سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 31. Ayet
Arapça: ۞ وَمَن يَقْنُتْ مِنكُنَّ لِلَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَتَعْمَلْ صَٰلِحًۭا نُّؤْتِهَآ أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ وَأَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًۭا كَرِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: vemey yaknut minkunne lillâhi verasûlihî veta`mel sâlihan nu'tihâ ecrahâ merrateyni vea`tednâ lehâ rizkan kerîmâ.
Türkçe Meali: Sizlerden Allah'a ve Peygamberine boyun eğip yararlı iş işleyenlere ecrini iki kat veririz; ona cömertçe rızık hazırlamışızdır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 32. Ayet
Arapça: يَٰنِسَآءَ ٱلنَّبِىِّ لَسْتُنَّ كَأَحَدٍۢ مِّنَ ٱلنِّسَآءِ ۚ إِنِ ٱتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِٱلْقَوْلِ فَيَطْمَعَ ٱلَّذِى فِى قَلْبِهِۦ مَرَضٌۭ وَقُلْنَ قَوْلًۭا مَّعْرُوفًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ nisâe-nnebiyyi lestunne keehadim mine-nnisâi ini-ttekaytunne felâ taḫda`ne bilkavli feyatme`a-lleẕî fî kalbihî meraduv vekulne kavlem ma`rûfâ.
Türkçe Meali: Ey Peygamberin hanımları! Sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Allah'tan sakınıyorsanız edalı konuşmayın, yoksa, kalbi bozuk olan kimse kötü şeyler ümit eder; daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَقَرْنَ فِى بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ ٱلْجَٰهِلِيَّةِ ٱلْأُولَىٰ ۖ وَأَقِمْنَ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتِينَ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَطِعْنَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥٓ ۚ إِنَّمَا يُرِيدُ ٱللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ ٱلرِّجْسَ أَهْلَ ٱلْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vekarne fî buyûtikunne velâ teberracne teberruce-lcâhiliyyeti-l'ûlâ veekimne-ssalâte veâtîne-zzekâte veeti`ne-llâhe verasûleh. innemâ yurîdu-llâhu liyuẕhibe `ankumu-rricse ehle-lbeyti veyutahhirakum tathîrâ.
Türkçe Meali: Evlerinizde oturun; eski Cahiliyye'de olduğu gibi açılıp saçılmayın; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! (ehl-i beyt) Şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَٱذْكُرْنَ مَا يُتْلَىٰ فِى بُيُوتِكُنَّ مِنْ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ وَٱلْحِكْمَةِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ لَطِيفًا خَبِيرًا
Türkçe Okunuşu: veẕkurne mâ yutlâ fî buyûtikunne min âyâti-llâhi velhikmeh. inne-llâhe kâne letîfen ḫabîrâ.
Türkçe Meali: Evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmetini hatırda tutun. Şüphesiz Allah haberdar olandır, latif olandır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 35. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلْمُسْلِمِينَ وَٱلْمُسْلِمَٰتِ وَٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ وَٱلْقَٰنِتِينَ وَٱلْقَٰنِتَٰتِ وَٱلصَّٰدِقِينَ وَٱلصَّٰدِقَٰتِ وَٱلصَّٰبِرِينَ وَٱلصَّٰبِرَٰتِ وَٱلْخَٰشِعِينَ وَٱلْخَٰشِعَٰتِ وَٱلْمُتَصَدِّقِينَ وَٱلْمُتَصَدِّقَٰتِ وَٱلصَّٰٓئِمِينَ وَٱلصَّٰٓئِمَٰتِ وَٱلْحَٰفِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَٱلْحَٰفِظَٰتِ وَٱلذَّٰكِرِينَ ٱللَّهَ كَثِيرًۭا وَٱلذَّٰكِرَٰتِ أَعَدَّ ٱللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةًۭ وَأَجْرًا عَظِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: inne-lmuslimîne velmuslimâti velmu'minîne velmu'minâti velkânitîne velkânitâti vessâdikîne vessâdikâti vessâbirîne vessâbirâti velḫâşi`îne velḫâşi`âti velmutesaddikîne velmutesaddikâti vessâimîne vessâimâti velhâfiżîne furûcehum velhâfiżâti veẕẕâkirîne-llâhe keŝîrav veẕẕâkirâti e`adde-llâhu lehum mağfiratev veecran `ażîmâ.
Türkçe Meali: Doğrusu erkek ve kadın müslümanlar, erkek ve kadın müminler, boyun eğen erkekler ve kadınlar, doğru sözlü erkekler ve kadınlar, sabırlı erkekler ve kadınlar, gönülden bağlanan erkekler ve kadınlar, sadaka veren erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, Allah'ı çok anan erkekler ve kadınlar, işte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍۢ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥٓ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ ٱلْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ ۗ وَمَن يَعْصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَٰلًۭا مُّبِينًۭا
Türkçe Okunuşu: vemâ kâne limu'miniv velâ mu'minetin iẕâ kada-llâhu verasûluhû emran ey yekûne lehumu-lḫiyeratu min emrihim. vemey ya`si-llâhe verasûlehû fekad dalle dalâlem mubînâ.
Türkçe Meali: Allah ve Peygamber'i bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allah'a ve Peygamber'e baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَإِذْ تَقُولُ لِلَّذِىٓ أَنْعَمَ ٱللَّهُ عَلَيْهِ وَأَنْعَمْتَ عَلَيْهِ أَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَٱتَّقِ ٱللَّهَ وَتُخْفِى فِى نَفْسِكَ مَا ٱللَّهُ مُبْدِيهِ وَتَخْشَى ٱلنَّاسَ وَٱللَّهُ أَحَقُّ أَن تَخْشَىٰهُ ۖ فَلَمَّا قَضَىٰ زَيْدٌۭ مِّنْهَا وَطَرًۭا زَوَّجْنَٰكَهَا لِكَىْ لَا يَكُونَ عَلَى ٱلْمُؤْمِنِينَ حَرَجٌۭ فِىٓ أَزْوَٰجِ أَدْعِيَآئِهِمْ إِذَا قَضَوْا۟ مِنْهُنَّ وَطَرًۭا ۚ وَكَانَ أَمْرُ ٱللَّهِ مَفْعُولًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕ tekûlu lilleẕî en`ame-llâhu `aleyhi veen`amte `aleyhi emsik `aleyke zevceke vetteki-llâhe vetuḫfî fî nefsike me-llâhu mubdîhi vetaḫşe-nnâs. vellâhu ehakku en taḫşâh. felemmâ kadâ zeydum minhâ vetaran zevvecnâkehâ likey lâ yekûne `ale-lmu'minîne haracun fî ezvâci ed`iyâihim iẕâ kadav minhunne vetarâ. vekâne emru-llâhi mef`ûlâ.
Türkçe Meali: Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini bırakma, Allah'tan sakın" diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah'tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdik, ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 38. Ayet
Arapça: مَّا كَانَ عَلَى ٱلنَّبِىِّ مِنْ حَرَجٍۢ فِيمَا فَرَضَ ٱللَّهُ لَهُۥ ۖ سُنَّةَ ٱللَّهِ فِى ٱلَّذِينَ خَلَوْا۟ مِن قَبْلُ ۚ وَكَانَ أَمْرُ ٱللَّهِ قَدَرًۭا مَّقْدُورًا
Türkçe Okunuşu: mâ kâne `ale-nnebiyyi min haracin fîmâ ferada-llâhu leh. sunnete-llâhi fi-lleẕîne ḫalev min kabl. vekâne emru-llâhi kaderam makdûrâ.
Türkçe Meali: Allah'ın Peygamber'e farz kıldığı şeylerde ona bir güçlük yoktur. Bu, Allah'ın öteden beri, gelmiş geçmişlere uyguladığı yasasıdır. Allah'ın emri şüphesiz gereği gibi yerine gelecektir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 39. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يُبَلِّغُونَ رِسَٰلَٰتِ ٱللَّهِ وَيَخْشَوْنَهُۥ وَلَا يَخْشَوْنَ أَحَدًا إِلَّا ٱللَّهَ ۗ وَكَفَىٰ بِٱللَّهِ حَسِيبًۭا
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yubelliğûne risâlâti-llâhi veyaḫşevnehû velâ yaḫşevne ehaden ille-llâh. vekefâ billâhi hasîbâ.
Türkçe Meali: Allah'ın göndermiş olduklarını tebliğ edenler, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Allah hesap gören olarak yeter.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 40. Ayet
Arapça: مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَآ أَحَدٍۢ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَٰكِن رَّسُولَ ٱللَّهِ وَخَاتَمَ ٱلنَّبِيِّۦنَ ۗ وَكَانَ ٱللَّهُ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: mâ kâne muhammedun ebâ ehadim mir ricâlikum velâkir rasûle-llâhi veḫâteme-nnebiyyîn. vekâne-llâhu bikulli şey'in `alîmâ.
Türkçe Meali: Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, Allah'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 41. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱذْكُرُوا۟ ٱللَّهَ ذِكْرًۭا كَثِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenu-ẕkuru-llâhe ẕikran keŝîrâ.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'ı çok anın.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 42. Ayet
Arapça: وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةًۭ وَأَصِيلًا
Türkçe Okunuşu: vesebbihûhu bukratev veesîlâ.
Türkçe Meali: O'nu sabah akşam tesbih edin.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 43. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِى يُصَلِّى عَلَيْكُمْ وَمَلَٰٓئِكَتُهُۥ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِ ۚ وَكَانَ بِٱلْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî yusallî `aleykum vemelâiketuhû liyuḫricekum mine-żżulumâti ile-nnûr. vekâne bilmu'minîne rahîmâ.
Türkçe Meali: Karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size rahmet ve istiğfar eden Allah ve melekleridir. İnananlara merhamet eden O'dur.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 44. Ayet
Arapça: تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُۥ سَلَٰمٌۭ ۚ وَأَعَدَّ لَهُمْ أَجْرًۭا كَرِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: tehiyyetuhum yevme yelkavnehû selâm. vee`adde lehum ecran kerîmâ.
Türkçe Meali: O'na kavuştukları gün müminlere yapılacak dirlik temennileri "Selam" demek olacaktır. Onlara cömertçe verilecek ecir hazırlamıştır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 45. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ إِنَّآ أَرْسَلْنَٰكَ شَٰهِدًۭا وَمُبَشِّرًۭا وَنَذِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnebiyyu innâ erselnâke şâhidev vemubeşşirav veneẕîrâ.
Türkçe Meali: Biz seni şahit, müjdeci, uyarıcı; Allah'ın izniyle O'na çağıran, nurlandıran bir ışık olarak göndermişizdir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَدَاعِيًا إِلَى ٱللَّهِ بِإِذْنِهِۦ وَسِرَاجًۭا مُّنِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vedâ`iyen ile-llâhi biiẕnihî vesirâcem munîrâ.
Türkçe Meali: Biz seni şahit, müjdeci, uyarıcı; Allah'ın izniyle O'na çağıran, nurlandıran bir ışık olarak göndermişizdir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَبَشِّرِ ٱلْمُؤْمِنِينَ بِأَنَّ لَهُم مِّنَ ٱللَّهِ فَضْلًۭا كَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vebeşşiri-lmu'minîne bienne lehum mine-llâhi fadlen kebîrâ.
Türkçe Meali: İnananlara, Rablerinden büyük bir lütuf olduğunu müjdele.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَلَا تُطِعِ ٱلْكَٰفِرِينَ وَٱلْمُنَٰفِقِينَ وَدَعْ أَذَىٰهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى ٱللَّهِ ۚ وَكَفَىٰ بِٱللَّهِ وَكِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: velâ tuti`i-lkâfirîne velmunâfikîne veda` eẕâhum vetevekkel `ale-llâh. vekefâ billâhi vekîlâ.
Türkçe Meali: İnkarcılara, ikiyüzlülere itaat etme; eziyetlerine aldırma; Allah'a güven, güvenilecek olarak Allah yeter.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 49. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِذَا نَكَحْتُمُ ٱلْمُؤْمِنَٰتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِن قَبْلِ أَن تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍۢ تَعْتَدُّونَهَا ۖ فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحًۭا جَمِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû iẕâ nekahtumu-lmu'minâti ŝumme tallaktumûhunne min kabli en temessûhunne femâ lekum `aleyhinne min `iddetin ta`teddûnehâ. femetti`ûhunne veserrihûhunne serâhan cemîlâ.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Mümin kadınlarla nikahlanıp, onları, temasta bulunmadan boşadığınızda, artık onlar için size iddet saymaya lüzum yoktur. Kendilerine bağışta bulunarak onları güzellikle serbest bırakın.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 50. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ إِنَّآ أَحْلَلْنَا لَكَ أَزْوَٰجَكَ ٱلَّٰتِىٓ ءَاتَيْتَ أُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَمِينُكَ مِمَّآ أَفَآءَ ٱللَّهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّٰتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَٰلَٰتِكَ ٱلَّٰتِى هَاجَرْنَ مَعَكَ وَٱمْرَأَةًۭ مُّؤْمِنَةً إِن وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِىِّ إِنْ أَرَادَ ٱلنَّبِىُّ أَن يَسْتَنكِحَهَا خَالِصَةًۭ لَّكَ مِن دُونِ ٱلْمُؤْمِنِينَ ۗ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ فِىٓ أَزْوَٰجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌۭ ۗ وَكَانَ ٱللَّهُ غَفُورًۭا رَّحِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnebiyyu innâ ahlelnâ leke ezvâceke-llâtî âteyte ucûrahunne vemâ meleket yemînuke mimmâ efâe-llâhu `aleyke vebenâti `ammike vebenâti `ammetike vebenâti ḫâlike vebenâti ḫâletike-llâtî hâcerne me`ak. vemraetem mu'mineten iv vehebet nefsehâ linnebiyyi in erâde-nnebiyyu ey yestenkihahâ. ḫâlisatel leke min dûni-lmu'minîn. kad `alimnâ mâ feradnâ `aleyhim fî ezvâcihim vemâ meleket eymânuhum likeylâ yekûne `aleyke harac. vekâne-llâhu ğafûrar rahîmâ.
Türkçe Meali: Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve Peygamber nikahlanmayı dilediği takdirde müminlerden ayrı, sırf sana mahsus olmak üzere kendisinin mehrini Peygambere hibe eden mümin kadını almanı helal kılmışızdır. Bir zorluğa uğramaman için; müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 51. Ayet
Arapça: ۞ تُرْجِى مَن تَشَآءُ مِنْهُنَّ وَتُـْٔوِىٓ إِلَيْكَ مَن تَشَآءُ ۖ وَمَنِ ٱبْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَ ۚ ذَٰلِكَ أَدْنَىٰٓ أَن تَقَرَّ أَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَآ ءَاتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّ ۚ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِى قُلُوبِكُمْ ۚ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلِيمًا حَلِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: turcî men teşâu minhunne vetu'vî ileyke men teşâ'. vemeni-bteğayte mimmen `azelte felâ cunâha `aleyk. ẕâlike ednâ en tekarra a`yunuhunne velâ yahzenne veyerdayne bimâ âteytehunne kulluhunn. vellâhu ya`lemu mâ fî kulûbikum. vekâne-llâhu `alîmen halîmâ.
Türkçe Meali: Bunlardan istediğini bırakır, istediğini yanına alabilirsin. Sırasını geri bırakmış olduklarından da arzu ettiğini yanına almanda sana bir sorumluluk yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olmasını, üzülmemelerini, hepsine verdiğin şeylere razı olmalarını daha iyi sağlar. Allah kalblerinizde olanı bilir; Allah bilendir, Halim olandır.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 52. Ayet
Arapça: لَّا يَحِلُّ لَكَ ٱلنِّسَآءُ مِنۢ بَعْدُ وَلَآ أَن تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ أَزْوَٰجٍۢ وَلَوْ أَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ إِلَّا مَا مَلَكَتْ يَمِينُكَ ۗ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ رَّقِيبًۭا
Türkçe Okunuşu: lâ yehillu leke-nnisâu mim ba`du velâ en tebeddele bihinne min ezvâciv velev a`cebeke husnuhunne illâ mâ meleket yemînuk. vekâne-llâhu `alâ kulli şey'ir rakîbâ.
Türkçe Meali: Bundan sonra sana hiçbir kadın, cariyelerin bir yana, güzellikleri ne kadar hoşuna giderse gitsin, hiçbirini boşayıp başka bir eşle değiştirmen helal değildir. Allah her şeyi gözetmektedir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 53. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَدْخُلُوا۟ بُيُوتَ ٱلنَّبِىِّ إِلَّآ أَن يُؤْذَنَ لَكُمْ إِلَىٰ طَعَامٍ غَيْرَ نَٰظِرِينَ إِنَىٰهُ وَلَٰكِنْ إِذَا دُعِيتُمْ فَٱدْخُلُوا۟ فَإِذَا طَعِمْتُمْ فَٱنتَشِرُوا۟ وَلَا مُسْتَـْٔنِسِينَ لِحَدِيثٍ ۚ إِنَّ ذَٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِى ٱلنَّبِىَّ فَيَسْتَحْىِۦ مِنكُمْ ۖ وَٱللَّهُ لَا يَسْتَحْىِۦ مِنَ ٱلْحَقِّ ۚ وَإِذَا سَأَلْتُمُوهُنَّ مَتَٰعًۭا فَسْـَٔلُوهُنَّ مِن وَرَآءِ حِجَابٍۢ ۚ ذَٰلِكُمْ أَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ ۚ وَمَا كَانَ لَكُمْ أَن تُؤْذُوا۟ رَسُولَ ٱللَّهِ وَلَآ أَن تَنكِحُوٓا۟ أَزْوَٰجَهُۥ مِنۢ بَعْدِهِۦٓ أَبَدًا ۚ إِنَّ ذَٰلِكُمْ كَانَ عِندَ ٱللَّهِ عَظِيمًا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ tedḫulû buyûte-nnebiyyi illâ ey yu'ẕene lekum ilâ ta`âmin ğayra nâżirîne inâhu velâkin iẕâ du`îtum fedḫulû feiẕâ ta`imtum fenteşirû velâ muste'nisîne lihadîŝ. inne ẕâlikum kâne yu'ẕi-nnebiyye feyestahyî minkum. vellâhu lâ yestahyî mine-lhakk. veiẕâ seeltumûhunne metâ`an fes'elûhunne miv verâi hicâb. ẕâlikum atheru likulûbikum vekulûbihinn. vemâ kâne lekum en tu'ẕû rasûle-llâhi velâ en tenkihû ezvâcehû mim ba`dihî ebedâ. inne ẕâlikum kâne `inde-llâhi `ażîmâ.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Peygamber'in evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağılın. Sohbet etmek için de girip oturmayın. Bu haliniz Peygamber'i üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamber'in eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Peygamber'ini üzmeniz ve ne de O'nuneşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük şeydir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 54. Ayet
Arapça: إِن تُبْدُوا۟ شَيْـًٔا أَوْ تُخْفُوهُ فَإِنَّ ٱللَّهَ كَانَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: in tubdû şey'en ev tuḫfûhu feinne-llâhe kâne bikulli şey'in `alîmâ.
Türkçe Meali: Bir şeyi açıklasanız de gizleseniz de Allah şüphesiz hepsini bilir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 55. Ayet
Arapça: لَّا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ فِىٓ ءَابَآئِهِنَّ وَلَآ أَبْنَآئِهِنَّ وَلَآ إِخْوَٰنِهِنَّ وَلَآ أَبْنَآءِ إِخْوَٰنِهِنَّ وَلَآ أَبْنَآءِ أَخَوَٰتِهِنَّ وَلَا نِسَآئِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُهُنَّ ۗ وَٱتَّقِينَ ٱللَّهَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ شَهِيدًا
Türkçe Okunuşu: lâ cunâha `aleyhinne fî âbâihinne velâ ebnâihinne velâ iḫvânihinne velâ ebnâi iḫvânihinne velâ ebnâi eḫavâtihinne velâ nisâihinne velâ mâ meleket eymânuhunn. vettekîne-llâh. inne-llâhe kâne `alâ kulli şey'in şehîdâ.
Türkçe Meali: Onların; babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, hizmetçi kadınları ve cariyeleri hakkında bir sorumluluğu yoktur. Allah'tan sakının, çünkü Allah her şeye şahiddir.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 56. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ وَمَلَٰٓئِكَتَهُۥ يُصَلُّونَ عَلَى ٱلنَّبِىِّ ۚ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ صَلُّوا۟ عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا۟ تَسْلِيمًا
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe vemelâiketehû yusallûne `ale-nnebiyy. yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû sallû `aleyhi vesellimû teslîmâ.
Türkçe Meali: Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamberi överler: Ey inananlar! Siz de onu övün, ona salat ve selam getirin.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 57. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يُؤْذُونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ لَعَنَهُمُ ٱللَّهُ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ وَأَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًۭا مُّهِينًۭا
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yu'ẕûne-llâhe verasûlehû le`anehumu-llâhu fi-ddunyâ vel'âḫirati vee`adde lehum `aẕâbem muhînâ.
Türkçe Meali: Allah'ı ve Peygamber'ini incitenlere, Allah dünyada da ahirette de lanet eder; onlara alçaltıcı bir azap hazırlar.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ يُؤْذُونَ ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ بِغَيْرِ مَا ٱكْتَسَبُوا۟ فَقَدِ ٱحْتَمَلُوا۟ بُهْتَٰنًۭا وَإِثْمًۭا مُّبِينًۭا
Türkçe Okunuşu: velleẕîne yu'ẕûne-lmu'minîne velmu'minâti biğayri me-ktesebû fekadi-htemelû buhtânev veiŝmem mubînâ.
Türkçe Meali: İnanan erkek ve kadınları, yapmadıkları bir şeyden ötürü incitenler, şüphesiz iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olurlar.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 59. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ قُل لِّأَزْوَٰجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَآءِ ٱلْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَٰبِيبِهِنَّ ۚ ذَٰلِكَ أَدْنَىٰٓ أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ ۗ وَكَانَ ٱللَّهُ غَفُورًۭا رَّحِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnebiyyu kul liezvâcike vebenâtike venisâi-lmu'minîne yudnîne `aleyhinne min celâbîbihinn. ẕâlike ednâ ey yu`rafne felâ yu'ẕeyn. vekâne-llâhu ğafûrar rahîmâ.
Türkçe Meali: Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle; bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlar ve merhamet eder.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 60. Ayet
Arapça: ۞ لَّئِن لَّمْ يَنتَهِ ٱلْمُنَٰفِقُونَ وَٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌۭ وَٱلْمُرْجِفُونَ فِى ٱلْمَدِينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ فِيهَآ إِلَّا قَلِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: leil lem yentehi-lmunâfikûne velleẕîne fî kulûbihim meraduv velmurcifûne fi-lmedîneti lenuğriyenneke bihim ŝumme lâ yucâvirûneke fîhâ illâ kalîlâ.
Türkçe Meali: İkiyüzlüler, kalblerinde fesat bulunanlar, şehirde bozguncu haberler yayanlar, eğer bundan vazgeçmezlerse, and olsun ki, seni onlarla mücadeleye davet ederiz; sonra çevrende az bir zamandan fazla kalamazlar.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 61. Ayet
Arapça: مَّلْعُونِينَ ۖ أَيْنَمَا ثُقِفُوٓا۟ أُخِذُوا۟ وَقُتِّلُوا۟ تَقْتِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: mel`ûnîn. eyne mâ ŝukifû uḫiẕû vekuttilû taktîlâ.
Türkçe Meali: Lanetlenmiş olarak, nerede bulunurlarsa yakalanır ve hem de öldürülürler.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 62. Ayet
Arapça: سُنَّةَ ٱللَّهِ فِى ٱلَّذِينَ خَلَوْا۟ مِن قَبْلُ ۖ وَلَن تَجِدَ لِسُنَّةِ ٱللَّهِ تَبْدِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: sunnete-llâhi fi-lleẕîne ḫalev min kabl. velen tecide lisunneti-llâhi tebdîlâ.
Türkçe Meali: Allah'ın geçmişlere uyguladığı yasası budur ve Allah'ın yasasında bir değişme bulamazsın.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 63. Ayet
Arapça: يَسْـَٔلُكَ ٱلنَّاسُ عَنِ ٱلسَّاعَةِ ۖ قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ ٱللَّهِ ۚ وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ ٱلسَّاعَةَ تَكُونُ قَرِيبًا
Türkçe Okunuşu: yes'eluke-nnâsu `ani-ssâ`ah. kul innemâ `ilmuhâ `inde-llâh. vemâ yudrîke le`alle-ssâ`ate tekûnu karîbâ.
Türkçe Meali: İnsanlar senden kıyametin zamanını soruyorlar; de ki: "Onun bilgisi ancak Allah katındadır; ne bilirsin, belki de zamanı yakındır."
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 64. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ لَعَنَ ٱلْكَٰفِرِينَ وَأَعَدَّ لَهُمْ سَعِيرًا
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe le`ane-lkâfirîne vee`adde lehum se`îrâ.
Türkçe Meali: Allah şüphesiz, inkarcılara lanet etmiş ve onlara içinde sonsuz olarak temelli kalacakları çılgın alevli cehennemi hazırlamıştır. Onlar bir dost ve yardımcı bulamazlar.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 65. Ayet
Arapça: خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًۭا ۖ لَّا يَجِدُونَ وَلِيًّۭا وَلَا نَصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: ḫâlidîne fîhâ ebedâ. lâ yecidûne veliyyev velâ nesîrâ.
Türkçe Meali: Allah şüphesiz, inkarcılara lanet etmiş ve onlara içinde sonsuz olarak temelli kalacakları çılgın alevli cehennemi hazırlamıştır. Onlar bir dost ve yardımcı bulamazlar.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 66. Ayet
Arapça: يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِى ٱلنَّارِ يَقُولُونَ يَٰلَيْتَنَآ أَطَعْنَا ٱللَّهَ وَأَطَعْنَا ٱلرَّسُولَا۠
Türkçe Okunuşu: yevme tukallebu vucûhuhum fi-nnâri yekûlûne yâ leytenâ eta`ne-llâhe veeta`ne-rrasûl.
Türkçe Meali: Yüzleri ateşte çevrildiği gün: "Keşke Allah'a itaat etseydik, keşke Peygamber'e itaat etseydik!" derler.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 67. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ رَبَّنَآ إِنَّآ أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَآءَنَا فَأَضَلُّونَا ٱلسَّبِيلَا۠
Türkçe Okunuşu: vekâlû rabbenâ innâ eta`nâ sâdetenâ vekuberâenâ feedallûne-ssebîl.
Türkçe Meali: "Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik, fakat onlar bizi yoldan saptırdılar.", "Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver, onları büyük bir lanete uğrat" derler.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 68. Ayet
Arapça: رَبَّنَآ ءَاتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ ٱلْعَذَابِ وَٱلْعَنْهُمْ لَعْنًۭا كَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: rabbenâ âtihim di`feyni mine-l`aẕâbi vel`anhum la`nen kebîrâ.
Türkçe Meali: "Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik, fakat onlar bizi yoldan saptırdılar.", "Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver, onları büyük bir lanete uğrat" derler.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 69. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَكُونُوا۟ كَٱلَّذِينَ ءَاذَوْا۟ مُوسَىٰ فَبَرَّأَهُ ٱللَّهُ مِمَّا قَالُوا۟ ۚ وَكَانَ عِندَ ٱللَّهِ وَجِيهًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ tekûnû kelleẕîne âẕev mûsâ feberra'ehu-llâhu mimmâ kâlû. vekâne `inde-llâhi vecîhâ.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Musa'yı incitenler gibi olmayın. Nitekim Allah onu, söylediklerinden beri tutmuştu. O, Allah'ın katında değerli bir kişiydi.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 70. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَقُولُوا۟ قَوْلًۭا سَدِيدًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenu-tteku-llâhe vekûlû kavlen sedîdâ.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'tan sakının, dürüst söz söyleyin de Allah işlerinizi kendinize yararlı kılsın ve günahlarınızı size bağışlasın. Kim Allah'a ve Peygamber'ine itaat ederse, şüphesiz büyük bir kurtuluşa ermiş olur.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 71. Ayet
Arapça: يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَٰلَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ ۗ وَمَن يُطِعِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا
Türkçe Okunuşu: yuslih lekum a`mâlekum veyağfir lekum ẕunûbekum. vemey yuti`i-llâhe verasûlehû fekad fâze fevzen `ażîmâ.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'tan sakının, dürüst söz söyleyin de Allah işlerinizi kendinize yararlı kılsın ve günahlarınızı size bağışlasın. Kim Allah'a ve Peygamber'ine itaat ederse, şüphesiz büyük bir kurtuluşa ermiş olur.
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 72. Ayet
Arapça: إِنَّا عَرَضْنَا ٱلْأَمَانَةَ عَلَى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱلْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا ٱلْإِنسَٰنُ ۖ إِنَّهُۥ كَانَ ظَلُومًۭا جَهُولًۭا
Türkçe Okunuşu: innâ `aradne-l'emânete `ale-ssemâvâti vel'ardi velcibâli feebeynâ ey yahmilnehâ veeşfakne minhâ vehamelehe-l'insân. innehû kâne żalûmen cehûlâ.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz, sorumluluğu (emaneti) göklere, yere, dağlara sunmuşuzdur da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremişlerdir; onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim ve çok cahildir. (kabulüne rağmen emanete hıyanet etmektedir)
سُورَةُ الأَحۡزَابِ - Ahzâb Suresi - 73. Ayet
Arapça: لِّيُعَذِّبَ ٱللَّهُ ٱلْمُنَٰفِقِينَ وَٱلْمُنَٰفِقَٰتِ وَٱلْمُشْرِكِينَ وَٱلْمُشْرِكَٰتِ وَيَتُوبَ ٱللَّهُ عَلَى ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ ۗ وَكَانَ ٱللَّهُ غَفُورًۭا رَّحِيمًۢا
Türkçe Okunuşu: liyu`aẕẕibe-llâhu-lmunâfikîne velmunâfikâti velmuşrikîne velmuşrikâti veyetûbe-llâhu `ale-lmu'minîne velmu'minât. vekâne-llâhu ğafûrar rahîmâ.
Türkçe Meali: Bunun sonucu olarak, Allah, ikiyüzlü erkek ve kadınlara, Allah'a ortak koşan erkek ve kadınlara azap verecektir. Allah inanan erkek ve kadınların tevbelerini kabul buyuracaktır. Allah bağışlar ve merhamet eder.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ٱلَّذِى لَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ وَلَهُ ٱلْحَمْدُ فِى ٱلْءَاخِرَةِ ۚ وَهُوَ ٱلْحَكِيمُ ٱلْخَبِيرُ
Türkçe Okunuşu: elhamdu lillâhi-lleẕî lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ardi velehu-lhamdu fi-l'âḫirah. vehuve-lhakîmu-lḫabîr.
Türkçe Meali: Hamd, göklerde olanlar ve yerde bulunanlar Kendisinin olan Allah'a mahsustur. O, Hakim'dir, her şeyden haberdardır.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 2. Ayet
Arapça: يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِى ٱلْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا ۚ وَهُوَ ٱلرَّحِيمُ ٱلْغَفُورُ
Türkçe Okunuşu: ya`lemu mâ yelicu fi-l'ardi vemâ yaḫrucu minhâ vemâ yenzilu mine-ssemâi vemâ ya`rucu fîhâ. vehuve-rrahîmu-lğafûr.
Türkçe Meali: Yere gireni ve oradan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. O, merhametlidir, mağfiret sahibidir.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَا تَأْتِينَا ٱلسَّاعَةُ ۖ قُلْ بَلَىٰ وَرَبِّى لَتَأْتِيَنَّكُمْ عَٰلِمِ ٱلْغَيْبِ ۖ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍۢ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَلَا فِى ٱلْأَرْضِ وَلَآ أَصْغَرُ مِن ذَٰلِكَ وَلَآ أَكْبَرُ إِلَّا فِى كِتَٰبٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne keferû lâ te'tîne-ssâ`ah. kul belâ verabbî lete'tiyennekum `âlimi-lğaybi. lâ ya`zubu `anhu miŝkâlu ẕerratin fi-ssemâvâti velâ fi-l'ardi velâ asğaru min ẕâlike velâ ekberu illâ fî kitâbim mubîn.
Türkçe Meali: İnkar edenler: "Kıyamet bize gelmeyecektir" dediler. De ki: "Hayır, öyle değil; görülmeyeni bilen Rabbim'e and olsun ki, o saat size muhakkak gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O'nun ilminin dışında değildir. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü de şüphesiz apaçık Kitap'tadır."
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 4. Ayet
Arapça: لِّيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُم مَّغْفِرَةٌۭ وَرِزْقٌۭ كَرِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: liyecziye-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti. ulâike lehum mağfiratuv verizkun kerîm.
Türkçe Meali: Allah'ın, inanıp yararlı iş işleyenlere ki onlar için mağfiret ve cömertçe verilmiş rızık vardır ve ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara ki onlara iğrenç ve can yakıcı azap vardır işlerinin karşılıklarını vermesi için kıyamet saati gelecektir.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ سَعَوْ فِىٓ ءَايَٰتِنَا مُعَٰجِزِينَ أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌۭ مِّن رِّجْزٍ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne se`av fî âyâtinâ mu`âcizîne ulâike lehum `aẕâbum mir riczin elîm.
Türkçe Meali: Allah'ın, inanıp yararlı iş işleyenlere ki onlar için mağfiret ve cömertçe verilmiş rızık vardır ve ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara ki onlara iğrenç ve can yakıcı azap vardır işlerinin karşılıklarını vermesi için kıyamet saati gelecektir.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَيَرَى ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْعِلْمَ ٱلَّذِىٓ أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ هُوَ ٱلْحَقَّ وَيَهْدِىٓ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَمِيدِ
Türkçe Okunuşu: veyere-lleẕîne ûtu-l`ilme-lleẕî unzile ileyke mir rabbike huve-lhakka veyehdî ilâ sirâti-l`azîzi-lhamîd.
Türkçe Meali: Kendilerine ilim verilenler, sana Rabbinden indirilenin hak olduğunu, güçlü ve hamde layık olanın yolunu gösterdiğini bilirler.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ هَلْ نَدُلُّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍۢ يُنَبِّئُكُمْ إِذَا مُزِّقْتُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ إِنَّكُمْ لَفِى خَلْقٍۢ جَدِيدٍ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne keferû hel nedullukum `alâ raculiy yunebbiukum iẕâ muzziktum kulle mumezzekin innekum lefî ḫalkin cedîd.
Türkçe Meali: İnkar edenler, insanlara: "Size, siz parça parça dağılıp yok olduğunuz zaman yeniden dirileceğinizi haber veren bir adam gösterelim mi? Allah'a karşı yalan mı uyduruyor, yoksa kendisinde delilik mi vardır?" derler. Hayır; ahirete inanmayanlar, azapta ve derin bir sapıklık içindedirler.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 8. Ayet
Arapça: أَفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا أَم بِهِۦ جِنَّةٌۢ ۗ بَلِ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ فِى ٱلْعَذَابِ وَٱلضَّلَٰلِ ٱلْبَعِيدِ
Türkçe Okunuşu: efterâ `ale-llâhi keẕiben em bihî cinneh. beli-lleẕîne lâ yu'minûne bil'âḫirati fi-l`aẕâbi veddalâli-lbe`îd.
Türkçe Meali: İnkar edenler, insanlara: "Size, siz parça parça dağılıp yok olduğunuz zaman yeniden dirileceğinizi haber veren bir adam gösterelim mi? Allah'a karşı yalan mı uyduruyor, yoksa kendisinde delilik mi vardır?" derler. Hayır; ahirete inanmayanlar, azapta ve derin bir sapıklık içindedirler.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 9. Ayet
Arapça: أَفَلَمْ يَرَوْا۟ إِلَىٰ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ ۚ إِن نَّشَأْ نَخْسِفْ بِهِمُ ٱلْأَرْضَ أَوْ نُسْقِطْ عَلَيْهِمْ كِسَفًۭا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ لِّكُلِّ عَبْدٍۢ مُّنِيبٍۢ
Türkçe Okunuşu: efelem yerav ilâ mâ beyne eydîhim vemâ ḫalfehum mine-ssemâi vel'ard. in neşe' naḫsif bihimu-l'arda ev nuskit `aleyhim kisefem mine-ssemâ'. inne fî ẕâlike leâyetel likulli `abdim munîb.
Türkçe Meali: Önlerinde ve ardlarında olan göğü ve yeri görmezler mi? Dilesek onları yere geçirir veya göğün bir parçasını başlarına indiririz. Bunlarda, Allah'a yönelen her kul için dersler vardır.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 10. Ayet
Arapça: ۞ وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا دَاوُۥدَ مِنَّا فَضْلًۭا ۖ يَٰجِبَالُ أَوِّبِى مَعَهُۥ وَٱلطَّيْرَ ۖ وَأَلَنَّا لَهُ ٱلْحَدِيدَ
Türkçe Okunuşu: velekad âteynâ dâvûde minnâ fadlâ. yâ cibâlu evvibî me`ahû vettayr. veelennâ lehu-lhadîd.
Türkçe Meali: "Ey dağlar ve kuşlar! Davud tesbih ettikçe siz de onu tekrarlayın" diyerek and olsun ki, ona katımızdan lütufta bulunduk; "geniş zırhlar yap, dokumasını sağlam tut" diye ona demiri yumuşak kıldık. Yararlı iş işleyin; doğrusu Ben yaptıklarınızı görenim.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 11. Ayet
Arapça: أَنِ ٱعْمَلْ سَٰبِغَٰتٍۢ وَقَدِّرْ فِى ٱلسَّرْدِ ۖ وَٱعْمَلُوا۟ صَٰلِحًا ۖ إِنِّى بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: eni-`mel sâbiğâtiv vekaddir fi-sserdi va`melû sâlihâ. innî bimâ ta`melûne besîr.
Türkçe Meali: "Ey dağlar ve kuşlar! Davud tesbih ettikçe siz de onu tekrarlayın" diyerek and olsun ki, ona katımızdan lütufta bulunduk; "geniş zırhlar yap, dokumasını sağlam tut" diye ona demiri yumuşak kıldık. Yararlı iş işleyin; doğrusu Ben yaptıklarınızı görenim.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَلِسُلَيْمَٰنَ ٱلرِّيحَ غُدُوُّهَا شَهْرٌۭ وَرَوَاحُهَا شَهْرٌۭ ۖ وَأَسَلْنَا لَهُۥ عَيْنَ ٱلْقِطْرِ ۖ وَمِنَ ٱلْجِنِّ مَن يَعْمَلُ بَيْنَ يَدَيْهِ بِإِذْنِ رَبِّهِۦ ۖ وَمَن يَزِغْ مِنْهُمْ عَنْ أَمْرِنَا نُذِقْهُ مِنْ عَذَابِ ٱلسَّعِيرِ
Türkçe Okunuşu: velisuleymâne-rrîha ğuduvvuhâ şehruv veravâhuhâ şehr. veeselnâ lehû `ayne-lkitr. vemine-lcinni mey ya`melu beyne yedeyhi biiẕni rabbihî. vemey yeziğ minhum `an emrinâ nuẕikhu min `aẕâbi-sse`îr.
Türkçe Meali: Gündüz estiğinde bir aylık mesafeye gidip, akşam da bir aylık mesafeden gelen rüzgarı Süleyman'ın buyruğu altına verdik. Onun için su gibi erimiş bakır akıttık. Rabbinin izniyle, yanında iş gören cinleri onun buyruğu altına verdik ki, bunlar içinde buyruğumuzdan çıkan olursa ona alevli ateşin azabını tattırırdık.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 13. Ayet
Arapça: يَعْمَلُونَ لَهُۥ مَا يَشَآءُ مِن مَّحَٰرِيبَ وَتَمَٰثِيلَ وَجِفَانٍۢ كَٱلْجَوَابِ وَقُدُورٍۢ رَّاسِيَٰتٍ ۚ ٱعْمَلُوٓا۟ ءَالَ دَاوُۥدَ شُكْرًۭا ۚ وَقَلِيلٌۭ مِّنْ عِبَادِىَ ٱلشَّكُورُ
Türkçe Okunuşu: ya`melûne lehû mâ yeşâu mim mehârîbe vetemâŝîle vecifânin kelcevâbi vekudûrir râsiyât. i`melû âle dâvûde şukrâ. vekalîlum min `ibâdiye-şşekûr.
Türkçe Meali: Süleyman için, o ne dilerse, mabedler, heykeller, büyük havuzlara benzer çanaklar ve taşınması güç kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır."
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 14. Ayet
Arapça: فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ ٱلْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلَىٰ مَوْتِهِۦٓ إِلَّا دَآبَّةُ ٱلْأَرْضِ تَأْكُلُ مِنسَأَتَهُۥ ۖ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ ٱلْجِنُّ أَن لَّوْ كَانُوا۟ يَعْلَمُونَ ٱلْغَيْبَ مَا لَبِثُوا۟ فِى ٱلْعَذَابِ ٱلْمُهِينِ
Türkçe Okunuşu: felemmâ kadaynâ `aleyhi-lmevte mâ dellehum `alâ mevtih illâ dâbbetu-l'ardi te'kulu minseeteh. felemmâ ḫarra tebeyyeneti-lcinnu el lev kânû ya`lemûne-lğaybe mâ lebiŝû fi-l`aẕâbi-lmuhîn.
Türkçe Meali: Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere farkettirdi. O, ölü olarak yere düşünce, ortaya çıktı ki, şayet cinler görülmeyeni bilmiş olsalardı alçak düşüren bir azap içinde kalmazlardı.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 15. Ayet
Arapça: لَقَدْ كَانَ لِسَبَإٍۢ فِى مَسْكَنِهِمْ ءَايَةٌۭ ۖ جَنَّتَانِ عَن يَمِينٍۢ وَشِمَالٍۢ ۖ كُلُوا۟ مِن رِّزْقِ رَبِّكُمْ وَٱشْكُرُوا۟ لَهُۥ ۚ بَلْدَةٌۭ طَيِّبَةٌۭ وَرَبٌّ غَفُورٌۭ
Türkçe Okunuşu: lekad kâne lisebein fî meskenihim âyeh. cennetâni `ay yemîniv veşimâl. kulû mir rizki rabbikum veşkurû leh. beldetun tayyibetuv verabbun ğafûr.
Türkçe Meali: Sebelilerin yurtlarında Allah'ın kudretine bir işaret vardır: Sağlı sollu iki bahçe vardı. Onlara: "Rabbinizin verdiği rızıktan yiyin ve O'na şükredin. İşte hoş bir şehir ve bağışlayan bir Rab" denmişti.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 16. Ayet
Arapça: فَأَعْرَضُوا۟ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ سَيْلَ ٱلْعَرِمِ وَبَدَّلْنَٰهُم بِجَنَّتَيْهِمْ جَنَّتَيْنِ ذَوَاتَىْ أُكُلٍ خَمْطٍۢ وَأَثْلٍۢ وَشَىْءٍۢ مِّن سِدْرٍۢ قَلِيلٍۢ
Türkçe Okunuşu: fea`radû feerselnâ `aleyhim seyle-l`arimi vebeddelnâhum bicenneteyhim cenneteyni ẕevâtey ukulin ḫamtiv veeŝliv veşey'im min sidrin kalîl.
Türkçe Meali: Fakat onlar yüz çevirdiler; bunun için Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik, onların bahçelerini, buruk yemişli, ılgınlık ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 17. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ جَزَيْنَٰهُم بِمَا كَفَرُوا۟ ۖ وَهَلْ نُجَٰزِىٓ إِلَّا ٱلْكَفُورَ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike cezeynâhum bimâ keferû. vehel nucezî ille-lkefûra.
Türkçe Meali: İşte böylece, inkarlarından ötürü onları cezalandırdık. Biz nankörden başkasına ceza mı veririz?
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ ٱلْقُرَى ٱلَّتِى بَٰرَكْنَا فِيهَا قُرًۭى ظَٰهِرَةًۭ وَقَدَّرْنَا فِيهَا ٱلسَّيْرَ ۖ سِيرُوا۟ فِيهَا لَيَالِىَ وَأَيَّامًا ءَامِنِينَ
Türkçe Okunuşu: vece`alnâ beynehum vebeyne-lkura-lletî bâraknâ fîhâ kuran żâhiratev vekaddernâ fîhe-sseyr. sîrû fîhâ leyâliye veeyyâmen âminîn.
Türkçe Meali: Onlarla, kutlu kıldığımız şehirler arasında, karşıdan karşıya görünen kasabalar var etmiş, oraları gezilecek belirli konak yerleri yapmıştık, "Oralarda geceleri ve gündüzleri güven içinde gezin" demiştik.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 19. Ayet
Arapça: فَقَالُوا۟ رَبَّنَا بَٰعِدْ بَيْنَ أَسْفَارِنَا وَظَلَمُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ فَجَعَلْنَٰهُمْ أَحَادِيثَ وَمَزَّقْنَٰهُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّكُلِّ صَبَّارٍۢ شَكُورٍۢ
Türkçe Okunuşu: fekâlû rabbenâ bâ`id beyne esfârinâ veżalemû enfusehum fece`alnâhum ehâdîŝe vemezzaknâhum kulle mumezzek. inne fî ẕâlike leâyâtil likulli sabbârin şekûr.
Türkçe Meali: Ama onlar: "Rabbimiz! Yolculuklarımızın mesafesini uzak kıl" deyip kendilerine yazık ettiler. Biz de onları efsane yapıverdik, darmadağın ettik. Doğrusu bunlarda, pek sabreden ve çok şükreden kimseler için dersler vardır.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ إِبْلِيسُ ظَنَّهُۥ فَٱتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقًۭا مِّنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad saddeka `aleyhim iblîsu żannehû fettebe`ûhu illâ ferîkam mine-lmu'minîn.
Türkçe Meali: And olsun ki İblis, onlar hakkındaki görüşünü doğru çıkartmış; inananlardan bir topluluk dışında hepsi ona uymuşlardı.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَمَا كَانَ لَهُۥ عَلَيْهِم مِّن سُلْطَٰنٍ إِلَّا لِنَعْلَمَ مَن يُؤْمِنُ بِٱلْءَاخِرَةِ مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا فِى شَكٍّۢ ۗ وَرَبُّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ حَفِيظٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemâ kâne lehû `aleyhim min sultânin illâ lina`leme mey yu'minu bil'âḫirati mimmen huve minhâ fî şekkin. verabbuke `alâ kulli şey'in hafîż.
Türkçe Meali: Oysa İblis'in onlar üzerinde bir nüfuzu yoktu; ama Biz ahirete inanan kimselerle ondan şüphede olanları, işte böylece ortaya koyarız. Rabbin her şeyi gözetip koruyandır.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 22. Ayet
Arapça: قُلِ ٱدْعُوا۟ ٱلَّذِينَ زَعَمْتُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِثْقَالَ ذَرَّةٍۢ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَلَا فِى ٱلْأَرْضِ وَمَا لَهُمْ فِيهِمَا مِن شِرْكٍۢ وَمَا لَهُۥ مِنْهُم مِّن ظَهِيرٍۢ
Türkçe Okunuşu: kuli-d`u-lleẕîne za`amtum min dûni-llâh. lâ yemlikûne miŝkâle ẕerratin fi-ssemâvâti velâ fi-l'ardi vemâ lehum fîhimâ min şirkiv vemâ lehû minhum min żahîr.
Türkçe Meali: De ki: "Allah'ı bırakıp de göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip olmadığı, her ikisinde de bir ortaklığı bulunmadığı ve hiçbiri Allah'a yardımcı olmadığı halde tanrı olduklarını ileri sürdüklerinizi yardıma çağırsanıza!"
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَلَا تَنفَعُ ٱلشَّفَٰعَةُ عِندَهُۥٓ إِلَّا لِمَنْ أَذِنَ لَهُۥ ۚ حَتَّىٰٓ إِذَا فُزِّعَ عَن قُلُوبِهِمْ قَالُوا۟ مَاذَا قَالَ رَبُّكُمْ ۖ قَالُوا۟ ٱلْحَقَّ ۖ وَهُوَ ٱلْعَلِىُّ ٱلْكَبِيرُ
Türkçe Okunuşu: velâ tenfe`u-şşefâ`atu `indehû illâ limen eẕine leh. hattâ iẕâ fuzzi`a `an kulûbihim kâlû mâẕâ kâle rabbukum. kâlu-lhakk. vehuve-l`aliyyu-lkebîr.
Türkçe Meali: Allah'ın katında, kendisine izin verilenden başka kimse şefaat edemez. Sonunda, gönüllerindeki korku giderilince birbirlerine "Rabbiniz ne söyledi?" diye sorarlar; "Hak söyledi" derler. O, yücedir, büyüktür.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 24. Ayet
Arapça: ۞ قُلْ مَن يَرْزُقُكُم مِّنَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ قُلِ ٱللَّهُ ۖ وَإِنَّآ أَوْ إِيَّاكُمْ لَعَلَىٰ هُدًى أَوْ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: kul mey yerzukukum mine-ssemâvâti vel'ard. kuli-llâhu veinnâ ev iyyâkum le`alâ huden ev fî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: De ki: "Göklerden ve yerden sizi rızıklandıran kimdir?" De ki: "Allah'tır. Öyleyse doğru yolda veya apaçık bir sapıklıkta olan ya biziz ya sizsiniz."
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 25. Ayet
Arapça: قُل لَّا تُسْـَٔلُونَ عَمَّآ أَجْرَمْنَا وَلَا نُسْـَٔلُ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kul lâ tus'elûne `ammâ ecramnâ velâ nus'elu `ammâ ta`melûn.
Türkçe Meali: De ki: "İşlediğimiz suçlardan siz sorumlu olmazsınız, sizin yaptıklarınızdan da biz sorumlu olmayız"
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 26. Ayet
Arapça: قُلْ يَجْمَعُ بَيْنَنَا رَبُّنَا ثُمَّ يَفْتَحُ بَيْنَنَا بِٱلْحَقِّ وَهُوَ ٱلْفَتَّاحُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: kul yecme`u beynenâ rabbunâ ŝumme yeftehu beynenâ bilhakk. vehuve-lfettâhu-l`alîm.
Türkçe Meali: De ki: "Rabbimiz sonunda hepimizi toplar, sonra aramızda adaletle hükmeder. Adaletle hükmeden, bilen ancak O'dur."
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 27. Ayet
Arapça: قُلْ أَرُونِىَ ٱلَّذِينَ أَلْحَقْتُم بِهِۦ شُرَكَآءَ ۖ كَلَّا ۚ بَلْ هُوَ ٱللَّهُ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: kul erûniye-lleẕîne elhaktum bihî şurakâe kellâ. bel huve-llâhu-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: De ki: "O'na taktığınız ortakları bana gösterin, yoktur ki! O, güçlü olan, hakim olan Allah'tır."
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَمَآ أَرْسَلْنَٰكَ إِلَّا كَآفَّةًۭ لِّلنَّاسِ بَشِيرًۭا وَنَذِيرًۭا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ erselnâke illâ kâffetel linnâsi beşîrav veneẕîrav velâkinne ekŝera-nnâsi lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir; fakat insanların çoğu bilmez.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 29. Ayet
Arapça: وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: veyekûlûne metâ hâẕe-lva`du in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: "Doğru sözlü iseniz söyleyin bu vaad ne zamandır?" derler.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 30. Ayet
Arapça: قُل لَّكُم مِّيعَادُ يَوْمٍۢ لَّا تَسْتَـْٔخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةًۭ وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ
Türkçe Okunuşu: kul lekum mî`âdu yevmil lâ teste'ḫirûne `anhu sâ`atev velâ testakdimûn.
Türkçe Meali: De ki: "Size, bir gün tayin edilmiştir. Ondan bir saat ne geri kalabilirsiniz ne de öne geçebilirsiniz."
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَن نُّؤْمِنَ بِهَٰذَا ٱلْقُرْءَانِ وَلَا بِٱلَّذِى بَيْنَ يَدَيْهِ ۗ وَلَوْ تَرَىٰٓ إِذِ ٱلظَّٰلِمُونَ مَوْقُوفُونَ عِندَ رَبِّهِمْ يَرْجِعُ بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ ٱلْقَوْلَ يَقُولُ ٱلَّذِينَ ٱسْتُضْعِفُوا۟ لِلَّذِينَ ٱسْتَكْبَرُوا۟ لَوْلَآ أَنتُمْ لَكُنَّا مُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne keferû len nu'mine bihâẕe-lkur'âni velâ billeẕî beyne yedeyh. velev terâ iẕi-żżâlimûne mevkûfûne `inde rabbihim. yerci`u ba`duhum ilâ ba`din-lkavle. yekûlu-lleẕîne-stud`ifû lilleẕîne-stekberû levlâ entum lekunnâ mu'minîn.
Türkçe Meali: İnkar edenler: "Bu Kuran'a ve ondan öncekilere inanmayacağız" dediler. Sen bu zalimleri, Rablerinin huzurunda dikilmiş oldukları zaman, suçu birbirine atıp dururken bir görsen! Güçsüz sayılanlar, büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız biz inanmış olacaktık" derler.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 32. Ayet
Arapça: قَالَ ٱلَّذِينَ ٱسْتَكْبَرُوا۟ لِلَّذِينَ ٱسْتُضْعِفُوٓا۟ أَنَحْنُ صَدَدْنَٰكُمْ عَنِ ٱلْهُدَىٰ بَعْدَ إِذْ جَآءَكُم ۖ بَلْ كُنتُم مُّجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle-lleẕîne-stekberû lilleẕîne-stud`ifû enahnu sadednâkum `ani-lhudâ ba`de iẕ câekum bel kuntum mucrimîn.
Türkçe Meali: Büyüklük taslayanlar, Güçsüz sayılanlara: "Size doğruluk rehberi geldikten sonra ondan sizi biz mi alıkoyduk? Hayır; zaten suçlu kimselerdiniz" derler.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ ٱسْتُضْعِفُوا۟ لِلَّذِينَ ٱسْتَكْبَرُوا۟ بَلْ مَكْرُ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ إِذْ تَأْمُرُونَنَآ أَن نَّكْفُرَ بِٱللَّهِ وَنَجْعَلَ لَهُۥٓ أَندَادًۭا ۚ وَأَسَرُّوا۟ ٱلنَّدَامَةَ لَمَّا رَأَوُا۟ ٱلْعَذَابَ وَجَعَلْنَا ٱلْأَغْلَٰلَ فِىٓ أَعْنَاقِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ۚ هَلْ يُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne-stud`ifû lilleẕîne-stekberû bel mekru-lleyli vennehâri iẕ te'murûnenâ en nekfura billâhi venec`ale lehû endâdâ. veeserru-nnedâmete lemmâ raevu-l`aẕâb. vece`alne-l'ağlâle fî a`nâki-lleẕîne keferû. hel yuczevne illâ mâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Güçsüz sayılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır gece gündüz hile kuruyor ve bize Allah'ı inkar etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz" derler. Azabı gördüklerinde, ettiklerine içleri yanar. İnkar edenlerin boyunlarına demir halkalar vururuz. Yaptıklarından başka bir şeyin mi cezasını çekerler?
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَمَآ أَرْسَلْنَا فِى قَرْيَةٍۢ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَآ إِنَّا بِمَآ أُرْسِلْتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ erselnâ fî karyetim min neẕîrin illâ kâle mutrafûhâ innâ bimâ ursiltum bihî kâfirûn.
Türkçe Meali: Doğrusu uyarıcı göndermiş olduğumuz her kentin varlıklı kimseleri, "Biz sizinle gönderilen şeyleri inkar ediyoruz" dediler.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 35. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ نَحْنُ أَكْثَرُ أَمْوَٰلًۭا وَأَوْلَٰدًۭا وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû nahnu ekŝeru emvâlev veevlâdev vemâ nahnu bimu`aẕẕebîn.
Türkçe Meali: Ve dediler ki: "Malları ve çocukları en çok olan bizleriz, azaba uğratılacak da değiliz"
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 36. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّ رَبِّى يَبْسُطُ ٱلرِّزْقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقْدِرُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kul inne rabbî yebsutu-rrizka limey yeşâu veyakdiru velâkinne ekŝera-nnâsi lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: De ki: "Şüphesiz Rabbim rızkı dilediğine genişletir ve bir ölçüye göre verir, fakat insanların çoğu bilmezler."
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَمَآ أَمْوَٰلُكُمْ وَلَآ أَوْلَٰدُكُم بِٱلَّتِى تُقَرِّبُكُمْ عِندَنَا زُلْفَىٰٓ إِلَّا مَنْ ءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحًۭا فَأُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ جَزَآءُ ٱلضِّعْفِ بِمَا عَمِلُوا۟ وَهُمْ فِى ٱلْغُرُفَٰتِ ءَامِنُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ emvâlukum velâ evlâdukum billetî tukarribukum `indenâ zulfâ illâ men âmene ve`amile sâlihâ. feulâike lehum cezâu-ddi`fi bimâ `amilû vehum fi-lğurufâti âminûn.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Sizi Bana yaklaştıracak olan ne mallarınız ve ne de çocuklarınızdır; yalnız, inanıp yararlı iş işleyen kimselerin, işte onların yaptıklarına karşılık mükafatları kat kattır; işte onlar, yüksek derecelerde, güven içindedirler.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ يَسْعَوْنَ فِىٓ ءَايَٰتِنَا مُعَٰجِزِينَ أُو۟لَٰٓئِكَ فِى ٱلْعَذَابِ مُحْضَرُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne yes`avne fî âyâtinâ mu`âcizîne ulâike fi-l`aẕâbi muhdarûn.
Türkçe Meali: Ayetlerimizi etkisiz kılmaya çalışanlar; işte onlar, azabla yüz yüze bırakılırlar.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 39. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّ رَبِّى يَبْسُطُ ٱلرِّزْقَ لِمَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦ وَيَقْدِرُ لَهُۥ ۚ وَمَآ أَنفَقْتُم مِّن شَىْءٍۢ فَهُوَ يُخْلِفُهُۥ ۖ وَهُوَ خَيْرُ ٱلرَّٰزِقِينَ
Türkçe Okunuşu: kul inne rabbî yebsutu-rrizka limey yeşâu min `ibâdihî veyakdiru leh. vemâ enfaktum min şey'in fehuve yuḫlifuh. vehuve ḫayru-rrâzikîn.
Türkçe Meali: De ki: "Doğrusu Rabbim, kullarından dilediğinin rızkını hem genişletir ve hem de ona daraltıp bir ölçüye göre verir; sarfettiğiniz herhangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar, çünkü O rızık verenlerin en hayırlısıdır."
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 40. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًۭا ثُمَّ يَقُولُ لِلْمَلَٰٓئِكَةِ أَهَٰٓؤُلَآءِ إِيَّاكُمْ كَانُوا۟ يَعْبُدُونَ
Türkçe Okunuşu: veyevme yahşuruhum cemî`an ŝumme yekûlu lilmelâiketi ehâulâi iyyâkum kânû ya`budûn.
Türkçe Meali: Allah bir gün onların hepsini diriltip toplar, sonra meleklere: "Bunlar mı size tapıyordu?" der.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 41. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ سُبْحَٰنَكَ أَنتَ وَلِيُّنَا مِن دُونِهِم ۖ بَلْ كَانُوا۟ يَعْبُدُونَ ٱلْجِنَّ ۖ أَكْثَرُهُم بِهِم مُّؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû subhâneke ente veliyyunâ min dûnihim. bel kânû ya`budûne-lcinn. ekŝeruhum bihim mu'minûn.
Türkçe Meali: Melekler: "Haşa, bizim dostumuz onlar değil, Sensin. Hayır; onlar bize değil cinlere tapıyorlardı, çoğu onlara inanıyorlardı" derler.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 42. Ayet
Arapça: فَٱلْيَوْمَ لَا يَمْلِكُ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍۢ نَّفْعًۭا وَلَا ضَرًّۭا وَنَقُولُ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ ذُوقُوا۟ عَذَابَ ٱلنَّارِ ٱلَّتِى كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
Türkçe Okunuşu: felyevme lâ yemliku ba`dukum liba`din nef`av velâ darrâ. venekûlu lilleẕîne żalemû ẕûkû `aẕâbe-nnâri-lletî kuntum bihâ tukeẕẕibûn.
Türkçe Meali: Zalimlere: "Yalanladığınız ateşin azabını tadın, bugün birbirinize ne fayda ve ne de zarar verebilirsiniz" deriz.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 43. Ayet
Arapça: وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٍۢ قَالُوا۟ مَا هَٰذَآ إِلَّا رَجُلٌۭ يُرِيدُ أَن يَصُدَّكُمْ عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ ءَابَآؤُكُمْ وَقَالُوا۟ مَا هَٰذَآ إِلَّآ إِفْكٌۭ مُّفْتَرًۭى ۚ وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِلْحَقِّ لَمَّا جَآءَهُمْ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ tutlâ `aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlû mâ hâẕâ illâ raculuy yurîdu ey yesuddekum `ammâ kâne ya`budu âbâukum. vekâlû mâ hâẕâ illâ ifkum mufterâ. vekâle-lleẕîne keferû lilhakki lemmâ câehum in hâẕâ illâ sihrum mubîn.
Türkçe Meali: Ayetlerimiz onlara apaçık olarak okunduğu zaman: "Bu adam sizi babalarınızın taptıklarından alıkoymaktan başka bir şey istemiyor" derlerdi. "Bu Kuran düpedüz bir uydurmadan başka bir şey değildir" derlerdi. Hak, inkar edenlere geldiğinde, onun için: "Bu apaçık bir büyüdür" demişlerdi.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 44. Ayet
Arapça: وَمَآ ءَاتَيْنَٰهُم مِّن كُتُبٍۢ يَدْرُسُونَهَا ۖ وَمَآ أَرْسَلْنَآ إِلَيْهِمْ قَبْلَكَ مِن نَّذِيرٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemâ âteynâhum min kutubiy yedrusûnehâ vemâ erselnâ ileyhim kableke min neẕîr.
Türkçe Meali: Oysa Biz, onlara okuyacakları bir kitap vermemiş ve senden önce de onlara bir uyarıcı göndermemiştik.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَكَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَمَا بَلَغُوا۟ مِعْشَارَ مَآ ءَاتَيْنَٰهُمْ فَكَذَّبُوا۟ رُسُلِى ۖ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ
Türkçe Okunuşu: vekeẕẕebe-lleẕîne min kablihim vemâ beleğû mi`şâra mâ âteynâhum fekeẕẕebû rusulî. fekeyfe kâne nekîr.
Türkçe Meali: Kendilerinden önce gelenleri de yalanlamışlardı; oysa bunlar, onlara verdiklerimizin onda birine bile erişememişlerdi. Böyleyken peygamberlerimizi yalanladılar; Beni inkar etmek nasıl olur?
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 46. Ayet
Arapça: ۞ قُلْ إِنَّمَآ أَعِظُكُم بِوَٰحِدَةٍ ۖ أَن تَقُومُوا۟ لِلَّهِ مَثْنَىٰ وَفُرَٰدَىٰ ثُمَّ تَتَفَكَّرُوا۟ ۚ مَا بِصَاحِبِكُم مِّن جِنَّةٍ ۚ إِنْ هُوَ إِلَّا نَذِيرٌۭ لَّكُم بَيْنَ يَدَىْ عَذَابٍۢ شَدِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: kul innemâ e`iżukum bivâhideh. en tekûmû lillâhi meŝnâ vefurâdâ ŝumme tetefekkerû. mâ bisâhibikum min cinneh. in huve illâ neẕîrul lekum beyne yedey `aẕâbin şedîd.
Türkçe Meali: De ki: "Size tek bir öğüdüm vardır: Allah için ikişer ikişer ve tek tek kalkınız, sonra düşününüz, göreceksiniz ki arkadaşınızda bir delilik yoktur. O yalnız çetin bir azabın öncesinde sizi uyarmaktadır."
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 47. Ayet
Arapça: قُلْ مَا سَأَلْتُكُم مِّنْ أَجْرٍۢ فَهُوَ لَكُمْ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَى ٱللَّهِ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ شَهِيدٌۭ
Türkçe Okunuşu: kul mâ seeltukum min ecrin fehuve lekum. in ecriye illâ `ale-llâh. vehuve `alâ kulli şey'in şehîd.
Türkçe Meali: De ki: "Ben sizden bir ücret istersem, o sizin olsun; benim ecrim Allah'a aittir. O her şeye şahiddir."
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 48. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّ رَبِّى يَقْذِفُ بِٱلْحَقِّ عَلَّٰمُ ٱلْغُيُوبِ
Türkçe Okunuşu: kul inne rabbî yakẕifu bilhakk. `allâmu-lğuyûb.
Türkçe Meali: De ki: "Görünmeyenleri en iyi bilen Rabbim, batılı hak ile ortadan kaldırır."
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 49. Ayet
Arapça: قُلْ جَآءَ ٱلْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ ٱلْبَٰطِلُ وَمَا يُعِيدُ
Türkçe Okunuşu: kul câe-lhakku vemâ yubdiu-lbâtilu vemâ yu`îd.
Türkçe Meali: De ki: "Hak geldi; artık batıl ne yeniden başlar, ne de geri gelir."
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 50. Ayet
Arapça: قُلْ إِن ضَلَلْتُ فَإِنَّمَآ أَضِلُّ عَلَىٰ نَفْسِى ۖ وَإِنِ ٱهْتَدَيْتُ فَبِمَا يُوحِىٓ إِلَىَّ رَبِّىٓ ۚ إِنَّهُۥ سَمِيعٌۭ قَرِيبٌۭ
Türkçe Okunuşu: kul in daleltu feinnemâ edillu `alâ nefsî. veini-htedeytu febimâ yûhî ileyye rabbî. innehû semî`un karîb.
Türkçe Meali: De ki: "Eğer saparsam, kendi zararıma sapmış olurum. Doğru yolda olursam, bu Rabbim'in bana vahyetmesiyledir. Doğrusu O, işitendir, yakın olandır"
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَلَوْ تَرَىٰٓ إِذْ فَزِعُوا۟ فَلَا فَوْتَ وَأُخِذُوا۟ مِن مَّكَانٍۢ قَرِيبٍۢ
Türkçe Okunuşu: velev terâ iẕ fezi`û felâ fevte veuḫiẕû mim mekânin karîb.
Türkçe Meali: Onları korktukları zaman bir görsen; artık kurtuluş yoktur, cehenneme yakın bir yerde yakalanmışlardır. O zaman, "Allah'a inandık" derler ama, ahiret gibi uzak bir yerden imana nasıl kolayca ulaşırlar?
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 52. Ayet
Arapça: وَقَالُوٓا۟ ءَامَنَّا بِهِۦ وَأَنَّىٰ لَهُمُ ٱلتَّنَاوُشُ مِن مَّكَانٍۭ بَعِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: vekâlû âmennâ bih. veennâ lehumu-ttenâvuşu mim mekânim be`îd.
Türkçe Meali: Onları korktukları zaman bir görsen; artık kurtuluş yoktur, cehenneme yakın bir yerde yakalanmışlardır. O zaman, "Allah'a inandık" derler ama, ahiret gibi uzak bir yerden imana nasıl kolayca ulaşırlar?
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 53. Ayet
Arapça: وَقَدْ كَفَرُوا۟ بِهِۦ مِن قَبْلُ ۖ وَيَقْذِفُونَ بِٱلْغَيْبِ مِن مَّكَانٍۭ بَعِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: vekad keferû bihî min kabl. veyakẕifûne bilğaybi mim mekânim be`îd.
Türkçe Meali: Oysa onu daha önce inkar etmişler, uzak bir yer olan dünyadan görünmeyene dil uzatmışlardı.
سُورَةُ سَبَإٍ - Sebe' Suresi - 54. Ayet
Arapça: وَحِيلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِأَشْيَاعِهِم مِّن قَبْلُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ فِى شَكٍّۢ مُّرِيبٍۭ
Türkçe Okunuşu: vehîle beynehum vebeyne mâ yeştehûne kemâ fu`ile bieşyâ`ihim min kabl. innehum kânû fî şekkim murîbun.
Türkçe Meali: Kendileriyle, arzuladıkları şeyler arasına artık engel konur; nitekim, daha önce, kendilerine benzeyenlere de aynı şey yapılmıştı. Çünkü onlar şüphe ve endişe içindeydiler.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ جَاعِلِ ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ رُسُلًا أُو۟لِىٓ أَجْنِحَةٍۢ مَّثْنَىٰ وَثُلَٰثَ وَرُبَٰعَ ۚ يَزِيدُ فِى ٱلْخَلْقِ مَا يَشَآءُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: elhamdu lillâhi fâtiri-ssemâvâti vel'ardi câ`ili-lmelâiketi rusulen ulî ecnihatim meŝnâ veŝulâŝe verubâ`. yezîdu fi-lḫalki mâ yeşâ'. inne-llâhe `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur. Yaratmada dilediğini artırır. Doğrusu Allah, her şeye Kadir olandır.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 2. Ayet
Arapça: مَّا يَفْتَحِ ٱللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍۢ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا ۖ وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُۥ مِنۢ بَعْدِهِۦ ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: mâ yeftehi-llâhu linnâsi mir rahmetin felâ mumsike lehâ. vemâ yumsik felâ mursile lehû mim ba`dih. vehuve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Allah'ın insanlara verdiği rahmeti önleyebilecek yoktur. O'nun önlediğini de ardından salıverecek yoktur. O, güçlü'dür, Hakim'dir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 3. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱذْكُرُوا۟ نِعْمَتَ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ ۚ هَلْ مِنْ خَٰلِقٍ غَيْرُ ٱللَّهِ يَرْزُقُكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ ۚ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnâsu-ẕkurû ni`mete-llâhi `aleykum. hel min ḫâlikin ğayru-llâhi yerzukukum mine-ssemâi vel'ard. lâ ilâhe illâ hû. feennâ tu'fekûn.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Allah'ın size olan nimetini anın; sizi gökten ve yerden rızıklandıran Allah'tan başka bir yaratan var mıdır? O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl aldatılıp da döndürülürsünüz?
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌۭ مِّن قَبْلِكَ ۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرْجَعُ ٱلْأُمُورُ
Türkçe Okunuşu: veiy yukeẕẕibûke fekad kuẕẕibet rusulum min kablik. veile-llâhi turce`u-l'umûr.
Türkçe Meali: Seni yalanlıyorlarsa bil ki senden önce de nice peygamberler yalanlanmıştır. Bütün işler Allah' a döndürülür.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 5. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّۭ ۖ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا ۖ وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِٱللَّهِ ٱلْغَرُورُ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnâsu inne va`de-llâhi hakkun felâ teğurrannekumu-lhayâtu-ddunyâ. velâ yeğurrannekum billâhi-lğarûr.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir; dünya hayatı sizi aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 6. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلشَّيْطَٰنَ لَكُمْ عَدُوٌّۭ فَٱتَّخِذُوهُ عَدُوًّا ۚ إِنَّمَا يَدْعُوا۟ حِزْبَهُۥ لِيَكُونُوا۟ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلسَّعِيرِ
Türkçe Okunuşu: inne-şşeytâne lekum `aduvvun fetteḫiẕûhu `aduvvâ. innemâ yed`û hizbehû liyekûnû min ashâbi-sse`îr.
Türkçe Meali: Şeytan şüphesiz sizin düşmanınızdır; siz de onu düşman tutun; o, kendi taraftarlarını, çılgın alevli cehennem yaranı olmaya çağırır.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 7. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَهُمْ عَذَابٌۭ شَدِيدٌۭ ۖ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌۭ وَأَجْرٌۭ كَبِيرٌ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne keferû lehum `aẕâbun şedîd. velleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti lehum mağfiratuv veecrun kebîr.
Türkçe Meali: İnkar eden kimselere çetin azap vardır.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 8. Ayet
Arapça: أَفَمَن زُيِّنَ لَهُۥ سُوٓءُ عَمَلِهِۦ فَرَءَاهُ حَسَنًۭا ۖ فَإِنَّ ٱللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِى مَن يَشَآءُ ۖ فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَٰتٍ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌۢ بِمَا يَصْنَعُونَ
Türkçe Okunuşu: efemen zuyyine lehû sûu `amelihî feraâhu hasenâ. feinne-llâhe yudillu mey yeşâu veyehdî mey yeşâ'. felâ teẕheb nefsuke `aleyhim haserât. inne-llâhe `alîmum bimâ yasne`ûn.
Türkçe Meali: Kötü işi kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse, kötülüğü hiç işlemeyene benzer mi? Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Artık onlara üzülerek kendini harabetme; Allah onların yaptıklarını şüphesiz bilir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَٱللَّهُ ٱلَّذِىٓ أَرْسَلَ ٱلرِّيَٰحَ فَتُثِيرُ سَحَابًۭا فَسُقْنَٰهُ إِلَىٰ بَلَدٍۢ مَّيِّتٍۢ فَأَحْيَيْنَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ كَذَٰلِكَ ٱلنُّشُورُ
Türkçe Okunuşu: vellâhu-lleẕî ersele-rriyâha fetuŝîru sehâben fesuknâhu ilâ beledim meyyitin feahyeynâ bihi-l'arda ba`de mevtihâ. keẕâlike-nnuşûr.
Türkçe Meali: Rüzgarları gönderip de bulutları yürüten Allah'tır. Biz bulutları ölü bir yere sürüp, onunla toprağı ölümünden sonra diriltiriz. İnsanları diriltmek de böyledir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 10. Ayet
Arapça: مَن كَانَ يُرِيدُ ٱلْعِزَّةَ فَلِلَّهِ ٱلْعِزَّةُ جَمِيعًا ۚ إِلَيْهِ يَصْعَدُ ٱلْكَلِمُ ٱلطَّيِّبُ وَٱلْعَمَلُ ٱلصَّٰلِحُ يَرْفَعُهُۥ ۚ وَٱلَّذِينَ يَمْكُرُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِ لَهُمْ عَذَابٌۭ شَدِيدٌۭ ۖ وَمَكْرُ أُو۟لَٰٓئِكَ هُوَ يَبُورُ
Türkçe Okunuşu: men kâne yurîdu-l`izzete felillâhi-l`izzetu cemî`â. ileyhi yas`adu-lkelimu-ttayyibu vel`amelu-ssâlihu yerfe`uh. velleẕîne yemkurûne-sseyyiâti lehum `aẕâbun şedîd. vemekru ulâike huve yebûr.
Türkçe Meali: Kudret isteyen kimse bilsin ki, kudret, bütünüyle Allah'ındır. Güzel sözler O'na yükselir, o sözleri de yararlı iş yükseltir. Kötülük yapmakta düzen kuranlara, onlara, çetin azap vardır. İşte bunların kurdukları düzenler boşa çıkar.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَٱللَّهُ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍۢ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍۢ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَٰجًۭا ۚ وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَىٰ وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِۦ ۚ وَمَا يُعَمَّرُ مِن مُّعَمَّرٍۢ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِۦٓ إِلَّا فِى كِتَٰبٍ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: vellâhu ḫalekakum min turâbin ŝumme min nutfetin ŝumme ce`alekum ezvâcâ. vemâ tahmilu min unŝâ velâ teda`u illâ bi`ilmih. vemâ yu`ammeru mim mu`ammeriv velâ yunkasu min `umurihî illâ fî kitâb. inne ẕâlike `ale-llâhi yesîr.
Türkçe Meali: Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yaratmış, sonra da sizi çiftler halinde varetmiştir. Dişinin gebe kalması ve doğurması, ancak O'nun bilgisiyledir. Ömrü uzun olanın çok yaşaması ve ömürlerin azalması şüphesiz Kitap'dadır. Doğrusu bu Allah'a kolaydır.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَمَا يَسْتَوِى ٱلْبَحْرَانِ هَٰذَا عَذْبٌۭ فُرَاتٌۭ سَآئِغٌۭ شَرَابُهُۥ وَهَٰذَا مِلْحٌ أُجَاجٌۭ ۖ وَمِن كُلٍّۢ تَأْكُلُونَ لَحْمًۭا طَرِيًّۭا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةًۭ تَلْبَسُونَهَا ۖ وَتَرَى ٱلْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا۟ مِن فَضْلِهِۦ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ yestevi-lbahrân. hâẕâ `aẕbun furâtun sâiğun şerâbuhû vehâẕâ milhun ucâc. vemin kullin te'kulûne lahmen tariyyev vetestaḫricûne hilyeten telbesûnehâ. vetera-lfulke fîhi mevâḫira litebteğû min fadlihî vele`allekum teşkurûn.
Türkçe Meali: İki deniz bir değildir. Birinin suyu tatlı ve kolay içimlidir; diğeri tuzlu ve acıdır. Her birinden taze balık eti yersiniz; takındığınız süsler çıkarırsınız; Allah'ın lütfuyla rızık aramanız için gemilerin onu yararak gittiğini görürsün. Belki artık şükredersiniz.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 13. Ayet
Arapça: يُولِجُ ٱلَّيْلَ فِى ٱلنَّهَارِ وَيُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِى ٱلَّيْلِ وَسَخَّرَ ٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ كُلٌّۭ يَجْرِى لِأَجَلٍۢ مُّسَمًّۭى ۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ ٱلْمُلْكُ ۚ وَٱلَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِۦ مَا يَمْلِكُونَ مِن قِطْمِيرٍ
Türkçe Okunuşu: yûlicu-lleyle fi-nnehâri veyûlicu-nnehâra fi-lleyli veseḫḫara-şşemse velkamer. kulluy yecrî liecelim musemmâ. ẕâlikumu-llâhu rabbukum lehu-lmulk. velleẕîne ted`ûne min dûnihî mâ yemlikûne min kitmîr.
Türkçe Meali: Allah, geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar; belirli bir süre içinde hareket eden güneş ve ayı buyruk altına almıştır. İşte bu, Rabbiniz olan Allah'tır, hükümranlık O'nundur. O'nu bırakıp taptıklarınız, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 14. Ayet
Arapça: إِن تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا۟ دُعَآءَكُمْ وَلَوْ سَمِعُوا۟ مَا ٱسْتَجَابُوا۟ لَكُمْ ۖ وَيَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْ ۚ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَبِيرٍۢ
Türkçe Okunuşu: in ted`ûhum lâ yesme`û du`âekum. velev semi`û me-stecâbû lekum. veyevme-lkiyâmeti yekfurûne bişirkikum. velâ yunebbiuke miŝlu ḫabîr.
Türkçe Meali: Onları çağırırsanız, çağrınızı işitmezler; işitmiş olsalar bile size cevap veremezler; ama kıyamet günü sizin ortak koşmanızı inkar ederler. Herşeyden haberdar olan Allah gibi, sana kimse haber vermez.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 15. Ayet
Arapça: ۞ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ أَنتُمُ ٱلْفُقَرَآءُ إِلَى ٱللَّهِ ۖ وَٱللَّهُ هُوَ ٱلْغَنِىُّ ٱلْحَمِيدُ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnâsu entumu-lfukarâu ile-llâh. vellâhu huve-lğaniyyu-lhamîd.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız, Allah ise müstağnidir, övülmeğe layık olandır.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 16. Ayet
Arapça: إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍۢ جَدِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: iy yeşe' yuẕhibkum veye'ti biḫalkin cedîd.
Türkçe Meali: Dilerse sizi yokeder, yeniden başkalarını yaratır.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ بِعَزِيزٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemâ ẕâlike `ale-llâhi bi`azîz.
Türkçe Meali: Bu, Allah'a göre zor değildir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌۭ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۚ وَإِن تَدْعُ مُثْقَلَةٌ إِلَىٰ حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَىْءٌۭ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَىٰٓ ۗ إِنَّمَا تُنذِرُ ٱلَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِٱلْغَيْبِ وَأَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ ۚ وَمَن تَزَكَّىٰ فَإِنَّمَا يَتَزَكَّىٰ لِنَفْسِهِۦ ۚ وَإِلَى ٱللَّهِ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: velâ teziru vâziratuv vizra uḫrâ. vein ted`u muŝkaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey'uv velev kâne ẕâ kurbâ. innemâ tunẕiru-lleẕîne yaḫşevne rabbehum bilğaybi veekâmu-ssalâh. vemen tezekkâ feinnemâ yetezekkâ linefsih. veile-llâhi-lmesîr.
Türkçe Meali: Günahkar kimse diğerinin günahını çekmez. Günah yükü ağır olan kimse, onun taşınmasını istese, yakını olsa bile, yükünden birşey taşınmaz. Sen ancak, görmediği halde Rablerinden korkanları, namazı kılanları uyarırsın. Kim arınırsa, ancak kendisi için arınmış olur; dönüş ancak Allah'adır.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَمَا يَسْتَوِى ٱلْأَعْمَىٰ وَٱلْبَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: vemâ yestevi-l'a`mâ velbesîr.
Türkçe Meali: Kör ile gören, karanlıklar ile ışık ve gölgelikle sıcaklık bir değildir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَلَا ٱلظُّلُمَٰتُ وَلَا ٱلنُّورُ
Türkçe Okunuşu: vele-żżulumâtu vele-nnûr.
Türkçe Meali: Kör ile gören, karanlıklar ile ışık ve gölgelikle sıcaklık bir değildir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَلَا ٱلظِّلُّ وَلَا ٱلْحَرُورُ
Türkçe Okunuşu: vele-żżillu vele-lharûr.
Türkçe Meali: Kör ile gören, karanlıklar ile ışık ve gölgelikle sıcaklık bir değildir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَمَا يَسْتَوِى ٱلْأَحْيَآءُ وَلَا ٱلْأَمْوَٰتُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُسْمِعُ مَن يَشَآءُ ۖ وَمَآ أَنتَ بِمُسْمِعٍۢ مَّن فِى ٱلْقُبُورِ
Türkçe Okunuşu: vemâ yestevi-l'ahyâu vele-l'emvât. inne-llâhe yusmi`u mey yeşâ'. vemâ ente bimusmi`im men fi-lkubûr.
Türkçe Meali: Dirilerle ölüler de bir değildir. Doğrusu Allah, dilediği kimseye işittirir. Sen, kabirlerde olanlara işittiremezsin.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 23. Ayet
Arapça: إِنْ أَنتَ إِلَّا نَذِيرٌ
Türkçe Okunuşu: in ente illâ neẕîr.
Türkçe Meali: Sen sadece bir uyarıcısın.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 24. Ayet
Arapça: إِنَّآ أَرْسَلْنَٰكَ بِٱلْحَقِّ بَشِيرًۭا وَنَذِيرًۭا ۚ وَإِن مِّنْ أُمَّةٍ إِلَّا خَلَا فِيهَا نَذِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: innâ erselnâke bilhakki beşîrav veneẕîrâ. veim min ummetin illâ ḫalâ fîhâ neẕîr.
Türkçe Meali: Şüphesiz Biz seni, müjdeci ve uyarıcı olarak, gerçekle gönderdik. Geçmiş her ümmet içinde de mutlaka bir uyarıcı bulunagelmiştir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ جَآءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ وَبِٱلزُّبُرِ وَبِٱلْكِتَٰبِ ٱلْمُنِيرِ
Türkçe Okunuşu: veiy yukeẕẕibûke fekad keẕẕebe-lleẕîne min kablihim. câethum rusuluhum bilbeyyinâti vebizzuburi vebilkitâbi-lmunîr.
Türkçe Meali: Eğer seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Peygamberleri onlara belgeler, sayfalar ve nurlu kitaplar getirmişlerdi.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 26. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَخَذْتُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ۖ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ
Türkçe Okunuşu: ŝumme eḫaẕtu-lleẕîne keferû fekeyfe kâne nekîr.
Türkçe Meali: Sonra Ben, inkar edenleri yakaladım. Beni inkar etmek nasıl olur?
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 27. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَأَخْرَجْنَا بِهِۦ ثَمَرَٰتٍۢ مُّخْتَلِفًا أَلْوَٰنُهَا ۚ وَمِنَ ٱلْجِبَالِ جُدَدٌۢ بِيضٌۭ وَحُمْرٌۭ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَٰنُهَا وَغَرَابِيبُ سُودٌۭ
Türkçe Okunuşu: elem tera enne-llâhe enzele mine-ssemâi mââ. feaḫracnâ bihî ŝemerâtim muḫtelifen elvânuhâ. vemine-lcibâli cudedum bîduv vehumrum muḫtelifun elvânuhâ veğarâbîbu sûd.
Türkçe Meali: Allah'ın gökten su indirdiğini görmez misin? Biz onunla türlü türlü renkte ürünler yetiştirmiş; dağlarda da beyaz, kırmızı, siyah ve türlü renkte yollar varetmişizdir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَمِنَ ٱلنَّاسِ وَٱلدَّوَآبِّ وَٱلْأَنْعَٰمِ مُخْتَلِفٌ أَلْوَٰنُهُۥ كَذَٰلِكَ ۗ إِنَّمَا يَخْشَى ٱللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ ٱلْعُلَمَٰٓؤُا۟ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ
Türkçe Okunuşu: vemine-nnâsi veddevâbbi vel'en`âmi muḫtelifun elvânuhû keẕâlik. innemâ yaḫşe-llâhe min `ibâdihi-l`ulemâ'. inne-llâhe `azîzun ğafûr.
Türkçe Meali: İnsanlar, yerde yürüyenler ve davarlar da böyle türlü türlü renktedirler. Allah'ın kulları arasında O'ndan korkan, ancak bilginlerdir. Doğrusu Allah güçlüdür, bağışlayandır.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 29. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَٰبَ ٱللَّهِ وَأَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَأَنفَقُوا۟ مِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ سِرًّۭا وَعَلَانِيَةًۭ يَرْجُونَ تِجَٰرَةًۭ لَّن تَبُورَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yetlûne kitâbe-llâhi veekâmu-ssalâte veenfekû mimmâ razaknâhum sirrav ve`alâniyetey yercûne ticâratel len tebûra.
Türkçe Meali: Allah'ın Kitap'ına uyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık sarfedenler, tükenmeyecek bir kazanç umabilirler.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 30. Ayet
Arapça: لِيُوَفِّيَهُمْ أُجُورَهُمْ وَيَزِيدَهُم مِّن فَضْلِهِۦٓ ۚ إِنَّهُۥ غَفُورٌۭ شَكُورٌۭ
Türkçe Okunuşu: liyuveffiyehum ucûrahum veyezîdehum min fadlih. innehû ğafûrun şekûr.
Türkçe Meali: Çünkü Allah bu kimselerin ecirlerini tam verir ve lütfu ile arttırır. Doğrusu O, bağışlayandır, şükrün karşılığını bol bol verendir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِىٓ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ مِنَ ٱلْكِتَٰبِ هُوَ ٱلْحَقُّ مُصَدِّقًۭا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ بِعِبَادِهِۦ لَخَبِيرٌۢ بَصِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: velleẕî evhaynâ ileyke mine-lkitâbi huve-lhakku musaddikal limâ beyne yedeyh. inne-llâhe bi`ibâdihî leḫabîrum besîr.
Türkçe Meali: Bu, sana vahyettiğimiz, öncekileri doğrulayan gerçek Kitap'dır. Allah şüphesiz kullarından haberdardır, görendir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 32. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَوْرَثْنَا ٱلْكِتَٰبَ ٱلَّذِينَ ٱصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا ۖ فَمِنْهُمْ ظَالِمٌۭ لِّنَفْسِهِۦ وَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌۭ وَمِنْهُمْ سَابِقٌۢ بِٱلْخَيْرَٰتِ بِإِذْنِ ٱللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَضْلُ ٱلْكَبِيرُ
Türkçe Okunuşu: ŝumme evraŝne-lkitâbe-lleẕîne-stafeynâ min `ibâdinâ. feminhum żâlimul linefsih. veminhum muktesid. veminhum sâbikum bilḫayrâti biiẕni-llâh. ẕâlike huve-lfadlu-lkebîr.
Türkçe Meali: Sonra bu Kitap'ı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere miras bırakmışızdır. Onlardan kimi kendine yazık eder, kimi orta davranır, kimi de, Allah'ın izniyle, iyiliklere koşar. İşte büyük lütuf budur.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 33. Ayet
Arapça: جَنَّٰتُ عَدْنٍۢ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍۢ وَلُؤْلُؤًۭا ۖ وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: cennâtu `adniy yedḫulûnehâ yuhallevne fîhâ min esâvira min ẕehebiv velu'luâ. velibâsuhum fîhâ harîr.
Türkçe Meali: Bunlar, Adn cennetlerine girerler. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler, oradaki elbiseleri de ipektir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ٱلَّذِىٓ أَذْهَبَ عَنَّا ٱلْحَزَنَ ۖ إِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٌۭ شَكُورٌ
Türkçe Okunuşu: vekâlu-lhamdu lillâhi-lleẕî eẕhebe `anne-lhazen. inne rabbenâ leğafûrun şekûr.
Türkçe Meali: Derler ki: "Bizden üzüntüyü gideren Allah'a hamdolsun. Doğrusu Rabbimiz bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir."
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 35. Ayet
Arapça: ٱلَّذِىٓ أَحَلَّنَا دَارَ ٱلْمُقَامَةِ مِن فَضْلِهِۦ لَا يَمَسُّنَا فِيهَا نَصَبٌۭ وَلَا يَمَسُّنَا فِيهَا لُغُوبٌۭ
Türkçe Okunuşu: elleẕî ehallenâ dâra-lmukâmeti min fadlih. lâ yemessunâ fîhâ nesabuv velâ yemessunâ fîhâ luğûb.
Türkçe Meali: "Bizi lütfuyla, temelli kalınacak cennete O yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk gelecek ve ne de usanç gelecektir."
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَ لَا يُقْضَىٰ عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا۟ وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُم مِّنْ عَذَابِهَا ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِى كُلَّ كَفُورٍۢ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne keferû lehum nâru cehennem. lâ yukdâ `aleyhim feyemûtû velâ yuḫaffefu `anhum min `aẕâbihâ. keẕâlike neczî kulle kefûr.
Türkçe Meali: İnkar edenlere cehennem ateşi vardır. Ölümlerine hükmedilmez ki ölsünler; kendilerinden cehennemin azabı da hafifletilmez. Her inkarcıyı böylece cezalandırırız.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَآ أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَٰلِحًا غَيْرَ ٱلَّذِى كُنَّا نَعْمَلُ ۚ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَآءَكُمُ ٱلنَّذِيرُ ۖ فَذُوقُوا۟ فَمَا لِلظَّٰلِمِينَ مِن نَّصِيرٍ
Türkçe Okunuşu: vehum yastariḫûne fîhâ. rabbenâ aḫricnâ na`mel sâlihan ğayra-lleẕî kunnâ na`mel. evelem nu`ammirkum mâ yeteẕekkeru fîhi men teẕekkera vecâekumu-nneẕîr. feẕûkû femâ liżżâlimîne min nesîr.
Türkçe Meali: Orada; "Rabbimiz! Bizi çıkar; yaptığımızdan başka, yararlı iş işleyelim" diye bağrışırlar. O zaman onlara şöyle deriz: "Öğüt alacak kişinin öğüt alabileceği kadar bir süre sizi yaşatmadık mi? Size uyarıcı da gelmişti. Artık azabı tadınız, zalimlerin yardımcısı olmaz."
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 38. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ عَٰلِمُ غَيْبِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe `âlimu ğaybi-ssemâvâti vel'ard. innehû `alîmum biẕâti-ssudûr.
Türkçe Meali: Allah şüphesiz, göklerin ve yerin gaybını bilir. Doğrusu O kalplerde olanı bilendir.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 39. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِى جَعَلَكُمْ خَلَٰٓئِفَ فِى ٱلْأَرْضِ ۚ فَمَن كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُۥ ۖ وَلَا يَزِيدُ ٱلْكَٰفِرِينَ كُفْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ إِلَّا مَقْتًۭا ۖ وَلَا يَزِيدُ ٱلْكَٰفِرِينَ كُفْرُهُمْ إِلَّا خَسَارًۭا
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî ce`alekum ḫalâife fi-l'ard. femen kefera fe`aleyhi kufruh. velâ yezîdu-lkâfirîne kufruhum `inde rabbihim illâ maktâ. velâ yezîdu-lkâfirîne kufruhum illâ ḫasârâ.
Türkçe Meali: Sizleri yeryüzüne de hakim kılan O'dur. İnkar edenin inkarı kendi aleyhinedir. İnkarcıların inkarı, Rableri katında yalnız kendilerine olan gazabı arttırır. İnkarcıların inkarı, hüsrandan başka birşey arttırmaz.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 40. Ayet
Arapça: قُلْ أَرَءَيْتُمْ شُرَكَآءَكُمُ ٱلَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَرُونِى مَاذَا خَلَقُوا۟ مِنَ ٱلْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌۭ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ أَمْ ءَاتَيْنَٰهُمْ كِتَٰبًۭا فَهُمْ عَلَىٰ بَيِّنَتٍۢ مِّنْهُ ۚ بَلْ إِن يَعِدُ ٱلظَّٰلِمُونَ بَعْضُهُم بَعْضًا إِلَّا غُرُورًا
Türkçe Okunuşu: kul era'eytum şurakâekumu-lleẕîne ted`ûne min dûni-llâh. erûnî mâẕâ ḫalekû mine-l'ardi em lehum şirkun fi-ssemâvât. em âteynâhum kitâben fehum `alâ beyyinetim minh. bel iy ye`idu-żżâlimûne ba`duhum ba`dan illâ ğurûrâ.
Türkçe Meali: De ki: "Allah'ı bırakıp da taptığınız putlarınıza hiç baktınız mı? Bana gösterin, onlar yerden hangi şeyi yarattılar?" Yoksa onların Allah'la ortaklığı göklerde midir? Yoksa Biz onlara kitap verdik de ondaki delillere mi dayanırlar? Hayır; zalimler, birbirlerine sadece aldatıcı söz söylerler.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 41. Ayet
Arapça: ۞ إِنَّ ٱللَّهَ يُمْسِكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ أَن تَزُولَا ۚ وَلَئِن زَالَتَآ إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍۢ مِّنۢ بَعْدِهِۦٓ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًۭا
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe yumsiku-ssemâvâti vel'arda en tezûlâ. velein zâletâ in emsekehumâ min ehadim mim ba`dih. innehû kâne halîmen ğafûrâ.
Türkçe Meali: Doğrusu, zeval bulmasın diye gökleri ve yeri tutan Allah'tır. Eğer onlar zevale uğrarsa O'ndan başka, and olsun ki onları kimse tutamaz. O, şüphesiz Halim'dir, bağışlayandır.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 42. Ayet
Arapça: وَأَقْسَمُوا۟ بِٱللَّهِ جَهْدَ أَيْمَٰنِهِمْ لَئِن جَآءَهُمْ نَذِيرٌۭ لَّيَكُونُنَّ أَهْدَىٰ مِنْ إِحْدَى ٱلْأُمَمِ ۖ فَلَمَّا جَآءَهُمْ نَذِيرٌۭ مَّا زَادَهُمْ إِلَّا نُفُورًا
Türkçe Okunuşu: veaksemû billâhi cehde eymânihim lein câehum neẕîrul leyekûnunne ehdâ min ihde-l'umem. felemmâ câehum neẕîrum mâ zâdehum illâ nufûrâ.
Türkçe Meali: Kendilerine bir uyarıcı gelince, ümmetler içinde en doğru yolda gidenlerden biri olacaklarına, and olsun ki, bütün güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi; fakat kendilerine uyarıcının gelmesi, yeryüzünde büyüklük taslamak ve kötü düzen kurmak ile uğraştıklarından sadece nefretlerini arttırdı. Oysa pis pis kurulan kötü tuzağa ancak sahibi düşer. Öncekilere uygulanagelen yasayı görmezler mi? Sen Allah'ın yasasında bir değişiklik bulamazsın. Sen Allah'ın yasasında bir başkalaşma da bulamazsın.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 43. Ayet
Arapça: ٱسْتِكْبَارًۭا فِى ٱلْأَرْضِ وَمَكْرَ ٱلسَّيِّئِ ۚ وَلَا يَحِيقُ ٱلْمَكْرُ ٱلسَّيِّئُ إِلَّا بِأَهْلِهِۦ ۚ فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا سُنَّتَ ٱلْأَوَّلِينَ ۚ فَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ ٱللَّهِ تَبْدِيلًۭا ۖ وَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ ٱللَّهِ تَحْوِيلًا
Türkçe Okunuşu: istikbâran fi-l'ardi vemekra-sseyyi'. velâ yehîku-lmekru-sseyyiu illâ biehlih. fehel yenżurûne illâ sunnete-l'evvelîn. felen tecide lisunneti-llâhi tebdîlâ. velen tecide lisunneti-llâhi tahvîlâ.
Türkçe Meali: Kendilerine bir uyarıcı gelince, ümmetler içinde en doğru yolda gidenlerden biri olacaklarına, and olsun ki, bütün güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi; fakat kendilerine uyarıcının gelmesi, yeryüzünde büyüklük taslamak ve kötü düzen kurmak ile uğraştıklarından sadece nefretlerini arttırdı. Oysa pis pis kurulan kötü tuzağa ancak sahibi düşer. Öncekilere uygulanagelen yasayı görmezler mi? Sen Allah'ın yasasında bir değişiklik bulamazsın. Sen Allah'ın yasasında bir başkalaşma da bulamazsın.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 44. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَسِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَيَنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَكَانُوٓا۟ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةًۭ ۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيُعْجِزَهُۥ مِن شَىْءٍۢ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَلَا فِى ٱلْأَرْضِ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَلِيمًۭا قَدِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: evelem yesîrû fi-l'ardi feyenżurû keyfe kâne `âkibetu-lleẕîne min kablihim vekânû eşedde minhum kuvveh. vemâ kâne-llâhu liyu`cizehû min şey'in fi-ssemâvâti velâ fi-l'ard. innehû kâne `alîmen kadîrâ.
Türkçe Meali: Yeryüzünde gezip, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Onlar, kendilerinden daha kuvvetliydiler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakabilecek yoktur. Şüphesiz O bilendir, Kadir olandır.
سُورَةُ فَاطِرٍ - Fâtır Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَلَوْ يُؤَاخِذُ ٱللَّهُ ٱلنَّاسَ بِمَا كَسَبُوا۟ مَا تَرَكَ عَلَىٰ ظَهْرِهَا مِن دَآبَّةٍۢ وَلَٰكِن يُؤَخِّرُهُمْ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّۭى ۖ فَإِذَا جَآءَ أَجَلُهُمْ فَإِنَّ ٱللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِۦ بَصِيرًۢا
Türkçe Okunuşu: velev yuâḫiẕu-llâhu-nnâse bimâ kesebû mâ terake `alâ żahrihâ min dâbbetiv velâkiy yu'eḫḫiruhum ilâ ecelim musemmâ. feiẕâ câe eceluhum feinne-llâhe kâne bi`ibâdihî besîrâ.
Türkçe Meali: Allah insanları işlediklerine karşılık hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde bir canlı bırakmaması gerekirdi. Ama onları belli bir süreye kadar erteler. Süreleri gelince gereğini yapar. Doğrusu Allah kullarını görmektedir.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يسٓ
Türkçe Okunuşu: yâ-sîn.
Türkçe Meali: Ya, Sin.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 2. Ayet
Arapça: وَٱلْقُرْءَانِ ٱلْحَكِيمِ
Türkçe Okunuşu: velkur'âni-lhakîm.
Türkçe Meali: Kuran'ı Hakim'e and olsun ki, sen doğru yol üzere gönderilmiş peygamberlerdensin.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 3. Ayet
Arapça: إِنَّكَ لَمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: inneke lemine-lmurselîn.
Türkçe Meali: Kuran'ı Hakim'e and olsun ki, sen doğru yol üzere gönderilmiş peygamberlerdensin.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 4. Ayet
Arapça: عَلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: `alâ sirâtim mustekîm.
Türkçe Meali: Kuran'ı Hakim'e and olsun ki, sen doğru yol üzere gönderilmiş peygamberlerdensin.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 5. Ayet
Arapça: تَنزِيلَ ٱلْعَزِيزِ ٱلرَّحِيمِ
Türkçe Okunuşu: tenzîle-l`azîzi-rrahîm.
Türkçe Meali: Bu, babaları uyarılmadığından gafil kalmış bir milleti uyarman için güçlü ve merhametli olan Allah'ın indirdiği Kuran'dır.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 6. Ayet
Arapça: لِتُنذِرَ قَوْمًۭا مَّآ أُنذِرَ ءَابَآؤُهُمْ فَهُمْ غَٰفِلُونَ
Türkçe Okunuşu: litunẕira kavmem mâ unẕira âbâuhum fehum ğâfilûn.
Türkçe Meali: Bu, babaları uyarılmadığından gafil kalmış bir milleti uyarman için güçlü ve merhametli olan Allah'ın indirdiği Kuran'dır.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 7. Ayet
Arapça: لَقَدْ حَقَّ ٱلْقَوْلُ عَلَىٰٓ أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: lekad hakka-lkavlu `alâ ekŝerihim fehum lâ yu'minûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, hüküm çoğunun aleyhine gerçekleşmiştir, bunun için artık inanmazlar.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 8. Ayet
Arapça: إِنَّا جَعَلْنَا فِىٓ أَعْنَٰقِهِمْ أَغْلَٰلًۭا فَهِىَ إِلَى ٱلْأَذْقَانِ فَهُم مُّقْمَحُونَ
Türkçe Okunuşu: innâ ce`alnâ fî a`nâkihim ağlâlen fehiye ile-l'eẕkâni fehum mukmehûn.
Türkçe Meali: Boyunlarına, çenelerine kadar varan demir halkalar geçirmişizdir, bunun için başları yukarı kalkıktır.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَجَعَلْنَا مِنۢ بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّۭا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّۭا فَأَغْشَيْنَٰهُمْ فَهُمْ لَا يُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vece`alnâ mim beyni eydîhim seddev vemin ḫalfihim sedden feağşeynâhum fehum lâ yubsirûn.
Türkçe Meali: Önlerine ve arkalarına sed çekmişizdir. Gözlerini perdelediğimizden artık göremezler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَسَوَآءٌ عَلَيْهِمْ ءَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: vesevâun `aleyhim eenẕertehum em lem tunẕirhum lâ yu'minûn.
Türkçe Meali: Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 11. Ayet
Arapça: إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ ٱتَّبَعَ ٱلذِّكْرَ وَخَشِىَ ٱلرَّحْمَٰنَ بِٱلْغَيْبِ ۖ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍۢ وَأَجْرٍۢ كَرِيمٍ
Türkçe Okunuşu: innemâ tunẕiru meni-ttebe`a-ẕẕikra veḫaşiye-rrahmâne bilğayb. febeşşirhu bimağfirativ veecrin kerîm.
Türkçe Meali: Sen ancak, Kuran'a uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. Artık o kimseyi, bağışlanma ve cömertçe verilecek bir ecirle müjdele.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 12. Ayet
Arapça: إِنَّا نَحْنُ نُحْىِ ٱلْمَوْتَىٰ وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا۟ وَءَاثَٰرَهُمْ ۚ وَكُلَّ شَىْءٍ أَحْصَيْنَٰهُ فِىٓ إِمَامٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: innâ nahnu nuhyi-lmevtâ venektubu mâ kaddemû veâŝârahum. vekulle şey'in ahsaynâhu fî imâmim mubîn.
Türkçe Meali: Şüphesiz ölüleri dirilten, işlediklerini ve eserlerini yazan Biziz; herşeyi, apaçık bir kitabda saymışızdır.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَٱضْرِبْ لَهُم مَّثَلًا أَصْحَٰبَ ٱلْقَرْيَةِ إِذْ جَآءَهَا ٱلْمُرْسَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vadrib lehum meŝelen ashâbe-lkaryeh. iẕ câehe-lmurselûn.
Türkçe Meali: İnsanlara, halkına elçiler gelen şehri mesel olarak anlat:
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 14. Ayet
Arapça: إِذْ أَرْسَلْنَآ إِلَيْهِمُ ٱثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍۢ فَقَالُوٓا۟ إِنَّآ إِلَيْكُم مُّرْسَلُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ erselnâ ileyhimu-ŝneyni fekeẕẕebûhumâ fe`azzeznâ biŝâliŝin fekâlû innâ ileykum murselûn.
Türkçe Meali: Onlara iki elçi göndermiştik; onu yalanladıkları için üçüncü biriyle desteklemiştik. Onlar: "Biz size gönderildik" demişlerdi.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 15. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ مَآ أَنتُمْ إِلَّا بَشَرٌۭ مِّثْلُنَا وَمَآ أَنزَلَ ٱلرَّحْمَٰنُ مِن شَىْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا تَكْذِبُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû mâ entum illâ beşerum miŝlunâ vemâ enzele-rrahmânu min şey'in in entum illâ tekẕibûn.
Türkçe Meali: "Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahman da bir şey indirmemiştir. Sadece yalan söylüyorsunuz" dediler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 16. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّآ إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû rabbunâ ya`lemu innâ ileykum lemurselûn.
Türkçe Meali: Elçiler: "Doğrusu Rabbimiz bizim size gönderildiğimizi bilir; bize düşen ancak apaçık tebliğdir" demişlerdi.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَمَا عَلَيْنَآ إِلَّا ٱلْبَلَٰغُ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: vemâ `aleynâ ille-lbelâğu-lmubîn.
Türkçe Meali: Elçiler: "Doğrusu Rabbimiz bizim size gönderildiğimizi bilir; bize düşen ancak apaçık tebliğdir" demişlerdi.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 18. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ ۖ لَئِن لَّمْ تَنتَهُوا۟ لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: kâlû innâ tetayyernâ bikum. leil lem tentehû lenercumennekum veleyemessennekum minnâ `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: "Doğrusu sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık; vazgeçmezseniz and olsun ki sizi taşlayacağız ve bizden size can yakıcı bir azap dokunacaktır" dediler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 19. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ طَٰٓئِرُكُم مَّعَكُمْ ۚ أَئِن ذُكِّرْتُم ۚ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌۭ مُّسْرِفُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû tâirukum me`akum. ein ẕukkirtum. bel entum kavmum musrifûn.
Türkçe Meali: Elçiler: "Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Bu uğursuzluk size öğüt verildiği için mi? Hayır; siz, aşırı giden bir milletsiniz" demişlerdi.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَجَآءَ مِنْ أَقْصَا ٱلْمَدِينَةِ رَجُلٌۭ يَسْعَىٰ قَالَ يَٰقَوْمِ ٱتَّبِعُوا۟ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: vecâe min akse-lmedîneti raculuy yes`â kâle yâ kavmi-ttebi`u-lmurselîn.
Türkçe Meali: Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam gelmiş ve şöyle demişti: "Ey Milletim! Gönderilen elçilere uyun."
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 21. Ayet
Arapça: ٱتَّبِعُوا۟ مَن لَّا يَسْـَٔلُكُمْ أَجْرًۭا وَهُم مُّهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: ittebi`û mel lâ yes'elukum ecrav vehum muhtedûn.
Türkçe Meali: "Sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar."
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَمَا لِىَ لَآ أَعْبُدُ ٱلَّذِى فَطَرَنِى وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ liye lâ a`budu-lleẕî fetaranî veileyhi turce`ûn.
Türkçe Meali: "Beni yaratana ne diye kulluk etmeyeyim? Siz de O'na döneceksiniz."
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 23. Ayet
Arapça: ءَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِۦٓ ءَالِهَةً إِن يُرِدْنِ ٱلرَّحْمَٰنُ بِضُرٍّۢ لَّا تُغْنِ عَنِّى شَفَٰعَتُهُمْ شَيْـًۭٔا وَلَا يُنقِذُونِ
Türkçe Okunuşu: eetteḫiẕu min dûnihî âliheten iy yuridni-rrahmânu bidurril lâ tuğni `annî şefâ`atuhum şey'ev velâ yunkiẕûn.
Türkçe Meali: "O'nu bırakıp da tanrılar edinir miyim? Eğer Rahman olan Allah bana bir zarar vermek isterse, o tanrıların şefaati bana fayda vermez, beni kurtaramazlar."
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 24. Ayet
Arapça: إِنِّىٓ إِذًۭا لَّفِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍ
Türkçe Okunuşu: innî iẕel lefî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: "Doğrusu o takdirde apaçık bir sapıklık içinde olurum."
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 25. Ayet
Arapça: إِنِّىٓ ءَامَنتُ بِرَبِّكُمْ فَٱسْمَعُونِ
Türkçe Okunuşu: innî âmentu birabbikum fesme`ûn.
Türkçe Meali: "Şüphesiz ben Rabbinize inandım, beni dinleyin."
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 26. Ayet
Arapça: قِيلَ ٱدْخُلِ ٱلْجَنَّةَ ۖ قَالَ يَٰلَيْتَ قَوْمِى يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kîle-dḫuli-lcenneh. kâle yâ leyte kavmî ya`lemûn.
Türkçe Meali: Ona "Cennete gir" denince, "Keşke milletim Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını bilseydi!" demişti.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 27. Ayet
Arapça: بِمَا غَفَرَ لِى رَبِّى وَجَعَلَنِى مِنَ ٱلْمُكْرَمِينَ
Türkçe Okunuşu: bimâ ğafera lî rabbî vece`alenî mine-lmukramîn.
Türkçe Meali: Ona "Cennete gir" denince, "Keşke milletim Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını bilseydi!" demişti.