سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 32. Ayet
Arapça: ۞ فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَبَ عَلَى ٱللَّهِ وَكَذَّبَ بِٱلصِّدْقِ إِذْ جَآءَهُۥٓ ۚ أَلَيْسَ فِى جَهَنَّمَ مَثْوًۭى لِّلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: femen ażlemu mimmen keẕebe `ale-llâhi vekeẕẕebe bissidki iẕ câeh. eleyse fî cehenneme meŝvel lilkâfirîn.
Türkçe Meali: Allah'a karşı yalan uydurandan, kendisine gelmiş gerçeği yalan sayandan daha zalim olan kimdir? İnkarcılar için cehennemde dur durak olmaz olur mu?
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِى جَآءَ بِٱلصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِهِۦٓ ۙ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕî câe bissidki vesaddeka bihî ulâike humu-lmuttekûn.
Türkçe Meali: Gerçeği getiren ve onu doğrulayanlar, işte onlar, Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlardır.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 34. Ayet
Arapça: لَهُم مَّا يَشَآءُونَ عِندَ رَبِّهِمْ ۚ ذَٰلِكَ جَزَآءُ ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: lehum mâ yeşâûne `inde rabbihim. ẕâlike cezâu-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Onlara, Rablerinin katında diledikleri şeyler vardır, bu, iyilerin mükafatıdır.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 35. Ayet
Arapça: لِيُكَفِّرَ ٱللَّهُ عَنْهُمْ أَسْوَأَ ٱلَّذِى عَمِلُوا۟ وَيَجْزِيَهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ ٱلَّذِى كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: liyukeffira-llâhu `anhum esvee-lleẕî `amilû veyecziyehum ecrahum biahseni-lleẕî kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Zira Allah, onların yaptıkları kötülükleri örter, onlara, işledikleri şeylerin en güzel karşılıklarını verir.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 36. Ayet
Arapça: أَلَيْسَ ٱللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُۥ ۖ وَيُخَوِّفُونَكَ بِٱلَّذِينَ مِن دُونِهِۦ ۚ وَمَن يُضْلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنْ هَادٍۢ
Türkçe Okunuşu: eleyse-llâhu bikâfin `abdeh. veyuḫavvifûneke billeẕîne min dûnih. vemey yudlili-llâhu femâ lehû min hâd.
Türkçe Meali: Allah, kuluna yetmez mi? Seni O'ndan başka şeylerle korkutuyorlar. Allah'ın, saptırdığını doğru yola koyacak yoktur.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَمَن يَهْدِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن مُّضِلٍّ ۗ أَلَيْسَ ٱللَّهُ بِعَزِيزٍۢ ذِى ٱنتِقَامٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemey yehdi-llâhu femâ lehû mim mudill. eleyse-llâhu bi`azîzin ẕi-ntikâm.
Türkçe Meali: Allah'ın doğru yola eriştirdiğini de saptıracak yoktur. Allah, güçlü olan, öç alabilen değil midir?
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُ ۚ قُلْ أَفَرَءَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ إِنْ أَرَادَنِىَ ٱللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَٰشِفَٰتُ ضُرِّهِۦٓ أَوْ أَرَادَنِى بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَٰتُ رَحْمَتِهِۦ ۚ قُلْ حَسْبِىَ ٱللَّهُ ۖ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ ٱلْمُتَوَكِّلُونَ
Türkçe Okunuşu: velein seeltehum men ḫaleka-ssemâvâti vel'arda leyekûlunne-llâh. kul eferaeytum mâ ted`ûne min dûni-llâhi in erâdeniye-llâhu bidurrin hel hunne kâşifâtu durrihî ev erâdenî birahmetin hel hunne mumsikâtu rahmetih. kul hasbiye-llâh. `aleyhi yetevekkelu-lmutevekkilûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, onlara, "Gökleri ve yeri yaratan kimdir?" diye sorsan: "Allah'tır" derler. De ki: "Öyleyse bana bildirin, Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut bana bir rahmetdilerse, O'nun rahmetini önleyebilir mi?" De ki: "Allah bana yeter; güvenenler O'na güvenir."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 39. Ayet
Arapça: قُلْ يَٰقَوْمِ ٱعْمَلُوا۟ عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنِّى عَٰمِلٌۭ ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kul yâ kavmi-`melû `alâ mekânetikum innî `âmil. fesevfe ta`lemûn.
Türkçe Meali: De ki: "Ey milletim! Durumunuzun gerektirdiğini yapın; doğrusu ben de yapacağım. Kendisini rezil edecek azap kime gelecek, kime sürekli azap inecek bileceksiniz."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 40. Ayet
Arapça: مَن يَأْتِيهِ عَذَابٌۭ يُخْزِيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌۭ مُّقِيمٌ
Türkçe Okunuşu: mey ye'tîhi `aẕâbuy yuḫzîhi veyehillu `aleyhi `aẕâbum mukîm.
Türkçe Meali: De ki: "Ey milletim! Durumunuzun gerektirdiğini yapın; doğrusu ben de yapacağım. Kendisini rezil edecek azap kime gelecek, kime sürekli azap inecek bileceksiniz."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 41. Ayet
Arapça: إِنَّآ أَنزَلْنَا عَلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ لِلنَّاسِ بِٱلْحَقِّ ۖ فَمَنِ ٱهْتَدَىٰ فَلِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا ۖ وَمَآ أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ
Türkçe Okunuşu: innâ enzelnâ `aleyke-lkitâbe linnâsi bilhakk. femeni-htedâ felinefsih. vemen dalle feinnemâ yedillu `aleyhâ. vemâ ente `aleyhim bivekîl.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz, insanlar için Kitap'ı gerçekle sana indirdik; kim doğru yolda ise bu kendi lehinedir; sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Sen onlara vekil değilsin.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 42. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ يَتَوَفَّى ٱلْأَنفُسَ حِينَ مَوْتِهَا وَٱلَّتِى لَمْ تَمُتْ فِى مَنَامِهَا ۖ فَيُمْسِكُ ٱلَّتِى قَضَىٰ عَلَيْهَا ٱلْمَوْتَ وَيُرْسِلُ ٱلْأُخْرَىٰٓ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّى ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يَتَفَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: allâhu yeteveffe-l'enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ. feyumsiku-lletî kadâ `aleyhe-lmevte veyursilu-l'uḫrâ ilâ ecelim musemmâ. inne fî ẕâlike leâyâtil likavmiy yetefekkerûn.
Türkçe Meali: Allah, öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerin de uykuları esnasında ruhlarını alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerinkini tutar, diğerlerini bir süreye kadar salıverir. Doğrusu bunda düşünen kimseler için dersler vardır.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 43. Ayet
Arapça: أَمِ ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ شُفَعَآءَ ۚ قُلْ أَوَلَوْ كَانُوا۟ لَا يَمْلِكُونَ شَيْـًۭٔا وَلَا يَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: emi-tteḫaẕû min dûni-llâhi şufe`â'. kul evelev kânû lâ yemlikûne şey'ev velâ ya`kilûn.
Türkçe Meali: Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Onlar bir şeye sahip olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi şefaat edecekler?"
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 44. Ayet
Arapça: قُل لِّلَّهِ ٱلشَّفَٰعَةُ جَمِيعًۭا ۖ لَّهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: kul lillâhi-şşefâ`atu cemî`â. lehû mulku-ssemâvâti vel'ard. ŝumme ileyhi turce`ûn.
Türkçe Meali: De ki: "Bütün şefaat Allah'ın iznine bağlıdır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döneceksiniz."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَإِذَا ذُكِرَ ٱللَّهُ وَحْدَهُ ٱشْمَأَزَّتْ قُلُوبُ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ ۖ وَإِذَا ذُكِرَ ٱلَّذِينَ مِن دُونِهِۦٓ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ ẕukira-llâhu vahdehu-şmeezzet kulûbu-lleẕîne lâ yu'minûne bil'âḫirati. veiẕâ ẕukira-lleẕîne min dûnihî iẕâ hum yestebşirûn.
Türkçe Meali: Allah tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbleri nefretle çarpar, ama Allah'tan başka putlar anıldığı zaman hemen yüzleri güler.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 46. Ayet
Arapça: قُلِ ٱللَّهُمَّ فَاطِرَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ عَٰلِمَ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ أَنتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِى مَا كَانُوا۟ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Türkçe Okunuşu: kuli-llâhumme fâtira-ssemâvâti vel'ardi `âlime-lğaybi veşşehâdeti ente tahkumu beyne `ibâdike fîmâ kânû fîhi yaḫtelifûn.
Türkçe Meali: De ki: "Ey göklerin, yerin yaratanı, görülmeyeni ve görüleni bilen Allah'ım! Kullarının ayrılığa düştükleri şeyler hakkında aralarında Sen hükmedeceksin."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَلَوْ أَنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ مَا فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًۭا وَمِثْلَهُۥ مَعَهُۥ لَٱفْتَدَوْا۟ بِهِۦ مِن سُوٓءِ ٱلْعَذَابِ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۚ وَبَدَا لَهُم مِّنَ ٱللَّهِ مَا لَمْ يَكُونُوا۟ يَحْتَسِبُونَ
Türkçe Okunuşu: velev enne lilleẕîne żalemû mâ fi-l'ardi cemî`av vemiŝlehû me`ahû leftedev bihî min sûi-l`aẕâbi yevme-lkiyâmeh. vebedâ lehum mine-llâhi mâ lem yekûnû yahtesibûn.
Türkçe Meali: Yeryüzünde olanların hepsi ve bir misli daha zalimlerin olmuş olsa, kıyamet günündeki kötü azap için fidye verseler kabul edilmez. Allah katından onlara, hiç hesaplamadıkları şeyler beliriverir.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُوا۟ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
Türkçe Okunuşu: vebedâ lehum seyyietu mâ kesebû vehâka bihim mâ kânû bihî yestehziûn.
Türkçe Meali: Onlara, işledikleri kötü şeyler belli olur; alaya aldıkları şeyler de kendilerini çepeçevre sarar.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 49. Ayet
Arapça: فَإِذَا مَسَّ ٱلْإِنسَٰنَ ضُرٌّۭ دَعَانَا ثُمَّ إِذَا خَوَّلْنَٰهُ نِعْمَةًۭ مِّنَّا قَالَ إِنَّمَآ أُوتِيتُهُۥ عَلَىٰ عِلْمٍۭ ۚ بَلْ هِىَ فِتْنَةٌۭ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ messe-l'insâne durrun de`ânâ. ŝumme iẕâ ḫavvelnâhu ni`metem minnâ kâle innemâ ûtîtuhû `alâ `ilm. bel hiye fitnetuv velâkinne ekŝerahum lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: İnsanın başına bir sıkıntı gelince Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman: "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır; o bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 50. Ayet
Arapça: قَدْ قَالَهَا ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَمَآ أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ
Türkçe Okunuşu: kad kâlehe-lleẕîne min kablihim femâ ağnâ `anhum mâ kânû yeksibûn.
Türkçe Meali: Bunu onlardan öncekiler de söylemişti, ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 51. Ayet
Arapça: فَأَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُوا۟ ۚ وَٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ مِنْ هَٰٓؤُلَآءِ سَيُصِيبُهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُوا۟ وَمَا هُم بِمُعْجِزِينَ
Türkçe Okunuşu: feesâbehum seyyietu mâ kesebû. velleẕîne żalemû min hâulâi seyusîbuhum seyyietu mâ kesebû vemâ hum bimu`cizîn.
Türkçe Meali: Bunun için, işledikleri kötülükler başlarına geldi. Bunlar içinde zulmedenlerin de kazandıkları kötülükler başlarına gelecektir. Bu hususta Allah'ı aciz bırakamazlar.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 52. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ يَبْسُطُ ٱلرِّزْقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقْدِرُ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: evelem ya`lemû enne-llâhe yebsutu-rrizka limey yeşâu veyakdir. inne fî ẕâlike leâyâtil likavmiy yu'minûn.
Türkçe Meali: Allah'ın rızkı dilediğine yaydığını ve kısıp bir ölçüye göre verdiğini bilmezler mi? Doğrusu bunda, inanan kimseler için dersler vardır.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 53. Ayet
Arapça: ۞ قُلْ يَٰعِبَادِىَ ٱلَّذِينَ أَسْرَفُوا۟ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا۟ مِن رَّحْمَةِ ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَغْفِرُ ٱلذُّنُوبَ جَمِيعًا ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: kul yâ `ibâdîye-lleẕîne esrafû `alâ enfusihim lâ taknetû mir rahmeti-llâh. inne-llâhe yağfiru-ẕẕunûbe cemî`â. innehû huve-lğafûru-rrahîm.
Türkçe Meali: De ki: "Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 54. Ayet
Arapça: وَأَنِيبُوٓا۟ إِلَىٰ رَبِّكُمْ وَأَسْلِمُوا۟ لَهُۥ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَكُمُ ٱلْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ
Türkçe Okunuşu: veenîbû ilâ rabbikum veeslimû lehû min kabli ey ye'tiyekumu-l`aẕâbu ŝumme lâ tunsarûn.
Türkçe Meali: "Rabbinize yönelin. Azap size gelmeden önce O'na teslim olun; sonra yardım görmezsiniz."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 55. Ayet
Arapça: وَٱتَّبِعُوٓا۟ أَحْسَنَ مَآ أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَكُمُ ٱلْعَذَابُ بَغْتَةًۭ وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: vettebi`û ahsene mâ unzile ileykum mir rabbikum min kabli ey ye'tiyekumu-l`aẕâbu bağtetev veentum lâ teş`urûn.
Türkçe Meali: "Size ansızın, farkına varmadan azap gelmeden önce Rabbinizden size indirilen en güzel söze, Kuran'a uyun."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 56. Ayet
Arapça: أَن تَقُولَ نَفْسٌۭ يَٰحَسْرَتَىٰ عَلَىٰ مَا فَرَّطتُ فِى جَنۢبِ ٱللَّهِ وَإِن كُنتُ لَمِنَ ٱلسَّٰخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: en tekûle nefsuy yâ hasratâ `alâ mâ ferrattu fî cembi-llâhi vein kuntu lemine-ssâḫirîn.
Türkçe Meali: Kişinin: "Allah'a karşı aşırı gitmemden ötürü bana yazıklar olsun. Gerçekten ben alaya alanlardandım" diyeceği günden sakının.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 57. Ayet
Arapça: أَوْ تَقُولَ لَوْ أَنَّ ٱللَّهَ هَدَىٰنِى لَكُنتُ مِنَ ٱلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: ev tekûle lev enne-llâhe hedânî lekuntu mine-lmuttekîn.
Türkçe Meali: Veya, "Allah beni doğru yola eriştirseydi sakınanlardan olurdum" diyeceği, yahut, azabı gördüğünde: "Keşke benim için dönüş imkanı bulunsa da iyilerden olsam" diyeceği günden sakının.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 58. Ayet
Arapça: أَوْ تَقُولَ حِينَ تَرَى ٱلْعَذَابَ لَوْ أَنَّ لِى كَرَّةًۭ فَأَكُونَ مِنَ ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: ev tekûle hîne tera-l`aẕâbe lev enne lî kerraten feekûne mine-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Veya, "Allah beni doğru yola eriştirseydi sakınanlardan olurdum" diyeceği, yahut, azabı gördüğünde: "Keşke benim için dönüş imkanı bulunsa da iyilerden olsam" diyeceği günden sakının.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 59. Ayet
Arapça: بَلَىٰ قَدْ جَآءَتْكَ ءَايَٰتِى فَكَذَّبْتَ بِهَا وَٱسْتَكْبَرْتَ وَكُنتَ مِنَ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: belâ kad câetke âyâtî fekeẕẕebte bihâ vestekberte vekunte mine-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Ey insanoğlu! Evet; ayetlerim sana gelmişti de onları yalanlamış, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştun.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 60. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ تَرَى ٱلَّذِينَ كَذَبُوا۟ عَلَى ٱللَّهِ وُجُوهُهُم مُّسْوَدَّةٌ ۚ أَلَيْسَ فِى جَهَنَّمَ مَثْوًۭى لِّلْمُتَكَبِّرِينَ
Türkçe Okunuşu: veyevme-lkiyâmeti tera-lleẕîne keẕebû `ale-llâhi vucûhuhum musveddeh. eleyse fî cehenneme meŝvel lilmutekebbirîn.
Türkçe Meali: Allah'a karşı yalan uyduranların, kıyamet günü, yüzlerinin simsiyah olduğunu görürsün. Böbürlenenler için cehennemde bir durak olmaz olur mu?
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 61. Ayet
Arapça: وَيُنَجِّى ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟ بِمَفَازَتِهِمْ لَا يَمَسُّهُمُ ٱلسُّوٓءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Türkçe Okunuşu: veyunecci-llâhu-lleẕîne-ttekav bimefâzetihim. lâ yemessuhumu-ssûu velâ hum yahzenûn.
Türkçe Meali: Allah, sakınanları başarılarından ötürü kurtarır. Onlara hiçbir kötülük gelmez; onlar üzülmezler.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 62. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ خَٰلِقُ كُلِّ شَىْءٍۢ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ وَكِيلٌۭ
Türkçe Okunuşu: allâhu ḫâliku kulli şey'. vehuve `alâ kulli şey'iv vekîl.
Türkçe Meali: Allah her şeyin yaratanıdır. O her şeye Vekil'dir.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 63. Ayet
Arapça: لَّهُۥ مَقَالِيدُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۗ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ
Türkçe Okunuşu: lehû mekâlîdu-ssemâvâti vel'ard. velleẕîne keferû biâyâti-llâhi ulâike humu-lḫâsirûn.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin kilitleri O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkar edenler, işte onlar hüsrandadırlar.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 64. Ayet
Arapça: قُلْ أَفَغَيْرَ ٱللَّهِ تَأْمُرُوٓنِّىٓ أَعْبُدُ أَيُّهَا ٱلْجَٰهِلُونَ
Türkçe Okunuşu: kul efeğayra-llâhi te'murûnnî a`budu eyyuhe-lcâhilûn.
Türkçe Meali: De ki: "Ey cahiller! Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emredersiniz?"
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 65. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أُوحِىَ إِلَيْكَ وَإِلَى ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِكَ لَئِنْ أَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلْخَٰسِرِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad ûhiye ileyke veile-lleẕîne min kablik. lein eşrakte leyahbetanne `ameluke veletekûnenne mine-lḫâsirîn.
Türkçe Meali: And olsun ki sana da, senden önceki peygamberlere de vahyolunmuştur: "And olsun, eğer Allah'a ortak koşarsan işlerin şüphesiz boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 66. Ayet
Arapça: بَلِ ٱللَّهَ فَٱعْبُدْ وَكُن مِّنَ ٱلشَّٰكِرِينَ
Türkçe Okunuşu: beli-llâhe fa`bud vekum mine-şşâkirîn.
Türkçe Meali: "Hayır; yalnız Allah'a kulluk et ve şukredenlerden ol."
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 67. Ayet
Arapça: وَمَا قَدَرُوا۟ ٱللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِۦ وَٱلْأَرْضُ جَمِيعًۭا قَبْضَتُهُۥ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ وَٱلسَّمَٰوَٰتُ مَطْوِيَّٰتٌۢ بِيَمِينِهِۦ ۚ سُبْحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kaderu-llâhe hakka kadrih. vel'ardu cemî`an kabdatuhû yevme-lkiyâmeti vessemâvâtu matviyyâtum biyemînih. subhânehû vete`âlâ `ammâ yuşrikûn.
Türkçe Meali: Onlar Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. Bütün yeryüzü, kıyamet günü O'nun avucundadır; gökler O'nun kudretiyle dürülmüş olacaktır. O, putperestlerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 68. Ayet
Arapça: وَنُفِخَ فِى ٱلصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِى ٱلْأَرْضِ إِلَّا مَن شَآءَ ٱللَّهُ ۖ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَىٰ فَإِذَا هُمْ قِيَامٌۭ يَنظُرُونَ
Türkçe Okunuşu: venufiḫa fi-ssûri fesa`ika men fi-ssemâvâti vemen fi-l'ardi illâ men şâe-llâh. ŝumme nufiḫa fîhi uḫrâ feiẕâ hum kiyâmuy yenżurûn.
Türkçe Meali: Sura üflenince, Allah'ın dilediği bir yana, göklerde olanlar, yerde olanlar hepsi düşüp ölür. Sonra Sura bir daha üflenince hemen ayağa kalkıp bakışır dururlar.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 69. Ayet
Arapça: وَأَشْرَقَتِ ٱلْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ ٱلْكِتَٰبُ وَجِا۟ىٓءَ بِٱلنَّبِيِّۦنَ وَٱلشُّهَدَآءِ وَقُضِىَ بَيْنَهُم بِٱلْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: veeşrakati-l'ardu binûri rabbihâ vevudi`a-lkitâbu vecîe binnebiyyîne veşşuhedâi vekudiye beynehum bilhakki vehum lâ yużlemûn.
Türkçe Meali: Yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanır, kitap açılır, peygamberler ve şahidler getirilir ve onlara haksızlık yapılmadan, aralarında adaletle hüküm verilir.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 70. Ayet
Arapça: وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍۢ مَّا عَمِلَتْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vevuffiyet kullu nefsim mâ `amilet vehuve a`lemu bimâ yef`alûn.
Türkçe Meali: Her kişiye işlediği ödenir. Esasen Allah onların yaptıklarını en iyi bilendir.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 71. Ayet
Arapça: وَسِيقَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِلَىٰ جَهَنَّمَ زُمَرًا ۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُوهَا فُتِحَتْ أَبْوَٰبُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَآ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌۭ مِّنكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ ءَايَٰتِ رَبِّكُمْ وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَآءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا ۚ قَالُوا۟ بَلَىٰ وَلَٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ ٱلْعَذَابِ عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vesîka-lleẕîne keferû ilâ cehenneme zumerâ. hattâ iẕâ câûhâ futihat ebvâbuhâ vekâle lehum ḫazenetuhâ elem ye'tikum rusulum minkum yetlûne `aleykum âyâti rabbikum veyunẕirûnekum likâe yevmikum hâẕâ. kâlû belâ velâkin hakkat kelimetu-l`aẕâbi `ale-lkâfirîn.
Türkçe Meali: İnkar edenler, bölük bölük cehenneme sürülür. Oraya vardıklarında kapıları açılır; bekçileri onlara: "Size içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi" derler. "Evet geldi" derler. Lakin azap sözü inkarcıların aleyhine gerçekleşir.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 72. Ayet
Arapça: قِيلَ ٱدْخُلُوٓا۟ أَبْوَٰبَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۖ فَبِئْسَ مَثْوَى ٱلْمُتَكَبِّرِينَ
Türkçe Okunuşu: kîle-dḫulû ebvâbe cehenneme ḫâlidîne fîhâ. febi'se meŝve-lmutekebbirîn.
Türkçe Meali: Onlara: "Temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin; böbürlenenlerin durağı ne kötüdür!" denir.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 73. Ayet
Arapça: وَسِيقَ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟ رَبَّهُمْ إِلَى ٱلْجَنَّةِ زُمَرًا ۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَٰبُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَٰمٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَٱدْخُلُوهَا خَٰلِدِينَ
Türkçe Okunuşu: vesîka-lleẕîne-ttekav rabbehum ile-lcenneti zumerâ. hattâ iẕâ câûhâ vefutihat ebvâbuhâ vekâle lehum ḫazenetuhâ selâmun `aleykum tibtum fedḫulûhâ ḫâlidîn.
Türkçe Meali: Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete götürülürler. Oraya varıp da kapıları açıldığında, bekçileri onlara: "Selam size, hoş geldiniz! Temelli olarak buraya girin" derler.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 74. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ٱلَّذِى صَدَقَنَا وَعْدَهُۥ وَأَوْرَثَنَا ٱلْأَرْضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ ٱلْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَآءُ ۖ فَنِعْمَ أَجْرُ ٱلْعَٰمِلِينَ
Türkçe Okunuşu: vekâlu-lhamdu lillâhi-lleẕî sadekanâ va`dehû veevraŝene-l'arda netebevveu mine-lcenneti hayŝu neşâ'. feni`me ecru-l`âmilîn.
Türkçe Meali: Onlar: "Bize verdiği sözde duran ve bizi bu yere varis kılan Allah'a hamdolsun. Cennette istediğimiz yerde oturabiliriz. Yararlı iş işleyenlerin ecri ne güzelmiş!" derler.
سُورَةُ الزُّمَرِ - Zumer Suresi - 75. Ayet
Arapça: وَتَرَى ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ حَآفِّينَ مِنْ حَوْلِ ٱلْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ ۖ وَقُضِىَ بَيْنَهُم بِٱلْحَقِّ وَقِيلَ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: vetera-lmelâikete hâffîne min havli-l`arşi yusebbihûne bihamdi rabbihim. vekudiye beynehum bilhakki vekîle-lhamdu lillâhi rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Melekleri, arşın etrafını çevirmiş oldukları halde, Rablerini hamd ile överken görürsün. Artık insanların aralarında adaletle hüküm olunmuştur. "Övgü, Alemlerin Rabbi olan Allah içindir" denir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ حمٓ
Türkçe Okunuşu: hâ-mîm.
Türkçe Meali: Ha, Mim.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 2. Ayet
Arapça: تَنزِيلُ ٱلْكِتَٰبِ مِنَ ٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْعَلِيمِ
Türkçe Okunuşu: tenzîlu-lkitâbi mine-llâhi-l`azîzi-l`alîm.
Türkçe Meali: Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve bilgin olan Allah katındandır.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 3. Ayet
Arapça: غَافِرِ ٱلذَّنۢبِ وَقَابِلِ ٱلتَّوْبِ شَدِيدِ ٱلْعِقَابِ ذِى ٱلطَّوْلِ ۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ إِلَيْهِ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: ğâfiri-ẕẕembi vekâbili-ttevbi şedîdi-l`ikâbi ẕi-ttavl. lâ ilâhe illâ hû. ileyhi-lmesîr.
Türkçe Meali: O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli, lütfu bol olandır. O'ndan başka tanrı yoktur, dönüş O'nadır.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 4. Ayet
Arapça: مَا يُجَٰدِلُ فِىٓ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ إِلَّا ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِى ٱلْبِلَٰدِ
Türkçe Okunuşu: mâ yucâdilu fî âyâti-llâhi ille-lleẕîne keferû felâ yağrurke tekallubuhum fi-lbilâd.
Türkçe Meali: Allah'ın ayetleri üzerinde, inkar edenlerden başkası tartışmaya girişmez. İnkarcıların memlekette gezip dolaşması seni aldatmasın.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 5. Ayet
Arapça: كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍۢ وَٱلْأَحْزَابُ مِنۢ بَعْدِهِمْ ۖ وَهَمَّتْ كُلُّ أُمَّةٍۭ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ ۖ وَجَٰدَلُوا۟ بِٱلْبَٰطِلِ لِيُدْحِضُوا۟ بِهِ ٱلْحَقَّ فَأَخَذْتُهُمْ ۖ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebet kablehum kavmu nûhiv vel'ahzâbu mim ba`dihim. vehemmet kullu ummetim birasûlihim liye'ḫuẕûhu vecâdelû bilbâtili liyudhidû bihi-lhakka feeḫaẕtuhum. fekeyfe kâne `ikâb.
Türkçe Meali: Onlardan önce, Nuh milleti, ardından, peygamberlere karşı gelen topluluklar da peygamberlerini yalanlamış; her ümmet, peygamberini cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı batılla gidermek için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine Ben onları yakaladım. Cezalandırmam nasılmış?
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَنَّهُمْ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike hakkat kelimetu rabbike `ale-lleẕîne keferû ennehum ashâbu-nnâr.
Türkçe Meali: İnkar edenlerin cehennemlik olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 7. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يَحْمِلُونَ ٱلْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُۥ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِۦ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَىْءٍۢ رَّحْمَةًۭ وَعِلْمًۭا فَٱغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا۟ وَٱتَّبَعُوا۟ سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yahmilûne-l`arşe vemen havlehû yusebbihûne bihamdi rabbihim veyu'minûne bihî veyestağfirûne lilleẕîne âmenû. rabbenâ vesi`te kulle şey'ir rahmetev ve`ilmen fağfir lilleẕîne tâbû vettebe`û sebîleke vekihim `aẕâbe-lcehîm.
Türkçe Meali: Arşı yüklenen ve çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler; O'na inanırlar. Müminler için: "Rabbimiz! İlmin ve rahmetin herşeyi içine almıştır. Tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla; onları cehennemin azabından koru" diye bağışlanma dilerler.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 8. Ayet
Arapça: رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّٰتِ عَدْنٍ ٱلَّتِى وَعَدتَّهُمْ وَمَن صَلَحَ مِنْ ءَابَآئِهِمْ وَأَزْوَٰجِهِمْ وَذُرِّيَّٰتِهِمْ ۚ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: rabbenâ veedḫilhum cennâti `adnini-lletî ve`attehum vemen saleha min âbâihim veezvâcihim veẕurriyyâtihim. inneke ente-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: "Rabbimiz! Müminleri ve babalarından, eşlerinden, soylarından iyi olanları, kendilerine söz verdiğin Adn cennetlerine koy; şüphesiz güçlü olan, Hakim olan ancak Sensin"
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَقِهِمُ ٱلسَّيِّـَٔاتِ ۚ وَمَن تَقِ ٱلسَّيِّـَٔاتِ يَوْمَئِذٍۢ فَقَدْ رَحِمْتَهُۥ ۚ وَذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
Türkçe Okunuşu: vekihimu-sseyyiât. vemen teki-sseyyiâti yevmeiẕin fekad rahimteh. veẕâlike huve-lfevzu-l`ażîm.
Türkçe Meali: "Onları kötülüklerden koru! O gün kötülüklerden kimi korursan, ona şüphesiz rahmet etmiş olursun. Bu büyük kurtuluştur."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 10. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ ٱللَّهِ أَكْبَرُ مِن مَّقْتِكُمْ أَنفُسَكُمْ إِذْ تُدْعَوْنَ إِلَى ٱلْإِيمَٰنِ فَتَكْفُرُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne keferû yunâdevne lemaktu-llâhi ekberu mim maktikum enfusekum iẕ tud`avne ile-l'îmâni fetekfurûn.
Türkçe Meali: Ama inkar edenlere, "Allah'ın gazabı, sizin birbirinize olan öfkenizden daha büyüktür; imana çağrıldığınızda inkar ederdiniz" diye seslenilir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 11. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ رَبَّنَآ أَمَتَّنَا ٱثْنَتَيْنِ وَأَحْيَيْتَنَا ٱثْنَتَيْنِ فَٱعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ إِلَىٰ خُرُوجٍۢ مِّن سَبِيلٍۢ
Türkçe Okunuşu: kâlû rabbenâ emettene-ŝneteyni veahyeytene-ŝneteyni fa`terafnâ biẕunûbinâ fehel ilâ ḫurûcim min sebîl.
Türkçe Meali: Onlar: "Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de suçlarımızı itiraf ettik, bir daha çıkmağa yol var mıdır?" derler.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 12. Ayet
Arapça: ذَٰلِكُم بِأَنَّهُۥٓ إِذَا دُعِىَ ٱللَّهُ وَحْدَهُۥ كَفَرْتُمْ ۖ وَإِن يُشْرَكْ بِهِۦ تُؤْمِنُوا۟ ۚ فَٱلْحُكْمُ لِلَّهِ ٱلْعَلِىِّ ٱلْكَبِيرِ
Türkçe Okunuşu: ẕâlikum biennehû iẕâ du`iye-llâhu vahdehû kefertum. veiy yuşrak bihî tu'minû. felhukmu lillâhi-l`aliyyi-lkebîr.
Türkçe Meali: Onlara: "Yalnız Allah çağrıldığı zaman inkar ederdiniz de, O'na eş koşulunca inanırdınız. Bugün hüküm, yüce Allah'ındır" denir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 13. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِى يُرِيكُمْ ءَايَٰتِهِۦ وَيُنَزِّلُ لَكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ رِزْقًۭا ۚ وَمَا يَتَذَكَّرُ إِلَّا مَن يُنِيبُ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî yurîkum âyâtihî veyunezzilu lekum mine-ssemâi rizkâ. vemâ yeteẕekkeru illâ mey yunîb.
Türkçe Meali: Size mucizelerini gösteren, size gökten rızık indiren O'dur. Allah'a yönelenden başkası ibret almaz.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 14. Ayet
Arapça: فَٱدْعُوا۟ ٱللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ ٱلْكَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: fed`u-llâhe muḫlisîne lehu-ddîne velev kerihe-lkâfirûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! İnkarcılar istemese de, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 15. Ayet
Arapça: رَفِيعُ ٱلدَّرَجَٰتِ ذُو ٱلْعَرْشِ يُلْقِى ٱلرُّوحَ مِنْ أَمْرِهِۦ عَلَىٰ مَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦ لِيُنذِرَ يَوْمَ ٱلتَّلَاقِ
Türkçe Okunuşu: rafî`u-dderacâti ẕu-l`arş. yulki-rrûha min emrihî `alâ mey yeşâu min `ibâdihî liyunẕira yevme-ttelâk.
Türkçe Meali: Arş sahibi, varlıkların en yücesi olan Allah, kavuşma gününü ihtar etmek için kullarından dilediğine emriyle vahyi indirir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 16. Ayet
Arapça: يَوْمَ هُم بَٰرِزُونَ ۖ لَا يَخْفَىٰ عَلَى ٱللَّهِ مِنْهُمْ شَىْءٌۭ ۚ لِّمَنِ ٱلْمُلْكُ ٱلْيَوْمَ ۖ لِلَّهِ ٱلْوَٰحِدِ ٱلْقَهَّارِ
Türkçe Okunuşu: yevme hum bârizûn. lâ yaḫfâ `ale-llâhi minhum şey'un. limeni-lmulku-lyevm. lillâhi-lvâhidi-lkahhâr.
Türkçe Meali: O gün onlar meydana çıkarlar; onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. "Bugün hükümranlık kimindir?" denir; hepsi: "Gücü herşeye yeten tek Allah'ındır" derler.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 17. Ayet
Arapça: ٱلْيَوْمَ تُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍۭ بِمَا كَسَبَتْ ۚ لَا ظُلْمَ ٱلْيَوْمَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَرِيعُ ٱلْحِسَابِ
Türkçe Okunuşu: elyevme tuczâ kullu nefsim bimâ kesebet. lâ żulme-lyevm. inne-llâhe serî`u-lhisâb.
Türkçe Meali: Bugün herkese, kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Doğrusu Allah, hesabı çabuk görendir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ ٱلْءَازِفَةِ إِذِ ٱلْقُلُوبُ لَدَى ٱلْحَنَاجِرِ كَٰظِمِينَ ۚ مَا لِلظَّٰلِمِينَ مِنْ حَمِيمٍۢ وَلَا شَفِيعٍۢ يُطَاعُ
Türkçe Okunuşu: veenẕirhum yevme-l'âzifeti iẕi-lkulûbu lede-lhanâciri kâżimîn. mâ liżżâlimîne min hamîmiv velâ şefî`iy yutâ`.
Türkçe Meali: Onları, yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları, yaklaşan kıyamet günü ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenecek şefaatçisi olur.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 19. Ayet
Arapça: يَعْلَمُ خَآئِنَةَ ٱلْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِى ٱلصُّدُورُ
Türkçe Okunuşu: ya`lemu ḫâinete-l'a`yuni vemâ tuḫfi-ssudûr.
Türkçe Meali: Allah gözlerin hainliğini ve gönüllerin gizlediğini bilir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَٱللَّهُ يَقْضِى بِٱلْحَقِّ ۖ وَٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِۦ لَا يَقْضُونَ بِشَىْءٍ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْبَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: vellâhu yakdî bilhakk. velleẕîne yed`ûne min dûnihî lâ yakdûne bişey'. inne-llâhe huve-ssemî`u-lbesîr.
Türkçe Meali: Allah, gerçekle hükmeder. O'nu bırakıp da yalvardıkları putlar bir şeye hüküm veremez. Şüphesiz Allah işitir ve görür.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 21. Ayet
Arapça: ۞ أَوَلَمْ يَسِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَيَنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ كَانُوا۟ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَانُوا۟ هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةًۭ وَءَاثَارًۭا فِى ٱلْأَرْضِ فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُم مِّنَ ٱللَّهِ مِن وَاقٍۢ
Türkçe Okunuşu: evelem yesîrû fi-l'ardi feyenżurû keyfe kâne `âkibetu-lleẕîne kânû min kablihim. kânû hum eşedde minhum kuvvetev veâŝâran fi-l'ardi feeḫaẕehumu-llâhu biẕunûbihim vemâ kâne lehum mine-llâhi miv vâk.
Türkçe Meali: Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce ve kendilerinden daha kuvvetli olan ve yeryüzünde daha çok eser bırakan kimselerin sonuçlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları suçlarıyla yakalamıştır. Allah'a karşı onları koruyan yoktur.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 22. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانَت تَّأْتِيهِمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ فَكَفَرُوا۟ فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُ ۚ إِنَّهُۥ قَوِىٌّۭ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike biennehum kânet te'tîhim rusuluhum bilbeyyinâti fekeferû feeḫaẕehumu-llâh. innehû kaviyyun şedîdu-l`ikâb.
Türkçe Meali: Bu, kendilerine açık belgelerle gelen peygamberlerini inkar etmelerinden ötürüdür. Allah da onları bunun için yakalamıştır. Doğrusu O, kuvvetlidir, cezalandırması da şiddetlidir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَا وَسُلْطَٰنٍۢ مُّبِينٍ
Türkçe Okunuşu: velekad erselnâ mûsâ biâyâtinâ vesultânim mubîn.
Türkçe Meali: And olsun ki Musa'yı, mucizelerimiz ve apaçık delillerle Firavun, Haman ve Karun'a göndermişizdir. Onlar: "Bu, yalancı sihirbazın biridir" demişlerdi.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 24. Ayet
Arapça: إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَهَٰمَٰنَ وَقَٰرُونَ فَقَالُوا۟ سَٰحِرٌۭ كَذَّابٌۭ
Türkçe Okunuşu: ilâ fir`avne vehâmâne vekârûne fekâlû sâhirun keẕẕâb.
Türkçe Meali: And olsun ki Musa'yı, mucizelerimiz ve apaçık delillerle Firavun, Haman ve Karun'a göndermişizdir. Onlar: "Bu, yalancı sihirbazın biridir" demişlerdi.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 25. Ayet
Arapça: فَلَمَّا جَآءَهُم بِٱلْحَقِّ مِنْ عِندِنَا قَالُوا۟ ٱقْتُلُوٓا۟ أَبْنَآءَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مَعَهُۥ وَٱسْتَحْيُوا۟ نِسَآءَهُمْ ۚ وَمَا كَيْدُ ٱلْكَٰفِرِينَ إِلَّا فِى ضَلَٰلٍۢ
Türkçe Okunuşu: felemmâ câehum bilhakki min `indinâ kâlu-ktulû ebnâe-lleẕîne âmenû me`ahû vestahyû nisâehum. vemâ keydu-lkâfirîne illâ fî dalâl.
Türkçe Meali: Musa katımızdan onlara gerçeği getirince: "Onunla beraber iman etmiş kimselerin oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın" dediler. Ama inkarcıların hilesi elbette boşa gider.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِىٓ أَقْتُلْ مُوسَىٰ وَلْيَدْعُ رَبَّهُۥٓ ۖ إِنِّىٓ أَخَافُ أَن يُبَدِّلَ دِينَكُمْ أَوْ أَن يُظْهِرَ فِى ٱلْأَرْضِ ٱلْفَسَادَ
Türkçe Okunuşu: vekâle fir`avnu ẕerûnî aktul mûsâ velyed`u rabbeh. innî eḫâfu ey yubeddile dînekum ev ey yużhira fi-l'ardi-lfesâd.
Türkçe Meali: Firavun: "Beni bırakın da Musa'yı öldüreyim, o, Rabbine yalvaradursun. Onun, sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde bozgun çıkaracağından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَقَالَ مُوسَىٰٓ إِنِّى عُذْتُ بِرَبِّى وَرَبِّكُم مِّن كُلِّ مُتَكَبِّرٍۢ لَّا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ ٱلْحِسَابِ
Türkçe Okunuşu: vekâle mûsâ innî `uẕtu birabbî verabbikum min kulli mutekebbiril lâ yu'minu biyevmi-lhisâb.
Türkçe Meali: Musa: "Doğrusu ben, hesap görülecek güne inanmayan böbürlenenlerin hepsinden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım" dedi.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَقَالَ رَجُلٌۭ مُّؤْمِنٌۭ مِّنْ ءَالِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ إِيمَٰنَهُۥٓ أَتَقْتُلُونَ رَجُلًا أَن يَقُولَ رَبِّىَ ٱللَّهُ وَقَدْ جَآءَكُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ مِن رَّبِّكُمْ ۖ وَإِن يَكُ كَٰذِبًۭا فَعَلَيْهِ كَذِبُهُۥ ۖ وَإِن يَكُ صَادِقًۭا يُصِبْكُم بَعْضُ ٱلَّذِى يَعِدُكُمْ ۖ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهْدِى مَنْ هُوَ مُسْرِفٌۭ كَذَّابٌۭ
Türkçe Okunuşu: vekâle raculum mu'min. min âli fir`avne yektumu îmânehû etaktulûne raculen ey yekûle rabbiye-llâhu vekad câekum bilbeyyinâti mir rabbikum. veiy yeku kâẕiben fe`aleyhi keẕibuh. veiy yeku sâdikay yusibkum ba`du-lleẕî ye`idukum. inne-llâhe lâ yehdî men huve musrifun keẕẕâb.
Türkçe Meali: Firavun ailesinden olup da, inandığını gizleyen bir adam dedi ki: "Rabbim Allah'tır diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Oysa size Rabbinizden belgelerle gelmiştir. Eğer yalancıysa, yalanı kendisinedir; eğer doğru sözlü ise, sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Doğrusu Allah, aşırı yalancıyı doğru yola eriştirmez."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 29. Ayet
Arapça: يَٰقَوْمِ لَكُمُ ٱلْمُلْكُ ٱلْيَوْمَ ظَٰهِرِينَ فِى ٱلْأَرْضِ فَمَن يَنصُرُنَا مِنۢ بَأْسِ ٱللَّهِ إِن جَآءَنَا ۚ قَالَ فِرْعَوْنُ مَآ أُرِيكُمْ إِلَّا مَآ أَرَىٰ وَمَآ أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ ٱلرَّشَادِ
Türkçe Okunuşu: yâ kavmi lekumu-lmulku-lyevme żâhirîne fi-l'ard. femey yensurunâ mim be'si-llâhi in câenâ. kâle fir`avnu mâ urîkum illâ mâ erâ vemâ ehdîkum illâ sebîle-rraşâd.
Türkçe Meali: "Ey milletim; Bugün memlekette hükümranlık sizindir, galip olanlar sizsiniz. Ama Allah'ın baskını bize çatınca, O'na karşı bize kim yardım eder?" Firavun: "Ben size kendi görüşümden başkasını söylemiyorum. Ben size ancak doğru yolu gösteriyorum" dedi.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 30. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِىٓ ءَامَنَ يَٰقَوْمِ إِنِّىٓ أَخَافُ عَلَيْكُم مِّثْلَ يَوْمِ ٱلْأَحْزَابِ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕî âmene yâ kavmi innî eḫâfu `aleykum miŝle yevmi-l'ahzâb.
Türkçe Meali: İnanmış olan adam dedi ki: "Ey milletim! Doğrusu ben sizin için, Nuh milletinin, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, peygamberleri yalanlayan toplulukların uğradıkları bir günün benzerinden korkuyorum. Allah kullara zulüm dilemez."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 31. Ayet
Arapça: مِثْلَ دَأْبِ قَوْمِ نُوحٍۢ وَعَادٍۢ وَثَمُودَ وَٱلَّذِينَ مِنۢ بَعْدِهِمْ ۚ وَمَا ٱللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًۭا لِّلْعِبَادِ
Türkçe Okunuşu: miŝle de'bi kavmi nûhiv ve`âdiv veŝemûde velleẕîne mim ba`dihim. veme-llâhu yurîdu żulmel lil`ibâd.
Türkçe Meali: İnanmış olan adam dedi ki: "Ey milletim! Doğrusu ben sizin için, Nuh milletinin, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, peygamberleri yalanlayan toplulukların uğradıkları bir günün benzerinden korkuyorum. Allah kullara zulüm dilemez."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَيَٰقَوْمِ إِنِّىٓ أَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ ٱلتَّنَادِ
Türkçe Okunuşu: veyâ kavmi innî eḫâfu `aleykum yevme-ttenâd.
Türkçe Meali: "Ey milletim! Ahu figan gününden sizin hesabınıza korkuyorum."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 33. Ayet
Arapça: يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِرِينَ مَا لَكُم مِّنَ ٱللَّهِ مِنْ عَاصِمٍۢ ۗ وَمَن يُضْلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنْ هَادٍۢ
Türkçe Okunuşu: yevme tuvellûne mudbirîn. mâ lekum mine-llâhi min `âsim. vemey yudlili-llâhu femâ lehû min hâd.
Türkçe Meali: "Arkanıza dönüp kaçacağınız gün Allah'a karşı sizi koruyan bulunmaz. Allah'ın saptırdığını doğru yola getirecek yoktur."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ جَآءَكُمْ يُوسُفُ مِن قَبْلُ بِٱلْبَيِّنَٰتِ فَمَا زِلْتُمْ فِى شَكٍّۢ مِّمَّا جَآءَكُم بِهِۦ ۖ حَتَّىٰٓ إِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَن يَبْعَثَ ٱللَّهُ مِنۢ بَعْدِهِۦ رَسُولًۭا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ مَنْ هُوَ مُسْرِفٌۭ مُّرْتَابٌ
Türkçe Okunuşu: velekad câekum yûsufu min kablu bilbeyyinâti femâ ziltum fî şekkim mimmâ câekum bih. hattâ iẕâ heleke kultum ley yeb`aŝe-llâhu mim ba`dihî rasûlâ. keẕâlike yudillu-llâhu men huve musrifum murtâb.
Türkçe Meali: "And olsun ki, Yusuf da, daha önce, size belgelerle gelmişti. Size getirdiği şeylerden şüphelenip durmuştunuz. Sonunda Yusuf ölünce, Allah onun ardından hiçbir peygamber göndermeyecek demiştiniz. Allah, aşırı şüpheciyi işte böylece saptırır."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 35. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يُجَٰدِلُونَ فِىٓ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَٰنٍ أَتَىٰهُمْ ۖ كَبُرَ مَقْتًا عِندَ ٱللَّهِ وَعِندَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ۚ كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ ٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍۢ جَبَّارٍۢ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yucâdilûne fî âyâti-llâhi biğayri sultânin etâhum. kebura makten `inde-llâhi ve`inde-lleẕîne âmenû. keẕâlike yatbe`u-llâhu `alâ kulli kalbi mutekebbirin cebbâr.
Türkçe Meali: "Bunlar, Allah'ın ayetleri üzerinde kendilerine gelmiş bir delil bulunmadan tartışırlar. Bu, Allah katında da, inananların yanında da öfkeyi arttırır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini bundan dolayı mühürler."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَٰهَٰمَٰنُ ٱبْنِ لِى صَرْحًۭا لَّعَلِّىٓ أَبْلُغُ ٱلْأَسْبَٰبَ
Türkçe Okunuşu: vekâle fir`avnu yâ hâmânu-bni lî sarhal le`allî ebluğu-l'esbâb.
Türkçe Meali: Firavun: "Ey Haman! Bana bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Musa'nın Tanrısını görürüm. Doğrusu ben, onu yalancı sanıyorum" dedi. Firavun'a, kötü işi böylece güzel gösterildi ve doğru yoldan alıkondu. Firavun'un hilesi elbette boşa gidecekti.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 37. Ayet
Arapça: أَسْبَٰبَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ فَأَطَّلِعَ إِلَىٰٓ إِلَٰهِ مُوسَىٰ وَإِنِّى لَأَظُنُّهُۥ كَٰذِبًۭا ۚ وَكَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُوٓءُ عَمَلِهِۦ وَصُدَّ عَنِ ٱلسَّبِيلِ ۚ وَمَا كَيْدُ فِرْعَوْنَ إِلَّا فِى تَبَابٍۢ
Türkçe Okunuşu: esbâbe-ssemâvâti feettali`a ilâ ilâhi mûsâ veinnî leeżunnuhû kâẕibâ. vekeẕâlike zuyyine lifir`avne sûu `amelihî vesudde `ani-ssebîl. vemâ keydu fir`avne illâ fî tebâb.
Türkçe Meali: Firavun: "Ey Haman! Bana bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Musa'nın Tanrısını görürüm. Doğrusu ben, onu yalancı sanıyorum" dedi. Firavun'a, kötü işi böylece güzel gösterildi ve doğru yoldan alıkondu. Firavun'un hilesi elbette boşa gidecekti.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِىٓ ءَامَنَ يَٰقَوْمِ ٱتَّبِعُونِ أَهْدِكُمْ سَبِيلَ ٱلرَّشَادِ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕî âmene yâ kavmi-ttebi`ûni ehdikum sebîle-rraşâd.
Türkçe Meali: O inanan kimse dedi ki: "Ey milletim! Bana uyun, sizi doğru yola eriştireyim."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 39. Ayet
Arapça: يَٰقَوْمِ إِنَّمَا هَٰذِهِ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا مَتَٰعٌۭ وَإِنَّ ٱلْءَاخِرَةَ هِىَ دَارُ ٱلْقَرَارِ
Türkçe Okunuşu: yâ kavmi innemâ hâẕihi-lhayâtu-ddunyâ metâ`. veinne-l'âḫirate hiye dâru-lkarâr.
Türkçe Meali: "Ey milletim! Şüphesiz bu dünya hayatı geçicidir, ama ahiret, doğrusu işte o, kalınacak yurttur."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 40. Ayet
Arapça: مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةًۭ فَلَا يُجْزَىٰٓ إِلَّا مِثْلَهَا ۖ وَمَنْ عَمِلَ صَٰلِحًۭا مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌۭ فَأُو۟لَٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ ٱلْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ فِيهَا بِغَيْرِ حِسَابٍۢ
Türkçe Okunuşu: men `amile seyyieten felâ yuczâ illâ miŝlehâ. vemen `amile sâliham min ẕekerin ev unŝâ vehuve mu'minun feulâike yedḫulûne-lcennete yurzekûne fîhâ biğayri hisâb.
Türkçe Meali: "Kim bir kötülük işlerse ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, inanarak yararlı iş işlerse, işte onlar cennete girerler; orada hesapsız şekilde rızıklanırlar."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 41. Ayet
Arapça: ۞ وَيَٰقَوْمِ مَا لِىٓ أَدْعُوكُمْ إِلَى ٱلنَّجَوٰةِ وَتَدْعُونَنِىٓ إِلَى ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: veyâ kavmi mâ lî ed`ûkum ile-nnecâti veted`ûnenî ile-nnâr.
Türkçe Meali: "Ey milletim! Nedir başıma gelen? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 42. Ayet
Arapça: تَدْعُونَنِى لِأَكْفُرَ بِٱللَّهِ وَأُشْرِكَ بِهِۦ مَا لَيْسَ لِى بِهِۦ عِلْمٌۭ وَأَنَا۠ أَدْعُوكُمْ إِلَى ٱلْعَزِيزِ ٱلْغَفَّٰرِ
Türkçe Okunuşu: ted`ûnenî liekfura billâhi veuşrike bihî mâ leyse lî bihî `ilm. veenâ ed`ûkum ile-l`azîzi-lğaffâr.
Türkçe Meali: "Siz beni Allah'ı inkar etmeye, bilmediğim bir şeyi O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz; ben ise sizi, güçlü olan, çok bağışlayan Allah'a çağırıyorum."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 43. Ayet
Arapça: لَا جَرَمَ أَنَّمَا تَدْعُونَنِىٓ إِلَيْهِ لَيْسَ لَهُۥ دَعْوَةٌۭ فِى ٱلدُّنْيَا وَلَا فِى ٱلْءَاخِرَةِ وَأَنَّ مَرَدَّنَآ إِلَى ٱللَّهِ وَأَنَّ ٱلْمُسْرِفِينَ هُمْ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: lâ cerame ennemâ ted`ûnenî ileyhi leyse lehû da`vetun fi-ddunyâ velâ fi-l'âḫirati veenne meraddenâ ile-llâhi veenne-lmusrifîne hum ashâbu-nnâr.
Türkçe Meali: "Beni kendisine çağırdığınızın, bu dünyada da ahirette de çağırabilecek kabiliyette olmadığında, hepimizin Allah'a döneceğinde, aşırı gidenlerin ateşlikler olduklarında şüphe yoktur."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 44. Ayet
Arapça: فَسَتَذْكُرُونَ مَآ أَقُولُ لَكُمْ ۚ وَأُفَوِّضُ أَمْرِىٓ إِلَى ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ بَصِيرٌۢ بِٱلْعِبَادِ
Türkçe Okunuşu: feseteẕkurûne mâ ekûlu lekum. veufevvidu emrî ile-llâh. inne-llâhe besîrum bil`ibâd.
Türkçe Meali: "Size söylediğimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Doğrusu Allah, kulları görür."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 45. Ayet
Arapça: فَوَقَىٰهُ ٱللَّهُ سَيِّـَٔاتِ مَا مَكَرُوا۟ ۖ وَحَاقَ بِـَٔالِ فِرْعَوْنَ سُوٓءُ ٱلْعَذَابِ
Türkçe Okunuşu: fevekâhu-llâhu seyyiâti mâ mekerû vehâka biâli fir`avne sûu-l`aẕâb.
Türkçe Meali: Allah o adamı, kurmak istedikleri tuzaktan korudu. Kötü azap Firavun'un adamlarını sardı.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 46. Ayet
Arapça: ٱلنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّۭا وَعَشِيًّۭا ۖ وَيَوْمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ أَدْخِلُوٓا۟ ءَالَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ ٱلْعَذَابِ
Türkçe Okunuşu: ennâru yu`radûne `aleyhâ ğuduvvev ve`aşiyyâ. veyevme tekûmu-ssâ`ah. edḫilû âle fir`avne eşedde-l`aẕâb.
Türkçe Meali: Onlar, sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün, "Firavun'un adamlarını azabın en ağırına sokun"denir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَإِذْ يَتَحَآجُّونَ فِى ٱلنَّارِ فَيَقُولُ ٱلضُّعَفَٰٓؤُا۟ لِلَّذِينَ ٱسْتَكْبَرُوٓا۟ إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًۭا فَهَلْ أَنتُم مُّغْنُونَ عَنَّا نَصِيبًۭا مِّنَ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: veiẕ yetehâccûne fi-nnâri feyekûlu-ddu`afâu lilleẕîne-stekberû innâ kunnâ lekum tebe`an fehel entum muğnûne `annâ nesîbem mine-nnâr.
Türkçe Meali: Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, güçsüzler, büyüklük taslayanlara: "Doğrusu biz size uymuştuk, şimdi ateşin bir parçasını olsun bizden savabilir misiniz?" derler.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 48. Ayet
Arapça: قَالَ ٱلَّذِينَ ٱسْتَكْبَرُوٓا۟ إِنَّا كُلٌّۭ فِيهَآ إِنَّ ٱللَّهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ ٱلْعِبَادِ
Türkçe Okunuşu: kâle-lleẕîne-stekberû innâ kullun fîhâ inne-llâhe kad hakeme beyne-l`ibâd.
Türkçe Meali: Büyüklük taslayanlar: "Doğrusu hepimiz onun içindeyiz. Allah kullar arasında şüphesiz hüküm vermiştir" derler.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ فِى ٱلنَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ٱدْعُوا۟ رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْمًۭا مِّنَ ٱلْعَذَابِ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne fi-nnâri liḫazeneti cehenneme-d`û rabbekum yuḫaffif `annâ yevmem mine-l`aẕâb.
Türkçe Meali: Ateşte olanlar, cehennemin bekçilerine: "Rabbinize yalvarın da hiç değilse bir gün, azabımızı hafifletsin" derler.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 50. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ أَوَلَمْ تَكُ تَأْتِيكُمْ رُسُلُكُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ ۖ قَالُوا۟ بَلَىٰ ۚ قَالُوا۟ فَٱدْعُوا۟ ۗ وَمَا دُعَٰٓؤُا۟ ٱلْكَٰفِرِينَ إِلَّا فِى ضَلَٰلٍ
Türkçe Okunuşu: kâlû evelem teku te'tîkum rusulukum bilbeyyinât. kâlû belâ. kâlû fed`û. vemâ du`âu-lkâfirîne illâ fî dalâl.
Türkçe Meali: Bekçiler: "Size, belgelerle peygamberleriniz gelmiş miydi?" derler. Onlar da: "Evet, gelmişti" derler. Bekçiler: "O halde kendiniz yalvarın" derler. İnkarcıların yalvarışı şüphesiz boşunadır.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 51. Ayet
Arapça: إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ ٱلْأَشْهَٰدُ
Türkçe Okunuşu: innâ lenensuru rusulenâ velleẕîne âmenû fi-lhayâti-ddunyâ veyevme yekûmu-l'eşhâd.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz, peygamberlerimize ve inananlara dünya hayatında ve şahidlerin şahidlik edecekleri günde yardım ederiz.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 52. Ayet
Arapça: يَوْمَ لَا يَنفَعُ ٱلظَّٰلِمِينَ مَعْذِرَتُهُمْ ۖ وَلَهُمُ ٱللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوٓءُ ٱلدَّارِ
Türkçe Okunuşu: yevme lâ yenfe`u-żżâlimîne ma`ẕiratuhum velehumu-lla`netu velehum sûu-ddâr.
Türkçe Meali: O gün zalimlere, özür beyan etmeleri fayda vermez. Lanet onlaradır. Yurdun kötüsü de onlaradır.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 53. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَى ٱلْهُدَىٰ وَأَوْرَثْنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ٱلْكِتَٰبَ
Türkçe Okunuşu: velekad âteynâ mûse-lhudâ veevraŝnâ benî isrâîle-lkitâb.
Türkçe Meali: And olsun ki Biz Musa'ya doğruluk rehberi verdik. İsrailoğullarını da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olan Kitap'a, Tevrat'a varis kıldık.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 54. Ayet
Arapça: هُدًۭى وَذِكْرَىٰ لِأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: hudev veẕikrâ liuli-l'elbâb.
Türkçe Meali: And olsun ki Biz Musa'ya doğruluk rehberi verdik. İsrailoğullarını da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olan Kitap'a, Tevrat'a varis kıldık.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 55. Ayet
Arapça: فَٱصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّۭ وَٱسْتَغْفِرْ لِذَنۢبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِٱلْعَشِىِّ وَٱلْإِبْكَٰرِ
Türkçe Okunuşu: fasbir inne va`de-llâhi hakkuv vestağfir liẕembike vesebbih bihamdi rabbike bil`aşiyyi vel'ibkâr.
Türkçe Meali: Sabret, Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Suçunun bağışlanmasını dile; Rabbini akşam, sabah, överek tesbih et.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 56. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يُجَٰدِلُونَ فِىٓ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَٰنٍ أَتَىٰهُمْ ۙ إِن فِى صُدُورِهِمْ إِلَّا كِبْرٌۭ مَّا هُم بِبَٰلِغِيهِ ۚ فَٱسْتَعِذْ بِٱللَّهِ ۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْبَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yucâdilûne fî âyâti-llâhi biğayri sultânin etâhum in fî sudûrihim illâ kibrum mâ hum bibâliğîh. feste`iẕ billâh. innehû huve-ssemî`u-lbesîr.
Türkçe Meali: Allah'ın ayetleri üzerinde kendilerine gelen bir delil olmadan tartışanların gönüllerinde, ulaşamayacakları bir büyüklenme vardır. Sen Allah'a sığın. O şüphesiz işitendir, görendir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 57. Ayet
Arapça: لَخَلْقُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ أَكْبَرُ مِنْ خَلْقِ ٱلنَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: leḫalku-ssemâvâti vel'ardi ekberu min ḫalki-nnâsi velâkinne ekŝera-nnâsi lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَمَا يَسْتَوِى ٱلْأَعْمَىٰ وَٱلْبَصِيرُ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَلَا ٱلْمُسِىٓءُ ۚ قَلِيلًۭا مَّا تَتَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ yestevi-l'a`mâ velbesîru velleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti vele-lmusî'. kalîlem mâ teteẕekkerûn.
Türkçe Meali: Körle gören, inanıp yararlı iş işleyenlerle kötülük yapan bir değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz?
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 59. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلسَّاعَةَ لَءَاتِيَةٌۭ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-ssâ`ate leâtiyetul lâ raybe fîhâ velâkinne ekŝera-nnâsi lâ yu'minûn.
Türkçe Meali: Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Bunda şüphe yoktur, fakat, insanların çoğu inanmıyor.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 60. Ayet
Arapça: وَقَالَ رَبُّكُمُ ٱدْعُونِىٓ أَسْتَجِبْ لَكُمْ ۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِى سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vekâle rabbukumu-d`ûnî estecib lekum. inne-lleẕîne yestekbirûne `an `ibâdetî seyedḫulûne cehenneme dâḫirîn.
Türkçe Meali: Rabbiniz: "Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurmuştur.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 61. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلَّيْلَ لِتَسْكُنُوا۟ فِيهِ وَٱلنَّهَارَ مُبْصِرًا ۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى ٱلنَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: allâhu-lleẕî ce`ale lekumu-lleyle liteskunû fîhi vennehâra mubsirâ. inne-llâhe leẕû fadlin `ale-nnâsi velâkinne ekŝera-nnâsi lâ yeşkurûn.
Türkçe Meali: Size, geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü aydınlık olarak yaratan Allah'tır. Doğrusu Allah insanlara karşı lütufkardır, ama insanların çoğu şükretmezler.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 62. Ayet
Arapça: ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمْ خَٰلِقُ كُلِّ شَىْءٍۢ لَّآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ
Türkçe Okunuşu: ẕâlikumu-llâhu rabbukum ḫâliku kulli şey'. lâ ilâhe illâ hû. feennâ tu'fekûn.
Türkçe Meali: İşte herşeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah budur. O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl aldatılıp döndürülürsünüz?
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 63. Ayet
Arapça: كَذَٰلِكَ يُؤْفَكُ ٱلَّذِينَ كَانُوا۟ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ يَجْحَدُونَ
Türkçe Okunuşu: keẕâlike yu'feku-lleẕîne kânû biâyâti-llâhi yechadûn.
Türkçe Meali: Allah'ın ayetlerini bile bile inkar edenler böylece döndürülüyorlardı.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 64. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ قَرَارًۭا وَٱلسَّمَآءَ بِنَآءًۭ وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ ۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمْ ۖ فَتَبَارَكَ ٱللَّهُ رَبُّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: allâhu-lleẕî ce`ale lekumu-l'arda karârav vessemâe binâev vesavverakum feahsene suverakum verazekakum mine-ttayyibât. ẕâlikumu-llâhu rabbukum. fetebârake-llâhu rabbu-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Sizin için yeri durak, göğü bina eden, size şekil verip de, şeklinizi güzel yapan, sizi temiz şeylerle rızıklandıran Allah'tır. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 65. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلْحَىُّ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَٱدْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ ۗ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: huve-lhayyu lâ ilâhe illâ huve fed`ûhu muḫlisîne lehu-ddîn. elhamdu lillâhi rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: O diridir, O'ndan başka tanrı yoktur. Dini yalnız O'na has kılarak O'na yalvarın. Övgü, Alemlerin Rabbi Allah içindir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 66. Ayet
Arapça: ۞ قُلْ إِنِّى نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ ٱلَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَمَّا جَآءَنِىَ ٱلْبَيِّنَٰتُ مِن رَّبِّى وَأُمِرْتُ أَنْ أُسْلِمَ لِرَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: kul innî nuhîtu en a`bude-lleẕîne ted`ûne min dûni-llâhi lemmâ câeniye-lbeyyinâtu mir rabbî veumirtu en uslime lirabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: De ki: "Sizin, Allah'ı bırakıp da kulluk ettiklerinize kulluk etmek bana yasak kılınmıştır. Zira bana Rabbimden belgeler gelmiştir. Ben, kendimi Alemlerin Rabbine vermekle emrolundum."
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 67. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍۢ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍۢ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍۢ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًۭا ثُمَّ لِتَبْلُغُوٓا۟ أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا۟ شُيُوخًۭا ۚ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّىٰ مِن قَبْلُ ۖ وَلِتَبْلُغُوٓا۟ أَجَلًۭا مُّسَمًّۭى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî ḫalekakum min turâbin ŝumme min nutfetin ŝumme min `alekatin ŝumme yuḫricukum tiflen ŝumme litebluğû eşuddekum ŝumme litekûnû şuyûḫâ. veminkum mey yuteveffâ min kablu velitebluğû ecelem musemmev vele`allekum ta`kilûn.
Türkçe Meali: Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra kan pıhtısından yaratan; sonra erginlik çağına ulaşmanız, sonra da yaşlanmanız için sizi bebek olarak dünyaya çıkaran O'dur. Kiminiz daha önce öldürülür, kiminiz de, belirtilmiş bir süreye ulaşırsınız. Belki artık düşünürsünüz.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 68. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِى يُحْىِۦ وَيُمِيتُ ۖ فَإِذَا قَضَىٰٓ أَمْرًۭا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî yuhyî veyumît. feiẕâ kadâ emran feinnemâ yekûlu lehû kun feyekûn.
Türkçe Meali: Dirilten, öldüren O'dur. Bir şeye karar verirse "Ol" der, o da oluverir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 69. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ إِلَى ٱلَّذِينَ يُجَٰدِلُونَ فِىٓ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ أَنَّىٰ يُصْرَفُونَ
Türkçe Okunuşu: elem tera ile-lleẕîne yucâdilûne fî âyâti-llâh. ennâ yusrafûn.
Türkçe Meali: Allah'ın ayetleri üzerinde tartışanları görmez misin? Nasıl da döndürülüyorlar?
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 70. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِٱلْكِتَٰبِ وَبِمَآ أَرْسَلْنَا بِهِۦ رُسُلَنَا ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne keẕẕebû bilkitâbi vebimâ erselnâ bihî rusulenâ. fesevfe ya`lemûn.
Türkçe Meali: Kitap'ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlar elbette bileceklerdir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 71. Ayet
Arapça: إِذِ ٱلْأَغْلَٰلُ فِىٓ أَعْنَٰقِهِمْ وَٱلسَّلَٰسِلُ يُسْحَبُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕi-l'ağlâlu fî a`nâkihim vesselâsil. yushabûn.
Türkçe Meali: Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra ateşte yakılırlar.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 72. Ayet
Arapça: فِى ٱلْحَمِيمِ ثُمَّ فِى ٱلنَّارِ يُسْجَرُونَ
Türkçe Okunuşu: fi-lhamîmi ŝumme fi-nnâri yuscerûn.
Türkçe Meali: Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra ateşte yakılırlar.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 73. Ayet
Arapça: ثُمَّ قِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme kîle lehum eyne mâ kuntum tuşrikûn.
Türkçe Meali: Sonra onlara: "Allah'ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir?" denir. "Bizden uzaklaştılar; hayır, biz zaten önceleri hiçbir şeye kulluk etmiyorduk" derler. İşte Allah inkarcıları böyle saptırır.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 74. Ayet
Arapça: مِن دُونِ ٱللَّهِ ۖ قَالُوا۟ ضَلُّوا۟ عَنَّا بَل لَّمْ نَكُن نَّدْعُوا۟ مِن قَبْلُ شَيْـًۭٔا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: min dûni-llâh. kâlû dallû `annâ bel lem nekun ned`û min kablu şey'â. keẕâlike yudillu-llâhu-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Sonra onlara: "Allah'ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir?" denir. "Bizden uzaklaştılar; hayır, biz zaten önceleri hiçbir şeye kulluk etmiyorduk" derler. İşte Allah inkarcıları böyle saptırır.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 75. Ayet
Arapça: ذَٰلِكُم بِمَا كُنتُمْ تَفْرَحُونَ فِى ٱلْأَرْضِ بِغَيْرِ ٱلْحَقِّ وَبِمَا كُنتُمْ تَمْرَحُونَ
Türkçe Okunuşu: ẕâlikum bimâ kuntum tefrahûne fi-l'ardi biğayri-lhakki vebimâ kuntum temrahûn.
Türkçe Meali: Onlara: "İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve böbürlenmenizden ötürüdür. Temelli kalacağınız cehennem kapılarından girin" denir. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür!
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 76. Ayet
Arapça: ٱدْخُلُوٓا۟ أَبْوَٰبَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۖ فَبِئْسَ مَثْوَى ٱلْمُتَكَبِّرِينَ
Türkçe Okunuşu: udḫulû ebvâbe cehenneme ḫâlidîne fîhâ. febi'se meŝve-lmutekebbirîn.
Türkçe Meali: Onlara: "İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve böbürlenmenizden ötürüdür. Temelli kalacağınız cehennem kapılarından girin" denir. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür!
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 77. Ayet
Arapça: فَٱصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّۭ ۚ فَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ ٱلَّذِى نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: fasbir inne va`de-llâhi hakkun. feimmâ nuriyenneke ba`da-lleẕî ne`iduhum ev neteveffeyenneke feileynâ yurce`ûn.
Türkçe Meali: Sabret; şüphesiz Allah'ın verdiği söz gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya seni öldürürüz, nasıl olsa onların dönüşü Bizedir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 78. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًۭا مِّن قَبْلِكَ مِنْهُم مَّن قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُم مَّن لَّمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ ۗ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَن يَأْتِىَ بِـَٔايَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ ٱللَّهِ ۚ فَإِذَا جَآءَ أَمْرُ ٱللَّهِ قُضِىَ بِٱلْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ ٱلْمُبْطِلُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad erselnâ rusulem min kablike minhum men kasasnâ `aleyke veminhum mel lem naksus `aleyk. vemâ kâne lirasûlin ey ye'tiye biâyetin illâ biiẕni-llâh. feiẕâ câe emru-llâhi kudiye bilhakki veḫasira hunâlike-lmubtilûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, senden önce birçok peygamberler gönderdik; sana onların kimini anlattık, kimini anlatmadık; hiçbir peygamber, Allah'ın izni olmadan bir mucize getiremez. Allah'ın buyruğu gelince iş gerçekten biter. İşte o zaman, boşa uğraşanlar hüsranda kalırlar.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 79. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَنْعَٰمَ لِتَرْكَبُوا۟ مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
Türkçe Okunuşu: allâhu-lleẕî ce`ale lekumu-l'en`âme literkebû minhâ veminhâ te'kulûn.
Türkçe Meali: Binek olarak kullanmanız ve yemeniz için hayvanları sizin için yaratan Allah'tır.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 80. Ayet
Arapça: وَلَكُمْ فِيهَا مَنَٰفِعُ وَلِتَبْلُغُوا۟ عَلَيْهَا حَاجَةًۭ فِى صُدُورِكُمْ وَعَلَيْهَا وَعَلَى ٱلْفُلْكِ تُحْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: velekum fîhâ menâfi`u velitebluğû `aleyhâ hâceten fî sudûrikum ve`aleyhâ ve`ale-lfulki tuhmelûn.
Türkçe Meali: Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır; gönüllerinizdeki arzulara, onlara binerek ulaşırsınız. Onlarla ve gemilerle taşınırsınız.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 81. Ayet
Arapça: وَيُرِيكُمْ ءَايَٰتِهِۦ فَأَىَّ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ تُنكِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veyurîkum âyâtih. feeyye âyâti-llâhi tunkirûn.
Türkçe Meali: Allah size delillerini gösteriyor. Allah'ın delillerinden hangisini inkar edersiniz?
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 82. Ayet
Arapça: أَفَلَمْ يَسِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَيَنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَانُوٓا۟ أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةًۭ وَءَاثَارًۭا فِى ٱلْأَرْضِ فَمَآ أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ
Türkçe Okunuşu: efelem yesîrû fi-l'ardi feyenżurû keyfe kâne `âkibetu-lleẕîne min kablihim. kânû ekŝera minhum veeşedde kuvvetev veâŝâran fi-l'ardi femâ ağnâ `anhum mâ kânû yeksibûn.
Türkçe Meali: Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden daha çok, daha kuvvetli, yeryüzünde bıraktıkları eserler daha sağlam olan öncekilerin sonuçlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Kazandıkları onlara bir fayda vermemiştir.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 83. Ayet
Arapça: فَلَمَّا جَآءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ فَرِحُوا۟ بِمَا عِندَهُم مِّنَ ٱلْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ câethum rusuluhum bilbeyyinâti ferihû bimâ `indehum mine-l`ilmi vehâka bihim mâ kânû bihî yestehziûn.
Türkçe Meali: Peygamberleri onlara belgelerle gelince, kendilerinde olan bilgiden gururlandılar da, alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 84. Ayet
Arapça: فَلَمَّا رَأَوْا۟ بَأْسَنَا قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ وَحْدَهُۥ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِهِۦ مُشْرِكِينَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ raev be'senâ kâlû âmennâ billâhi vahdehû vekefernâ bimâ kunnâ bihî muşrikîn.
Türkçe Meali: Şiddetli azabımızı gördüklerinde: "Yalnız Allah'a inandık; O'na koştuğumuz eşleri inkar ettik" dediler.
سُورَةُ غَافِرٍ - Mü'min Suresi - 85. Ayet
Arapça: فَلَمْ يَكُ يَنفَعُهُمْ إِيمَٰنُهُمْ لَمَّا رَأَوْا۟ بَأْسَنَا ۖ سُنَّتَ ٱللَّهِ ٱلَّتِى قَدْ خَلَتْ فِى عِبَادِهِۦ ۖ وَخَسِرَ هُنَالِكَ ٱلْكَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: felem yeku yenfe`uhum îmânuhum lemmâ raev be'senâ. sunnete-llâhi-lletî kad ḫalet fî `ibâdih. veḫasira hunâlike-lkâfirûn.
Türkçe Meali: Ama, Bizim şiddetli azabımızı görüp de öyle inanmaları kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah'ın kulları hakkında, öteden beri yürürlükte olan yasasıdır. İşte inkarcılar o zaman hüsranda kaldılar.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ حمٓ
Türkçe Okunuşu: hâ-mîm.
Türkçe Meali: Ha, Mim.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 2. Ayet
Arapça: تَنزِيلٌۭ مِّنَ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Türkçe Okunuşu: tenzîlum mine-rrahmâni-rrahîm.
Türkçe Meali: Bu Kitap, merhametli olan Allah katından indirilmedir; bilen bir millet için müjdeci ve uyarıcı olmak üzere Arapça okunarak, ayetleri uzun uzun açıklanmıştır. Ama insanların çoğu yüz çevirmiştir, onlar işitmezler de: "Bizi çağırdığın şeye karşı kalblerimiz kapalıdır, kulaklarımızda ağırlık, bizimle senin aranda anlaşmamıza engel vardır; istediğini yap, biz de yapacağız" derler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 3. Ayet
Arapça: كِتَٰبٌۭ فُصِّلَتْ ءَايَٰتُهُۥ قُرْءَانًا عَرَبِيًّۭا لِّقَوْمٍۢ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kitâbun fussilet âyâtuhû kur'ânen `arabiyyel likavmiy ya`lemûn.
Türkçe Meali: Bu Kitap, merhametli olan Allah katından indirilmedir; bilen bir millet için müjdeci ve uyarıcı olmak üzere Arapça okunarak, ayetleri uzun uzun açıklanmıştır. Ama insanların çoğu yüz çevirmiştir, onlar işitmezler de: "Bizi çağırdığın şeye karşı kalblerimiz kapalıdır, kulaklarımızda ağırlık, bizimle senin aranda anlaşmamıza engel vardır; istediğini yap, biz de yapacağız" derler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 4. Ayet
Arapça: بَشِيرًۭا وَنَذِيرًۭا فَأَعْرَضَ أَكْثَرُهُمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: beşîrav veneẕîrâ. fea`rada ekŝeruhum fehum lâ yesme`ûn.
Türkçe Meali: Bu Kitap, merhametli olan Allah katından indirilmedir; bilen bir millet için müjdeci ve uyarıcı olmak üzere Arapça okunarak, ayetleri uzun uzun açıklanmıştır. Ama insanların çoğu yüz çevirmiştir, onlar işitmezler de: "Bizi çağırdığın şeye karşı kalblerimiz kapalıdır, kulaklarımızda ağırlık, bizimle senin aranda anlaşmamıza engel vardır; istediğini yap, biz de yapacağız" derler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ قُلُوبُنَا فِىٓ أَكِنَّةٍۢ مِّمَّا تَدْعُونَآ إِلَيْهِ وَفِىٓ ءَاذَانِنَا وَقْرٌۭ وَمِنۢ بَيْنِنَا وَبَيْنِكَ حِجَابٌۭ فَٱعْمَلْ إِنَّنَا عَٰمِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû kulûbunâ fî ekinnetim mimmâ ted`ûnâ ileyhi vefî âẕâninâ vakruv vemim beyninâ vebeynike hicâbun fa`mel innenâ `âmilûn.
Türkçe Meali: Bu Kitap, merhametli olan Allah katından indirilmedir; bilen bir millet için müjdeci ve uyarıcı olmak üzere Arapça okunarak, ayetleri uzun uzun açıklanmıştır. Ama insanların çoğu yüz çevirmiştir, onlar işitmezler de: "Bizi çağırdığın şeye karşı kalblerimiz kapalıdır, kulaklarımızda ağırlık, bizimle senin aranda anlaşmamıza engel vardır; istediğini yap, biz de yapacağız" derler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 6. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّمَآ أَنَا۠ بَشَرٌۭ مِّثْلُكُمْ يُوحَىٰٓ إِلَىَّ أَنَّمَآ إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌۭ وَٰحِدٌۭ فَٱسْتَقِيمُوٓا۟ إِلَيْهِ وَٱسْتَغْفِرُوهُ ۗ وَوَيْلٌۭ لِّلْمُشْرِكِينَ
Türkçe Okunuşu: kul innemâ ene beşerum miŝlukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhuv vâhidun festekîmû ileyhi vestağfirûh. veveylul lilmuşrikîn.
Türkçe Meali: Onlara söyle: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana, tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor. Artık O'na yönelin, O'ndan bağışlanma dileyin; vay ortak koşanlara!"
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 7. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ لَا يُؤْتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَهُم بِٱلْءَاخِرَةِ هُمْ كَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne lâ yu'tûne-zzekâte vehum bil'âḫirati hum kâfirûn.
Türkçe Meali: Onlar zekat vermezler; ahireti inkar edenler de yalnız onlardır.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 8. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍۢ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti lehum ecrun ğayru memnûn.
Türkçe Meali: Doğrusu inanıp yararlı iş işleyenlere, onlara kesintisiz bir ecir vardır.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 9. Ayet
Arapça: ۞ قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِٱلَّذِى خَلَقَ ٱلْأَرْضَ فِى يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُۥٓ أَندَادًۭا ۚ ذَٰلِكَ رَبُّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: kul einnekum letekfurûne billeẕî ḫaleka-l'arda fî yevmeyni vetec`alûne lehû endâdâ. ẕâlike rabbu-l`âlemîn.
Türkçe Meali: "Siz yeri iki günde yaratanı mı inkar ediyor ve O'na eşler koşuyorsunuz! O, alemlerin Rabbidir" de.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَجَعَلَ فِيهَا رَوَٰسِىَ مِن فَوْقِهَا وَبَٰرَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَآ أَقْوَٰتَهَا فِىٓ أَرْبَعَةِ أَيَّامٍۢ سَوَآءًۭ لِّلسَّآئِلِينَ
Türkçe Okunuşu: vece`ale fîhâ ravâsiye min fevkihâ vebârake fîhâ vekaddera fîhâ akvâtehâ fî erbe`ati eyyâm. sevâel lissâilîn.
Türkçe Meali: Yeryüzüne üstünden ağır baskılar (dağlar) yerleştirdi, onu bereketli kıldı; arayıp soranlar için gıdalarını tam (toplam) dört gün içinde yetiştirmesi kanununu koydu (takdir etti).
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 11. Ayet
Arapça: ثُمَّ ٱسْتَوَىٰٓ إِلَى ٱلسَّمَآءِ وَهِىَ دُخَانٌۭ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ ٱئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًۭا قَالَتَآ أَتَيْنَا طَآئِعِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme-stevâ ile-ssemâi vehiye duḫânun fekâle lehâ velil'ardi-'tiyâ tav`an ev kerhâ. kâletâ eteynâ tâi`în.
Türkçe Meali: Sonra, duman halinde bulunan göğe yöneldi, ona ve yeryüzüne: "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin" dedi. İkisi de: "İsteyerek geldik" dediler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 12. Ayet
Arapça: فَقَضَىٰهُنَّ سَبْعَ سَمَٰوَاتٍۢ فِى يَوْمَيْنِ وَأَوْحَىٰ فِى كُلِّ سَمَآءٍ أَمْرَهَا ۚ وَزَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِمَصَٰبِيحَ وَحِفْظًۭا ۚ ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ ٱلْعَزِيزِ ٱلْعَلِيمِ
Türkçe Okunuşu: fekadâhunne seb`a semâvâtin fî yevmeyni veevhâ fî kulli semâin emrahâ. vezeyyenne-ssemâe-ddunyâ bimesâbîh. vehifżâ. ẕâlike takdîru-l`azîzi-l`alîm.
Türkçe Meali: Böylece onları, iki gün içinde yedi göğe tamamladı ve her göğün işini kendisine bildirdi. Yakın göğü ışıklarla donattık ve bozulmaktan koruduk. İşte bu, bilen, güçlü olan Allah'ın kanunudur.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 13. Ayet
Arapça: فَإِنْ أَعْرَضُوا۟ فَقُلْ أَنذَرْتُكُمْ صَٰعِقَةًۭ مِّثْلَ صَٰعِقَةِ عَادٍۢ وَثَمُودَ
Türkçe Okunuşu: fein a`radû fekul enẕertukum sâ`ikatem miŝle sâ`ikati `âdiv veŝemûd.
Türkçe Meali: Eğer yüz çevirirlerse onlara de ki: "İşte sizi, Ad ve Semud'un başına gelen yıldırıma benzer bir azap ile uyardım."
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 14. Ayet
Arapça: إِذْ جَآءَتْهُمُ ٱلرُّسُلُ مِنۢ بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا تَعْبُدُوٓا۟ إِلَّا ٱللَّهَ ۖ قَالُوا۟ لَوْ شَآءَ رَبُّنَا لَأَنزَلَ مَلَٰٓئِكَةًۭ فَإِنَّا بِمَآ أُرْسِلْتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ câethumu-rrusulu mim beyni eydîhim vemin ḫalfihim ellâ ta`budû ille-llâh. kâlû lev şâe rabbunâ leenzele melâiketen feinnâ bimâ ursiltum bihî kâfirûn.
Türkçe Meali: Onlara, önlerinden, artlarından, her yönden: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin" diyen peygamberler gelmişti: "Eğer Rabbimiz böyle bir şey dileseydi melekler indirirdi. Doğrusu sizinle gönderileni inkar ederiz" demişlerdi.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 15. Ayet
Arapça: فَأَمَّا عَادٌۭ فَٱسْتَكْبَرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ بِغَيْرِ ٱلْحَقِّ وَقَالُوا۟ مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةً ۖ أَوَلَمْ يَرَوْا۟ أَنَّ ٱللَّهَ ٱلَّذِى خَلَقَهُمْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةًۭ ۖ وَكَانُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا يَجْحَدُونَ
Türkçe Okunuşu: feemmâ `âdun festekberû fi-l'ardi biğayri-lhakki vekâlû men eşeddu minnâ kuvveh. evelem yerav enne-llâhe-lleẕî ḫalekahum huve eşeddu minhum kuvveh. vekânû biâyâtinâ yechadûn.
Türkçe Meali: Ad milleti, yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamış, "Bizden daha kuvvetli kim vardır?" demişti. Onlar, kendilerini yaratan Allah'ın onlardan daha kuvvetli olduğunu görmüyorlardı değil mi? Ayetlerimizi bile bile inkar ediyorlardı.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 16. Ayet
Arapça: فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًۭا صَرْصَرًۭا فِىٓ أَيَّامٍۢ نَّحِسَاتٍۢ لِّنُذِيقَهُمْ عَذَابَ ٱلْخِزْىِ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۖ وَلَعَذَابُ ٱلْءَاخِرَةِ أَخْزَىٰ ۖ وَهُمْ لَا يُنصَرُونَ
Türkçe Okunuşu: feerselnâ `aleyhim rîhan sarsaran fî eyyâmin nehisâtil linuẕîkahum `aẕâbe-lḫizyi fi-lhayâti-ddunyâ. vele`aẕâbu-l'âḫirati aḫzâ vehum lâ yunsarûn.
Türkçe Meali: Rezillik azabını onlara dünya hayatında tattırmak için uğursuz günlerde üzerlerine dondurucu bir kasırga gönderdik. Ahiret azabı ise daha çok alçaltıcıdır ve onlar yardım da görmezler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيْنَٰهُمْ فَٱسْتَحَبُّوا۟ ٱلْعَمَىٰ عَلَى ٱلْهُدَىٰ فَأَخَذَتْهُمْ صَٰعِقَةُ ٱلْعَذَابِ ٱلْهُونِ بِمَا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ
Türkçe Okunuşu: veemmâ ŝemûdu fehedeynâhum festehabbu-l`amâ `ale-lhudâ feeḫaẕethum sâ`ikatu-l`aẕâbi-lhûni bimâ kânû yeksibûn.
Türkçe Meali: Semud milletine, doğru yolu göstermiştik, ama onlar körlüğü, doğru yolda gitmeye tercih ettiler. Kazandıklarının karşılığı olarak onları alçaltıcı azabın yıldırımı çarptı.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَنَجَّيْنَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَكَانُوا۟ يَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: venecceyne-lleẕîne âmenû vekânû yettekûn.
Türkçe Meali: İnananları ve Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanları kurtardık.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ يُحْشَرُ أَعْدَآءُ ٱللَّهِ إِلَى ٱلنَّارِ فَهُمْ يُوزَعُونَ
Türkçe Okunuşu: veyevme yuhşeru a`dâu-llâhi ile-nnâri fehum yûza`ûn.
Türkçe Meali: Allah'ın düşmanları o gün cehenneme sürülürler. Hepsi bir aradadırlar.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 20. Ayet
Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَا مَا جَآءُوهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَأَبْصَٰرُهُمْ وَجُلُودُهُم بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: hattâ iẕâ mâ câûhâ şehide `aleyhim sem`uhum veebsâruhum veculûduhum bimâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Sonunda oraya varınca, kulakları, gözleri ve derileri, yaptıkları hakkında onların aleyhinde şahidlik ederler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدتُّمْ عَلَيْنَا ۖ قَالُوٓا۟ أَنطَقَنَا ٱللَّهُ ٱلَّذِىٓ أَنطَقَ كُلَّ شَىْءٍۢ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍۢ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû liculûdihim lime şehittum `aleynâ. kâlû entakane-llâhu-lleẕî entaka kulle şey'iv vehuve ḫalekakum evvele merrativ veileyhi turce`ûn.
Türkçe Meali: Derilerine: "Aleyhimize niçin şahidlik ettiniz?" derler. "Bizi, her şeyi konuşturan Allah konuşturdu. Sizi önce yaratan O'dur ve O'na döndürülüyorsunuz" cevabını verirler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَمَا كُنتُمْ تَسْتَتِرُونَ أَن يَشْهَدَ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ وَلَآ أَبْصَٰرُكُمْ وَلَا جُلُودُكُمْ وَلَٰكِن ظَنَنتُمْ أَنَّ ٱللَّهَ لَا يَعْلَمُ كَثِيرًۭا مِّمَّا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kuntum testetirûne ey yeşhede `aleykum sem`ukum velâ ebsârukum velâ culûdukum velâkin żanentum enne-llâhe lâ ya`lemu keŝîram mimmâ ta`melûn.
Türkçe Meali: Siz, gözleriniz, kulaklarınız ve derilerinizin aleyhinize şahidlik edeceğinden korkarak kötü iş işlemekten çekinmiyordunuz. Hayır; Allah'ın, yaptıklarınızın çoğunu bilmediğini sanıyordunuz.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَذَٰلِكُمْ ظَنُّكُمُ ٱلَّذِى ظَنَنتُم بِرَبِّكُمْ أَرْدَىٰكُمْ فَأَصْبَحْتُم مِّنَ ٱلْخَٰسِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veẕâlikum żannukumu-lleẕî żanentum birabbikum erdâkum feasbahtum mine-lḫâsirîn.
Türkçe Meali: İşte Rabbinizi böyle sanmanız sizi mahvetti de hüsrana uğrayanlardan oldunuz.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 24. Ayet
Arapça: فَإِن يَصْبِرُوا۟ فَٱلنَّارُ مَثْوًۭى لَّهُمْ ۖ وَإِن يَسْتَعْتِبُوا۟ فَمَا هُم مِّنَ ٱلْمُعْتَبِينَ
Türkçe Okunuşu: feiy yasbirû felnâru meŝvel lehum. veiy yesta`tibû femâ hum mine-lmu`tebîn.
Türkçe Meali: İster sabretsinler ister etmesinler, onların durağı ateştir. Hoş tutulmalarını isteseler de artık hoş tutulmazlar.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 25. Ayet
Arapça: ۞ وَقَيَّضْنَا لَهُمْ قُرَنَآءَ فَزَيَّنُوا۟ لَهُم مَّا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَحَقَّ عَلَيْهِمُ ٱلْقَوْلُ فِىٓ أُمَمٍۢ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِم مِّنَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ خَٰسِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vekayyadnâ lehum kuranâe fezeyyenû lehum mâ beyne eydîhim vemâ ḫalfehum vehakka `aleyhimu-lkavlu fî umemin kad ḫalet min kablihim mine-lcinni vel'ins. innehum kânû ḫâsirîn.
Türkçe Meali: Onların yanına bir takım yardakçılar koyarız da geçmişlerini geleceklerini onlara güzel gösterirler. Verilen söz, gerek cinlerden ve gerekse insanlardan, gelip geçmiş ümmetler içinde, onların aleyhine gerçekleşmiştir. Doğrusu onlar hüsranda idiler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَا تَسْمَعُوا۟ لِهَٰذَا ٱلْقُرْءَانِ وَٱلْغَوْا۟ فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَغْلِبُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne keferû lâ tesme`û lihâẕe-lkur'âni velğav fîhi le`allekum tağlibûn.
Türkçe Meali: İnkar edenler: "Bu Kuran'ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın, belki bastırırsınız" dediler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 27. Ayet
Arapça: فَلَنُذِيقَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ عَذَابًۭا شَدِيدًۭا وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَسْوَأَ ٱلَّذِى كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: felenuẕîkanne-lleẕîne keferû `aẕâben şedîdev velenecziyennehum esvee-lleẕî kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: İnkar edenlere çetin bir azap tattıracağız. İşledikleri en kötü işlere karşılık onların cezasını vereceğiz.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 28. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ جَزَآءُ أَعْدَآءِ ٱللَّهِ ٱلنَّارُ ۖ لَهُمْ فِيهَا دَارُ ٱلْخُلْدِ ۖ جَزَآءًۢ بِمَا كَانُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا يَجْحَدُونَ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike cezâu a`dâi-llâhi-nnâru. lehum fîhâ dâru-lḫuld. cezâem bimâ kânû biâyâtinâ yechadûn.
Türkçe Meali: İşte böyle; Allah'ın düşmanlarının cezası ateştir. Ayetlerimizi bile bile inkar etmeleri karşılığı orası onların temelli kalacakları yerdir.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 29. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ رَبَّنَآ أَرِنَا ٱلَّذَيْنِ أَضَلَّانَا مِنَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ أَقْدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ ٱلْأَسْفَلِينَ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne keferû rabbenâ erine-lleẕeyni edallânâ mine-lcinni vel'insi nec`alhumâ tahte akdâminâ liyekûnâ mine-l'esfelîn.
Türkçe Meali: İnkar edenler: "Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan, bizi saptıranları göster, onları ayaklarımızın altına alalım da en altta kalanlardan olsunlar" derler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 30. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ قَالُوا۟ رَبُّنَا ٱللَّهُ ثُمَّ ٱسْتَقَٰمُوا۟ تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا۟ وَلَا تَحْزَنُوا۟ وَأَبْشِرُوا۟ بِٱلْجَنَّةِ ٱلَّتِى كُنتُمْ تُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne kâlû rabbune-llâhu ŝumme-stekâmû tetenezzelu `aleyhimu-lmelâiketu ellâ teḫâfû velâ tahzenû veebşirû bilcenneti-lletî kuntum tû`adûn.
Türkçe Meali: "Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da doğrulukta devam edenler, onları, melekler, ölümleri anında: "Korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, biz dünya hayatında da, ahirette de size dostuz. Burada, canlarınızın çektiği, umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan Allah katından bir ziyafet olarak size sunulur" diyerek inerler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 31. Ayet
Arapça: نَحْنُ أَوْلِيَآؤُكُمْ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَفِى ٱلْءَاخِرَةِ ۖ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِىٓ أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ
Türkçe Okunuşu: nahnu evliyâukum fi-lhayâti-ddunyâ vefi-l'âḫirah. velekum fîhâ mâ teştehî enfusukum velekum fîhâ mâ tedde`ûn.
Türkçe Meali: "Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da doğrulukta devam edenler, onları, melekler, ölümleri anında: "Korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, biz dünya hayatında da, ahirette de size dostuz. Burada, canlarınızın çektiği, umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan Allah katından bir ziyafet olarak size sunulur" diyerek inerler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 32. Ayet
Arapça: نُزُلًۭا مِّنْ غَفُورٍۢ رَّحِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: nuzulem min ğafûrir rahîm.
Türkçe Meali: "Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da doğrulukta devam edenler, onları, melekler, ölümleri anında: "Korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, biz dünya hayatında da, ahirette de size dostuz. Burada, canlarınızın çektiği, umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan Allah katından bir ziyafet olarak size sunulur" diyerek inerler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًۭا مِّمَّن دَعَآ إِلَى ٱللَّهِ وَعَمِلَ صَٰلِحًۭا وَقَالَ إِنَّنِى مِنَ ٱلْمُسْلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemen ahsenu kavlem mimmen de`â ile-llâhi ve`amile sâlihav vekâle innenî mine-lmuslimîn.
Türkçe Meali: "Doğrusu ben, kendini Allah'a verenlerdenim" diyen, yararlı iş işleyen ve Allah'a çağıran kimseden daha güzel sözlü kim vardır?
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَلَا تَسْتَوِى ٱلْحَسَنَةُ وَلَا ٱلسَّيِّئَةُ ۚ ٱدْفَعْ بِٱلَّتِى هِىَ أَحْسَنُ فَإِذَا ٱلَّذِى بَيْنَكَ وَبَيْنَهُۥ عَدَٰوَةٌۭ كَأَنَّهُۥ وَلِىٌّ حَمِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velâ testevi-lhasenetu vele-sseyyieh. idfa` billetî hiye ahsenu feiẕe-lleẕî beyneke vebeynehû `adâvetun keennehû veliyyun hamîm.
Türkçe Meali: İyilik ve fenalık bir değildir. Ey inanan kişi: Sen, fenalığı en güzel şekilde sav; o zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kişinin yakın bir dost gibi olduğunu görürsün.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 35. Ayet
Arapça: وَمَا يُلَقَّىٰهَآ إِلَّا ٱلَّذِينَ صَبَرُوا۟ وَمَا يُلَقَّىٰهَآ إِلَّا ذُو حَظٍّ عَظِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemâ yulekkâhâ ille-lleẕîne saberû. vemâ yulekkâhâ illâ ẕû hażżin `ażîm.
Türkçe Meali: Bu, ancak sabredenlere vergidir; bu ancak o büyük hazzı tadanlara vergidir.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ ٱلشَّيْطَٰنِ نَزْغٌۭ فَٱسْتَعِذْ بِٱللَّهِ ۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: veimmâ yenzeğanneke mine-şşeytâni nezğun feste`iẕ billâh. innehû huve-ssemî`u-l`alîm.
Türkçe Meali: Şeytan seni dürtecek olursa Allah'a sığın; doğrusu O, işitendir, bilendir.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَمِنْ ءَايَٰتِهِ ٱلَّيْلُ وَٱلنَّهَارُ وَٱلشَّمْسُ وَٱلْقَمَرُ ۚ لَا تَسْجُدُوا۟ لِلشَّمْسِ وَلَا لِلْقَمَرِ وَٱسْجُدُوا۟ لِلَّهِ ٱلَّذِى خَلَقَهُنَّ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
Türkçe Okunuşu: vemin âyâtihi-lleylu vennehâru veşşemsu velkamer. lâ tescudû lişşemsi velâ lilkameri vescudû lillâhi-lleẕî ḫalekahunne in kuntum iyyâhu ta`budûn.
Türkçe Meali: Gece ile gündüz, güneş ile ay Allah'ın varlığının belgelerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin; eğer Allah'a kulluk etmek istiyorsanız, bunları yaratana secde edin.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 38. Ayet
Arapça: فَإِنِ ٱسْتَكْبَرُوا۟ فَٱلَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ يُسَبِّحُونَ لَهُۥ بِٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَهُمْ لَا يَسْـَٔمُونَ ۩
Türkçe Okunuşu: feini-stekberû felleẕîne `inde rabbike yusebbihûne lehû billeyli vennehâri vehum lâ yes'emûn.
Türkçe Meali: Eğer büyüklük taslarlarsa kendi aleyhlerinedir. Rabbinin katında bulunanlar hiç usanmadan, O'nu gece gündüz tesbih ederler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَمِنْ ءَايَٰتِهِۦٓ أَنَّكَ تَرَى ٱلْأَرْضَ خَٰشِعَةًۭ فَإِذَآ أَنزَلْنَا عَلَيْهَا ٱلْمَآءَ ٱهْتَزَّتْ وَرَبَتْ ۚ إِنَّ ٱلَّذِىٓ أَحْيَاهَا لَمُحْىِ ٱلْمَوْتَىٰٓ ۚ إِنَّهُۥ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌ
Türkçe Okunuşu: vemin âyâtihî enneke tera-l'arda ḫâşi`aten feiẕâ enzelnâ `aleyhe-lmâe-htezzet verabet. inne-lleẕî ahyâhâ lemuhyi-lmevtâ. innehû `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Kupkuru gördüğün yeryüzünün, Biz ona su indirdiğimiz zaman harekete geçmesi, kabarması, Allah'ın varlığının belgelerindendir. Ona can veren Allah şüphesiz ölüleri de diriltir. Doğrusu O her şeye kadir'dir.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 40. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِىٓ ءَايَٰتِنَا لَا يَخْفَوْنَ عَلَيْنَآ ۗ أَفَمَن يُلْقَىٰ فِى ٱلنَّارِ خَيْرٌ أَم مَّن يَأْتِىٓ ءَامِنًۭا يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۚ ٱعْمَلُوا۟ مَا شِئْتُمْ ۖ إِنَّهُۥ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yulhidûne fî âyâtinâ lâ yaḫfevne `aleynâ. efemey yulkâ fi-nnâri ḫayrun em mey ye'tî âminey yevme-lkiyâmeh. i`melû mâ şi'tum innehû bimâ ta`melûne besîr.
Türkçe Meali: Ayetlerimizi inkar edenler Bize gizli değillerdir. Kıyamet gününde ateşe atılan mı, yoksa güven içinde gelen kimse mi daha iyidir? Dilediğinizi işleyin, doğrusu O, yaptıklarınızı gören'dir.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 41. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِٱلذِّكْرِ لَمَّا جَآءَهُمْ ۖ وَإِنَّهُۥ لَكِتَٰبٌ عَزِيزٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne keferû biẕẕikri lemmâ câehum. veinnehû lekitâbun `azîz.
Türkçe Meali: Kitap kendilerine gelince, onlar, onu inkar etmişlerdir; oysa o, değerli bir Kitap'dır. Geçmişte ve gelecekte onu batıl kılacak yoktur. Hakim ve övülmeğe layık olan Allah katından indirilmedir.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 42. Ayet
Arapça: لَّا يَأْتِيهِ ٱلْبَٰطِلُ مِنۢ بَيْنِ يَدَيْهِ وَلَا مِنْ خَلْفِهِۦ ۖ تَنزِيلٌۭ مِّنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: lâ ye'tîhi-lbâtilu mim beyni yedeyhi velâ min ḫalfih. tenzîlum min hakîmin hamîd.
Türkçe Meali: Kitap kendilerine gelince, onlar, onu inkar etmişlerdir; oysa o, değerli bir Kitap'dır. Geçmişte ve gelecekte onu batıl kılacak yoktur. Hakim ve övülmeğe layık olan Allah katından indirilmedir.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 43. Ayet
Arapça: مَّا يُقَالُ لَكَ إِلَّا مَا قَدْ قِيلَ لِلرُّسُلِ مِن قَبْلِكَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍۢ وَذُو عِقَابٍ أَلِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: mâ yukâlu leke illâ mâ kad kîle lirrusuli min kablik. inne rabbeke leẕû mağfirativ veẕû `ikâbin elîm.
Türkçe Meali: Senin için söylenenler, senden önceki peygamberler için de söylenmişti. Doğrusu Rabbin hem bağışlayan ve hem de can yakıcı azap verendir.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 44. Ayet
Arapça: وَلَوْ جَعَلْنَٰهُ قُرْءَانًا أَعْجَمِيًّۭا لَّقَالُوا۟ لَوْلَا فُصِّلَتْ ءَايَٰتُهُۥٓ ۖ ءَا۬عْجَمِىٌّۭ وَعَرَبِىٌّۭ ۗ قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ هُدًۭى وَشِفَآءٌۭ ۖ وَٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِىٓ ءَاذَانِهِمْ وَقْرٌۭ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ يُنَادَوْنَ مِن مَّكَانٍۭ بَعِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: velev ce`alnâhu kur'ânen a`cemiyyel lekâlû levlâ fussilet âyâtuh. ea`cemiyyuv ve`arabiyy. kul huve lilleẕîne âmenû hudev veşifâun. velleẕîne lâ yu'minûne fî âẕânihim vakruv vehuve `aleyhim `amâ. ulâike yunâdevne mim mekânim be`îd.
Türkçe Meali: Biz bu Kuran'ı yabancı bir dil ile ortaya koysaydık: "Ayetleri uzun açıklanmalı değil miydi? Araba yabancı bir dille söylenir mi?" derlerdi. De ki: "Bu, inananlara doğruluk rehberi ve gönüllerine şifadır." İnanmayanların kulaklarında ağırlık vardır ve onlara kapalıdır; sanki bunlara uzak bir mesafeden sesleniliyor da anlamıyorlar.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَى ٱلْكِتَٰبَ فَٱخْتُلِفَ فِيهِ ۗ وَلَوْلَا كَلِمَةٌۭ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ لَقُضِىَ بَيْنَهُمْ ۚ وَإِنَّهُمْ لَفِى شَكٍّۢ مِّنْهُ مُرِيبٍۢ
Türkçe Okunuşu: velekad âteynâ mûse-lkitâbe faḫtulife fîh. velevlâ kelimetun sebekat mir rabbike lekudiye beynehum. veinnehum lefî şekkim minhu murîbun.
Türkçe Meali: And olsun ki Musa'ya Kitap vermiştik de onda ayrılığa düşmüşlerdi. Rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı, aralarında hükmedilmiş olurdu. Doğrusu onlar, onun hakkında şüphe ve endişe içindedirler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 46. Ayet
Arapça: مَّنْ عَمِلَ صَٰلِحًۭا فَلِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَنْ أَسَآءَ فَعَلَيْهَا ۗ وَمَا رَبُّكَ بِظَلَّٰمٍۢ لِّلْعَبِيدِ
Türkçe Okunuşu: men `amile sâlihan felinefsihî vemen esâe fe`aleyhâ. vemâ rabbuke biżallâmil lil`abîd.
Türkçe Meali: Kim yararlı iş işlerse kendi lehinedir; kim de kötülük işlerse kendi aleyhinedir. Rabbin, kullara karşı zalim değildir.