
Türkçe Meali: De ki: "Söyler misiniz? Eğer Allah geceyi üzerinize kıyamete kadar uzatsaydı, Allah'tan başka hangi tanrı size bir ışık getirebilir? Dinlemez misiniz?"
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 72. Ayet
Arapça: قُلْ أَرَءَيْتُمْ إِن جَعَلَ ٱللَّهُ عَلَيْكُمُ ٱلنَّهَارَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ ٱللَّهِ يَأْتِيكُم بِلَيْلٍۢ تَسْكُنُونَ فِيهِ ۖ أَفَلَا تُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: kul era'eytum in ce`ale-llâhu `aleykumu-nnehâra sermeden ilâ yevmi-lkiyâmeti men ilâhun ğayru-llâhi ye'tîkum bileylin teskunûne fîh. efelâ tubsirûn.
Türkçe Meali: De ki: "Söyleyin: Eğer Allah gündüzü üzerinize kıyamete kadar uzatsaydı, Allah'tan başka hangi tanrı, içinde istirahat edeceğiniz geceyi size getirebilir? Görmez misiniz?"
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 73. Ayet
Arapça: وَمِن رَّحْمَتِهِۦ جَعَلَ لَكُمُ ٱلَّيْلَ وَٱلنَّهَارَ لِتَسْكُنُوا۟ فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا۟ مِن فَضْلِهِۦ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemir rahmetihî ce`ale lekumu-lleyle vennehâra liteskunû fîhi velitebteğû min fadlihî vele`allekum teşkurûn.
Türkçe Meali: Allah dinlenmeniz için geceyi ve lütfedip verdiği rızkı aramanız için gündüzü meydana getirmiştir. Bunlar, O'nun rahmetinden ötürüdür. Belki artık şükredersiniz.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 74. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَآءِىَ ٱلَّذِينَ كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
Türkçe Okunuşu: veyevme yunâdîhim feyekûlu eyne şurakâiye-lleẕîne kuntum tez`umûn.
Türkçe Meali: O gün Allah onlara seslenir: "Benim ortağım olduklarını iddia ettikleriniz nerededir?" der.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 75. Ayet
Arapça: وَنَزَعْنَا مِن كُلِّ أُمَّةٍۢ شَهِيدًۭا فَقُلْنَا هَاتُوا۟ بُرْهَٰنَكُمْ فَعَلِمُوٓا۟ أَنَّ ٱلْحَقَّ لِلَّهِ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَفْتَرُونَ
Türkçe Okunuşu: veneza`nâ min kulli ummetin şehîden fekulnâ hâtû burhânekum fe`alimû enne-lhakka lillâhi vedalle `anhum mâ kânû yefterûn.
Türkçe Meali: Her ümmetten bir şahit çıkarır ve "kesin delilinizi ortaya koyun" deriz. O zaman, gerçeğin Allah'a ait olduğunu, uydurduklarının kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 76. Ayet
Arapça: ۞ إِنَّ قَٰرُونَ كَانَ مِن قَوْمِ مُوسَىٰ فَبَغَىٰ عَلَيْهِمْ ۖ وَءَاتَيْنَٰهُ مِنَ ٱلْكُنُوزِ مَآ إِنَّ مَفَاتِحَهُۥ لَتَنُوٓأُ بِٱلْعُصْبَةِ أُو۟لِى ٱلْقُوَّةِ إِذْ قَالَ لَهُۥ قَوْمُهُۥ لَا تَفْرَحْ ۖ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ ٱلْفَرِحِينَ
Türkçe Okunuşu: inne kârûne kâne min kavmi mûsâ febeğâ `aleyhim. veâteynâhu mine-lkunûzi mâ inne mefâtihahû letenûu bil`usbeti uli-lkuvveh. iẕ kâle lehû kavmuhû lâ tefrah inne-llâhe lâ yuhibbu-lferihîn.
Türkçe Meali: Karun, Musa'nın milletindendi; ama onlara karşı azdı. Biz ona, anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Milleti ona: "Böbürlenme, Allah şüphesiz ki böbürlenenleri sevmez. Allah'ın sana verdiği şeylerde, ahiret yurdunu gözet, dünyadaki payını da unutma; Allah'ın sana yaptığı iyilik gibi, sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuk isteme; doğrusu Allah bozguncuları sevmez" demişlerdi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 77. Ayet
Arapça: وَٱبْتَغِ فِيمَآ ءَاتَىٰكَ ٱللَّهُ ٱلدَّارَ ٱلْءَاخِرَةَ ۖ وَلَا تَنسَ نَصِيبَكَ مِنَ ٱلدُّنْيَا ۖ وَأَحْسِن كَمَآ أَحْسَنَ ٱللَّهُ إِلَيْكَ ۖ وَلَا تَبْغِ ٱلْفَسَادَ فِى ٱلْأَرْضِ ۖ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ ٱلْمُفْسِدِينَ
Türkçe Okunuşu: vebteği fîmâ âtâke-llâhu-ddâra-l'âḫirate velâ tense nesîbeke mine-ddunyâ veahsin kemâ ahsene-llâhu ileyke velâ tebği-lfesâde fi-l'ard. inne-llâhe lâ yuhibbu-lmufsidîn.
Türkçe Meali: Karun, Musa'nın milletindendi; ama onlara karşı azdı. Biz ona, anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Milleti ona: "Böbürlenme, Allah şüphesiz ki böbürlenenleri sevmez. Allah'ın sana verdiği şeylerde, ahiret yurdunu gözet, dünyadaki payını da unutma; Allah'ın sana yaptığı iyilik gibi, sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuk isteme; doğrusu Allah bozguncuları sevmez" demişlerdi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 78. Ayet
Arapça: قَالَ إِنَّمَآ أُوتِيتُهُۥ عَلَىٰ عِلْمٍ عِندِىٓ ۚ أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ ٱللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِن قَبْلِهِۦ مِنَ ٱلْقُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةًۭ وَأَكْثَرُ جَمْعًۭا ۚ وَلَا يُسْـَٔلُ عَن ذُنُوبِهِمُ ٱلْمُجْرِمُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle innemâ ûtîtuhû `alâ `ilmin `indî. evelem ya`lem enne-llâhe kad ehleke min kablihî mine-lkurûni men huve eşeddu minhu kuvvetev veekŝeru cem`â. velâ yus'elu `an ẕunûbihimu-lmucrimûn.
Türkçe Meali: Karun: "Bu servet ancak, bende mevcut bir ilimden ötürü bana verilmiştir" demişti. Allah'ın, önceleri, ondan daha güçlü ve topladığı şey daha fazla olan nice nesilleri yok ettiğini bilmez mi? Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 79. Ayet
Arapça: فَخَرَجَ عَلَىٰ قَوْمِهِۦ فِى زِينَتِهِۦ ۖ قَالَ ٱلَّذِينَ يُرِيدُونَ ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَا يَٰلَيْتَ لَنَا مِثْلَ مَآ أُوتِىَ قَٰرُونُ إِنَّهُۥ لَذُو حَظٍّ عَظِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: feḫarace `alâ kavmihî fî zînetih. kâle-lleẕîne yurîdûne-lhayâte-ddunyâ yâ leyte lenâ miŝle mâ ûtiye kârûnu innehû leẕû hażżin `ażîm.
Türkçe Meali: Karun, ihtişam içinde milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: "Karun'a verildiği gibi bizim de olsa; doğrusu o büyük bir varlık sahibidir" demişlerdi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 80. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْعِلْمَ وَيْلَكُمْ ثَوَابُ ٱللَّهِ خَيْرٌۭ لِّمَنْ ءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحًۭا وَلَا يُلَقَّىٰهَآ إِلَّا ٱلصَّٰبِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne ûtu-l`ilme veylekum ŝevâbu-llâhi ḫayrul limen âmene ve`amile sâlihâ. velâ yulekkâhâ ille-ssâbirûn.
Türkçe Meali: Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: "Size yazıklar olsun; Allah'ın mükafatı, inanıp yararlı iş işleyenler için daha iyidir. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir" demişlerdi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 81. Ayet
Arapça: فَخَسَفْنَا بِهِۦ وَبِدَارِهِ ٱلْأَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُۥ مِن فِئَةٍۢ يَنصُرُونَهُۥ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَمَا كَانَ مِنَ ٱلْمُنتَصِرِينَ
Türkçe Okunuşu: feḫasefnâ bihî vebidârihi-l'arda femâ kâne lehû min fietiy yensurûnehû min dûni-llâh. vemâ kâne mine-lmuntesirîn.
Türkçe Meali: Sonunda, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Allah'a karşı ona yardım edebilecek kimsesi de yoktu; kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 82. Ayet
Arapça: وَأَصْبَحَ ٱلَّذِينَ تَمَنَّوْا۟ مَكَانَهُۥ بِٱلْأَمْسِ يَقُولُونَ وَيْكَأَنَّ ٱللَّهَ يَبْسُطُ ٱلرِّزْقَ لِمَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦ وَيَقْدِرُ ۖ لَوْلَآ أَن مَّنَّ ٱللَّهُ عَلَيْنَا لَخَسَفَ بِنَا ۖ وَيْكَأَنَّهُۥ لَا يُفْلِحُ ٱلْكَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veasbeha-lleẕîne temennev mekânehû bil'emsi yekûlûne veykeenne-llâhe yebsutu-rrizka limey yeşâu min `ibâdihî veyakdir. levlâ em menne-llâhu `aleynâ leḫasefe binâ. veykeennehû lâ yuflihu-lkâfirûn.
Türkçe Meali: Daha dün onun yerinde olmayı dileyenler: "Demek Allah kullarından dilediğinin rızkını genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkarcılar başarıya eremezler" demeye başladılar.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 83. Ayet
Arapça: تِلْكَ ٱلدَّارُ ٱلْءَاخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّۭا فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا فَسَادًۭا ۚ وَٱلْعَٰقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: tilke-ddâru-l'âḫiratu nec`aluhâ lilleẕîne lâ yurîdûne `uluvven fi-l'ardi velâ fesâdâ. vel`âkibetu lilmuttekîn.
Türkçe Meali: Bu ahiret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. Sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 84. Ayet
Arapça: مَن جَآءَ بِٱلْحَسَنَةِ فَلَهُۥ خَيْرٌۭ مِّنْهَا ۖ وَمَن جَآءَ بِٱلسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى ٱلَّذِينَ عَمِلُوا۟ ٱلسَّيِّـَٔاتِ إِلَّا مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: men câe bilhaseneti felehû ḫayrum minhâ. vemen câe bisseyyieti felâ yucze-lleẕîne `amilu-sseyyiâti illâ mâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Kim bir iyilik getirirse, ona daha iyisi verilir. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 85. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِى فَرَضَ عَلَيْكَ ٱلْقُرْءَانَ لَرَآدُّكَ إِلَىٰ مَعَادٍۢ ۚ قُل رَّبِّىٓ أَعْلَمُ مَن جَآءَ بِٱلْهُدَىٰ وَمَنْ هُوَ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕî ferada `aleyke-lkur'âne lerâdduke ilâ me`âd. kur rabbî a`lemu men câe bilhudâ vemen huve fî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: Kuran'a uymayı sana farz kılan Allah, seni döneceğin yere döndürecektir. De ki: "Rabbim kimin doğrulukla geldiğini, kimin apaçık sapıklıkta bulunduğunu en iyi bilendir."
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 86. Ayet
Arapça: وَمَا كُنتَ تَرْجُوٓا۟ أَن يُلْقَىٰٓ إِلَيْكَ ٱلْكِتَٰبُ إِلَّا رَحْمَةًۭ مِّن رَّبِّكَ ۖ فَلَا تَكُونَنَّ ظَهِيرًۭا لِّلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kunte tercû ey yulkâ ileyke-lkitâbu illâ rahmetem mir rabbike felâ tekûnenne żahîral lilkâfirîn.
Türkçe Meali: Sen, sana bu Kitap'ın verileceğini ummazdın. O ancak Rabbinin bir rahmetidir. Öyleyse sakın inkarcılara yardımcı olma.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 87. Ayet
Arapça: وَلَا يَصُدُّنَّكَ عَنْ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ بَعْدَ إِذْ أُنزِلَتْ إِلَيْكَ ۖ وَٱدْعُ إِلَىٰ رَبِّكَ ۖ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ
Türkçe Okunuşu: velâ yesuddunneke `an âyâti-llâhi ba`de iẕ unzilet ileyke ved`u ilâ rabbike velâ tekûnenne mine-lmuşrikîn.
Türkçe Meali: Allah'ın ayetleri sana indirildiğinde sakın seni onlardan alıkoymasınlar. Rabbine çağır, sakın müşriklerden olma.
سُورَةُ القَصَصِ - Kasas Suresi - 88. Ayet
Arapça: وَلَا تَدْعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ ۘ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۚ كُلُّ شَىْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُۥ ۚ لَهُ ٱلْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ ted`u me`a-llâhi ilâhen âḫar. lâ ilâhe illâ hû. kullu şey'in hâlikun illâ vecheh. lehu-lhukmu veileyhi turce`ûn.
Türkçe Meali: Allah'la beraber başka tanrı tutup tapma. O'ndan başka tanrı yoktur. O'ndan başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur, O'na döndürüleceksiniz.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ الٓمٓ
Türkçe Okunuşu: elif-lâm-mîm.
Türkçe Meali: Elif, Lam, Mim.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 2. Ayet
Arapça: أَحَسِبَ ٱلنَّاسُ أَن يُتْرَكُوٓا۟ أَن يَقُولُوٓا۟ ءَامَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ
Türkçe Okunuşu: ehasibe-nnâsu ey yutrakû ey yekûlû âmennâ vehum lâ yuftenûn.
Türkçe Meali: And olsun, biz kendilerinden öncekileri de denemişken, insanlar, "İnandık" deyince, denenmeden bırakılacaklarını mı sanırlar? Allah elbette doğruları ortaya koyacak ve elbette yalancıları da ortaya çıkaracaktır.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ فَتَنَّا ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۖ فَلَيَعْلَمَنَّ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ صَدَقُوا۟ وَلَيَعْلَمَنَّ ٱلْكَٰذِبِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad fetenne-lleẕîne min kablihim feleya`lemenne-llâhu-lleẕîne sadekû veleya`lemenne-lkâẕibîn.
Türkçe Meali: And olsun, biz kendilerinden öncekileri de denemişken, insanlar, "İnandık" deyince, denenmeden bırakılacaklarını mı sanırlar? Allah elbette doğruları ortaya koyacak ve elbette yalancıları da ortaya çıkaracaktır.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 4. Ayet
Arapça: أَمْ حَسِبَ ٱلَّذِينَ يَعْمَلُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِ أَن يَسْبِقُونَا ۚ سَآءَ مَا يَحْكُمُونَ
Türkçe Okunuşu: em hasibe-lleẕîne ya`melûne-sseyyiâti ey yesbikûnâ. sâe mâ yahkumûn.
Türkçe Meali: Yoksa, kötülük yapanlar Bizden kaçabileceklerini mi sanarlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 5. Ayet
Arapça: مَن كَانَ يَرْجُوا۟ لِقَآءَ ٱللَّهِ فَإِنَّ أَجَلَ ٱللَّهِ لَءَاتٍۢ ۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: men kâne yercû likâe-llâhi feinne ecele-llâhi leâtin. vehuve-ssemî`u-l`alîm.
Türkçe Meali: Allah'la karşılaşmayı uman bilsin ki, Allah'ın bunun için belirttiği vakit gelecektir. O, işitir ve bilir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَمَن جَٰهَدَ فَإِنَّمَا يُجَٰهِدُ لِنَفْسِهِۦٓ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَغَنِىٌّ عَنِ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemen câhede feinnemâ yucâhidu linefsih. inne-llâhe leğaniyyun `ani-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Hak uğrunda cihat eden, ancak kendisi için cihat etmiş olur. Doğrusu Allah, alemlerden müstağnidir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَنُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَحْسَنَ ٱلَّذِى كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti lenukeffiranne `anhum seyyiâtihim velenecziyennehum ahsene-lleẕî kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: İnanıp yararlı iş işleyenlerin kötülüklerini, and olsun ki, örteriz; onları, yaptıklarından daha güzeli ile mükafatlandırırız.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَوَصَّيْنَا ٱلْإِنسَٰنَ بِوَٰلِدَيْهِ حُسْنًۭا ۖ وَإِن جَٰهَدَاكَ لِتُشْرِكَ بِى مَا لَيْسَ لَكَ بِهِۦ عِلْمٌۭ فَلَا تُطِعْهُمَآ ۚ إِلَىَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vevessayne-l'insâne bivâlideyhi husnâ. vein câhedâke lituşrike bî mâ leyse leke bihî `ilmun felâ tuti`humâ. ileyye merci`ukum feunebbiukum bimâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Biz, insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer ana baba, seni bir şeyi körü körüne Bana ortak koşman için zorlarlarsa, o zaman onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır. Yaptıklarınızı size bildiririm.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَنُدْخِلَنَّهُمْ فِى ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti lenudḫilennehum fi-ssâlihîn.
Türkçe Meali: İnanıp, yararlı iş işleyenleri, and olsun, iyilerin arasına koyarız.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَقُولُ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ فَإِذَآ أُوذِىَ فِى ٱللَّهِ جَعَلَ فِتْنَةَ ٱلنَّاسِ كَعَذَابِ ٱللَّهِ وَلَئِن جَآءَ نَصْرٌۭ مِّن رَّبِّكَ لَيَقُولُنَّ إِنَّا كُنَّا مَعَكُمْ ۚ أَوَلَيْسَ ٱللَّهُ بِأَعْلَمَ بِمَا فِى صُدُورِ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemine-nnâsi mey yekûlu âmennâ billâhi feiẕâ ûẕiye fi-llâhi ce`ale fitnete-nnâsi ke`aẕâbi-llâh. velein câe nasrum mir rabbike leyekûlunne innâ kunnâ me`akum. eveleyse-llâhu bia`leme bimâ fî sudûri-l`âlemîn.
Türkçe Meali: İnsanlardan: "Allah'a inandık" diyenler vardır; ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanların ezasını Allah'ın azabı gibi tutarlar. Rabbinizden bir yardım gelecek olursa, and olsun ki, "Doğrusu biz sizinle beraberdik" derler. Allah, herkesin kalbinde olanları en iyi bilen değil midir?
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَلَيَعْلَمَنَّ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَلَيَعْلَمَنَّ ٱلْمُنَٰفِقِينَ
Türkçe Okunuşu: veleya`lemenne-llâhu-lleẕîne âmenû veleya`lemenne-lmunâfikîn.
Türkçe Meali: Allah elbette inananları bilir ve elbette ikiyüzlüleri de bilir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱتَّبِعُوا۟ سَبِيلَنَا وَلْنَحْمِلْ خَطَٰيَٰكُمْ وَمَا هُم بِحَٰمِلِينَ مِنْ خَطَٰيَٰهُم مِّن شَىْءٍ ۖ إِنَّهُمْ لَكَٰذِبُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne keferû lilleẕîne âmenu-ttebi`û sebîlenâ velnahmil ḫatâyâkum. vemâ hum bihâmilîne min ḫatâyâhum min şey'. innehum lekâẕibûn.
Türkçe Meali: İnkar edenler inananlara: "Bizim yolumuza uyun da sizin günahlarınızı biz taşıyalım" derler. Oysa onların günahlarından hiçbirini yüklenecek değillerdir. Doğrusu onlar yalancıdırlar.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَلَيَحْمِلُنَّ أَثْقَالَهُمْ وَأَثْقَالًۭا مَّعَ أَثْقَالِهِمْ ۖ وَلَيُسْـَٔلُنَّ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ عَمَّا كَانُوا۟ يَفْتَرُونَ
Türkçe Okunuşu: veleyahmilunne eŝkâlehum eŝkâlem me`a eŝkâlekum. veleyus'elunne yevme-lkiyâmeti `ammâ kânû yefterûn.
Türkçe Meali: Onlar kendi ağırlıklarını, kendi ağırlıkları yanında daha nice ağırlıkları yüklenecekler ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü sorguya çekileceklerdir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِۦ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلَّا خَمْسِينَ عَامًۭا فَأَخَذَهُمُ ٱلطُّوفَانُ وَهُمْ ظَٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî felebiŝe fîhim elfe senetin illâ ḫamsîne `âmâ. feeḫaẕehumu-ttûfânu vehum żâlimûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, Nuh'u milletine gönderdik; aralarında bin seneden elli yıl eksik kaldı. Sonunda onlar haksızlık yaparken, tufan onları yakalayıverdi.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 15. Ayet
Arapça: فَأَنجَيْنَٰهُ وَأَصْحَٰبَ ٱلسَّفِينَةِ وَجَعَلْنَٰهَآ ءَايَةًۭ لِّلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: feenceynâhu veashâbe-ssefîneti vece`alnâhâ âyetel lil`âlemîn.
Türkçe Meali: Ama Biz, Nuh'u ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu dünyalara bir ibret kıldık.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَإِبْرَٰهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ وَٱتَّقُوهُ ۖ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌۭ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: veibrâhime iẕ kâle likavmihi-`budu-llâhe vettekûh. ẕâlikum ḫayrul lekum in kuntum ta`lemûn.
Türkçe Meali: İbrahim'i de gönderdik. Milletine: "Allah'a kulluk edin, O'ndan sakının; bilirseniz bu sizin için daha iyidir" dedi.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 17. Ayet
Arapça: إِنَّمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوْثَٰنًۭا وَتَخْلُقُونَ إِفْكًا ۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَا يَمْلِكُونَ لَكُمْ رِزْقًۭا فَٱبْتَغُوا۟ عِندَ ٱللَّهِ ٱلرِّزْقَ وَٱعْبُدُوهُ وَٱشْكُرُوا۟ لَهُۥٓ ۖ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: innemâ ta`budûne min dûni-llâhi evŝânev vetaḫlukûne ifkâ. inne-lleẕîne ta`budûne min dûni-llâhi lâ yemlikûne lekum rizkan febteğû `inde-llâhi-rrizka va`budûhu veşkurû leh. ileyhi turce`ûn.
Türkçe Meali: Siz Allah'ı bırakıp sadece bir takım putlara tapıyor, aslı olmayan sözler uyduruyorsunuz. Doğrusu, Allah'tan başka taptıklarınızın size rızık vermeye güçleri yetmez. Artık rızkı Allah katında arayın. O'na kulluk edin. O'na şükredin. Siz O'na döneceksiniz.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَإِن تُكَذِّبُوا۟ فَقَدْ كَذَّبَ أُمَمٌۭ مِّن قَبْلِكُمْ ۖ وَمَا عَلَى ٱلرَّسُولِ إِلَّا ٱلْبَلَٰغُ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: vein tukeẕẕibû fekad keẕẕebe umemum min kablikum. vemâ `ale-rrasûli ille-lbelâğu-lmubîn.
Türkçe Meali: Eğer siz Peygamberi yalanlıyorsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen, sadece apaçık tebliğdir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 19. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَرَوْا۟ كَيْفَ يُبْدِئُ ٱللَّهُ ٱلْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥٓ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: evelem yerav keyfe yubdiu-llâhu-lḫalka ŝumme yu`îduh. inne ẕâlike `ale-llâhi yesîr.
Türkçe Meali: Allah'ın yaratmaya nasıl başlayıp, sonra onu nasıl tekrar edeceğini anlamazlar mı? Doğrusu bu Allah'a kolaydır.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 20. Ayet
Arapça: قُلْ سِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَٱنظُرُوا۟ كَيْفَ بَدَأَ ٱلْخَلْقَ ۚ ثُمَّ ٱللَّهُ يُنشِئُ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْءَاخِرَةَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: kul sîrû fi-l'ardi fenżurû keyfe bedee-lḫalka ŝumme-llâhu yunşiu-nneş'ete-l'âḫirah. inne-llâhe `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: De ki: "Yeryüzünde dolaşın; Allah'ın yaratmaya nasıl başladığını bir görün. İşte Allah aynı şekilde ahiret yaratmasını da yapacaktır. Doğrusu Allah her şeye Kadir'dir. Dilediğine azabeder, dilediğine merhamet eder. O'na çevrileceksiniz.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 21. Ayet
Arapça: يُعَذِّبُ مَن يَشَآءُ وَيَرْحَمُ مَن يَشَآءُ ۖ وَإِلَيْهِ تُقْلَبُونَ
Türkçe Okunuşu: yu`aẕẕibu mey yeşâu veyerhamu mey yeşâ'. veileyhi tuklebûn.
Türkçe Meali: De ki: "Yeryüzünde dolaşın; Allah'ın yaratmaya nasıl başladığını bir görün. İşte Allah aynı şekilde ahiret yaratmasını da yapacaktır. Doğrusu Allah her şeye Kadir'dir. Dilediğine azabeder, dilediğine merhamet eder. O'na çevrileceksiniz.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَمَآ أَنتُم بِمُعْجِزِينَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا فِى ٱلسَّمَآءِ ۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِن وَلِىٍّۢ وَلَا نَصِيرٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemâ entum bimu`cizîne fi-l'ardi velâ fi-ssemâ'. vemâ lekum min dûni-llâhi miv veliyyiv velâ nesîr.
Türkçe Meali: Siz ne yeryüzünde ve ne de gökte Allah'ı aciz bırakabilirsiniz. Allah'tan başka bir dost ve yardımcınız da bulunmaz."
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَلِقَآئِهِۦٓ أُو۟لَٰٓئِكَ يَئِسُوا۟ مِن رَّحْمَتِى وَأُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne keferû biâyâti-llâhi velikâihî ulâike yeisû mir rahmetî veulâike lehum `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenler, işte onlar Benim rahmetimden ümitlerini kesmiş olanlardır. İşte can yakıcı azap onlar içindir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 24. Ayet
Arapça: فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُوا۟ ٱقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ فَأَنجَىٰهُ ٱللَّهُ مِنَ ٱلنَّارِ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: femâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlu-ktulûhu ev harrikûhu feencâhu-llâhu mine-nnâr. inne fî ẕâlike leâyâtil likavmiy yu'minûn.
Türkçe Meali: İbrahim'in sözlerine milletinin cevabı sadece: "Onu öldürün yahut yakın" demek oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, inanan kimseler için dersler vardır.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَقَالَ إِنَّمَا ٱتَّخَذْتُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ أَوْثَٰنًۭا مَّوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۖ ثُمَّ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُم بِبَعْضٍۢ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُم بَعْضًۭا وَمَأْوَىٰكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن نَّٰصِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vekâle inneme-tteḫaẕtum min dûni-llâhi evŝânem meveddete beynikum fi-lhayâti-ddunyâ. ŝumme yevme-lkiyâmeti yekfuru ba`dukum biba`div veyel`anu ba`dukum ba`dâ. veme'vâkum-nnâru vemâ lekum min nâsirîn.
Türkçe Meali: İbrahim şöyle demişti: "Dünya hayatında, Allah'ı bırakıp aranızda putları muhabbet vesilesi kıldınız. Sonra kıyamet günü, birbirinize küfreder ve karşılıklı lanet okursunuz. Varacağınız yer ateştir; yardımcılarınız da yoktur."
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 26. Ayet
Arapça: ۞ فَـَٔامَنَ لَهُۥ لُوطٌۭ ۘ وَقَالَ إِنِّى مُهَاجِرٌ إِلَىٰ رَبِّىٓ ۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: feâmene lehû lût. vekâle innî muhâcirun ilâ rabbî. innehû huve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Bunun üzerine Lut ona inandı ve İbrahim "Doğrusu ben Rabbimin dilediği yere hicret ediyorum, O şüphesiz güçlüdür, Hakim'dir" dedi.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَوَهَبْنَا لَهُۥٓ إِسْحَٰقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِى ذُرِّيَّتِهِ ٱلنُّبُوَّةَ وَٱلْكِتَٰبَ وَءَاتَيْنَٰهُ أَجْرَهُۥ فِى ٱلدُّنْيَا ۖ وَإِنَّهُۥ فِى ٱلْءَاخِرَةِ لَمِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: vevehebnâ lehû ishâka veya`kûbe vece`alnâ fî ẕurriyyetehu-nnubuvvete velkitâbe veâteynâhu ecrahû fi-ddunyâ. veinnehû fi-l'âḫirati lemine-ssâlihîn.
Türkçe Meali: İbrahim'e İshak'ı ve Yakub'u bahşettik. Soyundan gelenlere Kitap ve peygamberlik verdik. Onu dünyada mükafatlandırdık; doğrusu o ahirette de iyilerdendir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِۦٓ إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ ٱلْفَٰحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍۢ مِّنَ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: velûtan iẕ kâle likavmihî innekum lete'tûne-lfâhişeh. mâ sebekakum bihâ min ehadim mine-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Lut da, milletine şöyle demişti: "Doğrusu siz dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz."
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 29. Ayet
Arapça: أَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ ٱلرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ ٱلسَّبِيلَ وَتَأْتُونَ فِى نَادِيكُمُ ٱلْمُنكَرَ ۖ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُوا۟ ٱئْتِنَا بِعَذَابِ ٱللَّهِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: einnekum lete'tûne-rricâle vetakta`ûne-ssebîle vete'tûne fî nâdîkumu-lmunker. femâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlu-'tinâ bi`aẕâbi-llâhi in kunte mine-ssâdikîn.
Türkçe Meali: "Erkeklere yaklaşıyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda fena şeyler yapmıyor musunuz?" Milletinin cevabı: "Doğru sözlü isen bize Allah'ın azabını getir" demek oldu.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 30. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ ٱنصُرْنِى عَلَى ٱلْقَوْمِ ٱلْمُفْسِدِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi-nsurnî `ale-lkavmi-lmufsidîn.
Türkçe Meali: Lut: "Rabbim! Bozgunculara karşı bana yardım et" dedi.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَلَمَّا جَآءَتْ رُسُلُنَآ إِبْرَٰهِيمَ بِٱلْبُشْرَىٰ قَالُوٓا۟ إِنَّا مُهْلِكُوٓا۟ أَهْلِ هَٰذِهِ ٱلْقَرْيَةِ ۖ إِنَّ أَهْلَهَا كَانُوا۟ ظَٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: velemmâ câet rusulunâ ibrâhîme bilbuşrâ kâlû innâ muhlikû ehli hâẕihi-lkaryeh. inne ehlehâ kânû żâlimîn.
Türkçe Meali: Elçilerimiz İbrahim'e müjde ile geldiklerinde: "Biz şu kent halkını yok edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim kimselerdir" dediler.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 32. Ayet
Arapça: قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطًۭا ۚ قَالُوا۟ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَن فِيهَا ۖ لَنُنَجِّيَنَّهُۥ وَأَهْلَهُۥٓ إِلَّا ٱمْرَأَتَهُۥ كَانَتْ مِنَ ٱلْغَٰبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle inne fîhâ lûtâ. kâlû nahnu a`lemu bimen fîhâ. lenunecciyennehû veehlehû ille-mraeteh. kânet mine-lğâbirîn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Ama Lut oradadır" dedi, elçiler: "Biz orada olanları daha iyi biliriz; onu ve geride kalanlardan olacak karısı dışında ailesini kurtaracağız" dediler.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَلَمَّآ أَن جَآءَتْ رُسُلُنَا لُوطًۭا سِىٓءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًۭا وَقَالُوا۟ لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ ۖ إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهْلَكَ إِلَّا ٱمْرَأَتَكَ كَانَتْ مِنَ ٱلْغَٰبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: velemmâ en câet rusulunâ lûtan sîe bihim vedâka bihim ẕer`av vekâlû lâ teḫaf velâ tahzen. innâ muneccûke veehleke ille-mraeteke kânet mine-lğâbirîn.
Türkçe Meali: Elçilerimiz Lut'a gelince, onun fenasına gitti; çok sıkıldı. Ona, "Korkma ve üzülme, doğrusu biz seni ve geride kalacaklardan olan karının dışında, aileni kurtaracağız. Bu kent halkına yaptıkları yolsuzluklardan ötürü gökten, elbette bir azap indireceğiz" dediler.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 34. Ayet
Arapça: إِنَّا مُنزِلُونَ عَلَىٰٓ أَهْلِ هَٰذِهِ ٱلْقَرْيَةِ رِجْزًۭا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ بِمَا كَانُوا۟ يَفْسُقُونَ
Türkçe Okunuşu: innâ munzilûne `alâ ehli hâẕihi-lkaryeti riczem mine-ssemâi bimâ kânû yefsukûn.
Türkçe Meali: Elçilerimiz Lut'a gelince, onun fenasına gitti; çok sıkıldı. Ona, "Korkma ve üzülme, doğrusu biz seni ve geride kalacaklardan olan karının dışında, aileni kurtaracağız. Bu kent halkına yaptıkları yolsuzluklardan ötürü gökten, elbette bir azap indireceğiz" dediler.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 35. Ayet
Arapça: وَلَقَد تَّرَكْنَا مِنْهَآ ءَايَةًۢ بَيِّنَةًۭ لِّقَوْمٍۢ يَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: velekat teraknâ minhâ âyetem beyyinetel likavmiy ya`kilûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, Biz, düşünen kimseler için oradan apaçık bir belgeyi geride bırakmışızdır.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًۭا فَقَالَ يَٰقَوْمِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ وَٱرْجُوا۟ ٱلْيَوْمَ ٱلْءَاخِرَ وَلَا تَعْثَوْا۟ فِى ٱلْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Türkçe Okunuşu: veilâ medyene eḫâhum şu`ayben fekâle yâ kavmi-`budu-llâhe veercu-lyevme-l'âhira velâ ta`ŝev fi-l'ardi mufsidîn.
Türkçe Meali: Medyen halkına kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. O, "Ey milletim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut besleyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın" dedi.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 37. Ayet
Arapça: فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَتْهُمُ ٱلرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا۟ فِى دَارِهِمْ جَٰثِمِينَ
Türkçe Okunuşu: fekeẕẕebûhu feeḫaẕethumu-rracfetu feasbehû fî dârihim câŝimîn.
Türkçe Meali: Ama onu yalanladılar. Bu yüzden onları bir titreme aldı ve oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَعَادًۭا وَثَمُودَا۟ وَقَد تَّبَيَّنَ لَكُم مِّن مَّسَٰكِنِهِمْ ۖ وَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ أَعْمَٰلَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ ٱلسَّبِيلِ وَكَانُوا۟ مُسْتَبْصِرِينَ
Türkçe Okunuşu: ve`âdev veŝemûde vekat tebeyyene lekum mim mesâkinihim. vezeyyene lehumu-şşeytânu a`mâlehum fesaddehum `ani-ssebîli vekânû mustebsirîn.
Türkçe Meali: Ad ve Semud milletlerini de yok ettik. Bunu, oturdukları yerler göstermektedir. Şeytan kendilerine, işlediklerini güzel gösterdi; onları doğru yoldan alıkoydu. Oysa kendileri bunu anlayacak durumda idiler.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَقَٰرُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَٰمَٰنَ ۖ وَلَقَدْ جَآءَهُم مُّوسَىٰ بِٱلْبَيِّنَٰتِ فَٱسْتَكْبَرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ وَمَا كَانُوا۟ سَٰبِقِينَ
Türkçe Okunuşu: vekârûne vefir`avne vehâmâne velekad câehum mûsâ bilbeyyinâti festekberû fi-l'ardi vemâ kânû sâbikîn.
Türkçe Meali: Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da yok ettik. And olsun ki Musa kendilerine belgelerle gelmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa azabımızdan kurtulamazlardı.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 40. Ayet
Arapça: فَكُلًّا أَخَذْنَا بِذَنۢبِهِۦ ۖ فَمِنْهُم مَّنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًۭا وَمِنْهُم مَّنْ أَخَذَتْهُ ٱلصَّيْحَةُ وَمِنْهُم مَّنْ خَسَفْنَا بِهِ ٱلْأَرْضَ وَمِنْهُم مَّنْ أَغْرَقْنَا ۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِن كَانُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: fekullen eḫaẕnâ biẕembih. feminhum men erselnâ `aleyhi hâsibâ. veminhum men eḫaẕethu-ssayhah. veminhum men ḫasefnâ bihi-l'ard. veminhum men ağraknâ. vemâ kâne-llâhu liyażlimehum velâkin kânû enfusehum yażlimûn.
Türkçe Meali: Her birini günahı sebebiyle yakaladık; kimine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini bir çığlık yok etti, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Onlara, Allah zulmetmiyordu, fakat onlar kendilerine yazık ediyorlardı.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 41. Ayet
Arapça: مَثَلُ ٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوْلِيَآءَ كَمَثَلِ ٱلْعَنكَبُوتِ ٱتَّخَذَتْ بَيْتًۭا ۖ وَإِنَّ أَوْهَنَ ٱلْبُيُوتِ لَبَيْتُ ٱلْعَنكَبُوتِ ۖ لَوْ كَانُوا۟ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: meŝelu-lleẕîne-tteḫaẕû min dûni-llâhi evliyâe kemeŝeli-l`nkebût. itteḫaẕet beytâ. veinne evhene-lbuyûti lebeytu-l`nkebût. lev kânû ya`lemûn.
Türkçe Meali: Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, kendine yuva yapan dişi örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümceğin yuvasıdır. Keşke bilseler.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 42. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِۦ مِن شَىْءٍۢ ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe ya`lemu mâ yed`ûne min dûnihî min şey'. vehuve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Doğrusu Allah, Kendini bırakıp da yalvardıkları şeyi bilir. O güçlüdür, Hakim'dir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 43. Ayet
Arapça: وَتِلْكَ ٱلْأَمْثَٰلُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ ۖ وَمَا يَعْقِلُهَآ إِلَّا ٱلْعَٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: vetilke-l'emŝâlu nadribuhâ linnâs. vemâ ya`kiluhâ ille-l`âlimûn.
Türkçe Meali: Biz bu misalleri insanlara veriyoruz, onları ancak bilenler anlayabilir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 44. Ayet
Arapça: خَلَقَ ٱللَّهُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِٱلْحَقِّ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ لِّلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: ḫaleka-llâhu-ssemâvâti vel'arda bilhakk. inne fî ẕâlike leâyetel lilmu'minîn.
Türkçe Meali: Allah gökleri ve yeri gerektiği gibi yaratmıştır. Doğrusu bunda inananlara bir ders vardır.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 45. Ayet
Arapça: ٱتْلُ مَآ أُوحِىَ إِلَيْكَ مِنَ ٱلْكِتَٰبِ وَأَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ ۖ إِنَّ ٱلصَّلَوٰةَ تَنْهَىٰ عَنِ ٱلْفَحْشَآءِ وَٱلْمُنكَرِ ۗ وَلَذِكْرُ ٱللَّهِ أَكْبَرُ ۗ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Türkçe Okunuşu: utlu mâ ûhiye ileyke mine-lkitâbi veekimi-ssalâh. inne-ssalâte tenhâ `ani-lfahşâi velmunker. veleẕikru-llâhi ekber. vellâhu ya`lemu mâ tasne`ûn.
Türkçe Meali: Kitap'tan sana vahyolunanı oku; namaz kıl; muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve fenalıktan alıkor; Allah'ı anmak en büyük şeydir! Allah Yaptıklarınızı bilir.