سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ حمٓ
Türkçe Okunuşu: hâ-mîm.
Türkçe Meali: Ha, Mim.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 2. Ayet
Arapça: تَنزِيلُ ٱلْكِتَٰبِ مِنَ ٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَكِيمِ
Türkçe Okunuşu: tenzîlu-lkitâbi mine-llâhi-l`azîzi-lhakîm.
Türkçe Meali: Bu Kitap'ın indirilmesi güçlü olan, Hakim olan Allah katındandır.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 3. Ayet
Arapça: مَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَآ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَأَجَلٍۢ مُّسَمًّۭى ۚ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ عَمَّآ أُنذِرُوا۟ مُعْرِضُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ ḫalakne-ssemâvâti vel'arda vemâ beynehumâ illâ bilhakki veecelim musemmâ. velleẕîne keferû `ammâ unẕirû mu`ridûn.
Türkçe Meali: Biz, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları, ancak gerçek üzere ve belirli bir süre için yarattık; inkar edenler, uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 4. Ayet
Arapça: قُلْ أَرَءَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَرُونِى مَاذَا خَلَقُوا۟ مِنَ ٱلْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌۭ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ ۖ ٱئْتُونِى بِكِتَٰبٍۢ مِّن قَبْلِ هَٰذَآ أَوْ أَثَٰرَةٍۢ مِّنْ عِلْمٍ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: kul era'eytum mâ ted`ûne min dûni-llâhi erûnî mâẕâ ḫalekû mine-l'ardi em lehum şirkun fi-ssemâvât. îtûnî bikitâbim min kabli hâẕâ ev eŝâratim min `ilmin in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: De ki: "Allah'ı bırakıp taptığınız şeyleri görüyor musunuz? Yeryüzünde ne yaratmışlar bana göstersenize! Yoksa Allah'la ortaklıkları göklerde midir? Eğer doğru sözlü iseniz, size indirilmiş bir kitap veya intikal etmiş bir bilgi kalıntısı varsa bana getirin."
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّن يَدْعُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَن لَّا يَسْتَجِيبُ لَهُۥٓ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ وَهُمْ عَن دُعَآئِهِمْ غَٰفِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vemen edallu mimmey yed`û min dûni-llâhi mel lâ yestecîbu lehû ilâ yevmi-lkiyâmeti vehum `an du`âihim ğâfilûn.
Türkçe Meali: Allah'ı bırakıp da, kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kimdir? Çünkü, yalvardıkları şeyler yalvarışlarından habersizdirler.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَإِذَا حُشِرَ ٱلنَّاسُ كَانُوا۟ لَهُمْ أَعْدَآءًۭ وَكَانُوا۟ بِعِبَادَتِهِمْ كَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ huşira-nnâsu kânû lehum a`dâev vekânû bi`ibâdetihim kâfirîn.
Türkçe Meali: Ama, insanlar kıyamet günü toplatılınca, putları onlara düşman olurlar ve tapınmalarını inkar ederler.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٍۢ قَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِلْحَقِّ لَمَّا جَآءَهُمْ هَٰذَا سِحْرٌۭ مُّبِينٌ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ tutlâ `aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâle-lleẕîne keferû lilhakki lemmâ câehum hâẕâ sihrum mubîn.
Türkçe Meali: Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman inkar edenler, kendilerine gelen gerçek için: "Bu, apaçık bir büyüdür" derler.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 8. Ayet
Arapça: أَمْ يَقُولُونَ ٱفْتَرَىٰهُ ۖ قُلْ إِنِ ٱفْتَرَيْتُهُۥ فَلَا تَمْلِكُونَ لِى مِنَ ٱللَّهِ شَيْـًٔا ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَا تُفِيضُونَ فِيهِ ۖ كَفَىٰ بِهِۦ شَهِيدًۢا بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ ۖ وَهُوَ ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: em yekûlûne-fterâh. kul ini-fteraytuhû felâ temlikûne lî mine-llâhi şey'â. huve a`lemu bimâ tufîdûne fîh. kefâ bihî şehîdem beynî vebeynekum. vehuve-lğafûru-rrahîm.
Türkçe Meali: Veya, "onu uydurdu" derler. De ki: "Eğer onu uydurdumsa, beni Allah'a karşı hiçbir şekilde savunamazsınız; O, Kuran için yaptığınız taşkınlıkları daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, bağışlayandır, merhamet edendir."
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 9. Ayet
Arapça: قُلْ مَا كُنتُ بِدْعًۭا مِّنَ ٱلرُّسُلِ وَمَآ أَدْرِى مَا يُفْعَلُ بِى وَلَا بِكُمْ ۖ إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَىٰٓ إِلَىَّ وَمَآ أَنَا۠ إِلَّا نَذِيرٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: kul mâ kuntu bid`am mine-rrusuli vemâ edrî mâ yuf`alu bî velâ bikum. in ettebi`u illâ mâ yûhâ ileyye vemâ ene illâ neẕîrum mubîn.
Türkçe Meali: De ki: "Ben peygamberlerin ilki değilim; benim ve sizin başınıza gelecekleri bilmem; ben ancak bana vahyolunana uymaktayım; ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 10. Ayet
Arapça: قُلْ أَرَءَيْتُمْ إِن كَانَ مِنْ عِندِ ٱللَّهِ وَكَفَرْتُم بِهِۦ وَشَهِدَ شَاهِدٌۭ مِّنۢ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ عَلَىٰ مِثْلِهِۦ فَـَٔامَنَ وَٱسْتَكْبَرْتُمْ ۖ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: kul era'eytum in kâne min `indi-llâhi vekefertum bihî veşehide şâhidum mim benî isrâîle `alâ miŝlihî feâmene vestekbertum. inne-llâhe lâ yehdi-lkavme-żżâlimîn.
Türkçe Meali: De ki: "Eğer bu Kitap Allah katından ise ve siz de onu inkar etmişseniz; İsrailoğullarından bir şahit de bunun böyle olduğuna şehadet edip de inanmışken, siz yine de büyüklük taslarsınız, bana söyleyin kendinize yazık etmiş olmaz mısınız?" Doğrusu Allah zalim milleti doğru yola eriştirmez.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَوْ كَانَ خَيْرًۭا مَّا سَبَقُونَآ إِلَيْهِ ۚ وَإِذْ لَمْ يَهْتَدُوا۟ بِهِۦ فَسَيَقُولُونَ هَٰذَآ إِفْكٌۭ قَدِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lleẕîne keferû lilleẕîne âmenû lev kâne ḫayram mâ sebekûnâ ileyh. veiẕ lem yehtedû bihî feseyekûlûne hâẕâ ifkun kadîm.
Türkçe Meali: İnkar edenler, inananlar için: "Eğer İslamiyet'te bir hayır olsaydı, bu hususta bizden öne geçemezlerdi" derler. Bununla doğru yola girmedikleri için de, "Bu, eski bir uydurmadır" derler.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَمِن قَبْلِهِۦ كِتَٰبُ مُوسَىٰٓ إِمَامًۭا وَرَحْمَةًۭ ۚ وَهَٰذَا كِتَٰبٌۭ مُّصَدِّقٌۭ لِّسَانًا عَرَبِيًّۭا لِّيُنذِرَ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ وَبُشْرَىٰ لِلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: vemin kablihî kitâbu mûsâ imâmev verahmeh. vehâẕâ kitâbum musaddikul lisânen `arabiyyel liyunẕira-lleẕîne żalemû. vebuşrâ lilmuhsinîn.
Türkçe Meali: Kuran'dan önce, Musa'nın kitabı (Tevrat), bir rahmet ve rehberdi. Bu Kuran da, zulmedenleri uyarmak ve iyi davrananlara müjde olmak üzere Arap diliyle indirilmiş, kendinden öncekileri doğrulayan bir Kitap'dır.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 13. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ قَالُوا۟ رَبُّنَا ٱللَّهُ ثُمَّ ٱسْتَقَٰمُوا۟ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne kâlû rabbune-llâhu ŝumme-stekâmû felâ ḫavfun `aleyhim velâ hum yahzenûn.
Türkçe Meali: Doğrusu, "Rabbimiz Allah'tır" deyip, sonra da dosdoğru gidenlere korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 14. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلْجَنَّةِ خَٰلِدِينَ فِيهَا جَزَآءًۢ بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: ulâike ashâbu-lcenneti ḫâlidîne fîhâ. cezâem bimâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: İşte onlar, cennetliklerdir; işlediklerine karşılık olarak, içinde temelli kalacaklardır.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَوَصَّيْنَا ٱلْإِنسَٰنَ بِوَٰلِدَيْهِ إِحْسَٰنًا ۖ حَمَلَتْهُ أُمُّهُۥ كُرْهًۭا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًۭا ۖ وَحَمْلُهُۥ وَفِصَٰلُهُۥ ثَلَٰثُونَ شَهْرًا ۚ حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُۥ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةًۭ قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِىٓ أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ ٱلَّتِىٓ أَنْعَمْتَ عَلَىَّ وَعَلَىٰ وَٰلِدَىَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَٰلِحًۭا تَرْضَىٰهُ وَأَصْلِحْ لِى فِى ذُرِّيَّتِىٓ ۖ إِنِّى تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّى مِنَ ٱلْمُسْلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vevessayne-l'insâne bivâlideyhi ihsânâ. hamelethu ummuhû kurhev veveda`athu kurhâ. vehamluhû vefisâluhû ŝelâŝûne şehrâ. hattâ iẕâ beleğa eşuddehû vebeleğa erbe`îne seneten kâle rabbi evzi`nî en eşkura ni`meteke-lletî en`amte `aleyye ve`alâ vâlideyye veen a`mele sâlihan tardâhu veaslih lî fî ẕurriyyetî. innî tubtu ileyke veinnî mine-lmuslimîn.
Türkçe Meali: Biz insana, anne ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir; zira annesi, onu, karnında, zorluğa uğrayarak taşımış; onu güçlükle doğurmuştur. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Sonunda erginlik çağına erince ve kırk yaşına varınca: "Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimete şükretmemi ve benim hoşnut olacağın yararlı bir işi yapmamı sağla; bana verdiğin gibi soyuma da salah ver; doğrusu Sana yöneldim, ben, kendini Sana verenlerdenim" demesi gerekir.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 16. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ نَتَقَبَّلُ عَنْهُمْ أَحْسَنَ مَا عَمِلُوا۟ وَنَتَجَاوَزُ عَن سَيِّـَٔاتِهِمْ فِىٓ أَصْحَٰبِ ٱلْجَنَّةِ ۖ وَعْدَ ٱلصِّدْقِ ٱلَّذِى كَانُوا۟ يُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: ulâike-lleẕîne netekabbelu `anhum ahsene mâ `amilû venetecâvezu `an seyyiâtihim fî ashâbi-lcenneh. va`de-ssidki-lleẕî kânû yû`adûn.
Türkçe Meali: İşte, işlediklerini en güzel şekilde kabul ettiğimiz ve kötülüklerini geçtiğimiz bu kimseler, cennetlikler içindedirler. Bu, verilen doğru bir sözdür.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِى قَالَ لِوَٰلِدَيْهِ أُفٍّۢ لَّكُمَآ أَتَعِدَانِنِىٓ أَنْ أُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتِ ٱلْقُرُونُ مِن قَبْلِى وَهُمَا يَسْتَغِيثَانِ ٱللَّهَ وَيْلَكَ ءَامِنْ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّۭ فَيَقُولُ مَا هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: velleẕî kâle livâlideyhi uffil lekumâ eta`idâninî en uḫrace vekad ḫaleti-lkurûnu min kablî vehumâ yesteğîŝâni-llâhe veyleke âmin. inne va`de-llâhi hakkun. feyekûlu mâ hâẕâ illâ esâtîru-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Annesine babasına: "Of ikinizden; benden önce nice nesiller gelip geçmişken beni tekrar diriltilmemle mi tehdit ediyorsunuz?" diyen kimseye, anne babası Allah'a sığınarak: "Sana yazıklar olsun! İnan; doğrusu Allah'ın sözü gerçektir" dedikleri halde: "Bu, Kuran öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" diye cevap verenler işte onlar kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş ümmetler içinde, Allah'ın azap vadinin aleyhlerinde gerçekleştiği kimselerdir. Doğrusu onlar hüsranda olanlardır.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 18. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ ٱلْقَوْلُ فِىٓ أُمَمٍۢ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِم مِّنَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ خَٰسِرِينَ
Türkçe Okunuşu: ulâike-lleẕîne hakka `aleyhimu-lkavlu fî umemin kad ḫalet min kablihim mine-lcinni vel'ins. innehum kânû ḫâsirîn.
Türkçe Meali: Annesine babasına: "Of ikinizden; benden önce nice nesiller gelip geçmişken beni tekrar diriltilmemle mi tehdit ediyorsunuz?" diyen kimseye, anne babası Allah'a sığınarak: "Sana yazıklar olsun! İnan; doğrusu Allah'ın sözü gerçektir" dedikleri halde: "Bu, Kuran öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" diye cevap verenler işte onlar kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş ümmetler içinde, Allah'ın azap vadinin aleyhlerinde gerçekleştiği kimselerdir. Doğrusu onlar hüsranda olanlardır.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَلِكُلٍّۢ دَرَجَٰتٌۭ مِّمَّا عَمِلُوا۟ ۖ وَلِيُوَفِّيَهُمْ أَعْمَٰلَهُمْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: velikullin deracâtum mimmâ `amilû. veliyuveffiyehum a`mâlehum vehum lâ yużlemûn.
Türkçe Meali: İşlediklerinden ötürü herkesin bir derecesi vardır. Herkese işlediklerinin karşılığı ödenir. Kendilerine haksızlık yapılmaz.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ يُعْرَضُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ عَلَى ٱلنَّارِ أَذْهَبْتُمْ طَيِّبَٰتِكُمْ فِى حَيَاتِكُمُ ٱلدُّنْيَا وَٱسْتَمْتَعْتُم بِهَا فَٱلْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ ٱلْهُونِ بِمَا كُنتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ فِى ٱلْأَرْضِ بِغَيْرِ ٱلْحَقِّ وَبِمَا كُنتُمْ تَفْسُقُونَ
Türkçe Okunuşu: veyevme yu`radu-lleẕîne keferû `ale-nnâr. eẕhebtum tayyibâtikum fî hayâtikumu-ddunyâ vestemta`tum bihâ. felyevme tuczevne `aẕâbe-lhûni bimâ kuntum testekbirûne fi-l'ardi biğayri-lhakki vebimâ kuntum tefsukûn.
Türkçe Meali: İnkar edenler, ateşe sunuldukları gün, onlara: "Dünyadaki hayatınızda sizin için güzel olan her şeyi harcadınız, onların zevkini sürdünüz; ama bugün, yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızın ve yoldan çıkmanızın karşılığında alçaltıcı bir azap göreceksiniz"
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 21. Ayet
Arapça: ۞ وَٱذْكُرْ أَخَا عَادٍ إِذْ أَنذَرَ قَوْمَهُۥ بِٱلْأَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتِ ٱلنُّذُرُ مِنۢ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِۦٓ أَلَّا تَعْبُدُوٓا۟ إِلَّا ٱللَّهَ إِنِّىٓ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: veẕkur eḫâ `âdin. iẕ enẕera kavmehû bil'ahkâfi vekad ḫaleti-nnuẕuru mim beyni yedeyhi vemin ḫalfihî ellâ ta`budû ille-llâh. innî eḫâfu `aleykum `aẕâbe yevmin `ażîm.
Türkçe Meali: Ad milletinin kardeşi Hud'u an; ondan önce ve sonra, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin" diyen nice uyarıcılar gelip geçmişken, Ahkaf bölgesindeki milletini uyarmış "Doğrusu sizin için, büyük günün azabından korkuyorum" demişti.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 22. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ أَجِئْتَنَا لِتَأْفِكَنَا عَنْ ءَالِهَتِنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَآ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû eci'tenâ lite'fikenâ `an âlihetinâ. fe'tinâ bimâ te`idunâ in kunte mine-ssâdikîn.
Türkçe Meali: "Bize, bizi tanrılarımızdan alıkoymak için mi geldin? Doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir" dediler.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 23. Ayet
Arapça: قَالَ إِنَّمَا ٱلْعِلْمُ عِندَ ٱللَّهِ وَأُبَلِّغُكُم مَّآ أُرْسِلْتُ بِهِۦ وَلَٰكِنِّىٓ أَرَىٰكُمْ قَوْمًۭا تَجْهَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle inneme-l`ilmu `inde-llâh. veubelliğukum mâ ursiltu bihî velâkinnî erâkum kavmen techelûn.
Türkçe Meali: "Doğrusu bunun ne zaman geleceğini Allah bilir; ben size benimle gönderileni tebliğ ediyorum; fakat sizin cahil bir millet olduğunuzu görüyorum." dedi.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 24. Ayet
Arapça: فَلَمَّا رَأَوْهُ عَارِضًۭا مُّسْتَقْبِلَ أَوْدِيَتِهِمْ قَالُوا۟ هَٰذَا عَارِضٌۭ مُّمْطِرُنَا ۚ بَلْ هُوَ مَا ٱسْتَعْجَلْتُم بِهِۦ ۖ رِيحٌۭ فِيهَا عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: felemmâ raevhu `âridam mustakbile evdiyetihim kâlû hâẕâ `âridum mumtirunâ. bel huve me-sta`celtum bih. rîhun fîhâ `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: O azabın, yayılarak vadilerine doğru yöneldiğini gördüklerinde: "Bu yaygın bulut bize yağmur yağdıracaktır" dediler. Hud: "Hayır, o, acele beklediğiniz şeydir; can yakıcı azap veren bir rüzgardır; Rabbinin buyruğu ile her şeyi yok eder" dedi. Bunun üzerine evlerinin harabelerinden başka bir şey görünmez oldu. Biz, suçlu milleti işte böyle cezalandırırız.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 25. Ayet
Arapça: تُدَمِّرُ كُلَّ شَىْءٍۭ بِأَمْرِ رَبِّهَا فَأَصْبَحُوا۟ لَا يُرَىٰٓ إِلَّا مَسَٰكِنُهُمْ ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْقَوْمَ ٱلْمُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: tudemmiru kulle şey'im biemri rabbihâ feasbehû lâ yurâ illâ mesâkinuhum. keẕâlike neczi-lkavme-lmucrimîn.
Türkçe Meali: O azabın, yayılarak vadilerine doğru yöneldiğini gördüklerinde: "Bu yaygın bulut bize yağmur yağdıracaktır" dediler. Hud: "Hayır, o, acele beklediğiniz şeydir; can yakıcı azap veren bir rüzgardır; Rabbinin buyruğu ile her şeyi yok eder" dedi. Bunun üzerine evlerinin harabelerinden başka bir şey görünmez oldu. Biz, suçlu milleti işte böyle cezalandırırız.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ مَكَّنَّٰهُمْ فِيمَآ إِن مَّكَّنَّٰكُمْ فِيهِ وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعًۭا وَأَبْصَٰرًۭا وَأَفْـِٔدَةًۭ فَمَآ أَغْنَىٰ عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَآ أَبْصَٰرُهُمْ وَلَآ أَفْـِٔدَتُهُم مِّن شَىْءٍ إِذْ كَانُوا۟ يَجْحَدُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad mekkennâhum fîmâ im mekkennâkum fîhi vece`alnâ lehum sem`av veebsârav veef'ideh. femâ ağnâ `anhum sem`uhum velâ ebsâruhum velâ ef'idetuhum min şey'in iẕ kânû yechadûne biâyâti-llâhi vehâka bihim mâ kânû bihî yestehziûn.
Türkçe Meali: And olsun ki onlara, size vermediğimiz servet ve imkanı vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalbler vermiştik; ama kulakları, gözleri ve kalbleri onlara bir fayda sağlamadı, zira, Allah'ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlardı, alaya aldıkları şeyler onları kuşatıp yokediverdi.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا مَا حَوْلَكُم مِّنَ ٱلْقُرَىٰ وَصَرَّفْنَا ٱلْءَايَٰتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad ehleknâ mâ havlekum mine-lkurâ vesarrafne-l'âyâti le`allehum yerci`ûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, çevrenizde bulunan birçok kentleri yok etmişizdir. Belki doğru yola dönerler diye ayetleri türlü türlü anlatmışızdır.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 28. Ayet
Arapça: فَلَوْلَا نَصَرَهُمُ ٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ قُرْبَانًا ءَالِهَةًۢ ۖ بَلْ ضَلُّوا۟ عَنْهُمْ ۚ وَذَٰلِكَ إِفْكُهُمْ وَمَا كَانُوا۟ يَفْتَرُونَ
Türkçe Okunuşu: felevlâ nesarahumu-lleẕîne-tteḫaẕû min dûni-llâhi kurbânen âliheh. bel dallû `anhum. veẕâlike ifkuhum vemâ kânû yefterûn.
Türkçe Meali: O zamanlar, Allah'ı bırakıp da O'na yakınlık peyda etmek için edindikleri tanrılar kendilerine yardım etmeli değil miydi? Ama tanrıları onlardan uzaklaştılar. Bu, onların yalanı ve uydurup durdukları şeydir.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 29. Ayet
Arapça: وَإِذْ صَرَفْنَآ إِلَيْكَ نَفَرًۭا مِّنَ ٱلْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ ٱلْقُرْءَانَ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوٓا۟ أَنصِتُوا۟ ۖ فَلَمَّا قُضِىَ وَلَّوْا۟ إِلَىٰ قَوْمِهِم مُّنذِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ sarafnâ ileyke neferam mine-lcinni yestemi`ûne-lkur'ân. felemmâ hadarûhu kâlû ensitû. felemmâ kudiye vellev ilâ kavmihim munẕirîn.
Türkçe Meali: Kuran'ı dinleyecek cinlerden bir takımını sana yöneltmiştik. Onlar Kuran'ı dinlemeğe hazır olunca birbirlerine: "Susun" dediler. Kuran'ın okunması bitince, her biri birer uyarıcı olarak milletlerine döndüler.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 30. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ يَٰقَوْمَنَآ إِنَّا سَمِعْنَا كِتَٰبًا أُنزِلَ مِنۢ بَعْدِ مُوسَىٰ مُصَدِّقًۭا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدِىٓ إِلَى ٱلْحَقِّ وَإِلَىٰ طَرِيقٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: kâlû yâ kavmenâ innâ semi`nâ kitâben unzile mim ba`di mûsâ musaddikal limâ beyne yedeyhi yehdî ile-lhakki veilâ tarîkim mustekîm.
Türkçe Meali: Şöyle dediler: "Ey milletimiz! Doğrusu biz, Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan, gerçeği ve doğru yolu gösteren bir kitap dinledik."
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 31. Ayet
Arapça: يَٰقَوْمَنَآ أَجِيبُوا۟ دَاعِىَ ٱللَّهِ وَءَامِنُوا۟ بِهِۦ يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: yâ kavmenâ ecîbû dâ`iye-llâhi veâminû bihî yağfir lekum min ẕunûbikum veyucirkum min `aẕâbin elîm.
Türkçe Meali: "Ey milletimiz! Allah'a çağırana (Muhammed'e) uyun ve O'na inanın da Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı azabdan korusun."
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَمَن لَّا يُجِبْ دَاعِىَ ٱللَّهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍۢ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَيْسَ لَهُۥ مِن دُونِهِۦٓ أَوْلِيَآءُ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍ
Türkçe Okunuşu: vemel lâ yucib dâ`iye-llâhi feleyse bimu`cizin fi-l'ardi veleyse lehû min dûnihî evliyâ'. ulâike fî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: Allah'a çağırana uymayan kimse bilsin ki, Allah'ı yeryüzünde aciz bırakamaz; onların O'ndan başka dostları da bulunmaz; işte onlar apaçık sapıklıktadırlar.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 33. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَرَوْا۟ أَنَّ ٱللَّهَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَلَمْ يَعْىَ بِخَلْقِهِنَّ بِقَٰدِرٍ عَلَىٰٓ أَن يُحْۦِىَ ٱلْمَوْتَىٰ ۚ بَلَىٰٓ إِنَّهُۥ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: evelem yerav enne-llâhe-lleẕî ḫaleka-ssemâvâti vel'arda velem ya`ye biḫalkihinne bikâdirin `alâ ey yuhyiye-lmevtâ. belâ innehû `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Gökleri, yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah'ın, ölüleri diriltmeye de kadir olduğunu görmezler mi? Evet; O her şeye Kadir'dir.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ يُعْرَضُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ عَلَى ٱلنَّارِ أَلَيْسَ هَٰذَا بِٱلْحَقِّ ۖ قَالُوا۟ بَلَىٰ وَرَبِّنَا ۚ قَالَ فَذُوقُوا۟ ٱلْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ
Türkçe Okunuşu: veyevme yu`radu-lleẕîne keferû `ale-nnâr. eleyse hâẕâ bilhakk. kâlû belâ verabbinâ. kâle feẕûku-l`aẕâbe bimâ kuntum tekfurûn.
Türkçe Meali: İnkar edenler, ateşe sunuldukları gün onlara: "Bu, gerçek değil miydi?" denir, onlar: "Rabbimize and olsun ki evet gerçekti" derler. Allah: "İnkar etmenizden ötürü azabı tadın" der.
سُورَةُ الأَحۡقَافِ - Ahkaf Suresi - 35. Ayet
Arapça: فَٱصْبِرْ كَمَا صَبَرَ أُو۟لُوا۟ ٱلْعَزْمِ مِنَ ٱلرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِل لَّهُمْ ۚ كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوٓا۟ إِلَّا سَاعَةًۭ مِّن نَّهَارٍۭ ۚ بَلَٰغٌۭ ۚ فَهَلْ يُهْلَكُ إِلَّا ٱلْقَوْمُ ٱلْفَٰسِقُونَ
Türkçe Okunuşu: fasbir kemâ sabera ulu-l`azmi mine-rrusuli velâ testa`cil lehum. keennehum yevme yeravne mâ yû`adûne lem yelbeŝû illâ sâ`atem min nehâr. belâğ. fehel yuhleku ille-lkavmu-lfâsikûn.
Türkçe Meali: Peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret; inkarcılar için acele etme; onlar, kendilerine söz verileni gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir müddeti eğlendiklerini sanırlar. Bu bir bildiridir; yoldan çıkmış olanlardan başkası mı yok edilir?
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَصَدُّوا۟ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ أَضَلَّ أَعْمَٰلَهُمْ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne keferû vesaddû `an sebîli-llâhi edalle a`mâlehum.
Türkçe Meali: Allah, inkar edenlerin ve kendi yolundan alıkoyanların işlerini boşa çıkarır.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 2. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَءَامَنُوا۟ بِمَا نُزِّلَ عَلَىٰ مُحَمَّدٍۢ وَهُوَ ٱلْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ ۙ كَفَّرَ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَأَصْلَحَ بَالَهُمْ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti veâmenû bimâ nuzzile `alâ muhammediv vehuve-lhakku mir rabbihim keffera `anhum seyyiâtihim veasleha bâlehum.
Türkçe Meali: İnanıp yararlı iş işleyenlerin ve Muhammed'e, Rablerinden bir gerçek olarak indirilene inananların kötülüklerini Allah örter ve durumlarını düzeltir.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 3. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ٱتَّبَعُوا۟ ٱلْبَٰطِلَ وَأَنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱتَّبَعُوا۟ ٱلْحَقَّ مِن رَّبِّهِمْ ۚ كَذَٰلِكَ يَضْرِبُ ٱللَّهُ لِلنَّاسِ أَمْثَٰلَهُمْ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike bienne-lleẕîne keferu-ttebe`u-lbâtile veenne-lleẕîne âmenu-ttebe`u-lhakka mir rabbihim. keẕâlike yadribu-llâhu linnâsi emŝâlehum.
Türkçe Meali: Bu, inkar edenlerin batıla uymaları ve inananların Rablerinden gelen gerçeğe uymalarından ötürü böyledir. Allah böylece insanlara kendilerinin misallerini anlatır.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 4. Ayet
Arapça: فَإِذَا لَقِيتُمُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فَضَرْبَ ٱلرِّقَابِ حَتَّىٰٓ إِذَآ أَثْخَنتُمُوهُمْ فَشُدُّوا۟ ٱلْوَثَاقَ فَإِمَّا مَنًّۢا بَعْدُ وَإِمَّا فِدَآءً حَتَّىٰ تَضَعَ ٱلْحَرْبُ أَوْزَارَهَا ۚ ذَٰلِكَ وَلَوْ يَشَآءُ ٱللَّهُ لَٱنتَصَرَ مِنْهُمْ وَلَٰكِن لِّيَبْلُوَا۟ بَعْضَكُم بِبَعْضٍۢ ۗ وَٱلَّذِينَ قُتِلُوا۟ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ فَلَن يُضِلَّ أَعْمَٰلَهُمْ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ lekîtumu-lleẕîne keferû fedarbe-rrikâb. hattâ iẕâ eŝḫantumûhum feşuddu-lveŝâka feimmâ mennem ba`du veimmâ fidâen hattâ teda`a-lharbu evzârahâ. ẕâlik. velev yeşâu-llâhu lentesara minhum velâkil liyebluve ba`dakum biba`d. velleẕîne kutilû fî sebîli-llâhi feley yudille a`mâlehum.
Türkçe Meali: Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun; sonunda onlara üstün geldiğinizde onları esir alın; savaş sona erince onları ya karşılıksız, ya da fidye ile salıverin; Allah dilemiş olsaydı, onlardan başka türlü öç alabilirdi, bunun böyle olması, kiminizi kiminizle denemek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin işlerini boşa çıkarmaz.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 5. Ayet
Arapça: سَيَهْدِيهِمْ وَيُصْلِحُ بَالَهُمْ
Türkçe Okunuşu: seyehdîhim veyuslihu bâlehum.
Türkçe Meali: Onları doğru yola eriştirir, durumlarını düzeltir.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَيُدْخِلُهُمُ ٱلْجَنَّةَ عَرَّفَهَا لَهُمْ
Türkçe Okunuşu: veyudḫiluhumu-lcennete `arrafehâ lehum.
Türkçe Meali: Onları, kendilerine anlattığı cennete koyar.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 7. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِن تَنصُرُوا۟ ٱللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû in tensuru-llâhe yensurkum veyuŝebbit akdâmekum.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Siz Allah'ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder, ayaklarınızı savaşta sabit kılar.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فَتَعْسًۭا لَّهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَٰلَهُمْ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne keferû feta`sel lehum veedalle a`mâlehum.
Türkçe Meali: İnkar edenlere ise, yıkım ve yokluk olsun! Allah onların işlerini boşa çıkarır.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 9. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَرِهُوا۟ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَٰلَهُمْ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike biennehum kerihû mâ enzele-llâhu feahbeta a`mâlehum.
Türkçe Meali: Bu, Allah'ın indirdiğini beğenmediklerinden ötürüdür. İşlerini Allah bunun için boşa çıkarmıştır.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 10. Ayet
Arapça: ۞ أَفَلَمْ يَسِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَيَنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ دَمَّرَ ٱللَّهُ عَلَيْهِمْ ۖ وَلِلْكَٰفِرِينَ أَمْثَٰلُهَا
Türkçe Okunuşu: efelem yesîrû fi-l'ardi feyenżurû keyfe kâne `âkibetu-lleẕîne min kablihim. demmera-llâhu `aleyhim. velilkâfirîne emŝâluhâ.
Türkçe Meali: Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Allah onları yere geçirmiştir; inkarcılara da onların başına gelenin benzerleri vardır.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 11. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ مَوْلَى ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَأَنَّ ٱلْكَٰفِرِينَ لَا مَوْلَىٰ لَهُمْ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike bienne-llâhe mevle-lleẕîne âmenû veenne-lkâfirîne lâ mevlâ lehum.
Türkçe Meali: Çünkü Allah inananların sahibidir. Kafirlerin ise sahibi yoktur.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 12. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ يُدْخِلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ ۖ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ يَتَمَتَّعُونَ وَيَأْكُلُونَ كَمَا تَأْكُلُ ٱلْأَنْعَٰمُ وَٱلنَّارُ مَثْوًۭى لَّهُمْ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe yudḫilu-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâr. velleẕîne keferû yetemette`ûne veye'kulûne kemâ te'kulu-l'en`âmu vennâru meŝvel lehum.
Türkçe Meali: Doğrusu Allah, inanıp yararlı işler işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Durakları ateş olduğu halde kafirler, zevklenirler ve hayvanlar gibi yerler.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ هِىَ أَشَدُّ قُوَّةًۭ مِّن قَرْيَتِكَ ٱلَّتِىٓ أَخْرَجَتْكَ أَهْلَكْنَٰهُمْ فَلَا نَاصِرَ لَهُمْ
Türkçe Okunuşu: vekeeyyim min karyetin hiye eşeddu kuvvetem min karyetike-lletî aḫracetk. ehleknâhum felâ nâsira lehum.
Türkçe Meali: Seni sürüp çıkaran şehirden daha kuvvetli olan nice şehirler yok ettik. Yardım edenleri bulunmadı.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 14. Ayet
Arapça: أَفَمَن كَانَ عَلَىٰ بَيِّنَةٍۢ مِّن رَّبِّهِۦ كَمَن زُيِّنَ لَهُۥ سُوٓءُ عَمَلِهِۦ وَٱتَّبَعُوٓا۟ أَهْوَآءَهُم
Türkçe Okunuşu: efemen kâne `alâ beyyinetim mir rabbihî kemen zuyyine lehû sûu `amelihî vettebe`û ehvâehum.
Türkçe Meali: Rabbinin katından bir belgesi olan kimse, kötü işi kendisine güzel gösterilen kimseye benzer mi? Bunlar heveslerine uymuşlardır.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 15. Ayet
Arapça: مَّثَلُ ٱلْجَنَّةِ ٱلَّتِى وُعِدَ ٱلْمُتَّقُونَ ۖ فِيهَآ أَنْهَٰرٌۭ مِّن مَّآءٍ غَيْرِ ءَاسِنٍۢ وَأَنْهَٰرٌۭ مِّن لَّبَنٍۢ لَّمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُۥ وَأَنْهَٰرٌۭ مِّنْ خَمْرٍۢ لَّذَّةٍۢ لِّلشَّٰرِبِينَ وَأَنْهَٰرٌۭ مِّنْ عَسَلٍۢ مُّصَفًّۭى ۖ وَلَهُمْ فِيهَا مِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِ وَمَغْفِرَةٌۭ مِّن رَّبِّهِمْ ۖ كَمَنْ هُوَ خَٰلِدٌۭ فِى ٱلنَّارِ وَسُقُوا۟ مَآءً حَمِيمًۭا فَقَطَّعَ أَمْعَآءَهُمْ
Türkçe Okunuşu: meŝelu-lcenneti-lletî vu`ide-lmuttekûn. fîhâ enhârum mim mâin ğayri âsin. veenhârum mil lebenil lem yeteğayyer ta`muh. veenhârum min ḫamril leẕẕetil lişşâribîn. veenhârum min `aselim musaffâ. velehum fîhâ min kulli-ŝŝemerâti vemağfiratum mir rabbihim. kemen huve ḫâlidun fi-nnâri vesukû mâen hamîmen fekatta`a em`âehum.
Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennet şöyledir: Orada temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır. Onlara orada her türlü ürün ve Rablerinden mağfiret vardır. Bunların durumu, ateşte temelli kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَمِنْهُم مَّن يَسْتَمِعُ إِلَيْكَ حَتَّىٰٓ إِذَا خَرَجُوا۟ مِنْ عِندِكَ قَالُوا۟ لِلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْعِلْمَ مَاذَا قَالَ ءَانِفًا ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ طَبَعَ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَٱتَّبَعُوٓا۟ أَهْوَآءَهُمْ
Türkçe Okunuşu: veminhum mey yestemi`u ileyk. hattâ iẕâ ḫaracû min `indike kâlû lilleẕîne ûtu-l`ilme mâẕâ kâle ânifâ. ulâike-lleẕîne tabe`a-llâhu `alâ kulûbihim vettebe`û ehvâehum.
Türkçe Meali: Onların içinde seni dinleyenler vardır; sonra senin yanından çıkınca, bilgili kimselere "Az önce ne demişti?" diye sorarlar. İşte bunlar, Allah'ın kalblerini mühürlemiş olduğu, kendi heveslerine uyan kimselerdir.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ ٱهْتَدَوْا۟ زَادَهُمْ هُدًۭى وَءَاتَىٰهُمْ تَقْوَىٰهُمْ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne-htedev zâdehum hudev veâtâhum takvâhum.
Türkçe Meali: Doğru yolu bulanların ise Allah doğruluklarını artırır, onların karşı gelmekten sakınmalarını sağlar.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 18. Ayet
Arapça: فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا ٱلسَّاعَةَ أَن تَأْتِيَهُم بَغْتَةًۭ ۖ فَقَدْ جَآءَ أَشْرَاطُهَا ۚ فَأَنَّىٰ لَهُمْ إِذَا جَآءَتْهُمْ ذِكْرَىٰهُمْ
Türkçe Okunuşu: fehel yenżurûne ille-ssâ`ate en te'tiyehum bağteten. fekad câe eşrâtuhâ. feennâ lehum iẕâ câethum ẕikrâhum.
Türkçe Meali: Onlar kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar. Şüphesiz onun alametleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar?
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 19. Ayet
Arapça: فَٱعْلَمْ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّهُ وَٱسْتَغْفِرْ لِذَنۢبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ ۗ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَىٰكُمْ
Türkçe Okunuşu: fa`lem ennehû lâ ilâhe ille-llâhu vestağfir liẕembike velilmu'minîne velmu'minât. vellâhu ya`lemu mutekallebekum vemeŝvâkum.
Türkçe Meali: Bil ki, Allah'tan başka tanrı yoktur; kendinin, inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile. Allah, gezip dolaştığınız ve duracağınız yerleri bilir.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَيَقُولُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَوْلَا نُزِّلَتْ سُورَةٌۭ ۖ فَإِذَآ أُنزِلَتْ سُورَةٌۭ مُّحْكَمَةٌۭ وَذُكِرَ فِيهَا ٱلْقِتَالُ ۙ رَأَيْتَ ٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌۭ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ نَظَرَ ٱلْمَغْشِىِّ عَلَيْهِ مِنَ ٱلْمَوْتِ ۖ فَأَوْلَىٰ لَهُمْ
Türkçe Okunuşu: veyekûlu-lleẕîne âmenû levlâ nuzzilet sûratun. feiẕâ unzilet sûratum muhkemetuv veẕukira fîhe-lkitâlu raeyte-lleẕîne fî kulûbihim meraduy yenżurûne ileyke neżara-lmağşiyyi `aleyhi mine-lmevt. feevlâ lehum.
Türkçe Meali: İnananlar: "Keşke bir süre indirilse de cihada çıksak" derlerdi. Fakat hükmü açık bir süre inip, orada savaş zikredilince, kalblerinde hastalık olanların, ölüm korkusuyla bayılmış kimselerin bakışları gibi, sana baktıklarını gördün. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddileşince Allah'a verdikleri yeminde doğruluk gösterselerdi, onların iyiliğine olurdu.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 21. Ayet
Arapça: طَاعَةٌۭ وَقَوْلٌۭ مَّعْرُوفٌۭ ۚ فَإِذَا عَزَمَ ٱلْأَمْرُ فَلَوْ صَدَقُوا۟ ٱللَّهَ لَكَانَ خَيْرًۭا لَّهُمْ
Türkçe Okunuşu: tâ`atuv vekavlum ma`rûfun. feiẕâ `azeme-l'emr. felev sadeku-llâhe lekâne ḫayral lehum.
Türkçe Meali: İnananlar: "Keşke bir süre indirilse de cihada çıksak" derlerdi. Fakat hükmü açık bir süre inip, orada savaş zikredilince, kalblerinde hastalık olanların, ölüm korkusuyla bayılmış kimselerin bakışları gibi, sana baktıklarını gördün. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddileşince Allah'a verdikleri yeminde doğruluk gösterselerdi, onların iyiliğine olurdu.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 22. Ayet
Arapça: فَهَلْ عَسَيْتُمْ إِن تَوَلَّيْتُمْ أَن تُفْسِدُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ وَتُقَطِّعُوٓا۟ أَرْحَامَكُمْ
Türkçe Okunuşu: fehel `aseytum in tevelleytum en tufsidû fi-l'ardi vetukatti`û erhâmekum.
Türkçe Meali: Geri dönerseniz yeryüzünde bozgunculuk yapmanız ve akrabalık bağlarını kesmeniz beklenmez mi sizden?
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 23. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ لَعَنَهُمُ ٱللَّهُ فَأَصَمَّهُمْ وَأَعْمَىٰٓ أَبْصَٰرَهُمْ
Türkçe Okunuşu: ulâike-lleẕîne le`anehumu-llâhu feesammehum vea`mâ ebsârahum.
Türkçe Meali: İşte, Allah'ın lanetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği bunlardır.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 24. Ayet
Arapça: أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ ٱلْقُرْءَانَ أَمْ عَلَىٰ قُلُوبٍ أَقْفَالُهَآ
Türkçe Okunuşu: efelâ yetedebberûne-lkur'âne em `alâ kulûbin akfâluhâ.
Türkçe Meali: Bunlar Kuran'ı düşünmezler mi? Yoksa kalbleri kilitli midir?
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 25. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ ٱرْتَدُّوا۟ عَلَىٰٓ أَدْبَٰرِهِم مِّنۢ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ ٱلْهُدَى ۙ ٱلشَّيْطَٰنُ سَوَّلَ لَهُمْ وَأَمْلَىٰ لَهُمْ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne-rteddû `alâ edbârihim mim ba`di mâ tebeyyene lehumu-lhude-şşeytânu sevvele lehum. veemlâ lehum.
Türkçe Meali: Kendileri için doğru yol belli olduktan sonra ardlarına dönenleri, bu işi yapmaya şeytan sürüklemiş, onlara ümit vermiştir.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 26. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا۟ لِلَّذِينَ كَرِهُوا۟ مَا نَزَّلَ ٱللَّهُ سَنُطِيعُكُمْ فِى بَعْضِ ٱلْأَمْرِ ۖ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ إِسْرَارَهُمْ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike biennehum kâlû lilleẕîne kerihû mâ nezzele-llâhu senutî`ukum fî ba`di-l'emr. vellâhu ya`lemu isrârahum.
Türkçe Meali: Bu, Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimselerin: "Biz bazı işlerde size itaat edeceğiz" demelerindendir. Allah onların gizlediklerini bilir.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 27. Ayet
Arapça: فَكَيْفَ إِذَا تَوَفَّتْهُمُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَٰرَهُمْ
Türkçe Okunuşu: fekeyfe iẕâ teveffethumu-lmelâiketu yadribûne vucûhehum veedbârahum.
Türkçe Meali: Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nice olur?
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 28. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ ٱتَّبَعُوا۟ مَآ أَسْخَطَ ٱللَّهَ وَكَرِهُوا۟ رِضْوَٰنَهُۥ فَأَحْبَطَ أَعْمَٰلَهُمْ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike biennehumu-ttebe`û mâ esḫata-llâhe vekerihû ridvânehû feahbeta a`mâlehum.
Türkçe Meali: Bu, Allah'ı gazablandıran şeye uymaları ve O'nun rızasından hoşnut olmamalarından ötürüdür. Allah da onların işlerini boşa çıkarmıştır.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 29. Ayet
Arapça: أَمْ حَسِبَ ٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌ أَن لَّن يُخْرِجَ ٱللَّهُ أَضْغَٰنَهُمْ
Türkçe Okunuşu: em hasibe-lleẕîne fî kulûbihim meradun el ley yuḫrice-llâhu adğânehum.
Türkçe Meali: Yoksa, kalblerinde hastalık olanlar, Allah'ın onların kinlerini dışarı vurmayacağını mı sandılar?
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 30. Ayet
Arapça: وَلَوْ نَشَآءُ لَأَرَيْنَٰكَهُمْ فَلَعَرَفْتَهُم بِسِيمَٰهُمْ ۚ وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ فِى لَحْنِ ٱلْقَوْلِ ۚ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ أَعْمَٰلَكُمْ
Türkçe Okunuşu: velev neşâu leeraynâkehum fele`araftehum bisîmâhum. veleta`rifennehum fî lahni-lkavl. vellâhu ya`lemu a`mâlekum.
Türkçe Meali: Eğer dileseydik, Biz onları sana gösterirdik; sen de onları yüzlerinden tanırdın. And olsun ki sen, onları konuşmalarından da tanırsın; Allah işlediklerinizi bilir.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتَّىٰ نَعْلَمَ ٱلْمُجَٰهِدِينَ مِنكُمْ وَٱلصَّٰبِرِينَ وَنَبْلُوَا۟ أَخْبَارَكُمْ
Türkçe Okunuşu: velenebluvennekum hattâ na`leme-lmucâhidîne minkum vessâbirîne venebluve aḫbârakum.
Türkçe Meali: And olsun ki sizi, içinizden cihada çıkanları ve sabredenleri meydana çıkarana ve haberlerinizi açıklayana kadar deneyeceğiz.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 32. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَصَدُّوا۟ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ وَشَآقُّوا۟ ٱلرَّسُولَ مِنۢ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ ٱلْهُدَىٰ لَن يَضُرُّوا۟ ٱللَّهَ شَيْـًۭٔا وَسَيُحْبِطُ أَعْمَٰلَهُمْ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne keferû vesaddû `an sebîli-llâhi veşâkku-rrasûle mim ba`di mâ tebeyyene lehumu-lhudâ ley yedurru-llâhe şey'â. veseyuhbitu a`mâlehum.
Türkçe Meali: Şüphesiz, inkar edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine doğru yol belli olduktan sonra Peygambere karşı gelenler Allah'a hiçbir zarar veremezler. O, onların işlerini boşa çıkaracaktır.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 33. Ayet
Arapça: ۞ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُوا۟ ٱلرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوٓا۟ أَعْمَٰلَكُمْ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû etî`u-llâhe veetî`u-rrasûle velâ tubtilû a`mâlekum.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin; işlerinizi boşa çıkarmayın.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 34. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَصَدُّوا۟ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ ثُمَّ مَاتُوا۟ وَهُمْ كُفَّارٌۭ فَلَن يَغْفِرَ ٱللَّهُ لَهُمْ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne keferû vesaddû `an sebîli-llâhi ŝumme mâtû vehum kuffârun feley yağfira-llâhu lehum.
Türkçe Meali: İnkar edip Allah yolundan alıkoyanları, sonra da inkarcı olarak ölenleri Allah şüphesiz ki bağışlamayacaktır.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 35. Ayet
Arapça: فَلَا تَهِنُوا۟ وَتَدْعُوٓا۟ إِلَى ٱلسَّلْمِ وَأَنتُمُ ٱلْأَعْلَوْنَ وَٱللَّهُ مَعَكُمْ وَلَن يَتِرَكُمْ أَعْمَٰلَكُمْ
Türkçe Okunuşu: felâ tehinû veted`û ile-sselm. veentumu-l'a`levn. vellâhu me`akum veley yetirakum a`mâlekum.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Sizler daha üstün olduğunuz halde düşman karşısında gevşemeyin ki barış istemek zorunda kalmayasınız; Allah sizinle beraberdir; sizin işlerinizi eksiltmeyecektir.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 36. Ayet
Arapça: إِنَّمَا ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا لَعِبٌۭ وَلَهْوٌۭ ۚ وَإِن تُؤْمِنُوا۟ وَتَتَّقُوا۟ يُؤْتِكُمْ أُجُورَكُمْ وَلَا يَسْـَٔلْكُمْ أَمْوَٰلَكُمْ
Türkçe Okunuşu: inneme-lhayâtu-ddunyâ le`ibuv velehv. vein tu'minû vetettekû yu'tikum ucûrakum velâ yes'elkum emvâlekum.
Türkçe Meali: Doğrusu dünya hayatı oyun ve oyalanmadır. Eğer inanır ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, O, size ecirlerinizi verir; O, sizin mallarınızı tamamen sarfetmenizi istemez.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 37. Ayet
Arapça: إِن يَسْـَٔلْكُمُوهَا فَيُحْفِكُمْ تَبْخَلُوا۟ وَيُخْرِجْ أَضْغَٰنَكُمْ
Türkçe Okunuşu: iy yes'elkumûhâ feyuhfikum tebḫalû veyuḫric adğânekum.
Türkçe Meali: Eğer sizden onları isteyip de sizi zorlarsa, cimrilik edecektiniz, O da kinlerinizi ortaya çıkaracaktı.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ - Muhammed Suresi - 38. Ayet
Arapça: هَٰٓأَنتُمْ هَٰٓؤُلَآءِ تُدْعَوْنَ لِتُنفِقُوا۟ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ فَمِنكُم مَّن يَبْخَلُ ۖ وَمَن يَبْخَلْ فَإِنَّمَا يَبْخَلُ عَن نَّفْسِهِۦ ۚ وَٱللَّهُ ٱلْغَنِىُّ وَأَنتُمُ ٱلْفُقَرَآءُ ۚ وَإِن تَتَوَلَّوْا۟ يَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوٓا۟ أَمْثَٰلَكُم
Türkçe Okunuşu: hâentum hâulâi tud`avne litunfikû fî sebîli-llâh. feminkum mey yebḫal. vemey yebḫal feinnemâ yebḫalu `an nefsih. vellâhu-lğaniyyu veentumu-lfukarâ'. vein tetevellev yestebdil kavmen ğayrakum ŝumme lâ yekûnû emŝâlekum.
Türkçe Meali: İşte sizler, Allah yolunda sarfetmeye çağırılan kimselersiniz. Kiminiz cimrilik yapıyor ama, cimrilik yapan bilsin ki, ancak kendine karşı cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O'ndan yüz çevirirseniz sizi ortadan kaldırır, sizin gibi olmayacak bir milleti yerinize getirir.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًۭا مُّبِينًۭا
Türkçe Okunuşu: innâ fetahnâ leke fetham mubînâ.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz sana apaçık bir zafer sağlamışızdır.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 2. Ayet
Arapça: لِّيَغْفِرَ لَكَ ٱللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِن ذَنۢبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُۥ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَٰطًۭا مُّسْتَقِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: liyağfira leke-llâhu mâ tekaddeme min ẕembike vemâ teeḫḫara veyutimme ni`metehû `aleyke veyehdiyeke sirâtam mustekîmâ.
Türkçe Meali: Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola eriştirir.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَيَنصُرَكَ ٱللَّهُ نَصْرًا عَزِيزًا
Türkçe Okunuşu: veyensurake-llâhu nasran `azîzâ.
Türkçe Meali: Böylece sana, kimsenin güç yetiremeyeceği bir şekilde yardım eder.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 4. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِىٓ أَنزَلَ ٱلسَّكِينَةَ فِى قُلُوبِ ٱلْمُؤْمِنِينَ لِيَزْدَادُوٓا۟ إِيمَٰنًۭا مَّعَ إِيمَٰنِهِمْ ۗ وَلِلَّهِ جُنُودُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî enzele-ssekînete fî kulûbi-lmu'minîne liyezdâdû îmânem me`a îmânihim. velillâhi cunûdu-ssemâvâti vel'ard. vekâne-llâhu `alîmen hakîmâ.
Türkçe Meali: İnananların, imanlarını kat kat artırmaları için, kalblerine güven indiren O'dur. Göklerdeki ve yerdeki ordular Allah'ındır. Allah bilendir, Hakim olandır.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 5. Ayet
Arapça: لِّيُدْخِلَ ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا وَيُكَفِّرَ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ ۚ وَكَانَ ذَٰلِكَ عِندَ ٱللَّهِ فَوْزًا عَظِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: liyudḫile-lmu'minîne velmu'minâti cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ veyukeffira `anhum seyyiâtihim. vekâne ẕâlike `inde-llâhi fevzen `ażîmâ.
Türkçe Meali: İnanan erkek ve kadınları, içinde temelli kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar, onların kötülüklerini örter. Allah katında büyük kurtuluş işte budur.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَيُعَذِّبَ ٱلْمُنَٰفِقِينَ وَٱلْمُنَٰفِقَٰتِ وَٱلْمُشْرِكِينَ وَٱلْمُشْرِكَٰتِ ٱلظَّآنِّينَ بِٱللَّهِ ظَنَّ ٱلسَّوْءِ ۚ عَلَيْهِمْ دَآئِرَةُ ٱلسَّوْءِ ۖ وَغَضِبَ ٱللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلَعَنَهُمْ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَهَنَّمَ ۖ وَسَآءَتْ مَصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: veyu`aẕẕibe-lmunâfikîne velmunâfikâti velmuşrikîne velmuşrikâti-żżânnîne billâhi żanne-ssev'. `aleyhim dâiratu-ssev'. veğadibe-llâhu `aleyhim vele`anehum vee`adde lehum cehennem. vesâet mesîrâ.
Türkçe Meali: İnananlara yardım etmez diye Allah'a kötü sanıda bulunan ikiyüzlü erkek ve kadınlara, puta tapan erek ve kadınlara Allah azabetsin; kötü sanıları kendi baslarına gelsin! Allah onlara gazabetmiş, onları lanetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Ne kötü dönüş yeridir!
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَلِلَّهِ جُنُودُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَكَانَ ٱللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا
Türkçe Okunuşu: velillâhi cunûdu-ssemâvâti vel'ard. vekâne-llâhu `azîzen hakîmâ.
Türkçe Meali: Göklerdeki ve yerdeki ordular Allah'ındır. Allah güçlü olandır. Hakim olandır.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 8. Ayet
Arapça: إِنَّآ أَرْسَلْنَٰكَ شَٰهِدًۭا وَمُبَشِّرًۭا وَنَذِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: innâ erselnâke şâhidev vemubeşşirav veneẕîrâ.
Türkçe Meali: Doğrusu seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Ey insanlar, siz de Allah'a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve O'nu sabah akşam tesbih edesiniz.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 9. Ayet
Arapça: لِّتُؤْمِنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُ وَتُسَبِّحُوهُ بُكْرَةًۭ وَأَصِيلًا
Türkçe Okunuşu: litu'minû billâhi verasûlihî vetu`azzirûhu vetuvekkirûh. vetusebbihûhu bukratev veesîlâ.
Türkçe Meali: Doğrusu seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Ey insanlar, siz de Allah'a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve O'nu sabah akşam tesbih edesiniz.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 10. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ ٱللَّهَ يَدُ ٱللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ ۚ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَىٰ نَفْسِهِۦ ۖ وَمَنْ أَوْفَىٰ بِمَا عَٰهَدَ عَلَيْهُ ٱللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yubâyi`ûneke innemâ yubâyi`ûne-llâh. yedu-llâhi fevka eydîhim. femen nekeŝe feinnemâ yenkuŝu `alâ nefsih. vemen evfâ bimâ `âhede `aleyhu-llâhe feseyu'tîhi ecran `ażîmâ.
Türkçe Meali: Şüphesiz sana baş eğerek ellerini verenler (biat edenler), Allah'a baş eğip el vermiş sayılırlar. Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir. Verdiği bu sözden dönen, ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Allah'a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük ecir verecektir.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 11. Ayet
Arapça: سَيَقُولُ لَكَ ٱلْمُخَلَّفُونَ مِنَ ٱلْأَعْرَابِ شَغَلَتْنَآ أَمْوَٰلُنَا وَأَهْلُونَا فَٱسْتَغْفِرْ لَنَا ۚ يَقُولُونَ بِأَلْسِنَتِهِم مَّا لَيْسَ فِى قُلُوبِهِمْ ۚ قُلْ فَمَن يَمْلِكُ لَكُم مِّنَ ٱللَّهِ شَيْـًٔا إِنْ أَرَادَ بِكُمْ ضَرًّا أَوْ أَرَادَ بِكُمْ نَفْعًۢا ۚ بَلْ كَانَ ٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًۢا
Türkçe Okunuşu: seyekûlu leke-lmuḫallefûne mine-l'a`râbi şeğaletnâ emvâlunâ veehlûnâ festağfir lenâ. yekûlûne bielsinetihim mâ leyse fî kulûbihim. kul femey yemliku lekum mine-llâhi şey'en in erâde bikum darran ev erâde bikum nef`â. bel kâne-llâhu bimâ ta`melûne ḫabîrâ.
Türkçe Meali: Bedevilerin savaştan geri kalmış olanları, sana: "Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile" diyecekler. Dilleriyle, gönüllerinde bulunmayanı söylerler; de ki: "Allah size bir zarar gelmesini dilerse, yahut bir fayda elde etmenizi dilerse, O'na karşı kimin gücü bir şeye yeter? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır."
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 12. Ayet
Arapça: بَلْ ظَنَنتُمْ أَن لَّن يَنقَلِبَ ٱلرَّسُولُ وَٱلْمُؤْمِنُونَ إِلَىٰٓ أَهْلِيهِمْ أَبَدًۭا وَزُيِّنَ ذَٰلِكَ فِى قُلُوبِكُمْ وَظَنَنتُمْ ظَنَّ ٱلسَّوْءِ وَكُنتُمْ قَوْمًۢا بُورًۭا
Türkçe Okunuşu: bel żanentum el ley yenkalibe-rrasûlu velmu'minûne ilâ ehlîhim ebedev vezuyyine ẕâlike fî kulûbikum veżanentum żanne-ssev'. vekuntum kavmem bûrâ.
Türkçe Meali: Aslında siz, Peygamberin ve inananların, ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, gönüllerinize güzel görünmüştü de kötü sanıda bulunmuştunuz. Hayırsız bir topluluk oldunuz.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَمَن لَّمْ يُؤْمِنۢ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ فَإِنَّآ أَعْتَدْنَا لِلْكَٰفِرِينَ سَعِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vemel lem yu'mim billâhi verasûlihî feinnâ a`tednâ lilkâfirîne se`îrâ.
Türkçe Meali: Allah'a ve Peygamberine kim inanmamışsa bilsin ki, şüphesiz Biz, inkarcılar için çılgın alevli cehennemi hazırlamışızdır.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَلِلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ يَغْفِرُ لِمَن يَشَآءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَآءُ ۚ وَكَانَ ٱللَّهُ غَفُورًۭا رَّحِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: velillâhi mulku-ssemâvâti vel'ard. yağfiru limey yeşâu veyu`aẕẕibu mey yeşâ'. vekâne-llâhu ğafûrar rahîmâ.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine azabeder. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 15. Ayet
Arapça: سَيَقُولُ ٱلْمُخَلَّفُونَ إِذَا ٱنطَلَقْتُمْ إِلَىٰ مَغَانِمَ لِتَأْخُذُوهَا ذَرُونَا نَتَّبِعْكُمْ ۖ يُرِيدُونَ أَن يُبَدِّلُوا۟ كَلَٰمَ ٱللَّهِ ۚ قُل لَّن تَتَّبِعُونَا كَذَٰلِكُمْ قَالَ ٱللَّهُ مِن قَبْلُ ۖ فَسَيَقُولُونَ بَلْ تَحْسُدُونَنَا ۚ بَلْ كَانُوا۟ لَا يَفْقَهُونَ إِلَّا قَلِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: seyekûlu-lmuḫallefûne iẕe-ntalaktum ilâ meğânime lite'ḫuẕûhâ ẕerûnâ nettebi`kum. yurîdûne ey yubeddilû kelâme-llâh. kul len tettebi`ûnâ keẕâlikum kâle-llâhu min kabl. feseyekûlûne bel tahsudûnenâ. bel kânû lâ yefkahûne illâ kalîlâ.
Türkçe Meali: Savaştan geri kalmış olanlar, siz ganimetleri almaya giderken: "Bırakın, biz de sizinle gelelim" diyeceklerdir. Onlar Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: "Bize uymayacaksınız; Allah sizin için önceden böyle buyurmuştur." Size: "Hayır, bizi çekemiyorsunuz" diyecekler. Aksine, kendileri ancak pek az söz anlayan kimselerdir.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 16. Ayet
Arapça: قُل لِّلْمُخَلَّفِينَ مِنَ ٱلْأَعْرَابِ سَتُدْعَوْنَ إِلَىٰ قَوْمٍ أُو۟لِى بَأْسٍۢ شَدِيدٍۢ تُقَٰتِلُونَهُمْ أَوْ يُسْلِمُونَ ۖ فَإِن تُطِيعُوا۟ يُؤْتِكُمُ ٱللَّهُ أَجْرًا حَسَنًۭا ۖ وَإِن تَتَوَلَّوْا۟ كَمَا تَوَلَّيْتُم مِّن قَبْلُ يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: kul lilmuḫallefîne mine-l'a`râbi setud`avne ilâ kavmin ulî be'sin şedîdin tukâtilûnehum ev yuslimûn. fein tutî`û yu'tikumu-llâhu ecran hasenâ. vein tetevellev kemâ tevelleytum min kablu yu`aẕẕibkum `aẕâben elîmâ.
Türkçe Meali: Bedevilerden geri kalmış olanlara de ki: "güçlü kuvvetli bir millete karşı, onlar müslüman olana kadar savaşmaya çağrılacaksanız; eğer itaat ederseniz Allah size güzel ecir verir, ama daha önce döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi can yakan bir azaba uğratır."
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 17. Ayet
Arapça: لَّيْسَ عَلَى ٱلْأَعْمَىٰ حَرَجٌۭ وَلَا عَلَى ٱلْأَعْرَجِ حَرَجٌۭ وَلَا عَلَى ٱلْمَرِيضِ حَرَجٌۭ ۗ وَمَن يُطِعِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ يُدْخِلْهُ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ ۖ وَمَن يَتَوَلَّ يُعَذِّبْهُ عَذَابًا أَلِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: leyse `ale-l'a`mâ haracuv velâ `ale-l'a`raci haracuv velâ `ale-lmerîdi harac. vemey yuti`i-llâhe verasûlehû yudḫilhu cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâr. vemey yetevelle yu`aẕẕibhu `aẕâben elîmâ.
Türkçe Meali: Ama, gözleri görmeyen kimse savaşa gelmezse ona bir sorumluluk yoktur; topala ve hastaya da sorumluluk yoktur. Kim Allah'a ve peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim yüz çevirirse, onu can yakıcı azaba uğratır.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 18. Ayet
Arapça: ۞ لَّقَدْ رَضِىَ ٱللَّهُ عَنِ ٱلْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ ٱلشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا فِى قُلُوبِهِمْ فَأَنزَلَ ٱلسَّكِينَةَ عَلَيْهِمْ وَأَثَٰبَهُمْ فَتْحًۭا قَرِيبًۭا
Türkçe Okunuşu: lekad radiye-llâhu `ani-lmu'minîne iẕ yubâyi`ûneke tahte-şşecerati fe`alime mâ fî kulûbihim feenzele-ssekînete `aleyhim veeŝâbehum fethan karîbâ.
Türkçe Meali: Allah inananlardan, ağaç altında sana baş eğerek el verirlerken, and olsun ki hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı da bilmiş, onlara güvenlik vermiş, onlara yakın bir zafer ve ele geçirecekleri bol ganimetler bahşetmiştir. Allah, güçlü olandır, Hakim olandır.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَمَغَانِمَ كَثِيرَةًۭ يَأْخُذُونَهَا ۗ وَكَانَ ٱللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: vemeğânime keŝîratey ye'ḫuẕûnehâ. vekâne-llâhu `azîzen hakîmâ.
Türkçe Meali: Allah inananlardan, ağaç altında sana baş eğerek el verirlerken, and olsun ki hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı da bilmiş, onlara güvenlik vermiş, onlara yakın bir zafer ve ele geçirecekleri bol ganimetler bahşetmiştir. Allah, güçlü olandır, Hakim olandır.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَعَدَكُمُ ٱللَّهُ مَغَانِمَ كَثِيرَةًۭ تَأْخُذُونَهَا فَعَجَّلَ لَكُمْ هَٰذِهِۦ وَكَفَّ أَيْدِىَ ٱلنَّاسِ عَنكُمْ وَلِتَكُونَ ءَايَةًۭ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَيَهْدِيَكُمْ صِرَٰطًۭا مُّسْتَقِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: ve`adekumu-llâhu meğânime keŝîraten te'ḫuẕûnehâ fe`accele lekum hâẕihî vekeffe eydiye-nnâsi `ankum. velitekûne âyetel lilmu'minîne veyehdiyekum sirâtam mustekîmâ.
Türkçe Meali: Allah size, ele geçireceğiniz bol bol ganimetler vadetmiştir. İnananlar için bir belge olması, sizi doğru yola eriştirmesi için bunları size hemen vermiş ve insanların size uzanan ellerini önlemiştir.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَأُخْرَىٰ لَمْ تَقْدِرُوا۟ عَلَيْهَا قَدْ أَحَاطَ ٱللَّهُ بِهَا ۚ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: veuḫrâ lem takdirû `aleyhâ kad ehâta-llâhu bihâ. vekâne-llâhu `alâ kulli şey'in kadîrâ.
Türkçe Meali: Bundan başka, sizin gücünüzün yetmediği fakat Allah'ın sizin için sakladığı ganimetler de vardır. Allah her şeye Kadir olandır.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَلَوْ قَٰتَلَكُمُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَوَلَّوُا۟ ٱلْأَدْبَٰرَ ثُمَّ لَا يَجِدُونَ وَلِيًّۭا وَلَا نَصِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: velev kâtelekumu-lleẕîne keferû levellevu-l'edbâra ŝumme lâ yecidûne veliyyev velâ nesîrâ.
Türkçe Meali: İnkar edenler sizinle savaşsalardı yüzgeri döneceklerdi. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamayacaklardı.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 23. Ayet
Arapça: سُنَّةَ ٱللَّهِ ٱلَّتِى قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلُ ۖ وَلَن تَجِدَ لِسُنَّةِ ٱللَّهِ تَبْدِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: sunnete-llâhi-lletî kad ḫalet min kabl. velen tecide lisunneti-llâhi tebdîlâ.
Türkçe Meali: Allah'ın önceden gelip geçmişlere uyguladığı yasası budur. Allah'ın yasasında değişme bulamazsın.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى كَفَّ أَيْدِيَهُمْ عَنكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ عَنْهُم بِبَطْنِ مَكَّةَ مِنۢ بَعْدِ أَنْ أَظْفَرَكُمْ عَلَيْهِمْ ۚ وَكَانَ ٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرًا
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî keffe eydiyehum `ankum veeydiyekum `anhum bibatni mekkete mim ba`di en ażferakum `aleyhim. vekâne-llâhu bimâ ta`melûne besîrâ.
Türkçe Meali: Sizi onlara üstün kıldıktan sonra, Mekke bölgesinde, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan geri tutan, savaşı önleyen O'dur. Allah yaptıklarınızı görendir.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 25. Ayet
Arapça: هُمُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَصَدُّوكُمْ عَنِ ٱلْمَسْجِدِ ٱلْحَرَامِ وَٱلْهَدْىَ مَعْكُوفًا أَن يَبْلُغَ مَحِلَّهُۥ ۚ وَلَوْلَا رِجَالٌۭ مُّؤْمِنُونَ وَنِسَآءٌۭ مُّؤْمِنَٰتٌۭ لَّمْ تَعْلَمُوهُمْ أَن تَطَـُٔوهُمْ فَتُصِيبَكُم مِّنْهُم مَّعَرَّةٌۢ بِغَيْرِ عِلْمٍۢ ۖ لِّيُدْخِلَ ٱللَّهُ فِى رَحْمَتِهِۦ مَن يَشَآءُ ۚ لَوْ تَزَيَّلُوا۟ لَعَذَّبْنَا ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِنْهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا
Türkçe Okunuşu: humu-lleẕîne keferû vesaddûkum `ani-lmescidi-lharâmi velhedye ma`kûfen ey yebluğa mehilleh. velevlâ ricâlum mu'minûne venisâum mu'minâtul lem ta`lemûhum en tetaûhum fetusîbekum minhum me`arratum biğayri `ilmin. liyudḫile-llâhu fî rahmetihî mey yeşâ'. lev tezeyyelû le`aẕẕebne-lleẕîne keferû minhum `aẕâben elîmâ.
Türkçe Meali: Onlar inkar edenlerdir, sizi Mescidi Haram'ı ziyaretten ve bağlı kurbanları yerlerine gitmekten alıkoyanlardır. Eğer, oradaki henüz tanımadığınız inanmış erkeklerle inanmış kadınları bilmeyerek ezmek suretiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali olmasaydı Allah savaşı önlemezdi. Allah, dilediklerine rahmet etmek için böyle yapmıştır. Eğer inananlarla inkarcılar birbirinden ayrılmış olsalardı, inkar edenleri can yakıcı bir azaba uğratırdık.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 26. Ayet
Arapça: إِذْ جَعَلَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فِى قُلُوبِهِمُ ٱلْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ ٱلْجَٰهِلِيَّةِ فَأَنزَلَ ٱللَّهُ سَكِينَتَهُۥ عَلَىٰ رَسُولِهِۦ وَعَلَى ٱلْمُؤْمِنِينَ وَأَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ ٱلتَّقْوَىٰ وَكَانُوٓا۟ أَحَقَّ بِهَا وَأَهْلَهَا ۚ وَكَانَ ٱللَّهُ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: iẕ ce`ale-lleẕîne keferû fî kulûbihimu-lhamiyyete hamiyyete-lcâhiliyyeti feenzele-llâhu sekînetehû `alâ rasûlihî ve`ale-lmu'minîne veelzemehum kelimete-ttakvâ vekânû ehakka bihâ veehlehâ. vekâne-llâhu bikulli şey'in `alîmâ.
Türkçe Meali: İnkar edenler, gönüllerindeki cahiliyye çağının asabiyet ateşini ateşlendirdiklerinde, Allah, Peygamberine ve inananlara huzur indirdi; onların takva sözünü tutmalarını sağladı. Onlar, bu söze layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilmektedir.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 27. Ayet
Arapça: لَّقَدْ صَدَقَ ٱللَّهُ رَسُولَهُ ٱلرُّءْيَا بِٱلْحَقِّ ۖ لَتَدْخُلُنَّ ٱلْمَسْجِدَ ٱلْحَرَامَ إِن شَآءَ ٱللَّهُ ءَامِنِينَ مُحَلِّقِينَ رُءُوسَكُمْ وَمُقَصِّرِينَ لَا تَخَافُونَ ۖ فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا۟ فَجَعَلَ مِن دُونِ ذَٰلِكَ فَتْحًۭا قَرِيبًا
Türkçe Okunuşu: lekad sadeka-llâhu rasûlehu-rru'yâ bilhakk. letedḫulunne-lmescide-lharâme in şâe-llâhu âminîne muhallikîne ruûsekum vemukassirîne lâ teḫâfûn. fe`alime mâ lem ta`lemû fece`ale min dûni ẕâlike fethan karîbâ.
Türkçe Meali: And olsun ki Allah, Peygamberinin rüyasının gerçek olduğunu tasdik eder. Ey inananlar! Siz, Allah dilerse, güven içinde, başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescidi Haram'a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bilir. Size, bundan başka, yakın zamanda bir zafer verecektir.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 28. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِىٓ أَرْسَلَ رَسُولَهُۥ بِٱلْهُدَىٰ وَدِينِ ٱلْحَقِّ لِيُظْهِرَهُۥ عَلَى ٱلدِّينِ كُلِّهِۦ ۚ وَكَفَىٰ بِٱللَّهِ شَهِيدًۭا
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî ersele rasûlehû bilhudâ vedîni-lhakki liyużhirahû `ale-ddîni kullih. vekefâ billâhi şehîdâ.
Türkçe Meali: Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini, doğruluk rehberi Kuran ve hak din ile gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter.
سُورَةُ الفَتۡحِ - Fetih Suresi - 29. Ayet
Arapça: مُّحَمَّدٌۭ رَّسُولُ ٱللَّهِ ۚ وَٱلَّذِينَ مَعَهُۥٓ أَشِدَّآءُ عَلَى ٱلْكُفَّارِ رُحَمَآءُ بَيْنَهُمْ ۖ تَرَىٰهُمْ رُكَّعًۭا سُجَّدًۭا يَبْتَغُونَ فَضْلًۭا مِّنَ ٱللَّهِ وَرِضْوَٰنًۭا ۖ سِيمَاهُمْ فِى وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ ٱلسُّجُودِ ۚ ذَٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِى ٱلتَّوْرَىٰةِ ۚ وَمَثَلُهُمْ فِى ٱلْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْـَٔهُۥ فَـَٔازَرَهُۥ فَٱسْتَغْلَظَ فَٱسْتَوَىٰ عَلَىٰ سُوقِهِۦ يُعْجِبُ ٱلزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ ٱلْكُفَّارَ ۗ وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةًۭ وَأَجْرًا عَظِيمًۢا
Türkçe Okunuşu: muhammedur rasûlu-llâh. velleẕîne me`ahû eşiddâu `ale-lkuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukke`an succedey yebteğûne fadlem mine-llâhi veridvânâ. sîmâhum fî vucûhihim min eŝeri-ssucûd. ẕâlike meŝeluhum fi-ttevrâh. vemeŝeluhum fi-l'incîl. kezer`in aḫrace şat'ehû feâzerahû festağleża festevâ `alâ sûkihî yu`cibu-zzurrâ`a liyeğîża bihimu-lkuffâr. ve`ade-llâhu-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti minhum mağfiratev veecran `ażîmâ.
Türkçe Meali: Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun beraberinde bulunanlar, inkarcılara karşı sert, birbirlerine merhametlidirler. Onları rükua varırken, secde ederken, Allah'tan lütuf ve hoşnudluk dilerken görürsün. Onlar, yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar. İşte bu, onların Tevrat'ta anlatılan vasıflarıdır. İncil'de de şöyle vasıflandırılmışlardı: Filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ekincilerin hoşuna giden ekin gibidirler. Allah böylece bunları çoğaltıp kuvvetlendirmekle inkarcıları öfkelendirir. Allah, inanıp yararlı işler işleyenlere, bağışlama ve büyük ecir vadetmiştir.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تُقَدِّمُوا۟ بَيْنَ يَدَىِ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ ۖ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ tukaddimû beyne yedeyi-llâhi verasûlihî vetteku-llâh. inne-llâhe semî`un `alîm.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'tan ve Peygamberinden öne geçmeyin; Allah'tan sakının, doğrusu Allah işitir ve bilir.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 2. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَرْفَعُوٓا۟ أَصْوَٰتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ ٱلنَّبِىِّ وَلَا تَجْهَرُوا۟ لَهُۥ بِٱلْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ أَن تَحْبَطَ أَعْمَٰلُكُمْ وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ terfe`û asvâtekum fevka savti-nnebiyyi velâ techerû lehû bilkavli kecehri ba`dikum liba`din en tahbeta a`mâlukum veentum lâ teş`urûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Seslerinizi, Peygamberin sesini bastıracak şekilde yükseltmeyin. Farkına varmadan, işlediklerinizin boşa gitmemesi için, Peygambere birbirinize bağırdığınız gibi yüksek sesle bağırmayın.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 3. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَٰتَهُمْ عِندَ رَسُولِ ٱللَّهِ أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ ٱمْتَحَنَ ٱللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَىٰ ۚ لَهُم مَّغْفِرَةٌۭ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yeğuddûne asvâtehum `inde rasûli-llâhi ulâike-lleẕîne-mtehane-llâhu kulûbehum littakvâ. lehum mağfiratuv veecrun `ażîm.
Türkçe Meali: Seslerini Peygamberin yanında kısan kimseler, Allah'ın gönüllerini takva ile sınadığı kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük ecir vardır.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 4. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يُنَادُونَكَ مِن وَرَآءِ ٱلْحُجُرَٰتِ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yunâdûneke miv verâi-lhucurâti ekŝeruhum lâ ya`kilûn.
Türkçe Meali: Sana odaların ötesinden seslenenlerin çoğu akletmeyen kimselerdir.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَلَوْ أَنَّهُمْ صَبَرُوا۟ حَتَّىٰ تَخْرُجَ إِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًۭا لَّهُمْ ۚ وَٱللَّهُ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velev ennehum saberû hattâ taḫruce ileyhim lekâne ḫayral lehum. vellâhu ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi şüphesiz onlar için daha iyi olurdu. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 6. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِن جَآءَكُمْ فَاسِقٌۢ بِنَبَإٍۢ فَتَبَيَّنُوٓا۟ أَن تُصِيبُوا۟ قَوْمًۢا بِجَهَٰلَةٍۢ فَتُصْبِحُوا۟ عَلَىٰ مَا فَعَلْتُمْ نَٰدِمِينَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû in câekum fâsikum binebein fetebeyyenû en tusîbû kavmem bicehâletin fetusbihû `alâ mâ fe`altum nâdimîn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ ٱللَّهِ ۚ لَوْ يُطِيعُكُمْ فِى كَثِيرٍۢ مِّنَ ٱلْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمُ ٱلْإِيمَٰنَ وَزَيَّنَهُۥ فِى قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ إِلَيْكُمُ ٱلْكُفْرَ وَٱلْفُسُوقَ وَٱلْعِصْيَانَ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلرَّٰشِدُونَ
Türkçe Okunuşu: va`lemû enne fîkum rasûle-llâh. lev yutî`ukum fî keŝîrim mine-l'emri le`anittum velâkinne-llâhe habbebe ileykumu-l'îmâne vezeyyenehû fî kulûbikum vekerrahe ileykumu-lkufra velfusûka vel`isyân. ulâike humu-rrâşidûn.
Türkçe Meali: Bilin ki, içinizde Allah'ın Peygamberi bulunmaktadır. Eğer o, bir çok işlerde size uymuş olsaydı şüphesiz kötü duruma düşerdiniz; ama Allah size imanı sevdirmiş, onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkarcılığı, yoldan çıkmayı ve baş kaldırmayı size iğrenç göstermiştir. İşte böyle olanlar, Allah katından bir lütuf ve nimet sayesinde doğru yolda bulunanlardır. Allah bilendir, Hakim'dir.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 8. Ayet
Arapça: فَضْلًۭا مِّنَ ٱللَّهِ وَنِعْمَةًۭ ۚ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: fadlem mine-llâhi veni`meh. vellâhu `alîmun hakîm.
Türkçe Meali: Bilin ki, içinizde Allah'ın Peygamberi bulunmaktadır. Eğer o, bir çok işlerde size uymuş olsaydı şüphesiz kötü duruma düşerdiniz; ama Allah size imanı sevdirmiş, onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkarcılığı, yoldan çıkmayı ve baş kaldırmayı size iğrenç göstermiştir. İşte böyle olanlar, Allah katından bir lütuf ve nimet sayesinde doğru yolda bulunanlardır. Allah bilendir, Hakim'dir.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَإِن طَآئِفَتَانِ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ ٱقْتَتَلُوا۟ فَأَصْلِحُوا۟ بَيْنَهُمَا ۖ فَإِنۢ بَغَتْ إِحْدَىٰهُمَا عَلَى ٱلْأُخْرَىٰ فَقَٰتِلُوا۟ ٱلَّتِى تَبْغِى حَتَّىٰ تَفِىٓءَ إِلَىٰٓ أَمْرِ ٱللَّهِ ۚ فَإِن فَآءَتْ فَأَصْلِحُوا۟ بَيْنَهُمَا بِٱلْعَدْلِ وَأَقْسِطُوٓا۟ ۖ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلْمُقْسِطِينَ
Türkçe Okunuşu: vein tâifetâni mine-lmu'minîne-ktetelû feaslihû beynehumâ. feim beğat ihdâhumâ `ale-l'uḫrâ fekâtilu-lletî tebğî hattâ tefîe ilâ emri-llâh. fein fâet feaslihû beynehumâ bil`adli veaksitû. inne-llâhe yuhibbu-lmuksitîn.
Türkçe Meali: Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz; eğer biri diğeri üzerine saldırırsa, saldıranlarla Allah'ın buyruğuna dönmelerine kadar savaşınız; eğer dönerlerse aralarını adaletle bulunuz, adil davranınız, şüphesiz Allah adil davrananları sever.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 10. Ayet
Arapça: إِنَّمَا ٱلْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌۭ فَأَصْلِحُوا۟ بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ ۚ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Türkçe Okunuşu: inneme-lmu'minûne iḫvetun feaslihû beyne eḫaveykum vetteku-llâhe le`allekum turhamûn.
Türkçe Meali: Şüphesiz müminler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah'tan sakının ki size acısın.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 11. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا يَسْخَرْ قَوْمٌۭ مِّن قَوْمٍ عَسَىٰٓ أَن يَكُونُوا۟ خَيْرًۭا مِّنْهُمْ وَلَا نِسَآءٌۭ مِّن نِّسَآءٍ عَسَىٰٓ أَن يَكُنَّ خَيْرًۭا مِّنْهُنَّ ۖ وَلَا تَلْمِزُوٓا۟ أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا۟ بِٱلْأَلْقَٰبِ ۖ بِئْسَ ٱلِٱسْمُ ٱلْفُسُوقُ بَعْدَ ٱلْإِيمَٰنِ ۚ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ yesḫar kavmum min kavmin `asâ ey yekûnû ḫayram minhum velâ nisâum min nisâin `asâ ey yekunne ḫayram minhunn. velâ telmizû enfusekum velâ tenâbezû bil'elkâb. bi'se-lismu-lfusûku ba`de-l'îmân. vemel lem yetub feulâike humu-żżâlimûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın; birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın; inandıktan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü bir addır. Tevbe etmeyenler, işte onlar zalimlerdir.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 12. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱجْتَنِبُوا۟ كَثِيرًۭا مِّنَ ٱلظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ ٱلظَّنِّ إِثْمٌۭ ۖ وَلَا تَجَسَّسُوا۟ وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا ۚ أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًۭا فَكَرِهْتُمُوهُ ۚ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ تَوَّابٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenu-ctenibû keŝîram mine-żżann. inne ba`da-żżanni iŝmuv velâ tecessesû velâ yağteb ba`dukum ba`dâ. eyuhibbu ehadukum ey ye'kule lahme eḫîhi meyten fekerihtumûh. vetteku-llâh. inne-llâhe tevvâbur rahîm.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin suçunu araştırmayın; kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz; Allah'tan sakının, şüphesiz Allah tevbeleri daima kabul edendir, acıyandır.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 13. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَٰكُم مِّن ذَكَرٍۢ وَأُنثَىٰ وَجَعَلْنَٰكُمْ شُعُوبًۭا وَقَبَآئِلَ لِتَعَارَفُوٓا۟ ۚ إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ ٱللَّهِ أَتْقَىٰكُمْ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnâsu innâ ḫalaknâkum min ẕekeriv veunŝâ vece`alnâkum şu`ûbev vekabâile lite`ârafû. inne ekramekum `inde-llâhi etkâkum. inne-llâhe `alîmun ḫabîr.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır.
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 14. Ayet
Arapça: ۞ قَالَتِ ٱلْأَعْرَابُ ءَامَنَّا ۖ قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا۟ وَلَٰكِن قُولُوٓا۟ أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ ٱلْإِيمَٰنُ فِى قُلُوبِكُمْ ۖ وَإِن تُطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ لَا يَلِتْكُم مِّنْ أَعْمَٰلِكُمْ شَيْـًٔا ۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌ
Türkçe Okunuşu: kâleti-l'a`râbu âmennâ. kul lem tu'minû velâkin kûlû eslemnâ velemmâ yedḫuli-l'îmânu fî kulûbikum. vein tutî`u-llâhe verasûlehû lâ yelitkum min a`mâlikum şey'â. inne-llâhe ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Bedeviler: "İnandık" dediler, de ki: "İnanmadınız ama İslam olduk deyin; inanç henüz gönüllerinize yerleşmedi; eğer Allah'a ve Peygamberine itaat ederseniz, işlediklerinizden bir şey eksilmez; doğrusu Allah, bağışlar, merhamet eder."
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 15. Ayet
Arapça: إِنَّمَا ٱلْمُؤْمِنُونَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا۟ وَجَٰهَدُوا۟ بِأَمْوَٰلِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلصَّٰدِقُونَ
Türkçe Okunuşu: inneme-lmu'minûne-lleẕîne âmenû billâhi verasûlihî ŝumme lem yertâbû vecâhedû biemvâlihim veenfusihim fî sebîli-llâh. ulâike humu-ssâdikûn.
Türkçe Meali: "İnananlar, ancak Allah'a ve peygamberine inanmış, sonra şüpheye düşmemiş; Allah uğrunda mallarıyla, canlarıyla cihat etmiş olanlardır. İşte onlar doğru olanlardır."
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 16. Ayet
Arapça: قُلْ أَتُعَلِّمُونَ ٱللَّهَ بِدِينِكُمْ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۚ وَٱللَّهُ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: kul etu`allimûne-llâhe bidînikum vellâhu ya`lemu mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ard. vellâhu bikulli şey'in `alîm.
Türkçe Meali: De ki: "Dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da yerde olanları da bilir, Allah her şeyi bilendir."
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 17. Ayet
Arapça: يَمُنُّونَ عَلَيْكَ أَنْ أَسْلَمُوا۟ ۖ قُل لَّا تَمُنُّوا۟ عَلَىَّ إِسْلَٰمَكُم ۖ بَلِ ٱللَّهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ أَنْ هَدَىٰكُمْ لِلْإِيمَٰنِ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: yemunnûne `aleyke en eslemû. kul lâ temunnû `aleyye islâmekum. beli-llâhu yemunnu `aleykum en hedâkum lil'îmâni in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: Müslüman oldular diye seni minnet altında bırakmak isterler; de ki: "Müslüman olmanızla beni minnet altında tutmayın, hayır; eğer doğru kimselerseniz, sizi imana eriştirmekle Allah sizi minnet altında bırakır."
سُورَةُ الحُجُرَاتِ - Hucurât Suresi - 18. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ غَيْبَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَٱللَّهُ بَصِيرٌۢ بِمَا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe ya`lemu ğaybe-ssemâvâti vel'ard. vellâhu besîrum bimâ ta`melûn.
Türkçe Meali: Doğrusu Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı görendir.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ قٓ ۚ وَٱلْقُرْءَانِ ٱلْمَجِيدِ
Türkçe Okunuşu: kâf. velkur'âni-lmecîd.
Türkçe Meali: Kaf. Şanlı Kuran'a and olsun.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 2. Ayet
Arapça: بَلْ عَجِبُوٓا۟ أَن جَآءَهُم مُّنذِرٌۭ مِّنْهُمْ فَقَالَ ٱلْكَٰفِرُونَ هَٰذَا شَىْءٌ عَجِيبٌ
Türkçe Okunuşu: bel `acibû en câehum munẕirum minhum fekâle-lkâfirûne hâẕâ şey'un `acîb.
Türkçe Meali: Kafirler, Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da: "Bu şaşılacak bir şey; öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman dirilecek miyiz? Bu, ihtimali olmayan bir dönüştür" dediler.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 3. Ayet
Arapça: أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًۭا ۖ ذَٰلِكَ رَجْعٌۢ بَعِيدٌۭ
Türkçe Okunuşu: eiẕâ mitnâ vekunnâ turâbâ. ẕâlike rac`um be`îd.
Türkçe Meali: Kafirler, Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da: "Bu şaşılacak bir şey; öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman dirilecek miyiz? Bu, ihtimali olmayan bir dönüştür" dediler.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 4. Ayet
Arapça: قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنقُصُ ٱلْأَرْضُ مِنْهُمْ ۖ وَعِندَنَا كِتَٰبٌ حَفِيظٌۢ
Türkçe Okunuşu: kad `alimnâ mâ tenkusu-l'ardu minhum. ve`indenâ kitâbun hafîż.
Türkçe Meali: Onlardan kimlerin ölüp toprağa karıştığını biliyoruz. Katımızda her şeyi unutulmaktan koruyan bir kitap vardır.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 5. Ayet
Arapça: بَلْ كَذَّبُوا۟ بِٱلْحَقِّ لَمَّا جَآءَهُمْ فَهُمْ فِىٓ أَمْرٍۢ مَّرِيجٍ
Türkçe Okunuşu: bel keẕẕebû bilhakki lemmâ câehum fehum fî emrim merîc.
Türkçe Meali: Hayır; onlar, gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar; kararsızlık içindedirler.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 6. Ayet
Arapça: أَفَلَمْ يَنظُرُوٓا۟ إِلَى ٱلسَّمَآءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَٰهَا وَزَيَّنَّٰهَا وَمَا لَهَا مِن فُرُوجٍۢ
Türkçe Okunuşu: efelem yenżurû ile-ssemâi fevkahum keyfe beneynâhâ vezeyyennâhâ vemâ lehâ min furûc.
Türkçe Meali: Onlar, üstlerindeki göğü nasıl yapmışız, süslemişizdir bir bakmazlar mı? Onda hiçbir çatlak da yoktur.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَٱلْأَرْضَ مَدَدْنَٰهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ وَأَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍۭ بَهِيجٍۢ
Türkçe Okunuşu: vel'arda medednâhâ veelkaynâ fîhâ ravâsiye veembetnâ fîhâ min kulli zevcim behîc.
Türkçe Meali: Allah'a yönelen her kula öğüt ve bir belge olarak yeryüzünü yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her güzel türden yetiştirdik.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 8. Ayet
Arapça: تَبْصِرَةًۭ وَذِكْرَىٰ لِكُلِّ عَبْدٍۢ مُّنِيبٍۢ
Türkçe Okunuşu: tebsiratev veẕikrâ likulli `abdim munîb.
Türkçe Meali: Allah'a yönelen her kula öğüt ve bir belge olarak yeryüzünü yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her güzel türden yetiştirdik.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَنَزَّلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ مُّبَٰرَكًۭا فَأَنۢبَتْنَا بِهِۦ جَنَّٰتٍۢ وَحَبَّ ٱلْحَصِيدِ
Türkçe Okunuşu: venezzelnâ mine-ssemâi mâem mubâraken feembetnâ bihî cennâtiv vehabbe-lhasîd.
Türkçe Meali: Gökten bereketli bir su indirdik, kullara rızık olmak üzere onunla bahçeler, biçilecek taneli ekinler, küme küme tomurcukları olan boylu hurma ağaçları yetiştirdik. O su ile ölü yeri dirilttik. İşte insanların diriltilmesi de böyledir.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَٱلنَّخْلَ بَاسِقَٰتٍۢ لَّهَا طَلْعٌۭ نَّضِيدٌۭ
Türkçe Okunuşu: vennaḫle bâsikâtil lehâ tal`un nedîd.
Türkçe Meali: Gökten bereketli bir su indirdik, kullara rızık olmak üzere onunla bahçeler, biçilecek taneli ekinler, küme küme tomurcukları olan boylu hurma ağaçları yetiştirdik. O su ile ölü yeri dirilttik. İşte insanların diriltilmesi de böyledir.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 11. Ayet
Arapça: رِّزْقًۭا لِّلْعِبَادِ ۖ وَأَحْيَيْنَا بِهِۦ بَلْدَةًۭ مَّيْتًۭا ۚ كَذَٰلِكَ ٱلْخُرُوجُ
Türkçe Okunuşu: rizkal lil`ibâdi veahyeynâ bihî beldetem meytâ. keẕâlike-lḫurûc.
Türkçe Meali: Gökten bereketli bir su indirdik, kullara rızık olmak üzere onunla bahçeler, biçilecek taneli ekinler, küme küme tomurcukları olan boylu hurma ağaçları yetiştirdik. O su ile ölü yeri dirilttik. İşte insanların diriltilmesi de böyledir.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 12. Ayet
Arapça: كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍۢ وَأَصْحَٰبُ ٱلرَّسِّ وَثَمُودُ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebet kablehum kavmu nûhiv veashâbu-rrassi veŝemûd.
Türkçe Meali: Onlardan önce Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardeşleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamışlardı; evet bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da tehdidim gerçekleşmişti.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَعَادٌۭ وَفِرْعَوْنُ وَإِخْوَٰنُ لُوطٍۢ
Türkçe Okunuşu: ve`âduv vefir`avnu veiḫvânu lût.
Türkçe Meali: Onlardan önce Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardeşleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamışlardı; evet bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da tehdidim gerçekleşmişti.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَأَصْحَٰبُ ٱلْأَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍۢ ۚ كُلٌّۭ كَذَّبَ ٱلرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ
Türkçe Okunuşu: veashâbu-l'eyketi vekavmu tubba`. kullun keẕẕebe-rrusule fehakka ve`îd.
Türkçe Meali: Onlardan önce Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardeşleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamışlardı; evet bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da tehdidim gerçekleşmişti.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 15. Ayet
Arapça: أَفَعَيِينَا بِٱلْخَلْقِ ٱلْأَوَّلِ ۚ بَلْ هُمْ فِى لَبْسٍۢ مِّنْ خَلْقٍۢ جَدِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: efe`ayînâ bilḫalki-l'evvel. bel hum fî lebsim min ḫalkin cedîd.
Türkçe Meali: Biz ilk yaratışta yorulduk mu? Hayır; onlar yeniden yaratılmaktan şüphe etmektedirler.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِۦ نَفْسُهُۥ ۖ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ ٱلْوَرِيدِ
Türkçe Okunuşu: velekad ḫalakne-l'insâne vena`lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh. venahnu akrabu ileyhi min habli-lverîd.
Türkçe Meali: And olsun ki insanı Biz yarattık; nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz; Biz ona şah damarından daha yakınız.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 17. Ayet
Arapça: إِذْ يَتَلَقَّى ٱلْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ ٱلْيَمِينِ وَعَنِ ٱلشِّمَالِ قَعِيدٌۭ
Türkçe Okunuşu: iẕ yetelekke-lmutelekkiyâni `ani-lyemîni ve`ani-şşimâli ka`îd.
Türkçe Meali: Sağında ve solunda, onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır birer gözcü olarak söylediği her sözü zaptederler.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 18. Ayet
Arapça: مَّا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌۭ
Türkçe Okunuşu: mâ yelfiżu min kavlin illâ ledeyhi rakîbun `atîd.
Türkçe Meali: Sağında ve solunda, onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır birer gözcü olarak söylediği her sözü zaptederler.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَجَآءَتْ سَكْرَةُ ٱلْمَوْتِ بِٱلْحَقِّ ۖ ذَٰلِكَ مَا كُنتَ مِنْهُ تَحِيدُ
Türkçe Okunuşu: vecâet sekratu-lmevt bilhakk. ẕâlike mâ kunte minhu tehîd.
Türkçe Meali: Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir, ey insan, işte bu senin öteden beri korkup kaçtığın şeydir.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَنُفِخَ فِى ٱلصُّورِ ۚ ذَٰلِكَ يَوْمُ ٱلْوَعِيدِ
Türkçe Okunuşu: venufiḫa fi-ssûr. ẕâlike yevmu-lve`îd.
Türkçe Meali: Sura üfürülür. İşte bu geleceği söz verilen gündür.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَجَآءَتْ كُلُّ نَفْسٍۢ مَّعَهَا سَآئِقٌۭ وَشَهِيدٌۭ
Türkçe Okunuşu: vecâet kullu nefsim me`ahâ sâikuv veşehîd.
Türkçe Meali: Her can, kendisiyle beraber bir sürücü ve şahit bulunduğu halde gelir.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 22. Ayet
Arapça: لَّقَدْ كُنتَ فِى غَفْلَةٍۢ مِّنْ هَٰذَا فَكَشَفْنَا عَنكَ غِطَآءَكَ فَبَصَرُكَ ٱلْيَوْمَ حَدِيدٌۭ
Türkçe Okunuşu: lekad kunte fî ğafletim min hâẕâ fekeşefnâ `anke ğitâeke febesaruke-lyevme hadîd.
Türkçe Meali: Ona: "And olsun ki, sen, bundan gafildin; işte senden gaflet perdesini kaldırdık, bugün artık görüşün keskindir" denir.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَقَالَ قَرِينُهُۥ هَٰذَا مَا لَدَىَّ عَتِيدٌ
Türkçe Okunuşu: vekâle karînuhû hâẕâ mâ ledeyye `atîd.
Türkçe Meali: Yanındaki melek: "İşte bu yanımdaki hazırdır" der.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 24. Ayet
Arapça: أَلْقِيَا فِى جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَنِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: elkiyâ fî cehenneme kulle keffârin `anîd.
Türkçe Meali: Allah: "Ey sürücü ve şahit! Her inatçı inkarcıyı, iyiliklere boyuna engel olan, mütecaviz, şüpheye düşüren, Allah'ın yanında başka tanrı benimseyen kişiyi cehenneme atın, onu çetin bir azaba sokun" buyurur.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 25. Ayet
Arapça: مَّنَّاعٍۢ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍۢ مُّرِيبٍ
Türkçe Okunuşu: mennâ`il lilḫayri mu`tedim murîbun.
Türkçe Meali: Allah: "Ey sürücü ve şahit! Her inatçı inkarcıyı, iyiliklere boyuna engel olan, mütecaviz, şüpheye düşüren, Allah'ın yanında başka tanrı benimseyen kişiyi cehenneme atın, onu çetin bir azaba sokun" buyurur.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 26. Ayet
Arapça: ٱلَّذِى جَعَلَ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِى ٱلْعَذَابِ ٱلشَّدِيدِ
Türkçe Okunuşu: elleẕî ce`ale me`a-llâhi ilâhen âḫara feelkiyâhu fi-l`aẕâbi-şşedîd.
Türkçe Meali: Allah: "Ey sürücü ve şahit! Her inatçı inkarcıyı, iyiliklere boyuna engel olan, mütecaviz, şüpheye düşüren, Allah'ın yanında başka tanrı benimseyen kişiyi cehenneme atın, onu çetin bir azaba sokun" buyurur.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 27. Ayet
Arapça: ۞ قَالَ قَرِينُهُۥ رَبَّنَا مَآ أَطْغَيْتُهُۥ وَلَٰكِن كَانَ فِى ضَلَٰلٍۭ بَعِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: kâle karînuhû rabbenâ mâ atğaytuhû velâkin kâne fî dalâlim be`îd.
Türkçe Meali: Yanındaki şeytan: "Rabbimiz! Ben onu azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklıktaydı" der.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 28. Ayet
Arapça: قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا۟ لَدَىَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ إِلَيْكُم بِٱلْوَعِيدِ
Türkçe Okunuşu: kâle lâ taḫtesimû ledeyye vekad kaddemtu ileykum bilve`îd.
Türkçe Meali: Allah: "Benim katımda çekişmeyin; size bunu önceden bildirmiştim. Benim katımda söz değişmez; Ben kullara asla zulmetmem" der.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 29. Ayet
Arapça: مَا يُبَدَّلُ ٱلْقَوْلُ لَدَىَّ وَمَآ أَنَا۠ بِظَلَّٰمٍۢ لِّلْعَبِيدِ
Türkçe Okunuşu: mâ yubeddelu-lkavlu ledeyye vemâ ene biżallâmil lil`abîd.
Türkçe Meali: Allah: "Benim katımda çekişmeyin; size bunu önceden bildirmiştim. Benim katımda söz değişmez; Ben kullara asla zulmetmem" der.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 30. Ayet
Arapça: يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ ٱمْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِن مَّزِيدٍۢ
Türkçe Okunuşu: yevme nekûlu licehenneme heli-mtele'ti vetekûlu hel mim mezîd.
Türkçe Meali: O gün cehenneme: "Doldun mu?" deriz, o: "Daha var mı?" der.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَأُزْلِفَتِ ٱلْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ
Türkçe Okunuşu: veuzlifeti-lcennetu lilmuttekîne ğayra be`îd.
Türkçe Meali: Cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır, zaten uzakta değildir.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 32. Ayet
Arapça: هَٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍۢ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ mâ tû`adûne likulli evvâbin hafîż.
Türkçe Meali: Onlara: "İşte bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun buyruklarına riayet eden; görmediği Rahman'dan korkan, Allah'a yönelmiş bir kalble gelen sizlere, hepinize söz verilen yerdir. Oraya esenlikle girin; işte sonsuzluk günü budur" denir.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 33. Ayet
Arapça: مَّنْ خَشِىَ ٱلرَّحْمَٰنَ بِٱلْغَيْبِ وَجَآءَ بِقَلْبٍۢ مُّنِيبٍ
Türkçe Okunuşu: men ḫaşiye-rrahmâne bilğaybi vecâe bikalbim munîb.
Türkçe Meali: Onlara: "İşte bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun buyruklarına riayet eden; görmediği Rahman'dan korkan, Allah'a yönelmiş bir kalble gelen sizlere, hepinize söz verilen yerdir. Oraya esenlikle girin; işte sonsuzluk günü budur" denir.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 34. Ayet
Arapça: ٱدْخُلُوهَا بِسَلَٰمٍۢ ۖ ذَٰلِكَ يَوْمُ ٱلْخُلُودِ
Türkçe Okunuşu: udḫulûhâ biselâm. ẕâlike yevmu-lḫulûd.
Türkçe Meali: Onlara: "İşte bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun buyruklarına riayet eden; görmediği Rahman'dan korkan, Allah'a yönelmiş bir kalble gelen sizlere, hepinize söz verilen yerdir. Oraya esenlikle girin; işte sonsuzluk günü budur" denir.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 35. Ayet
Arapça: لَهُم مَّا يَشَآءُونَ فِيهَا وَلَدَيْنَا مَزِيدٌۭ
Türkçe Okunuşu: lehum mâ yeşâûne fîhâ veledeynâ mezîd.
Türkçe Meali: Orada dilediklerini bulurlar. Katımızda fazlası da vardır.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَشَدُّ مِنْهُم بَطْشًۭا فَنَقَّبُوا۟ فِى ٱلْبِلَٰدِ هَلْ مِن مَّحِيصٍ
Türkçe Okunuşu: vekem ehleknâ kablehum min karnin hum eşeddu minhum batşen fenekkabû fi-lbilâd. hel mim mehîs.
Türkçe Meali: Bu inkarcılardan önce, kendilerinden daha kuvvetli olan, diyar diyar dolaşan nice nesilleri yok etmişizdir. Kurtuluşu var mı?
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 37. Ayet
Arapça: إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِمَن كَانَ لَهُۥ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى ٱلسَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne fî ẕâlike leẕikrâ limen kâne lehû kalbun ev elka-ssem`a vehuve şehîd.
Türkçe Meali: Doğrusu bunda, kalbi olana veya hazır bulunup kulak verene ders vardır.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ خَلَقْنَا ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِى سِتَّةِ أَيَّامٍۢ وَمَا مَسَّنَا مِن لُّغُوبٍۢ
Türkçe Okunuşu: velekad ḫalakne-ssemâvâti vel'arda vemâ beynehumâ fî sitteti eyyâm. vemâ messenâ mil luğûb.
Türkçe Meali: And olsun ki, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yarattık ve Biz bir yorgunluk da duymadık.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 39. Ayet
Arapça: فَٱصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ ٱلشَّمْسِ وَقَبْلَ ٱلْغُرُوبِ
Türkçe Okunuşu: fasbir `alâ mâ yekûlûne vesebbih bihamdi rabbike kable tulû`i-şşemsi vekable-lğurûb.
Türkçe Meali: Söylediklerine sabret; Rabbini, güneşin doğmasından önce ve batışından önce överek tesbih et.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 40. Ayet
Arapça: وَمِنَ ٱلَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَٰرَ ٱلسُّجُودِ
Türkçe Okunuşu: vemine-lleyli fesebbihhu veedbâra-ssucûd.
Türkçe Meali: Geceleyin ve secdelerin ardından O'nu tesbih et.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَٱسْتَمِعْ يَوْمَ يُنَادِ ٱلْمُنَادِ مِن مَّكَانٍۢ قَرِيبٍۢ
Türkçe Okunuşu: vestemi` yevme yunâdi-lmunâdi mim mekânin karîb.
Türkçe Meali: Bir çağırıcının yakın bir yerden çağıracağı güne kulak ver.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 42. Ayet
Arapça: يَوْمَ يَسْمَعُونَ ٱلصَّيْحَةَ بِٱلْحَقِّ ۚ ذَٰلِكَ يَوْمُ ٱلْخُرُوجِ
Türkçe Okunuşu: yevme yesme`ûne-ssayhate bilhakk. ẕâlike yevmu-lḫurûc.
Türkçe Meali: O gün çığlığı gerçekten duyarlar; işte o, kabirden çıkış günüdür.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 43. Ayet
Arapça: إِنَّا نَحْنُ نُحْىِۦ وَنُمِيتُ وَإِلَيْنَا ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: innâ nahnu nuhyî venumîtu veileyne-lmesîr.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz diriltiriz, Biz öldürürüz, dönüş Bize'dir.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 44. Ayet
Arapça: يَوْمَ تَشَقَّقُ ٱلْأَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعًۭا ۚ ذَٰلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَسِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: yevme teşekkaku-l'ardu `anhum sirâ`â. ẕâlike haşrun `aleynâ yesîr.
Türkçe Meali: O gün, yer yarılır, onlar çabucak ayrılır; bu, Bize göre kolay bir toplamadır.
سُورَةُ قٓ - Kaf Suresi - 45. Ayet
Arapça: نَّحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ ۖ وَمَآ أَنتَ عَلَيْهِم بِجَبَّارٍۢ ۖ فَذَكِّرْ بِٱلْقُرْءَانِ مَن يَخَافُ وَعِيدِ
Türkçe Okunuşu: nahnu a`lemu bimâ yekûlûne vemâ ente `aleyhim bicebbârin feẕekkir bilkur'âni mey yeḫâfu ve`îd.
Türkçe Meali: Onların dediklerini Biz biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; söz verdiğim günden korkanlara Kuran'la öğüt ver.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلذَّٰرِيَٰتِ ذَرْوًۭا
Türkçe Okunuşu: veẕẕâriyâti ẕervâ.
Türkçe Meali: Esip savuran rüzgarlara, yağmur yüklü bulutlara, kolayca süzülen gemiler ve işleri yöneten meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyametin kopması şüphesiz gerçektir. Ödeşme günü gelecektir.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 2. Ayet
Arapça: فَٱلْحَٰمِلَٰتِ وِقْرًۭا
Türkçe Okunuşu: felhâmilâti vikrâ.
Türkçe Meali: Esip savuran rüzgarlara, yağmur yüklü bulutlara, kolayca süzülen gemiler ve işleri yöneten meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyametin kopması şüphesiz gerçektir. Ödeşme günü gelecektir.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 3. Ayet
Arapça: فَٱلْجَٰرِيَٰتِ يُسْرًۭا
Türkçe Okunuşu: felcâriyâti yusrâ.
Türkçe Meali: Esip savuran rüzgarlara, yağmur yüklü bulutlara, kolayca süzülen gemiler ve işleri yöneten meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyametin kopması şüphesiz gerçektir. Ödeşme günü gelecektir.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 4. Ayet
Arapça: فَٱلْمُقَسِّمَٰتِ أَمْرًا
Türkçe Okunuşu: felmukassimâti emrâ.
Türkçe Meali: Esip savuran rüzgarlara, yağmur yüklü bulutlara, kolayca süzülen gemiler ve işleri yöneten meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyametin kopması şüphesiz gerçektir. Ödeşme günü gelecektir.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 5. Ayet
Arapça: إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌۭ
Türkçe Okunuşu: innemâ tû`adûne lesâdik.
Türkçe Meali: Esip savuran rüzgarlara, yağmur yüklü bulutlara, kolayca süzülen gemiler ve işleri yöneten meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyametin kopması şüphesiz gerçektir. Ödeşme günü gelecektir.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَإِنَّ ٱلدِّينَ لَوَٰقِعٌۭ
Türkçe Okunuşu: veinne-ddîne levâki`.
Türkçe Meali: Esip savuran rüzgarlara, yağmur yüklü bulutlara, kolayca süzülen gemiler ve işleri yöneten meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyametin kopması şüphesiz gerçektir. Ödeşme günü gelecektir.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلْحُبُكِ
Türkçe Okunuşu: vessemâi ẕâti-lhubuk.
Türkçe Meali: İçinde yörüngeler bulunan göğe and olsun ki, ey inkarcılar, siz, şüphesiz aykırı görüştesiniz.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 8. Ayet
Arapça: إِنَّكُمْ لَفِى قَوْلٍۢ مُّخْتَلِفٍۢ
Türkçe Okunuşu: innekum lefî kavlim muḫtelif.
Türkçe Meali: İçinde yörüngeler bulunan göğe and olsun ki, ey inkarcılar, siz, şüphesiz aykırı görüştesiniz.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 9. Ayet
Arapça: يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ أُفِكَ
Türkçe Okunuşu: yu'feku `anhu men ufik.
Türkçe Meali: Bundan, dönebilecek kimseler döndürülür.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 10. Ayet
Arapça: قُتِلَ ٱلْخَرَّٰصُونَ
Türkçe Okunuşu: kutile-lḫarrâsûn.
Türkçe Meali: Yalancılığı itiyat edinenlerin, bilgisizliğe saplanıp kalanların canları çıksın!
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 11. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ هُمْ فِى غَمْرَةٍۢ سَاهُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne hum fî ğamratin sâhûn.
Türkçe Meali: Yalancılığı itiyat edinenlerin, bilgisizliğe saplanıp kalanların canları çıksın!
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 12. Ayet
Arapça: يَسْـَٔلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ ٱلدِّينِ
Türkçe Okunuşu: yes'elûne eyyâne yevmu-ddîn.
Türkçe Meali: İşlerin karşılık göreceği günün zamanını sorarlar.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 13. Ayet
Arapça: يَوْمَ هُمْ عَلَى ٱلنَّارِ يُفْتَنُونَ
Türkçe Okunuşu: yevme hum `ale-nnâri yuftenûn.
Türkçe Meali: O, kendilerinin ateşte azap görecekleri gündür.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 14. Ayet
Arapça: ذُوقُوا۟ فِتْنَتَكُمْ هَٰذَا ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تَسْتَعْجِلُونَ
Türkçe Okunuşu: ẕûkû fitnetekum. hâẕe-lleẕî kuntum bihî testa`cilûn.
Türkçe Meali: Onlara: "Azabınızı tadın; işte acele beklediğiniz bu idi" denir.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 15. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّٰتٍۢ وَعُيُونٍ
Türkçe Okunuşu: inne-lmuttekîne fî cennâtiv ve`uyûn.
Türkçe Meali: Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini almış olarak bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Çünkü onlar, bundan önce iyi davrananlardı.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 16. Ayet
Arapça: ءَاخِذِينَ مَآ ءَاتَىٰهُمْ رَبُّهُمْ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَبْلَ ذَٰلِكَ مُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: âḫiẕîne mâ âtâhum rabbuhum. innehum kânû kable ẕâlike muhsinîn.
Türkçe Meali: Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini almış olarak bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Çünkü onlar, bundan önce iyi davrananlardı.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 17. Ayet
Arapça: كَانُوا۟ قَلِيلًۭا مِّنَ ٱلَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: kânû kalîlem mine-lleyli mâ yehce`ûn.
Türkçe Meali: Onlar, geceleri az uyuyanlardı.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَبِٱلْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vebil'eshâri hum yestağfirûn.
Türkçe Meali: Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَفِىٓ أَمْوَٰلِهِمْ حَقٌّۭ لِّلسَّآئِلِ وَٱلْمَحْرُومِ
Türkçe Okunuşu: vefî emvâlihim hakkul lissâili velmahrûm.
Türkçe Meali: Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı, onu verirlerdi.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَفِى ٱلْأَرْضِ ءَايَٰتٌۭ لِّلْمُوقِنِينَ
Türkçe Okunuşu: vefi-l'ardi âyâtul lilmûkinîn.
Türkçe Meali: Kesin olarak inananlara, yeryüzünde ve kendi içinizde Allah'ın varlığına nice deliller vardır; görmez misiniz?
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَفِىٓ أَنفُسِكُمْ ۚ أَفَلَا تُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vefî enfusikum. efelâ tubsirûn.
Türkçe Meali: Kesin olarak inananlara, yeryüzünde ve kendi içinizde Allah'ın varlığına nice deliller vardır; görmez misiniz?
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَفِى ٱلسَّمَآءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: vefi-ssemâi rizkukum vemâ tû`adûn.
Türkçe Meali: Rızkınız da, size söz verilen azap da yukarıdan gelir.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 23. Ayet
Arapça: فَوَرَبِّ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ إِنَّهُۥ لَحَقٌّۭ مِّثْلَ مَآ أَنَّكُمْ تَنطِقُونَ
Türkçe Okunuşu: feverabbi-ssemâi vel'ardi innehû lehakkum miŝle mâ ennekum tentikûn.
Türkçe Meali: Göğün ve yerin Rabbine and olsun ki bu, sizin konuşmanız kadar kesin ve gerçektir.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 24. Ayet
Arapça: هَلْ أَتَىٰكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَٰهِيمَ ٱلْمُكْرَمِينَ
Türkçe Okunuşu: hel etâke hadîŝu dayfi ibrâhîme-lmukramîn.
Türkçe Meali: İbrahim'in ikram edilmiş konuklarının haberi sana geldi mi?
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 25. Ayet
Arapça: إِذْ دَخَلُوا۟ عَلَيْهِ فَقَالُوا۟ سَلَٰمًۭا ۖ قَالَ سَلَٰمٌۭ قَوْمٌۭ مُّنكَرُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ deḫalû `aleyhi fekâlû selâmâ. kâle selâm. kavmum munkerûn.
Türkçe Meali: Onlar, İbrahim'in yanına girip: "Selam sana" demişlerdi, İbrahim de: "Selam size" demişti; içinden de, onların "tanınmamış bir topluluk" olduğunu geçirmişti.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 26. Ayet
Arapça: فَرَاغَ إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦ فَجَآءَ بِعِجْلٍۢ سَمِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: ferâğa ilâ ehlihî fecâe bi`iclin semîn.
Türkçe Meali: Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı getirmiş, onların önüne sürüp: "Yemez misiniz?" demişti.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 27. Ayet
Arapça: فَقَرَّبَهُۥٓ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Türkçe Okunuşu: fekarrabehû ileyhim kâle elâ te'kulûn.
Türkçe Meali: Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı getirmiş, onların önüne sürüp: "Yemez misiniz?" demişti.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 28. Ayet
Arapça: فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةًۭ ۖ قَالُوا۟ لَا تَخَفْ ۖ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَٰمٍ عَلِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: feevcese minhum ḫîfeh. kâlû lâ teḫaf. vebeşşerûhu biğulâmin `alîm.
Türkçe Meali: (Yemediklerini görünce) onlardan endişeye düştü; "Korkma" dediler ve ona bilgin bir oğul sahibi olacağını müjdelediler.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 29. Ayet
Arapça: فَأَقْبَلَتِ ٱمْرَأَتُهُۥ فِى صَرَّةٍۢ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: feakbeleti-mraetuhû fî sarratin fesakket vechehâ vekâlet `acûzun `akîm.
Türkçe Meali: Bunun üzerine karısı hayretle seslenerek geldi, elleriyle yüzünü kapayarak: "kısır bir kocakarı!" dedi.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 30. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ ۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْحَكِيمُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: kâlû keẕâliki kâle rabbuk. innehû huve-lhakîmu-l`alîm.
Türkçe Meali: Melekler: "Bu böyledir, Rabbin söylemiştir; doğrusu O, Hakim olandır, bilendir" dediler.