سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 46. Ayet
Arapça: ۞ وَلَا تُجَٰدِلُوٓا۟ أَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ إِلَّا بِٱلَّتِى هِىَ أَحْسَنُ إِلَّا ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ مِنْهُمْ ۖ وَقُولُوٓا۟ ءَامَنَّا بِٱلَّذِىٓ أُنزِلَ إِلَيْنَا وَأُنزِلَ إِلَيْكُمْ وَإِلَٰهُنَا وَإِلَٰهُكُمْ وَٰحِدٌۭ وَنَحْنُ لَهُۥ مُسْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ tucâdilû ehle-lkitâbi illâ billetî hiye ahsen. ille-lleẕîne żalemû minhum vekûlû âmennâ billeẕî unzile ileynâ veunzile ileykum veileyhâ veilâhukum vâhiduv venahnu lehû muslimûn.
Türkçe Meali: Kitap ehlinden zulmedenler bir yana, onlarla en güzel şekilde mücadele edin, şöyle deyin: "Bize indirilene de, size indirilene de inandık; bizim Tanrımız da, sizin Tanrınız da birdir, biz O'na teslim olmuşuzdur."
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ أَنزَلْنَآ إِلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ ۚ فَٱلَّذِينَ ءَاتَيْنَٰهُمُ ٱلْكِتَٰبَ يُؤْمِنُونَ بِهِۦ ۖ وَمِنْ هَٰٓؤُلَآءِ مَن يُؤْمِنُ بِهِۦ ۚ وَمَا يَجْحَدُ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَّا ٱلْكَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike enzelnâ ileyke-lkitâb. felleẕîne âteynâhumu-lkitâbe yu'minûne bih. vemin hâulâi mey yu'minu bih. vemâ yechadu biâyâtinâ ille-lkâfirûn.
Türkçe Meali: Sana Kitap'ı böylece indirdik; işte, kendilerine Kitap verdiklerimiz ona inanırlar; bunlardan da ona inanan bulunur. Ayetlerimizi ancak inkarcılar bile bile tanımazlar.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَمَا كُنتَ تَتْلُوا۟ مِن قَبْلِهِۦ مِن كِتَٰبٍۢ وَلَا تَخُطُّهُۥ بِيَمِينِكَ ۖ إِذًۭا لَّٱرْتَابَ ٱلْمُبْطِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kunte tetlû min kablihî min kitâbiv velâ teḫuttuhû biyemînike iẕel lertâbe-lmubtilûn.
Türkçe Meali: Sen daha önce bir kitabtan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 49. Ayet
Arapça: بَلْ هُوَ ءَايَٰتٌۢ بَيِّنَٰتٌۭ فِى صُدُورِ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْعِلْمَ ۚ وَمَا يَجْحَدُ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَّا ٱلظَّٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: bel huve âyâtum beyyinâtun fî sudûri-lleẕîne ûtu-l`ilm. vemâ yechadu biâyâtinâ ille-żżâlimûn.
Türkçe Meali: Hayır; Kuran, kendilerine ilim verilenlerin gönüllerinde yerleşen apaçık ayetlerdir. Ayetlerimizi, zalimlerden başka kimse, bile bile inkar etmez.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 50. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ لَوْلَآ أُنزِلَ عَلَيْهِ ءَايَٰتٌۭ مِّن رَّبِّهِۦ ۖ قُلْ إِنَّمَا ٱلْءَايَٰتُ عِندَ ٱللَّهِ وَإِنَّمَآ أَنَا۠ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌ
Türkçe Okunuşu: vekâlû levlâ unzile `aleyhi âyâtum mir rabbih. kul inneme-l'âyâtu `inde-llâh. veinnemâ ene neẕîrum mubîn.
Türkçe Meali: "Ona Rabbinden mucizeler indirilmesi gerekmez miydi?" derler. De ki: "Mucizeler ancak Rabbimin katındadır. Doğrusu ben, sadece apaçık bir uyarıcıyım."
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 51. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّآ أَنزَلْنَا عَلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَرَحْمَةًۭ وَذِكْرَىٰ لِقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: evelem yekfihim ennâ enzelnâ `aleyke-lkitâbe yutlâ `aleyhim. inne fî ẕâlike lerahmetev veẕikrâ likavmiy yu'minûn.
Türkçe Meali: Kendilerine okunan bir Kitap'ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan topluluk için rahmet ve ibret vardır.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 52. Ayet
Arapça: قُلْ كَفَىٰ بِٱللَّهِ بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ شَهِيدًۭا ۖ يَعْلَمُ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۗ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِٱلْبَٰطِلِ وَكَفَرُوا۟ بِٱللَّهِ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ
Türkçe Okunuşu: kul kefâ billâhi beynî vebeynekum şehîdâ. ya`lemu mâ fi-ssemâvâti vel'ard. velleẕîne âmenû bilbâtili vekeferû billâhi ulâike humu-lḫâsirûn.
Türkçe Meali: De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahit olarak yeter. O, göklerde ve yerde olanı, batıla inananları ve Allah'ı inkar edenleri bilir." İşte kaybedenler bunlardır.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 53. Ayet
Arapça: وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِٱلْعَذَابِ ۚ وَلَوْلَآ أَجَلٌۭ مُّسَمًّۭى لَّجَآءَهُمُ ٱلْعَذَابُ وَلَيَأْتِيَنَّهُم بَغْتَةًۭ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: veyesta`cilûneke bil`aẕâb. velevlâ ecelum musemmel lecâehum-l`aẕâb. veleye'tiyennehum bağtetev vehum lâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Senden azabı acele bekliyorlar. Eğer süre belirtilmiş olmasaydı azap onlara hemen gelirdi. Ama yine de onlar farkına varmadan başlarına ansızın gelecektir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 54. Ayet
Arapça: يَسْتَعْجِلُونَكَ بِٱلْعَذَابِ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌۢ بِٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: yesta`cilûneke bil`aẕâb. veinne cehenneme lemuhîtatum bilkâfirîn.
Türkçe Meali: Senden azabı acele bekliyorlar. Doğrusu azap tepelerinden, ayaklarının altından kendilerini içine aldığı gün, cehennem inkarcıları kuşatacaktır. O gün Allah: "Yaptıklarınızın karşılığını tadın" der.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 55. Ayet
Arapça: يَوْمَ يَغْشَىٰهُمُ ٱلْعَذَابُ مِن فَوْقِهِمْ وَمِن تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ وَيَقُولُ ذُوقُوا۟ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: yevme yağşâhumu-l`aẕâbu min fevkihim vemin tahti erculihim veyekûlu ẕûkû mâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Senden azabı acele bekliyorlar. Doğrusu azap tepelerinden, ayaklarının altından kendilerini içine aldığı gün, cehennem inkarcıları kuşatacaktır. O gün Allah: "Yaptıklarınızın karşılığını tadın" der.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 56. Ayet
Arapça: يَٰعِبَادِىَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِنَّ أَرْضِى وَٰسِعَةٌۭ فَإِيَّٰىَ فَٱعْبُدُونِ
Türkçe Okunuşu: yâ `ibâdîye-lleẕîne âmenû inne ardî vâsi`aten feiyyâye fa`budûn.
Türkçe Meali: Ey inanmış kullarım! Benim yarattığım yeryüzü geniştir. O halde güven içinde olacağınız yere gidip yalnız Bana kulluk ediniz.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 57. Ayet
Arapça: كُلُّ نَفْسٍۢ ذَآئِقَةُ ٱلْمَوْتِ ۖ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: kullu nefsin ẕâikatu-lmevti ŝumme ileynâ turce`ûn.
Türkçe Meali: Her can ölümü tadacaktır. Sonunda Bize döneceksiniz.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَنُبَوِّئَنَّهُم مِّنَ ٱلْجَنَّةِ غُرَفًۭا تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۚ نِعْمَ أَجْرُ ٱلْعَٰمِلِينَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti lenubevviennehum mine-lcenneti ğurafen tecrî min tahtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. ni`me ecru-l`âmilîn.
Türkçe Meali: İnanıp yararlı iş işleyenleri, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetteki köşklere yerleştiririz. Sabredip, Rablerine güvenerek iş görenlerin ecri ne güzeldir!
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 59. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ صَبَرُوا۟ وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne saberû ve`alâ rabbihim yetevekkelûn.
Türkçe Meali: İnanıp yararlı iş işleyenleri, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetteki köşklere yerleştiririz. Sabredip, Rablerine güvenerek iş görenlerin ecri ne güzeldir!
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 60. Ayet
Arapça: وَكَأَيِّن مِّن دَآبَّةٍۢ لَّا تَحْمِلُ رِزْقَهَا ٱللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ ۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: vekeeyyim min dâbbetil lâ tahmilu rizkahâ. allâhu yerzukuhâ veiyyâkum. vehuve-ssemî`u-l`alîm.
Türkçe Meali: Nice canlılar vardır ki, rızıklarını kendileri elde edemezler. Sizin de onların da rızkını Allah verir. O, işitir ve bilir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 61. Ayet
Arapça: وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَسَخَّرَ ٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُ ۖ فَأَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ
Türkçe Okunuşu: velein seeltehum men ḫaleka-ssemâvâti vel'arda veseḫḫara-şşemse velkamera leyekûlunne-llâh. feennâ yu'fekûn.
Türkçe Meali: And olsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi, ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorarsan, şüphesiz "Allah'tır" derler. Öyleyse niçin döndürülüyorlar?
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 62. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ يَبْسُطُ ٱلرِّزْقَ لِمَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦ وَيَقْدِرُ لَهُۥٓ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: allâhu yebsutu-rrizka limey yeşâu min `ibâdihî veyakdiru leh. inne-llâhe bikulli şey'in `alîm.
Türkçe Meali: Allah, kullarından dilediğine rızkı bol ve ölçüye göre verir. Doğrusu Allah her şeyi bilendir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 63. Ayet
Arapça: وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّن نَّزَّلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ مِنۢ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُ ۚ قُلِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: velein seeltehum men nezzele mine-ssemâi mâen feahyâ bihi-l'arda mim ba`di mevtihâ leyekûlunne-llâh. kuli-lhamdu lillâh. bel ekŝeruhum lâ ya`kilûn.
Türkçe Meali: And olsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla, ölümünden sonra yeri dirilten kimdir?" diye sorarsan, şüphesiz, "Allah'tır" derler. De ki: "Övülmek Allah içindir", fakat çoğu bunu akletmezler.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 64. Ayet
Arapça: وَمَا هَٰذِهِ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَآ إِلَّا لَهْوٌۭ وَلَعِبٌۭ ۚ وَإِنَّ ٱلدَّارَ ٱلْءَاخِرَةَ لَهِىَ ٱلْحَيَوَانُ ۚ لَوْ كَانُوا۟ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ hâẕihi-lhayâtu-ddunyâ illâ lehvuv vele`ib. veinne-ddâra-l'âḫirate lehiye-lhayevân. lev kânû ya`lemûn.
Türkçe Meali: Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bilseler!
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 65. Ayet
Arapça: فَإِذَا رَكِبُوا۟ فِى ٱلْفُلْكِ دَعَوُا۟ ٱللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ فَلَمَّا نَجَّىٰهُمْ إِلَى ٱلْبَرِّ إِذَا هُمْ يُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ rakibû fi-lfulki de`avu-llâhe muḫlisîne lehu-ddîn. felemmâ neccâhum ile-lberri iẕâ hum yuşrikûn.
Türkçe Meali: Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; ama Allah onları karaya çıkararak kurtarınca, kendilerine verdiği nimete nankörlük ederek O'na hemen eş koşarlar. Zevklensinler bakalım, yakında bileceklerdir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 66. Ayet
Arapça: لِيَكْفُرُوا۟ بِمَآ ءَاتَيْنَٰهُمْ وَلِيَتَمَتَّعُوا۟ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: liyekfurû bimâ âteynâhum veliyetemette`û. fesevfe ya`lemûn.
Türkçe Meali: Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; ama Allah onları karaya çıkararak kurtarınca, kendilerine verdiği nimete nankörlük ederek O'na hemen eş koşarlar. Zevklensinler bakalım, yakında bileceklerdir.
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 67. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَرَوْا۟ أَنَّا جَعَلْنَا حَرَمًا ءَامِنًۭا وَيُتَخَطَّفُ ٱلنَّاسُ مِنْ حَوْلِهِمْ ۚ أَفَبِٱلْبَٰطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَةِ ٱللَّهِ يَكْفُرُونَ
Türkçe Okunuşu: evelem yerav ennâ ce`alnâ haramen âminev veyuteḫattafu-nnâsu min havlehum. efebilbâtili yu'minûne vebini`meti-llâhi yekfurûn.
Türkçe Meali: Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken Bizim Mekke'yi güven içinde ve kutsal bir yer kıldığımızı görmediler mi? Batıla inanıp Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 68. Ayet
Arapça: وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِٱلْحَقِّ لَمَّا جَآءَهُۥٓ ۚ أَلَيْسَ فِى جَهَنَّمَ مَثْوًۭى لِّلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vemen ażlemu mimmeni-fterâ `ale-llâhi keẕiben ev keẕẕebe bilhakki lemmâ câeh. eleyse fî cehenneme meŝvel lilkâfirîn.
Türkçe Meali: Allah'a karşı yalan uydurandan veya hak kendisine gelmişken onu yalanlayandan daha zalim kimdir? Cehennemde inkarcılar için durak yok mudur?
سُورَةُ العَنكَبُوتِ - Ankebût Suresi - 69. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ جَٰهَدُوا۟ فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا ۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَمَعَ ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne câhedû fînâ lenehdiyennehum subulenâ. veinne-llâhe leme`a-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Ama Bizim uğrumuzda cihat edenleri elbette yollarımıza eriştireceğiz. Allah şüphesiz, iyi davrananlarla beraberdir.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ الٓمٓ
Türkçe Okunuşu: elif-lâm-mîm.
Türkçe Meali: Elif, Lam, Mim.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 2. Ayet
Arapça: غُلِبَتِ ٱلرُّومُ
Türkçe Okunuşu: ğulibeti-rrûm.
Türkçe Meali: Rumlar en yakın bir yerde yenildiler. Onlar bu yenilgilerinden bir kaç yıl sonra galip geleceklerdir. İş, eninde sonunda Allah'a aittir. İşte o gün, inananlar, istediğine yardım eden Allah'ın yardımına sevineceklerdir. O güçlüdür, merhametlidir.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 3. Ayet
Arapça: فِىٓ أَدْنَى ٱلْأَرْضِ وَهُم مِّنۢ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ
Türkçe Okunuşu: fî edne-l'ardi vehum mim ba`di ğalebihim seyağlibûn.
Türkçe Meali: Rumlar en yakın bir yerde yenildiler. Onlar bu yenilgilerinden bir kaç yıl sonra galip geleceklerdir. İş, eninde sonunda Allah'a aittir. İşte o gün, inananlar, istediğine yardım eden Allah'ın yardımına sevineceklerdir. O güçlüdür, merhametlidir.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 4. Ayet
Arapça: فِى بِضْعِ سِنِينَ ۗ لِلَّهِ ٱلْأَمْرُ مِن قَبْلُ وَمِنۢ بَعْدُ ۚ وَيَوْمَئِذٍۢ يَفْرَحُ ٱلْمُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: fî bid`i sinîn. lillâhi-l'emru min kablu vemim ba`d. veyevmeiẕiy yefrahu-lmu'minûn.
Türkçe Meali: Rumlar en yakın bir yerde yenildiler. Onlar bu yenilgilerinden bir kaç yıl sonra galip geleceklerdir. İş, eninde sonunda Allah'a aittir. İşte o gün, inananlar, istediğine yardım eden Allah'ın yardımına sevineceklerdir. O güçlüdür, merhametlidir.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 5. Ayet
Arapça: بِنَصْرِ ٱللَّهِ ۚ يَنصُرُ مَن يَشَآءُ ۖ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: binasri-llâh. yensuru mey yeşâ'. vehuve-l`azîzu-rrahîm.
Türkçe Meali: Rumlar en yakın bir yerde yenildiler. Onlar bu yenilgilerinden bir kaç yıl sonra galip geleceklerdir. İş, eninde sonunda Allah'a aittir. İşte o gün, inananlar, istediğine yardım eden Allah'ın yardımına sevineceklerdir. O güçlüdür, merhametlidir.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَعْدَ ٱللَّهِ ۖ لَا يُخْلِفُ ٱللَّهُ وَعْدَهُۥ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: va`de-llâh. lâ yuḫlifu-llâhu va`dehû velâkinne ekŝera-nnâsi lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Bu, Allah'ın vaadidir; Allah verdiği sözden caymaz, fakat insanların çoğu bilmezler.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 7. Ayet
Arapça: يَعْلَمُونَ ظَٰهِرًۭا مِّنَ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَهُمْ عَنِ ٱلْءَاخِرَةِ هُمْ غَٰفِلُونَ
Türkçe Okunuşu: ya`lemûne żâhiram mine-lhayâti-ddunyâ. vehum `ani-l'âḫirati hum ğâfilûn.
Türkçe Meali: Onlar, dünya hayatının görülen kısmını bilirler. Onlar, ahiretten habersizdirler.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 8. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا۟ فِىٓ أَنفُسِهِم ۗ مَّا خَلَقَ ٱللَّهُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَآ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَأَجَلٍۢ مُّسَمًّۭى ۗ وَإِنَّ كَثِيرًۭا مِّنَ ٱلنَّاسِ بِلِقَآئِ رَبِّهِمْ لَكَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: evelem yetefekkerû fî enfusihim. mâ ḫaleka-llâhu-ssemâvâti vel'arda vemâ beynehumâ illâ bilhakki veecelim musemmâ. veinne keŝîram mine-nnâsi bilikâi rabbihim lekâfirûn.
Türkçe Meali: Kendi kendilerine, Allah'ın gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları, gerçek olarak ve belirli bir süre için yarattığını düşünmezler mi? Doğrusu insanların çoğu, Rablerine kavuşacaklarını inkar ederler.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 9. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَسِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَيَنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَانُوٓا۟ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةًۭ وَأَثَارُوا۟ ٱلْأَرْضَ وَعَمَرُوهَآ أَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَآءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ ۖ فَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِن كَانُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: evelem yesîrû fi-l'ardi feyenżurû keyfe kâne `âkibetu-lleẕîne min kablihim. kânû eşedde minhum kuvvetev veeŝâru-l'arda ve`amerûhâ ekŝera mimmâ `amerûhâ vecâethum rusuluhum bilbeyyinât. femâ kâne-llâhu liyażlimehum velâkin kânû enfusehum yażlimûn.
Türkçe Meali: Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce geçmiş kimselerin sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Ki onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler, yeryüzünü kazıp alt üst ederek onlardan çok imar etmiş kimseydiler ve onlara belgelerle peygamberler gelmişti. Böylece Allah onlara zulmetmiyor, onlar kendilerine zulmediyorlardı.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 10. Ayet
Arapça: ثُمَّ كَانَ عَٰقِبَةَ ٱلَّذِينَ أَسَٰٓـُٔوا۟ ٱلسُّوٓأَىٰٓ أَن كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَكَانُوا۟ بِهَا يَسْتَهْزِءُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme kâne `âkibete-lleẕîne esâu-ssûâ en keẕẕebû biâyâti-llâhi vekânû bihâ yestehziûn.
Türkçe Meali: Sonra Allah'ın ayetlerini yalan sayıp, onları alaya alarak kötülük yapanların sonu pek kötü oldu.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 11. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ يَبْدَؤُا۟ ٱلْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: allâhu yebdeu-lḫalka ŝumme yu`îduhû ŝumme ileyhi turce`ûn.
Türkçe Meali: Allah önce yaratır, ölümünden sonra tekrar diriltir. Sonunda O'na döneceksiniz.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ يُبْلِسُ ٱلْمُجْرِمُونَ
Türkçe Okunuşu: veyevme tekûmu-ssâ`atu yublisu-lmucrimûn.
Türkçe Meali: Kıyamet koptuğu gün suçlular umutsuz kalıverirler.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَلَمْ يَكُن لَّهُم مِّن شُرَكَآئِهِمْ شُفَعَٰٓؤُا۟ وَكَانُوا۟ بِشُرَكَآئِهِمْ كَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: velem yekul lehum min şurakâihim şuf`âu vekânû bişurakâihim kâfirîn.
Türkçe Meali: Koştukları ortakları artık şefaatçileri değildir; ortaklarını inkar ederler.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ يَوْمَئِذٍۢ يَتَفَرَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: veyevme tekûmu-ssâ`atu yevmeiẕiy yeteferrakûn.
Türkçe Meali: Kıyamet koptuğu gün, işte o gün, darmadağın olurlar.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 15. Ayet
Arapça: فَأَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فَهُمْ فِى رَوْضَةٍۢ يُحْبَرُونَ
Türkçe Okunuşu: feemme-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti fehum fî ravdatey yuhberûn.
Türkçe Meali: Ama inanıp yararlı iş işleyenler, ağırlanacakları bir cennette bulunurlar.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَأَمَّا ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَكَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا وَلِقَآئِ ٱلْءَاخِرَةِ فَأُو۟لَٰٓئِكَ فِى ٱلْعَذَابِ مُحْضَرُونَ
Türkçe Okunuşu: veemme-lleẕîne keferû vekeẕẕebû biâyâtinâ velikâi-l'âḫirati feulâike fi-l`aẕâbi muhdarûn.
Türkçe Meali: İnkar edip, ayetlerimizi ve ahirette Bana kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar azabla yüzyüze bırakılırlar.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 17. Ayet
Arapça: فَسُبْحَٰنَ ٱللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ
Türkçe Okunuşu: fesubhâne-llâhi hîne tumsûne vehîne tusbihûn.
Türkçe Meali: Akşamlarken ve sabahlarken, öğle ve ikindi vaktinde Allah'ı -ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur- tesbih edin, namaz kılın.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَلَهُ ٱلْحَمْدُ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَعَشِيًّۭا وَحِينَ تُظْهِرُونَ
Türkçe Okunuşu: velehu-lhamdu fi-ssemâvâti vel'ardi ve`aşiyyev vehîne tużhirûn.
Türkçe Meali: Akşamlarken ve sabahlarken, öğle ve ikindi vaktinde Allah'ı -ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur- tesbih edin, namaz kılın.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 19. Ayet
Arapça: يُخْرِجُ ٱلْحَىَّ مِنَ ٱلْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ ٱلْمَيِّتَ مِنَ ٱلْحَىِّ وَيُحْىِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ وَكَذَٰلِكَ تُخْرَجُونَ
Türkçe Okunuşu: yuḫricu-lhayye mine-lmeyyiti veyuḫricu-lmeyyite mine-lhayyi veyuhyi-l'arda ba`de mevtihâ. vekeẕâlike tuḫracûn.
Türkçe Meali: O, ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır; yeryüzünü ölümünden sonra O canlandırır. Ey insanlar! İşte siz de böylece diriltileceksiniz.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَمِنْ ءَايَٰتِهِۦٓ أَنْ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍۢ ثُمَّ إِذَآ أَنتُم بَشَرٌۭ تَنتَشِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemin âyâtihî en ḫalekakum min turâbin ŝumme iẕâ entum beşerun tenteşirûn.
Türkçe Meali: Sizi topraktan yaratması O'nun varlığının belgelerindendir. Sonra hemen birer insan olup yeryüzüne yayılırsınız.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَمِنْ ءَايَٰتِهِۦٓ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَٰجًۭا لِّتَسْكُنُوٓا۟ إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةًۭ وَرَحْمَةً ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يَتَفَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemin âyâtihî en ḫaleka lekum min enfusikum ezvâcel liteskunû ileyhâ vece`ale beynekum meveddetev verahmeh. inne fî ẕâlike leâyâtil likavmiy yetefekkerûn.
Türkçe Meali: İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O'nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda, düşünen millet için dersler vardır.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَمِنْ ءَايَٰتِهِۦ خَلْقُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَٰنِكُمْ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّلْعَٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemin âyâtihî ḫalku-ssemâvâti vel'ardi vaḫtilâfu elsinetikum veelvânikum. inne fî ẕâlike leâyâtil lil'`âlimîn.
Türkçe Meali: Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olması, O'nun varlığının belgelerindendir. Doğrusu bunlarda, bilenler için dersler vardır.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَمِنْ ءَايَٰتِهِۦ مَنَامُكُم بِٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱبْتِغَآؤُكُم مِّن فَضْلِهِۦٓ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يَسْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: vemin âyâtihî menâmukum billeyli vennehâri vebtiğâukum min fadlih. inne fî ẕâlike leâyâtil likavmiy yesme`ûn.
Türkçe Meali: Geceleyin uyumanız, gündüz de lütfundan rızık aramanız O'nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda kulak veren millet için dersler vardır.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَمِنْ ءَايَٰتِهِۦ يُرِيكُمُ ٱلْبَرْقَ خَوْفًۭا وَطَمَعًۭا وَيُنَزِّلُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَيُحْىِۦ بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَآ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vemin âyâtihî yurîkumu-lberka ḫavfev vetame`av veyunezzilu mine-ssemâi mâen feyuhyî bihi-l'arda ba`de mevtihâ. inne fî ẕâlike leâyâtil likavmiy ya`kilûn.
Türkçe Meali: Size korku ve ümit veren şimşeği göstermesi, gökten su indirip ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi O'nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda, düşünen millet için dersler vardır.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَمِنْ ءَايَٰتِهِۦٓ أَن تَقُومَ ٱلسَّمَآءُ وَٱلْأَرْضُ بِأَمْرِهِۦ ۚ ثُمَّ إِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةًۭ مِّنَ ٱلْأَرْضِ إِذَآ أَنتُمْ تَخْرُجُونَ
Türkçe Okunuşu: vemin âyâtihî en tekûme-ssemâu vel'ardu biemrih. ŝumme iẕâ de`âkum da`vetem mine-l'ardi iẕâ entum tuḫracûn.
Türkçe Meali: Göğün ve yerin O'nun buyruğu ile ayakta durması O'nun varlığının belgelerindendir. Sonra sizi kabirlerinizden bir çağırmaya görsün, hemen çıkıverirsiniz.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَلَهُۥ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ كُلٌّۭ لَّهُۥ قَٰنِتُونَ
Türkçe Okunuşu: velehû men fi-ssemâvâti vel'ard. kullul lehû kânitûn.
Türkçe Meali: Göklerde ve yerde olanlar O'nundur; hepsi O'na boyun eğmiştir.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى يَبْدَؤُا۟ ٱلْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥ وَهُوَ أَهْوَنُ عَلَيْهِ ۚ وَلَهُ ٱلْمَثَلُ ٱلْأَعْلَىٰ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî yebdeu-lḫalka ŝumme yu`îduhû vehuve ehvenu `aleyh. velehu-lmeŝelu-l'a`lâ fi-ssemâvâti vel'ard. vehuve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Önce yaratan, ölümünden sonra tekrar dirilten O'dur. Bu, O'nun için daha kolaydır. Göklerde ve yerde olan en üstün sıfatlar O'nundur. O, güçlüdür, Hakim'dir.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 28. Ayet
Arapça: ضَرَبَ لَكُم مَّثَلًۭا مِّنْ أَنفُسِكُمْ ۖ هَل لَّكُم مِّن مَّا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُكُم مِّن شُرَكَآءَ فِى مَا رَزَقْنَٰكُمْ فَأَنتُمْ فِيهِ سَوَآءٌۭ تَخَافُونَهُمْ كَخِيفَتِكُمْ أَنفُسَكُمْ ۚ كَذَٰلِكَ نُفَصِّلُ ٱلْءَايَٰتِ لِقَوْمٍۢ يَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: darabe lekum meŝelem min enfusikum. hel lekum mim mâ meleket eymânukum min şurakâe fî mâ razaknâkum feentum fîhi sevâun teḫâfûnehum keḫîfetikum enfusekum. keẕâlike nufessilu-l'âyâti likavmiy ya`kilûn.
Türkçe Meali: Allah size kendinizden bir misal vermektedir: Size verdiğimiz rızıklarda, emrinizde bulunan kölelerinizin de eşit surette hak sahibi olmalarına razı olur ve birbirinizi saydığınız gibi bu ortaklarınızı sayar mısınız? Düşünen millete ayetleri böylece uzun uzadıya açıklarız.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 29. Ayet
Arapça: بَلِ ٱتَّبَعَ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓا۟ أَهْوَآءَهُم بِغَيْرِ عِلْمٍۢ ۖ فَمَن يَهْدِى مَنْ أَضَلَّ ٱللَّهُ ۖ وَمَا لَهُم مِّن نَّٰصِرِينَ
Türkçe Okunuşu: beli-ttebe`a-lleẕîne żalemû ehvâehum biğayri `ilmin. femey yehdî men edalle-llâh. vemâ lehum min nâsirîn.
Türkçe Meali: Hayır; zulmedenler, körü körüne kendi heveslerine uymuşlardır. Allah'ın saptırdığı kimseleri kim doğru yola eriştirebilir? Onların yardımcıları da yoktur.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 30. Ayet
Arapça: فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًۭا ۚ فِطْرَتَ ٱللَّهِ ٱلَّتِى فَطَرَ ٱلنَّاسَ عَلَيْهَا ۚ لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ ٱللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ ٱلدِّينُ ٱلْقَيِّمُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: feekim vecheke lildîni hanîfâ. fitrate-llâhi-lletî fetara-nnâse `aleyhâ. lâ tebdîle liḫalki-llâh. ẕâlike-ddînu-lkayyim. velâkinne ekŝera-nnâsi lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Hakka yönelerek kendini Allah'ın insanlara yaratılışta verdiği dine ver. Zira Allah'ın yaratışında değişme yoktur; işte dosdoğru din budur, fakat insanların çoğu bilmezler.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 31. Ayet
Arapça: ۞ مُنِيبِينَ إِلَيْهِ وَٱتَّقُوهُ وَأَقِيمُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَلَا تَكُونُوا۟ مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ
Türkçe Okunuşu: munîbîne ileyhi vettekûhu veekîmu-ssalâte velâ tekûnû mine-lmuşrikîn.
Türkçe Meali: Allah'a yönelerek O'na karşı gelmekten sakınınız, namaz kılınız, dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka olan, her fırkasının da kendisinde bulunanla sevindiği müşriklerden olmayınız.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 32. Ayet
Arapça: مِنَ ٱلَّذِينَ فَرَّقُوا۟ دِينَهُمْ وَكَانُوا۟ شِيَعًۭا ۖ كُلُّ حِزْبٍۭ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Türkçe Okunuşu: mine-lleẕîne ferrakû dînehum vekânû şiye`â. kullu hizbim bimâ ledeyhim ferihûn.
Türkçe Meali: Allah'a yönelerek O'na karşı gelmekten sakınınız, namaz kılınız, dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka olan, her fırkasının da kendisinde bulunanla sevindiği müşriklerden olmayınız.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَإِذَا مَسَّ ٱلنَّاسَ ضُرٌّۭ دَعَوْا۟ رَبَّهُم مُّنِيبِينَ إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَآ أَذَاقَهُم مِّنْهُ رَحْمَةً إِذَا فَرِيقٌۭ مِّنْهُم بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ messe-nnâse durrun de`av rabbehum munîbîne ileyhi ŝumme iẕâ eẕâkahum minhu rahmeten iẕâ ferîkum minhum birabbihim yuşrikûn.
Türkçe Meali: İnsanlar bir darlığa uğrayınca Rablerine dönerek O'na yalvarırlar, sonra Allah katından onlara bir rahmet tattırınca içlerinden bir takımı kendilerine verdiklerimize nankörlük ederek Rablerine eş koşarlar. Safa sürün bakalım, yakında göreceksiniz.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 34. Ayet
Arapça: لِيَكْفُرُوا۟ بِمَآ ءَاتَيْنَٰهُمْ ۚ فَتَمَتَّعُوا۟ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: liyekfurû bimâ âteynâhum. fetemette`û. fesevfe ta`lemûn.
Türkçe Meali: İnsanlar bir darlığa uğrayınca Rablerine dönerek O'na yalvarırlar, sonra Allah katından onlara bir rahmet tattırınca içlerinden bir takımı kendilerine verdiklerimize nankörlük ederek Rablerine eş koşarlar. Safa sürün bakalım, yakında göreceksiniz.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 35. Ayet
Arapça: أَمْ أَنزَلْنَا عَلَيْهِمْ سُلْطَٰنًۭا فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُوا۟ بِهِۦ يُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: em enzelnâ `aleyhim sultânen fehuve yetekellemu bimâ kânû bihî yuşrikûn.
Türkçe Meali: Yoksa onlara ortak koşmalarını söyleyen bir delil mi indirdik.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَإِذَآ أَذَقْنَا ٱلنَّاسَ رَحْمَةًۭ فَرِحُوا۟ بِهَا ۖ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌۢ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ إِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ eẕakne-nnâse rahmeten ferihû bihâ. vein tusibhum seyyietum bimâ kaddemet eydîhim iẕâ hum yaknetûn.
Türkçe Meali: İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler, ama yaptıklarından ötürü başlarına bir kötülük gelirse hemen ümitlerini kaybediverirler.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 37. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَرَوْا۟ أَنَّ ٱللَّهَ يَبْسُطُ ٱلرِّزْقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقْدِرُ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: evelem yerav enne-llâhe yebsutu-rrizka limey yeşâu veyakdir. inne fî ẕâlike leâyâtil likavmiy yu'minûn.
Türkçe Meali: Allah'ın, rızkı dilediğine yayıp bir ölçüye göre verdiğini görmezler mi? Doğrusu bunda, inananlar için dersler vardır.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 38. Ayet
Arapça: فَـَٔاتِ ذَا ٱلْقُرْبَىٰ حَقَّهُۥ وَٱلْمِسْكِينَ وَٱبْنَ ٱلسَّبِيلِ ۚ ذَٰلِكَ خَيْرٌۭ لِّلَّذِينَ يُرِيدُونَ وَجْهَ ٱللَّهِ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: feâti ẕe-lkurbâ hakkahû velmiskîne vebne-ssebîl. ẕâlike ḫayrul lilleẕîne yurîdûne veche-llâh. veulâike humu-lmuflihûn.
Türkçe Meali: Yakınlığı olana, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın rızasını dileyenler için bu daha hayırlıdır. İşte onlar saadete erenlerdir.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَمَآ ءَاتَيْتُم مِّن رِّبًۭا لِّيَرْبُوَا۟ فِىٓ أَمْوَٰلِ ٱلنَّاسِ فَلَا يَرْبُوا۟ عِندَ ٱللَّهِ ۖ وَمَآ ءَاتَيْتُم مِّن زَكَوٰةٍۢ تُرِيدُونَ وَجْهَ ٱللَّهِ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُضْعِفُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ âteytum mir ribel liyerbuve fî emvâli-nnâsi felâ yerbû `inde-llâh. vemâ âteytum min zekâtin turîdûne veche-llâhi feulâike humu-lmud`ifûn.
Türkçe Meali: İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz her hangi bir faiz Allah katında artmaz; fakat, Allah'ın rızasını dileyerek verdiğiniz herhangi bir sadaka (zekat) böyle değildir. İşte onlar sevablarını kat kat artıranlardır.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 40. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ ٱلَّذِى خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ۖ هَلْ مِن شُرَكَآئِكُم مَّن يَفْعَلُ مِن ذَٰلِكُم مِّن شَىْءٍۢ ۚ سُبْحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: allâhu-lleẕî ḫalekakum ŝumme razekakum ŝumme yumîtukum ŝumme yuhyîkum. hel min şurakâikum mey yef`alu min ẕâlikum min şey'. subhânehû vete`âlâ `ammâ yuşrikûn.
Türkçe Meali: Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra öldüren, daha sonra da dirilten Allah'tır. O'na koştuğunuz ortaklarınızdan böyle bir şey yapan var mıdır? Allah onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir, yücedir.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 41. Ayet
Arapça: ظَهَرَ ٱلْفَسَادُ فِى ٱلْبَرِّ وَٱلْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِى ٱلنَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ ٱلَّذِى عَمِلُوا۟ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: żahera-lfesâdu fi-lberri velbahri bimâ kesebet eydi-nnâsi liyuẕîkahum ba`da-lleẕî `amilû le`allehum yerci`ûn.
Türkçe Meali: İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıkar; Allah da belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 42. Ayet
Arapça: قُلْ سِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَٱنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلُ ۚ كَانَ أَكْثَرُهُم مُّشْرِكِينَ
Türkçe Okunuşu: kul sîrû fi-l'ardi fenżurû keyfe kâne `âkibetu-lleẕîne min kabl. kâne ekŝeruhum muşrikîn.
Türkçe Meali: De ki: "Yeryüzünde dolaşın da daha öncekilerden çoğu ortak koşan (müşrik) olanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın."
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 43. Ayet
Arapça: فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ ٱلْقَيِّمِ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِىَ يَوْمٌۭ لَّا مَرَدَّ لَهُۥ مِنَ ٱللَّهِ ۖ يَوْمَئِذٍۢ يَصَّدَّعُونَ
Türkçe Okunuşu: feekim vecheke lildîni-lkayyimi min kabli ey ye'tiye yevmul lâ meradde lehû mine-llâhi yevmeiẕiy yessadde`ûn.
Türkçe Meali: İnsanların fırka fırka olacağı, Allah katından kaçınılmaz o günün gelmesinden önce, kendini dosdoğru dine yönelt.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 44. Ayet
Arapça: مَن كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُۥ ۖ وَمَنْ عَمِلَ صَٰلِحًۭا فَلِأَنفُسِهِمْ يَمْهَدُونَ
Türkçe Okunuşu: men kefera fe`aleyhi kufruh. vemen `amile sâlihan felienfusihim yemhedûn.
Türkçe Meali: Kim inkar ederse, inkarı kendi aleyhine olur. Yararlı iş işleyen kimseler, kendileri için rahat bir yer hazırlamış olurlar.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 45. Ayet
Arapça: لِيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ مِن فَضْلِهِۦٓ ۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: liyecziye-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti min fadlih. innehû lâ yuhibbu-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Çünkü Allah inanıp yararlı iş işleyenlere lütfundan karşılık verecektir. Doğrusu O, inkarcıları sevmez.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَمِنْ ءَايَٰتِهِۦٓ أَن يُرْسِلَ ٱلرِّيَاحَ مُبَشِّرَٰتٍۢ وَلِيُذِيقَكُم مِّن رَّحْمَتِهِۦ وَلِتَجْرِىَ ٱلْفُلْكُ بِأَمْرِهِۦ وَلِتَبْتَغُوا۟ مِن فَضْلِهِۦ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemin âyâtihî ey yursile-rriyâha mubeşşirâtiv veliyuẕîkakum mir rahmetihî velitecriye-lfulku biemrihî velitebteğû min fadlihî vele`allekum teşkurûn.
Türkçe Meali: Rüzgarları müjdeciler olarak göndermesi, size rahmetini tattırması, buyruğu ile gemilerin yürümesi, lütfundan rızık istemeniz, O'nun varlığının belgelerindendir. Belki şükredersiniz.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ رُسُلًا إِلَىٰ قَوْمِهِمْ فَجَآءُوهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ فَٱنتَقَمْنَا مِنَ ٱلَّذِينَ أَجْرَمُوا۟ ۖ وَكَانَ حَقًّا عَلَيْنَا نَصْرُ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad erselnâ min kablike rusulen ilâ kavmihim fecâûhum bilbeyyinâti fentekamnâ mine-lleẕîne ecramû. vekâne hakkan `aleynâ nasru-lmu'minîn.
Türkçe Meali: And olsun ki! Senden önce, birçok peygamberleri ümmetlerine gönderdik, onlara belgeler getirdiler; dinlemeyip suç işleyenlerden öç aldık, zira inananlara yardım etmek bize hak olmuştu.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 48. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ ٱلَّذِى يُرْسِلُ ٱلرِّيَٰحَ فَتُثِيرُ سَحَابًۭا فَيَبْسُطُهُۥ فِى ٱلسَّمَآءِ كَيْفَ يَشَآءُ وَيَجْعَلُهُۥ كِسَفًۭا فَتَرَى ٱلْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَٰلِهِۦ ۖ فَإِذَآ أَصَابَ بِهِۦ مَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦٓ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
Türkçe Okunuşu: allâhu-lleẕî yursilu-rriyâha fetuŝîru sehâben feyebsutuhû fi-ssemâi keyfe yeşâu veyec`aluhû kisefen fetere-lvedka yaḫrucu min ḫilâlih. feiẕâ esâbe bihî mey yeşâu min `ibâdihî iẕâ hum yestebşirûn.
Türkçe Meali: Rüzgarları gönderip bulutları yürüten, onları gökte dilediği gibi yayan ve küme küme yığan Allah'tır. Artık sen de aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Allah'ın kullarından dilediğine verdiği yağmurla, daha önceden kendilerine yağmur indirilmesinden ümidlerini kesmiş oldukları için onlar seviniverirler.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَإِن كَانُوا۟ مِن قَبْلِ أَن يُنَزَّلَ عَلَيْهِم مِّن قَبْلِهِۦ لَمُبْلِسِينَ
Türkçe Okunuşu: vein kânû min kabli ey yunezzele `aleyhim min kablihî lemublisîn.
Türkçe Meali: Rüzgarları gönderip bulutları yürüten, onları gökte dilediği gibi yayan ve küme küme yığan Allah'tır. Artık sen de aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Allah'ın kullarından dilediğine verdiği yağmurla, daha önceden kendilerine yağmur indirilmesinden ümidlerini kesmiş oldukları için onlar seviniverirler.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 50. Ayet
Arapça: فَٱنظُرْ إِلَىٰٓ ءَاثَٰرِ رَحْمَتِ ٱللَّهِ كَيْفَ يُحْىِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَآ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ لَمُحْىِ ٱلْمَوْتَىٰ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: fenżur ilâ âŝeri rahmeti-llâhi keyfe yuhyi-l'arda ba`de mevtihâ. inne ẕâlike lemuhyi-lmevtâ. vehuve `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Allah'ın rahmetinin belirtilerine bir bak, yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphesiz ölüleri O diriltir. O her şeye Kadir'dir.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَلَئِنْ أَرْسَلْنَا رِيحًۭا فَرَأَوْهُ مُصْفَرًّۭا لَّظَلُّوا۟ مِنۢ بَعْدِهِۦ يَكْفُرُونَ
Türkçe Okunuşu: velein erselnâ rîhan feraevhu musferral leżallû mim ba`dihî yekfurûn.
Türkçe Meali: Bir rüzgar göndersek de yeşilliklerin sarardığını görseler hemen nankörlüğe başlarlar.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 52. Ayet
Arapça: فَإِنَّكَ لَا تُسْمِعُ ٱلْمَوْتَىٰ وَلَا تُسْمِعُ ٱلصُّمَّ ٱلدُّعَآءَ إِذَا وَلَّوْا۟ مُدْبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: feinneke lâ tusmi`u-lmevtâ velâ tusmi`u-ssumme-ddu`âe iẕâ vellev mudbirîn.
Türkçe Meali: Tabiidir ki sen ölülere katiyyen işittiremezsin; dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 53. Ayet
Arapça: وَمَآ أَنتَ بِهَٰدِ ٱلْعُمْىِ عَن ضَلَٰلَتِهِمْ ۖ إِن تُسْمِعُ إِلَّا مَن يُؤْمِنُ بِـَٔايَٰتِنَا فَهُم مُّسْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ ente bihâdi-l`umyi `an dalâletihim. in tusmi`u illâ mey yu'minu biâyâtinâ fehum muslimûn.
Türkçe Meali: Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola döndüremezsin; ancak ayetlerimize inananlara duyurabilirsin; işte onlar Müslümanlardır.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 54. Ayet
Arapça: ۞ ٱللَّهُ ٱلَّذِى خَلَقَكُم مِّن ضَعْفٍۢ ثُمَّ جَعَلَ مِنۢ بَعْدِ ضَعْفٍۢ قُوَّةًۭ ثُمَّ جَعَلَ مِنۢ بَعْدِ قُوَّةٍۢ ضَعْفًۭا وَشَيْبَةًۭ ۚ يَخْلُقُ مَا يَشَآءُ ۖ وَهُوَ ٱلْعَلِيمُ ٱلْقَدِيرُ
Türkçe Okunuşu: allâhu-lleẕî ḫalekakum min da`fin ŝumme ce`ale mim ba`di da`fin kuvveten ŝumme ce`ale mim ba`di kuvvetin da`fev veşeybeh. yaḫluku mâ yeşâ'. vehuve-l`alîmu-lkadîr.
Türkçe Meali: Sizi güçsüz olarak yaratan, güçsüzlükten sonra kuvvetli kılan, sonra da kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar yapan Allah'tır. O, dilediğini yaratır; bilendir, Kadir olandır.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 55. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ يُقْسِمُ ٱلْمُجْرِمُونَ مَا لَبِثُوا۟ غَيْرَ سَاعَةٍۢ ۚ كَذَٰلِكَ كَانُوا۟ يُؤْفَكُونَ
Türkçe Okunuşu: veyevme tekûmu-ssâ`atu yuksimu-lmucrimûne mâ lebiŝû ğayra sâ`ah. keẕâlike kânû yu'fekûn.
Türkçe Meali: Kıyamet koptuğu gün suçlular sadece çok kısa bir müddet kalmış olduklarına yemin ederler. Böylece onlar dünyada da aldatılıp haktan döndürülüyorlardı.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 56. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْعِلْمَ وَٱلْإِيمَٰنَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ فِى كِتَٰبِ ٱللَّهِ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْبَعْثِ ۖ فَهَٰذَا يَوْمُ ٱلْبَعْثِ وَلَٰكِنَّكُمْ كُنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne ûtu-l`ilme vel'îmâne lekad lebiŝtum fî kitâbi-llâhi ilâ yevmi-lba`ŝ. fehâẕâ yevmu-lba`ŝi velâkinnekum kuntum lâ ta`lemûn.
Türkçe Meali: Kendilerine ilim ve iman verilenler; "And olsun ki, siz Allah'ın yazısında mevcut yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu yeniden dirilme günüdür, fakat sizler anlamıyordunuz" derler.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 57. Ayet
Arapça: فَيَوْمَئِذٍۢ لَّا يَنفَعُ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ
Türkçe Okunuşu: feyevmeiẕil lâ yenfe`u-lleẕîne żalemû ma`ẕiratuhum velâ hum yusta`tebûn.
Türkçe Meali: Zulmedenlerin, o gün mazeretleri fayda vermez; artık kendilerinden Allah'ı hoşnut edecek şeyleri yapmaları da istenmez.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِى هَٰذَا ٱلْقُرْءَانِ مِن كُلِّ مَثَلٍۢ ۚ وَلَئِن جِئْتَهُم بِـَٔايَةٍۢ لَّيَقُولَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا مُبْطِلُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad darabnâ linnâsi fî hâẕe-lkur'âni min kulli meŝel. velein ci'tehum biâyetil leyekûlenne-lleẕîne keferû in entum illâ mubtilûn.
Türkçe Meali: And olsun ki bu Kuran'da insanlar için her türlü misali vermişizdir. Bununla beraber, eğer sen onlara bir mucize getirmiş olsan, inkar edenler: "Siz ancak batıl şeyler ortaya atanlarsınız" derler.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 59. Ayet
Arapça: كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِ ٱلَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: keẕâlike yatbe`u-llâhu `alâ kulûbi-lleẕîne lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Allah bilmeyenlerin kalblerini işte böylece kapatır.
سُورَةُ الرُّومِ - Rum Suresi - 60. Ayet
Arapça: فَٱصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّۭ ۖ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ ٱلَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ
Türkçe Okunuşu: fasbir inne va`de-llâhi hakkuv velâ yesteḫiffenneke-lleẕîne lâ yûkinûn.
Türkçe Meali: Sabret ki, Allah'ın sözü şüphesiz gerçektir. Kesin olarak inanmayanlar seni hafife almasınlar.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ الٓمٓ
Türkçe Okunuşu: elif-lâm-mîm.
Türkçe Meali: Elif, Lam, Mim.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 2. Ayet
Arapça: تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱلْكِتَٰبِ ٱلْحَكِيمِ
Türkçe Okunuşu: tilke âyâtu-lkitâbi-lhakîm.
Türkçe Meali: Bunlar, iyi davranan kimseler için rahmet ve doğru yol rehberi olan hikmetli Kitap'ın ayetleridir.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 3. Ayet
Arapça: هُدًۭى وَرَحْمَةًۭ لِّلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: hudev verahmetel lilmuhsinîn.
Türkçe Meali: Bunlar, iyi davranan kimseler için rahmet ve doğru yol rehberi olan hikmetli Kitap'ın ayetleridir.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 4. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُؤْتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَهُم بِٱلْءَاخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yukîmûne-ssalâte veyu'tûne-zzekâte vehum bil'âḫirati hum yûkinûn.
Türkçe Meali: O kimseler namazı kılarlar, zekatı verirler; ahirete de yakinen inanırlar.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 5. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ عَلَىٰ هُدًۭى مِّن رَّبِّهِمْ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: ulâike `alâ hudem mir rabbihim veulâike humu-lmuflihûn.
Türkçe Meali: İşte onlar Rablerinin yolunda olanlardır, işte onlar saadete erenlerdir.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَشْتَرِى لَهْوَ ٱلْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۢ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌۭ مُّهِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemine-nnâsi mey yeşterî lehve-lhadîŝi liyudille `an sebîli-llâhi biğayri `ilmiv veyetteḫiẕehâ huzuvâ. ulâike lehum `aẕâbum muhîn.
Türkçe Meali: İnsanlar arasında, bir bilgisi olmadığı halde Allah yolundan saptırmak için gerçeği boş sözlerle değişenler ve Allah yolunu alaya alanlar vardır. İşte alçaltıcı azap bunlar içindir.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ءَايَٰتُنَا وَلَّىٰ مُسْتَكْبِرًۭا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا كَأَنَّ فِىٓ أُذُنَيْهِ وَقْرًۭا ۖ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ tutlâ `aleyhi âyâtunâ vellâ mustekbiran keel lem yesma`hâ keenne fî uẕuneyhi vakrâ. febeşşirhu bi`aẕâbin elîm.
Türkçe Meali: Ayetlerimiz sapık kimseye okunduğu zaman sanki kulaklarında ağırlık var da işitmiyormuş gibi büyüklenerek sırt çevirir. İşte ona can yakıcı azabı müjde et.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 8. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُمْ جَنَّٰتُ ٱلنَّعِيمِ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti lehum cennâtu-nne`îm.
Türkçe Meali: İnanıp yararlı iş işleyenler için, Allah'ın vadi gereğince temelli kalacakları nimet cennetleri vardır. O; güçlüdür, hakim'dir.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 9. Ayet
Arapça: خَٰلِدِينَ فِيهَا ۖ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقًّۭا ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: ḫâlidîne fîhâ. va`de-llâhi hakkâ. vehuve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: İnanıp yararlı iş işleyenler için, Allah'ın vadi gereğince temelli kalacakları nimet cennetleri vardır. O; güçlüdür, hakim'dir.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 10. Ayet
Arapça: خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ بِغَيْرِ عَمَدٍۢ تَرَوْنَهَا ۖ وَأَلْقَىٰ فِى ٱلْأَرْضِ رَوَٰسِىَ أَن تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍۢ ۚ وَأَنزَلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَأَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍۢ كَرِيمٍ
Türkçe Okunuşu: ḫaleka-ssemâvâti biğayri `amedin teravnehâ veelkâ fi-l'ardi ravâsiye en temîde bikum vebeŝŝe fîhâ min kulli dâbbeh. veenzelnâ mine-ssemâi mâen feembetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm.
Türkçe Meali: Allah gökleri gördüğünüz gibi direksiz yaratmış, sizi sallar diye yeryüzüne sabit dağlar koymuş; orada her türlü canlıyı yaymıştır. Gökten su indirip orada her hoş çiftten yetiştirmişizdir.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 11. Ayet
Arapça: هَٰذَا خَلْقُ ٱللَّهِ فَأَرُونِى مَاذَا خَلَقَ ٱلَّذِينَ مِن دُونِهِۦ ۚ بَلِ ٱلظَّٰلِمُونَ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ ḫalku-llâhi feerûnî mâẕâ ḫaleka-lleẕîne min dûnih. beli-żżâlimûne fî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: İşte bu Allah'ın yaratışıdır. Ondan başkasının ne yarattığını Bana gösterin. Hayır; gösteremezler, zalimler apaçık sapıklık içindedir.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا لُقْمَٰنَ ٱلْحِكْمَةَ أَنِ ٱشْكُرْ لِلَّهِ ۚ وَمَن يَشْكُرْ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَنِىٌّ حَمِيدٌۭ
Türkçe Okunuşu: velekad âteynâ lukmâne-lhikmete eni-şkur lillâh. vemey yeşkur feinnemâ yeşkuru linefsih. vemen kefera feinne-llâhe ğaniyyun hamîd.
Türkçe Meali: And olsun ki, Lokman'a, Allah'a şükretmesi için hikmet verdik. Şükreden kimse ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden ise, bilsin ki, Allah her şeyden müstağnidir, övülmeğe layık olandır.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَإِذْ قَالَ لُقْمَٰنُ لِٱبْنِهِۦ وَهُوَ يَعِظُهُۥ يَٰبُنَىَّ لَا تُشْرِكْ بِٱللَّهِ ۖ إِنَّ ٱلشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: veiẕ kâle lukmânu libnihî vehuve ye`iżuhû yâ buneyye lâ tuşrik billâh. inne-şşirke leżulmun `ażîm.
Türkçe Meali: Lokman, oğluna öğüt vererek: "Ey oğulcuğum! Allah'a eş koşma, doğrusu eş koşmak büyük zulümdür" demişti.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَوَصَّيْنَا ٱلْإِنسَٰنَ بِوَٰلِدَيْهِ حَمَلَتْهُ أُمُّهُۥ وَهْنًا عَلَىٰ وَهْنٍۢ وَفِصَٰلُهُۥ فِى عَامَيْنِ أَنِ ٱشْكُرْ لِى وَلِوَٰلِدَيْكَ إِلَىَّ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: vevessayne-l'insâne bivâlideyh. hamelethu ummuhû vehnen `alâ vehniv vefisâluhû fî `âmeyni eni-şkur lî velivâlideyk. ileyye-lmesîr.
Türkçe Meali: Biz insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Annesi onu, güçsüzlükten güçsüzlüğe uğrayarak karnında taşımıştı. Çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bana ve ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş Bana'dır.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَإِن جَٰهَدَاكَ عَلَىٰٓ أَن تُشْرِكَ بِى مَا لَيْسَ لَكَ بِهِۦ عِلْمٌۭ فَلَا تُطِعْهُمَا ۖ وَصَاحِبْهُمَا فِى ٱلدُّنْيَا مَعْرُوفًۭا ۖ وَٱتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَىَّ ۚ ثُمَّ إِلَىَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vein câhedâke `alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî `ilmun felâ tuti`humâ vesâhibhumâ fi-ddunyâ ma`rûfâ. vettebi` sebîle men enâbe ileyy. ŝumme ileyye merci`ukum feunebbiukum bimâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Ey insanoğlu! Ana baba, seni, körü körüne Bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme; dünya işlerinde onlarla güzel geçin; Bana yönelen kimsenin yoluna uy; sonunda dönüşünüz Bana'dır. O zaman, yaptıklarınızı size bildiririm.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 16. Ayet
Arapça: يَٰبُنَىَّ إِنَّهَآ إِن تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍۢ مِّنْ خَرْدَلٍۢ فَتَكُن فِى صَخْرَةٍ أَوْ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ أَوْ فِى ٱلْأَرْضِ يَأْتِ بِهَا ٱللَّهُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ buneyye innehâ in teku miŝkâle habbetim min ḫardelin fetekun fî saḫratin ev fi-ssemâvâti ev fi-l'ardi ye'ti bihe-llâh. inne-llâhe letîfun ḫabîr.
Türkçe Meali: Lokman: "Ey oğulcuğum! İşlediğin şey, bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, Allah onu getirip meydana kor. Doğrusu Allah Latif'tir, haberdardır".
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 17. Ayet
Arapça: يَٰبُنَىَّ أَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ وَأْمُرْ بِٱلْمَعْرُوفِ وَٱنْهَ عَنِ ٱلْمُنكَرِ وَٱصْبِرْ عَلَىٰ مَآ أَصَابَكَ ۖ إِنَّ ذَٰلِكَ مِنْ عَزْمِ ٱلْأُمُورِ
Türkçe Okunuşu: yâ buneyye ekimi-ssalâte ve'mur bilma`rûfi venhe `ani-lmunkeri vasbir `alâ mâ esâbek. inne ẕâlike min `azmi-l'umûr.
Türkçe Meali: "Ey oğulcuğum! Namazı kıl, uygun olanı buyurup fenalığı önle, başına gelene sabret; doğrusu bunlar, azmedilmeğe değer işlerdir."
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِى ٱلْأَرْضِ مَرَحًا ۖ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍۢ فَخُورٍۢ
Türkçe Okunuşu: velâ tusa``ir ḫaddeke linnâsi velâ temşi fi-l'ardi merahâ. inne-llâhe lâ yuhibbu kulle muḫtâlin feḫûr.
Türkçe Meali: "İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi şüphesiz ki sevmez."
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَٱقْصِدْ فِى مَشْيِكَ وَٱغْضُضْ مِن صَوْتِكَ ۚ إِنَّ أَنكَرَ ٱلْأَصْوَٰتِ لَصَوْتُ ٱلْحَمِيرِ
Türkçe Okunuşu: vaksid fî meşyike vağdud min savtik. inne enkera-l'asvâti lesavtu-lhamîr.
Türkçe Meali: "Yürüyüşünde tabii ol; sesini kıs. Seslerin en çirkini şüphesiz merkeblerin sesidir."
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 20. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَوْا۟ أَنَّ ٱللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُۥ ظَٰهِرَةًۭ وَبَاطِنَةًۭ ۗ وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يُجَٰدِلُ فِى ٱللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۢ وَلَا هُدًۭى وَلَا كِتَٰبٍۢ مُّنِيرٍۢ
Türkçe Okunuşu: elem terav enne-llâhe seḫḫara lekum mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ardi veesbeğa `aleykum ni`amehû żâhiratev vebâtineh. vemine-nnâsi mey yucâdilu fi-llâhi biğayri `ilmiv velâ hudev velâ kitâbim munîr.
Türkçe Meali: Allah'ın göklerde olanları da, yerde olanları da buyruğunuz altına verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmez misiniz? İnsanlardan, Allah hakkında hiçbir bilgisi olmadan, doğruluk rehberi ve aydınlatıcı bir Kitap bulunmadan tartışanlar vardır.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱتَّبِعُوا۟ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ قَالُوا۟ بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ ءَابَآءَنَآ ۚ أَوَلَوْ كَانَ ٱلشَّيْطَٰنُ يَدْعُوهُمْ إِلَىٰ عَذَابِ ٱلسَّعِيرِ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ kîle lehumu-ttebi`û mâ enzele-llâhu kâlû bel nettebi`u mâ vecednâ `aleyhi âbâenâ. evelev kâne-şşeytânu yed`ûhum ilâ `aẕâbi-sse`îr.
Türkçe Meali: Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun" denince: "Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" derler. Ya şeytan, babalarını alevli ateşin azabına çağırmışsa?
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 22. Ayet
Arapça: ۞ وَمَن يُسْلِمْ وَجْهَهُۥٓ إِلَى ٱللَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌۭ فَقَدِ ٱسْتَمْسَكَ بِٱلْعُرْوَةِ ٱلْوُثْقَىٰ ۗ وَإِلَى ٱللَّهِ عَٰقِبَةُ ٱلْأُمُورِ
Türkçe Okunuşu: vemey yuslim vechehû ile-llâhi vehuve muhsinun fekadi-stemseke bil`urveti-lvuŝkâ. veile-llâhi `âkibetu-l'umûr.
Türkçe Meali: İyilik yaparak kendini Allah'a veren kimse, şüphesiz en sağlam kulpa sarılmış olur. İşlerin sonucu Allah'a aittir.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَمَن كَفَرَ فَلَا يَحْزُنكَ كُفْرُهُۥٓ ۚ إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوٓا۟ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Türkçe Okunuşu: vemen kefera felâ yahzunke kufruh. ileynâ merci`uhum fenunebbiuhum bimâ `amilû. inne-llâhe `alîmum biẕâti-ssudûr.
Türkçe Meali: İnkar edenin inkarcılığı seni üzmesin; onların dönüşü Bize'dir; o zaman, yaptıklarını kendilerine haber veririz. Allah, kalblerde olanı şüphesiz bilir.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 24. Ayet
Arapça: نُمَتِّعُهُمْ قَلِيلًۭا ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ إِلَىٰ عَذَابٍ غَلِيظٍۢ
Türkçe Okunuşu: numetti`uhum kalîlen ŝumme nadtarruhum ilâ `aẕâbin ğalîż.
Türkçe Meali: Onları az bir süre geçindiririz, sonra da ağır bir azaba sürükleriz.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُ ۚ قُلِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: velein seeltehum men ḫaleka-ssemâvâti vel'arda leyekûlunne-llâh. kuli-lhamdu lillâh. bel ekŝeruhum lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: And olsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan kimdir?" diye sorsan, "Allah'tır" derler. De ki: "Hamd Allah'a mahsustur", ama çoğu bilmezler.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 26. Ayet
Arapça: لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْغَنِىُّ ٱلْحَمِيدُ
Türkçe Okunuşu: lillâhi mâ fi-ssemâvâti vel'ard. inne-llâhe huve-lğaniyyu-lhamîd.
Türkçe Meali: Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Şüphesiz Allah müstağnidir, övülmeğe layıktır.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَلَوْ أَنَّمَا فِى ٱلْأَرْضِ مِن شَجَرَةٍ أَقْلَٰمٌۭ وَٱلْبَحْرُ يَمُدُّهُۥ مِنۢ بَعْدِهِۦ سَبْعَةُ أَبْحُرٍۢ مَّا نَفِدَتْ كَلِمَٰتُ ٱللَّهِ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velev enne mâ fi-l'ardi min şeceratin aklâmuv velbahru yemudduhû mim ba`dihî seb`atu ebhurim mâ nefidet kelimâtu-llâh. inne-llâhe `azîzun hakîm.
Türkçe Meali: Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa ve yedi misli deniz de yedekte bulunup yazılsa yine de Allah'ın sözleri bitmezdi. Doğrusu Allah güçlüdür, hakim'dir.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 28. Ayet
Arapça: مَّا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ إِلَّا كَنَفْسٍۢ وَٰحِدَةٍ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌۢ بَصِيرٌ
Türkçe Okunuşu: mâ ḫalkukum velâ ba`ŝukum illâ kenefsiv vâhideh. inne-llâhe semî`um besîr.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Sizin yaratılmanız ve tekrar dirilmeniz tek bir nefsin yaratılması ve tekrar diriltilmesi gibidir. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 29. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يُولِجُ ٱلَّيْلَ فِى ٱلنَّهَارِ وَيُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِى ٱلَّيْلِ وَسَخَّرَ ٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ كُلٌّۭ يَجْرِىٓ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّۭى وَأَنَّ ٱللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: elem tera enne-llâhe yûlicu-lleyle fi-nnehâri veyûlicu-nnehâra fi-lleyli veseḫḫara-şşemse velkamer. kulluy yecrî ilâ ecelim musemmev veenne-llâhe bimâ ta`melûne ḫabîr.
Türkçe Meali: Allah'ın geceyi gündüze ve gündüzü geceye kattığını, her biri belirli bir süreye kadar hareket edecek olan güneşi ve ayı buyruk altında tuttuğunu; Allah'ın, yaptıklarınızdan haberdar olduğunu bilmez misin?
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 30. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ ٱلْبَٰطِلُ وَأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْعَلِىُّ ٱلْكَبِيرُ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike bienne-llâhe huve-lhakku veenne mâ yed`ûne min dûnihi-lbâtili veenne-llâhe huve-l`aliyyu-lkebîr.
Türkçe Meali: Bu, Allah'ın hak olmasından ve O'ndan başka taptıkları şeylerin batıl olmasındandır. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 31. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱلْفُلْكَ تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِنِعْمَتِ ٱللَّهِ لِيُرِيَكُم مِّنْ ءَايَٰتِهِۦٓ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّكُلِّ صَبَّارٍۢ شَكُورٍۢ
Türkçe Okunuşu: elem tera enne-lfulke tecrî fi-lbahri bini`meti-llâhi liyuriyekum min âyâtih. inne fî ẕâlike leâyâtil likulli sabbârin şekûr.
Türkçe Meali: Gemilerin denizde Allah'ın lütfuyla yürüdüğünü görmez misin? Allah böylece size varlığının delillerini gösterir. Bunlarda, pek sabırlı ve çok şükreden kimselerin hepsine dersler vardır.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَإِذَا غَشِيَهُم مَّوْجٌۭ كَٱلظُّلَلِ دَعَوُا۟ ٱللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ فَلَمَّا نَجَّىٰهُمْ إِلَى ٱلْبَرِّ فَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌۭ ۚ وَمَا يَجْحَدُ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَّا كُلُّ خَتَّارٍۢ كَفُورٍۢ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ ğaşiyehum mevcun keżżuleli de`avu-llâhe muḫlisîne lehu-ddîn. felemmâ neccâhum ile-lberri feminhum muktesid. vemâ yechadu biâyâtinâ illâ kullu ḫattârin kefûr.
Türkçe Meali: Dağlar gibi dalgalar insanları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; onları karaya çıkararak kurtardığında, içlerinden bir kısmı doğru yolda kalır. Zaten ayetlerimizi bilerek ancak hain nankörler inkar eder.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 33. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُوا۟ رَبَّكُمْ وَٱخْشَوْا۟ يَوْمًۭا لَّا يَجْزِى وَالِدٌ عَن وَلَدِهِۦ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَن وَالِدِهِۦ شَيْـًٔا ۚ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّۭ ۖ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِٱللَّهِ ٱلْغَرُورُ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnâsu-ttekû rabbekum vaḫşev yevmel lâ yeczî vâlidun `av veledihi. velâ mevlûdun huve câzin `av vâlidihî şey'â. inne va`de-llâhi hakkun felâ teğurrannekumu-lhayâtu-ddunyâ. velâ yeğurrannekum billâhi-lğarûr.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın oğlu, oğulun da babası için bir şey ödeyemeyeceği günden korkun. Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın.
سُورَةُ لُقۡمَانَ - Lokman Suresi - 34. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ عِندَهُۥ عِلْمُ ٱلسَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ ٱلْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِى ٱلْأَرْحَامِ ۖ وَمَا تَدْرِى نَفْسٌۭ مَّاذَا تَكْسِبُ غَدًۭا ۖ وَمَا تَدْرِى نَفْسٌۢ بِأَىِّ أَرْضٍۢ تَمُوتُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌۢ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe `indehû `ilmu-ssâ`ah. veyunezzilu-lğayŝ. veya`lemu mâ fi-l'erhâm. vemâ tedrî nefsum mâẕâ teksibu ğadâ. vemâ tedrî nefsum bieyyi ardin temût. inne-llâhe `alîmun ḫabîr.
Türkçe Meali: Kıyamet saatini bilmek ancak Allah'a mahsustur. Yağmuru O indirir, rahimlerde bulunanı O bilir, kimse yarın ne kazanacağını bilmez ve hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Allah şüphesiz bilendir, her şeyden haberdardır.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ الٓمٓ
Türkçe Okunuşu: elif-lâm-mîm.
Türkçe Meali: Elif, Lam, Mim.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 2. Ayet
Arapça: تَنزِيلُ ٱلْكِتَٰبِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: tenzîlu-lkitâbi lâ raybe fîhi mir rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Şüphe götürmeyen Kitap, Alemlerin Rabbi'nin indirdiğidir.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 3. Ayet
Arapça: أَمْ يَقُولُونَ ٱفْتَرَىٰهُ ۚ بَلْ هُوَ ٱلْحَقُّ مِن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًۭا مَّآ أَتَىٰهُم مِّن نَّذِيرٍۢ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: em yekûlûne-fterâh. bel huve-lhakku mir rabbike litunẕira kavmem mâ etâhum min neẕîrim min kablike le`allehum yehtedûn.
Türkçe Meali: "Onu peygamberin kendisi uydurdu" diyorlar, öyle mi? Hayır; O, senden önce peygamber gönderilmemiş olan bir milleti uyarman için sana Rabbinden gelen bir gerçektir. Belki artık doğru yolu bulurlar.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 4. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِى سِتَّةِ أَيَّامٍۢ ثُمَّ ٱسْتَوَىٰ عَلَى ٱلْعَرْشِ ۖ مَا لَكُم مِّن دُونِهِۦ مِن وَلِىٍّۢ وَلَا شَفِيعٍ ۚ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: allâhu-lleẕî ḫaleka-ssemâvâti vel'arda vemâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin ŝumme-stevâ `ale-l`arş. mâ lekum min dûnihî miv veliyyiv velâ şefî`. efelâ teteẕekkerûn.
Türkçe Meali: Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah'tır. O'ndan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmüyor musunuz?
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 5. Ayet
Arapça: يُدَبِّرُ ٱلْأَمْرَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ إِلَى ٱلْأَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِى يَوْمٍۢ كَانَ مِقْدَارُهُۥٓ أَلْفَ سَنَةٍۢ مِّمَّا تَعُدُّونَ
Türkçe Okunuşu: yudebbiru-l'emra mine-ssemâi ile-l'ardi ŝumme ya`rucu ileyhi fî yevmin kâne mikdâruhû elfe senetim mimmâ te`uddûn.
Türkçe Meali: Gökten yere kadar, olan bütün işleri Allah düzenler, sonra, işler sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir gün içinde O'na yükselir.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 6. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ عَٰلِمُ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike `âlimu-lğaybi veşşehâdeti-l`azîzu-rrahîm.
Türkçe Meali: O, görülmeyeni de görüleni de bilendir, güçlüdür, merhametlidir.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 7. Ayet
Arapça: ٱلَّذِىٓ أَحْسَنَ كُلَّ شَىْءٍ خَلَقَهُۥ ۖ وَبَدَأَ خَلْقَ ٱلْإِنسَٰنِ مِن طِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: -lleẕî ahsene kulle şey'in ḫalekahû vebedee ḫalka-l'insâni min tîn.
Türkçe Meali: Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 8. Ayet
Arapça: ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُۥ مِن سُلَٰلَةٍۢ مِّن مَّآءٍۢ مَّهِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: ŝumme ce`ale neslehû min sulâletim mim mâim mehîn.
Türkçe Meali: Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 9. Ayet
Arapça: ثُمَّ سَوَّىٰهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِۦ ۖ وَجَعَلَ لَكُمُ ٱلسَّمْعَ وَٱلْأَبْصَٰرَ وَٱلْأَفْـِٔدَةَ ۚ قَلِيلًۭا مَّا تَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme sevvâhu venefeḫa fîhi mir rûhihî vece`ale lekumu-ssem`a vel'ebsâra vel'ef'ideh. kalîlem mâ teşkurûn.
Türkçe Meali: Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَقَالُوٓا۟ أَءِذَا ضَلَلْنَا فِى ٱلْأَرْضِ أَءِنَّا لَفِى خَلْقٍۢ جَدِيدٍۭ ۚ بَلْ هُم بِلِقَآءِ رَبِّهِمْ كَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû eiẕâ dalelnâ fi-l'ardi einnâ lefî ḫalkin cedîd. bel hum bilikâi rabbihim kâfirûn.
Türkçe Meali: Puta tapanlar: "Toprağa karışıp yok olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız?" derler. Evet; onlar, Rab'lerine kavuşmayı inkar edenlerdir.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 11. Ayet
Arapça: ۞ قُلْ يَتَوَفَّىٰكُم مَّلَكُ ٱلْمَوْتِ ٱلَّذِى وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: kul yeteveffâkum meleku-lmevti-lleẕî vukkile bikum ŝumme ilâ rabbikum turce`ûn.
Türkçe Meali: De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz."
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَلَوْ تَرَىٰٓ إِذِ ٱلْمُجْرِمُونَ نَاكِسُوا۟ رُءُوسِهِمْ عِندَ رَبِّهِمْ رَبَّنَآ أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَٱرْجِعْنَا نَعْمَلْ صَٰلِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ
Türkçe Okunuşu: velev terâ iẕi-lmucrimûne nâkisû ruûsihim `inde rabbihim. rabbenâ ebsarnâ vesemi`nâ ferci`nâ na`mel sâlihan innâ mûkinûn.
Türkçe Meali: Suçluları Rablerinin huzurunda, başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz! Gördük, dinledik, artık bizi dünyaya geri çevir de iyi iş işleyelim; doğrusu kesin olarak inandık" derlerken bir görsen!
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَلَوْ شِئْنَا لَءَاتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَىٰهَا وَلَٰكِنْ حَقَّ ٱلْقَوْلُ مِنِّى لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ ٱلْجِنَّةِ وَٱلنَّاسِ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: velev şi'nâ leâteynâ kulle nefsin hudâhâ velâkin hakka-lkavlu minnî leemleenne cehenneme mine-lcinneti vennâsi ecme`în.
Türkçe Meali: Biz dilesek herkese hidayet verirdik, fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair Benden söz çıkmıştır.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 14. Ayet
Arapça: فَذُوقُوا۟ بِمَا نَسِيتُمْ لِقَآءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَآ إِنَّا نَسِينَٰكُمْ ۖ وَذُوقُوا۟ عَذَابَ ٱلْخُلْدِ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: feẕûkû bimâ nesîtum likâe yevmikum hâẕâ. innâ nesînâkum veẕûkû `aẕâbe-lḫuldi bimâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: "Bugüne kavuşmayı unutmanızın karşılığını görün; doğrusu Biz de sizi unuttuk, yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın" deriz.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 15. Ayet
Arapça: إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِـَٔايَٰتِنَا ٱلَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا۟ بِهَا خَرُّوا۟ سُجَّدًۭا وَسَبَّحُوا۟ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ ۩
Türkçe Okunuşu: innemâ yu'minu biâyâtine-lleẕîne iẕâ ẕukkirû bihâ ḫarrû succedev vesebbehû bihamdi rabbihim vehum lâ yestekbirûn.
Türkçe Meali: Ayetlerimize ancak, kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapananlar, büyüklük taslamayarak Rablerini överek yüceltenler, vücudlarını yataklardan uzak tutup korkarak ve umarak Rablerine yalvaranlar ve verdiğimiz rızıklardan sarfedenler inanır.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 16. Ayet
Arapça: تَتَجَافَىٰ جُنُوبُهُمْ عَنِ ٱلْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًۭا وَطَمَعًۭا وَمِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ يُنفِقُونَ
Türkçe Okunuşu: tetecâfâ cunûbuhum `ani-lmedâci`i yed`ûne rabbehum ḫavfev vetame`â. vemimmâ razaknâhum yunfikûn.
Türkçe Meali: Ayetlerimize ancak, kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapananlar, büyüklük taslamayarak Rablerini överek yüceltenler, vücudlarını yataklardan uzak tutup korkarak ve umarak Rablerine yalvaranlar ve verdiğimiz rızıklardan sarfedenler inanır.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 17. Ayet
Arapça: فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌۭ مَّآ أُخْفِىَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍۢ جَزَآءًۢ بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: felâ ta`lemu nefsum mâ uḫfiye lehum min kurrati a`yun. cezâem bimâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Yaptıklarına karşılık onlar için saklanan müjdeyi kimse bilmez.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 18. Ayet
Arapça: أَفَمَن كَانَ مُؤْمِنًۭا كَمَن كَانَ فَاسِقًۭا ۚ لَّا يَسْتَوُۥنَ
Türkçe Okunuşu: efemen kâne mu'minen kemen kâne fâsikâ. lâ yestevûn.
Türkçe Meali: İnanan kimse yoldan çıkmış kimseye benzer mi? Bunlar bir olamazlar.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 19. Ayet
Arapça: أَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فَلَهُمْ جَنَّٰتُ ٱلْمَأْوَىٰ نُزُلًۢا بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: emme-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti felehum cennâtu-lme'vâ. nuzulem bimâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: İnanıp yararlı iş işleyenlere gelince, onların yaptıklarına karşılık, varacakları cennet konakları vardır.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَأَمَّا ٱلَّذِينَ فَسَقُوا۟ فَمَأْوَىٰهُمُ ٱلنَّارُ ۖ كُلَّمَآ أَرَادُوٓا۟ أَن يَخْرُجُوا۟ مِنْهَآ أُعِيدُوا۟ فِيهَا وَقِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا۟ عَذَابَ ٱلنَّارِ ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ
Türkçe Okunuşu: veemme-lleẕîne fesekû feme'vâhumu-nnâr. kullemâ erâdû ey yaḫrucû minhâ u`îdû fîhâ vekîle lehum ẕûkû `aẕâbe-nnâri-lleẕî kuntum bihî tukeẕẕibûn.
Türkçe Meali: Ama yoldan çıkanların, işte onların varacağı yer ateştir. Oradan çıkmak isteyişlerinin her defasında geri çevrilirler ve onlara: "Yalanlayıp, durduğunuz ateşin azabını tadın" denir.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَلَنُذِيقَنَّهُم مِّنَ ٱلْعَذَابِ ٱلْأَدْنَىٰ دُونَ ٱلْعَذَابِ ٱلْأَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: velenuẕîkannehum mine-l`aẕâbi-l'ednâ dûne-l`aẕâbi-l'ekberi le`allehum yerci`ûn.
Türkçe Meali: Belki yollarından dönerler diye and olsun onlara büyük azabdan önce dünya azabından tattırırız.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن ذُكِّرَ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِۦ ثُمَّ أَعْرَضَ عَنْهَآ ۚ إِنَّا مِنَ ٱلْمُجْرِمِينَ مُنتَقِمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemen ażlemu mimmen ẕukkira biâyâti rabbihî ŝumme a`rada `anhâ. innâ mine-lmucrimîne muntekimûn.
Türkçe Meali: Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim var mıdır? Şüphesiz suçlulardan öç alacağız.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَى ٱلْكِتَٰبَ فَلَا تَكُن فِى مِرْيَةٍۢ مِّن لِّقَآئِهِۦ ۖ وَجَعَلْنَٰهُ هُدًۭى لِّبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ
Türkçe Okunuşu: velekad âteynâ mûse-lkitâbe felâ tekun fî miryetim mil likâehi vece`alnâhu hudel libenî isrâîl.
Türkçe Meali: And olsun ki Musa'ya Kitap verdik; Sakın sen ona kavuşacağından şüphe etme. Musa'ya verdiğimizi İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةًۭ يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا۟ ۖ وَكَانُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا يُوقِنُونَ
Türkçe Okunuşu: vece`alnâ minhum eimmetey yehdûne biemrinâ lemmâ saberû. vekânû biâyâtinâ yûkinûn.
Türkçe Meali: Sabredip ayetlerimize kesin olarak inanmalarından ötürü, aralarından, onları buyruğumuzla doğru yola götüren önderler yaptık.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 25. Ayet
Arapça: إِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ فِيمَا كَانُوا۟ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Türkçe Okunuşu: inne rabbeke huve yefsilu beynehum yevme-lkiyâmeti fîmâ kânû fîhi yaḫtelifûn.
Türkçe Meali: Muhakkak ki Rabbin ayrılığa düştükleri şeylerde kıyamet günü aralarında hükmedecektir.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 26. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّنَ ٱلْقُرُونِ يَمْشُونَ فِى مَسَٰكِنِهِمْ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍ ۖ أَفَلَا يَسْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: evelem yehdi lehum kem ehleknâ min kablihim mine-lkurûni yemşûne fî mesâkinihim. inne fî ẕâlike leâyât. efelâ yesme`ûn.
Türkçe Meali: Şimdi yurtlarında gezip dolaştıkları, kendilerinden önceki nice nesilleri yok etmiş olmamız onları doğru yola sevketmez mi? Bunlarda şüphesiz ibretler vardır. Dinlemezler mi?
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 27. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَرَوْا۟ أَنَّا نَسُوقُ ٱلْمَآءَ إِلَى ٱلْأَرْضِ ٱلْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِهِۦ زَرْعًۭا تَأْكُلُ مِنْهُ أَنْعَٰمُهُمْ وَأَنفُسُهُمْ ۖ أَفَلَا يُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: evelem yerav ennâ nesûku-lmâe ile-l'ardi-lcuruzi fenuḫricu bihî zer`an te'kulu minhu en`âmuhum veenfusuhum. efelâ yubsirûn.
Türkçe Meali: Kuru yerlere suyu gönderip onunla hayvanlarının ve kendilerinin yedikleri ekinleri çıkardığımızı görmezler mi? Görmüyorlar mı?
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلْفَتْحُ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: veyekûlûne metâ hâẕe-lfethu in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: "Doğru söylüyorsanız bildirin bu hüküm ne zaman verilecektir?" derler.
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 29. Ayet
Arapça: قُلْ يَوْمَ ٱلْفَتْحِ لَا يَنفَعُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِيمَٰنُهُمْ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ
Türkçe Okunuşu: kul yevme-lfethi lâ yenfe`u-lleẕîne keferû îmânuhum velâ hum yunżarûn.
Türkçe Meali: De ki: "Hükmün verileceği gün inkarcılara ne inanmaları fayda verir ve ne de ertelenirler."
سُورَةُ السَّجۡدَةِ - Secde Suresi - 30. Ayet
Arapça: فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَٱنتَظِرْ إِنَّهُم مُّنتَظِرُونَ
Türkçe Okunuşu: fea`rid `anhum venteżir innehum munteżirûn.
Türkçe Meali: Onları bırak, bekle; zaten onlar da senin akıbetini beklemektedirler.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ ٱتَّقِ ٱللَّهَ وَلَا تُطِعِ ٱلْكَٰفِرِينَ وَٱلْمُنَٰفِقِينَ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnebiyyu-tteki-llâhe velâ tuti`i-lkâfirîne velmunâfikîn. inne-llâhe kâne `alîmen hakîmâ.
Türkçe Meali: Ey peygamber! Allah'tan sakın, inkarcılara ve iki yüzlülere uyma, Allah şüphesiz bilendir, hakim'dir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 2. Ayet
Arapça: وَٱتَّبِعْ مَا يُوحَىٰٓ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vettebi` mâ yûhâ ileyke mir rabbik. inne-llâhe kâne bimâ ta`melûne ḫabîrâ.
Türkçe Meali: Sana Rabbinden vahyolunana uy; şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَتَوَكَّلْ عَلَى ٱللَّهِ ۚ وَكَفَىٰ بِٱللَّهِ وَكِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: vetevekkel `ale-llâh. vekefâ billâhi vekîlâ.
Türkçe Meali: Allah'a güven, Allah, vekil olarak yeter.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 4. Ayet
Arapça: مَّا جَعَلَ ٱللَّهُ لِرَجُلٍۢ مِّن قَلْبَيْنِ فِى جَوْفِهِۦ ۚ وَمَا جَعَلَ أَزْوَٰجَكُمُ ٱلَّٰٓـِٔى تُظَٰهِرُونَ مِنْهُنَّ أُمَّهَٰتِكُمْ ۚ وَمَا جَعَلَ أَدْعِيَآءَكُمْ أَبْنَآءَكُمْ ۚ ذَٰلِكُمْ قَوْلُكُم بِأَفْوَٰهِكُمْ ۖ وَٱللَّهُ يَقُولُ ٱلْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِى ٱلسَّبِيلَ
Türkçe Okunuşu: mâ ce`ale-llâhu liraculim min kalbeyni fî cevfih. vemâ ce`ale ezvâcekumu-llâî tużâhirûne minhunne ummehâtikum. vemâ ce`ale ed`iyâekum ebnâekum. ẕâlikum kavlukum biefvâhikum. vellâhu yekûlu-lhakka vehuve yehdi-ssebîl.
Türkçe Meali: Allah insanın içine iki kalp koymamıştır. Allah, zıhar yapmanız suretiyle eşlerinizi, anneleriniz gibi yaratmamıştır; evlatlıklarınızı da öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah gerçeği söylemektedir, doğru yola O eriştirir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 5. Ayet
Arapça: ٱدْعُوهُمْ لِءَابَآئِهِمْ هُوَ أَقْسَطُ عِندَ ٱللَّهِ ۚ فَإِن لَّمْ تَعْلَمُوٓا۟ ءَابَآءَهُمْ فَإِخْوَٰنُكُمْ فِى ٱلدِّينِ وَمَوَٰلِيكُمْ ۚ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌۭ فِيمَآ أَخْطَأْتُم بِهِۦ وَلَٰكِن مَّا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْ ۚ وَكَانَ ٱللَّهُ غَفُورًۭا رَّحِيمًا
Türkçe Okunuşu: ud`ûhum liâbâihim huve aksetu `inde-llâh. feil lem ta`lemû âbâehum feiḫvânukum fi-ddîni vemevâlîkum. veleyse `aleykum cunâhun fîmâ aḫta'tum bihî velâkim mâ te`ammedet kulûbukum. vekâne-llâhu ğafûrar rahîmâ.
Türkçe Meali: Evlatlıkları babalarına nisbet edin, bu Allah katında en doğru olandır. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin. İçinizden kasdederek yaptıklarınız bir yana, yanılmalarınızda size bir sorumluluk yoktur. Allah, bağışlar ve merhamet eder.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 6. Ayet
Arapça: ٱلنَّبِىُّ أَوْلَىٰ بِٱلْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ ۖ وَأَزْوَٰجُهُۥٓ أُمَّهَٰتُهُمْ ۗ وَأُو۟لُوا۟ ٱلْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَىٰ بِبَعْضٍۢ فِى كِتَٰبِ ٱللَّهِ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُهَٰجِرِينَ إِلَّآ أَن تَفْعَلُوٓا۟ إِلَىٰٓ أَوْلِيَآئِكُم مَّعْرُوفًۭا ۚ كَانَ ذَٰلِكَ فِى ٱلْكِتَٰبِ مَسْطُورًۭا
Türkçe Okunuşu: ennebiyyu evlâ bilmu'minîne min enfusihim veezvâcuhû ummehâtuhum. veulu-l'erhâmi ba`duhum evlâ biba`din fî kitâbi-llâhi mine-lmu'minîne velmuhâcirîne illâ en tef`alû ilâ evliyâikum ma`rûfâ. kâne ẕâlike fi-lkitâbi mestûrâ.
Türkçe Meali: Müminlerin, Peygamberi kendi nefislerinden çok sevmeleri gerekir; onun eşleri onların anneleridir; akraba olanlar, miras hususunda, Allah'ın Kitap'ında birbirlerine müminler ve muhacirlerden daha yakındırlar. Dostlarınıza yapacağınız uygun bir vasiyet bunun dışındadır. Bu Kitap'ta yazılı bulunmaktadır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَإِذْ أَخَذْنَا مِنَ ٱلنَّبِيِّۦنَ مِيثَٰقَهُمْ وَمِنكَ وَمِن نُّوحٍۢ وَإِبْرَٰهِيمَ وَمُوسَىٰ وَعِيسَى ٱبْنِ مَرْيَمَ ۖ وَأَخَذْنَا مِنْهُم مِّيثَٰقًا غَلِيظًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕ eḫaẕnâ mine-nnebiyyîne mîŝâkahum veminke vemin nûhiv veibrâhime vemûsâ ve`îse-bni meryem. veeḫaẕnâ minhum mîŝâkan ğalîżâ.
Türkçe Meali: Peygamberlerden söz almıştık. Senden, Nuh'dan, İbrahim'den, Musa'dan, Meryem oğlu İsa'dan sağlam bir söz almışızdır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 8. Ayet
Arapça: لِّيَسْـَٔلَ ٱلصَّٰدِقِينَ عَن صِدْقِهِمْ ۚ وَأَعَدَّ لِلْكَٰفِرِينَ عَذَابًا أَلِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: liyes'ele-ssâdikîne `an sidkihim. vee`adde lilkâfirîne `aẕâben elîmâ.
Türkçe Meali: Allah, doğrulardan doğruluklarını sormak ve inkarcılara can yakıcı azap hazırlamak için bunu yapmıştır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 9. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱذْكُرُوا۟ نِعْمَةَ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ جَآءَتْكُمْ جُنُودٌۭ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًۭا وَجُنُودًۭا لَّمْ تَرَوْهَا ۚ وَكَانَ ٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرًا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenu-ẕkurû ni`mete-llâhi `aleykum iẕ câetkum cunûdun feerselnâ `aleyhim rîhav vecunûdel lem teravhâ. vekâne-llâhu bimâ ta`melûne besîrâ.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'ın size olan nimetini anın; üzerinize ordular gelmişti. Biz de onların üzerine rüzgar ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı görüyordu.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 10. Ayet
Arapça: إِذْ جَآءُوكُم مِّن فَوْقِكُمْ وَمِنْ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَإِذْ زَاغَتِ ٱلْأَبْصَٰرُ وَبَلَغَتِ ٱلْقُلُوبُ ٱلْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِٱللَّهِ ٱلظُّنُونَا۠
Türkçe Okunuşu: iẕ câûkum min fevkikum vemin esfele minkum veiẕ zâğati-l'ebsâru vebeleğati-lkulûbu-lhanâcira veteżunnûne billâhi-żżunûnâ.
Türkçe Meali: Onlar size yukarınızdan ve aşağınızdan gelmişlerdi; gözler de dönmüştü, yürekler ağızlara gelmişti; Allah için çeşitli tahminlerde bulunuyordunuz.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 11. Ayet
Arapça: هُنَالِكَ ٱبْتُلِىَ ٱلْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا۟ زِلْزَالًۭا شَدِيدًۭا
Türkçe Okunuşu: hunâlike-btuliye-lmu'minûne vezulzilû zilzâlen şedîdâ.
Türkçe Meali: İşte orada, inananlar denenmiş ve çok şiddetli sarsıntıya uğratılmışlardı.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَإِذْ يَقُولُ ٱلْمُنَٰفِقُونَ وَٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌۭ مَّا وَعَدَنَا ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥٓ إِلَّا غُرُورًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕ yekûlu-lmunâfikûne velleẕîne fî kulûbihim meradum mâ ve`adene-llâhu verasûluhû illâ ğurûrâ.
Türkçe Meali: İkiyüzlüler ve kalblerinde hastalık olanlar: "Allah ve Peygamberi bize sadece kuru vaadlerde bulundular" diyorlardı.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَإِذْ قَالَت طَّآئِفَةٌۭ مِّنْهُمْ يَٰٓأَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَٱرْجِعُوا۟ ۚ وَيَسْتَـْٔذِنُ فَرِيقٌۭ مِّنْهُمُ ٱلنَّبِىَّ يَقُولُونَ إِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌۭ وَمَا هِىَ بِعَوْرَةٍ ۖ إِن يُرِيدُونَ إِلَّا فِرَارًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕ kâlet tâifetum minhum yâ ehle yeŝribe lâ mukâme lekum ferci`û. veyeste'ẕinu ferîkum minhumu-nnebiyye yekûlûne inne buyûtenâ `avratuv vemâ hiye bi`avrah. iy yurîdûne illâ firârâ.
Türkçe Meali: İçlerinden bir takımı: "Ey Medineliler! Tutunacak yeriniz yok, geri dönün" demişti. İçlerinden bir topluluk da Peygamberden: "Evlerimiz düşmana açıktır" diyerek izin istemişlerdi. Oysa evleri açık değildi sadece kaçmak istiyorlardı.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِم مِّنْ أَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا۟ ٱلْفِتْنَةَ لَءَاتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا۟ بِهَآ إِلَّا يَسِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: velev duḫilet `aleyhim min aktârihâ ŝumme suilu-lfitnete leetevhâ vemâ telebbeŝû bihâ illâ yesîrâ.
Türkçe Meali: Eğer Medine'nin etrafından üzerlerine varılmış olsa, sonra da kendilerinden fitne çıkarmaları istense hemen buna girişip derhal yapmaktan geri kalmazlardı.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ كَانُوا۟ عَٰهَدُوا۟ ٱللَّهَ مِن قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ ٱلْأَدْبَٰرَ ۚ وَكَانَ عَهْدُ ٱللَّهِ مَسْـُٔولًۭا
Türkçe Okunuşu: velekad kânû `âhedu-llâhe min kablu lâ yuvellûne-l'edbâr. vekâne `ahdu-llâhi mes'ûlâ.
Türkçe Meali: And olsun ki, daha önce, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah'a ahd vermişlerdi. Allah'a verilen ahd sorulacaktır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 16. Ayet
Arapça: قُل لَّن يَنفَعَكُمُ ٱلْفِرَارُ إِن فَرَرْتُم مِّنَ ٱلْمَوْتِ أَوِ ٱلْقَتْلِ وَإِذًۭا لَّا تُمَتَّعُونَ إِلَّا قَلِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: kul ley yenfe`akumu-lfirâru in ferartum mine-lmevti evi-lkatli veiẕel lâ tumette`ûne illâ kalîlâ.
Türkçe Meali: De ki: "Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız bilin ki, kaçmak size fayda vermeyecektir; kaçsanız bile az bir zamandan fazla yaşatılmazsınız."
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 17. Ayet
Arapça: قُلْ مَن ذَا ٱلَّذِى يَعْصِمُكُم مِّنَ ٱللَّهِ إِنْ أَرَادَ بِكُمْ سُوٓءًا أَوْ أَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةًۭ ۚ وَلَا يَجِدُونَ لَهُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ وَلِيًّۭا وَلَا نَصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: kul men ẕe-lleẕî ya`simukum mine-llâhi in erâde bikum sûen ev erâde bikum rahmeh. velâ yecidûne lehum min dûni-llâhi veliyyev velâ nesîrâ.
Türkçe Meali: De ki: "Allah size bir kötülük dilese veya bir rahmet istese, O'na karşı kim sizi koruyabilir? Allah'tan başka dost ve yardımcı da bulamazsınız."
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 18. Ayet
Arapça: ۞ قَدْ يَعْلَمُ ٱللَّهُ ٱلْمُعَوِّقِينَ مِنكُمْ وَٱلْقَآئِلِينَ لِإِخْوَٰنِهِمْ هَلُمَّ إِلَيْنَا ۖ وَلَا يَأْتُونَ ٱلْبَأْسَ إِلَّا قَلِيلًا
Türkçe Okunuşu: kad ya`lemu-llâhu-lmu`avvikîne minkum velkâilîne liiḫvânihim helumme ileynâ. velâ ye'tûne-lbe'se illâ kalîlâ.
Türkçe Meali: Allah, içinizden sizi alıkoyanları, size Allah'ın yardımını kıskanarak, kardeşlerine "Bize gelin, zorlanmadıkça savaşa gitmeyin" diyenleri bilir. Kalblerine korku gelince ölüm baygınlığı geçiren kimse gibi gözleri dönerek, sana baktıklarını görürsün. Korkuları gidince iyiliğinize olanı çekemeyip sivri dilleriyle sizi incitirler. Bunlar inanmamışlardır, Allah, bu sebeple işlerini boşa çıkarmıştır; bu, Allah için kolaydır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 19. Ayet
Arapça: أَشِحَّةً عَلَيْكُمْ ۖ فَإِذَا جَآءَ ٱلْخَوْفُ رَأَيْتَهُمْ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ تَدُورُ أَعْيُنُهُمْ كَٱلَّذِى يُغْشَىٰ عَلَيْهِ مِنَ ٱلْمَوْتِ ۖ فَإِذَا ذَهَبَ ٱلْخَوْفُ سَلَقُوكُم بِأَلْسِنَةٍ حِدَادٍ أَشِحَّةً عَلَى ٱلْخَيْرِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا۟ فَأَحْبَطَ ٱللَّهُ أَعْمَٰلَهُمْ ۚ وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: eşihhaten `aleykum. feiẕâ câe-lḫavfu raeytehum yenżurûne ileyke tedûru a`yunuhum kelleẕî yuğşâ `aleyhi mine-lmevt. feiẕâ ẕehebe-lḫavfu selekûkum bielsinetin hidâdin eşihhaten `ale-lḫayr. ulâike lem yu'minû feahbeta-llâhu a`mâlehum. vekâne ẕâlike `ale-llâhi yesîrâ.
Türkçe Meali: Allah, içinizden sizi alıkoyanları, size Allah'ın yardımını kıskanarak, kardeşlerine "Bize gelin, zorlanmadıkça savaşa gitmeyin" diyenleri bilir. Kalblerine korku gelince ölüm baygınlığı geçiren kimse gibi gözleri dönerek, sana baktıklarını görürsün. Korkuları gidince iyiliğinize olanı çekemeyip sivri dilleriyle sizi incitirler. Bunlar inanmamışlardır, Allah, bu sebeple işlerini boşa çıkarmıştır; bu, Allah için kolaydır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 20. Ayet
Arapça: يَحْسَبُونَ ٱلْأَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُوا۟ ۖ وَإِن يَأْتِ ٱلْأَحْزَابُ يَوَدُّوا۟ لَوْ أَنَّهُم بَادُونَ فِى ٱلْأَعْرَابِ يَسْـَٔلُونَ عَنْ أَنۢبَآئِكُمْ ۖ وَلَوْ كَانُوا۟ فِيكُم مَّا قَٰتَلُوٓا۟ إِلَّا قَلِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: yahsebûne-l'ahzâbe lem yeẕhebû. veiy ye'ti-l'ahzâbu yeveddû lev ennehum bâdûne fi-l'a`râbi yes'elûne `an embâikum. velev kânû fîkum mâ kâtelû illâ kalîlâ.
Türkçe Meali: Bunlar, düşman birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Bu birlikler tekrar gelmiş olsalardı, kendileri çöllerde bedevilerin yanında bulunup, sadece sizin haberlerinizi sormayı dilerlerdi. Aranızda olsalar ancak pek az savaşırlardı.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 21. Ayet
Arapça: لَّقَدْ كَانَ لَكُمْ فِى رَسُولِ ٱللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌۭ لِّمَن كَانَ يَرْجُوا۟ ٱللَّهَ وَٱلْيَوْمَ ٱلْءَاخِرَ وَذَكَرَ ٱللَّهَ كَثِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: lekad kâne lekum fî rasûli-llâhi usvetun hasenetul limen kâne yercu-llâhe velyevme-l'âhira veẕekera-llâhe keŝîrâ.
Türkçe Meali: Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Resulullah (Allah'ın Elçisi) en güzel örnektir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَلَمَّا رَءَا ٱلْمُؤْمِنُونَ ٱلْأَحْزَابَ قَالُوا۟ هَٰذَا مَا وَعَدَنَا ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ وَصَدَقَ ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ ۚ وَمَا زَادَهُمْ إِلَّآ إِيمَٰنًۭا وَتَسْلِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: velemmâ rae-lmu'minûne-l'ahzâbe kâlû hâẕâ mâ ve`adene-llâhu verasûluhû vesadeka-llâhu verasûluh. vemâ zâdehum illâ îmânev veteslîmâ.
Türkçe Meali: İnananlar, düşman birliklerini gördükleri zaman: "İşte bu, Allah ve Peygamberinin bize vadettiğidir; Allah ve Peygamberi doğru söylemiştir" dediler. Bu onların ancak imanını ve teslimiyetlerini artırdı.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 23. Ayet
Arapça: مِّنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌۭ صَدَقُوا۟ مَا عَٰهَدُوا۟ ٱللَّهَ عَلَيْهِ ۖ فَمِنْهُم مَّن قَضَىٰ نَحْبَهُۥ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ ۖ وَمَا بَدَّلُوا۟ تَبْدِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: mine-lmu'minîne ricâlun sadekû mâ `âhedu-llâhe `aleyh. feminhum men kadâ nahbehû veminhum mey yenteżir. vemâ beddelû tebdîlâ.
Türkçe Meali: İnananlardan, Allah'a verdiği ahdi yerine getiren adamlar vardır. Kimi, bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir. Ahdlerini hiç değiştirmemişlerdir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 24. Ayet
Arapça: لِّيَجْزِىَ ٱللَّهُ ٱلصَّٰدِقِينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ ٱلْمُنَٰفِقِينَ إِن شَآءَ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ غَفُورًۭا رَّحِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: liyecziye-llâhu-ssâdikîne bisidkihim veyu`aẕẕibe-lmunâfikîne in şâe ev yetûbe `aleyhim. inne-llâhe kâne ğafûrar rahîmâ.
Türkçe Meali: Bu sebeple Allah, doğruları doğrulukları ile mükafatlandırır; ikiyüzlüleri de dilerse azablandırır veya tevbelerini kabul eder. Şüphesiz Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَرَدَّ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا۟ خَيْرًۭا ۚ وَكَفَى ٱللَّهُ ٱلْمُؤْمِنِينَ ٱلْقِتَالَ ۚ وَكَانَ ٱللَّهُ قَوِيًّا عَزِيزًۭا
Türkçe Okunuşu: veradde-llâhu-lleẕîne keferû biğayżihim lem yenâlû ḫayrâ. vekefe-llâhu-lmu'minîne-lkitâl. vekâne-llâhu kaviyyen `azîzâ.
Türkçe Meali: Allah inkar edenleri, kinleriyle geri çevirdi, bir hayra ulaşamadılar; savaşta, inananlara Allah'ın yardımı yetti. Allah kuvvetli olandır, güçlü olandır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَأَنزَلَ ٱلَّذِينَ ظَٰهَرُوهُم مِّنْ أَهْلِ ٱلْكِتَٰبِ مِن صَيَاصِيهِمْ وَقَذَفَ فِى قُلُوبِهِمُ ٱلرُّعْبَ فَرِيقًۭا تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَرِيقًۭا
Türkçe Okunuşu: veenzele-lleẕîne żâherûhum min ehli-lkitâbi min sayâsîhim vekaẕefe fî kulûbihimu-rru`be ferîkan taktulûne vete'sirûne ferîkâ.
Türkçe Meali: Allah, Kitap ehlinden, kafirleri destekleyenleri kalelerinden indirmiş, kalblerine korku salmıştı; onların kimini öldürüyor, kimini de esir alıyordunuz.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَأَوْرَثَكُمْ أَرْضَهُمْ وَدِيَٰرَهُمْ وَأَمْوَٰلَهُمْ وَأَرْضًۭا لَّمْ تَطَـُٔوهَا ۚ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: veevraŝekum ardahum vediyârahum veemvâlehum veardal lem tetaûhâ. vekâne-llâhu `alâ kulli şey'in kadîrâ.
Türkçe Meali: Yerlerini, yurtlarını, mallarını ve henüz ayağınızı dahi basmadığınız yerleri Allah size miras olarak verdi. Allah her şeye Kadir olandır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 28. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ قُل لِّأَزْوَٰجِكَ إِن كُنتُنَّ تُرِدْنَ ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَا وَزِينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ أُمَتِّعْكُنَّ وَأُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًۭا جَمِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnebiyyu kul liezvâcike in kuntunne turidne-lhayâte-ddunyâ vezînetehâ fete`âleyne umetti`kunne veuserrihkunne serâhan cemîlâ.
Türkçe Meali: Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: "Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim."
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 29. Ayet
Arapça: وَإِن كُنتُنَّ تُرِدْنَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَٱلدَّارَ ٱلْءَاخِرَةَ فَإِنَّ ٱللَّهَ أَعَدَّ لِلْمُحْسِنَٰتِ مِنكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: vein kuntunne turidne-llâhe verasûlehû veddâra-l'âḫirate feinne-llâhe e`adde lilmuhsinâti minkunne ecran `ażîmâ.
Türkçe Meali: "Eğer Allah'ı, Peygamberini, ahiret yurdunu istiyorsanız bilin ki, Allah içinizden iyi davrananlara büyük ecir hazırlamıştır."
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 30. Ayet
Arapça: يَٰنِسَآءَ ٱلنَّبِىِّ مَن يَأْتِ مِنكُنَّ بِفَٰحِشَةٍۢ مُّبَيِّنَةٍۢ يُضَٰعَفْ لَهَا ٱلْعَذَابُ ضِعْفَيْنِ ۚ وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ nisâe-nnebiyyi mey ye'ti minkunne bifâhişetim mubeyyinetiy yudâ`af lehe-l`aẕâbu di`feyn. vekâne ẕâlike `ale-llâhi yesîrâ.
Türkçe Meali: Ey Peygamber'in hanımları! Sizlerden biri açık bir hayasızlık yapacak olursa, onun azabı iki kat olur. Bu Allah'a kolaydır.