سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 47. Ayet
Arapça: ۞ إِلَيْهِ يُرَدُّ عِلْمُ ٱلسَّاعَةِ ۚ وَمَا تَخْرُجُ مِن ثَمَرَٰتٍۢ مِّنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَىٰ وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِۦ ۚ وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَآءِى قَالُوٓا۟ ءَاذَنَّٰكَ مَا مِنَّا مِن شَهِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: ileyhi yuraddu `ilmu-ssâ`ah. vemâ taḫrucu min ŝemerâtim min ekmâmihâ vemâ tahmilu min unŝâ velâ teda`u illâ bi`ilmih. veyevme yunâdîhim eyne şurakâî kâlû âẕennâke mâ minnâ min şehîd.
Türkçe Meali: Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi ona aittir. O'nun bilgisi dışında hiçbir ürün kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Onlara: "Bana koştuğunuz ortaklar nerede?" diye seslendiği gün: "Sana, buna dair bizden hiçbir şahit olmadığınıarzederiz" derler.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَدْعُونَ مِن قَبْلُ ۖ وَظَنُّوا۟ مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍۢ
Türkçe Okunuşu: vedalle `anhum mâ kânû yed`ûne min kablu veżannû mâ lehum mim mehîs.
Türkçe Meali: Önceden yalvarıp durdukları şeyler onlardan uzaklaşmıştır. Kendilerinin kaçacak yerleri olmadığını anlamışlardır.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 49. Ayet
Arapça: لَّا يَسْـَٔمُ ٱلْإِنسَٰنُ مِن دُعَآءِ ٱلْخَيْرِ وَإِن مَّسَّهُ ٱلشَّرُّ فَيَـُٔوسٌۭ قَنُوطٌۭ
Türkçe Okunuşu: lâ yes'emu-l'insânu min du`âi-lḫayr. veim messehu-şşerru feyeûsun kanût.
Türkçe Meali: İnsan, iyilik istemekten usanmaz da, kendisine bir kötülük gelince umutsuzluğa düşer, meyus olur.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 50. Ayet
Arapça: وَلَئِنْ أَذَقْنَٰهُ رَحْمَةًۭ مِّنَّا مِنۢ بَعْدِ ضَرَّآءَ مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ هَٰذَا لِى وَمَآ أَظُنُّ ٱلسَّاعَةَ قَآئِمَةًۭ وَلَئِن رُّجِعْتُ إِلَىٰ رَبِّىٓ إِنَّ لِى عِندَهُۥ لَلْحُسْنَىٰ ۚ فَلَنُنَبِّئَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِمَا عَمِلُوا۟ وَلَنُذِيقَنَّهُم مِّنْ عَذَابٍ غَلِيظٍۢ
Türkçe Okunuşu: velein eẕaknâhu rahmetem minnâ mim ba`di darrâe messethu leyekûlenne hâẕâ lî vemâ eżunnu-ssâ`ate kâimetev veleir ruci`tu ilâ rabbî inne lî `indehû lelhusnâ. felenunebbienne-lleẕîne keferû bimâ `amilû. velenuẕîkannehum min `aẕâbin ğalîż.
Türkçe Meali: Başına gelen sıkıntıdan sonra, kendisine katımızdan bir rahmet tattırsak: "Bu benim hakkımdır; kıyametin kopacağını sanmıyorum. Rabbime döndürülürsem, O'nun katında and olsun ki, benim için daha güzel şeyler vardır" der. İnkar edenlere, işlediklerini, and olsun ki bildireceğiz. Onlara and olsun ki çetin bir azap tattıracağız.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَإِذَآ أَنْعَمْنَا عَلَى ٱلْإِنسَٰنِ أَعْرَضَ وَنَـَٔا بِجَانِبِهِۦ وَإِذَا مَسَّهُ ٱلشَّرُّ فَذُو دُعَآءٍ عَرِيضٍۢ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ en`amnâ `ale-l'insâni a`rada veneâ bicânibih. veiẕâ messehu-şşerru feẕû du`âin `arîd.
Türkçe Meali: İnsana nimet verdiğimiz zaman yüz çevirerek yan çizer; başına bir kötülük gelince uzun uzun yalvarır.
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 52. Ayet
Arapça: قُلْ أَرَءَيْتُمْ إِن كَانَ مِنْ عِندِ ٱللَّهِ ثُمَّ كَفَرْتُم بِهِۦ مَنْ أَضَلُّ مِمَّنْ هُوَ فِى شِقَاقٍۭ بَعِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: kul era'eytum in kâne min `indi-llâhi ŝumme kefertum bihî men edallu mimmen huve fî şikâkim be`îd.
Türkçe Meali: De ki: "Kuran Allah katından gelmiş olup da siz de onu inkar etmişseniz, söyleyin bana, derin bir çıkmazda bulunan kimseden daha sapık kim vardır?"
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 53. Ayet
Arapça: سَنُرِيهِمْ ءَايَٰتِنَا فِى ٱلْءَافَاقِ وَفِىٓ أَنفُسِهِمْ حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ ٱلْحَقُّ ۗ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُۥ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ شَهِيدٌ
Türkçe Okunuşu: senurîhim âyâtinâ fi-l'âfâki vefî enfusihim hattâ yetebeyyene lehum ennehu-lhakk. evelem yekfi birabbike ennehû `alâ kulli şey'in şehîd.
Türkçe Meali: Onun hak olduğu meydana çıkıncaya kadar varlığımızın belgelerini onlara hem dış dünyada ve hem de kendi içlerinde göstereceğiz. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?
سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Fussilet Suresi - 54. Ayet
Arapça: أَلَآ إِنَّهُمْ فِى مِرْيَةٍۢ مِّن لِّقَآءِ رَبِّهِمْ ۗ أَلَآ إِنَّهُۥ بِكُلِّ شَىْءٍۢ مُّحِيطٌۢ
Türkçe Okunuşu: elâ innehum fî miryetim mil likâi rabbihim. elâ innehû bikulli şey'im muhît.
Türkçe Meali: Dikkat edin; onlar Rablerine kavuşmaktan şüphededirler; dikkat edin; Allah şüphesiz her şeyi bilgisiyle kuşatandır.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ حمٓ
Türkçe Okunuşu: hâ-mîm.
Türkçe Meali: Ha, Mim.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 2. Ayet
Arapça: عٓسٓقٓ
Türkçe Okunuşu: `ayn-sîn-kâf.
Türkçe Meali: Ayn, Sin, Kaf,
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 3. Ayet
Arapça: كَذَٰلِكَ يُوحِىٓ إِلَيْكَ وَإِلَى ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِكَ ٱللَّهُ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: keẕâlike yûhî ileyke veile-lleẕîne min kablike-llâhu-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Güçlü olan, Hakim olan Allah, sana da, senden öncekilere de böyle vahyeder.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 4. Ayet
Arapça: لَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۖ وَهُوَ ٱلْعَلِىُّ ٱلْعَظِيمُ
Türkçe Okunuşu: lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ard. vehuve-l`aliyyu-l`ażîm.
Türkçe Meali: Göklerde olanlar da, yerde olanlar da O'nundur. O, çok yücedir ve büyüktür.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 5. Ayet
Arapça: تَكَادُ ٱلسَّمَٰوَٰتُ يَتَفَطَّرْنَ مِن فَوْقِهِنَّ ۚ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَن فِى ٱلْأَرْضِ ۗ أَلَآ إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: tekâdu-ssemâvâtu yetefettarne min fevkihinne velmelâiketu yusebbihûne bihamdi rabbihim veyestağfirûne limen fi-l'ard. elâ inne-llâhe huve-lğafûru-rrahîm.
Türkçe Meali: Gökler neredeyse üstlerinden çatlayacak. Melekler Rablerini överek tesbih eder ve yeryüzünde bulunanlar için O'ndan bağışlanma dilerler. İyi bilin ki Allah Şüphesiz bağışlayandır, merhametli olandır.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِهِۦٓ أَوْلِيَآءَ ٱللَّهُ حَفِيظٌ عَلَيْهِمْ وَمَآ أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍۢ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne-tteḫaẕû min dûnihî evliyâe-llâhu hafîżun `aleyhim. vemâ ente `aleyhim bivekîl.
Türkçe Meali: Allah'ı bırakıp da dostlar edinenlerin işlediklerini Allah gözetlemektedir. Sen, onlara vekil olmağa memur değilsin.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ قُرْءَانًا عَرَبِيًّۭا لِّتُنذِرَ أُمَّ ٱلْقُرَىٰ وَمَنْ حَوْلَهَا وَتُنذِرَ يَوْمَ ٱلْجَمْعِ لَا رَيْبَ فِيهِ ۚ فَرِيقٌۭ فِى ٱلْجَنَّةِ وَفَرِيقٌۭ فِى ٱلسَّعِيرِ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike evhaynâ ileyke kur'ânen `arabiyyel litunẕira umme-lkurâ vemen havlehâ vetunẕira yevme-lcem`i lâ raybe fîh. ferîkun fi-lcenneti veferîkun fi-sse`îr.
Türkçe Meali: Böylece şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarman, şüphe götürmeyen toplanma günü ile uyarman için sana Arapça okunan bir Kitap vahyettik. İnsanların bir takımı cennete, bir takımı da çılgın alevli cehenneme girer.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَلَوْ شَآءَ ٱللَّهُ لَجَعَلَهُمْ أُمَّةًۭ وَٰحِدَةًۭ وَلَٰكِن يُدْخِلُ مَن يَشَآءُ فِى رَحْمَتِهِۦ ۚ وَٱلظَّٰلِمُونَ مَا لَهُم مِّن وَلِىٍّۢ وَلَا نَصِيرٍ
Türkçe Okunuşu: velev şâe-llâhu lece`alehum ummetev vâhidetev velâkiy yudḫilu mey yeşâu fî rahmetih. veżżâlimûne mâ lehum miv veliyyiv velâ nesîr.
Türkçe Meali: Eğer dilemiş olsaydı hepsini bir tek ümmet yapardı. Ama, O, rahmetine dilediğini kavuşturur. Zalimlerin ise bir dost ve yardımcısı olmaz.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 9. Ayet
Arapça: أَمِ ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِهِۦٓ أَوْلِيَآءَ ۖ فَٱللَّهُ هُوَ ٱلْوَلِىُّ وَهُوَ يُحْىِ ٱلْمَوْتَىٰ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: emi-tteḫaẕû min dûnihî evliyâ'. fellâhu huve-lveliyyu vehuve yuhyi-lmevtâ. vehuve `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Demek onlar Allah'tan başka dostlar edindiler? Oysa dost, ancak Allah'tır. O, ölüleri diriltir. Her şeye Kadir'dir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَمَا ٱخْتَلَفْتُمْ فِيهِ مِن شَىْءٍۢ فَحُكْمُهُۥٓ إِلَى ٱللَّهِ ۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبِّى عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ أُنِيبُ
Türkçe Okunuşu: veme-ḫteleftum fîhi min şey'in fehukmuhû ile-llâh. ẕâlikumu-llâhu rabbî `aleyhi tevekkelt. veileyhi unîb.
Türkçe Meali: Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah'a aittir; "İşte bu Allah, benim Rabbimdir. O'na güvenirim ve O'na yönelirim." (demek gerekir)
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 11. Ayet
Arapça: فَاطِرُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَٰجًۭا وَمِنَ ٱلْأَنْعَٰمِ أَزْوَٰجًۭا ۖ يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ ۚ لَيْسَ كَمِثْلِهِۦ شَىْءٌۭ ۖ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْبَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: fâtiru-ssemâvâti vel'ard. ce`ale lekum min enfusikum ezvâcev vemine-l'en`âmi ezvâcâ. yeẕraukum fîh. leyse kemiŝlihî şey'. vehuve-ssemî`u-lbesîr.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin yaratanı, size içinizden eşler, çift çift hayvanlar var etmiştir. Bu suretle, çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 12. Ayet
Arapça: لَهُۥ مَقَالِيدُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ يَبْسُطُ ٱلرِّزْقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقْدِرُ ۚ إِنَّهُۥ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: lehû mekâlîdu-ssemâvâti vel'ard. yebsutu-rrizka limey yeşâu veyakdir. innehû bikulli şey'in `alîm.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin kilitleri O'nundur. Dilediğine rızkı yayar ve isterse kısar, bir ölçüye göre verir. Doğrusu O herşeyi bilendir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 13. Ayet
Arapça: ۞ شَرَعَ لَكُم مِّنَ ٱلدِّينِ مَا وَصَّىٰ بِهِۦ نُوحًۭا وَٱلَّذِىٓ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهِۦٓ إِبْرَٰهِيمَ وَمُوسَىٰ وَعِيسَىٰٓ ۖ أَنْ أَقِيمُوا۟ ٱلدِّينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا۟ فِيهِ ۚ كَبُرَ عَلَى ٱلْمُشْرِكِينَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَيْهِ ۚ ٱللَّهُ يَجْتَبِىٓ إِلَيْهِ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِىٓ إِلَيْهِ مَن يُنِيبُ
Türkçe Okunuşu: şera`a lekum mine-ddîni mâ vessâ bihî nûhav velleẕî evhaynâ ileyke vemâ vessaynâ bihî ibrâhîme vemûsâ ve`îsâ en ekîmu-ddîne velâ teteferrakû fîh. kebura `ale-lmuşrikîne mâ ted`ûhum ileyh. allâhu yectebî ileyhi mey yeşâu veyehdî ileyhi mey yunîb.
Türkçe Meali: Allah Nuh'a buyurduğu şeyleri size de din olarak buyurmuştur. Sana vahyettik; İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da buyurduk ki: "Dine bağlı kalın, onda ayrılığa düşmeyin." Ortak koşanları çağırdığın şey onların gözünde büyümektedir. Allah dilediğini kendine seçer, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَمَا تَفَرَّقُوٓا۟ إِلَّا مِنۢ بَعْدِ مَا جَآءَهُمُ ٱلْعِلْمُ بَغْيًۢا بَيْنَهُمْ ۚ وَلَوْلَا كَلِمَةٌۭ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّۭى لَّقُضِىَ بَيْنَهُمْ ۚ وَإِنَّ ٱلَّذِينَ أُورِثُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ مِنۢ بَعْدِهِمْ لَفِى شَكٍّۢ مِّنْهُ مُرِيبٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemâ teferrakû illâ mim ba`di mâ câehumu-l`ilmu bağyem beynehum. velevlâ kelimetun sebekat mir rabbike ilâ ecelim musemmel lekudiye beynehum. veinne-lleẕîne ûriŝu-lkitâbe mim ba`dihim lefî şekkim minhu murîbun.
Türkçe Meali: Kendilerine ilim geldikten sonra ayrılığa düşmeleri, ancak, birbirini çekememekten oldu. Eğer belirli bir süre için Rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı, aralarında hemen hükmedilirdi. Arkalarından Kitaba varis kılınanlar da ondan şüphe ve endişe içindedirler.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 15. Ayet
Arapça: فَلِذَٰلِكَ فَٱدْعُ ۖ وَٱسْتَقِمْ كَمَآ أُمِرْتَ ۖ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَآءَهُمْ ۖ وَقُلْ ءَامَنتُ بِمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِن كِتَٰبٍۢ ۖ وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمُ ۖ ٱللَّهُ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ ۖ لَنَآ أَعْمَٰلُنَا وَلَكُمْ أَعْمَٰلُكُمْ ۖ لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ ۖ ٱللَّهُ يَجْمَعُ بَيْنَنَا ۖ وَإِلَيْهِ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: feliẕâlike fed`u. vestekim kemâ umirt. velâ tettebi` ehvâehum. vekul âmentu bimâ enzele-llâhu min kitâb. veumirtu lia`dile beynekum. allâhu rabbunâ verabbukum. lenâ a`mâlunâ velekum a`mâlukum. lâ huccete beynenâ vebeynekum. allâhu yecme`u beynenâ. veileyhi-lmesîr.
Türkçe Meali: Bundan ötürü sen birliğe çağır ve emrolunduğun gibi doğru ol; onların heveslerine uyma ve şöyle söyle: "Allah'ın indirdiği Kitap'a inandım; aranızda adaletle hükmetmek ile emrolundum; Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir; bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz kendinizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar; dönüş O'nadır."
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ يُحَآجُّونَ فِى ٱللَّهِ مِنۢ بَعْدِ مَا ٱسْتُجِيبَ لَهُۥ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَعَلَيْهِمْ غَضَبٌۭ وَلَهُمْ عَذَابٌۭ شَدِيدٌ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne yuhâccûne fi-llâhi mim ba`di me-stucîbe lehû huccetuhum dâhidatun `inde rabbihim ve`aleyhim ğadabuv velehum `aẕâbun şedîd.
Türkçe Meali: Allah'ın çağrısına icabet eden bulunduktan sonra, O'nun hakkında tartışmağa girişenlerin delilleri Rableri katında hükümsüzdür. Onlara bir gazap vardır, çetin bir azap da onlar içindir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 17. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ ٱلَّذِىٓ أَنزَلَ ٱلْكِتَٰبَ بِٱلْحَقِّ وَٱلْمِيزَانَ ۗ وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ ٱلسَّاعَةَ قَرِيبٌۭ
Türkçe Okunuşu: allâhu-lleẕî enzele-lkitâbe bilhakki velmîzân. vemâ yudrîke le`alle-ssâ`ate karîb.
Türkçe Meali: Gerçekten Kitap'ı ve ölçüyü indiren Allah'tır. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 18. Ayet
Arapça: يَسْتَعْجِلُ بِهَا ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِهَا ۖ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مُشْفِقُونَ مِنْهَا وَيَعْلَمُونَ أَنَّهَا ٱلْحَقُّ ۗ أَلَآ إِنَّ ٱلَّذِينَ يُمَارُونَ فِى ٱلسَّاعَةِ لَفِى ضَلَٰلٍۭ بَعِيدٍ
Türkçe Okunuşu: yesta`cilu bihe-lleẕîne lâ yu'minûne bihâ. velleẕîne âmenû muşfikûne minhâ veya`lemûne ennehe-lhakk. elâ inne-lleẕîne yumârûne fi-ssâ`ati lefî dalâlim be`îd.
Türkçe Meali: O'na inanmayanlar, acele olmasını beklerler; inananlar ise korku ile titrerler ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 19. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ لَطِيفٌۢ بِعِبَادِهِۦ يَرْزُقُ مَن يَشَآءُ ۖ وَهُوَ ٱلْقَوِىُّ ٱلْعَزِيزُ
Türkçe Okunuşu: allâhu letîfum bi`ibâdihî yerzuku mey yeşâ'. vehuve-lkaviyyu-l`azîz.
Türkçe Meali: Allah, kullarına lütufta bulunandır. Dilediğini rızıklandırır. Kuvvetli olan da güçlü olan da O'dur.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 20. Ayet
Arapça: مَن كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ ٱلْءَاخِرَةِ نَزِدْ لَهُۥ فِى حَرْثِهِۦ ۖ وَمَن كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ ٱلدُّنْيَا نُؤْتِهِۦ مِنْهَا وَمَا لَهُۥ فِى ٱلْءَاخِرَةِ مِن نَّصِيبٍ
Türkçe Okunuşu: men kâne yurîdu harŝe-l'âḫirati nezid lehû fî harŝih. vemen kâne yurîdu harŝe-ddunyâ nu'tihî minhâ vemâ lehû fi-l'âḫirati min nesîb.
Türkçe Meali: Ahiret kazancını isteyenin kazancını artırırız; dünya kazancını isteyene de ondan veririz; ama ahirette bir payı bulunmaz.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 21. Ayet
Arapça: أَمْ لَهُمْ شُرَكَٰٓؤُا۟ شَرَعُوا۟ لَهُم مِّنَ ٱلدِّينِ مَا لَمْ يَأْذَنۢ بِهِ ٱللَّهُ ۚ وَلَوْلَا كَلِمَةُ ٱلْفَصْلِ لَقُضِىَ بَيْنَهُمْ ۗ وَإِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: em lehum şurakâu şera`û lehum mine-ddîni mâ lem ye'ẕem bihi-llâh. velevlâ kelimetu-lfasli lekudiye beynehum. veinne-żżâlimîne lehum `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: Yoksa, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara meşru kılacak ortakları mı vardır? Eğer kesin yargı bulunmayacak olsaydı aralarında hemen hükmedilirdi. Doğrusu, zalimlere can yakıcı azap vardır.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 22. Ayet
Arapça: تَرَى ٱلظَّٰلِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا كَسَبُوا۟ وَهُوَ وَاقِعٌۢ بِهِمْ ۗ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فِى رَوْضَاتِ ٱلْجَنَّاتِ ۖ لَهُم مَّا يَشَآءُونَ عِندَ رَبِّهِمْ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَضْلُ ٱلْكَبِيرُ
Türkçe Okunuşu: tera-żżâlimîne muşfikîne mimmâ kesebû vehuve vâki`um bihim. velleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti fî ravdâti-lcennât. lehum mâ yeşâûne `inde rabbihim. ẕâlike huve-lfadlu-lkebîr.
Türkçe Meali: Yaptıkları şeyler başlarına gelirken, zalimlerin korkudan titrediklerini görürsün. İnanıp yararlı işler işleyenler cennet bahçelerindedirler. Rablerinin katında, onlara diledikleri verilir. İşte büyük lütuf budur.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 23. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ ٱلَّذِى يُبَشِّرُ ٱللَّهُ عِبَادَهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ ۗ قُل لَّآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلَّا ٱلْمَوَدَّةَ فِى ٱلْقُرْبَىٰ ۗ وَمَن يَقْتَرِفْ حَسَنَةًۭ نَّزِدْ لَهُۥ فِيهَا حُسْنًا ۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ شَكُورٌ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike-lleẕî yubeşşiru-llâhu `ibâdehu-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti. kul lâ es'elukum `aleyhi ecran ille-lmeveddete fi-lkurbâ. vemey yakterif haseneten nezid lehû fîhâ husnâ. inne-llâhe ğafûrun şekûr.
Türkçe Meali: Allah, inanıp yararlı işler işleyen kullarını bununla müjdeler. De ki: "Ben sizden buna karşı yakınlara sevgiden (veya Allah'a yaklaşmaktan) başka bir ücret istemem." Kim güzel bir iş işlerse onun güzelliğini arttırırız. Doğrusu Allah bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 24. Ayet
Arapça: أَمْ يَقُولُونَ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًۭا ۖ فَإِن يَشَإِ ٱللَّهُ يَخْتِمْ عَلَىٰ قَلْبِكَ ۗ وَيَمْحُ ٱللَّهُ ٱلْبَٰطِلَ وَيُحِقُّ ٱلْحَقَّ بِكَلِمَٰتِهِۦٓ ۚ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Türkçe Okunuşu: em yekûlûne-fterâ `ale-llâhi keẕibâ. feiy yeşei-llâhu yaḫtim `alâ kalbik. veyemhu-llâhu-lbâtile veyuhikku-lhakka bikelimâtih. innehû `alîmum biẕâti-ssudûr.
Türkçe Meali: Yoksa senin için "Allah'a karşı yalan yere iftira etti" mi derler? Allah dilerse senin kalbini mühürler, batılı da yok eder, hakkı sözleriyle gerçekleştirir. Doğrusu O, kalplerde olanı bilendir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى يَقْبَلُ ٱلتَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِۦ وَيَعْفُوا۟ عَنِ ٱلسَّيِّـَٔاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî yakbelu-ttevbete `an `ibâdihî veya`fû `ani-sseyyiâti veya`lemu mâ tef`alûn.
Türkçe Meali: Kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden, yaptıklarınızı bilen, inanıp yararlı işler işleyenlerin duasını kabul eden, lütfuyla onların ecrini arttıran O'dur. Ama, inkarcılar için çetin azap vardır.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَيَسْتَجِيبُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَيَزِيدُهُم مِّن فَضْلِهِۦ ۚ وَٱلْكَٰفِرُونَ لَهُمْ عَذَابٌۭ شَدِيدٌۭ
Türkçe Okunuşu: veyestecîbu-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti veyezîduhum min fadlih. velkâfirûne lehum `aẕâbun şedîd.
Türkçe Meali: Kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden, yaptıklarınızı bilen, inanıp yararlı işler işleyenlerin duasını kabul eden, lütfuyla onların ecrini arttıran O'dur. Ama, inkarcılar için çetin azap vardır.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 27. Ayet
Arapça: ۞ وَلَوْ بَسَطَ ٱللَّهُ ٱلرِّزْقَ لِعِبَادِهِۦ لَبَغَوْا۟ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَٰكِن يُنَزِّلُ بِقَدَرٍۢ مَّا يَشَآءُ ۚ إِنَّهُۥ بِعِبَادِهِۦ خَبِيرٌۢ بَصِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: velev beseta-llâhu-rrizka li`ibâdihî lebeğav fi-l'ardi velâkiy yunezzilu bikaderim mâ yeşâ'. innehû bi`ibâdihî ḫabîrum besîr.
Türkçe Meali: Eğer Allah rızkı kullarının hepsine bol bol verseydi, yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Ama O, dilediğini bir ölçüye göre indirir. Doğrusu O, kullarından haberdardır, onları görendir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى يُنَزِّلُ ٱلْغَيْثَ مِنۢ بَعْدِ مَا قَنَطُوا۟ وَيَنشُرُ رَحْمَتَهُۥ ۚ وَهُوَ ٱلْوَلِىُّ ٱلْحَمِيدُ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî yunezzilu-lğayŝe mim ba`di mâ kanetû veyenşuru rahmeteh. vehuve-lveliyyu-lhamîd.
Türkçe Meali: Umutsuzluğa düşmelerinin ardından yağmuru indiren, rahmetini yayan O'dur. O, övülmeğe layık olan dosttur.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 29. Ayet
Arapça: وَمِنْ ءَايَٰتِهِۦ خَلْقُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَثَّ فِيهِمَا مِن دَآبَّةٍۢ ۚ وَهُوَ عَلَىٰ جَمْعِهِمْ إِذَا يَشَآءُ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemin âyâtihî ḫalku-ssemâvâti vel'ardi vemâ beŝŝe fîhimâ min dâbbeh. vehuve `alâ cem`ihim iẕâ yeşâu kadîr.
Türkçe Meali: Gökleri, yeri ve ikisinde yaydığı canlıları yaratması varlığının delillerindendir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 30. Ayet
Arapça: وَمَآ أَصَٰبَكُم مِّن مُّصِيبَةٍۢ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُوا۟ عَن كَثِيرٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemâ esâbekum mim musîbetin febimâ kesebet eydîkum veya`fû `an keŝîr.
Türkçe Meali: Başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine de çoğunu affeder.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَمَآ أَنتُم بِمُعْجِزِينَ فِى ٱلْأَرْضِ ۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِن وَلِىٍّۢ وَلَا نَصِيرٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemâ entum bimu`cizîne fi-l'ard. vemâ lekum min dûni-llâhi miv veliyyiv velâ nesîr.
Türkçe Meali: Yeryüzünde O'nu aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dostunuz da yardımcınız da yoktur.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَمِنْ ءَايَٰتِهِ ٱلْجَوَارِ فِى ٱلْبَحْرِ كَٱلْأَعْلَٰمِ
Türkçe Okunuşu: vemin âyâtihi-lcevâri fi-lbahri kel'a`lâm.
Türkçe Meali: Denizde yüce dağlar gibi gemilerin yürümesi O'nun varlığının delillerindendir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 33. Ayet
Arapça: إِن يَشَأْ يُسْكِنِ ٱلرِّيحَ فَيَظْلَلْنَ رَوَاكِدَ عَلَىٰ ظَهْرِهِۦٓ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّكُلِّ صَبَّارٍۢ شَكُورٍ
Türkçe Okunuşu: iy yeşe' yuskini-rrîha feyażlelne ravâkide `alâ żahrih. inne fî ẕâlike leâyâtil likulli sabbârin şekûr.
Türkçe Meali: O, dilerse rüzgarı durdurur, yelkenle giden gemiler o zaman denizin yüzünde durakalır. Bunlarda, sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için deliller vardır.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 34. Ayet
Arapça: أَوْ يُوبِقْهُنَّ بِمَا كَسَبُوا۟ وَيَعْفُ عَن كَثِيرٍۢ
Türkçe Okunuşu: ev yûbikhunne bimâ kesebû veya`fu `an keŝîr.
Türkçe Meali: Yahut yaptıklarına karşılık onları ortadan kaldırır, bir çoğunu da bağışlar.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 35. Ayet
Arapça: وَيَعْلَمَ ٱلَّذِينَ يُجَٰدِلُونَ فِىٓ ءَايَٰتِنَا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍۢ
Türkçe Okunuşu: veya`leme-lleẕîne yucâdilûne fî âyâtinâ. mâ lehum mim mehîs.
Türkçe Meali: Ayetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak yer olmadığını bilsinler.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 36. Ayet
Arapça: فَمَآ أُوتِيتُم مِّن شَىْءٍۢ فَمَتَٰعُ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۖ وَمَا عِندَ ٱللَّهِ خَيْرٌۭ وَأَبْقَىٰ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
Türkçe Okunuşu: femâ ûtîtum min şey'in femetâ`u-lhayâti-ddunyâ. vemâ `inde-llâhi ḫayruv veebkâ lilleẕîne âmenû ve`alâ rabbihim yetevekkelûn.
Türkçe Meali: Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَٰٓئِرَ ٱلْإِثْمِ وَٱلْفَوَٰحِشَ وَإِذَا مَا غَضِبُوا۟ هُمْ يَغْفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne yectenibûne kebâira-l'iŝmi velfevâhişe veiẕâ mâ ğadibû hum yağfirûn.
Türkçe Meali: Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ ٱسْتَجَابُوا۟ لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَىٰ بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ يُنفِقُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne-stecâbû lirabbihim veekâmu-ssalâh. veemruhum şûrâ beynehum. vemimmâ razaknâhum yunfikûn.
Türkçe Meali: Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ إِذَآ أَصَابَهُمُ ٱلْبَغْىُ هُمْ يَنتَصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne iẕâ esâbehumu-lbağyu hum yentesirûn.
Türkçe Meali: Bir haksızlığa uğradıklarında, üstün gelmek için aralarında yardımlaşırlar.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 40. Ayet
Arapça: وَجَزَٰٓؤُا۟ سَيِّئَةٍۢ سَيِّئَةٌۭ مِّثْلُهَا ۖ فَمَنْ عَفَا وَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُۥ عَلَى ٱللَّهِ ۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vecezâu seyyietin seyyietum miŝluhâ. femen `afâ veasleha feecruhû `ale-llâh. innehû lâ yuhibbu-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür. Ama kim affeder ve barışırsa, onun ecri Allah'a aittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَلَمَنِ ٱنتَصَرَ بَعْدَ ظُلْمِهِۦ فَأُو۟لَٰٓئِكَ مَا عَلَيْهِم مِّن سَبِيلٍ
Türkçe Okunuşu: velemeni-ntesara ba`de żulmihî feulâike mâ `aleyhim min sebîl.
Türkçe Meali: Zulüm gördükten sonra hakkını alan kimselere, işte onların aleyhine bir yol yoktur.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 42. Ayet
Arapça: إِنَّمَا ٱلسَّبِيلُ عَلَى ٱلَّذِينَ يَظْلِمُونَ ٱلنَّاسَ وَيَبْغُونَ فِى ٱلْأَرْضِ بِغَيْرِ ٱلْحَقِّ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: inneme-ssebîlu `ale-lleẕîne yażlimûne-nnâse veyebğûne fi-l'ardi biğayri-lhakk. ulâike lehum `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: İnsanlara zulmedenlere, yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere karşı durulmalıdır. İşte, can yakıcı azap bunlaradır.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 43. Ayet
Arapça: وَلَمَن صَبَرَ وَغَفَرَ إِنَّ ذَٰلِكَ لَمِنْ عَزْمِ ٱلْأُمُورِ
Türkçe Okunuşu: velemen sabera veğafera inne ẕâlike lemin `azmi-l'umûr.
Türkçe Meali: Ama sabredip bağışlayanın işi, işte bu, azmedilmeye değer işlerdendir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 44. Ayet
Arapça: وَمَن يُضْلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن وَلِىٍّۢ مِّنۢ بَعْدِهِۦ ۗ وَتَرَى ٱلظَّٰلِمِينَ لَمَّا رَأَوُا۟ ٱلْعَذَابَ يَقُولُونَ هَلْ إِلَىٰ مَرَدٍّۢ مِّن سَبِيلٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemey yudlili-llâhu femâ lehû miv veliyyim mim ba`dih. vetera-żżâlimîne lemmâ raevu-l`aẕâbe yekûlûne hel ilâ meraddim min sebîl.
Türkçe Meali: Allah kimi saptırırsa, artık onun bundan sonra bir dostu olmaz. Azabı gördüklerinde, zalimlerin: "Dönecek bir yol yok mudur?" dediklerini görürsün.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَتَرَىٰهُمْ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا خَٰشِعِينَ مِنَ ٱلذُّلِّ يَنظُرُونَ مِن طَرْفٍ خَفِىٍّۢ ۗ وَقَالَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِنَّ ٱلْخَٰسِرِينَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۗ أَلَآ إِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ فِى عَذَابٍۢ مُّقِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: veterâhum yu`radûne `aleyhâ ḫâşi`îne mine-ẕẕulli yenżurûne min tarfin ḫafiyy. vekâle-lleẕîne âmenû inne-lḫâsirîne-lleẕîne ḫasirû enfusehum veehlîhim yevme-lkiyâmeh. elâ inne-żżâlimîne fî `aẕâbim mukîm.
Türkçe Meali: Aşağılıktan başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli etrafa bakarken, ateşe sunulduklarını görürsün. İnananlar: "Hüsranda olanlar, kıyamet günü kendilerini de, ailelerini de hüsranda bırakanlardır" derler. İyi bilin ki, zalimler sürekli bir azap içindedirler.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَمَا كَانَ لَهُم مِّنْ أَوْلِيَآءَ يَنصُرُونَهُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ ۗ وَمَن يُضْلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن سَبِيلٍ
Türkçe Okunuşu: vemâ kâne lehum min evliyâe yensurûnehum min dûni-llâh. vemey yudlili-llâhu femâ lehû min sebîl.
Türkçe Meali: Onların, Allah'tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. Allah'ın saptırdığı kimsenin çıkar yolu olmaz.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 47. Ayet
Arapça: ٱسْتَجِيبُوا۟ لِرَبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِىَ يَوْمٌۭ لَّا مَرَدَّ لَهُۥ مِنَ ٱللَّهِ ۚ مَا لَكُم مِّن مَّلْجَإٍۢ يَوْمَئِذٍۢ وَمَا لَكُم مِّن نَّكِيرٍۢ
Türkçe Okunuşu: istecîbû lirabbikum min kabli ey ye'tiye yevmul lâ meradde lehû mine-llâh. mâ lekum mim melceiy yevmeiẕiv vemâ lekum min nekîr.
Türkçe Meali: Allah katından, geri çevrilemeyecek günün gelmesinden önce Rabbinizin çağrısına cevap verin. O gün hiçbirinize sığınacak yer bulunmaz, inkar de edemezsiniz.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 48. Ayet
Arapça: فَإِنْ أَعْرَضُوا۟ فَمَآ أَرْسَلْنَٰكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا ۖ إِنْ عَلَيْكَ إِلَّا ٱلْبَلَٰغُ ۗ وَإِنَّآ إِذَآ أَذَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ مِنَّا رَحْمَةًۭ فَرِحَ بِهَا ۖ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌۢ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَإِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ كَفُورٌۭ
Türkçe Okunuşu: fein a`radû femâ erselnâke `aleyhim hafîżâ. in `aleyke ille-lbelâğ. veinnâ iẕâ eẕakne-l'insâne minnâ rahmeten feriha bihâ. vein tusibhum seyyietum bimâ kaddemet eydîhim feinne-l'insâne kefûr.
Türkçe Meali: Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki, Biz seni onlara bekçi göndermedik; sana düşen sadece tebliğdir. Doğrusu Biz insana katımızdan bir rahmet tattırırsak ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse işte o zaman görürsün ki insan gerçekten pek nankördür.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 49. Ayet
Arapça: لِّلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ يَخْلُقُ مَا يَشَآءُ ۚ يَهَبُ لِمَن يَشَآءُ إِنَٰثًۭا وَيَهَبُ لِمَن يَشَآءُ ٱلذُّكُورَ
Türkçe Okunuşu: lillâhi mulku-ssemâvâti vel'ard. yaḫluku mâ yeşâ'. yehebu limey yeşâu inâŝev veyehebu limey yeşâu-ẕẕukûra.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Dilediğini yaratır, dilediğine kız çocuk, dilediğine de erkek çocuk verir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 50. Ayet
Arapça: أَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَانًۭا وَإِنَٰثًۭا ۖ وَيَجْعَلُ مَن يَشَآءُ عَقِيمًا ۚ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۭ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: ev yuzevvicuhum ẕukrânev veinâŝâ. veyec`alu mey yeşâu `akîmâ. innehû `alîmun kadîr.
Türkçe Meali: Yahut hem kız hem erkek çocuk verir, dilediğini de kısır kılar. O, bilendir, her şeye Kadir'dir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 51. Ayet
Arapça: ۞ وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُكَلِّمَهُ ٱللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِن وَرَآئِ حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًۭا فَيُوحِىَ بِإِذْنِهِۦ مَا يَشَآءُ ۚ إِنَّهُۥ عَلِىٌّ حَكِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemâ kâne libeşerin ey yukellimehu-llâhu illâ vahyen ev miv verâi hicâbin ev yursile rasûlen feyûhiye biiẕnihî mâ yeşâ'. innehû `aliyyun hakîm.
Türkçe Meali: Allah bir insanla ancak vahiy suretiyle veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderir; izniyle, dilediğini vahyeder. Doğrusu O yücedir, Hakim'dir.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 52. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ رُوحًۭا مِّنْ أَمْرِنَا ۚ مَا كُنتَ تَدْرِى مَا ٱلْكِتَٰبُ وَلَا ٱلْإِيمَٰنُ وَلَٰكِن جَعَلْنَٰهُ نُورًۭا نَّهْدِى بِهِۦ مَن نَّشَآءُ مِنْ عِبَادِنَا ۚ وَإِنَّكَ لَتَهْدِىٓ إِلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike evhaynâ ileyke rûham min emrinâ. mâ kunte tedrî me-lkitâbu vele-l'îmânu velâkin ce`alnâhu nûran nehdî bihî men neşâu min `ibâdinâ. veinneke letehdî ilâ sirâtim mustekîm.
Türkçe Meali: İşte sana da buyruğumuzla Cebrail'i gönderdik; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin, fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz sen de insanlara, göklerde ve yerde ne varsa kendisininolan Allah'ın yolunu, doğru yolu göstermektesin. İyi bilin ki işler sonunda Allah'a döner.
سُورَةُ الشُّورَىٰ - Şûrâ Suresi - 53. Ayet
Arapça: صِرَٰطِ ٱللَّهِ ٱلَّذِى لَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۗ أَلَآ إِلَى ٱللَّهِ تَصِيرُ ٱلْأُمُورُ
Türkçe Okunuşu: sirâti-llâhi-lleẕî lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ard. elâ ile-llâhi tesîru-l'umûr.
Türkçe Meali: İşte sana da buyruğumuzla Cebrail'i gönderdik; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin, fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz sen de insanlara, göklerde ve yerde ne varsa kendisininolan Allah'ın yolunu, doğru yolu göstermektesin. İyi bilin ki işler sonunda Allah'a döner.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ حمٓ
Türkçe Okunuşu: hâ-mîm.
Türkçe Meali: Ha, Mim,
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 2. Ayet
Arapça: وَٱلْكِتَٰبِ ٱلْمُبِينِ
Türkçe Okunuşu: velkitâbi-lmubîn.
Türkçe Meali: Apaçık Kitap'a and olsun ki, akledesiniz diye Kuran'ı Arapça okunan bir Kitap kılmışızdır.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 3. Ayet
Arapça: إِنَّا جَعَلْنَٰهُ قُرْءَٰنًا عَرَبِيًّۭا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: innâ ce`alnâhu kur'ânen `arabiyyel le`allekum ta`kilûn.
Türkçe Meali: Apaçık Kitap'a and olsun ki, akledesiniz diye Kuran'ı Arapça okunan bir Kitap kılmışızdır.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَإِنَّهُۥ فِىٓ أُمِّ ٱلْكِتَٰبِ لَدَيْنَا لَعَلِىٌّ حَكِيمٌ
Türkçe Okunuşu: veinnehû fî ummi-lkitâbi ledeynâ le`aliyyun hakîm.
Türkçe Meali: Şüphesiz o, Bizim katımızda Ana Kitap'ta mevcut, yüce ve hikmet dolu bir Kitap'dır.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 5. Ayet
Arapça: أَفَنَضْرِبُ عَنكُمُ ٱلذِّكْرَ صَفْحًا أَن كُنتُمْ قَوْمًۭا مُّسْرِفِينَ
Türkçe Okunuşu: efenadribu `ankumu-ẕẕikra safhan en kuntum kavmem musrifîn.
Türkçe Meali: Ey inkarcılar! Aşırı giden kimselersiniz diye sizi Kuran'la uyarmaktan vaz mı geçelim?
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَكَمْ أَرْسَلْنَا مِن نَّبِىٍّۢ فِى ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: vekem erselnâ min nebiyyin fi-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Öncekilere nice peygamberler göndermişizdir.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَمَا يَأْتِيهِم مِّن نَّبِىٍّ إِلَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ ye'tîhim min nebiyyin illâ kânû bihî yestehziûn.
Türkçe Meali: Kendilerine gelen her peygamberi onlar mutlaka alaya alırlardı.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 8. Ayet
Arapça: فَأَهْلَكْنَآ أَشَدَّ مِنْهُم بَطْشًۭا وَمَضَىٰ مَثَلُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: feehleknâ eşedde minhum batşev vemedâ meŝelu-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Bunun için Biz de, bunlardan daha kuvvetli olanları yok etmişizdir. Öncekilere dair nice misaller geçmiştir.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ ٱلْعَزِيزُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: velein seeltehum men ḫaleka-ssemâvâti vel'arda leyekûlunne ḫalekahunne-l`azîzu-l`alîm.
Türkçe Meali: And olsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, "Onları güçlü olan, her şeyi bilen yaratmıştır" derler.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 10. Ayet
Arapça: ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ مَهْدًۭا وَجَعَلَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًۭا لَّعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕî ce`ale lekumu-l'arda mehdev vece`ale lekum fîhâ subulel le`allekum tehtedûn.
Türkçe Meali: O, size yeri beşik kılmış ve orada, doğru gidesiniz diye yollar var etmiştir.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِى نَزَّلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۢ بِقَدَرٍۢ فَأَنشَرْنَا بِهِۦ بَلْدَةًۭ مَّيْتًۭا ۚ كَذَٰلِكَ تُخْرَجُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕî nezzele mine-ssemâi mâem bikader. feenşernâ bihî beldetem meytâ. keẕâlike tuḫracûn.
Türkçe Meali: O, suyu gökten bir ölçüye göre indirir. Biz onunla ölü memleketi diriltiriz. İşte siz de böyle diriltileceksiniz.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِى خَلَقَ ٱلْأَزْوَٰجَ كُلَّهَا وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ ٱلْفُلْكِ وَٱلْأَنْعَٰمِ مَا تَرْكَبُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕî ḫaleka-l'ezvâce kullehâ vece`ale lekum mine-lfulki vel'en`âmi mâ terkebûn.
Türkçe Meali: Her sınıf varlığı yaratan O'dur. Gemiler ve hayvanlardan binesiniz diye size binekler var etmiştir. Bütün bunlar; üzerlerine oturunca Rabbinizin nimetini anarak: "Bunları buyruğumuza veren ne yücedir; zaten bizim takatimiz bunlara yetmezdi; şüphesiz Rabbimize döneceğiz" demeniz içindir.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 13. Ayet
Arapça: لِتَسْتَوُۥا۟ عَلَىٰ ظُهُورِهِۦ ثُمَّ تَذْكُرُوا۟ نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا ٱسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا۟ سُبْحَٰنَ ٱلَّذِى سَخَّرَ لَنَا هَٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُۥ مُقْرِنِينَ
Türkçe Okunuşu: litestevû `alâ żuhûrihî ŝumme teẕkurû ni`mete rabbikum iẕe-steveytum `aleyhi vetekûlû subhâne-lleẕî seḫḫara lenâ hâẕâ vemâ kunnâ lehû mukrinîn.
Türkçe Meali: Her sınıf varlığı yaratan O'dur. Gemiler ve hayvanlardan binesiniz diye size binekler var etmiştir. Bütün bunlar; üzerlerine oturunca Rabbinizin nimetini anarak: "Bunları buyruğumuza veren ne yücedir; zaten bizim takatimiz bunlara yetmezdi; şüphesiz Rabbimize döneceğiz" demeniz içindir.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَإِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ
Türkçe Okunuşu: veinnâ ilâ rabbinâ lemunkalibûn.
Türkçe Meali: Her sınıf varlığı yaratan O'dur. Gemiler ve hayvanlardan binesiniz diye size binekler var etmiştir. Bütün bunlar; üzerlerine oturunca Rabbinizin nimetini anarak: "Bunları buyruğumuza veren ne yücedir; zaten bizim takatimiz bunlara yetmezdi; şüphesiz Rabbimize döneceğiz" demeniz içindir.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَجَعَلُوا۟ لَهُۥ مِنْ عِبَادِهِۦ جُزْءًا ۚ إِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ لَكَفُورٌۭ مُّبِينٌ
Türkçe Okunuşu: vece`alû lehû min `ibâdihî cuz'â. inne-l'insâne lekefûrum mubîn.
Türkçe Meali: Ama inkarcılar O'na çocuk isnat ettiler. İnsan gerçekten apaçık nankördür.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 16. Ayet
Arapça: أَمِ ٱتَّخَذَ مِمَّا يَخْلُقُ بَنَاتٍۢ وَأَصْفَىٰكُم بِٱلْبَنِينَ
Türkçe Okunuşu: emi-tteḫaẕe mimmâ yaḫluku benâtiv veasfâkum bilbenîn.
Türkçe Meali: Demek O yarattıkları arasından kızları kendisine alıp da oğulları size verdi öyle mi?
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُم بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحْمَٰنِ مَثَلًۭا ظَلَّ وَجْهُهُۥ مُسْوَدًّۭا وَهُوَ كَظِيمٌ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ buşşira ehaduhum bimâ darabe lirrahmâni meŝelen żalle vechuhû musveddev vehuve keżîm.
Türkçe Meali: Ama Rahman olan Allah'a isnat ettiği kız evlat kendilerinden birine müjdelenince, o kimsenin içi gayzla dolarak yüzü simsiyah kesilir.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 18. Ayet
Arapça: أَوَمَن يُنَشَّؤُا۟ فِى ٱلْحِلْيَةِ وَهُوَ فِى ٱلْخِصَامِ غَيْرُ مُبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: evemey yuneşşeu fi-lhilyeti vehuve fi-lḫisâmi ğayru mubîn.
Türkçe Meali: Demek, süs içinde yetiştirilecek de çekişmeyi beceremeyecek olanı Allah'a değil mi?
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَجَعَلُوا۟ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ ٱلَّذِينَ هُمْ عِبَٰدُ ٱلرَّحْمَٰنِ إِنَٰثًا ۚ أَشَهِدُوا۟ خَلْقَهُمْ ۚ سَتُكْتَبُ شَهَٰدَتُهُمْ وَيُسْـَٔلُونَ
Türkçe Okunuşu: vece`alu-lmelâikete-lleẕîne hum `ibâdu-rrahmâni inâŝâ. eşehidû ḫalkahum. setuktebu şehâdetuhum veyus'elûn.
Türkçe Meali: Onlar, Rahman olan Allah'ın kulları melekleri de dişi saydılar. Yaratılışlarını mı görmüşler? Onların bu şahidlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ لَوْ شَآءَ ٱلرَّحْمَٰنُ مَا عَبَدْنَٰهُم ۗ مَّا لَهُم بِذَٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû lev şâe-rrahmânu mâ `abednâhum. mâ lehum biẕâlike min `ilm. in hum illâ yaḫrusûn.
Türkçe Meali: "Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz bunlara kulluk etmezdik" derler. Buna dair bir bilgileri yoktur; onlar sadece vehimde bulunuyorlar.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 21. Ayet
Arapça: أَمْ ءَاتَيْنَٰهُمْ كِتَٰبًۭا مِّن قَبْلِهِۦ فَهُم بِهِۦ مُسْتَمْسِكُونَ
Türkçe Okunuşu: em âteynâhum kitâbem min kablihî fehum bihî mustemsikûn.
Türkçe Meali: Yoksa onlara daha önce bir kitap verdik de ona mı bağlanıyorlar?
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 22. Ayet
Arapça: بَلْ قَالُوٓا۟ إِنَّا وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٍۢ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: bel kâlû innâ vecednâ âbâenâ `alâ ummetiv veinnâ `alâ âŝârihim muhtedûn.
Türkçe Meali: Hayır; "Doğrusu Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerinden gitmekteyiz" derler.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ مَآ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِى قَرْيَةٍۢ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَآ إِنَّا وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٍۢ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّقْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike mâ erselnâ min kablike fî karyetim min neẕîrin illâ kâle mutrafûhâ innâ vecednâ âbâenâ `alâ ummetiv veinnâ `alâ âŝârihim muktedûn.
Türkçe Meali: Senden önce, herhangi bir şehre gönderdiğimiz uyarıcıya, şımarık varlıklıları sadece: "Doğrusu babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerini izlemekteyiz" dediler.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 24. Ayet
Arapça: ۞ قَٰلَ أَوَلَوْ جِئْتُكُم بِأَهْدَىٰ مِمَّا وَجَدتُّمْ عَلَيْهِ ءَابَآءَكُمْ ۖ قَالُوٓا۟ إِنَّا بِمَآ أُرْسِلْتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle evelev ci'tukum biehdâ mimmâ vecettum `aleyhi âbâekum. kâlû innâ bimâ ursiltum bihî kâfirûn.
Türkçe Meali: Gönderilen uyarıcı: "Eğer size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş isem de mi bana uymazsınız?" dedi. Onlar: "Doğrusu sizinle gönderilen şeyi inkar ediyoruz" dediler.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 25. Ayet
Arapça: فَٱنتَقَمْنَا مِنْهُمْ ۖ فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: fentekamnâ minhum fenżur keyfe kâne `âkibetu-lmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine Biz de onlardan öç aldık. Yalancıların sonunun nasıl olduğuna bir bak!
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَإِذْ قَالَ إِبْرَٰهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦٓ إِنَّنِى بَرَآءٌۭ مِّمَّا تَعْبُدُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ kâle ibrâhîmu liebîhi vekavmihî innenî berâum mimmâ ta`budûn.
Türkçe Meali: İbrahim, babasına ve milletine demişti ki: "Beni yaratan hariç, sizin taptığınız şeylerden uzağım. Beni doğru yola eriştirecek olan şüphesiz O'dur."
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 27. Ayet
Arapça: إِلَّا ٱلَّذِى فَطَرَنِى فَإِنَّهُۥ سَيَهْدِينِ
Türkçe Okunuşu: ille-lleẕî fetaranî feinnehû seyehdîn.
Türkçe Meali: İbrahim, babasına ve milletine demişti ki: "Beni yaratan hariç, sizin taptığınız şeylerden uzağım. Beni doğru yola eriştirecek olan şüphesiz O'dur."
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَجَعَلَهَا كَلِمَةًۢ بَاقِيَةًۭ فِى عَقِبِهِۦ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: vece`alehâ kelimetem bâkiyeten fî `akibihî le`allehum yerci`ûn.
Türkçe Meali: İbrahim ardından geleceklere bu sözü, devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı. Artık belki doğru yola dönerler.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 29. Ayet
Arapça: بَلْ مَتَّعْتُ هَٰٓؤُلَآءِ وَءَابَآءَهُمْ حَتَّىٰ جَآءَهُمُ ٱلْحَقُّ وَرَسُولٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: bel metta`tu hâulâi veâbâehum hattâ câehumu-lhakku verasûlum mubîn.
Türkçe Meali: Hayır; Ben bunları ve babalarını gerçek ve onu açıklayan bir peygamber gelene kadar geçindirdim.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 30. Ayet
Arapça: وَلَمَّا جَآءَهُمُ ٱلْحَقُّ قَالُوا۟ هَٰذَا سِحْرٌۭ وَإِنَّا بِهِۦ كَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: velemmâ câehumu-lhakku kâlû hâẕâ sihruv veinnâ bihî kâfirûn.
Türkçe Meali: Gerçek kendilerine geldiği zaman: "Bu bir büyüdür. Doğrusu biz onu inkar ediyoruz" dediler.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ لَوْلَا نُزِّلَ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانُ عَلَىٰ رَجُلٍۢ مِّنَ ٱلْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ
Türkçe Okunuşu: vekâlû levlâ nuzzile hâẕe-lkur'ânu `alâ raculim mine-lkaryeteyni `ażîm.
Türkçe Meali: "Bu Kuran, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?" dediler.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 32. Ayet
Arapça: أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَتَ رَبِّكَ ۚ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُم مَّعِيشَتَهُمْ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۚ وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍۢ دَرَجَٰتٍۢ لِّيَتَّخِذَ بَعْضُهُم بَعْضًۭا سُخْرِيًّۭا ۗ وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌۭ مِّمَّا يَجْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: ehum yaksimûne rahmete rabbik. nahnu kasemnâ beynehum me`îşetehum fi-lhayâti-ddunyâ verafa`nâ ba`dahum fevka ba`din deracâtil liyetteḫiẕe ba`duhum ba`dan suḫriyyâ. verahmetu rabbike ḫayrum mimmâ yecme`ûn.
Türkçe Meali: Rabbinin rahmetini onlar mı taksim edip paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında Biz taksim ettik; birbirlerine iş gördürmeleri için kimini kimine derecelerle üstün kıldık; Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri şeylerden daha iyidir.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَلَوْلَآ أَن يَكُونَ ٱلنَّاسُ أُمَّةًۭ وَٰحِدَةًۭ لَّجَعَلْنَا لِمَن يَكْفُرُ بِٱلرَّحْمَٰنِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفًۭا مِّن فِضَّةٍۢ وَمَعَارِجَ عَلَيْهَا يَظْهَرُونَ
Türkçe Okunuşu: velevlâ ey yekûne-nnâsu ummetev vâhidetel lece`alnâ limey yekfuru birrahmâni libuyûtihim sukufem min fiddativ veme`ârice `aleyhâ yażherûn.
Türkçe Meali: Eğer bütün insanlar tek ümmet olma durumuna gelmeyecek olsaydı, Rahman olan Allah'ı inkar edenlerin evlerinin tavanlarını, üzerinde yükseldikleri merdivenleri, evlerinin kapılarını, üzerine yaslanacakları kerevetleri gümüşten yapar ve altın bezeklerle işlerdik. Bunların hepsi ancak dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret, Rabbinin katında O'na karşı gelmekten sakınanlaradır.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَلِبُيُوتِهِمْ أَبْوَٰبًۭا وَسُرُرًا عَلَيْهَا يَتَّكِـُٔونَ
Türkçe Okunuşu: velibuyûtihim ebvâbev vesururan `aleyhâ yettekiûn.
Türkçe Meali: Eğer bütün insanlar tek ümmet olma durumuna gelmeyecek olsaydı, Rahman olan Allah'ı inkar edenlerin evlerinin tavanlarını, üzerinde yükseldikleri merdivenleri, evlerinin kapılarını, üzerine yaslanacakları kerevetleri gümüşten yapar ve altın bezeklerle işlerdik. Bunların hepsi ancak dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret, Rabbinin katında O'na karşı gelmekten sakınanlaradır.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 35. Ayet
Arapça: وَزُخْرُفًۭا ۚ وَإِن كُلُّ ذَٰلِكَ لَمَّا مَتَٰعُ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۚ وَٱلْءَاخِرَةُ عِندَ رَبِّكَ لِلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: vezuḫrufâ. vein kullu ẕâlike lemmâ metâ`u-lhayâti-ddunyâ. vel'âḫiratu `inde rabbike lilmuttekîn.
Türkçe Meali: Eğer bütün insanlar tek ümmet olma durumuna gelmeyecek olsaydı, Rahman olan Allah'ı inkar edenlerin evlerinin tavanlarını, üzerinde yükseldikleri merdivenleri, evlerinin kapılarını, üzerine yaslanacakları kerevetleri gümüşten yapar ve altın bezeklerle işlerdik. Bunların hepsi ancak dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret, Rabbinin katında O'na karşı gelmekten sakınanlaradır.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَمَن يَعْشُ عَن ذِكْرِ ٱلرَّحْمَٰنِ نُقَيِّضْ لَهُۥ شَيْطَٰنًۭا فَهُوَ لَهُۥ قَرِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemey ya`şu `an ẕikri-rrahmâni nukayyid lehû şeytânen fehuve lehû karîn.
Türkçe Meali: Rahman olan Allah'ı anmayı görmezlikten gelene, yanından ayrılmayacak bir şeytanı arkadaş veririz.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ ٱلسَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: veinnehum leyesuddûnehum `ani-ssebîli veyahsebûne ennehum muhtedûn.
Türkçe Meali: Şüphesiz onlar bunları yoldan alıkorlar, bunlar da doğru yola eriştiklerini sanırlar.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 38. Ayet
Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَنَا قَالَ يَٰلَيْتَ بَيْنِى وَبَيْنَكَ بُعْدَ ٱلْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ ٱلْقَرِينُ
Türkçe Okunuşu: hattâ iẕâ câenâ kâle yâ leyte beynî vebeyneke bu`de-lmeşrikayni febi'se-lkarîn.
Türkçe Meali: Sonunda Bize gelince arkadaşına: "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü arkadaş imişsin!" der. Nedametin bugün size hiç faydası dokunmaz; zira haksızlık etmiştiniz, şimdi azabda ortaksınız.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَلَن يَنفَعَكُمُ ٱلْيَوْمَ إِذ ظَّلَمْتُمْ أَنَّكُمْ فِى ٱلْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: veley yenfe`akumu-lyevme iż żalemtum ennekum fi-l`aẕâbi muşterikûn.
Türkçe Meali: Sonunda Bize gelince arkadaşına: "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü arkadaş imişsin!" der. Nedametin bugün size hiç faydası dokunmaz; zira haksızlık etmiştiniz, şimdi azabda ortaksınız.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 40. Ayet
Arapça: أَفَأَنتَ تُسْمِعُ ٱلصُّمَّ أَوْ تَهْدِى ٱلْعُمْىَ وَمَن كَانَ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: efeente tusmi`u-ssumme ev tehdi-l`umye vemen kâne fî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: Sağırlara sen mi duyuracaksın? Yoksa körleri ve apaçık sapıklıkta olanları doğru yola sen mi eriştireceksin?
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 41. Ayet
Arapça: فَإِمَّا نَذْهَبَنَّ بِكَ فَإِنَّا مِنْهُم مُّنتَقِمُونَ
Türkçe Okunuşu: feimmâ neẕhebenne bike feinnâ minhum muntekimûn.
Türkçe Meali: Seni onlardan uzaklaştırsak bile doğrusu Biz kendilerinden öç alırız; yahut onlara vadettiğimizi sana gösteririz. Çünkü onlara karşı gücü yetenleriz.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 42. Ayet
Arapça: أَوْ نُرِيَنَّكَ ٱلَّذِى وَعَدْنَٰهُمْ فَإِنَّا عَلَيْهِم مُّقْتَدِرُونَ
Türkçe Okunuşu: ev nuriyenneke-lleẕî ve`adnâhum feinnâ `aleyhim muktedirûn.
Türkçe Meali: Seni onlardan uzaklaştırsak bile doğrusu Biz kendilerinden öç alırız; yahut onlara vadettiğimizi sana gösteririz. Çünkü onlara karşı gücü yetenleriz.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 43. Ayet
Arapça: فَٱسْتَمْسِكْ بِٱلَّذِىٓ أُوحِىَ إِلَيْكَ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: festemsik billeẕî ûhiye ileyk. inneke `alâ sirâtim mustekîm.
Türkçe Meali: Sana vahyolunana sarıl, sen, şüphesiz doğru yol üzerindesin.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 44. Ayet
Arapça: وَإِنَّهُۥ لَذِكْرٌۭ لَّكَ وَلِقَوْمِكَ ۖ وَسَوْفَ تُسْـَٔلُونَ
Türkçe Okunuşu: veinnehû leẕikrul leke velikavmik. vesevfe tus'elûn.
Türkçe Meali: Doğrusu bu Kuran sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَسْـَٔلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رُّسُلِنَآ أَجَعَلْنَا مِن دُونِ ٱلرَّحْمَٰنِ ءَالِهَةًۭ يُعْبَدُونَ
Türkçe Okunuşu: ves'el men erselnâ min kablike mir rusulinâ. ece`alnâ min dûni-rrahmâni âlihetey yu`bedûn.
Türkçe Meali: Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden sor; Biz, Rahman olan Allah'tan başka, kulluk edilecek tanrılar meşru kılmış mıyız?
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَإِي۟هِۦ فَقَالَ إِنِّى رَسُولُ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad erselnâ mûsâ biâyâtinâ ilâ fir`avne vemeleihî fekâle innî rasûlu rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: And olsun ki Biz Musa'yı mucizelerimizle Firavun'a ve erkanına göndermiştik, "Şüphesiz ben, Alemlerin Rabbinin elçisiyim" demişti.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 47. Ayet
Arapça: فَلَمَّا جَآءَهُم بِـَٔايَٰتِنَآ إِذَا هُم مِّنْهَا يَضْحَكُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ câehum biâyâtinâ iẕâ hum minhâ yadhakûn.
Türkçe Meali: Onlara mucizelerimizi getirdiği zaman, bunlara gülüvermişlerdi.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَمَا نُرِيهِم مِّنْ ءَايَةٍ إِلَّا هِىَ أَكْبَرُ مِنْ أُخْتِهَا ۖ وَأَخَذْنَٰهُم بِٱلْعَذَابِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ nurîhim min âyetin illâ hiye ekberu min uḫtihâ. veeḫaẕnâhum bil`aẕâbi le`allehum yerci`ûn.
Türkçe Meali: Onlara gösterdiğimiz her mucize diğerinden daha büyüktü; doğru yola dönmeleri için onları azaba uğrattık.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ يَٰٓأَيُّهَ ٱلسَّاحِرُ ٱدْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû yâ eyyuhe-ssâhiru-d`u lenâ rabbeke bimâ `ahide `indeke innenâ lemuhtedûn.
Türkçe Meali: "Ey Sihirbaz! Sana verdiği ahde göre Rabbine bizim için yalvar da doğru yola erişelim" dediler.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 50. Ayet
Arapça: فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ ٱلْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ keşefnâ `anhumu-l`aẕâbe iẕâ hum yenkuŝûn.
Türkçe Meali: Ama, azabı üzerlerinden kaldırdığımızda hemen sözlerinden döndüler.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَنَادَىٰ فِرْعَوْنُ فِى قَوْمِهِۦ قَالَ يَٰقَوْمِ أَلَيْسَ لِى مُلْكُ مِصْرَ وَهَٰذِهِ ٱلْأَنْهَٰرُ تَجْرِى مِن تَحْتِىٓ ۖ أَفَلَا تُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: venâdâ fir`avnu fî kavmihî kâle yâ kavmi eleyse lî mulku misra vehâẕihi-l'enhâru tecrî min tahtî. efelâ tubsirûn.
Türkçe Meali: Firavun, milletine şöyle seslendi: "Ey milletim! Mısır hükümdarlığı ve memleketimde akan bu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?"
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 52. Ayet
Arapça: أَمْ أَنَا۠ خَيْرٌۭ مِّنْ هَٰذَا ٱلَّذِى هُوَ مَهِينٌۭ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ
Türkçe Okunuşu: em ene ḫayrum min hâẕe-lleẕî huve mehînuv velâ yekâdu yubîn.
Türkçe Meali: "Yahut, ben zavallı ve nerdeyse konuşamayan bu kimseden daha üstün değil miyim?"
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 53. Ayet
Arapça: فَلَوْلَآ أُلْقِىَ عَلَيْهِ أَسْوِرَةٌۭ مِّن ذَهَبٍ أَوْ جَآءَ مَعَهُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ مُقْتَرِنِينَ
Türkçe Okunuşu: felevlâ ulkiye `aleyhi esviratum min ẕehebin ev câe me`ahu-lmelâiketu mukterinîn.
Türkçe Meali: "Ona altın bilezikler verilmeli veya yanında ona yardım edecek melekler gelmeli değil mi?"
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 54. Ayet
Arapça: فَٱسْتَخَفَّ قَوْمَهُۥ فَأَطَاعُوهُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَوْمًۭا فَٰسِقِينَ
Türkçe Okunuşu: festeḫaffe kavmehû feetâ`ûh. innehum kânû kavmen fâsikîn.
Türkçe Meali: Firavun, milletini küçümsedi ama, onlar kendisine yine de itaat ettiler. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir milletti.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 55. Ayet
Arapça: فَلَمَّآ ءَاسَفُونَا ٱنتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَٰهُمْ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ âsefûne-ntekamnâ minhum feağraknâhum ecme`în.
Türkçe Meali: Böylece Bizi öfkelendirince onlardan öç aldık, hepsini suda boğduk.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 56. Ayet
Arapça: فَجَعَلْنَٰهُمْ سَلَفًۭا وَمَثَلًۭا لِّلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: fece`alnâhum selefev vemeŝelel lil'âḫirîn.
Türkçe Meali: Onları, sonradan gelecek inkarcılara ibret alınacak bir geçmiş kıldık.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 57. Ayet
Arapça: ۞ وَلَمَّا ضُرِبَ ٱبْنُ مَرْيَمَ مَثَلًا إِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ
Türkçe Okunuşu: velemmâ duribe-bnu meryeme meŝelen iẕâ kavmuke minhu yesiddûn.
Türkçe Meali: Meryem oğlu misal verilince, senin milletin buna gülüp geçiverdi.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَقَالُوٓا۟ ءَأَٰلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ ۚ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًۢا ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû eâlihetunâ ḫayrun em hû. mâ darabûhu leke illâ cedelâ. bel hum kavmun ḫasimûn.
Türkçe Meali: "Bizim tanrımız mı yoksa o mu daha iyidir?" dediler. Sana böyle söylemeleri, sadece, tartışmaya girişmek içindir. Onlar şüphesiz kavgacı bir millettir.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 59. Ayet
Arapça: إِنْ هُوَ إِلَّا عَبْدٌ أَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَٰهُ مَثَلًۭا لِّبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ
Türkçe Okunuşu: in huve illâ `abdun en`amnâ `aleyhi vece`alnâhu meŝelel libenî isrâîl.
Türkçe Meali: Meryemoğlu, ancak kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 60. Ayet
Arapça: وَلَوْ نَشَآءُ لَجَعَلْنَا مِنكُم مَّلَٰٓئِكَةًۭ فِى ٱلْأَرْضِ يَخْلُفُونَ
Türkçe Okunuşu: velev neşâu lece`alnâ minkum melâiketen fi-l'ardi yaḫlufûn.
Türkçe Meali: Eğer dileseydik, size bedel yeryüzünde sizin yerinizi tutacak melekler var ederdik.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 61. Ayet
Arapça: وَإِنَّهُۥ لَعِلْمٌۭ لِّلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَٱتَّبِعُونِ ۚ هَٰذَا صِرَٰطٌۭ مُّسْتَقِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: veinnehû le`ilmul lissâ`ati felâ temterunne bihâ vettebi`ûn. hâẕâ sirâtum mustekîm.
Türkçe Meali: O kıyametin kopacağını bildirir; o saatin geleceğinden şüphe etmeyin, Bana uyun, bu doğru yoldur.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 62. Ayet
Arapça: وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ ۖ إِنَّهُۥ لَكُمْ عَدُوٌّۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: velâ yesuddennekumu-şşeytân. innehû lekum `aduvvum mubîn.
Türkçe Meali: Sakın şeytan sizi bu yoldan alıkoymasın; şüphesiz o size apaçık bir düşmandır.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 63. Ayet
Arapça: وَلَمَّا جَآءَ عِيسَىٰ بِٱلْبَيِّنَٰتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُم بِٱلْحِكْمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُم بَعْضَ ٱلَّذِى تَخْتَلِفُونَ فِيهِ ۖ فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe Okunuşu: velemmâ câe `îsâ bilbeyyinâti kâle kad ci'tukum bilhikmeti veliubeyyine lekum ba`da-lleẕî taḫtelifûne fîh. fetteku-llâhe veetî`ûn.
Türkçe Meali: İsa, belgeleri getirdiği zaman demişti ki: "Size hikmetle ve ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak üzere geldim. Allah'a karşı gelmekten sakının, bana itaat edin."
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 64. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ رَبِّى وَرَبُّكُمْ فَٱعْبُدُوهُ ۚ هَٰذَا صِرَٰطٌۭ مُّسْتَقِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe huve rabbî verabbukum fa`budûh. hâẕâ sirâtum mustekîm.
Türkçe Meali: "Doğrusu Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir, artık O'na kulluk edin, bu, doğru yoldur."
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 65. Ayet
Arapça: فَٱخْتَلَفَ ٱلْأَحْزَابُ مِنۢ بَيْنِهِمْ ۖ فَوَيْلٌۭ لِّلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ أَلِيمٍ
Türkçe Okunuşu: faḫtelefe-l'ahzâbu mim beynihim. feveylul lilleẕîne żalemû min `aẕâbi yevmin elîm.
Türkçe Meali: Ama, aralarında guruplaştılar, ayrılığa düştüler. Kıyamet gününün can yakıcı azabına uğrayacak zalimlerin vay haline!
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 66. Ayet
Arapça: هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا ٱلسَّاعَةَ أَن تَأْتِيَهُم بَغْتَةًۭ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: hel yenżurûne ille-ssâ`ate en te'tiyehum bağtetev vehum lâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Onlar farkında değillerken kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar?
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 67. Ayet
Arapça: ٱلْأَخِلَّآءُ يَوْمَئِذٍۭ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا ٱلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: el'eḫillâu yevmeiẕim ba`duhum liba`din `aduvvun ille-lmuttekîn.
Türkçe Meali: O gün Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar birbirine düşman olurlar.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 68. Ayet
Arapça: يَٰعِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ ٱلْيَوْمَ وَلَآ أَنتُمْ تَحْزَنُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ `ibâdi lâ ḫavfun `aleykumu-lyevme velâ entum tahzenûn.
Türkçe Meali: Allah: "Ey kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz" der.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 69. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا وَكَانُوا۟ مُسْلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne âmenû biâyâtinâ vekânû muslimîn.
Türkçe Meali: Bunlar, ayetlerimize inanmış ve kendilerini Bize vermişlerdir.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 70. Ayet
Arapça: ٱدْخُلُوا۟ ٱلْجَنَّةَ أَنتُمْ وَأَزْوَٰجُكُمْ تُحْبَرُونَ
Türkçe Okunuşu: udḫulu-lcennete entum veezvâcukum tuhberûn.
Türkçe Meali: Şöyle denir: "Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz."
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 71. Ayet
Arapça: يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍۢ مِّن ذَهَبٍۢ وَأَكْوَابٍۢ ۖ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ ٱلْأَنفُسُ وَتَلَذُّ ٱلْأَعْيُنُ ۖ وَأَنتُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: yutâfu `aleyhim bisihâfim min ẕehebiv veekvâb. vefîhâ mâ teştehîhi-l'enfusu veteleẕẕu-l'a`yun. veentum fîhâ ḫâlidûn.
Türkçe Meali: Onlar için altın kadeh ve tepsiler dolaştırılır, canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedi kalacaksınız.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 72. Ayet
Arapça: وَتِلْكَ ٱلْجَنَّةُ ٱلَّتِىٓ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vetilke-lcennetu-lletî ûriŝtumûhâ bimâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: İşlediklerinize karşılık, size miras verilen işte bu cennettir.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 73. Ayet
Arapça: لَكُمْ فِيهَا فَٰكِهَةٌۭ كَثِيرَةٌۭ مِّنْهَا تَأْكُلُونَ
Türkçe Okunuşu: lekum fîhâ fâkihetun keŝîratum minhâ te'kulûn.
Türkçe Meali: Orada sizin için bol yemiş vardır, onlardan yersiniz.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 74. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلْمُجْرِمِينَ فِى عَذَابِ جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lmucrimîne fî `aẕâbi cehenneme ḫâlidûn.
Türkçe Meali: Doğrusu suçlular, temelli kalacakları cehennemin azabı içindedirler.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 75. Ayet
Arapça: لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ yufetteru `anhum vehum fîhi mublisûn.
Türkçe Meali: Azaba hiç ara verilmez, onlar orada tamamen umutsuzdurlar.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 76. Ayet
Arapça: وَمَا ظَلَمْنَٰهُمْ وَلَٰكِن كَانُوا۟ هُمُ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ żalemnâhum velâkin kânû humu-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Biz onlara zulmetmedik, ama onlar zalim kimselerdi.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 77. Ayet
Arapça: وَنَادَوْا۟ يَٰمَٰلِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ ۖ قَالَ إِنَّكُم مَّٰكِثُونَ
Türkçe Okunuşu: venâdev yâ mâliku liyakdi `aleynâ rabbuk. kâle innekum mâkiŝûn.
Türkçe Meali: Cehennemde şöyle seslenilir: "Ey Nöbetçi! Rabbin hiç değilse canımızı alsın." Nöbetçi: "Siz böyle kalacaksınız" der.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 78. Ayet
Arapça: لَقَدْ جِئْنَٰكُم بِٱلْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَٰرِهُونَ
Türkçe Okunuşu: lekad ci'nâkum bilhakki velâkinne ekŝerakum lilhakki kârihûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, size gerçeği getirdik; fakat çoğunuz gerçeği sevmiyorsunuz.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 79. Ayet
Arapça: أَمْ أَبْرَمُوٓا۟ أَمْرًۭا فَإِنَّا مُبْرِمُونَ
Türkçe Okunuşu: em ebramû emran feinnâ mubrimûn.
Türkçe Meali: Yoksa bir işe mi karar verdiler? Doğrusu Biz de kararlıyız.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 80. Ayet
Arapça: أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَىٰهُم ۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ
Türkçe Okunuşu: em yahsebûne ennâ lâ nesme`u sirrahum venecvâhum. belâ verusulunâ ledeyhim yektubûn.
Türkçe Meali: Yoksa, kendilerinin gizli veya açık konuşmalarını duymayız mı sanırlar? Hayır; öyle değil; yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadır.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 81. Ayet
Arapça: قُلْ إِن كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدٌۭ فَأَنَا۠ أَوَّلُ ٱلْعَٰبِدِينَ
Türkçe Okunuşu: kul in kâne lirrahmâni veled. feenâ evvelu-l`âbidîn.
Türkçe Meali: De ki: "Eğer Rahman olan Allah'ın çocuğu olsa, kulluk edenlerin ilki ben olurdum."
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 82. Ayet
Arapça: سُبْحَٰنَ رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ رَبِّ ٱلْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ
Türkçe Okunuşu: subhâne rabbi-ssemâvâti vel'ardi rabbi-l`arşi `ammâ yesifûn.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin Rabbi, Arşın Rabbi onların vasıflandırmalarından münezzehtir.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 83. Ayet
Arapça: فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا۟ وَيَلْعَبُوا۟ حَتَّىٰ يُلَٰقُوا۟ يَوْمَهُمُ ٱلَّذِى يُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: feẕerhum yeḫûdû veyel`abû hattâ yulâkû yevmehumu-lleẕî yû`adûn.
Türkçe Meali: Bırak onları, kendilerine söz verilen güne kavuşana kadar, dalsınlar, oynasınlar.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 84. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى فِى ٱلسَّمَآءِ إِلَٰهٌۭ وَفِى ٱلْأَرْضِ إِلَٰهٌۭ ۚ وَهُوَ ٱلْحَكِيمُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî fi-ssemâi ilâhuv vefi-l'ardi ilâhun. vehuve-lhakîmu-l`alîm.
Türkçe Meali: Gökte de Tanrı, yerde de Tanrı O'dur. Hakim olan, her şeyi bilen O'dur.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 85. Ayet
Arapça: وَتَبَارَكَ ٱلَّذِى لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَعِندَهُۥ عِلْمُ ٱلسَّاعَةِ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: vetebârake-lleẕî lehû mulku-ssemâvâti vel'ardi vemâ beynehumâ. ve`indehû `ilmu-ssâ`ah. veileyhi turce`ûn.
Türkçe Meali: Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı kendisinin olan Allah ne yücedir! Kıyamet saatini bilmek O'na aittir. O'na döneceksiniz.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 86. Ayet
Arapça: وَلَا يَمْلِكُ ٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ ٱلشَّفَٰعَةَ إِلَّا مَن شَهِدَ بِٱلْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ yemliku-lleẕîne yed`ûne min dûnihi-şşefâ`ate illâ men şehide bilhakki vehum ya`lemûn.
Türkçe Meali: Allah'ı bırakıp yalvardıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak hakkı bilip ona şahidlik edenler bunun dışındadır.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 87. Ayet
Arapça: وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُ ۖ فَأَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ
Türkçe Okunuşu: velein seeltehum men ḫalekahum leyekûlunne-llâhu feennâ yu'fekûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan: "Allah" derler. Öyleyken nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar?
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 88. Ayet
Arapça: وَقِيلِهِۦ يَٰرَبِّ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ قَوْمٌۭ لَّا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: vekîlihî yâ rabbi inne hâulâi kavmul lâ yu'minûn.
Türkçe Meali: Onlar hakkında: "Ey Rabbim! Bunlar inanmayan bir millettir" demesi üzerine Allah: "Onlardan geç, esenlik dile; yakında bileceklerdir" buyurdu.
سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Zuhruf Suresi - 89. Ayet
Arapça: فَٱصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَٰمٌۭ ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: fasfah `anhum vekul selâm. fesevfe ya`lemûn.
Türkçe Meali: Onlar hakkında: "Ey Rabbim! Bunlar inanmayan bir millettir" demesi üzerine Allah: "Onlardan geç, esenlik dile; yakında bileceklerdir" buyurdu.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ حمٓ
Türkçe Okunuşu: hâ-mîm.
Türkçe Meali: Ha, Mim.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 2. Ayet
Arapça: وَٱلْكِتَٰبِ ٱلْمُبِينِ
Türkçe Okunuşu: velkitâbi-lmubîn.
Türkçe Meali: Apaçık olan Kitap'a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 3. Ayet
Arapça: إِنَّآ أَنزَلْنَٰهُ فِى لَيْلَةٍۢ مُّبَٰرَكَةٍ ۚ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ enzelnâhu fî leyletim mubâraketin innâ kunnâ munẕirîn.
Türkçe Meali: Apaçık olan Kitap'a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 4. Ayet
Arapça: فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ
Türkçe Okunuşu: fîhâ yufraku kullu emrin hakîm.
Türkçe Meali: Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 5. Ayet
Arapça: أَمْرًۭا مِّنْ عِندِنَآ ۚ إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ
Türkçe Okunuşu: emram min `indinâ. innâ kunnâ mursilîn.
Türkçe Meali: Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 6. Ayet
Arapça: رَحْمَةًۭ مِّن رَّبِّكَ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: rahmetem mir rabbik. innehû huve-ssemî`u-l`alîm.
Türkçe Meali: Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 7. Ayet
Arapça: رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَآ ۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ
Türkçe Okunuşu: rabbi-ssemâvâti vel'ardi vemâ beynehumâ. in kuntum mûkinîn.
Türkçe Meali: Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 8. Ayet
Arapça: لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ يُحْىِۦ وَيُمِيتُ ۖ رَبُّكُمْ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: lâ ilâhe illâ huve yuhyî veyumît. rabbukum verabbu âbâikumu-l'evvelîn.
Türkçe Meali: O'ndan başka tanrı yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbiniz önceki atalarınızın da Rabbidir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 9. Ayet
Arapça: بَلْ هُمْ فِى شَكٍّۢ يَلْعَبُونَ
Türkçe Okunuşu: bel hum fî şekkiy yel`abûn.
Türkçe Meali: Ama inkarcılar, dirilmekten şüphededirler, bunu eğlenceye alırlar.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 10. Ayet
Arapça: فَٱرْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِى ٱلسَّمَآءُ بِدُخَانٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: fertekib yevme te'ti-ssemâu biduḫânim mubîn.
Türkçe Meali: Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 11. Ayet
Arapça: يَغْشَى ٱلنَّاسَ ۖ هَٰذَا عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yağşe-nnâs. hâẕâ `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 12. Ayet
Arapça: رَّبَّنَا ٱكْشِفْ عَنَّا ٱلْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: rabbene-kşif `anne-l`aẕâbe innâ mu'minûn.
Türkçe Meali: İnsanlar: "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır; doğrusu artık biz inananlarız" derler.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 13. Ayet
Arapça: أَنَّىٰ لَهُمُ ٱلذِّكْرَىٰ وَقَدْ جَآءَهُمْ رَسُولٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: ennâ lehumu-ẕẕikrâ vekad câehum rasûlum mubîn.
Türkçe Meali: Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 14. Ayet
Arapça: ثُمَّ تَوَلَّوْا۟ عَنْهُ وَقَالُوا۟ مُعَلَّمٌۭ مَّجْنُونٌ
Türkçe Okunuşu: ŝumme tevellev `anhu vekâlû mu`allemum mecnûn.
Türkçe Meali: Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 15. Ayet
Arapça: إِنَّا كَاشِفُوا۟ ٱلْعَذَابِ قَلِيلًا ۚ إِنَّكُمْ عَآئِدُونَ
Türkçe Okunuşu: innâ kâşifu-l`aẕâbi kalîlen innekum `âidûn.
Türkçe Meali: Biz sizden azabı az bir süre için kaldıracağız, siz yine de eski inkarcılığınıza döneceksiniz.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 16. Ayet
Arapça: يَوْمَ نَبْطِشُ ٱلْبَطْشَةَ ٱلْكُبْرَىٰٓ إِنَّا مُنتَقِمُونَ
Türkçe Okunuşu: yevme nebtişu-lbatşete-lkubrâ. innâ muntekimûn.
Türkçe Meali: Onları çarptıkça çarpacağımız gün öcümüzü şüphesiz alırız.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 17. Ayet
Arapça: ۞ وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَآءَهُمْ رَسُولٌۭ كَرِيمٌ
Türkçe Okunuşu: velekad fetennâ kablehum kavme fir`avne vecâehum rasûlun kerîm.
Türkçe Meali: And olsun ki, onlardan önce, Firavun milletini denemiştik. Onlara gelen değerli bir peygamber demişti ki:
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 18. Ayet
Arapça: أَنْ أَدُّوٓا۟ إِلَىَّ عِبَادَ ٱللَّهِ ۖ إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: en eddû ileyye `ibâde-llâh. innî lekum rasûlun emîn.
Türkçe Meali: "Ey Allah'ın kulları! Bana gelin, doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَأَن لَّا تَعْلُوا۟ عَلَى ٱللَّهِ ۖ إِنِّىٓ ءَاتِيكُم بِسُلْطَٰنٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: veel lâ ta`lû `ale-llâh. innî âtîkum bisultânim mubîn.
Türkçe Meali: "Allah'a karşı üstün gelmeye kalkışmayın; doğrusu ben size apaçık bir delil getirdim."
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَإِنِّى عُذْتُ بِرَبِّى وَرَبِّكُمْ أَن تَرْجُمُونِ
Türkçe Okunuşu: veinnî `uẕtu birabbî verabbikum en tercumûn.
Türkçe Meali: "Beni taşlamanızdan ötürü, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım."
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَإِن لَّمْ تُؤْمِنُوا۟ لِى فَٱعْتَزِلُونِ
Türkçe Okunuşu: veil lem tu'minû lî fa`tezilûn.
Türkçe Meali: "Bana inanmazsanız, başımdan çekilin."
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 22. Ayet
Arapça: فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنَّ هَٰٓؤُلَآءِ قَوْمٌۭ مُّجْرِمُونَ
Türkçe Okunuşu: fede`â rabbehû enne hâulâi kavmum mucrimûn.
Türkçe Meali: Bunlar, suçlu bir millet olduğu için, Rabbine yardım etmesi için yalvardı.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 23. Ayet
Arapça: فَأَسْرِ بِعِبَادِى لَيْلًا إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
Türkçe Okunuşu: feesri bi`ibâdî leylen innekum muttebe`ûn.
Türkçe Meali: Allah da şöyle buyurdu: "Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz takip olunacaksınız."
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَٱتْرُكِ ٱلْبَحْرَ رَهْوًا ۖ إِنَّهُمْ جُندٌۭ مُّغْرَقُونَ
Türkçe Okunuşu: vetruki-lbahra rahvâ. innehum cundum muğrakûn.
Türkçe Meali: "Denizi sakin iken geride bırak, doğrusu onlar suda boğulacak bir ordudur."
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 25. Ayet
Arapça: كَمْ تَرَكُوا۟ مِن جَنَّٰتٍۢ وَعُيُونٍۢ
Türkçe Okunuşu: kem terakû min cennâtiv ve`uyûn.
Türkçe Meali: Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَزُرُوعٍۢ وَمَقَامٍۢ كَرِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: vezurû`iv vemekâmin kerîm.
Türkçe Meali: Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَنَعْمَةٍۢ كَانُوا۟ فِيهَا فَٰكِهِينَ
Türkçe Okunuşu: vena`metin kânû fîhâ fâkihîn.
Türkçe Meali: Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 28. Ayet
Arapça: كَذَٰلِكَ ۖ وَأَوْرَثْنَٰهَا قَوْمًا ءَاخَرِينَ
Türkçe Okunuşu: keẕâlik. veevraŝnâhâ kavmen âḫarîn.
Türkçe Meali: Bu böyledir; onları başka bir millete miras bıraktık.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 29. Ayet
Arapça: فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ ٱلسَّمَآءُ وَٱلْأَرْضُ وَمَا كَانُوا۟ مُنظَرِينَ
Türkçe Okunuşu: femâ beket `aleyhimu-ssemâu vel'ardu vemâ kânû munżarîn.
Türkçe Meali: Gök ve yer, onlar için gözyaşı dökmedi, onlar erteye bırakılmamışlardı.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 30. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ مِنَ ٱلْعَذَابِ ٱلْمُهِينِ
Türkçe Okunuşu: velekad necceynâ benî isrâîle mine-l`aẕâbi-lmuhîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 31. Ayet
Arapça: مِن فِرْعَوْنَ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَالِيًۭا مِّنَ ٱلْمُسْرِفِينَ
Türkçe Okunuşu: min fir`avn. innehû kâne `âliyem mine-lmusrifîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَلَقَدِ ٱخْتَرْنَٰهُمْ عَلَىٰ عِلْمٍ عَلَى ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: velekadi-ḫternâhum `alâ `ilmin `ale-l`âlemîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, onların durumunu bilerek dünyaların üzerinde seçkin kıldık.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَءَاتَيْنَٰهُم مِّنَ ٱلْءَايَٰتِ مَا فِيهِ بَلَٰٓؤٌۭا۟ مُّبِينٌ
Türkçe Okunuşu: veâteynâhum mine-l'âyâti mâ fîhi belâum mubîn.
Türkçe Meali: Onlara, her birinde açıkça bir imtihan bulunan, mucizeler verdik.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 34. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَيَقُولُونَ
Türkçe Okunuşu: inne hâulâi leyekûlûn.
Türkçe Meali: Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 35. Ayet
Arapça: إِنْ هِىَ إِلَّا مَوْتَتُنَا ٱلْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُنشَرِينَ
Türkçe Okunuşu: in hiye illâ mevtetune-l'ûlâ vemâ nahnu bimunşerîn.
Türkçe Meali: Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 36. Ayet
Arapça: فَأْتُوا۟ بِـَٔابَآئِنَآ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: fe'tû biâbâinâ in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 37. Ayet
Arapça: أَهُمْ خَيْرٌ أَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۢ وَٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ أَهْلَكْنَٰهُمْ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ مُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: ehum ḫayrun em kavmu tubbe`iv velleẕîne min kablihim. ehleknâhum. innehum kânû mucrimîn.
Türkçe Meali: Bunlar mı daha üstün yoksa Tubba milleti ve onlardan öncekiler mi? Onları yok etmişizdir, çünkü onlar suçlu idiler.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَمَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَٰعِبِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ ḫalakne-ssemâvâti vel'arda vemâ beynehumâ lâ`ibîn.
Türkçe Meali: Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 39. Ayet
Arapça: مَا خَلَقْنَٰهُمَآ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ ḫalaknâhumâ illâ bilhakki velâkinne ekŝerahum lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Biz onları, ancak ve ancak gerektiği gibi yarattık, ama insanların çoğu bilmezler.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 40. Ayet
Arapça: إِنَّ يَوْمَ ٱلْفَصْلِ مِيقَٰتُهُمْ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: inne yevme-lfasli mîkâtuhum ecme`în.
Türkçe Meali: Doğrusu hüküm günü hepsinin bir arada bulunacağı gündür.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 41. Ayet
Arapça: يَوْمَ لَا يُغْنِى مَوْلًى عَن مَّوْلًۭى شَيْـًۭٔا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
Türkçe Okunuşu: yevme lâ yuğnî mevlen `am mevlen şey'ev velâ hum yunsarûn.
Türkçe Meali: O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, yardım da görmezler.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 42. Ayet
Arapça: إِلَّا مَن رَّحِمَ ٱللَّهُ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: illâ mer rahime-llâh. innehû huve-l`azîzu-rrahîm.
Türkçe Meali: Yalnız, Allah'ın merhamet ettiği kimseler bunların dışındadır. O, şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 43. Ayet
Arapça: إِنَّ شَجَرَتَ ٱلزَّقُّومِ
Türkçe Okunuşu: inne şecerate-zzekkûm.
Türkçe Meali: Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 44. Ayet
Arapça: طَعَامُ ٱلْأَثِيمِ
Türkçe Okunuşu: ta`âmu-l'eŝîm.
Türkçe Meali: Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 45. Ayet
Arapça: كَٱلْمُهْلِ يَغْلِى فِى ٱلْبُطُونِ
Türkçe Okunuşu: kelmuhl. yağlî fi-lbutûn.
Türkçe Meali: Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 46. Ayet
Arapça: كَغَلْىِ ٱلْحَمِيمِ
Türkçe Okunuşu: keğalyi-lhamîm.
Türkçe Meali: Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 47. Ayet
Arapça: خُذُوهُ فَٱعْتِلُوهُ إِلَىٰ سَوَآءِ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: ḫuẕûhu fa`tilûhu ilâ sevâi-lcehîm.
Türkçe Meali: "Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 48. Ayet
Arapça: ثُمَّ صُبُّوا۟ فَوْقَ رَأْسِهِۦ مِنْ عَذَابِ ٱلْحَمِيمِ
Türkçe Okunuşu: ŝumme subbû fevka ra'sihî min `aẕâbi-lhamîm.
Türkçe Meali: "Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 49. Ayet
Arapça: ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْكَرِيمُ
Türkçe Okunuşu: ẕuk. inneke ente-l`azîzu-lkerîm.
Türkçe Meali: "Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 50. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰذَا مَا كُنتُم بِهِۦ تَمْتَرُونَ
Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ mâ kuntum bihî temterûn.
Türkçe Meali: "Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 51. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى مَقَامٍ أَمِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: inne-lmuttekîne fî mekâmin emîn.
Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 52. Ayet
Arapça: فِى جَنَّٰتٍۢ وَعُيُونٍۢ
Türkçe Okunuşu: fî cennâtiv ve`uyûn.
Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 53. Ayet
Arapça: يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍۢ وَإِسْتَبْرَقٍۢ مُّتَقَٰبِلِينَ
Türkçe Okunuşu: yelbesûne min sundusiv veistebrakim mutekâbilîn.
Türkçe Meali: İnce ipekten ve parlak atlastan giyinerek karşılıklı otururlar.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 54. Ayet
Arapça: كَذَٰلِكَ وَزَوَّجْنَٰهُم بِحُورٍ عِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: keẕâlik. vezevvecnâhum bihûrin `în.
Türkçe Meali: Bu böyledir; onları iri siyah gözlü hurilerle eşlendiririz.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 55. Ayet
Arapça: يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَٰكِهَةٍ ءَامِنِينَ
Türkçe Okunuşu: yed`ûne fîhâ bikulli fâkihetin âminîn.
Türkçe Meali: Orada, güven içinde olarak her yemişi isteyebilirler.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 56. Ayet
Arapça: لَا يَذُوقُونَ فِيهَا ٱلْمَوْتَ إِلَّا ٱلْمَوْتَةَ ٱلْأُولَىٰ ۖ وَوَقَىٰهُمْ عَذَابَ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: lâ yeẕûkûne fîhe-lmevte ille-lmevtete-l'ûlâ. vevekâhum `aẕâbe-lcehîm.
Türkçe Meali: Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Rabbin lütfuyla onları cehennem azabından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 57. Ayet
Arapça: فَضْلًۭا مِّن رَّبِّكَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
Türkçe Okunuşu: fadlem mir rabbik. ẕâlike huve-lfevzu-l`ażîm.
Türkçe Meali: Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Rabbin lütfuyla onları cehennem azabından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 58. Ayet
Arapça: فَإِنَّمَا يَسَّرْنَٰهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: feinnemâ yessernâhu bilisânike le`allehum yeteẕekkerûn.
Türkçe Meali: Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler.
سُورَةُ الدُّخَانِ - Duhân Suresi - 59. Ayet
Arapça: فَٱرْتَقِبْ إِنَّهُم مُّرْتَقِبُونَ
Türkçe Okunuşu: fertekib innehum murtekibûn.
Türkçe Meali: Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ حمٓ
Türkçe Okunuşu: hâ-mîm.
Türkçe Meali: Ha, Mim.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 2. Ayet
Arapça: تَنزِيلُ ٱلْكِتَٰبِ مِنَ ٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَكِيمِ
Türkçe Okunuşu: tenzîlu-lkitâbi mine-llâhi-l`azîzi-lhakîm.
Türkçe Meali: Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve Hakim olan Allah katındandır.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 3. Ayet
Arapça: إِنَّ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍۢ لِّلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: inne fi-ssemâvâti vel'ardi leâyâtil lilmu'minîn.
Türkçe Meali: Göklerde ve yerde inananlara nice dersler vardır.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَفِى خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِن دَآبَّةٍ ءَايَٰتٌۭ لِّقَوْمٍۢ يُوقِنُونَ
Türkçe Okunuşu: vefî ḫalkikum vemâ yebuŝŝu min dâbbetin âyâtul likavmiy yûkinûn.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Sizin yaratılmanızda ve canlıların yeryüzünde yayılmasında, kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن رِّزْقٍۢ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ ءَايَٰتٌۭ لِّقَوْمٍۢ يَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vaḫtilâfi-lleyli vennehâri vemâ enzele-llâhu mine-ssemâi mir rizkin feahyâ bihi-l'arda ba`de mevtihâ vetasrîfi-rriyâhi âyâtul likavmiy ya`kilûn.
Türkçe Meali: Gece ile gündüzün birbiri ardından gelmesinde, gökten, Allah'ın rızık vermek için yağmur indirip, yeri onunla, ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgarları yönetmesinde, akleden kimseler için dersler vardır.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 6. Ayet
Arapça: تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِٱلْحَقِّ ۖ فَبِأَىِّ حَدِيثٍۭ بَعْدَ ٱللَّهِ وَءَايَٰتِهِۦ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: tilke âyâtu-llâhi netlûhâ `aleyke bilhakk. febieyyi hadîŝim ba`de-llâhi veâyâtihî yu'minûn.
Türkçe Meali: İşte sana gerçek olarak anlattığımız bunlar, Allah'ın varlığının delilleridir. Artık Allah'tan ve O'nun delillerinden sonra hangi söze inanırlar?
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَيْلٌۭ لِّكُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: veylul likulli effâkin eŝîm.
Türkçe Meali: Kendine okunan Allah'ın ayetlerini dinleyip, sonra, onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnen, yalancı ve günahkar kişinin vay haline! Ona can yakıcı bir azap müjdele.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 8. Ayet
Arapça: يَسْمَعُ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًۭا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا ۖ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: yesme`u âyâti-llâhi tutlâ `aleyhi ŝumme yusirru mustekbiran keel lem yesma`hâ. febeşşirhu bi`aẕâbin elîm.
Türkçe Meali: Kendine okunan Allah'ın ayetlerini dinleyip, sonra, onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnen, yalancı ve günahkar kişinin vay haline! Ona can yakıcı bir azap müjdele.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَإِذَا عَلِمَ مِنْ ءَايَٰتِنَا شَيْـًٔا ٱتَّخَذَهَا هُزُوًا ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌۭ مُّهِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ `alime min âyâtinâ şey'en-tteḫaẕehâ huzuvâ. ulâike lehum `aẕâbum muhîn.
Türkçe Meali: Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır. İşte bunlara alçaltıcı bir azap ve ardından da cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara bir fayda vermez. Büyük azap onlaradır.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 10. Ayet
Arapça: مِّن وَرَآئِهِمْ جَهَنَّمُ ۖ وَلَا يُغْنِى عَنْهُم مَّا كَسَبُوا۟ شَيْـًۭٔا وَلَا مَا ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوْلِيَآءَ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Türkçe Okunuşu: miv verâihim cehennem. velâ yuğnî `anhum mâ kesebû şey'ev velâ me-tteḫaẕû min dûni-llâhi evliyâ'. velehum `aẕâbun `ażîm.
Türkçe Meali: Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır. İşte bunlara alçaltıcı bir azap ve ardından da cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara bir fayda vermez. Büyük azap onlaradır.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 11. Ayet
Arapça: هَٰذَا هُدًۭى ۖ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمْ لَهُمْ عَذَابٌۭ مِّن رِّجْزٍ أَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ hudâ. velleẕîne keferû biâyâti rabbihim lehum `aẕâbum mir riczin elîm.
Türkçe Meali: İşte bu Kuran doğruluk rehberidir. Rablerinin ayetlerini inkar edenlere, onlara, tiksindiren, can yakan bir azap vardır.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 12. Ayet
Arapça: ۞ ٱللَّهُ ٱلَّذِى سَخَّرَ لَكُمُ ٱلْبَحْرَ لِتَجْرِىَ ٱلْفُلْكُ فِيهِ بِأَمْرِهِۦ وَلِتَبْتَغُوا۟ مِن فَضْلِهِۦ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: allâhu-lleẕî seḫḫara lekumu-lbahra litecriye-lfulku fîhi biemrihî velitebteğû min fadlihî vele`allekum teşkurûn.
Türkçe Meali: Emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri, lütfedip verdiği rızkı aramanız için denizi buyruğunuz altına veren Allah'tır, belki artık şükredersiniz.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَسَخَّرَ لَكُم مَّا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًۭا مِّنْهُ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يَتَفَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: veseḫḫara lekum mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ardi cemî`am minh. inne fî ẕâlike leâyâtil likavmiy yetefekkerûn.
Türkçe Meali: Göklerde olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için dersler vardır.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 14. Ayet
Arapça: قُل لِّلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ يَغْفِرُوا۟ لِلَّذِينَ لَا يَرْجُونَ أَيَّامَ ٱللَّهِ لِيَجْزِىَ قَوْمًۢا بِمَا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ
Türkçe Okunuşu: kul lilleẕîne âmenû yağfirû lilleẕîne lâ yercûne eyyâme-llâhi liyecziye kavmem bimâ kânû yeksibûn.
Türkçe Meali: İnanmışlara de ki: Allah'ın bir milleti yaptıklarına karşılık cezalandıracağı günlerin geleceğini ummayanları şimdilik bağışlasınlar.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 15. Ayet
Arapça: مَنْ عَمِلَ صَٰلِحًۭا فَلِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَنْ أَسَآءَ فَعَلَيْهَا ۖ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: men `amile sâlihan felinefsih. vemen esâe fe`aleyhâ. ŝumme ilâ rabbikum turce`ûn.
Türkçe Meali: Kim yararlı iş işlerse kendinedir; kim kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Sonra Rabbinize döndürülürsünüz.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحُكْمَ وَٱلنُّبُوَّةَ وَرَزَقْنَٰهُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ وَفَضَّلْنَٰهُمْ عَلَى ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad âteynâ benî isrâîle-lkitâbe velhukme vennubuvvete verazaknâhum mine-ttayyibâti vefeddalnâhum `ale-l`âlemîn.
Türkçe Meali: And olsun ki Biz, İsrailoğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik; onları temiz şeylerle rızıklandırdık; onları dünyalara üstün kıldık.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَءَاتَيْنَٰهُم بَيِّنَٰتٍۢ مِّنَ ٱلْأَمْرِ ۖ فَمَا ٱخْتَلَفُوٓا۟ إِلَّا مِنۢ بَعْدِ مَا جَآءَهُمُ ٱلْعِلْمُ بَغْيًۢا بَيْنَهُمْ ۚ إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِى بَيْنَهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ فِيمَا كَانُوا۟ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Türkçe Okunuşu: veâteynâhum beyyinâtim mine-l'emr. feme-ḫtelefû illâ mim ba`di mâ câehumu-l`ilmu bağyem beynehum. inne rabbeke yakdî beynehum yevme-lkiyâmeti fîmâ kânû fîhi yaḫtelifûn.
Türkçe Meali: Din konusunda, onlara belgeler verdik; ancak, kendilerine ilim geldikten sonra birbirini çekememezlikten ayrılığa düştüler. Rabbin kıyamet günü, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında şüphesiz aralarında hükmedecektir.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 18. Ayet
Arapça: ثُمَّ جَعَلْنَٰكَ عَلَىٰ شَرِيعَةٍۢ مِّنَ ٱلْأَمْرِ فَٱتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَآءَ ٱلَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme ce`alnâke `alâ şerî`atim mine-l'emri fettebi`hâ velâ tettebi` ehvâe-lleẕîne lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Sonra seni de din konusunda bir şeriat sahibi kıldık, ona uy; bilmeyenlerin heveslerine uyma.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 19. Ayet
Arapça: إِنَّهُمْ لَن يُغْنُوا۟ عَنكَ مِنَ ٱللَّهِ شَيْـًۭٔا ۚ وَإِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَآءُ بَعْضٍۢ ۖ وَٱللَّهُ وَلِىُّ ٱلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: innehum ley yuğnû `anke mine-llâhi şey'â. veinne-żżâlimîne ba`duhum evliyâu ba`d. vellâhu veliyyu-lmuttekîn.
Türkçe Meali: Şüphesiz onlar, seni Allah'tan müstağni kılamazlar. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostudurlar. Sakınanların dostu ise Allah'tır.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 20. Ayet
Arapça: هَٰذَا بَصَٰٓئِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًۭى وَرَحْمَةٌۭ لِّقَوْمٍۢ يُوقِنُونَ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ besâiru linnâsi vehudev verahmetul likavmiy yûkinûn.
Türkçe Meali: Bu Kuran, insanlar için açık belgeler; kesin olarak inanan millet için doğruluk rehberi ve rahmettir.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 21. Ayet
Arapça: أَمْ حَسِبَ ٱلَّذِينَ ٱجْتَرَحُوا۟ ٱلسَّيِّـَٔاتِ أَن نَّجْعَلَهُمْ كَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ سَوَآءًۭ مَّحْيَاهُمْ وَمَمَاتُهُمْ ۚ سَآءَ مَا يَحْكُمُونَ
Türkçe Okunuşu: em hasibe-lleẕîne-cterahu-sseyyiâti en nec`alehum kelleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti sevâem mahyâhum vememâtuhum. sâe mâ yahkumûn.
Türkçe Meali: Yoksa, kötülük işleyen kimseler, ölümlerinde ve diriliklerinde kendilerini, inanıp yararlı iş işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَخَلَقَ ٱللَّهُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِٱلْحَقِّ وَلِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍۭ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: veḫaleka-llâhu-ssemâvâti vel'arda bilhakki velituczâ kullu nefsim bimâ kesebet vehum lâ yużlemûn.
Türkçe Meali: Allah gökleri ve yeri gerçekle yaratmıştır; her cana, kazandığının karşılığı verilir, onlara zulmedilmez.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 23. Ayet
Arapça: أَفَرَءَيْتَ مَنِ ٱتَّخَذَ إِلَٰهَهُۥ هَوَىٰهُ وَأَضَلَّهُ ٱللَّهُ عَلَىٰ عِلْمٍۢ وَخَتَمَ عَلَىٰ سَمْعِهِۦ وَقَلْبِهِۦ وَجَعَلَ عَلَىٰ بَصَرِهِۦ غِشَٰوَةًۭ فَمَن يَهْدِيهِ مِنۢ بَعْدِ ٱللَّهِ ۚ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: eferaeyte meni-tteḫaẕe ilâhehû hevâhu veedallehu-llâhu `alâ `ilmiv veḫateme `alâ sem`ihî vekalbihî vece`ale `alâ besarihî ğişâveh. femey yehdîhi mim ba`di-llâh. efelâ teẕekkerûn.
Türkçe Meali: Heva ve hevesini tanrı edinen, bilgisi olduğu halde Allah'ın şaşırttığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünü perdelediği kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Ey insanlar! Anlamaz mısınız?
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ مَا هِىَ إِلَّا حَيَاتُنَا ٱلدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَآ إِلَّا ٱلدَّهْرُ ۚ وَمَا لَهُم بِذَٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِنْ هُمْ إِلَّا يَظُنُّونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû mâ hiye illâ hayâtune-ddunyâ nemûtu venahyâ vemâ yuhlikunâ ille-ddehr. vemâ lehum biẕâlike min `ilmin. in hum illâ yeżunnûn.
Türkçe Meali: "Hayat, ancak bu dünyadaki hayatımızdır. Ölürüz ve yaşarız; bizi ancak zamanın geçişi yokluğa sürükler" derler. Onların bu hususta bir bilgisi yoktur, sadece böyle sanırlar.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٍۢ مَّا كَانَ حُجَّتَهُمْ إِلَّآ أَن قَالُوا۟ ٱئْتُوا۟ بِـَٔابَآئِنَآ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ tutlâ `aleyhim âyâtunâ beyyinâtim mâ kâne huccetehum illâ en kâlu-'tû biâbâinâ in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman, delilleri yalnızca: "Doğru sözlü iseniz babalarımızı getirin bakalım" demek olur.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 26. Ayet
Arapça: قُلِ ٱللَّهُ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ لَا رَيْبَ فِيهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kuli-llâhu yuhyîkum ŝumme yumîtukum ŝumme yecme`ukum ilâ yevmi-lkiyâmeti lâ raybe fîhi velâkinne ekŝera-nnâsi lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: De ki: "Sizi Allah diriltir, sonra öldürür, sonra sizi şüphe götürmeyen kıyamet gününde toplar. Ama insanların çoğu bilmezler."
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَلِلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَيَوْمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ يَوْمَئِذٍۢ يَخْسَرُ ٱلْمُبْطِلُونَ
Türkçe Okunuşu: velillâhi mulku-ssemâvâti vel'ard. veyevme tekûmu-ssâ`atu yevmeiẕiy yaḫseru-lmubtilûn.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün, batıl sözlere uymuş olanlar hüsranda kalırlar.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَتَرَىٰ كُلَّ أُمَّةٍۢ جَاثِيَةًۭ ۚ كُلُّ أُمَّةٍۢ تُدْعَىٰٓ إِلَىٰ كِتَٰبِهَا ٱلْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: veterâ kulle ummetin câŝiyeh. kullu ummetin tud`â ilâ kitâbihâ. elyevme tuczevne mâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Her ümmeti diz üstü çökmüş olarak görürsün. Her ümmet kitabına çağrılır. Onlara denir ki: "Bugün, size işlediğinizin karşılığı verilecektir."
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 29. Ayet
Arapça: هَٰذَا كِتَٰبُنَا يَنطِقُ عَلَيْكُم بِٱلْحَقِّ ۚ إِنَّا كُنَّا نَسْتَنسِخُ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ kitâbunâ yentiku `aleykum bilhakk. innâ kunnâ nestensiḫu mâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: "Bu kitabımız gerçekten sizin aleyhinize konuşur. Biz yaptıklarınızı şüphesiz bir bir kaydediyorduk."
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 30. Ayet
Arapça: فَأَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فَيُدْخِلُهُمْ رَبُّهُمْ فِى رَحْمَتِهِۦ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: feemme-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti feyudḫiluhum rabbuhum fî rahmetih. ẕâlike huve-lfevzu-lmubîn.
Türkçe Meali: İnanıp, yararlı iş işleyenlere gelince, Rableri onları rahmetine garkeder. İşte bu, apaçık kurtuluştur.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَأَمَّا ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَفَلَمْ تَكُنْ ءَايَٰتِى تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَٱسْتَكْبَرْتُمْ وَكُنتُمْ قَوْمًۭا مُّجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: veemme-lleẕîne keferû. efelem tekun âyâtî tutlâ `aleykum festekbertum vekuntum kavmem mucrimîn.
Türkçe Meali: Ama, inkar eden kimselere denir ki: "Ayetlerim size okunmuş, siz de büyüklenip suçlu bir millet olmuştunuz değil mi?"
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَإِذَا قِيلَ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّۭ وَٱلسَّاعَةُ لَا رَيْبَ فِيهَا قُلْتُم مَّا نَدْرِى مَا ٱلسَّاعَةُ إِن نَّظُنُّ إِلَّا ظَنًّۭا وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِنِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ kîle inne va`de-llâhi hakkuv vessâ`atu lâ raybe fîhâ kultum mâ nedrî me-ssâ`atu in neżunnu illâ żannâ vemâ nahnu bimusteykinîn.
Türkçe Meali: "Doğrusu Allah'ın verdiği söz gerçektir, kıyamet saati şüphe götürmez" dendiği zaman: "Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, yalnız yoktur sanıyoruz, buna dair kesin bir bilgi elde etmiş değiliz" derdiniz.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا۟ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
Türkçe Okunuşu: vebedâ lehum seyyietu mâ `amilû vehâka bihim mâ kânû bihî yestehziûn.
Türkçe Meali: İşledikleri kötülükler kendilerine belli oldu ve onları, alaya aldıkları şeyler kuşatıp mahvetti.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَقِيلَ ٱلْيَوْمَ نَنسَىٰكُمْ كَمَا نَسِيتُمْ لِقَآءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا وَمَأْوَىٰكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن نَّٰصِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vekîle-lyevme nensâkum kemâ nesîtum likâe yevmikum hâẕâ veme'vâkum-nnâru vemâ lekum min nâsirîn.
Türkçe Meali: Onlara denir ki: "Bugüne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi Biz de sizi unuttuk; varacağınız yer ateştir, yardımcılarınız da yoktur."
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 35. Ayet
Arapça: ذَٰلِكُم بِأَنَّكُمُ ٱتَّخَذْتُمْ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ هُزُوًۭا وَغَرَّتْكُمُ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا ۚ فَٱلْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ
Türkçe Okunuşu: ẕâlikum biennekumu-tteḫaẕtum âyâti-llâhi huzuvev veğarratkumu-lhayâtu-ddunyâ. felyevme lâ yuḫracûne minhâ velâ hum yusta`tebûn.
Türkçe Meali: "Bu, Allah'ın ayetlerini alaya almanızdan ve dünya hayatının sizi aldatmış olmasından ötürüdür." O gün, ne oradan çıkarılırlar ve ne de özürleri dinlenir.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 36. Ayet
Arapça: فَلِلَّهِ ٱلْحَمْدُ رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَرَبِّ ٱلْأَرْضِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: felillâhi-lhamdu rabbi-ssemâvâti verabbi-l'ardi rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Övülmek, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve alemlerin Rabbi olan Allah içindir.
سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Câsiye Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَلَهُ ٱلْكِبْرِيَآءُ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: velehu-lkibriyâu fi-ssemâvâti vel'ard. vehuve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Göklerde ve yerde azamet O'nundur, O, güçlüdür, Hakim'dir.