سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 28. Ayet
Arapça: ۞ وَمَآ أَنزَلْنَا عَلَىٰ قَوْمِهِۦ مِنۢ بَعْدِهِۦ مِن جُندٍۢ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ enzelnâ `alâ kavmihî mim ba`dihî min cundim mine-ssemâi vemâ kunnâ munzilîn.
Türkçe Meali: Ondan sonra milleti üzerine gökten bir ordu indirmedik; zaten indirecek de değildik; sadece tek bir çığlık.. o kadar, hemen sönüp gittiler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 29. Ayet
Arapça: إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةًۭ وَٰحِدَةًۭ فَإِذَا هُمْ خَٰمِدُونَ
Türkçe Okunuşu: in kânet illâ sayhatev vâhideten feiẕâ hum ḫâmidûn.
Türkçe Meali: Ondan sonra milleti üzerine gökten bir ordu indirmedik; zaten indirecek de değildik; sadece tek bir çığlık.. o kadar, hemen sönüp gittiler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 30. Ayet
Arapça: يَٰحَسْرَةً عَلَى ٱلْعِبَادِ ۚ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ hasraten `ale-l`ibâd. mâ ye'tîhim mir rasûlin illâ kânû bihî yestehziûn.
Türkçe Meali: Kullara yazıklar olsun! Kendilerine hangi elçi gelse, onu alaya alıyorlardı.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 31. Ayet
Arapça: أَلَمْ يَرَوْا۟ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنَ ٱلْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لَا يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: elem yerav kem ehleknâ kablehum mine-lkurûni ennehum ileyhim lâ yerci`ûn.
Türkçe Meali: Kendilerinden önce nice nesilleri yok ettiğimizi, onların bir daha kendilerine dönmediklerini görmezler mi?
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَإِن كُلٌّۭ لَّمَّا جَمِيعٌۭ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ
Türkçe Okunuşu: vein kullul lemmâ cemî`ul ledeynâ muhdarûn.
Türkçe Meali: Hepsi huzurumuza getirileceklerdir.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَءَايَةٌۭ لَّهُمُ ٱلْأَرْضُ ٱلْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَٰهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّۭا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ
Türkçe Okunuşu: veâyetul lehumu-l'ardu-lmeyteh. ahyeynâhâ veaḫracnâ minhâ habben feminhu ye'kulûn.
Türkçe Meali: İşte onlara bir delil: Ölü yeri diriltir ve oradan taneler çıkarırız da ondan yerler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّٰتٍۢ مِّن نَّخِيلٍۢ وَأَعْنَٰبٍۢ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ ٱلْعُيُونِ
Türkçe Okunuşu: vece`alnâ fîhâ cennâtim min neḫîliv vea`nâbiv vefeccernâ fîhâ mine-l`uyûn.
Türkçe Meali: Orada hurmalıklar ve üzüm bağları var ederiz, aralarında pınarlar fışkırtırız.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 35. Ayet
Arapça: لِيَأْكُلُوا۟ مِن ثَمَرِهِۦ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ ۖ أَفَلَا يَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: liye'kulû min ŝemerihî vemâ `amilethu eydîhim. efelâ yeşkurûn.
Türkçe Meali: Onun ve elleriyle yaptıklarının ürünlerini yesinler; şükretmezler mi?
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 36. Ayet
Arapça: سُبْحَٰنَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلْأَزْوَٰجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنۢبِتُ ٱلْأَرْضُ وَمِنْ أَنفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: subhâne-lleẕî ḫaleka-l'ezvâce kullehâ mimmâ tumbitu-l'ardu vemin enfusihim vemimmâ lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Yerin yetiştirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmediklerinden çift çift yaratan Allah münezzehtir.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَءَايَةٌۭ لَّهُمُ ٱلَّيْلُ نَسْلَخُ مِنْهُ ٱلنَّهَارَ فَإِذَا هُم مُّظْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: veâyetul lehumu-lleyl. nesleḫu minhu-nnehâra feiẕâ hum mużlimûn.
Türkçe Meali: Onlara bir delil de gecedir; gündüzü ondan sıyırırız da karanlıkta kalıverirler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَٱلشَّمْسُ تَجْرِى لِمُسْتَقَرٍّۢ لَّهَا ۚ ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ ٱلْعَزِيزِ ٱلْعَلِيمِ
Türkçe Okunuşu: veşşemsu tecrî limustekarril lehâ. ẕâlike takdîru-l`azîzi-l`alîm.
Türkçe Meali: Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. Bu, güçlü ve bilgin olan Allah'ın kanunudur.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَٱلْقَمَرَ قَدَّرْنَٰهُ مَنَازِلَ حَتَّىٰ عَادَ كَٱلْعُرْجُونِ ٱلْقَدِيمِ
Türkçe Okunuşu: velkamera kaddernâhu menâzile hattâ `âde kel`urcûni-lkadîm.
Türkçe Meali: Ay için de sonunda kuru bir hurma dalına döneceği konaklar tayin etmişizdir.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 40. Ayet
Arapça: لَا ٱلشَّمْسُ يَنۢبَغِى لَهَآ أَن تُدْرِكَ ٱلْقَمَرَ وَلَا ٱلَّيْلُ سَابِقُ ٱلنَّهَارِ ۚ وَكُلٌّۭ فِى فَلَكٍۢ يَسْبَحُونَ
Türkçe Okunuşu: le-şşemsu yembeğî lehâ en tudrike-lkamera vele-lleylu sâbiku-nnehâr. vekullun fî felekiy yesbehûn.
Türkçe Meali: Aya erişmek güneşe düşmez. Gece de gündüzü geçemez. Her biri bir yörüngede yürürler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَءَايَةٌۭ لَّهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِى ٱلْفُلْكِ ٱلْمَشْحُونِ
Türkçe Okunuşu: veâyetul lehum ennâ hamelnâ ẕurriyyetehum fi-lfulki-lmeşhûn.
Türkçe Meali: Onlara bir delil de: Soylarını dolu gemiyle taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 42. Ayet
Arapça: وَخَلَقْنَا لَهُم مِّن مِّثْلِهِۦ مَا يَرْكَبُونَ
Türkçe Okunuşu: veḫalaknâ lehum mim miŝlihî mâ yerkebûn.
Türkçe Meali: Onlara bir delil de: Soylarını dolu gemiyle taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 43. Ayet
Arapça: وَإِن نَّشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلَا صَرِيخَ لَهُمْ وَلَا هُمْ يُنقَذُونَ
Türkçe Okunuşu: vein neşe' nuğrikhum felâ sarîḫa lehum velâ hum yunkaẕûn.
Türkçe Meali: Dilesek, onları suda boğardık; ne yardımlarına koşan bulunur ve ne de kendileri kurtulabilirlerdi.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 44. Ayet
Arapça: إِلَّا رَحْمَةًۭ مِّنَّا وَمَتَٰعًا إِلَىٰ حِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: illâ rahmetem minnâ vemetâ`an ilâ hîn.
Türkçe Meali: Ama katımızdan bir rahmet ve bir süreye kadar geçinme olarak onları geri bıraktık.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱتَّقُوا۟ مَا بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ kîle lehumu-ttekû mâ beyne eydîkum vemâ ḫalfekum le`allekum turhamûn.
Türkçe Meali: Onlara: "Geçmişinizden ve geleceğinizden sakının, belki acınırsınız" dendiği zaman yüz çevirirler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَمَا تَأْتِيهِم مِّنْ ءَايَةٍۢ مِّنْ ءَايَٰتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا۟ عَنْهَا مُعْرِضِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ te'tîhim min âyetim min âyâti rabbihim illâ kânû `anhâ mu`ridîn.
Türkçe Meali: Zaten Rabbinin ayetlerinden herhangi biri kendilerine geldiğinde ondan hep yüz çeviregelmişlerdi.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنفِقُوا۟ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ قَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَنُطْعِمُ مَن لَّوْ يَشَآءُ ٱللَّهُ أَطْعَمَهُۥٓ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ kîle lehum enfikû mimmâ razekakumu-llâhu kâle-lleẕîne keferû lilleẕîne âmenû enut`imu mel lev yeşâu-llâhu at`ameh. in entum illâ fî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: Onlara: "Allah'ın size verdiği rızıktan sarfedin" denince inkar edenler inananlara: "Allah dileseydi doyurabileceği bir kimseyi biz mi doyuralım? Doğrusu siz apaçık bir sapıklıktasınız" derler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: veyekûlûne metâ hâẕe-lva`du in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: "Doğru sözlü iseniz bildirin bu vaad ne zamandır?" derler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 49. Ayet
Arapça: مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةًۭ وَٰحِدَةًۭ تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ yenżurûne illâ sayhatev vâhideten te'ḫuẕuhum vehum yeḫissimûn.
Türkçe Meali: Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı beklerler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 50. Ayet
Arapça: فَلَا يَسْتَطِيعُونَ تَوْصِيَةًۭ وَلَآ إِلَىٰٓ أَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: felâ yestetî`ûne tevsiyetev velâ ilâ ehlihim yerci`ûn.
Türkçe Meali: O zaman, artık ne vasiyet edebilirler ne de ailelerine dönebilirler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَنُفِخَ فِى ٱلصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ ٱلْأَجْدَاثِ إِلَىٰ رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ
Türkçe Okunuşu: venufiḫa fi-ssûri feiẕâ hum mine-l'ecdâŝi ilâ rabbihim yensilûn.
Türkçe Meali: Sura üflenince, kabirlerinden Rablerine koşarak çıkarlar.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 52. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ يَٰوَيْلَنَا مَنۢ بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا ۜ ۗ هَٰذَا مَا وَعَدَ ٱلرَّحْمَٰنُ وَصَدَقَ ٱلْمُرْسَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû yâ veylenâ mem be`aŝenâ mim merkadinâ. hâẕâ mâ ve`ade-rrahmânu vesadeka-lmurselûn.
Türkçe Meali: "Vah halimize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı?" derler. Onlara: "İşte Rahman olan Allah'ın vadettiği budur, peygamberler doğru söylemişlerdi" denir.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 53. Ayet
Arapça: إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةًۭ وَٰحِدَةًۭ فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌۭ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ
Türkçe Okunuşu: in kânet illâ sayhatev vâhideten feiẕâ hum cemî`ul ledeynâ muhdarûn.
Türkçe Meali: Tek bir çığlık kopar, hepsi, hemen huzurumuza getirilmiş olur.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 54. Ayet
Arapça: فَٱلْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌۭ شَيْـًۭٔا وَلَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: felyevme lâ tużlemu nefsun şey'ev velâ tuczevne illâ mâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Artık bugün kimseye hiçbir haksızlıkta bulunulmaz. İşlediklerinizden başkasıyla karşılık görmezsiniz.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 55. Ayet
Arapça: إِنَّ أَصْحَٰبَ ٱلْجَنَّةِ ٱلْيَوْمَ فِى شُغُلٍۢ فَٰكِهُونَ
Türkçe Okunuşu: inne ashâbe-lcennehi-lyevme fî şuğulin fâkihûn.
Türkçe Meali: Doğrusu bugün, cennetlikler eğlenceyle meşguldürler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 56. Ayet
Arapça: هُمْ وَأَزْوَٰجُهُمْ فِى ظِلَٰلٍ عَلَى ٱلْأَرَآئِكِ مُتَّكِـُٔونَ
Türkçe Okunuşu: hum veezvâcuhum fî żilâlin `ale-l'erâiki muttekiûn.
Türkçe Meali: Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlar üzerine yaslanmışlardır.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 57. Ayet
Arapça: لَهُمْ فِيهَا فَٰكِهَةٌۭ وَلَهُم مَّا يَدَّعُونَ
Türkçe Okunuşu: lehum fîhâ fâkihetuv velehum mâ yedde`ûn.
Türkçe Meali: Orada meyveler ve her istedikleri onlarındır.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 58. Ayet
Arapça: سَلَٰمٌۭ قَوْلًۭا مِّن رَّبٍّۢ رَّحِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: selâmun kavlem mir rabbir rahîm.
Türkçe Meali: Merhametli olan Rab katından onlara selam vardır.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 59. Ayet
Arapça: وَٱمْتَٰزُوا۟ ٱلْيَوْمَ أَيُّهَا ٱلْمُجْرِمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemtâzu-lyevme eyyuhe-lmucrimûn.
Türkçe Meali: Allah şöyle buyurur: Ey suçlular! Bugün müminlerden ayrılın. Ey insanoğulları! Ben size, şeytana tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır, Bana kulluk edin, bu doğru yoldur, diye bildirmedim mi?
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 60. Ayet
Arapça: ۞ أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَٰبَنِىٓ ءَادَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا۟ ٱلشَّيْطَٰنَ ۖ إِنَّهُۥ لَكُمْ عَدُوٌّۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: elem a`hed ileykum yâ benî âdeme el lâ ta`budu-şşeytân. innehû lekum `aduvvum mubîn.
Türkçe Meali: Allah şöyle buyurur: Ey suçlular! Bugün müminlerden ayrılın. Ey insanoğulları! Ben size, şeytana tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır, Bana kulluk edin, bu doğru yoldur, diye bildirmedim mi?
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 61. Ayet
Arapça: وَأَنِ ٱعْبُدُونِى ۚ هَٰذَا صِرَٰطٌۭ مُّسْتَقِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: veeni-`budûnî. hâẕâ sirâtum mustekîm.
Türkçe Meali: Allah şöyle buyurur: Ey suçlular! Bugün müminlerden ayrılın. Ey insanoğulları! Ben size, şeytana tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır, Bana kulluk edin, bu doğru yoldur, diye bildirmedim mi?
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 62. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنكُمْ جِبِلًّۭا كَثِيرًا ۖ أَفَلَمْ تَكُونُوا۟ تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad edalle minkum cibillen keŝîrâ. efelem tekûnû ta`kilûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, o sizden nice nesilleri saptırmıştı, akletmez miydiniz?
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 63. Ayet
Arapça: هَٰذِهِۦ جَهَنَّمُ ٱلَّتِى كُنتُمْ تُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: hâẕihî cehennemu-lletî kuntum tû`adûn.
Türkçe Meali: İşte bu, size söz verilen cehennemdir.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 64. Ayet
Arapça: ٱصْلَوْهَا ٱلْيَوْمَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ
Türkçe Okunuşu: islevhe-lyevme bimâ kuntum tekfurûn.
Türkçe Meali: Bugün, inkarcılığınıza karşılık oraya girin.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 65. Ayet
Arapça: ٱلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَىٰٓ أَفْوَٰهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَآ أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ
Türkçe Okunuşu: elyevme naḫtimu `alâ efvâhihim vetukellimunâ eydîhim veteşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn.
Türkçe Meali: İşte o gün ağızlarını mühürleriz, Bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şahidlik eder.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 66. Ayet
Arapça: وَلَوْ نَشَآءُ لَطَمَسْنَا عَلَىٰٓ أَعْيُنِهِمْ فَٱسْتَبَقُوا۟ ٱلصِّرَٰطَ فَأَنَّىٰ يُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: velev neşâu letamesnâ `alâ a`yunihim festebeku-ssirâta feennâ yubsirûn.
Türkçe Meali: Dilesek, gözlerini kör ederdik de yol bulmağa çalışırlardı. Nasıl görebilirlerdi?
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 67. Ayet
Arapça: وَلَوْ نَشَآءُ لَمَسَخْنَٰهُمْ عَلَىٰ مَكَانَتِهِمْ فَمَا ٱسْتَطَٰعُوا۟ مُضِيًّۭا وَلَا يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: velev neşâu lemesaḫnâhum `alâ mekânetihim feme-stetâ`û mudiyyev velâ yerci`ûn.
Türkçe Meali: Dilesek, onları oldukları yerde dondururduk da, ne ileri gidebilirler ve ne de geri dönebilirlerdi.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 68. Ayet
Arapça: وَمَن نُّعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِى ٱلْخَلْقِ ۖ أَفَلَا يَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vemen nu`ammirhu nunekkishu fi-lḫalk. efelâ ya`kilûn.
Türkçe Meali: Uzun ömürlü yaptığımızın hilkatini tersine çevirmişizdir. Akletmezler mi?
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 69. Ayet
Arapça: وَمَا عَلَّمْنَٰهُ ٱلشِّعْرَ وَمَا يَنۢبَغِى لَهُۥٓ ۚ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌۭ وَقُرْءَانٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemâ `allemnâhu-şşi`ra vemâ yembeğî leh. in huve illâ ẕikruv vekur'ânum mubîn.
Türkçe Meali: Biz ona şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi. Bu bir öğüt ve apaçık Kuran'dır.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 70. Ayet
Arapça: لِّيُنذِرَ مَن كَانَ حَيًّۭا وَيَحِقَّ ٱلْقَوْلُ عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: liyunẕira men kâne hayyev veyehikka-lkavlu `ale-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Diri olan kimseyi uyarsın ve verilen söz de inkarcıların aleyhine çıksın.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 71. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَرَوْا۟ أَنَّا خَلَقْنَا لَهُم مِّمَّا عَمِلَتْ أَيْدِينَآ أَنْعَٰمًۭا فَهُمْ لَهَا مَٰلِكُونَ
Türkçe Okunuşu: evelem yerav ennâ ḫalaknâ lehum mimmâ `amilet eydînâ en`âmen fehum lehâ mâlikûn.
Türkçe Meali: Kudretimizle kendileri için hayvanlar yarattığımızı görmezler mi? Onlara sahip olmaktadırlar.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 72. Ayet
Arapça: وَذَلَّلْنَٰهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ
Türkçe Okunuşu: veẕellelnâhâ lehum feminhâ rakûbuhum veminhâ ye'kulûn.
Türkçe Meali: Onları kendilerinin buyruğuna verdik; bindikleri de, etini yedikleri de vardır.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 73. Ayet
Arapça: وَلَهُمْ فِيهَا مَنَٰفِعُ وَمَشَارِبُ ۖ أَفَلَا يَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: velehum fîhâ menâfi`u vemeşârib. efelâ yeşkurûn.
Türkçe Meali: Onlarda daha nice faydalar, içecekler vardır; şükretmezler mi?
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 74. Ayet
Arapça: وَٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ ءَالِهَةًۭ لَّعَلَّهُمْ يُنصَرُونَ
Türkçe Okunuşu: vetteḫaẕû min dûni-llâhi âlihetel le`allehum yunsarûn.
Türkçe Meali: Allah'ı bırakıp da, kendilerine yardımı dokunur diye, başka tanrılar edindiler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 75. Ayet
Arapça: لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَهُمْ وَهُمْ لَهُمْ جُندٌۭ مُّحْضَرُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ yestetî`ûne nasrahum vehum lehum cundum muhdarûn.
Türkçe Meali: Oysa onlar yardım edemezler, ancak kendileri o tanrılara koruyuculuk için nöbet beklerler.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 76. Ayet
Arapça: فَلَا يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْ ۘ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ
Türkçe Okunuşu: felâ yahzunke kavluhum. innâ na`lemu mâ yusirrûne vemâ yu`linûn.
Türkçe Meali: Bunların sözü seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da şüphesiz biliriz.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 77. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَرَ ٱلْإِنسَٰنُ أَنَّا خَلَقْنَٰهُ مِن نُّطْفَةٍۢ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: evelem yera-l'insânu ennâ ḫalaknâhu min nutfetin feiẕâ huve ḫasîmum mubîn.
Türkçe Meali: İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki hemen apaçık bir hasım kesilir ve kendi yaratılışını unutur da; "Çürümüş kemikleri kim yaratacak" diyerek, Bize misal vermeye kalkar?
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 78. Ayet
Arapça: وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًۭا وَنَسِىَ خَلْقَهُۥ ۖ قَالَ مَن يُحْىِ ٱلْعِظَٰمَ وَهِىَ رَمِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: vedarabe lenâ meŝelev venesiye ḫalkah. kâle mey yuhyi-l`iżâme vehiye ramîm.
Türkçe Meali: İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki hemen apaçık bir hasım kesilir ve kendi yaratılışını unutur da; "Çürümüş kemikleri kim yaratacak" diyerek, Bize misal vermeye kalkar?
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 79. Ayet
Arapça: قُلْ يُحْيِيهَا ٱلَّذِىٓ أَنشَأَهَآ أَوَّلَ مَرَّةٍۢ ۖ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: kul yuhyîhe-lleẕî enşeehâ evvele merrah. vehuve bikulli ḫalkin `alîm.
Türkçe Meali: De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O, her türlü yaratmayı bilendir."
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 80. Ayet
Arapça: ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُم مِّنَ ٱلشَّجَرِ ٱلْأَخْضَرِ نَارًۭا فَإِذَآ أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕî ce`ale lekum mine-şşeceri-l'aḫdari nâran feiẕâ entum minhu tûkidûn.
Türkçe Meali: Yaş ağaçtan size ateş çıkarandır. Ondan ateş yakarsınız.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 81. Ayet
Arapça: أَوَلَيْسَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِقَٰدِرٍ عَلَىٰٓ أَن يَخْلُقَ مِثْلَهُم ۚ بَلَىٰ وَهُوَ ٱلْخَلَّٰقُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: eveleyse-lleẕî ḫaleka-ssemâvâti vel'arda bikâdirin `alâ ey yaḫluka miŝlehum. belâ vehuve-lḫallâku-l`alîm.
Türkçe Meali: Gökleri ve yeri yaratan, kendilerinin benzerini yaratmaya kadir olmaz mı? Elbette olur; çünkü O, yaratan ve bilendir.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 82. Ayet
Arapça: إِنَّمَآ أَمْرُهُۥٓ إِذَآ أَرَادَ شَيْـًٔا أَن يَقُولَ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ
Türkçe Okunuşu: innemâ emruhû iẕâ erâde şey'en ey yekûle lehû kun feyekûn.
Türkçe Meali: Bir şeyi dilediği zaman, O'nun buyruğu sadece, o şeye "Ol" demektir, hemen olur.
سُورَةُ يسٓ - Yâsin Suresi - 83. Ayet
Arapça: فَسُبْحَٰنَ ٱلَّذِى بِيَدِهِۦ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍۢ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: fesubhâne-lleẕî biyedihî melekûtu kulli şey'iv veileyhi turce`ûn.
Türkçe Meali: Her şeyin hükümranlığı elinde olan ve sizin de kendisine döneceğiniz Allah münezzehtir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلصَّٰٓفَّٰتِ صَفًّۭا
Türkçe Okunuşu: vessâffâti saffâ.
Türkçe Meali: Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 2. Ayet
Arapça: فَٱلزَّٰجِرَٰتِ زَجْرًۭا
Türkçe Okunuşu: fezzâcirâti zecrâ.
Türkçe Meali: Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 3. Ayet
Arapça: فَٱلتَّٰلِيَٰتِ ذِكْرًا
Türkçe Okunuşu: fettâliyâti ẕikrâ.
Türkçe Meali: Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 4. Ayet
Arapça: إِنَّ إِلَٰهَكُمْ لَوَٰحِدٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne ilâhekum levâhid.
Türkçe Meali: Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 5. Ayet
Arapça: رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ ٱلْمَشَٰرِقِ
Türkçe Okunuşu: rabbu-ssemâvâti vel'ardi vemâ beynehumâ verabbu-lmeşârik.
Türkçe Meali: Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 6. Ayet
Arapça: إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِزِينَةٍ ٱلْكَوَاكِبِ
Türkçe Okunuşu: innâ zeyyenne-ssemâe-ddunyâ bizînetini-lkevâkib.
Türkçe Meali: Şüphesiz Biz, yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsledik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَحِفْظًۭا مِّن كُلِّ شَيْطَٰنٍۢ مَّارِدٍۢ
Türkçe Okunuşu: vehifżam min kulli şeytânim mârid.
Türkçe Meali: Onu, inatçı her türlü şeytandan koruduk.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 8. Ayet
Arapça: لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلْمَلَإِ ٱلْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍۢ
Türkçe Okunuşu: lâ yessemme`ûne ile-lmelei-l'a`lâ veyukẕefûne min kulli cânib.
Türkçe Meali: Onlar yüce alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 9. Ayet
Arapça: دُحُورًۭا ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌۭ وَاصِبٌ
Türkçe Okunuşu: duhûrav velehum `aẕâbuv vâsib.
Türkçe Meali: Onlar yüce alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 10. Ayet
Arapça: إِلَّا مَنْ خَطِفَ ٱلْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌۭ ثَاقِبٌۭ
Türkçe Okunuşu: illâ men ḫatife-lḫatfete feetbe`ahû şihâbun ŝâkib.
Türkçe Meali: Hele bir tek söz kapan olsun; delici bir alev onun peşine düşüverir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 11. Ayet
Arapça: فَٱسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَم مَّنْ خَلَقْنَآ ۚ إِنَّا خَلَقْنَٰهُم مِّن طِينٍۢ لَّازِبٍۭ
Türkçe Okunuşu: festeftihim ehum eşeddu ḫalkan em men ḫalaknâ. innâ ḫalaknâhum min tînil lâzib.
Türkçe Meali: Allah'a eş koşanlara sor: Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa Bizim yarattığımız gökleri yaratmak mı? Aslında Biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yaratmışızdır.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 12. Ayet
Arapça: بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ
Türkçe Okunuşu: bel `acibte veyesḫarûn.
Türkçe Meali: Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seni alaya alıyorlar.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَإِذَا ذُكِّرُوا۟ لَا يَذْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ ẕukkirû lâ yeẕkurûn.
Türkçe Meali: Onlara öğüt verildiğinde öğüt dinlemezler.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَإِذَا رَأَوْا۟ ءَايَةًۭ يَسْتَسْخِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ raev âyetey yestesḫirûn.
Türkçe Meali: Bir mucize gördüklerinde onu eğlenceye alırlar.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَقَالُوٓا۟ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌۭ مُّبِينٌ
Türkçe Okunuşu: vekâlû in hâẕâ illâ sihrum mubîn.
Türkçe Meali: "Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 16. Ayet
Arapça: أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًۭا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Türkçe Okunuşu: eiẕâ mitnâ vekunnâ turâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.
Türkçe Meali: "Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 17. Ayet
Arapça: أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ
Türkçe Okunuşu: eveâbâune-l'evvelûn.
Türkçe Meali: "Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 18. Ayet
Arapça: قُلْ نَعَمْ وَأَنتُمْ دَٰخِرُونَ
Türkçe Okunuşu: kul ne`am veentum dâḫirûn.
Türkçe Meali: De ki: "Evet hem de zelil ve hakir olarak."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 19. Ayet
Arapça: فَإِنَّمَا هِىَ زَجْرَةٌۭ وَٰحِدَةٌۭ فَإِذَا هُمْ يَنظُرُونَ
Türkçe Okunuşu: feinnemâ hiye zecratuv vâhidetun feiẕâ hum yenżurûn.
Türkçe Meali: Tek bir çığlık. Hemen bakıp kalırlar.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ يَٰوَيْلَنَا هَٰذَا يَوْمُ ٱلدِّينِ
Türkçe Okunuşu: vekâlû yâ veylenâ hâẕâ yevmu-ddîn.
Türkçe Meali: Şöyle derler: "Vay bize! İşte bu ceza günüdür."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 21. Ayet
Arapça: هَٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ yevmu-lfasli-lleẕî kuntum bihî tukeẕẕibûn.
Türkçe Meali: Onlara: "İşte bu, yalanladığınız hüküm günüdür" denir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 22. Ayet
Arapça: ۞ ٱحْشُرُوا۟ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ وَأَزْوَٰجَهُمْ وَمَا كَانُوا۟ يَعْبُدُونَ
Türkçe Okunuşu: uhşuru-lleẕîne żalemû veezvâcehum vemâ kânû ya`budûn.
Türkçe Meali: İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem yoluna koyun."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 23. Ayet
Arapça: مِن دُونِ ٱللَّهِ فَٱهْدُوهُمْ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: min dûni-llâhi fehdûhum ilâ sirâti-lcehîm.
Türkçe Meali: İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem yoluna koyun."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَقِفُوهُمْ ۖ إِنَّهُم مَّسْـُٔولُونَ
Türkçe Okunuşu: vekifûhum innehum mes'ûlûn.
Türkçe Meali: "Onları durdurun; çünkü kendilerinden daha da sorulacaktır."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 25. Ayet
Arapça: مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ lekum lâ tenâsarûn.
Türkçe Meali: Şöyle sorulur: "Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?"
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 26. Ayet
Arapça: بَلْ هُمُ ٱلْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: bel humu-lyevme musteslimûn.
Türkçe Meali: Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۢ يَتَسَآءَلُونَ
Türkçe Okunuşu: veakbele ba`duhum `alâ ba`diy yetesâelûn.
Türkçe Meali: Birbirlerine dönüp soruşurlar.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 28. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ إِنَّكُمْ كُنتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ ٱلْيَمِينِ
Türkçe Okunuşu: kâlû innekum kuntum te'tûnenâ `ani-lyemîn.
Türkçe Meali: İleri gelenlerine: "Doğrusu siz bize sureti hakdan görünürdünüz" derler.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 29. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ بَل لَّمْ تَكُونُوا۟ مُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû bel lem tekûnû mu'minîn.
Türkçe Meali: Onlar da şöyle derler: "Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 30. Ayet
Arapça: وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُم مِّن سُلْطَٰنٍۭ ۖ بَلْ كُنتُمْ قَوْمًۭا طَٰغِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kâne lenâ `aleykum min sultân. bel kuntum kavmen tâğîn.
Türkçe Meali: "Bizim sizin üstünüzde bir nüfuzumuz yoktu. Bilakis, azmış bir millettiniz."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 31. Ayet
Arapça: فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَآ ۖ إِنَّا لَذَآئِقُونَ
Türkçe Okunuşu: fehakka `aleynâ kavlu rabbinâ. innâ leẕâikûn.
Türkçe Meali: "Bu sebeple, Rabbimizin sözü aleyhimizde gerçekleşti. şüphesiz azabı tadacağız."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 32. Ayet
Arapça: فَأَغْوَيْنَٰكُمْ إِنَّا كُنَّا غَٰوِينَ
Türkçe Okunuşu: feağveynâkum innâ kunnâ ğâvîn.
Türkçe Meali: "Sizi biz azdırmıştık, çünkü kendimiz azgındık".
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 33. Ayet
Arapça: فَإِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍۢ فِى ٱلْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: feinnehum yevmeiẕin fi-l`aẕâbi muşterikûn.
Türkçe Meali: O gün hepsi azabda birleşirler.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 34. Ayet
Arapça: إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِٱلْمُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ keẕâlike nef`alu bilmucrimîn.
Türkçe Meali: Doğrusu suçlulara böyle yaparız.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 35. Ayet
Arapça: إِنَّهُمْ كَانُوٓا۟ إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ
Türkçe Okunuşu: innehum kânû iẕâ kîle lehum lâ ilâhe ille-llâhu yestekbirûn.
Türkçe Meali: Onlara: "Allah'tan başka tanrı yoktur" denildiği zaman şüphesiz büyüklenirler.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُوٓا۟ ءَالِهَتِنَا لِشَاعِرٍۢ مَّجْنُونٍۭ
Türkçe Okunuşu: veyekûlûne einnâ letârikû âlihetinâ lişâ`irim mecnûn.
Türkçe Meali: "Deli bir şair yüzünden tanrılarımızı mı bırakalım?" derlerdi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 37. Ayet
Arapça: بَلْ جَآءَ بِٱلْحَقِّ وَصَدَّقَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: bel câe bilhakki vesaddeka-lmurselîn.
Türkçe Meali: Hayır; o, gerçeği getirmiş ve peygamberleri doğrulamıştı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 38. Ayet
Arapça: إِنَّكُمْ لَذَآئِقُوا۟ ٱلْعَذَابِ ٱلْأَلِيمِ
Türkçe Okunuşu: innekum leẕâiku-l`aẕâbi-l'elîm.
Türkçe Meali: Şüphesiz siz can yakıcı azabı tadacaksınız.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ tuczevne illâ mâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Yaptığınızdan başka birşeyle cezalanmayacaksınız.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 40. Ayet
Arapça: إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `ibâde-llâhi-lmuḫlesîn.
Türkçe Meali: Ancak Allah'a içten bağlı kullar bunun dışındadır.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 41. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌۭ مَّعْلُومٌۭ
Türkçe Okunuşu: ulâike lehum rizkum ma`lûm.
Türkçe Meali: İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 42. Ayet
Arapça: فَوَٰكِهُ ۖ وَهُم مُّكْرَمُونَ
Türkçe Okunuşu: fevâkih. vehum mukramûn.
Türkçe Meali: İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 43. Ayet
Arapça: فِى جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ
Türkçe Okunuşu: fî cennâti-nne`îm.
Türkçe Meali: İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 44. Ayet
Arapça: عَلَىٰ سُرُرٍۢ مُّتَقَٰبِلِينَ
Türkçe Okunuşu: `alâ sururim mutekâbilîn.
Türkçe Meali: İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 45. Ayet
Arapça: يُطَافُ عَلَيْهِم بِكَأْسٍۢ مِّن مَّعِينٍۭ
Türkçe Okunuşu: yutâfu `aleyhim bike'sim mim me`în.
Türkçe Meali: Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 46. Ayet
Arapça: بَيْضَآءَ لَذَّةٍۢ لِّلشَّٰرِبِينَ
Türkçe Okunuşu: beydâe leẕẕetil lişşâribîn.
Türkçe Meali: Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 47. Ayet
Arapça: لَا فِيهَا غَوْلٌۭ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنزَفُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ fîhâ ğavluv velâ hum `anhâ yunzefûn.
Türkçe Meali: Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَعِندَهُمْ قَٰصِرَٰتُ ٱلطَّرْفِ عِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: ve`indehum kâsirâtu-ttarfi `în.
Türkçe Meali: Yanlarında, örtülü yumurta gibi (bembeyaz), bakışlarını da yalnız eşlerine çevirmiş güzel gözlüler vardır.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 49. Ayet
Arapça: كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌۭ مَّكْنُونٌۭ
Türkçe Okunuşu: keennehunne beydum meknûn.
Türkçe Meali: Yanlarında, örtülü yumurta gibi (bembeyaz), bakışlarını da yalnız eşlerine çevirmiş güzel gözlüler vardır.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 50. Ayet
Arapça: فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۢ يَتَسَآءَلُونَ
Türkçe Okunuşu: feakbele ba`duhum `alâ ba`diy yetesâelûn.
Türkçe Meali: Birbirlerine dönüp sorarlar:
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 51. Ayet
Arapça: قَالَ قَآئِلٌۭ مِّنْهُمْ إِنِّى كَانَ لِى قَرِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: kâle kâilum minhum innî kâne lî karîn.
Türkçe Meali: İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 52. Ayet
Arapça: يَقُولُ أَءِنَّكَ لَمِنَ ٱلْمُصَدِّقِينَ
Türkçe Okunuşu: yekûlu einneke lemine-lmusaddikîn.
Türkçe Meali: İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 53. Ayet
Arapça: أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًۭا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَدِينُونَ
Türkçe Okunuşu: eiẕâ mitnâ vekunnâ turâbev ve`iżâmen einnâ lemedînûn.
Türkçe Meali: İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 54. Ayet
Arapça: قَالَ هَلْ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle hel entum muttali`ûn.
Türkçe Meali: Yanındakilere: "Siz onu bilir misiniz?" der.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 55. Ayet
Arapça: فَٱطَّلَعَ فَرَءَاهُ فِى سَوَآءِ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: fettale`a feraâhu fî sevâi-lcehîm.
Türkçe Meali: Bir bakar onu cehennemin ortasında görür.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 56. Ayet
Arapça: قَالَ تَٱللَّهِ إِن كِدتَّ لَتُرْدِينِ
Türkçe Okunuşu: kâle tellâhi in kitte leturdîn.
Türkçe Meali: Ona der ki: "Allah'a and olsun ki, az kalsın beni de mahvedecektin."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 57. Ayet
Arapça: وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّى لَكُنتُ مِنَ ٱلْمُحْضَرِينَ
Türkçe Okunuşu: velevlâ ni`metu rabbî lekuntu mine-lmuhdarîn.
Türkçe Meali: "Eğer Rabbimin lütfu olmasaydı ben de oraya götürülenlerden olurdum."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 58. Ayet
Arapça: أَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّتِينَ
Türkçe Okunuşu: efemâ nahnu bimeyyitîn.
Türkçe Meali: "Birinci ölümden sonra bir daha ölmeyeceğiz değil mi? Azap da görmeyeceğiz ha?"
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 59. Ayet
Arapça: إِلَّا مَوْتَتَنَا ٱلْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ mevtetene-l'ûlâ vemâ nahnu bimu`aẕẕebîn.
Türkçe Meali: "Birinci ölümden sonra bir daha ölmeyeceğiz değil mi? Azap da görmeyeceğiz ha?"
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 60. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ lehuve-lfevzu-l`ażîm.
Türkçe Meali: İşte büyük kurtuluş şüphesiz budur.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 61. Ayet
Arapça: لِمِثْلِ هَٰذَا فَلْيَعْمَلِ ٱلْعَٰمِلُونَ
Türkçe Okunuşu: limiŝli hâẕâ felya`meli-l`âmilûn.
Türkçe Meali: Çalışanlar bunun için çalışsın.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 62. Ayet
Arapça: أَذَٰلِكَ خَيْرٌۭ نُّزُلًا أَمْ شَجَرَةُ ٱلزَّقُّومِ
Türkçe Okunuşu: eẕâlike ḫayrun nuzulen em şeceratu-zzekkûm.
Türkçe Meali: Konukluk olarak bu mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı?
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 63. Ayet
Arapça: إِنَّا جَعَلْنَٰهَا فِتْنَةًۭ لِّلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ ce`alnâhâ fitnetel liżżâlimîn.
Türkçe Meali: Biz o ağacı, zalimler için bir dert yaptık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 64. Ayet
Arapça: إِنَّهَا شَجَرَةٌۭ تَخْرُجُ فِىٓ أَصْلِ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: innehâ şeceratun taḫrucu fî asli-lcehîm.
Türkçe Meali: O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 65. Ayet
Arapça: طَلْعُهَا كَأَنَّهُۥ رُءُوسُ ٱلشَّيَٰطِينِ
Türkçe Okunuşu: tal`uhâ keennehû ruûsu-şşeyâtîn.
Türkçe Meali: Tomurcukları şeytan başı gibidir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 66. Ayet
Arapça: فَإِنَّهُمْ لَءَاكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِـُٔونَ مِنْهَا ٱلْبُطُونَ
Türkçe Okunuşu: feinnehum leâkilûne minhâ femâliûne minhe-lbutûn.
Türkçe Meali: İşte cehennemlikler bundan yerler, karınlarını onunla doldururlar.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 67. Ayet
Arapça: ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًۭا مِّنْ حَمِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: ŝumme inne lehum `aleyhâ leşevbem min hamîm.
Türkçe Meali: Sonra, üzerine kaynar su katılmış içki şüphesiz onlar içindir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 68. Ayet
Arapça: ثُمَّ إِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَإِلَى ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: ŝumme inne merci`ahum leile-lcehîm.
Türkçe Meali: Doğrusu sonra dönecekleri yer yine cehennemdir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 69. Ayet
Arapça: إِنَّهُمْ أَلْفَوْا۟ ءَابَآءَهُمْ ضَآلِّينَ
Türkçe Okunuşu: innehum elfev âbâehum dâllîn.
Türkçe Meali: Onlar babalarını şüphesiz sapık kimseler olarak bulmuşlardı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 70. Ayet
Arapça: فَهُمْ عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِمْ يُهْرَعُونَ
Türkçe Okunuşu: fehum `alâ âŝârihim yuhra`ûn.
Türkçe Meali: Öyleyken yine de onların izlerinden kovalanırcasına koşturuyorlardı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 71. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ أَكْثَرُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad dalle kablehum ekŝeru-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Onlardan önce, evvelki ümmetlerin çoğu, and olsun ki sapıtmıştı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 72. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا فِيهِم مُّنذِرِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad erselnâ fîhim munẕirîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, içlerine uyarıcılar göndermiştik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 73. Ayet
Arapça: فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُنذَرِينَ
Türkçe Okunuşu: fenżur keyfe kâne `âkibetu-lmunẕerîn.
Türkçe Meali: Uyarıldığı halde yola gelmeyenlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 74. Ayet
Arapça: إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `ibâde-llâhi-lmuḫlesîn.
Türkçe Meali: Allah'ın, O'na içten bağlanan kulları bunun dışındadır.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 75. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ نَادَىٰنَا نُوحٌۭ فَلَنِعْمَ ٱلْمُجِيبُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad nâdânâ nûhun feleni`me-lmucîbûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, Nuh Bize seslenmişti de duasına ne güzel icabet etmiştik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 76. Ayet
Arapça: وَنَجَّيْنَٰهُ وَأَهْلَهُۥ مِنَ ٱلْكَرْبِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: venecceynâhu veehlehû mine-lkerbi-l`ażîm.
Türkçe Meali: Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 77. Ayet
Arapça: وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُۥ هُمُ ٱلْبَاقِينَ
Türkçe Okunuşu: vece`alnâ ẕurriyyetehû humu-lbâkîn.
Türkçe Meali: Ancak onun soyunu sürekli kıldık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 78. Ayet
Arapça: وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde "Alemlerde, Nuh'a selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 79. Ayet
Arapça: سَلَٰمٌ عَلَىٰ نُوحٍۢ فِى ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: selâmun `alâ nûhin fi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde "Alemlerde, Nuh'a selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 80. Ayet
Arapça: إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ keẕâlike neczi-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: İşte Biz iyi davrananları böyle mükafatlandırırız.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 81. Ayet
Arapça: إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innehû min `ibâdine-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Doğrusu o, bizim inanmış kullarımızdandı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 82. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَغْرَقْنَا ٱلْءَاخَرِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme ağrakne-l'âḫarîn.
Türkçe Meali: Sonra, diğerlerini suda boğduk.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 83. Ayet
Arapça: ۞ وَإِنَّ مِن شِيعَتِهِۦ لَإِبْرَٰهِيمَ
Türkçe Okunuşu: veinne min şî`atihî leibrâhîm.
Türkçe Meali: İbrahim de şüphesiz O'nun yolunda olanlardandı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 84. Ayet
Arapça: إِذْ جَآءَ رَبَّهُۥ بِقَلْبٍۢ سَلِيمٍ
Türkçe Okunuşu: iẕ câe rabbehû bikalbin selîm.
Türkçe Meali: Nitekim Rabbine temiz bir kalple geldi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 85. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦ مَاذَا تَعْبُدُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle liebîhi vekavmihî mâẕâ ta`budûn.
Türkçe Meali: İbrahim babasına ve milletine şöyle demişti: "Nelere kulluk ediyorsunuz?"
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 86. Ayet
Arapça: أَئِفْكًا ءَالِهَةًۭ دُونَ ٱللَّهِ تُرِيدُونَ
Türkçe Okunuşu: eifken âliheten dûne-llâhi turîdûn.
Türkçe Meali: "Allah'ı bırakıp uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?"
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 87. Ayet
Arapça: فَمَا ظَنُّكُم بِرَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: femâ żannukum birabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: "Alemlerin Rabbi hakkındaki sanınız nedir?"
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 88. Ayet
Arapça: فَنَظَرَ نَظْرَةًۭ فِى ٱلنُّجُومِ
Türkçe Okunuşu: feneżara nażraten fi-nnucûm.
Türkçe Meali: İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 89. Ayet
Arapça: فَقَالَ إِنِّى سَقِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: fekâle innî sekîm.
Türkçe Meali: İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 90. Ayet
Arapça: فَتَوَلَّوْا۟ عَنْهُ مُدْبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: fetevellev `anhu mudbirîn.
Türkçe Meali: Onu bırakıp gittiler.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 91. Ayet
Arapça: فَرَاغَ إِلَىٰٓ ءَالِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Türkçe Okunuşu: ferâğa ilâ âlihetihim fekâle elâ te'kulûn.
Türkçe Meali: O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 92. Ayet
Arapça: مَا لَكُمْ لَا تَنطِقُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ lekum lâ tentikûn.
Türkçe Meali: O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 93. Ayet
Arapça: فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْبًۢا بِٱلْيَمِينِ
Türkçe Okunuşu: ferâğa `aleyhim darbem bilyemîn.
Türkçe Meali: Sonunda, üzerlerine yürüyüp kuvvetle vurdu.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 94. Ayet
Arapça: فَأَقْبَلُوٓا۟ إِلَيْهِ يَزِفُّونَ
Türkçe Okunuşu: feakbelû ileyhi yeziffûn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine putperestler koşarak ona geldiler.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 95. Ayet
Arapça: قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle eta`budûne mâ tenhitûn.
Türkçe Meali: İbrahim onlara şöyle söyledi: "Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yonttuklarınızı da Allah yaratmıştır."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 96. Ayet
Arapça: وَٱللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vellâhu ḫalekakum vemâ ta`melûn.
Türkçe Meali: İbrahim onlara şöyle söyledi: "Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yonttuklarınızı da Allah yaratmıştır."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 97. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ ٱبْنُوا۟ لَهُۥ بُنْيَٰنًۭا فَأَلْقُوهُ فِى ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: kâlu-bnû lehû bunyânen feelkûhu fi-lcehîm.
Türkçe Meali: Putperestler: "Onun için bir yapı yapın da onu oradan ateşin içine atın" dediler.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 98. Ayet
Arapça: فَأَرَادُوا۟ بِهِۦ كَيْدًۭا فَجَعَلْنَٰهُمُ ٱلْأَسْفَلِينَ
Türkçe Okunuşu: feerâdû bihî keyden fece`alnâhumu-l'esfelîn.
Türkçe Meali: Ona düzen kurmak istediler, ama Biz onları altettik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 99. Ayet
Arapça: وَقَالَ إِنِّى ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّى سَيَهْدِينِ
Türkçe Okunuşu: vekâle innî ẕâhibun ilâ rabbî seyehdîn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Doğrusu ben Rabbim uğrunda sizi bırakıp gidiyorum; O beni doğru yola eriştirir" dedi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 100. Ayet
Arapça: رَبِّ هَبْ لِى مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: rabbi heb lî mine-ssâlihîn.
Türkçe Meali: "Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver" diye yalvardı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 101. Ayet
Arapça: فَبَشَّرْنَٰهُ بِغُلَٰمٍ حَلِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: febeşşernâhu biğulâmin halîm.
Türkçe Meali: Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 102. Ayet
Arapça: فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ ٱلسَّعْىَ قَالَ يَٰبُنَىَّ إِنِّىٓ أَرَىٰ فِى ٱلْمَنَامِ أَنِّىٓ أَذْبَحُكَ فَٱنظُرْ مَاذَا تَرَىٰ ۚ قَالَ يَٰٓأَبَتِ ٱفْعَلْ مَا تُؤْمَرُ ۖ سَتَجِدُنِىٓ إِن شَآءَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلصَّٰبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ beleğa me`ahu-ssa`ye kâle yâ buneyye innî erâ fi-lmenâmi ennî eẕbehuke fenżur mâẕâ terâ. kâle yâ ebeti-f`al mâ tu'mer. setecidunî in şâe-llâhu mine-ssâbirîn.
Türkçe Meali: Çocuk kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca: "Ey oğulcuğum! Doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?" dedi. "Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin" dedi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 103. Ayet
Arapça: فَلَمَّآ أَسْلَمَا وَتَلَّهُۥ لِلْجَبِينِ
Türkçe Okunuşu: felemmâ eslemâ vetellehû lilcebîn.
Türkçe Meali: Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 104. Ayet
Arapça: وَنَٰدَيْنَٰهُ أَن يَٰٓإِبْرَٰهِيمُ
Türkçe Okunuşu: venâdeynâhu ey yâ ibrâhîm.
Türkçe Meali: Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 105. Ayet
Arapça: قَدْ صَدَّقْتَ ٱلرُّءْيَآ ۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: kad saddakte-rru'yâ. innâ keẕâlike neczi-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 106. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلْبَلَٰٓؤُا۟ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ lehuve-lbelâu-lmubîn.
Türkçe Meali: Doğrusu bu apaçık bir deneme idi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 107. Ayet
Arapça: وَفَدَيْنَٰهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: vefedeynâhu biẕibhin `ażîm.
Türkçe Meali: Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 108. Ayet
Arapça: وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 109. Ayet
Arapça: سَلَٰمٌ عَلَىٰٓ إِبْرَٰهِيمَ
Türkçe Okunuşu: selâmun `alâ ibrâhîm.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 110. Ayet
Arapça: كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: keẕâlike neczi-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: İşte iyileri böylece mükafatlandırırız.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 111. Ayet
Arapça: إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innehû min `ibâdine-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Doğrusu o, inanmış kullarımızdandı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 112. Ayet
Arapça: وَبَشَّرْنَٰهُ بِإِسْحَٰقَ نَبِيًّۭا مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: vebeşşernâhu biishâka nebiyyem mine-ssâlihîn.
Türkçe Meali: Ona, iyilerden olan İshak'ı peygamber olarak müjdeledik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 113. Ayet
Arapça: وَبَٰرَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلَىٰٓ إِسْحَٰقَ ۚ وَمِن ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌۭ وَظَالِمٌۭ لِّنَفْسِهِۦ مُبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: vebâraknâ `aleyhi ve`alâ ishâk. vemin ẕurriyyetihimâ muhsinuv veżâlimul linefsihî mubîn.
Türkçe Meali: Kendisini ve İshak'ı mübarek kıldık; ikisinin soyundan iyi olan da vardır, açıktan açığa kendisine yazık eden de vardır.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 114. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad menennâ `alâ mûsâ vehârûn.
Türkçe Meali: And olsun ki Musa ve Harun'a da iyilikte bulunmuştuk.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 115. Ayet
Arapça: وَنَجَّيْنَٰهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ ٱلْكَرْبِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: venecceynâhumâ vekavmehumâ mine-lkerbi-l`ażîm.
Türkçe Meali: İkisini ve milletlerini büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 116. Ayet
Arapça: وَنَصَرْنَٰهُمْ فَكَانُوا۟ هُمُ ٱلْغَٰلِبِينَ
Türkçe Okunuşu: venesarnâhum fekânû humu-lğâlibîn.
Türkçe Meali: Onlara yardım etmiştik de üstün gelmişlerdi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 117. Ayet
Arapça: وَءَاتَيْنَٰهُمَا ٱلْكِتَٰبَ ٱلْمُسْتَبِينَ
Türkçe Okunuşu: veâteynâhume-lkitâbe-lmustebîn.
Türkçe Meali: Her ikisine de, apaçık anlaşılan bir Kitap vermiştik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 118. Ayet
Arapça: وَهَدَيْنَٰهُمَا ٱلصِّرَٰطَ ٱلْمُسْتَقِيمَ
Türkçe Okunuşu: vehedeynâhume-ssirâta-lmustekîm.
Türkçe Meali: Her ikisini de doğru yola eriştirmiştik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 119. Ayet
Arapça: وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِى ٱلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veteraknâ `aleyhimâ fi-l'âḫirîn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde "Musa ve Harun'a selam olsun" diye iyi birer ün bıraktık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 120. Ayet
Arapça: سَلَٰمٌ عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ
Türkçe Okunuşu: selâmun `alâ mûsâ vehârûn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde "Musa ve Harun'a selam olsun" diye iyi birer ün bıraktık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 121. Ayet
Arapça: إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ keẕâlike neczi-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz, iyileri böylece mükafatlandırırız.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 122. Ayet
Arapça: إِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innehumâ min `ibâdine-lmu'minîn.
Türkçe Meali: İkisi de şüphesiz inanmış kullarımızdandı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 123. Ayet
Arapça: وَإِنَّ إِلْيَاسَ لَمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: veinne ilyâse lemine-lmurselîn.
Türkçe Meali: Doğrusu İlyas da peygamberlerdendir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 124. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِۦٓ أَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle likavmihî elâ tettekûn.
Türkçe Meali: Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 125. Ayet
Arapça: أَتَدْعُونَ بَعْلًۭا وَتَذَرُونَ أَحْسَنَ ٱلْخَٰلِقِينَ
Türkçe Okunuşu: eted`ûne ba`lev veteẕerûne ahsene-lḫâlikîn.
Türkçe Meali: Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 126. Ayet
Arapça: ٱللَّهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: allâhe rabbekum verabbe âbâikumu-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 127. Ayet
Arapça: فَكَذَّبُوهُ فَإِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
Türkçe Okunuşu: fekeẕẕebûhu feinnehum lemuhdarûn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine onu yalanlamışlardı. Allah'ın O'na içten bağlı kulları bir yana, bunların hepsi cehenneme götürüleceklerdi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 128. Ayet
Arapça: إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `ibâde-llâhi-lmuḫlesîn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine onu yalanlamışlardı. Allah'ın O'na içten bağlı kulları bir yana, bunların hepsi cehenneme götürüleceklerdi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 129. Ayet
Arapça: وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde, "İlyas'a selam olsun" diye bir ün bıraktık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 130. Ayet
Arapça: سَلَٰمٌ عَلَىٰٓ إِلْ يَاسِينَ
Türkçe Okunuşu: selâmun `alâ ilyâsîn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde, "İlyas'a selam olsun" diye bir ün bıraktık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 131. Ayet
Arapça: إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ keẕâlike neczi-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz iyileri böylece mükafatlandırırız.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 132. Ayet
Arapça: إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innehû min `ibâdine-lmu'minîn.
Türkçe Meali: O, inanmış kullarımızdandı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 133. Ayet
Arapça: وَإِنَّ لُوطًۭا لَّمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: veinne lûtal lemine-lmurselîn.
Türkçe Meali: Şüphesiz Lut da peygamberlerdendir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 134. Ayet
Arapça: إِذْ نَجَّيْنَٰهُ وَأَهْلَهُۥٓ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: iẕ necceynâhu veehlehû ecme`în.
Türkçe Meali: Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtarmıştık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 135. Ayet
Arapça: إِلَّا عَجُوزًۭا فِى ٱلْغَٰبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `acûzen fi-lğâbirîn.
Türkçe Meali: Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtarmıştık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 136. Ayet
Arapça: ثُمَّ دَمَّرْنَا ٱلْءَاخَرِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme demmerne-l'âḫarîn.
Türkçe Meali: Sonra diğerlerini yok etmiştik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 137. Ayet
Arapça: وَإِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِم مُّصْبِحِينَ
Türkçe Okunuşu: veinnekum letemurrûne `aleyhim musbihîn.
Türkçe Meali: Sabah akşam, onların yerleri üzerinden geçersiniz. Akletmez misiniz?
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 138. Ayet
Arapça: وَبِٱلَّيْلِ ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vebilleyl. efelâ ta`kilûn.
Türkçe Meali: Sabah akşam, onların yerleri üzerinden geçersiniz. Akletmez misiniz?
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 139. Ayet
Arapça: وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: veinne yûnuse lemine-lmurselîn.
Türkçe Meali: Doğrusu Yunus da peygamberlerdendir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 140. Ayet
Arapça: إِذْ أَبَقَ إِلَى ٱلْفُلْكِ ٱلْمَشْحُونِ
Türkçe Okunuşu: iẕ ebeka ile-lfulki-lmeşhûn.
Türkçe Meali: Dolu bir gemiye kaçmıştı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 141. Ayet
Arapça: فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ ٱلْمُدْحَضِينَ
Türkçe Okunuşu: fesâheme fekâne mine-lmudhadîn.
Türkçe Meali: Gemide olanlarla karşılıklı kura çekmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebeple denize atılmıştı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 142. Ayet
Arapça: فَٱلْتَقَمَهُ ٱلْحُوتُ وَهُوَ مُلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: feltekamehu-lhûtu vehuve mulîm.
Türkçe Meali: Kendini kınarken onu bir balık yutmuştu.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 143. Ayet
Arapça: فَلَوْلَآ أَنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلْمُسَبِّحِينَ
Türkçe Okunuşu: felevlâ ennehû kâne mine-lmusebbihîn.
Türkçe Meali: Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 144. Ayet
Arapça: لَلَبِثَ فِى بَطْنِهِۦٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Türkçe Okunuşu: lelebiŝe fî batnih ilâ yevmi yub`aŝûn.
Türkçe Meali: Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 145. Ayet
Arapça: ۞ فَنَبَذْنَٰهُ بِٱلْعَرَآءِ وَهُوَ سَقِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: fenebeẕnâhu bil`arâi vehuve sekîm.
Türkçe Meali: Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 146. Ayet
Arapça: وَأَنۢبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةًۭ مِّن يَقْطِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: veembetnâ `aleyhi şeceratem miy yaktîn.
Türkçe Meali: Onun için, geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 147. Ayet
Arapça: وَأَرْسَلْنَٰهُ إِلَىٰ مِا۟ئَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ
Türkçe Okunuşu: veerselnâhu ilâ mieti elfin ev yezîdûn.
Türkçe Meali: Onu, yüzbin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 148. Ayet
Arapça: فَـَٔامَنُوا۟ فَمَتَّعْنَٰهُمْ إِلَىٰ حِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: feâmenû femetta`nâhum ilâ hîn.
Türkçe Meali: Sonunda ona inandılar, bunun üzerine Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 149. Ayet
Arapça: فَٱسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ ٱلْبَنَاتُ وَلَهُمُ ٱلْبَنُونَ
Türkçe Okunuşu: festeftihim elirabbike-lbenâtu velehumu-lbenûn.
Türkçe Meali: Putperestlere sor, kızlar senin Rabbinin de erkekler onların mı?
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 150. Ayet
Arapça: أَمْ خَلَقْنَا ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ إِنَٰثًۭا وَهُمْ شَٰهِدُونَ
Türkçe Okunuşu: em ḫalakne-lmelâikete inâŝev vehum şâhidûn.
Türkçe Meali: Yoksa melekleri kız olarak yarattığımızda onlar hazır mı idiler?
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 151. Ayet
Arapça: أَلَآ إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ
Türkçe Okunuşu: elâ innehum min ifkihim leyekûlûn.
Türkçe Meali: Dikkat edin; doğrusu onlar yalan uydurup söylüyorlar, "Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 152. Ayet
Arapça: وَلَدَ ٱللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَٰذِبُونَ
Türkçe Okunuşu: velede-llâhu veinnehum lekâẕibûn.
Türkçe Meali: Dikkat edin; doğrusu onlar yalan uydurup söylüyorlar, "Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 153. Ayet
Arapça: أَصْطَفَى ٱلْبَنَاتِ عَلَى ٱلْبَنِينَ
Türkçe Okunuşu: astafe-lbenâti `ale-lbenîn.
Türkçe Meali: Allah kızları, oğullara tercih mi etmiş?
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 154. Ayet
Arapça: مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ lekum. keyfe tahkumûn.
Türkçe Meali: Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz?
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 155. Ayet
Arapça: أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: efelâ teẕekkerûn.
Türkçe Meali: Hiç düşünmez misiniz?
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 156. Ayet
Arapça: أَمْ لَكُمْ سُلْطَٰنٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: em lekum sultânum mubîn.
Türkçe Meali: Yoksa apaçık bir deliliniz mi var?
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 157. Ayet
Arapça: فَأْتُوا۟ بِكِتَٰبِكُمْ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: fe'tû bikitâbikum in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin bakalım.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 158. Ayet
Arapça: وَجَعَلُوا۟ بَيْنَهُۥ وَبَيْنَ ٱلْجِنَّةِ نَسَبًۭا ۚ وَلَقَدْ عَلِمَتِ ٱلْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
Türkçe Okunuşu: vece`alû beynehû vebeyne-lcinneti nesebâ. velekad `alimeti-lcinnetu innehum lemuhdarûn.
Türkçe Meali: Allah'la cinler (melekler) arasında da bir soy bağı icadettiler. And olsun ki, cinler de, kendilerinin (bunu söyleyenlerin) hesap yerine götürüleceklerini bilirler.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 159. Ayet
Arapça: سُبْحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Türkçe Okunuşu: subhâne-llâhi `ammâ yesifûn.
Türkçe Meali: Allah onların vasıflandırmalarından münezzehtir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 160. Ayet
Arapça: إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `ibâde-llâhi-lmuḫlesîn.
Türkçe Meali: Allah'ın içten bağlı kulları bunların dışındadır.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 161. Ayet
Arapça: فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ
Türkçe Okunuşu: feinnekum vemâ ta`budûn.
Türkçe Meali: Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 162. Ayet
Arapça: مَآ أَنتُمْ عَلَيْهِ بِفَٰتِنِينَ
Türkçe Okunuşu: mâ entum `aleyhi bifâtinîn.
Türkçe Meali: Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 163. Ayet
Arapça: إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: illâ men huve sâli-lcehîm.
Türkçe Meali: Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 164. Ayet
Arapça: وَمَا مِنَّآ إِلَّا لَهُۥ مَقَامٌۭ مَّعْلُومٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemâ minnâ illâ lehû mekâmum ma`lûm.
Türkçe Meali: Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 165. Ayet
Arapça: وَإِنَّا لَنَحْنُ ٱلصَّآفُّونَ
Türkçe Okunuşu: veinnâ lenahnu-ssâffûn.
Türkçe Meali: Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 166. Ayet
Arapça: وَإِنَّا لَنَحْنُ ٱلْمُسَبِّحُونَ
Türkçe Okunuşu: veinnâ lenahnu-lmusebbihûn.
Türkçe Meali: Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz."
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 167. Ayet
Arapça: وَإِن كَانُوا۟ لَيَقُولُونَ
Türkçe Okunuşu: vein kânû leyekûlûn.
Türkçe Meali: Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 168. Ayet
Arapça: لَوْ أَنَّ عِندَنَا ذِكْرًۭا مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: lev enne `indenâ ẕikram mine-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 169. Ayet
Arapça: لَكُنَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Türkçe Okunuşu: lekunnâ `ibâde-llâhi-lmuḫlesîn.
Türkçe Meali: Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 170. Ayet
Arapça: فَكَفَرُوا۟ بِهِۦ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: fekeferû bih. fesevfe ya`lemûn.
Türkçe Meali: Böyleyken O'nu inkar ettiler. Ama bileceklerdir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 171. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad sebekat kelimetunâ li`ibâdine-lmurselîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 172. Ayet
Arapça: إِنَّهُمْ لَهُمُ ٱلْمَنصُورُونَ
Türkçe Okunuşu: innehum lehumu-lmensûrûn.
Türkçe Meali: Onlar şüphesiz yardım göreceklerdir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 173. Ayet
Arapça: وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ ٱلْغَٰلِبُونَ
Türkçe Okunuşu: veinne cundenâ lehumu-lğâlibûn.
Türkçe Meali: Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 174. Ayet
Arapça: فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: fetevelle `anhum hattâ hîn.
Türkçe Meali: Bir süreye kadar onlara aldırış etme.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 175. Ayet
Arapça: وَأَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veebsirhum fesevfe yubsirûn.
Türkçe Meali: Onlara inecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 176. Ayet
Arapça: أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Türkçe Okunuşu: efebi`aẕâbinâ yesta`cilûn.
Türkçe Meali: Azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 177. Ayet
Arapça: فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَآءَ صَبَاحُ ٱلْمُنذَرِينَ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ nezele bisâhatihim fesâe sabâhu-lmunẕerîn.
Türkçe Meali: O azap, yurtlarına indiğinde, uyarılan fakat yola gelmeyenlerin sabahı ne kötü olur!
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 178. Ayet
Arapça: وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: vetevelle `anhum hattâ hîn.
Türkçe Meali: Bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 179. Ayet
Arapça: وَأَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veebsir fesevfe yubsirûn.
Türkçe Meali: İnecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 180. Ayet
Arapça: سُبْحَٰنَ رَبِّكَ رَبِّ ٱلْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ
Türkçe Okunuşu: subhâne rabbike rabbi-l`izzeti `ammâ yesifûn.
Türkçe Meali: Senin güçlü olan Rabbin, onların vasıflandırmalarından münezzehtir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 181. Ayet
Arapça: وَسَلَٰمٌ عَلَى ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: veselâmun `ale-lmurselîn.
Türkçe Meali: Ve selam, peygamberleredir.
سُورَةُ الصَّافَّاتِ - Sâffât Suresi - 182. Ayet
Arapça: وَٱلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: velhamdu lillâhi rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Hamd de Alemlerin Rabbi Allah'adır.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ صٓ ۚ وَٱلْقُرْءَانِ ذِى ٱلذِّكْرِ
Türkçe Okunuşu: sâd. velkur'âni ẕi-ẕẕikr.
Türkçe Meali: Sad. Öğüt veren Kuran'a and olsun ki, inkar edenler gurur ve ayrılık içindedirler.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 2. Ayet
Arapça: بَلِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فِى عِزَّةٍۢ وَشِقَاقٍۢ
Türkçe Okunuşu: beli-lleẕîne keferû fî `izzetiv veşikâk.
Türkçe Meali: Sad. Öğüt veren Kuran'a and olsun ki, inkar edenler gurur ve ayrılık içindedirler.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 3. Ayet
Arapça: كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّن قَرْنٍۢ فَنَادَوا۟ وَّلَاتَ حِينَ مَنَاصٍۢ
Türkçe Okunuşu: kem ehleknâ min kablihim min karnin fenâdev velâte hîne menâs.
Türkçe Meali: Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Feryat ediyorlardı; oysa artık kurtulma zamanı değildi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَعَجِبُوٓا۟ أَن جَآءَهُم مُّنذِرٌۭ مِّنْهُمْ ۖ وَقَالَ ٱلْكَٰفِرُونَ هَٰذَا سَٰحِرٌۭ كَذَّابٌ
Türkçe Okunuşu: ve`acibû en câehum munẕirum minhum. vekâle-lkâfirûne hâẕâ sâhirun keẕẕâb.
Türkçe Meali: Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaşmışlardı. İnkarcılar: "Bu, pek yalancı bir sihirbazdır; tanrıları tek bir tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir" demişlerdi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 5. Ayet
Arapça: أَجَعَلَ ٱلْءَالِهَةَ إِلَٰهًۭا وَٰحِدًا ۖ إِنَّ هَٰذَا لَشَىْءٌ عُجَابٌۭ
Türkçe Okunuşu: ece`ale-l'âlihete ilâhev vâhidâ. inne hâẕâ leşey'un `ucâb.
Türkçe Meali: Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaşmışlardı. İnkarcılar: "Bu, pek yalancı bir sihirbazdır; tanrıları tek bir tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir" demişlerdi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَٱنطَلَقَ ٱلْمَلَأُ مِنْهُمْ أَنِ ٱمْشُوا۟ وَٱصْبِرُوا۟ عَلَىٰٓ ءَالِهَتِكُمْ ۖ إِنَّ هَٰذَا لَشَىْءٌۭ يُرَادُ
Türkçe Okunuşu: ventaleka-lmeleu minhum eni-mşû vasbirû `alâ âlihetikum. inne hâẕâ leşey'uy yurâd.
Türkçe Meali: Onlardan ileri gelenler: "Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indirilmeliydi?" dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 7. Ayet
Arapça: مَا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِى ٱلْمِلَّةِ ٱلْءَاخِرَةِ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا ٱخْتِلَٰقٌ
Türkçe Okunuşu: mâ semi`nâ bihâẕâ fi-lmilleti-l'âḫirah. in hâẕâ ille-ḫtilâk.
Türkçe Meali: Onlardan ileri gelenler: "Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indirilmeliydi?" dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 8. Ayet
Arapça: أَءُنزِلَ عَلَيْهِ ٱلذِّكْرُ مِنۢ بَيْنِنَا ۚ بَلْ هُمْ فِى شَكٍّۢ مِّن ذِكْرِى ۖ بَل لَّمَّا يَذُوقُوا۟ عَذَابِ
Türkçe Okunuşu: eunzile `aleyhi-ẕẕikru mim beyninâ. bel hum fî şekkim min ẕikrî. bel lemmâ yeẕûkû `aẕâb.
Türkçe Meali: Onlardan ileri gelenler: "Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indirilmeliydi?" dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 9. Ayet
Arapça: أَمْ عِندَهُمْ خَزَآئِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ ٱلْعَزِيزِ ٱلْوَهَّابِ
Türkçe Okunuşu: em `indehum ḫazâinu rahmeti rabbike-l`azîzi-lvehhâb.
Türkçe Meali: Yoksa, güçlü ve çok ihsan sahibi olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 10. Ayet
Arapça: أَمْ لَهُم مُّلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ فَلْيَرْتَقُوا۟ فِى ٱلْأَسْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: em lehum mulku-ssemâvâti vel'ardi vemâ beynehumâ. felyertekû fi-l'esbâb.
Türkçe Meali: Yahut, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı onların elinde midir? Öyle ise sebeplere tevessül edip göğe yükselsinler!
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 11. Ayet
Arapça: جُندٌۭ مَّا هُنَالِكَ مَهْزُومٌۭ مِّنَ ٱلْأَحْزَابِ
Türkçe Okunuşu: cundum mâ hunâlike mehzûmum mine-l'ahzâb.
Türkçe Meali: Onlar burada takım takım bozguna uğramış perişan bir ordudur.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 12. Ayet
Arapça: كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍۢ وَعَادٌۭ وَفِرْعَوْنُ ذُو ٱلْأَوْتَادِ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebet kablehum kavmu nûhiv ve`âduv vefir`avnu ẕu-l'evtâd.
Türkçe Meali: Onlardan önce Nuh milleti, Ad, sarsılmaz bir saltanatın sahibi Firavun, Semud, Lut milleti, Eykeliler de peygamberleri yalanlamıştı. İşte bunlar da peygamberlerine karşı birleşen topluluklardır.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍۢ وَأَصْحَٰبُ لْـَٔيْكَةِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلْأَحْزَابُ
Türkçe Okunuşu: veŝemûdu vekavmu lûtiv veashâbu-l'eykeh. ulâike-l'ahzâb.
Türkçe Meali: Onlardan önce Nuh milleti, Ad, sarsılmaz bir saltanatın sahibi Firavun, Semud, Lut milleti, Eykeliler de peygamberleri yalanlamıştı. İşte bunlar da peygamberlerine karşı birleşen topluluklardır.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 14. Ayet
Arapça: إِن كُلٌّ إِلَّا كَذَّبَ ٱلرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ
Türkçe Okunuşu: in kullun illâ keẕẕebe-rrusule fehakka `ikâb.
Türkçe Meali: Hepsi peygamberleri yalanladı da azabımı hakettiler.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَمَا يَنظُرُ هَٰٓؤُلَآءِ إِلَّا صَيْحَةًۭ وَٰحِدَةًۭ مَّا لَهَا مِن فَوَاقٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemâ yenżuru hâulâi illâ sayhatev vâhidetem mâ lehâ min fevâk.
Türkçe Meali: Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan tek bir çığlık beklemektedirler.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ رَبَّنَا عَجِّل لَّنَا قِطَّنَا قَبْلَ يَوْمِ ٱلْحِسَابِ
Türkçe Okunuşu: vekâlû rabbenâ `accil lenâ kittanâ kable yevmi-lhisâb.
Türkçe Meali: Onlar ise "Rabbimiz! Bizim payımızı hesap gününden önce ver" derler.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 17. Ayet
Arapça: ٱصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَٱذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُۥدَ ذَا ٱلْأَيْدِ ۖ إِنَّهُۥٓ أَوَّابٌ
Türkçe Okunuşu: isbir `alâ mâ yekûlûne veẕkur `abdenâ dâvûde ẕe-l'eyd. innehû evvâb.
Türkçe Meali: Onların söylediklerine sabret; güçlü kulumuz Davud'u an; o, daima Allah'a yönelirdi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 18. Ayet
Arapça: إِنَّا سَخَّرْنَا ٱلْجِبَالَ مَعَهُۥ يُسَبِّحْنَ بِٱلْعَشِىِّ وَٱلْإِشْرَاقِ
Türkçe Okunuşu: innâ seḫḫarne-lcibâle me`ahû yusebbihne bil`aşiyyi vel'işrâk.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, kuşları da toplu halde onun buyruğu altına vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَٱلطَّيْرَ مَحْشُورَةًۭ ۖ كُلٌّۭ لَّهُۥٓ أَوَّابٌۭ
Türkçe Okunuşu: vettayra mahşûrah. kullul lehû evvâb.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, kuşları da toplu halde onun buyruğu altına vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَشَدَدْنَا مُلْكَهُۥ وَءَاتَيْنَٰهُ ٱلْحِكْمَةَ وَفَصْلَ ٱلْخِطَابِ
Türkçe Okunuşu: veşedednâ mulkehû veâteynâhu-lhikmete vefasle-lḫitâb.
Türkçe Meali: Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiştik. Ona hikmet ve kesin hüküm selahiyeti vermiştik.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 21. Ayet
Arapça: ۞ وَهَلْ أَتَىٰكَ نَبَؤُا۟ ٱلْخَصْمِ إِذْ تَسَوَّرُوا۟ ٱلْمِحْرَابَ
Türkçe Okunuşu: vehel etâke nebeu-lḫasm. iẕ tesevveru-lmihrâb.
Türkçe Meali: Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanıp Davud'un yanına girmişlerdi de, o onlardan ürkmüştü. Şöyle demişlerdi: "Korkma, birbirinin hakkına tecavüz etmiş iki davacıyız; aramızda adaletle hükmet, ondan ayrılma, bizi doğru yola çıkar."
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 22. Ayet
Arapça: إِذْ دَخَلُوا۟ عَلَىٰ دَاوُۥدَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ ۖ قَالُوا۟ لَا تَخَفْ ۖ خَصْمَانِ بَغَىٰ بَعْضُنَا عَلَىٰ بَعْضٍۢ فَٱحْكُم بَيْنَنَا بِٱلْحَقِّ وَلَا تُشْطِطْ وَٱهْدِنَآ إِلَىٰ سَوَآءِ ٱلصِّرَٰطِ
Türkçe Okunuşu: iẕ deḫalû `alâ dâvûde fefezi`a minhum kâlû lâ teḫaf. ḫasmâni beğâ ba`dunâ `alâ ba`din fahkum beynenâ bilhakki velâ tuştit vehdinâ ilâ sevâi-ssirât.
Türkçe Meali: Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanıp Davud'un yanına girmişlerdi de, o onlardan ürkmüştü. Şöyle demişlerdi: "Korkma, birbirinin hakkına tecavüz etmiş iki davacıyız; aramızda adaletle hükmet, ondan ayrılma, bizi doğru yola çıkar."
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 23. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰذَآ أَخِى لَهُۥ تِسْعٌۭ وَتِسْعُونَ نَعْجَةًۭ وَلِىَ نَعْجَةٌۭ وَٰحِدَةٌۭ فَقَالَ أَكْفِلْنِيهَا وَعَزَّنِى فِى ٱلْخِطَابِ
Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ eḫî lehû tis`uv vetis`ûne na`cetev veliye na`cetuv vâhidetun fekâle ekfilnîhâ ve`azzenî fi-lḫitâb.
Türkçe Meali: "Bu kardeşimin doksan dokuz dişi koyunu, benim de bir tek dişi koyunum vardır; O'nu da bana ver dedi ve tartışmada beni yendi."
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 24. Ayet
Arapça: قَالَ لَقَدْ ظَلَمَكَ بِسُؤَالِ نَعْجَتِكَ إِلَىٰ نِعَاجِهِۦ ۖ وَإِنَّ كَثِيرًۭا مِّنَ ٱلْخُلَطَآءِ لَيَبْغِى بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَقَلِيلٌۭ مَّا هُمْ ۗ وَظَنَّ دَاوُۥدُ أَنَّمَا فَتَنَّٰهُ فَٱسْتَغْفَرَ رَبَّهُۥ وَخَرَّ رَاكِعًۭا وَأَنَابَ ۩
Türkçe Okunuşu: kâle lekad żalemeke bisuâli na`cetike ilâ ni`âcih. veinne keŝîram mine-lḫuletâi leyebğî ba`duhum `alâ ba`din ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti vekalîlum mâ hum. veżanne dâvûdu ennemâ fetennâhu festağfera rabbehû veḫarra râki`av veenâb.
Türkçe Meali: Davud: "And olsun ki, senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. İnanıp yararlı iş işleyenler bunun dışındadır ki sayıları da ne kadar azdır!" demişti. Davud, Kendisini denediğimizi sanmıştı da, Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapanmış, tevbe etmiş, Allah'a yönelmişti.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 25. Ayet
Arapça: فَغَفَرْنَا لَهُۥ ذَٰلِكَ ۖ وَإِنَّ لَهُۥ عِندَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَـَٔابٍۢ
Türkçe Okunuşu: feğafernâ lehû ẕâlik. veinne lehû `indenâ lezulfâ vehusne meâb.
Türkçe Meali: Böylece onu bağışlamıştık. Katımızda onun yakınlığı ve güzel bir geleceği vardır.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 26. Ayet
Arapça: يَٰدَاوُۥدُ إِنَّا جَعَلْنَٰكَ خَلِيفَةًۭ فِى ٱلْأَرْضِ فَٱحْكُم بَيْنَ ٱلنَّاسِ بِٱلْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ ٱلْهَوَىٰ فَيُضِلَّكَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَضِلُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌۭ شَدِيدٌۢ بِمَا نَسُوا۟ يَوْمَ ٱلْحِسَابِ
Türkçe Okunuşu: yâ dâvûdu innâ ce`alnâke ḫalîfeten fi-l'ardi fahkum beyne-nnâsi bilhakki velâ tettebi`i-lhevâ feyudilleke `an sebîli-llâh. inne-lleẕîne yedillûne `an sebîli-llâhi lehum `aẕâbun şedîdum bimâ nesû yevme-lhisâb.
Türkçe Meali: Ey Davud! Seni şüphesiz yeryüzünde hükümran kıldık, o halde insanlar arasında adaletle hükmet, hevese uyma yoksa seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu, Allah'ın yolundan sapanlara, onlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin azap vardır.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَمَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَآءَ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا بَٰطِلًۭا ۚ ذَٰلِكَ ظَنُّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ۚ فَوَيْلٌۭ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِنَ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: vemâ ḫalakne-ssemâe vel'arda vemâ beynehumâ bâtilâ. ẕâlike żannu-lleẕîne keferû. feveylul lilleẕîne keferû mine-nnâr.
Türkçe Meali: Göğü, yeri ve ikisinin arasında bulunanları boşuna yaratmadık. Bunun boşuna olduğu, inkar edenlerin sanısıdır. Vay ateşe uğrayacak inkarcıların haline!
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 28. Ayet
Arapça: أَمْ نَجْعَلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ كَٱلْمُفْسِدِينَ فِى ٱلْأَرْضِ أَمْ نَجْعَلُ ٱلْمُتَّقِينَ كَٱلْفُجَّارِ
Türkçe Okunuşu: em nec`alu-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti kelmufsidîne fi-l'ard. em nec`alu-lmuttekîne kelfuccâr.
Türkçe Meali: Yoksa, inanıp yararlı iş işleyenleri, yeryüzünde, bozguncular gibi mi tutarız? Yoksa, Allah'a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkanlar gibi mi tutarız?
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 29. Ayet
Arapça: كِتَٰبٌ أَنزَلْنَٰهُ إِلَيْكَ مُبَٰرَكٌۭ لِّيَدَّبَّرُوٓا۟ ءَايَٰتِهِۦ وَلِيَتَذَكَّرَ أُو۟لُوا۟ ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: kitâbun enzelnâhu ileyke mubârakul liyeddebberû âyâtihî veliyeteẕekkera ulu-l'elbâb.
Türkçe Meali: Sana indirdiğimiz bu Kitap mübarektir; ayetlerini düşünsünler, aklı olanlar da öğüt alsınlar.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 30. Ayet
Arapça: وَوَهَبْنَا لِدَاوُۥدَ سُلَيْمَٰنَ ۚ نِعْمَ ٱلْعَبْدُ ۖ إِنَّهُۥٓ أَوَّابٌ
Türkçe Okunuşu: vevehebnâ lidâvûde suleymân. ni`me-l`abd. innehû evvâb.
Türkçe Meali: Davud'a Süleyman'ı bahşettik; o ne güzel bir kuldu! Doğrusu o daima Allah'a yönelirdi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 31. Ayet
Arapça: إِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِٱلْعَشِىِّ ٱلصَّٰفِنَٰتُ ٱلْجِيَادُ
Türkçe Okunuşu: iẕ `urida `aleyhi bil`aşiyyi-ssâfinâtu-lciyâd.
Türkçe Meali: Ona bir akşam üstü, çalımlı, cins koşu atları sunulmuştu.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 32. Ayet
Arapça: فَقَالَ إِنِّىٓ أَحْبَبْتُ حُبَّ ٱلْخَيْرِ عَن ذِكْرِ رَبِّى حَتَّىٰ تَوَارَتْ بِٱلْحِجَابِ
Türkçe Okunuşu: fekâle innî ahbebtu hubbe-lḫayri `an ẕikri rabbî. hattâ tevârat bilhicâb.
Türkçe Meali: Süleyman: "Doğrusu ben bu iyi malları, Rabbimi anmayı sağladıkları için severim" demişti. Koşup, toz perdesi arkasında kayboldukları zaman: "onları bana getirin" dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 33. Ayet
Arapça: رُدُّوهَا عَلَىَّ ۖ فَطَفِقَ مَسْحًۢا بِٱلسُّوقِ وَٱلْأَعْنَاقِ
Türkçe Okunuşu: ruddûhâ `aleyy. fetafika mesham bissûki vel'a`nâk.
Türkçe Meali: Süleyman: "Doğrusu ben bu iyi malları, Rabbimi anmayı sağladıkları için severim" demişti. Koşup, toz perdesi arkasında kayboldukları zaman: "onları bana getirin" dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمَٰنَ وَأَلْقَيْنَا عَلَىٰ كُرْسِيِّهِۦ جَسَدًۭا ثُمَّ أَنَابَ
Türkçe Okunuşu: velekad fetennâ suleymâne veelkaynâ `alâ kursiyyihî ceseden ŝumme enâb.
Türkçe Meali: And olsun ki Süleyman'ı denedik, hükümranlığını zayıf düşürdük; sonra eski haline döndü.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 35. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ ٱغْفِرْ لِى وَهَبْ لِى مُلْكًۭا لَّا يَنۢبَغِى لِأَحَدٍۢ مِّنۢ بَعْدِىٓ ۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْوَهَّابُ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi-ğfir lî veheb lî mulkel lâ yembeğî liehadim mim ba`dî. inneke ente-lvehhâb.
Türkçe Meali: Süleyman: "Rabbim! Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver; Sen şüphesiz, daima bağışta bulunansın" dedi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 36. Ayet
Arapça: فَسَخَّرْنَا لَهُ ٱلرِّيحَ تَجْرِى بِأَمْرِهِۦ رُخَآءً حَيْثُ أَصَابَ
Türkçe Okunuşu: feseḫḫarnâ lehu-rrîha tecrî biemrih ruḫâen hayŝu esâb.
Türkçe Meali: Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَٱلشَّيَٰطِينَ كُلَّ بَنَّآءٍۢ وَغَوَّاصٍۢ
Türkçe Okunuşu: veşşeyâtîne kulle bennâiv veğavvâs.
Türkçe Meali: Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَءَاخَرِينَ مُقَرَّنِينَ فِى ٱلْأَصْفَادِ
Türkçe Okunuşu: veâḫarîne mukarranîne fi-l'asfâd.
Türkçe Meali: Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 39. Ayet
Arapça: هَٰذَا عَطَآؤُنَا فَٱمْنُنْ أَوْ أَمْسِكْ بِغَيْرِ حِسَابٍۢ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ `atâunâ femnun ev emsik biğayri hisâb.
Türkçe Meali: "İşte Bizim bağışımız budur; ister ver, ister tut, hesapsızdır." dedik.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 40. Ayet
Arapça: وَإِنَّ لَهُۥ عِندَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَـَٔابٍۢ
Türkçe Okunuşu: veinne lehû `indenâ lezulfâ vehusne meâb.
Türkçe Meali: Doğrusu onun katımızda yakınlığı ve güzel bir istikbali vardır.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَٱذْكُرْ عَبْدَنَآ أَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُۥٓ أَنِّى مَسَّنِىَ ٱلشَّيْطَٰنُ بِنُصْبٍۢ وَعَذَابٍ
Türkçe Okunuşu: veẕkur `abdenâ eyyûb. iẕ nâdâ rabbehû ennî messeniye-şşeytânu binusbiv ve`aẕâb.
Türkçe Meali: Kulumuz Eyyub'u da an; Rabbine: "Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azap verdi" diye seslenmişti.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 42. Ayet
Arapça: ٱرْكُضْ بِرِجْلِكَ ۖ هَٰذَا مُغْتَسَلٌۢ بَارِدٌۭ وَشَرَابٌۭ
Türkçe Okunuşu: urkud biriclik. hâẕâ muğteselum bâriduv veşerâb.
Türkçe Meali: "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su" dedik.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 43. Ayet
Arapça: وَوَهَبْنَا لَهُۥٓ أَهْلَهُۥ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةًۭ مِّنَّا وَذِكْرَىٰ لِأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: vevehebnâ lehû ehlehû vemiŝlehum me`ahum rahmetem minnâ veẕikrâ liuli-l'elbâb.
Türkçe Meali: Katımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere, ona tekrar ailesini ve geçmiş olanlarla bir mislini daha vermiştik.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 44. Ayet
Arapça: وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًۭا فَٱضْرِب بِّهِۦ وَلَا تَحْنَثْ ۗ إِنَّا وَجَدْنَٰهُ صَابِرًۭا ۚ نِّعْمَ ٱلْعَبْدُ ۖ إِنَّهُۥٓ أَوَّابٌۭ
Türkçe Okunuşu: veḫuẕ biyedike diğŝen fadrib bihî velâ tahneŝ. innâ vecednâhu sâbirâ. ni`me-l`abd. innehû evvâb.
Türkçe Meali: "Ey Eyyub! Eline bir demet sap alıp onunla vur, yeminini bozma" demiştik. Doğrusu Biz onu sabırlı bulmuştuk. Ne iyi kuldu, daima Allah'a yönelirdi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَٱذْكُرْ عِبَٰدَنَآ إِبْرَٰهِيمَ وَإِسْحَٰقَ وَيَعْقُوبَ أُو۟لِى ٱلْأَيْدِى وَٱلْأَبْصَٰرِ
Türkçe Okunuşu: veẕkur `ibâdenâ ibrâhîme veishâka veya`kûbe uli-l'eydî vel'ebsâr.
Türkçe Meali: Güçlü ve anlayışlı olan kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub'u da an.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 46. Ayet
Arapça: إِنَّآ أَخْلَصْنَٰهُم بِخَالِصَةٍۢ ذِكْرَى ٱلدَّارِ
Türkçe Okunuşu: innâ aḫlasnâhum biḫâlisatin ẕikra-ddâr.
Türkçe Meali: Biz onları ahiret yurdunu düşünen, içten bağlı kimseler kıldık.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَإِنَّهُمْ عِندَنَا لَمِنَ ٱلْمُصْطَفَيْنَ ٱلْأَخْيَارِ
Türkçe Okunuşu: veinnehum `indenâ lemine-lmustafeyne-l'aḫyâr.
Türkçe Meali: Doğrusu onlar katımızda seçkin, iyi kimselerdendirler.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَٱذْكُرْ إِسْمَٰعِيلَ وَٱلْيَسَعَ وَذَا ٱلْكِفْلِ ۖ وَكُلٌّۭ مِّنَ ٱلْأَخْيَارِ
Türkçe Okunuşu: veẕkur ismâ`île velyese`a veẕe-lkifl. vekullum mine-l'aḫyâr.
Türkçe Meali: İsmail'i, Elyesa'ı, Zülkifl'i de an. Hepsi iyilerdendir.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 49. Ayet
Arapça: هَٰذَا ذِكْرٌۭ ۚ وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَـَٔابٍۢ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ ẕikr. veinne lilmuttekîne lehusne meâb.
Türkçe Meali: İşte bu güzel bir anmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 50. Ayet
Arapça: جَنَّٰتِ عَدْنٍۢ مُّفَتَّحَةًۭ لَّهُمُ ٱلْأَبْوَٰبُ
Türkçe Okunuşu: cennâti `adnim mufettehatel lehumu-l'ebvâb.
Türkçe Meali: Kapıları onlara açılmış Adn cennetleri vardır.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 51. Ayet
Arapça: مُتَّكِـِٔينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَٰكِهَةٍۢ كَثِيرَةٍۢ وَشَرَابٍۢ
Türkçe Okunuşu: muttekiîne fîhâ yed`ûne fîhâ bifâkihetin keŝîrativ veşerâb.
Türkçe Meali: Orada tahtlara yaslanmış olarak türlü meyveler ve içecekler isterler.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 52. Ayet
Arapça: ۞ وَعِندَهُمْ قَٰصِرَٰتُ ٱلطَّرْفِ أَتْرَابٌ
Türkçe Okunuşu: ve`indehum kâsirâtu-ttarfi etrâb.
Türkçe Meali: Yanlarında, gözlerini eşlerine dikmiş yaşıt güzeller vardır.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 53. Ayet
Arapça: هَٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ ٱلْحِسَابِ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ mâ tû`adûne liyevmi-lhisâb.
Türkçe Meali: İşte bu hesap günü için, size söz verilenlerdir.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 54. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰذَا لَرِزْقُنَا مَا لَهُۥ مِن نَّفَادٍ
Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ lerizkunâ mâ lehû min nefâd.
Türkçe Meali: Doğrusu, verdiğimiz bu rızıklar tükenecek değildir.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 55. Ayet
Arapça: هَٰذَا ۚ وَإِنَّ لِلطَّٰغِينَ لَشَرَّ مَـَٔابٍۢ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ. veinne littâğîne leşerra meâb.
Türkçe Meali: Bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek vardır.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 56. Ayet
Arapça: جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا فَبِئْسَ ٱلْمِهَادُ
Türkçe Okunuşu: cehennem. yaslevnehâ. febi'se-lmihâd.
Türkçe Meali: Cehenneme girerler; ne kötü bir konaktır!
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 57. Ayet
Arapça: هَٰذَا فَلْيَذُوقُوهُ حَمِيمٌۭ وَغَسَّاقٌۭ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ felyeẕûkûhu hamîmuv veğassâk.
Türkçe Meali: İşte bu kaynar su ve irindir, artık onu tatsınlar.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَءَاخَرُ مِن شَكْلِهِۦٓ أَزْوَٰجٌ
Türkçe Okunuşu: veâḫaru min şeklihî ezvâc.
Türkçe Meali: Bunlara benzer daha başkaları da vardır...
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 59. Ayet
Arapça: هَٰذَا فَوْجٌۭ مُّقْتَحِمٌۭ مَّعَكُمْ ۖ لَا مَرْحَبًۢا بِهِمْ ۚ إِنَّهُمْ صَالُوا۟ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ fevcum muktehimum me`akum. lâ merhabem bihim. innehum sâlu-nnâr.
Türkçe Meali: (İnkarcıların ileri gelenlerine denir ki;) "İşte şunlar sizinle beraber girecek olanlardır." (Derler ki;) "Onlar rahat yüzü görmesin. Behemehal ateşe gireceklerdir"
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 60. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ بَلْ أَنتُمْ لَا مَرْحَبًۢا بِكُمْ ۖ أَنتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَا ۖ فَبِئْسَ ٱلْقَرَارُ
Türkçe Okunuşu: kâlû bel entum. lâ merhabem bikum. entum kaddemtumûhu lenâ. febi'se-lkarâr.
Türkçe Meali: (Onlara uyanlar;) "Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin; bunu başımıza getiren sizsiniz; ne kötü bir duraktır!" derler.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 61. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ رَبَّنَا مَن قَدَّمَ لَنَا هَٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًۭا ضِعْفًۭا فِى ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: kâlû rabbenâ men kaddeme lenâ hâẕâ fezidhu `aẕâben di`fen fi-nnâr.
Türkçe Meali: "Rabbimiz! Bunu kim başımıza getirdiyse, ateşte onun azabını kat kat artır" derler.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 62. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ مَا لَنَا لَا نَرَىٰ رِجَالًۭا كُنَّا نَعُدُّهُم مِّنَ ٱلْأَشْرَارِ
Türkçe Okunuşu: vekâlû mâ lenâ lâ nerâ ricâlen kunnâ ne`udduhum mine-l'eşrâr.
Türkçe Meali: Şöyle derler: "Kendilerini dünyada iken kötü saydığımız kimseleri burada niçin görmüyoruz?"
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 63. Ayet
Arapça: أَتَّخَذْنَٰهُمْ سِخْرِيًّا أَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ ٱلْأَبْصَٰرُ
Türkçe Okunuşu: etteḫaẕnâhum siḫriyyen em zâğat `anhumu-l'ebsâr.
Türkçe Meali: "Onları alaya alırdık; yoksa şimdi gözlere görünmezler mi?"
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 64. Ayet
Arapça: إِنَّ ذَٰلِكَ لَحَقٌّۭ تَخَاصُمُ أَهْلِ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: inne ẕâlike lehakkun teḫâsumu ehli-nnâr.
Türkçe Meali: İşte cehennemliklerin bu şekilde tartışması gerçektir.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 65. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّمَآ أَنَا۠ مُنذِرٌۭ ۖ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا ٱللَّهُ ٱلْوَٰحِدُ ٱلْقَهَّارُ
Türkçe Okunuşu: kul innemâ ene munẕir. vemâ min ilâhin ille-llâhu-lvâhidu-lkahhâr.
Türkçe Meali: De ki: "Ben sadece bir uyarıcıyım. Gücü her şeye yeten tek Allah'tan başka tanrı yoktur."
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 66. Ayet
Arapça: رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ٱلْعَزِيزُ ٱلْغَفَّٰرُ
Türkçe Okunuşu: rabbu-ssemâvâti vel'ardi vemâ beynehume-l`azîzu-lğaffâr.
Türkçe Meali: "Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi, güçlüdür, çok bağışlayandır."
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 67. Ayet
Arapça: قُلْ هُوَ نَبَؤٌا۟ عَظِيمٌ
Türkçe Okunuşu: kul huve nebeun `ażîm.
Türkçe Meali: De ki: "Bu Kuran büyük bir haberdir, ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 68. Ayet
Arapça: أَنتُمْ عَنْهُ مُعْرِضُونَ
Türkçe Okunuşu: entum `anhu mu`ridûn.
Türkçe Meali: De ki: "Bu Kuran büyük bir haberdir, ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 69. Ayet
Arapça: مَا كَانَ لِىَ مِنْ عِلْمٍۭ بِٱلْمَلَإِ ٱلْأَعْلَىٰٓ إِذْ يَخْتَصِمُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ kâne liye min `ilmim bilmelei-l'a`lâ iẕ yaḫtesimûn.
Türkçe Meali: "Onlar tartışırlarken Melei Ala'daki bu olanlar hakkında bir bilgim yoktu."
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 70. Ayet
Arapça: إِن يُوحَىٰٓ إِلَىَّ إِلَّآ أَنَّمَآ أَنَا۠ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌ
Türkçe Okunuşu: iy yûhâ ileyye illâ ennemâ ene neẕîrum mubîn.
Türkçe Meali: "Bana sadece vahyolunuyor; doğrusu ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 71. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَٰٓئِكَةِ إِنِّى خَٰلِقٌۢ بَشَرًۭا مِّن طِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle rabbuke lilmelâiketi innî ḫâlikum beşeram min tîn.
Türkçe Meali: Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın."
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 72. Ayet
Arapça: فَإِذَا سَوَّيْتُهُۥ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِى فَقَعُوا۟ لَهُۥ سَٰجِدِينَ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ sevveytuhû venefaḫtu fîhi mir rûhî feka`û lehû sâcidîn.
Türkçe Meali: Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın."
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 73. Ayet
Arapça: فَسَجَدَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: fesecede-lmelâiketu kulluhum ecme`ûn.
Türkçe Meali: Bütün melekler secde etmişlerdi, fakat İblis; o, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştu.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 74. Ayet
Arapça: إِلَّآ إِبْلِيسَ ٱسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ iblîs. istekbera vekâne mine-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Bütün melekler secde etmişlerdi, fakat İblis; o, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştu.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 75. Ayet
Arapça: قَالَ يَٰٓإِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَىَّ ۖ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ ٱلْعَالِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle yâ iblîsu mâ mene`ake en tescude limâ ḫalaktu biyedeyy. estekberte em kunte mine-l`âlîn.
Türkçe Meali: Allah: "Ey İblis, ellerimle (kudretimle) yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Böbürlendin mi? Yoksa gururlananlardan mısın?" dedi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 76. Ayet
Arapça: قَالَ أَنَا۠ خَيْرٌۭ مِّنْهُ ۖ خَلَقْتَنِى مِن نَّارٍۢ وَخَلَقْتَهُۥ مِن طِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: kâle ene ḫayrum minh. ḫalaktenî min nâriv veḫalaktehû min tîn.
Türkçe Meali: İblis: "Ben ondan daha üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın" dedi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 77. Ayet
Arapça: قَالَ فَٱخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: kâle faḫruc minhâ feinneke racîm.
Türkçe Meali: Allah: "Defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Din (kıyamet/ceza) gününe kadar lanetim senin üzerinedir" dedi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 78. Ayet
Arapça: وَإِنَّ عَلَيْكَ لَعْنَتِىٓ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلدِّينِ
Türkçe Okunuşu: veinne `aleyke la`netî ilâ yevmi-ddîn.
Türkçe Meali: Allah: "Defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Din (kıyamet/ceza) gününe kadar lanetim senin üzerinedir" dedi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 79. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِىٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi feenżirnî ilâ yevmi yub`aŝûn.
Türkçe Meali: "Rabbim! Dirilecekleri güne kadar beni (canımı almayı) ertele" dedi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 80. Ayet
Arapça: قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ ٱلْمُنظَرِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle feinneke mine-lmunżarîn.
Türkçe Meali: Allah: "Sen bilinen güne kadar erteye bırakılanlardansın" dedi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 81. Ayet
Arapça: إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْوَقْتِ ٱلْمَعْلُومِ
Türkçe Okunuşu: ilâ yevmi-lvakti-lma`lûm.
Türkçe Meali: Allah: "Sen bilinen güne kadar erteye bırakılanlardansın" dedi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 82. Ayet
Arapça: قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle febi`izzetike leuğviyennehum ecme`în.
Türkçe Meali: İblis: "Senin kudretine and olsun ki, onlardan, sana içten bağlı olan kulların bir yana, hepsini azdıracağım" dedi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 83. Ayet
Arapça: إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ ٱلْمُخْلَصِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `ibâdeke minhumu-lmuḫlesîn.
Türkçe Meali: İblis: "Senin kudretine and olsun ki, onlardan, sana içten bağlı olan kulların bir yana, hepsini azdıracağım" dedi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 84. Ayet
Arapça: قَالَ فَٱلْحَقُّ وَٱلْحَقَّ أَقُولُ
Türkçe Okunuşu: kâle felhakk. velhakka ekûl.
Türkçe Meali: Allah: "Doğrudur; işte Ben hakikati söylüyorum, sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım" dedi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 85. Ayet
Arapça: لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنكَ وَمِمَّن تَبِعَكَ مِنْهُمْ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: leemleenne cehenneme minke vemimmen tebi`ake minhum ecme`în.
Türkçe Meali: Allah: "Doğrudur; işte Ben hakikati söylüyorum, sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım" dedi.
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 86. Ayet
Arapça: قُلْ مَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍۢ وَمَآ أَنَا۠ مِنَ ٱلْمُتَكَلِّفِينَ
Türkçe Okunuşu: kul mâ es'elukum `aleyhi min ecriv vemâ ene mine-lmutekellifîn.
Türkçe Meali: De ki: "Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Kendiliğimden bir şey iddia eden kimselerden de değilim."
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 87. Ayet
Arapça: إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌۭ لِّلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: in huve illâ ẕikrul lil`âlemîn.
Türkçe Meali: "Bu Kuran, ancak dünyalar için bir öğüttür."
سُورَةُ صٓ - Sâd Suresi - 88. Ayet
Arapça: وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُۥ بَعْدَ حِينٍۭ
Türkçe Okunuşu: veleta`lemunne nebeehû ba`de hîn.
Türkçe Meali: "Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra öğreneceksiniz."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ تَنزِيلُ ٱلْكِتَٰبِ مِنَ ٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَكِيمِ
Türkçe Okunuşu: tenzîlu-lkitâbi mine-llâhi-l`azîzi-lhakîm.
Türkçe Meali: Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve Hakim olan Allah katındandır.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 2. Ayet
Arapça: إِنَّآ أَنزَلْنَآ إِلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ بِٱلْحَقِّ فَٱعْبُدِ ٱللَّهَ مُخْلِصًۭا لَّهُ ٱلدِّينَ
Türkçe Okunuşu: innâ enzelnâ ileyke-lkitâbe bilhakki fa`budi-llâhe muḫlisal lehu-ddîn.
Türkçe Meali: Biz sana Kitap'ı gerçekle indirdik. Öyle ise dini Allah için halis kılarak O'na kulluk et.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 3. Ayet
Arapça: أَلَا لِلَّهِ ٱلدِّينُ ٱلْخَالِصُ ۚ وَٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِهِۦٓ أَوْلِيَآءَ مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَآ إِلَى ٱللَّهِ زُلْفَىٰٓ إِنَّ ٱللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِى مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهْدِى مَنْ هُوَ كَٰذِبٌۭ كَفَّارٌۭ
Türkçe Okunuşu: elâ lillâhi-ddînu-lḫâlis. velleẕîne-tteḫaẕû min dûnihî evliyâ'. mâ na`buduhum illâ liyukarribûnâ ile-llâhi zulfâ. inne-llâhe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yaḫtelifûn. inne-llâhe lâ yehdî men huve kâẕibun keffâr.
Türkçe Meali: Dikkat edin, halis din Allah'ındır; O'nu bırakıp da putlardan dostlar edinenler: "Onlara, bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz" derler. Doğrusu Allah ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola eriştirmez.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 4. Ayet
Arapça: لَّوْ أَرَادَ ٱللَّهُ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًۭا لَّٱصْطَفَىٰ مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَآءُ ۚ سُبْحَٰنَهُۥ ۖ هُوَ ٱللَّهُ ٱلْوَٰحِدُ ٱلْقَهَّارُ
Türkçe Okunuşu: lev erâde-llâhu ey yetteḫiẕe veledel lastafâ mimmâ yaḫluku mâ yeşâu subhâneh. huve-llâhu-lvâhidu-lkahhâr.
Türkçe Meali: Allah çocuk edinmek isteseydi, yaratıklarından dilediğini seçerdi. O münezzehtir, O; gücü her şeye yeten tek Allah'tır.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 5. Ayet
Arapça: خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِٱلْحَقِّ ۖ يُكَوِّرُ ٱلَّيْلَ عَلَى ٱلنَّهَارِ وَيُكَوِّرُ ٱلنَّهَارَ عَلَى ٱلَّيْلِ ۖ وَسَخَّرَ ٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ ۖ كُلٌّۭ يَجْرِى لِأَجَلٍۢ مُّسَمًّى ۗ أَلَا هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْغَفَّٰرُ
Türkçe Okunuşu: ḫaleka-ssemâvâti vel'arda bilhakk. yukevviru-lleyle `ale-nnehâri veyukevviru-nnehâra `ale-lleyli veseḫḫara-şşemse velkamer. kulluy yecrî liecelim musemmâ. elâ huve-l`azîzu-lğaffâr.
Türkçe Meali: Gökleri ve yeri gerçekten yaratan O'dur. Geceyi gündüze dolar, gündüzü geceye dolar. Her biri belirli bir süreye kadar yörüngelerinde yürüyen güneş ve ayı buyruk altında tutar. Dikkat edin, güçlü olan, çok bağışlayan O'dur.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 6. Ayet
Arapça: خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍۢ وَٰحِدَةٍۢ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَأَنزَلَ لَكُم مِّنَ ٱلْأَنْعَٰمِ ثَمَٰنِيَةَ أَزْوَٰجٍۢ ۚ يَخْلُقُكُمْ فِى بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمْ خَلْقًۭا مِّنۢ بَعْدِ خَلْقٍۢ فِى ظُلُمَٰتٍۢ ثَلَٰثٍۢ ۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ ٱلْمُلْكُ ۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُصْرَفُونَ
Türkçe Okunuşu: ḫalekakum min nefsiv vâhidetin ŝumme ce`ale minhâ zevcehâ veenzele lekum mine-l'en`âmi ŝemâniyete ezvâc. yaḫlukukum fî butûni ummehâtikum ḫalkam mim ba`di ḫalkin fî żulumâtin ŝelâŝ. ẕâlikumu-llâhu rabbukum lehu-lmulk. lâ ilâhe illâ hû. feennâ tusrafûn.
Türkçe Meali: Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini varetmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir; sizi annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah'tır. Hükümranlık O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl olur da O'nu bırakıp başkasına yönelirsiniz?
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 7. Ayet
Arapça: إِن تَكْفُرُوا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَنِىٌّ عَنكُمْ ۖ وَلَا يَرْضَىٰ لِعِبَادِهِ ٱلْكُفْرَ ۖ وَإِن تَشْكُرُوا۟ يَرْضَهُ لَكُمْ ۗ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌۭ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۗ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ۚ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Türkçe Okunuşu: in tekfurû feinne-llâhe ğaniyyun `ankum velâ yerdâ li`ibâdihi-lkufr. vein teşkurû yerdahu lekum. velâ teziru vâziratuv vizra uḫrâ. ŝumme ilâ rabbikum merci`ukum feyunebbiukum bimâ kuntum ta`melûn. innehû `alîmum biẕâti-ssudûr.
Türkçe Meali: Eğer inkar ederseniz bilin ki Allah sizden müstağnidir. Kullarının inkarından hoşnut olmaz. Eğer şükrederseniz sizden hoşnut olur. Hiçbir günahkar diğerinin günahını yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir; yaptıklarınızı o zaman size haber verir; çünkü O, kalblerde olanı bilir.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 8. Ayet
Arapça: ۞ وَإِذَا مَسَّ ٱلْإِنسَٰنَ ضُرٌّۭ دَعَا رَبَّهُۥ مُنِيبًا إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُۥ نِعْمَةًۭ مِّنْهُ نَسِىَ مَا كَانَ يَدْعُوٓا۟ إِلَيْهِ مِن قَبْلُ وَجَعَلَ لِلَّهِ أَندَادًۭا لِّيُضِلَّ عَن سَبِيلِهِۦ ۚ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلِيلًا ۖ إِنَّكَ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ messe-l'insâne durrun de`â rabbehû munîben ileyhi ŝumme iẕâ ḫavvelehû ni`metem minhu nesiye mâ kâne yed`û ileyhi min kablu vece`ale lillâhi endâdel liyudille `an sebîlih. kul temetta` bikufrike kalîlen. inneke min ashâbi-nnâr.
Türkçe Meali: İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah, katından bir nimet verince önceden kime yalvarmış olduğunu unutuverir; Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. De ki: "İnkarınla az bir müddet zevklen, şüphesiz sen cehennemliksin."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 9. Ayet
Arapça: أَمَّنْ هُوَ قَٰنِتٌ ءَانَآءَ ٱلَّيْلِ سَاجِدًۭا وَقَآئِمًۭا يَحْذَرُ ٱلْءَاخِرَةَ وَيَرْجُوا۟ رَحْمَةَ رَبِّهِۦ ۗ قُلْ هَلْ يَسْتَوِى ٱلَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَٱلَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ ۗ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُو۟لُوا۟ ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: emmen huve kânitun ânâe-lleyli sâcidev vekâimey yahẕeru-l'âḫirate veyercû rahmete rabbih. kul hel yestevi-lleẕîne ya`lemûne velleẕîne lâ ya`lemûn. innemâ yeteẕekkeru ulu-l'elbâb.
Türkçe Meali: Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen kimse inkar eden kimse gibi olur mu? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alırlar."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 10. Ayet
Arapça: قُلْ يَٰعِبَادِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱتَّقُوا۟ رَبَّكُمْ ۚ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا۟ فِى هَٰذِهِ ٱلدُّنْيَا حَسَنَةٌۭ ۗ وَأَرْضُ ٱللَّهِ وَٰسِعَةٌ ۗ إِنَّمَا يُوَفَّى ٱلصَّٰبِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍۢ
Türkçe Okunuşu: kul yâ `ibâdi-lleẕîne âmenu-ttekû rabbekum. lilleẕîne ahsenû fî hâẕihi-ddunyâ haseneh. veardu-llâhi vâsi`ah. innemâ yuveffe-ssâbirûne ecrahum biğayri hisâb.
Türkçe Meali: Şöyle de: "Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının; bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın yarattığı yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, ecirleri sonsuz olarak ödenecektir."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 11. Ayet
Arapça: قُلْ إِنِّىٓ أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ ٱللَّهَ مُخْلِصًۭا لَّهُ ٱلدِّينَ
Türkçe Okunuşu: kul innî umirtu en a`bude-llâhe muḫlisal lehu-ddîn.
Türkçe Meali: De ki: "Dini Allah'a halis kılarak O'na kulluk etmekle emrolundum."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَأُمِرْتُ لِأَنْ أَكُونَ أَوَّلَ ٱلْمُسْلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: veumirtu lien ekûne evvele-lmuslimîn.
Türkçe Meali: "Ve Müslümanların ilki olmakla emrolundum."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 13. Ayet
Arapça: قُلْ إِنِّىٓ أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّى عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: kul innî eḫâfu in `asaytu rabbî `aẕâbe yevmin `ażîm.
Türkçe Meali: De ki: "Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 14. Ayet
Arapça: قُلِ ٱللَّهَ أَعْبُدُ مُخْلِصًۭا لَّهُۥ دِينِى
Türkçe Okunuşu: kuli-llâhe a`budu muḫlisal lehû dînî.
Türkçe Meali: De ki: "Ben, dinimi Allah'a halis kılarak O'na kulluk ederim;
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 15. Ayet
Arapça: فَٱعْبُدُوا۟ مَا شِئْتُم مِّن دُونِهِۦ ۗ قُلْ إِنَّ ٱلْخَٰسِرِينَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۗ أَلَا ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْخُسْرَانُ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: fa`budû mâ şi'tum min dûnih. kul inne-lḫâsirîne-lleẕîne ḫasirû enfusehum veehlîhim yevme-lkiyâmeh. elâ ẕâlike huve-lḫusrânu-lmubîn.
Türkçe Meali: Ey Allah'a eş koşanlar! Siz de O'ndan başka dilediğinize kulluk edin." De ki: Hüsrana uğrayanlar kıyamet günü kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. Dikkat edin, işte apaçık hüsran budur.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 16. Ayet
Arapça: لَهُم مِّن فَوْقِهِمْ ظُلَلٌۭ مِّنَ ٱلنَّارِ وَمِن تَحْتِهِمْ ظُلَلٌۭ ۚ ذَٰلِكَ يُخَوِّفُ ٱللَّهُ بِهِۦ عِبَادَهُۥ ۚ يَٰعِبَادِ فَٱتَّقُونِ
Türkçe Okunuşu: lehum min fevkihim żulelum mine-nnâri vemin tahtihim żulelun. ẕâlike yuḫavvifu-llâhu bihî `ibâdeh. yâ `ibâdi fettekûn.
Türkçe Meali: Onlara üstlerinden kat kat ateş vardır. Allah kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, Benden sakının.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ ٱجْتَنَبُوا۟ ٱلطَّٰغُوتَ أَن يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوٓا۟ إِلَى ٱللَّهِ لَهُمُ ٱلْبُشْرَىٰ ۚ فَبَشِّرْ عِبَادِ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne-ctenebu-ttâğûte ey ya`budûhâ veenâbû ile-llâhi lehumu-lbuşrâ. febeşşir `ibâd.
Türkçe Meali: Şeytana ve putlara kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere, onlara, müjde vardır. Dinleyip de, en güzel söze uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola eriştirdiği onlardır. İşte onlar akıl sahipleridir.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 18. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ ٱلْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُۥٓ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ هَدَىٰهُمُ ٱللَّهُ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمْ أُو۟لُوا۟ ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yestemi`ûne-lkavle feyettebi`ûne ahseneh. ulâike-lleẕîne hedâhumu-llâhu veulâike hum ulu-l'elbâb.
Türkçe Meali: Şeytana ve putlara kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere, onlara, müjde vardır. Dinleyip de, en güzel söze uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola eriştirdiği onlardır. İşte onlar akıl sahipleridir.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 19. Ayet
Arapça: أَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ ٱلْعَذَابِ أَفَأَنتَ تُنقِذُ مَن فِى ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: efemen hakka `aleyhi kelimetu-l`aẕâb. efeente tunkiẕu men fi-nnâr.
Türkçe Meali: Hakkında azap sözü gerçekleşmiş kimseyi, ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 20. Ayet
Arapça: لَٰكِنِ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟ رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌۭ مِّن فَوْقِهَا غُرَفٌۭ مَّبْنِيَّةٌۭ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ ۖ وَعْدَ ٱللَّهِ ۖ لَا يُخْلِفُ ٱللَّهُ ٱلْمِيعَادَ
Türkçe Okunuşu: lâkini-lleẕîne-ttekav rabbehum lehum ğurafum min fevkihâ ğurafum mebniyyetun tecrî min tahtihe-l'enhâr. va`de-llâh. lâ yuḫlifu-llâhu-lmî`âd.
Türkçe Meali: Fakat, Rablerinden sakınanlara, üst üste bina edilmiş köşkler vardır; altlarından ırmaklar akar. Bu, Allah'ın verdiği sözdür, Allah verdiği sözden caymaz.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 21. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَسَلَكَهُۥ يَنَٰبِيعَ فِى ٱلْأَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِۦ زَرْعًۭا مُّخْتَلِفًا أَلْوَٰنُهُۥ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَىٰهُ مُصْفَرًّۭا ثُمَّ يَجْعَلُهُۥ حُطَٰمًا ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: elem tera enne-llâhe enzele mine-ssemâi mâen feselekehû yenâbî`a fi-l'ardi ŝumme yuḫricu bihî zer`am muḫtelifen elvânuhû ŝumme yehîcu feterâhu musferran ŝumme yec`aluhû hutâmâ. inne fî ẕâlike leẕikrâ liuli-l'elbâb.
Türkçe Meali: Allah'ın gökten bir su indirip, onu yerdeki kaynaklara yerleştiren, sonra onunla çeşitli renklerde ekinler yetiştiren olduğunu görmez misin? Sonra onları kurutur ki sen de onları sapsarı görürsün, sonra da çer çöpe çevirir. Şüphesiz bunlarda, akıl sahipleri için öğüt vardır.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 22. Ayet
Arapça: أَفَمَن شَرَحَ ٱللَّهُ صَدْرَهُۥ لِلْإِسْلَٰمِ فَهُوَ عَلَىٰ نُورٍۢ مِّن رَّبِّهِۦ ۚ فَوَيْلٌۭ لِّلْقَٰسِيَةِ قُلُوبُهُم مِّن ذِكْرِ ٱللَّهِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍ
Türkçe Okunuşu: efemen şeraha-llâhu sadrahû lil'islâmi fehuve `alâ nûrum mir rabbih. feveylul lilkâsiyeti kulûbuhum min ẕikri-llâh. ulâike fî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: Allah kimin gönlünü İslam'a açmışsa, o, Rabbi katından bir nur üzere olmaz mı? Kalbleri Allah'ı anmak hususunda katılaşmış olanlara yazıklar olsun; işte bunlar apaçık sapıklıktadırlar.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 23. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ ٱلْحَدِيثِ كِتَٰبًۭا مُّتَشَٰبِهًۭا مَّثَانِىَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ ٱلَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَىٰ ذِكْرِ ٱللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ هُدَى ٱللَّهِ يَهْدِى بِهِۦ مَن يَشَآءُ ۚ وَمَن يُضْلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنْ هَادٍ
Türkçe Okunuşu: allâhu nezzele ahsene-lhadîŝi kitâbem muteşâbihem meŝânî. takşe`irru minhu culûdu-lleẕîne yaḫşevne rabbehum. ŝumme telînu culûduhum vekulûbuhum ilâ ẕikri-llâh. ẕâlike hude-llâhi yehdî bihî mey yeşâ'. vemey yudlili-llâhu femâ lehû min hâd.
Türkçe Meali: Allah, ayetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden Kitap'ı sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların, bu Kitap'tan tüyleri ürperir, sonra hem derileri ve hem de kalbleri Allah'ın zikrine yumuşar ve yatışır. İşte bu Kitap, Allah'ın doğruluk rehberidir, onunla istediğini doğru yola eriştirir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren bulunmaz.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 24. Ayet
Arapça: أَفَمَن يَتَّقِى بِوَجْهِهِۦ سُوٓءَ ٱلْعَذَابِ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۚ وَقِيلَ لِلظَّٰلِمِينَ ذُوقُوا۟ مَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ
Türkçe Okunuşu: efemey yettekî bivechihî sûe-l`aẕâbi yevme-lkiyâmeh. vekîle liżżâlimîne ẕûkû mâ kuntum teksibûn.
Türkçe Meali: Kıyamet günü kötü azaptan yüzünü korumaya çalışan kimse, güven içinde olan kimse gibi midir? Zalimlere: "Kazandıklarınızın karşılığını tadın" denir.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 25. Ayet
Arapça: كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَأَتَىٰهُمُ ٱلْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebe-lleẕîne min kablihim feetâhumu-l`aẕâbu min hayŝu lâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Onlardan öncekiler de peygamberleri yalanlamışlardı da farkına varmadıkları yerden onlara bir azap çatmıştı.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 26. Ayet
Arapça: فَأَذَاقَهُمُ ٱللَّهُ ٱلْخِزْىَ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۖ وَلَعَذَابُ ٱلْءَاخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا۟ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: feeẕâkahumu-llâhu-lḫizye fi-lhayâti-ddunyâ. vele`aẕâbu-l'âḫirati ekber. lev kânû ya`lemûn.
Türkçe Meali: Allah onlara, dünya hayatında rezilliği tattırdı; ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bilseler!
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِى هَٰذَا ٱلْقُرْءَانِ مِن كُلِّ مَثَلٍۢ لَّعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad darabnâ linnâsi fî hâẕe-lkur'âni min kulli meŝelil le`allehum yeteẕekkerûn.
Türkçe Meali: Biz bu Kuran'da insanlara her türlü misali, belki öğüt alırlar diye, and olsun ki verdik.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 28. Ayet
Arapça: قُرْءَانًا عَرَبِيًّا غَيْرَ ذِى عِوَجٍۢ لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: kur'ânen `arabiyyen ğayra ẕî `ivecil le`allehum yettekûn.
Türkçe Meali: O, eğriliği olmayan, Arapça bir Kuran'dır. Belki sakınırlar.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 29. Ayet
Arapça: ضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلًۭا رَّجُلًۭا فِيهِ شُرَكَآءُ مُتَشَٰكِسُونَ وَرَجُلًۭا سَلَمًۭا لِّرَجُلٍ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا ۚ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: darabe-llâhu meŝeler raculen fîhi şurakâu muteşâkisûne veraculen selemel liracul. hel yesteviyâni meŝelâ. elhamdu lillâh. bel ekŝeruhum lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 30. Ayet
Arapça: إِنَّكَ مَيِّتٌۭ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ
Türkçe Okunuşu: inneke meyyituv veinnehum meyyitûn.
Türkçe Meali: Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 31. Ayet
Arapça: ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ عِندَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme innekum yevme-lkiyâmeti `inde rabbikum taḫtesimûn.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Sonra siz, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda duruşmaya çıkacaksınız.