سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 31. Ayet
Arapça: ۞ قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا ٱلْمُرْسَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle femâ ḫatbukum eyyuhe-lmurselûn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Ey Elçiler! Göreviniz nedir?" dedi.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 32. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ إِنَّآ أُرْسِلْنَآ إِلَىٰ قَوْمٍۢ مُّجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû innâ ursilnâ ilâ kavmim mucrimîn.
Türkçe Meali: Elçiler: "Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 33. Ayet
Arapça: لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةًۭ مِّن طِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: linursile `aleyhim hicâratem min tîn.
Türkçe Meali: Elçiler: "Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 34. Ayet
Arapça: مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ
Türkçe Okunuşu: musevvemeten `inde rabbike lilmusrifîn.
Türkçe Meali: Elçiler: "Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 35. Ayet
Arapça: فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: feaḫracnâ men kâne fîhâ mine-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine, suçlu milletin arasında bulunan müminleri çıkardık.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 36. Ayet
Arapça: فَمَا وَجَدْنَا فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍۢ مِّنَ ٱلْمُسْلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: femâ vecednâ fîhâ ğayra beytim mine-lmuslimîn.
Türkçe Meali: Zaten orada, kendini Allah'a vermiş sadece bir tek ev halkı bulduk.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَتَرَكْنَا فِيهَآ ءَايَةًۭ لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ ٱلْعَذَابَ ٱلْأَلِيمَ
Türkçe Okunuşu: veteraknâ fîhâ âyetel lilleẕîne yeḫâfûne-l`aẕâbe-l'elîm.
Türkçe Meali: Can yakıcı azabdan korkanlar için, o beldede bir işaret, bir kalıntı bıraktık.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَفِى مُوسَىٰٓ إِذْ أَرْسَلْنَٰهُ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ بِسُلْطَٰنٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: vefî mûsâ iẕ erselnâhu ilâ fir`avne bisultânim mubîn.
Türkçe Meali: Musa'nın başından geçenlerde de ibret vardır: Onu apaçık delille Firavun'a gönderdik.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 39. Ayet
Arapça: فَتَوَلَّىٰ بِرُكْنِهِۦ وَقَالَ سَٰحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌۭ
Türkçe Okunuşu: fetevellâ biruknihî vekâle sâhirun ev mecnûn.
Türkçe Meali: Firavun, erkaniyle birlikte hakdan yüz çevirdi; "sihirbazdır veya delidir" dedi.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 40. Ayet
Arapça: فَأَخَذْنَٰهُ وَجُنُودَهُۥ فَنَبَذْنَٰهُمْ فِى ٱلْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: feeḫaẕnâhu vecunûdehû fenebeẕnâhum fi-lyemmi vehuve mulîm.
Türkçe Meali: Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَفِى عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ ٱلرِّيحَ ٱلْعَقِيمَ
Türkçe Okunuşu: vefî `âdin iẕ erselnâ `aleyhimu-rrîha-l`akîm.
Türkçe Meali: Ad milletinin başından geçende de ibret vardır: Onların üzerine, uğradığı her şeyi bırakmayıp toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 42. Ayet
Arapça: مَا تَذَرُ مِن شَىْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَٱلرَّمِيمِ
Türkçe Okunuşu: mâ teẕeru min şey'in etet `aleyhi illâ ce`alethu kelramîm.
Türkçe Meali: Ad milletinin başından geçende de ibret vardır: Onların üzerine, uğradığı her şeyi bırakmayıp toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 43. Ayet
Arapça: وَفِى ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا۟ حَتَّىٰ حِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: vefî ŝemûde iẕ kîle lehum temette`û hattâ hîn.
Türkçe Meali: Semud milletinin başına gelende de ibret vardır: Onlara, "Bir süreye kadar zevklenin" denmişti.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 44. Ayet
Arapça: فَعَتَوْا۟ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ ٱلصَّٰعِقَةُ وَهُمْ يَنظُرُونَ
Türkçe Okunuşu: fe`atev `an emri rabbihim feeḫaẕethumu-ssâ`ikatu vehum yenżurûn.
Türkçe Meali: Onlar Rablerinin buyruğundan çıkmışlardı; bunun üzerine kendilerini gözleri göre göre yıldırım çarptı.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 45. Ayet
Arapça: فَمَا ٱسْتَطَٰعُوا۟ مِن قِيَامٍۢ وَمَا كَانُوا۟ مُنتَصِرِينَ
Türkçe Okunuşu: feme-stetâ`û min kiyâmiv vemâ kânû muntesirîn.
Türkçe Meali: Ayağa kalkacak güçleri kalmadı, yardım da görmediler.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَقَوْمَ نُوحٍۢ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَوْمًۭا فَٰسِقِينَ
Türkçe Okunuşu: vekavme nûhim min kabl. innehum kânû kavmen fâsikîn.
Türkçe Meali: Daha önce de Nuh milletini cezalandırmıştık. Çünkü onlar da yoldan çıkmış bir milletti.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَٱلسَّمَآءَ بَنَيْنَٰهَا بِأَيْي۟دٍۢ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ
Türkçe Okunuşu: vessemâe beneynâhâ bieydiv veinnâ lemûsi`ûn.
Türkçe Meali: Göğü, gücümüzle Biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَٱلْأَرْضَ فَرَشْنَٰهَا فَنِعْمَ ٱلْمَٰهِدُونَ
Türkçe Okunuşu: vel'arda feraşnâhâ feni`me-lmâhidûn.
Türkçe Meali: Yeryüzünü biz yayıp döşedik: Ne güzel döşeyiciyiz!
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَمِن كُلِّ شَىْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemin kulli şey'in ḫalaknâ zevceyni le`allekum teẕekkerûn.
Türkçe Meali: İbret alasınız diye her şeyi çift çift yaratmışızdır.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 50. Ayet
Arapça: فَفِرُّوٓا۟ إِلَى ٱللَّهِ ۖ إِنِّى لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: fefirrû ile-llâh. innî lekum minhu neẕîrum mubîn.
Türkçe Meali: De ki: "Öyleyse Allah'a koşusun; doğrusu ben sizi O'nun azabı ile açıkça uyaranım."
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَلَا تَجْعَلُوا۟ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ ۖ إِنِّى لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: velâ tec`alû me`a-llâhi ilâhen âḫar. innî lekum minhu neẕîrum mubîn.
Türkçe Meali: "Allah'ın yanında başkasını tanrı kılmayın; doğrusu ben sizi O'nun azabı ile açıkça uyaranım."
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 52. Ayet
Arapça: كَذَٰلِكَ مَآ أَتَى ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُوا۟ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
Türkçe Okunuşu: keẕâlike mâ ete-lleẕîne min kablihim mir rasûlin illâ kâlû sâhirun ev mecnûn.
Türkçe Meali: Onlardan öncekilere, herhangi bir peygamber gelince: "sihirbazdır" veya "Delidir" derlerdi.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 53. Ayet
Arapça: أَتَوَاصَوْا۟ بِهِۦ ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌۭ طَاغُونَ
Türkçe Okunuşu: etevâsav bih. bel hum kavmun tâğûn.
Türkçe Meali: Öncekiler sonrakilere böyle mi vasiyet ettiler? Hayır; bunlar azgın bir millettir.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 54. Ayet
Arapça: فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَآ أَنتَ بِمَلُومٍۢ
Türkçe Okunuşu: fetevelle `anhum femâ ente bimelûm.
Türkçe Meali: Onlardan yüz çevir; sen kınanacak değilsin.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 55. Ayet
Arapça: وَذَكِّرْ فَإِنَّ ٱلذِّكْرَىٰ تَنفَعُ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: veẕekkir feinne-ẕẕikrâ tenfe`u-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Öğüt ver; doğrusu öğüt inananlara fayda verir.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 56. Ayet
Arapça: وَمَا خَلَقْتُ ٱلْجِنَّ وَٱلْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Türkçe Okunuşu: vemâ ḫalaktu-lcinne vel'inse illâ liya`budûn.
Türkçe Meali: Cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etmeleri için yaratmışımdır.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 57. Ayet
Arapça: مَآ أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍۢ وَمَآ أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ
Türkçe Okunuşu: mâ urîdu minhum mir rizkiv vemâ urîdu ey yut`imûn.
Türkçe Meali: Onlardan bir rızık istemem; Beni doyurmalarını da istemem.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 58. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلرَّزَّاقُ ذُو ٱلْقُوَّةِ ٱلْمَتِينُ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe huve-rrazzâku ẕu-lkuvveti-lmetîn.
Türkçe Meali: Şüphesiz rızıklandıran da, güç ve kuvvet sahibi olan da Allah'tır.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 59. Ayet
Arapça: فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ ذَنُوبًۭا مِّثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَٰبِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ
Türkçe Okunuşu: feinne lilleẕîne żalemû ẕenûbem miŝle ẕenûbi ashâbihim felâ yesta`cilûn.
Türkçe Meali: Zulmedenlerin, geçmiş arkadaşlarının suçlarına benzer suçları vardır; cezalarını Benden acele istemesinler.
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Zâriyât Suresi - 60. Ayet
Arapça: فَوَيْلٌۭ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِن يَوْمِهِمُ ٱلَّذِى يُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: feveylul lilleẕîne keferû miy yevmihimu-lleẕî yû`adûn.
Türkçe Meali: Söz verilen günün azabından vay o inkar edenlere!
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلطُّورِ
Türkçe Okunuşu: vettûr.
Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 2. Ayet
Arapça: وَكِتَٰبٍۢ مَّسْطُورٍۢ
Türkçe Okunuşu: vekitâbim mestûr.
Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 3. Ayet
Arapça: فِى رَقٍّۢ مَّنشُورٍۢ
Türkçe Okunuşu: fî rakkim menşûr.
Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَٱلْبَيْتِ ٱلْمَعْمُورِ
Türkçe Okunuşu: velbeyti-lma`mûr.
Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَٱلسَّقْفِ ٱلْمَرْفُوعِ
Türkçe Okunuşu: vessakfi-lmerfû`.
Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَٱلْبَحْرِ ٱلْمَسْجُورِ
Türkçe Okunuşu: velbahri-lmescûr.
Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 7. Ayet
Arapça: إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَٰقِعٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne `aẕâbe rabbike levâki`.
Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 8. Ayet
Arapça: مَّا لَهُۥ مِن دَافِعٍۢ
Türkçe Okunuşu: mâ lehû min dâfi`.
Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 9. Ayet
Arapça: يَوْمَ تَمُورُ ٱلسَّمَآءُ مَوْرًۭا
Türkçe Okunuşu: yevme temûru-ssemâu mevrâ.
Türkçe Meali: Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanarak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak!
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَتَسِيرُ ٱلْجِبَالُ سَيْرًۭا
Türkçe Okunuşu: vetesîru-lcibâlu seyrâ.
Türkçe Meali: Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanarak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak!
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 11. Ayet
Arapça: فَوَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: feveyluy yevmeiẕil lilmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanarak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak!
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 12. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ هُمْ فِى خَوْضٍۢ يَلْعَبُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne hum fî ḫavdiy yel`abûn.
Türkçe Meali: Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanarak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak!
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 13. Ayet
Arapça: يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا
Türkçe Okunuşu: yevme yude``ûne ilâ nâri cehenneme da``â.
Türkçe Meali: Cehennem ateşine itildikçe itildikleri gün, onlara: "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur;
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 14. Ayet
Arapça: هَٰذِهِ ٱلنَّارُ ٱلَّتِى كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
Türkçe Okunuşu: hâẕihi-nnâru-lletî kuntum bihâ tukeẕẕibûn.
Türkçe Meali: Cehennem ateşine itildikçe itildikleri gün, onlara: "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur;
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 15. Ayet
Arapça: أَفَسِحْرٌ هَٰذَآ أَمْ أَنتُمْ لَا تُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: efesihrun hâẕâ em entum lâ tubsirûn.
Türkçe Meali: Bu bir büyü müdür, yoksa hala görmez misiniz? Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık birdir; ancak işlediklerinizin karşılığını görüyorsunuz" denir.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 16. Ayet
Arapça: ٱصْلَوْهَا فَٱصْبِرُوٓا۟ أَوْ لَا تَصْبِرُوا۟ سَوَآءٌ عَلَيْكُمْ ۖ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: islevhâ fasbirû ev lâ tasbirû. sevâun `aleykum. innemâ tuczevne mâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Bu bir büyü müdür, yoksa hala görmez misiniz? Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık birdir; ancak işlediklerinizin karşılığını görüyorsunuz" denir.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 17. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّٰتٍۢ وَنَعِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: inne-lmuttekîne fî cennâtiv vene`îm.
Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, şüphesiz, cennetlerde ve Rablerinin kendilerine verdikleriyle zevk duyarak nimetler içindedirler. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 18. Ayet
Arapça: فَٰكِهِينَ بِمَآ ءَاتَىٰهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَىٰهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: fâkihîne bimâ âtâhum rabbuhum. vevekâhum rabbuhum `aẕâbe-lcehîm.
Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, şüphesiz, cennetlerde ve Rablerinin kendilerine verdikleriyle zevk duyarak nimetler içindedirler. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 19. Ayet
Arapça: كُلُوا۟ وَٱشْرَبُوا۟ هَنِيٓـًٔۢا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kulû veşrabû henîem bimâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Onlara şöyle denir: "İşlediklerinizden ötürü, dizi dizi tahtlara yaslanarak afiyetle yiyin için." Onlara, ceylan gözlü eşler veririz.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 20. Ayet
Arapça: مُتَّكِـِٔينَ عَلَىٰ سُرُرٍۢ مَّصْفُوفَةٍۢ ۖ وَزَوَّجْنَٰهُم بِحُورٍ عِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: muttekiîne `alâ sururim masfûfeh. vezevvecnâhum bihûrin `în.
Türkçe Meali: Onlara şöyle denir: "İşlediklerinizden ötürü, dizi dizi tahtlara yaslanarak afiyetle yiyin için." Onlara, ceylan gözlü eşler veririz.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَٱتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيمَٰنٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَآ أَلَتْنَٰهُم مِّنْ عَمَلِهِم مِّن شَىْءٍۢ ۚ كُلُّ ٱمْرِئٍۭ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne âmenû vettebe`athum ẕurriyyetuhum biîmânin elhaknâ bihim ẕurriyyetehum vemâ eletnâhum min `amelihim min şey'. kullu-mriim bimâ kesebe rahîn.
Türkçe Meali: İnanan, soyları da inançta kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَأَمْدَدْنَٰهُم بِفَٰكِهَةٍۢ وَلَحْمٍۢ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
Türkçe Okunuşu: veemdednâhum bifâkihetiv velahmim mimmâ yeştehûn.
Türkçe Meali: Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 23. Ayet
Arapça: يَتَنَٰزَعُونَ فِيهَا كَأْسًۭا لَّا لَغْوٌۭ فِيهَا وَلَا تَأْثِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yetenâza`ûne fîhâ ke'sel lâ lağvun fîhâ velâ te'ŝîm.
Türkçe Meali: Orada kadeh tokuştururlar; fakat bunda ne bir saçmalama, ne de bir günaha girme vardır.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 24. Ayet
Arapça: ۞ وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌۭ لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌۭ مَّكْنُونٌۭ
Türkçe Okunuşu: veyetûfu `aleyhim ğilmânul lehum keennehum lu'luum meknûn.
Türkçe Meali: Sedefteki inciler gibi olan gençler yanlarında dolaşırlar.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۢ يَتَسَآءَلُونَ
Türkçe Okunuşu: veakbele ba`duhum `alâ ba`diy yetesâelûn.
Türkçe Meali: Birbirlerine dönüp soruşurlar:
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 26. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِىٓ أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû innâ kunnâ kablu fî ehlinâ muşfikîn.
Türkçe Meali: "Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 27. Ayet
Arapça: فَمَنَّ ٱللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَىٰنَا عَذَابَ ٱلسَّمُومِ
Türkçe Okunuşu: femenne-llâhu `aleynâ vevekânâ `aẕâbe-ssemûm.
Türkçe Meali: "Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 28. Ayet
Arapça: إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ ۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْبَرُّ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: innâ kunnâ min kablu ned`ûh. innehû huve-lberru-rrahîm.
Türkçe Meali: "Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 29. Ayet
Arapça: فَذَكِّرْ فَمَآ أَنتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍۢ وَلَا مَجْنُونٍ
Türkçe Okunuşu: feẕekkir femâ ente bini`meti rabbike bikâhiniv velâ mecnûn.
Türkçe Meali: Öğüt ver; Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 30. Ayet
Arapça: أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌۭ نَّتَرَبَّصُ بِهِۦ رَيْبَ ٱلْمَنُونِ
Türkçe Okunuşu: em yekûlûne şâ`irun neterabbesu bihî raybe-lmenûn.
Türkçe Meali: Yoksa senin için şöyle mi derler: "Şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz."
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 31. Ayet
Arapça: قُلْ تَرَبَّصُوا۟ فَإِنِّى مَعَكُم مِّنَ ٱلْمُتَرَبِّصِينَ
Türkçe Okunuşu: kul terabbesû feinnî me`akum mine-lmuterabbisîn.
Türkçe Meali: De ki: "Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözlemekteyim."
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 32. Ayet
Arapça: أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَٰمُهُم بِهَٰذَآ ۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌۭ طَاغُونَ
Türkçe Okunuşu: em te'muruhum ahlâmuhum bihâẕâ em hum kavmun tâğûn.
Türkçe Meali: Bunu onlara akılları mı buyuruyor? Yoksa onlar azgın bir millet midirler?
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 33. Ayet
Arapça: أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُۥ ۚ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: em yekûlûne tekavveleh. bel lâ yu'minûn.
Türkçe Meali: Yahut: "Onu kendi uydurdu" diyorlar öyle mi? Hayır, inanmıyorlar.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 34. Ayet
Arapça: فَلْيَأْتُوا۟ بِحَدِيثٍۢ مِّثْلِهِۦٓ إِن كَانُوا۟ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: felye'tû bihadîŝim miŝlihî in kânû sâdikîn.
Türkçe Meali: Eğer iddialarında samimi iseler Kuran'ın benzeri bir söz meydana getirsinler.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 35. Ayet
Arapça: أَمْ خُلِقُوا۟ مِنْ غَيْرِ شَىْءٍ أَمْ هُمُ ٱلْخَٰلِقُونَ
Türkçe Okunuşu: em ḫulikû min ğayri şey'in em humu-lḫâlikûn.
Türkçe Meali: Onlar, yaratan olmaksızın mı yaratıldılar yoksa yaratanlar kendileri midir?
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 36. Ayet
Arapça: أَمْ خَلَقُوا۟ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ ۚ بَل لَّا يُوقِنُونَ
Türkçe Okunuşu: em ḫaleku-ssemâvâti vel'ard. bel lâ yûkinûn.
Türkçe Meali: Yoksa gökleri ve yeri kendileri mi yarattılar? Hayır, Allah'a kesin olarak inanmıyorlar.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 37. Ayet
Arapça: أَمْ عِندَهُمْ خَزَآئِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ ٱلْمُصَۣيْطِرُونَ
Türkçe Okunuşu: em `indehum ḫazâinu rabbike em humu-lmusaytirûn.
Türkçe Meali: Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa onlar mı işe hakimdirler?
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 38. Ayet
Arapça: أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌۭ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ ۖ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُم بِسُلْطَٰنٍۢ مُّبِينٍ
Türkçe Okunuşu: em lehum sullemuy yestemi`ûne fîh. felye'ti mustemi`uhum bisultânim mubîn.
Türkçe Meali: Yoksa, üzerine çıkıp vahiy dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 39. Ayet
Arapça: أَمْ لَهُ ٱلْبَنَٰتُ وَلَكُمُ ٱلْبَنُونَ
Türkçe Okunuşu: em lehu-lbenâtu velekumu-lbenûn.
Türkçe Meali: Demek kızlar Allah'ın, oğullar sizin öyle mi?
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 40. Ayet
Arapça: أَمْ تَسْـَٔلُهُمْ أَجْرًۭا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍۢ مُّثْقَلُونَ
Türkçe Okunuşu: em tes'eluhum ecran fehum mim mağramim muŝkalûn.
Türkçe Meali: Yahut sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 41. Ayet
Arapça: أَمْ عِندَهُمُ ٱلْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ
Türkçe Okunuşu: em `indehumu-lğaybu fehum yektubûn.
Türkçe Meali: Veya, görülmeyeni bilmek kendilerine aittir de, onlar mı yazıyorlar?
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 42. Ayet
Arapça: أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًۭا ۖ فَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ هُمُ ٱلْمَكِيدُونَ
Türkçe Okunuşu: em yurîdûne keydâ. felleẕîne keferû humu-lmekîdûn.
Türkçe Meali: Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ama o tuzağa yakalanacak olanlar inkar edenlerdir.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 43. Ayet
Arapça: أَمْ لَهُمْ إِلَٰهٌ غَيْرُ ٱللَّهِ ۚ سُبْحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: em lehum ilâhun ğayru-llâh. subhâne-llâhi `ammâ yuşrikûn.
Türkçe Meali: Yoksa Allah'tan başka bir tanrıları mı vardır? Allah, onların ortak koşmalarından münezzehtir.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 44. Ayet
Arapça: وَإِن يَرَوْا۟ كِسْفًۭا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ سَاقِطًۭا يَقُولُوا۟ سَحَابٌۭ مَّرْكُومٌۭ
Türkçe Okunuşu: veiy yerav kisfem mine-ssemâi sâkitay yekûlû sehâbum merkûm.
Türkçe Meali: Gökten azap olarak düşen bir parça görseler: "Bulut kümesidir" derler.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 45. Ayet
Arapça: فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَٰقُوا۟ يَوْمَهُمُ ٱلَّذِى فِيهِ يُصْعَقُونَ
Türkçe Okunuşu: feẕerhum hattâ yulâkû yevmehumu-lleẕî fîhi yus`akûn.
Türkçe Meali: Çarpılacakları güne erişmelerine kadar onları bırak.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 46. Ayet
Arapça: يَوْمَ لَا يُغْنِى عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـًۭٔا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
Türkçe Okunuşu: yevme lâ yuğnî `anhum keyduhum şey'ev velâ hum yunsarûn.
Türkçe Meali: O gün, düzenleri kendilerine bir fayda vermez; yardım da görmezler.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ عَذَابًۭا دُونَ ذَٰلِكَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: veinne lilleẕîne żalemû `aẕâben dûne ẕâlike velâkinne ekŝerahum lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Zulmedenlere, şüphesiz, bundan başka da azap vardır; fakat onların çoğu bilmezler.
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَٱصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا ۖ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ
Türkçe Okunuşu: vasbir lihukmi rabbike feinneke bia`yuninâ vesebbih bihamdi rabbike hîne tekûm.
Türkçe Meali: Rabbinin hükmü yerine gelinceye kadar sabret; doğrusu sen, Bizim nezaretimiz altındasın; kalkarken Rabbini överek tesbih et;
سُورَةُ الطُّورِ - Tûr Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَمِنَ ٱلَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَٰرَ ٱلنُّجُومِ
Türkçe Okunuşu: vemine-lleyli fesebbihhu veidbâra-nnucûm.
Türkçe Meali: Geceleyin ve yıldızlar kaybolurken de O'nu tesbih et.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ
Türkçe Okunuşu: vennecmi iẕâ hevâ.
Türkçe Meali: Batmakta olan yıldıza and olsun ki,
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 2. Ayet
Arapça: مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ
Türkçe Okunuşu: mâ dalle sâhibukum vemâ ğavâ.
Türkçe Meali: Arkadaşınız (Muhammed) sapmamış ve azmamıştır.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلْهَوَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: vemâ yentiku `ani-lhevâ.
Türkçe Meali: O, kendiliğinden konuşmamaktadır.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 4. Ayet
Arapça: إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْىٌۭ يُوحَىٰ
Türkçe Okunuşu: in huve illâ vahyuy yûhâ.
Türkçe Meali: Onun konuşması ancak, bildirilen bir vahy iledir.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 5. Ayet
Arapça: عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلْقُوَىٰ
Türkçe Okunuşu: `allemehû şedîdu-lkuvâ.
Türkçe Meali: Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 6. Ayet
Arapça: ذُو مِرَّةٍۢ فَٱسْتَوَىٰ
Türkçe Okunuşu: ẕû mirrah. festevâ.
Türkçe Meali: Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَهُوَ بِٱلْأُفُقِ ٱلْأَعْلَىٰ
Türkçe Okunuşu: vehuve bil'ufuki-l'a`lâ.
Türkçe Meali: Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 8. Ayet
Arapça: ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ
Türkçe Okunuşu: ŝumme denâ fetedellâ.
Türkçe Meali: Sonra yaklaşmış ve inmiştir.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 9. Ayet
Arapça: فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ
Türkçe Okunuşu: fekâne kâbe kavseyni ev ednâ.
Türkçe Meali: Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 10. Ayet
Arapça: فَأَوْحَىٰٓ إِلَىٰ عَبْدِهِۦ مَآ أَوْحَىٰ
Türkçe Okunuşu: feevhâ ilâ `abdihî mâ evhâ.
Türkçe Meali: Allah o anda kuluna vahyedeceğini etti.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 11. Ayet
Arapça: مَا كَذَبَ ٱلْفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: mâ keẕebe-lfuâdu mâ raâ.
Türkçe Meali: Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 12. Ayet
Arapça: أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ
Türkçe Okunuşu: efetumârûnehû `alâ mâ yerâ.
Türkçe Meali: Ey inkarcılar! Onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışır mısınız?
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ رَءَاهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ
Türkçe Okunuşu: velekad raâhu nezleten uḫrâ.
Türkçe Meali: And olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 14. Ayet
Arapça: عِندَ سِدْرَةِ ٱلْمُنتَهَىٰ
Türkçe Okunuşu: `inde sidrati-lmuntehâ.
Türkçe Meali: And olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 15. Ayet
Arapça: عِندَهَا جَنَّةُ ٱلْمَأْوَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: `indehâ cennetu-lme'vâ.
Türkçe Meali: Orada Me'va cenneti vardır.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 16. Ayet
Arapça: إِذْ يَغْشَى ٱلسِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ
Türkçe Okunuşu: iẕ yağşe-ssidrate mâ yağşâ.
Türkçe Meali: Sidre'yi bürüyen bürüyordu.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 17. Ayet
Arapça: مَا زَاغَ ٱلْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ
Türkçe Okunuşu: mâ zâğa-lbesaru vemâ tağâ.
Türkçe Meali: Gözü oradan ne kaydı ve ne de onu aştı.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 18. Ayet
Arapça: لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ ءَايَٰتِ رَبِّهِ ٱلْكُبْرَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: lekad raâ min âyâti rabbihi-lkubrâ.
Türkçe Meali: And olsun ki Rabbinin varlığının büyük delillerini gördü.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 19. Ayet
Arapça: أَفَرَءَيْتُمُ ٱللَّٰتَ وَٱلْعُزَّىٰ
Türkçe Okunuşu: eferaeytumu-llâte vel`uzzâ.
Türkçe Meali: Ey inkarcılar! Şimdi Lat, Uzza ve bundan başka üçüncüleri olan Menat'ın ne olduğunu söyler misiniz?
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَمَنَوٰةَ ٱلثَّالِثَةَ ٱلْأُخْرَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: vemenâte-ŝŝâliŝete-l'uḫrâ.
Türkçe Meali: Ey inkarcılar! Şimdi Lat, Uzza ve bundan başka üçüncüleri olan Menat'ın ne olduğunu söyler misiniz?
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 21. Ayet
Arapça: أَلَكُمُ ٱلذَّكَرُ وَلَهُ ٱلْأُنثَىٰ
Türkçe Okunuşu: elekumu-ẕẕekeru velehu-l'unŝâ.
Türkçe Meali: Demek erkekler sizin, dişiler Allah'ın mı?
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 22. Ayet
Arapça: تِلْكَ إِذًۭا قِسْمَةٌۭ ضِيزَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: tilke iẕen kismetun dîzâ.
Türkçe Meali: Öyleyse bu haksız bir paylaşma;
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 23. Ayet
Arapça: إِنْ هِىَ إِلَّآ أَسْمَآءٌۭ سَمَّيْتُمُوهَآ أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَٰنٍ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَمَا تَهْوَى ٱلْأَنفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ ٱلْهُدَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: in hiye illâ esmâun semmeytumûhâ entum veâbâukum mâ enzele-llâhu bihâ min sultân. iy yettebi`ûne ille-żżanne vemâ tehve-l'enfus. velekad câehum mir rabbihimu-lhudâ.
Türkçe Meali: Bunlar sizin ve babalarınızın taktığı adlardan başka bir şey değildir. Allah onları destekleyen bir delil indirmemiştir. Onlar sadece sanıya ve canlarının istediğine uymaktadırlar. Oysa onlara Rablerinden and olsun ki doğruluk rehberi gelmiştir.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 24. Ayet
Arapça: أَمْ لِلْإِنسَٰنِ مَا تَمَنَّىٰ
Türkçe Okunuşu: em lil'insâni mâ temennâ.
Türkçe Meali: Yoksa, her umduğu şey insanın mıdır?
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 25. Ayet
Arapça: فَلِلَّهِ ٱلْءَاخِرَةُ وَٱلْأُولَىٰ
Türkçe Okunuşu: felillâhi-l'âḫiratu vel'ûlâ.
Türkçe Meali: Hayatın ilki de sonu da Allah'ındır.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 26. Ayet
Arapça: ۞ وَكَم مِّن مَّلَكٍۢ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ لَا تُغْنِى شَفَٰعَتُهُمْ شَيْـًٔا إِلَّا مِنۢ بَعْدِ أَن يَأْذَنَ ٱللَّهُ لِمَن يَشَآءُ وَيَرْضَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: vekem mim melekin fi-ssemâvâti lâ tuğnî şefâ`atuhum şey'en illâ mim ba`di ey ye'ẕene-llâhu limey yeşâu veyerdâ.
Türkçe Meali: Allah, dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 27. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ لَيُسَمُّونَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ ٱلْأُنثَىٰ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne lâ yu'minûne bil'âḫirati leyusemmûne-lmelâikete tesmiyete-l'unŝâ.
Türkçe Meali: Doğrusu ahirete inanmayanlar, meleklere "dişi" adını takarlar.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَمَا لَهُم بِهِۦ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ ۖ وَإِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغْنِى مِنَ ٱلْحَقِّ شَيْـًۭٔا
Türkçe Okunuşu: vemâ lehum bihî min `ilm. iy yettebi`ûne ille-żżanne. veinne-żżanne lâ yuğnî mine-lhakki şey'â.
Türkçe Meali: Oysa onların bu hususta bir bilgileri yoktur, sadece sanıya uyarlar. Sanı ise şüphesiz gerçeği ifade etmez.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 29. Ayet
Arapça: فَأَعْرِضْ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَا
Türkçe Okunuşu: fea`rid `am men tevellâ `an ẕikrinâ velem yurid ille-lhayâte-ddunyâ.
Türkçe Meali: Bizi anmaktan yüz çevirenlere ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlere aldırma.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 30. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُم مِّنَ ٱلْعِلْمِ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ٱهْتَدَىٰ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike mebleğuhum mine-l`ilm. inne rabbeke huve a`lemu bimen dalle `an sebîlihî vehuve a`lemu bimeni-htedâ.
Türkçe Meali: Bu onların ulaştıkları bilginin seviyesini gösterir. Doğrusu Rabbin yolundan sapmış olanı pek iyi bilir, doğru yolda olanı da çok iyi bilir.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَلِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ لِيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ أَسَٰٓـُٔوا۟ بِمَا عَمِلُوا۟ وَيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ أَحْسَنُوا۟ بِٱلْحُسْنَى
Türkçe Okunuşu: velillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ardi liyecziye-lleẕîne esâu bimâ `amilû veyecziye-lleẕîne ahsenû bilhusnâ.
Türkçe Meali: Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle karşılığını verir. Doğrusu Rabbinin bağışı boldur. Sizi yerden var ederken ve siz annelerinizin karınlarında cenin halinde iken sizleri çok iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 32. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَٰٓئِرَ ٱلْإِثْمِ وَٱلْفَوَٰحِشَ إِلَّا ٱللَّمَمَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ وَٰسِعُ ٱلْمَغْفِرَةِ ۚ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ ٱلْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌۭ فِى بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمْ ۖ فَلَا تُزَكُّوٓا۟ أَنفُسَكُمْ ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ٱتَّقَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yectenibûne kebâira-l'iŝmi velfevâhişe ille-llemem. inne rabbeke vâsi`u-lmağfirah. huve a`lemu bikum iẕ enşeekum mine-l'ardi veiẕ entum ecinnetun fî butûni ummehâtikum. felâ tuzekkû enfusekum. huve a`lemu bimeni-ttekâ.
Türkçe Meali: Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle karşılığını verir. Doğrusu Rabbinin bağışı boldur. Sizi yerden var ederken ve siz annelerinizin karınlarında cenin halinde iken sizleri çok iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 33. Ayet
Arapça: أَفَرَءَيْتَ ٱلَّذِى تَوَلَّىٰ
Türkçe Okunuşu: eferaeyte-lleẕî tevellâ.
Türkçe Meali: Yüz çevireni ve malından biraz verip sonra vermemekte direneni gördün mü?"
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَأَعْطَىٰ قَلِيلًۭا وَأَكْدَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: vea`tâ kalîlev veekdâ.
Türkçe Meali: Yüz çevireni ve malından biraz verip sonra vermemekte direneni gördün mü?"
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 35. Ayet
Arapça: أَعِندَهُۥ عِلْمُ ٱلْغَيْبِ فَهُوَ يَرَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: e`indehû `ilmu-lğaybi fehuve yerâ.
Türkçe Meali: Görülmeyenin ilmi yanında da o mu görüyor?
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 36. Ayet
Arapça: أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِى صُحُفِ مُوسَىٰ
Türkçe Okunuşu: em lem yunebbe' bimâ fî suhufi mûsâ.
Türkçe Meali: Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in kitablarında olanlar kendisine bildirilmedi mi ki?
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَإِبْرَٰهِيمَ ٱلَّذِى وَفَّىٰٓ
Türkçe Okunuşu: veibrâhime-lleẕî veffâ.
Türkçe Meali: Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in kitablarında olanlar kendisine bildirilmedi mi ki?
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 38. Ayet
Arapça: أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌۭ وِزْرَ أُخْرَىٰ
Türkçe Okunuşu: ellâ teziru vâziratuv vizra uḫrâ.
Türkçe Meali: Hiç bir günahkar başkasının günah yükünü yüklenmez;
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَٰنِ إِلَّا مَا سَعَىٰ
Türkçe Okunuşu: veel leyse lil'insâni illâ mâ se`â.
Türkçe Meali: İnsan ancak çalıştığına erişir.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 40. Ayet
Arapça: وَأَنَّ سَعْيَهُۥ سَوْفَ يُرَىٰ
Türkçe Okunuşu: veenne sa`yehû sevfe yurâ.
Türkçe Meali: Onun çalışması şüphesiz görülecektir.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 41. Ayet
Arapça: ثُمَّ يُجْزَىٰهُ ٱلْجَزَآءَ ٱلْأَوْفَىٰ
Türkçe Okunuşu: ŝumme yuczâhu-lcezâe-l'evfâ.
Türkçe Meali: Sonra ona karşılığı eksiksiz verilecektir.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 42. Ayet
Arapça: وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ ٱلْمُنتَهَىٰ
Türkçe Okunuşu: veenne ilâ rabbike-lmuntehâ.
Türkçe Meali: Doğrusu son varış Rabbinedir.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 43. Ayet
Arapça: وَأَنَّهُۥ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ
Türkçe Okunuşu: veennehû huve adhake veebkâ.
Türkçe Meali: Doğrusu, güldüren de ağlatan da O'dur.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 44. Ayet
Arapça: وَأَنَّهُۥ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا
Türkçe Okunuşu: veennehû huve emâte veahyâ.
Türkçe Meali: Doğrusu dirilten de öldüren de O'dur.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَأَنَّهُۥ خَلَقَ ٱلزَّوْجَيْنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلْأُنثَىٰ
Türkçe Okunuşu: veennehû ḫaleka-zzevceyni-ẕẕekera vel'unŝâ.
Türkçe Meali: Doğrusu, atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan O'dur.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 46. Ayet
Arapça: مِن نُّطْفَةٍ إِذَا تُمْنَىٰ
Türkçe Okunuşu: min nutfetin iẕâ tumnâ.
Türkçe Meali: Doğrusu, atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan O'dur.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَأَنَّ عَلَيْهِ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْأُخْرَىٰ
Türkçe Okunuşu: veenne `aleyhi-nneş'ete-l'uḫrâ.
Türkçe Meali: Doğrusu ölümden sonra tekrar dirilten de O'dur.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَأَنَّهُۥ هُوَ أَغْنَىٰ وَأَقْنَىٰ
Türkçe Okunuşu: veennehû huve ağnâ veaknâ.
Türkçe Meali: Doğrusu zengin eden de varlıklı kılan da O'dur.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَأَنَّهُۥ هُوَ رَبُّ ٱلشِّعْرَىٰ
Türkçe Okunuşu: veennehû huve rabbu-şşi`râ.
Türkçe Meali: Doğrusu Şira yıldızının Rabbi O'dur.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 50. Ayet
Arapça: وَأَنَّهُۥٓ أَهْلَكَ عَادًا ٱلْأُولَىٰ
Türkçe Okunuşu: veennehû ehleke `âden-l'ûlâ.
Türkçe Meali: İlk Ad milletini, Semud milletini yok edip geri bırakmayan O'dur.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَثَمُودَا۟ فَمَآ أَبْقَىٰ
Türkçe Okunuşu: veŝemûde femâ ebkâ.
Türkçe Meali: İlk Ad milletini, Semud milletini yok edip geri bırakmayan O'dur.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 52. Ayet
Arapça: وَقَوْمَ نُوحٍۢ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَىٰ
Türkçe Okunuşu: vekavme nûhim min kabl. innehum kânû hum ażleme veatğâ.
Türkçe Meali: Daha önce de Nuh milletini yok eden O'dur; çünkü onlar çok zalim ve pek taşkın kimselerdi.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 53. Ayet
Arapça: وَٱلْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَىٰ
Türkçe Okunuşu: velmu'tefikete ehvâ.
Türkçe Meali: Lut milletinin kasabalarını yere batıran, onları gömdükçe gömen O'dur.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 54. Ayet
Arapça: فَغَشَّىٰهَا مَا غَشَّىٰ
Türkçe Okunuşu: feğaşşâhâ mâ ğaşşâ.
Türkçe Meali: Lut milletinin kasabalarını yere batıran, onları gömdükçe gömen O'dur.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 55. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbike tetemârâ.
Türkçe Meali: Ey kişi! Rabbinin hangi nimetinden şüpheye düşersin?
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 56. Ayet
Arapça: هَٰذَا نَذِيرٌۭ مِّنَ ٱلنُّذُرِ ٱلْأُولَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ neẕîrum mine-nnuẕuri-l'ûlâ.
Türkçe Meali: İşte ilk uyaranlar gibi bu da bir uyarandır.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 57. Ayet
Arapça: أَزِفَتِ ٱلْءَازِفَةُ
Türkçe Okunuşu: ezifeti-l'âzifeh.
Türkçe Meali: Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 58. Ayet
Arapça: لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ ٱللَّهِ كَاشِفَةٌ
Türkçe Okunuşu: leyse lehâ min dûni-llâhi kâşifeh.
Türkçe Meali: Onu Allah'tan başka ortaya koyacak yoktur.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 59. Ayet
Arapça: أَفَمِنْ هَٰذَا ٱلْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ
Türkçe Okunuşu: efemin hâẕe-lhadîŝi ta`cebûn.
Türkçe Meali: Bu söze mi şaşıyorsunuz?
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 60. Ayet
Arapça: وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ
Türkçe Okunuşu: vetadhakûne velâ tebkûn.
Türkçe Meali: Gülüyorsunuz... Ağlamıyorsunuz.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 61. Ayet
Arapça: وَأَنتُمْ سَٰمِدُونَ
Türkçe Okunuşu: veentum sâmidûn.
Türkçe Meali: Habersiz oyalanmaktasınız.
سُورَةُ النَّجۡمِ - Necm Suresi - 62. Ayet
Arapça: فَٱسْجُدُوا۟ لِلَّهِ وَٱعْبُدُوا۟ ۩
Türkçe Okunuşu: fescudû lillâhi va`budû.
Türkçe Meali: Artık secdeye varın, Allah'a kulluk edin.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱقْتَرَبَتِ ٱلسَّاعَةُ وَٱنشَقَّ ٱلْقَمَرُ
Türkçe Okunuşu: ikterabeti-ssâ`atu venşekka-lkamer.
Türkçe Meali: Kıyamet saati yaklaşır, ay yarılır; onlar bir delil görünce hala yüz çevirirler ve: "Süregelen bir sihir" derler.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 2. Ayet
Arapça: وَإِن يَرَوْا۟ ءَايَةًۭ يُعْرِضُوا۟ وَيَقُولُوا۟ سِحْرٌۭ مُّسْتَمِرٌّۭ
Türkçe Okunuşu: veiy yerav âyetey yu`ridû veyekûlû sihrum mustemirr.
Türkçe Meali: Kıyamet saati yaklaşır, ay yarılır; onlar bir delil görünce hala yüz çevirirler ve: "Süregelen bir sihir" derler.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَكَذَّبُوا۟ وَٱتَّبَعُوٓا۟ أَهْوَآءَهُمْ ۚ وَكُلُّ أَمْرٍۢ مُّسْتَقِرٌّۭ
Türkçe Okunuşu: vekeẕẕebû vettebe`û ehvâehum vekullu emrim mustekirr.
Türkçe Meali: Yalanlarlar da kendi heveslerine uyarlar. Ama her işin karar kılacağı bir sonucu vardır.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّنَ ٱلْأَنۢبَآءِ مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ
Türkçe Okunuşu: velekad câehum mine-l'embâi mâ fîhi muzdecer.
Türkçe Meali: And olsun ki, onları bu hallerinden vazgeçirecek nice haberler gelmiştir.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 5. Ayet
Arapça: حِكْمَةٌۢ بَٰلِغَةٌۭ ۖ فَمَا تُغْنِ ٱلنُّذُرُ
Türkçe Okunuşu: hikmetum bâliğatun femâ tuğni-nnuẕur.
Türkçe Meali: Bu haberlerin her birinde üstün hikmet vardır; ama uyarmalar fayda vermiyor.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 6. Ayet
Arapça: فَتَوَلَّ عَنْهُمْ ۘ يَوْمَ يَدْعُ ٱلدَّاعِ إِلَىٰ شَىْءٍۢ نُّكُرٍ
Türkçe Okunuşu: fetevelle `anhum. yevme yed`u-ddâ`i ilâ şey'in nukur.
Türkçe Meali: Öyleyse onlardan yüz çevir; çağıran, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağırdığı gün;
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 7. Ayet
Arapça: خُشَّعًا أَبْصَٰرُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ ٱلْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌۭ مُّنتَشِرٌۭ
Türkçe Okunuşu: ḫuşşe`an ebsâruhum yaḫrucûne mine-l'ecdâŝi keennehum cerâdum munteşir.
Türkçe Meali: Gözleri dalgın dalgın, çekirgeler gibi yayılmış, o çağırana koşarak kabirlerden çıkarlar. İnkarcılar: "Bu, zorlu bir gündür" derler.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 8. Ayet
Arapça: مُّهْطِعِينَ إِلَى ٱلدَّاعِ ۖ يَقُولُ ٱلْكَٰفِرُونَ هَٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌۭ
Türkçe Okunuşu: muhti`îne ile-ddâ`. yekûlu-lkâfirûne hâẕâ yevmun `asir.
Türkçe Meali: Gözleri dalgın dalgın, çekirgeler gibi yayılmış, o çağırana koşarak kabirlerden çıkarlar. İnkarcılar: "Bu, zorlu bir gündür" derler.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 9. Ayet
Arapça: ۞ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍۢ فَكَذَّبُوا۟ عَبْدَنَا وَقَالُوا۟ مَجْنُونٌۭ وَٱزْدُجِرَ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebet kablehum kavmu nûhin fekeẕẕebû `abdenâ vekâlû mecnûnuv vezducira.
Türkçe Meali: Bu ortak koşanlardan önce Nuh milleti de yalanlamış, kulumuzu yalanlayarak: "Delidir" demişlerdi, yolu kesilmişti.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 10. Ayet
Arapça: فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنِّى مَغْلُوبٌۭ فَٱنتَصِرْ
Türkçe Okunuşu: fede`â rabbehû ennî mağlûbun fentesir.
Türkçe Meali: O da: "Ben yenildim, bana yardım et" diye Rabbine yalvarmıştı.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 11. Ayet
Arapça: فَفَتَحْنَآ أَبْوَٰبَ ٱلسَّمَآءِ بِمَآءٍۢ مُّنْهَمِرٍۢ
Türkçe Okunuşu: fefetahnâ ebvâbe-ssemâi bimâim munhemir.
Türkçe Meali: Biz de bunun üzerine gök kapılarını boşanan sularla açtık.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَفَجَّرْنَا ٱلْأَرْضَ عُيُونًۭا فَٱلْتَقَى ٱلْمَآءُ عَلَىٰٓ أَمْرٍۢ قَدْ قُدِرَ
Türkçe Okunuşu: vefeccerne-l'arda `uyûnen felteke-lmâu `alâ emrin kad kudir.
Türkçe Meali: Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık; her iki su, takdir edilen bir ölçüye göre birleşti.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَحَمَلْنَٰهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلْوَٰحٍۢ وَدُسُرٍۢ
Türkçe Okunuşu: vehamelnâhu `alâ ẕâti elvâhiv vedusur.
Türkçe Meali: Onu, tahtadan yapılmış, mıhla çakılmış bir gemiye bindirdik; inkar edilmiş olan Nuh'a mükafat olarak verdiğimiz gemi nezaretimiz altında yüzüyordu.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 14. Ayet
Arapça: تَجْرِى بِأَعْيُنِنَا جَزَآءًۭ لِّمَن كَانَ كُفِرَ
Türkçe Okunuşu: tecrî bia`yuninâ. cezâel limen kâne kufira.
Türkçe Meali: Onu, tahtadan yapılmış, mıhla çakılmış bir gemiye bindirdik; inkar edilmiş olan Nuh'a mükafat olarak verdiğimiz gemi nezaretimiz altında yüzüyordu.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَلَقَد تَّرَكْنَٰهَآ ءَايَةًۭ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍۢ
Türkçe Okunuşu: velekat teraknâhâ âyeten fehel mim muddekir.
Türkçe Meali: And olsun ki Biz, o gemiyi bir ibret olarak bıraktık; öğüt alan yok mudur?
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 16. Ayet
Arapça: فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ
Türkçe Okunuşu: fekeyfe kâne `aẕâbî venuẕur.
Türkçe Meali: Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍۢ
Türkçe Okunuşu: velekad yesserne-lkur'âne liẕẕikri fehel mim muddekir.
Türkçe Meali: And olsun ki Kuran'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 18. Ayet
Arapça: كَذَّبَتْ عَادٌۭ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebet `âdun fekeyfe kâne `aẕâbî venuẕur.
Türkçe Meali: Ad milleti peygamberini yalanlamıştı; Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 19. Ayet
Arapça: إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًۭا صَرْصَرًۭا فِى يَوْمِ نَحْسٍۢ مُّسْتَمِرٍّۢ
Türkçe Okunuşu: innâ erselnâ `aleyhim rîhan sarsaran fî yevmi nahsim mustemirr.
Türkçe Meali: Nitekim üzerlerine, insanları, sökülmüş hurma kütüğü gibi kopararak yere seren, dondurucu bir rüzgarı uğursuzluğu devam eden bir günde gönderdik.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 20. Ayet
Arapça: تَنزِعُ ٱلنَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍۢ مُّنقَعِرٍۢ
Türkçe Okunuşu: tenzi`u-nnâse keennehum a`câzu naḫlim munka`ir.
Türkçe Meali: Nitekim üzerlerine, insanları, sökülmüş hurma kütüğü gibi kopararak yere seren, dondurucu bir rüzgarı uğursuzluğu devam eden bir günde gönderdik.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 21. Ayet
Arapça: فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ
Türkçe Okunuşu: fekeyfe kâne `aẕâbî venuẕur.
Türkçe Meali: Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍۢ
Türkçe Okunuşu: velekad yesserne-lkur'âne liẕẕikri fehel mim muddekir.
Türkçe Meali: And olsun ki, Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 23. Ayet
Arapça: كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِٱلنُّذُرِ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebet ŝemûdu binnuẕur.
Türkçe Meali: Semud milleti uyaran peygamberleri yalanladı.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 24. Ayet
Arapça: فَقَالُوٓا۟ أَبَشَرًۭا مِّنَّا وَٰحِدًۭا نَّتَّبِعُهُۥٓ إِنَّآ إِذًۭا لَّفِى ضَلَٰلٍۢ وَسُعُرٍ
Türkçe Okunuşu: fekâlû ebeşeram minnâ vâhiden nettebi`uhû innâ iẕel lefî dalâliv vesu`ur.
Türkçe Meali: "İçimizden bir insana mı uyacağız? O zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz. Kitap, aramızda, ona mı verilmiş? Hayır, o pek yalancı ve şımarığın biridir" dediler.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 25. Ayet
Arapça: أَءُلْقِىَ ٱلذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنۢ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌۭ
Türkçe Okunuşu: eulkiye-ẕẕikru `aleyhi mim beyninâ bel huve keẕẕâbun eşir.
Türkçe Meali: "İçimizden bir insana mı uyacağız? O zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz. Kitap, aramızda, ona mı verilmiş? Hayır, o pek yalancı ve şımarığın biridir" dediler.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 26. Ayet
Arapça: سَيَعْلَمُونَ غَدًۭا مَّنِ ٱلْكَذَّابُ ٱلْأَشِرُ
Türkçe Okunuşu: seya`lemûne ğadem meni-lkeẕẕâbu-l'eşir.
Türkçe Meali: Yarın, kimin pek yalancı ve şımarık olduğunu bileceklerdir.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 27. Ayet
Arapça: إِنَّا مُرْسِلُوا۟ ٱلنَّاقَةِ فِتْنَةًۭ لَّهُمْ فَٱرْتَقِبْهُمْ وَٱصْطَبِرْ
Türkçe Okunuşu: innâ mursilu-nnâkati fitnetel lehum fertekibhum vastabir.
Türkçe Meali: Doğrusu, onları denemek üzere dişi deveyi gönderen Biziz. Salih'e şöyle demiştik: "Onları gözetle ve sabret;
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ ٱلْمَآءَ قِسْمَةٌۢ بَيْنَهُمْ ۖ كُلُّ شِرْبٍۢ مُّحْتَضَرٌۭ
Türkçe Okunuşu: venebbi'hum enne-lmâe kismetum beynehum. kullu şirbim muhtedar.
Türkçe Meali: Onlara, sıralarına göre suyun kendileriyle o deve aralarında pay edilmiş olunduğunu söyle."
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 29. Ayet
Arapça: فَنَادَوْا۟ صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَىٰ فَعَقَرَ
Türkçe Okunuşu: fenâdev sâhibehum fete`âtâ fe`akara.
Türkçe Meali: Ama bir arkadaşlarını çağırdılar, o da kılıcını alarak deveyi kesti.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 30. Ayet
Arapça: فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ
Türkçe Okunuşu: fekeyfe kâne `aẕâbî venuẕur.
Türkçe Meali: Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 31. Ayet
Arapça: إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةًۭ وَٰحِدَةًۭ فَكَانُوا۟ كَهَشِيمِ ٱلْمُحْتَظِرِ
Türkçe Okunuşu: innâ erselnâ `aleyhim sayhatev vâhideten fekânû keheşîmi-lmuhteżir.
Türkçe Meali: Nitekim üzerlerine bir çığlık gönderdik de, ağılcıların kullandığı kurumuş ot gibi oldular.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍۢ
Türkçe Okunuşu: velekad yesserne-lkur'âne liẕẕikri fehel mim muddekir.
Türkçe Meali: And olsun ki, Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 33. Ayet
Arapça: كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍۭ بِٱلنُّذُرِ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebet kavmu lûtim binnuẕur.
Türkçe Meali: Lut milleti uyaran peygamberleri yalanladı.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 34. Ayet
Arapça: إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّآ ءَالَ لُوطٍۢ ۖ نَّجَّيْنَٰهُم بِسَحَرٍۢ
Türkçe Okunuşu: innâ erselnâ `aleyhim hâsiben illâ âle lût. necceynâhum bisehar.
Türkçe Meali: Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgar gönderdik. Ancak, Lut'un taraftarlarını, katımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. Şükredene işte böyle mükafat veririz.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 35. Ayet
Arapça: نِّعْمَةًۭ مِّنْ عِندِنَا ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِى مَن شَكَرَ
Türkçe Okunuşu: ni`metem min `indinâ. keẕâlike neczî men şekera.
Türkçe Meali: Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgar gönderdik. Ancak, Lut'un taraftarlarını, katımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. Şükredene işte böyle mükafat veririz.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا۟ بِٱلنُّذُرِ
Türkçe Okunuşu: velekad enẕerahum batşetenâ fetemârav binnuẕur.
Türkçe Meali: Lut, and olsun ki, onları Bizim yakalamamızla uyarmıştı, ama onlar uyarmaları şüphe ile karşılayarak dinlemediler.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ رَٰوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِۦ فَطَمَسْنَآ أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا۟ عَذَابِى وَنُذُرِ
Türkçe Okunuşu: velekad râvedûhu `an dayfihî fetamesnâ a`yunehum feẕûkû `aẕâbî venuẕur.
Türkçe Meali: And olsun ki, onlar Lut'un konukları olan melekleri elde etmeye kalkıştılar, bunun üzerine gözlerini kör ettik. "Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin sonucunu tadın" dedik.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌۭ مُّسْتَقِرٌّۭ
Türkçe Okunuşu: velekad sabbehahum bukraten `aẕâbum mustekirr.
Türkçe Meali: And olsun ki, sabah erken, önü alınmaz bir azap başlarına geldi.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 39. Ayet
Arapça: فَذُوقُوا۟ عَذَابِى وَنُذُرِ
Türkçe Okunuşu: feẕûkû `aẕâbî venuẕur.
Türkçe Meali: "Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin sonucunu tadın" dedik.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 40. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍۢ
Türkçe Okunuşu: velekad yesserne-lkur'âne liẕẕikri fehel mim muddekir.
Türkçe Meali: And olsun ki, Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ جَآءَ ءَالَ فِرْعَوْنَ ٱلنُّذُرُ
Türkçe Okunuşu: velekad câe âle fir`avne-nnuẕur.
Türkçe Meali: And olsun ki, Firavun erkanına uyaranlar geldi.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 42. Ayet
Arapça: كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَٰهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍۢ مُّقْتَدِرٍ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebû biâyâtinâ kullihâ feeḫaẕnâhum aḫẕe `azîzim muktedir.
Türkçe Meali: Mucizelerimizin hepsini yalanladılar. Bunun üzerine onları güç ve kuvvet sahibi olana yakışır bir şekilde yakaladık.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 43. Ayet
Arapça: أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌۭ مِّنْ أُو۟لَٰٓئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَآءَةٌۭ فِى ٱلزُّبُرِ
Türkçe Okunuşu: ekuffârukum ḫayrum min ulâikum em lekum berâetun fi-zzubur.
Türkçe Meali: Sizin inkarcılarınız bunlardan daha mı üstündür? Yoksa Kitablarda size bir kurtuluş belgesi mi var?
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 44. Ayet
Arapça: أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌۭ مُّنتَصِرٌۭ
Türkçe Okunuşu: em yekûlûne nahnu cemî`um muntesir.
Türkçe Meali: Yoksa: "Biz öç alabilecek bir topluluğuz" mu diyorlar?
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 45. Ayet
Arapça: سَيُهْزَمُ ٱلْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ ٱلدُّبُرَ
Türkçe Okunuşu: seyuhzemu-lcem`u veyuvellûne-ddubura.
Türkçe Meali: Toplulukları dağıtılacak, yüzgeri edileceklerdir.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 46. Ayet
Arapça: بَلِ ٱلسَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَٱلسَّاعَةُ أَدْهَىٰ وَأَمَرُّ
Türkçe Okunuşu: beli-ssâ`atu mev`iduhum vessâ`atu edhâ veemerr.
Türkçe Meali: Kıyamet onların azap ile vadedildikleri gündür. O ne korkunç, ne acı bir gündür!
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 47. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلْمُجْرِمِينَ فِى ضَلَٰلٍۢ وَسُعُرٍۢ
Türkçe Okunuşu: inne-lmucrimîne fî dalâliv vesu`ur.
Türkçe Meali: Doğrusu suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 48. Ayet
Arapça: يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِى ٱلنَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا۟ مَسَّ سَقَرَ
Türkçe Okunuşu: yevme yushabûne fi-nnâri `alâ vucûhihim. ẕûkû messe sekara.
Türkçe Meali: Ateşe yüzüstü sürüldükleri gün, onlara: "Cehennemin dokunan azabını tadın" denir.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 49. Ayet
Arapça: إِنَّا كُلَّ شَىْءٍ خَلَقْنَٰهُ بِقَدَرٍۢ
Türkçe Okunuşu: innâ kulle şey'in ḫalaknâhu bikader.
Türkçe Meali: Şüphesiz Biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 50. Ayet
Arapça: وَمَآ أَمْرُنَآ إِلَّا وَٰحِدَةٌۭ كَلَمْحٍۭ بِٱلْبَصَرِ
Türkçe Okunuşu: vemâ emrunâ illâ vâhidetun kelemhim bilbesar.
Türkçe Meali: Bizim buyruğumuz bir göz kırpması gibi anidir.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَهْلَكْنَآ أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍۢ
Türkçe Okunuşu: velekad ehleknâ eşyâ`akum fehel mim muddekir.
Türkçe Meali: And olsun ki, benzerlerinizi yok etti, öğüt alan yok mudur?
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 52. Ayet
Arapça: وَكُلُّ شَىْءٍۢ فَعَلُوهُ فِى ٱلزُّبُرِ
Türkçe Okunuşu: vekullu şey'in fe`alûhu fi-zzubur.
Türkçe Meali: İnsanların yaptıkları her şey kitablarda kayıtlıdır.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 53. Ayet
Arapça: وَكُلُّ صَغِيرٍۢ وَكَبِيرٍۢ مُّسْتَطَرٌ
Türkçe Okunuşu: vekullu sağîriv vekebîrim mustetar.
Türkçe Meali: Küçük ve büyük, hepsi satır satırdır.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 54. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّٰتٍۢ وَنَهَرٍۢ
Türkçe Okunuşu: inne-lmuttekîne fî cennâtiv veneher.
Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, güçlü hükümdarın katında, yüksek bir derecede, cennetlerde ferahlık ve aydınlık içindedirler.
سُورَةُ القَمَرِ - Kamer Suresi - 55. Ayet
Arapça: فِى مَقْعَدِ صِدْقٍ عِندَ مَلِيكٍۢ مُّقْتَدِرٍۭ
Türkçe Okunuşu: fî mak`adi sidkin `inde melîkim muktedir.
Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, güçlü hükümdarın katında, yüksek bir derecede, cennetlerde ferahlık ve aydınlık içindedirler.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱلرَّحْمَٰنُ
Türkçe Okunuşu: errahmân.
Türkçe Meali: Rahman olan Allah Kuran'ı öğretti;
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 2. Ayet
Arapça: عَلَّمَ ٱلْقُرْءَانَ
Türkçe Okunuşu: `alleme-lkur'ân.
Türkçe Meali: Rahman olan Allah Kuran'ı öğretti;
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 3. Ayet
Arapça: خَلَقَ ٱلْإِنسَٰنَ
Türkçe Okunuşu: ḫaleka-l'insân.
Türkçe Meali: İnsanı yarattı, ona konuşmayı öğretti.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 4. Ayet
Arapça: عَلَّمَهُ ٱلْبَيَانَ
Türkçe Okunuşu: `allemehu-lbeyân.
Türkçe Meali: İnsanı yarattı, ona konuşmayı öğretti.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 5. Ayet
Arapça: ٱلشَّمْسُ وَٱلْقَمَرُ بِحُسْبَانٍۢ
Türkçe Okunuşu: eşşemsu velkameru bihusbân.
Türkçe Meali: Güneş ve ayın hareketleri bir hesaba göredir.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَٱلنَّجْمُ وَٱلشَّجَرُ يَسْجُدَانِ
Türkçe Okunuşu: vennecmu veşşeceru yescudân.
Türkçe Meali: Bitkiler ve ağaçlar O'nun buyruğuna boyun eğerler.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَٱلسَّمَآءَ رَفَعَهَا وَوَضَعَ ٱلْمِيزَانَ
Türkçe Okunuşu: vessemâe rafe`ahâ veveda`a-lmîzân.
Türkçe Meali: O, göğü yükseltmiştir; tartıyı koymuştur.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 8. Ayet
Arapça: أَلَّا تَطْغَوْا۟ فِى ٱلْمِيزَانِ
Türkçe Okunuşu: ellâ tatğav fi-lmîzân.
Türkçe Meali: Artık tartıda tecavüz etmeyin.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَأَقِيمُوا۟ ٱلْوَزْنَ بِٱلْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا۟ ٱلْمِيزَانَ
Türkçe Okunuşu: veekîmu-lvezne bilkisti velâ tuḫsiru-lmîzân.
Türkçe Meali: Tartmayı doğru yapın, tartıyı eksik tutmayın.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَٱلْأَرْضَ وَضَعَهَا لِلْأَنَامِ
Türkçe Okunuşu: vel'arda veda`ahâ lil'enâm.
Türkçe Meali: Allah, yeri yaratıkları için meydana getirmiştir.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 11. Ayet
Arapça: فِيهَا فَٰكِهَةٌۭ وَٱلنَّخْلُ ذَاتُ ٱلْأَكْمَامِ
Türkçe Okunuşu: fîhâ fâkiheh. vennaḫlu ẕâtu-l'ekmâm.
Türkçe Meali: Orada meyveler, salkımlı hurma ağaçları, kabuklu taneler, güzel kokulu otlar vardır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَٱلْحَبُّ ذُو ٱلْعَصْفِ وَٱلرَّيْحَانُ
Türkçe Okunuşu: velhabbu ẕu-l`asfi verrayhân.
Türkçe Meali: Orada meyveler, salkımlı hurma ağaçları, kabuklu taneler, güzel kokulu otlar vardır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 13. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Ey insanlar ve cinler! Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 14. Ayet
Arapça: خَلَقَ ٱلْإِنسَٰنَ مِن صَلْصَٰلٍۢ كَٱلْفَخَّارِ
Türkçe Okunuşu: ḫaleka-l'insâne min salsâlin kelfeḫḫâr.
Türkçe Meali: O, insanı pişmiş çamur gibi kuru balçıktan yaratmıştır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَخَلَقَ ٱلْجَآنَّ مِن مَّارِجٍۢ مِّن نَّارٍۢ
Türkçe Okunuşu: veḫaleka-lcânne mim mâricim min nâr.
Türkçe Meali: Cinleri de yalın bir alevden yaratmıştır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 16. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken; Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 17. Ayet
Arapça: رَبُّ ٱلْمَشْرِقَيْنِ وَرَبُّ ٱلْمَغْرِبَيْنِ
Türkçe Okunuşu: rabbu-lmeşrikayni verabbu-lmağribeyn.
Türkçe Meali: O, iki doğunun Rabbidir, iki batının Rabbidir.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 18. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 19. Ayet
Arapça: مَرَجَ ٱلْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ
Türkçe Okunuşu: merace-lbahrayni yeltekiyân.
Türkçe Meali: Acı ve tatlı sulu iki denizi birbirine kavuşmamak üzere salıvermiştir.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 20. Ayet
Arapça: بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌۭ لَّا يَبْغِيَانِ
Türkçe Okunuşu: beynehumâ berzeḫul lâ yebğiyân.
Türkçe Meali: Aralarında bir engel vardır; birbirinin sınırını aşamazlar.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 21. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 22. Ayet
Arapça: يَخْرُجُ مِنْهُمَا ٱللُّؤْلُؤُ وَٱلْمَرْجَانُ
Türkçe Okunuşu: yaḫrucu minhume-llu'luu velmercân.
Türkçe Meali: Bu iki denizden de inci ve mercan çıkar.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 23. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَلَهُ ٱلْجَوَارِ ٱلْمُنشَـَٔاتُ فِى ٱلْبَحْرِ كَٱلْأَعْلَٰمِ
Türkçe Okunuşu: velehu-lcevâri-lmunşeâtu fi-lbahri kel'a`lâm.
Türkçe Meali: Denizde yürüyen dağlar gibi gemiler O'nundur.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 25. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 26. Ayet
Arapça: كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍۢ
Türkçe Okunuşu: kullu men `aleyhâ fân.
Türkçe Meali: Yeryüzünde bulunan her şey fanidir.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَيَبْقَىٰ وَجْهُ رَبِّكَ ذُو ٱلْجَلَٰلِ وَٱلْإِكْرَامِ
Türkçe Okunuşu: veyebkâ vechu rabbike ẕu-lcelâli vel'ikrâm.
Türkçe Meali: Ancak, yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bakidir.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 28. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 29. Ayet
Arapça: يَسْـَٔلُهُۥ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِى شَأْنٍۢ
Türkçe Okunuşu: yes'eluhû men fi-ssemâvâti vel'ard. kulle yevmin huve fî şe'n.
Türkçe Meali: Göklerde ve yerde olan kimseler her şeyi O'ndan isterler; O her an kainata tasarruf etmektedir.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 30. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 31. Ayet
Arapça: سَنَفْرُغُ لَكُمْ أَيُّهَ ٱلثَّقَلَانِ
Türkçe Okunuşu: senefruğu lekum eyyuhe-ŝŝekalân.
Türkçe Meali: Ey insan ve cin toplulukları! Sizin de hesabınızı ele alacağız.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 32. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 33. Ayet
Arapça: يَٰمَعْشَرَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ إِنِ ٱسْتَطَعْتُمْ أَن تَنفُذُوا۟ مِنْ أَقْطَارِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ فَٱنفُذُوا۟ ۚ لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَٰنٍۢ
Türkçe Okunuşu: yâ ma`şera-lcinni vel'insi ini-steta`tum en tenfuẕû min aktâri-ssemâvâti vel'ardi fenfuẕû. lâ tenfuẕûne illâ bisultân.
Türkçe Meali: Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresini aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa geçin! Ama Allah'ın verdiği bir güç olmaksızın geçemezsiniz ki!
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 34. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 35. Ayet
Arapça: يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌۭ مِّن نَّارٍۢ وَنُحَاسٌۭ فَلَا تَنتَصِرَانِ
Türkçe Okunuşu: yurselu `aleykumâ şuvâżum min nâriv venuhâsun felâ tentesirân.
Türkçe Meali: Ey insanlar ve cinler! Üzerinize dumansız bir alev ve ateşsiz bir duman gönderilir de kurtulamazsınız.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 36. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 37. Ayet
Arapça: فَإِذَا ٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَآءُ فَكَانَتْ وَرْدَةًۭ كَٱلدِّهَانِ
Türkçe Okunuşu: feiẕe-nşekkati-ssemâu fekânet verdeten keldihân.
Türkçe Meali: Gök yarılıp da, gül gibi kızardığı, yağ gibi eridiği zaman haliniz nice olur?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 38. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 39. Ayet
Arapça: فَيَوْمَئِذٍۢ لَّا يُسْـَٔلُ عَن ذَنۢبِهِۦٓ إِنسٌۭ وَلَا جَآنٌّۭ
Türkçe Okunuşu: feyevmeiẕil lâ yus'elu `an ẕembihî insuv velâ cânn.
Türkçe Meali: O gün ne insana ve ne cine suçu sorulur.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 40. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 41. Ayet
Arapça: يُعْرَفُ ٱلْمُجْرِمُونَ بِسِيمَٰهُمْ فَيُؤْخَذُ بِٱلنَّوَٰصِى وَٱلْأَقْدَامِ
Türkçe Okunuşu: yu`rafu-lmucrimûne bisîmâhum feyu'ḫaẕu binnevâsî vel'akdâm.
Türkçe Meali: Suçlular simalarından tanınırlar da, alın saçlarından ve ayaklarından yakalanırlar.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 42. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 43. Ayet
Arapça: هَٰذِهِۦ جَهَنَّمُ ٱلَّتِى يُكَذِّبُ بِهَا ٱلْمُجْرِمُونَ
Türkçe Okunuşu: hâẕihî cehennemu-lletî yukeẕẕibu bihe-lmucrimûn.
Türkçe Meali: İşte suçluların yalanladıkları cehennem budur.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 44. Ayet
Arapça: يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَمِيمٍ ءَانٍۢ
Türkçe Okunuşu: yetûfûne beynehâ vebeyne hamîmin ân.
Türkçe Meali: Onlar, cehennem ateşiyle kaynar su arasında dolaşır dururlar.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 45. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِۦ جَنَّتَانِ
Türkçe Okunuşu: velimen ḫâfe mekâme rabbihî cennetân.
Türkçe Meali: Rabbine karşı durmaktan korkan kimseye iki cennet vardır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 47. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 48. Ayet
Arapça: ذَوَاتَآ أَفْنَانٍۢ
Türkçe Okunuşu: ẕevâtâ efnân.
Türkçe Meali: Bu iki cennet türlü ağaçlarla doludur.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 49. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 50. Ayet
Arapça: فِيهِمَا عَيْنَانِ تَجْرِيَانِ
Türkçe Okunuşu: fîhimâ `aynâni tecriyân.
Türkçe Meali: Bu cennetlerden akan iki kaynak vardır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 51. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 52. Ayet
Arapça: فِيهِمَا مِن كُلِّ فَٰكِهَةٍۢ زَوْجَانِ
Türkçe Okunuşu: fîhimâ min kulli fâkihetin zevcân.
Türkçe Meali: Bu cennetlerde türlü meyveden çift çift vardır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 53. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 54. Ayet
Arapça: مُتَّكِـِٔينَ عَلَىٰ فُرُشٍۭ بَطَآئِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍۢ ۚ وَجَنَى ٱلْجَنَّتَيْنِ دَانٍۢ
Türkçe Okunuşu: muttekiîne `alâ furuşim betâinuhâ min istebrak. vecene-lcenneteyni dân.
Türkçe Meali: Orada, örtüleri parlak atlastan yataklara yaslanırlar; iki cennetin meyvelerini de kolayca toplarlar.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 55. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 56. Ayet
Arapça: فِيهِنَّ قَٰصِرَٰتُ ٱلطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌۭ قَبْلَهُمْ وَلَا جَآنٌّۭ
Türkçe Okunuşu: fîhinne kâsirâtu-ttarfi lem yatmiŝhunne insun kablehum velâ cânn.
Türkçe Meali: Orada, bakışlarını yalnız eşlerine çevirmiş, daha önce ne insan ve ne de cinlerin dokunmuş olduğu eşler vardır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 57. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 58. Ayet
Arapça: كَأَنَّهُنَّ ٱلْيَاقُوتُ وَٱلْمَرْجَانُ
Türkçe Okunuşu: keennehunne-lyâkûtu velmercân.
Türkçe Meali: Onlar yakut ve mercan gibidirler.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 59. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 60. Ayet
Arapça: هَلْ جَزَآءُ ٱلْإِحْسَٰنِ إِلَّا ٱلْإِحْسَٰنُ
Türkçe Okunuşu: hel cezâu-l'ihsâni ille-l'ihsân.
Türkçe Meali: İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 61. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 62. Ayet
Arapça: وَمِن دُونِهِمَا جَنَّتَانِ
Türkçe Okunuşu: vemin dûnihimâ cennetân.
Türkçe Meali: Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 63. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 64. Ayet
Arapça: مُدْهَآمَّتَانِ
Türkçe Okunuşu: muẕâmmetân.
Türkçe Meali: Renkleri koyu yeşildir.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 65. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 66. Ayet
Arapça: فِيهِمَا عَيْنَانِ نَضَّاخَتَانِ
Türkçe Okunuşu: fîhimâ `aynâni neddâḫatân.
Türkçe Meali: İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 67. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 68. Ayet
Arapça: فِيهِمَا فَٰكِهَةٌۭ وَنَخْلٌۭ وَرُمَّانٌۭ
Türkçe Okunuşu: fîhimâ fâkihetuv venaḫluv verummân.
Türkçe Meali: İkisinde de türlü türlü meyveler, hurmalıklar ve nar ağaçları vardır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 69. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 70. Ayet
Arapça: فِيهِنَّ خَيْرَٰتٌ حِسَانٌۭ
Türkçe Okunuşu: fîhinne ḫayrâtun hisân.
Türkçe Meali: Oralarda iyi huylu güzel kadınlar vardır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 71. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 72. Ayet
Arapça: حُورٌۭ مَّقْصُورَٰتٌۭ فِى ٱلْخِيَامِ
Türkçe Okunuşu: hûrum maksûrâtun fi-lḫiyâm.
Türkçe Meali: Çadırlar içinde ceylan gözlüler vardır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 73. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 74. Ayet
Arapça: لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌۭ قَبْلَهُمْ وَلَا جَآنٌّۭ
Türkçe Okunuşu: lem yatmiŝhunne insun kablehum velâ cânn.
Türkçe Meali: Onlara daha önce insan da, cin de dokunmamıştır.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 75. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 76. Ayet
Arapça: مُتَّكِـِٔينَ عَلَىٰ رَفْرَفٍ خُضْرٍۢ وَعَبْقَرِىٍّ حِسَانٍۢ
Türkçe Okunuşu: muttekiîne `alâ rafrafin ḫudriv ve`abkariyyin hisân.
Türkçe Meali: Cennetlikler orada yeşil yastıklara ve harikulade işlemeli döşeklere yaslanırlar.
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 77. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikumâ tukeẕẕibân.
Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Rahmân Suresi - 78. Ayet
Arapça: تَبَٰرَكَ ٱسْمُ رَبِّكَ ذِى ٱلْجَلَٰلِ وَٱلْإِكْرَامِ
Türkçe Okunuşu: tebârake-smu rabbike ẕi-lcelâli vel'ikrâm.
Türkçe Meali: Büyük ve pek cömert olan Rabbinin adı ne yücedir!
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ إِذَا وَقَعَتِ ٱلْوَاقِعَةُ
Türkçe Okunuşu: iẕâ veka`ati-lvâki`ah.
Türkçe Meali: Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 2. Ayet
Arapça: لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ
Türkçe Okunuşu: leyse livak`atihâ kâẕibeh.
Türkçe Meali: Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 3. Ayet
Arapça: خَافِضَةٌۭ رَّافِعَةٌ
Türkçe Okunuşu: ḫâfidatur râfi`ah.
Türkçe Meali: Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 4. Ayet
Arapça: إِذَا رُجَّتِ ٱلْأَرْضُ رَجًّۭا
Türkçe Okunuşu: iẕâ rucceti-l'ardu raccâ.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَبُسَّتِ ٱلْجِبَالُ بَسًّۭا
Türkçe Okunuşu: vebusseti-lcibâlu bessâ.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 6. Ayet
Arapça: فَكَانَتْ هَبَآءًۭ مُّنۢبَثًّۭا
Türkçe Okunuşu: fekânet hebâem mumbeŝŝâ.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَكُنتُمْ أَزْوَٰجًۭا ثَلَٰثَةًۭ
Türkçe Okunuşu: vekuntum ezvâcen ŝelâŝeh.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 8. Ayet
Arapça: فَأَصْحَٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ
Türkçe Okunuşu: feashâbu-lmeymeneti mâ ashâbu-lmeymeneh.
Türkçe Meali: İyi işler işlediklerini belirtmek için, amel defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara!
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَأَصْحَٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ
Türkçe Okunuşu: veashâbu-lmeş'emeti mâ ashâbu-lmeş'emeh.
Türkçe Meali: Kötülük işlediklerini belirtmek üzere, amel defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara!
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَٱلسَّٰبِقُونَ ٱلسَّٰبِقُونَ
Türkçe Okunuşu: vessâbikûne-ssâbikûn.
Türkçe Meali: İyilik işlemekte önde olanlar, karşılıklarını almakta da önde olanlardır.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 11. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلْمُقَرَّبُونَ
Türkçe Okunuşu: ulâike-lmukarrabûn.
Türkçe Meali: Naim cennetlerinde Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlar işte bunlardır.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 12. Ayet
Arapça: فِى جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ
Türkçe Okunuşu: fî cennâti-nne`îm.
Türkçe Meali: Naim cennetlerinde Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlar işte bunlardır.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 13. Ayet
Arapça: ثُلَّةٌۭ مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝulletum mine-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Onların büyük kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَقَلِيلٌۭ مِّنَ ٱلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vekalîlum mine-l'âḫirîn.
Türkçe Meali: Onların büyük kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 15. Ayet
Arapça: عَلَىٰ سُرُرٍۢ مَّوْضُونَةٍۢ
Türkçe Okunuşu: `alâ sururim mevdûneh.
Türkçe Meali: Mücevheratla işlenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanırlar.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 16. Ayet
Arapça: مُّتَّكِـِٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَٰبِلِينَ
Türkçe Okunuşu: muttekiîne `aleyhâ mutekâbilîn.
Türkçe Meali: Mücevheratla işlenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanırlar.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 17. Ayet
Arapça: يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَٰنٌۭ مُّخَلَّدُونَ
Türkçe Okunuşu: yetûfu `aleyhim vildânum muḫalledûn.
Türkçe Meali: Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 18. Ayet
Arapça: بِأَكْوَابٍۢ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍۢ مِّن مَّعِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: biekvâbiv veebârîka veke'sim mim me`în.
Türkçe Meali: Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 19. Ayet
Arapça: لَّا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ yusadde`ûne `anhâ velâ yunzifûn.
Türkçe Meali: Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَفَٰكِهَةٍۢ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: vefâkihetim mimmâ yeteḫayyerûn.
Türkçe Meali: Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَلَحْمِ طَيْرٍۢ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
Türkçe Okunuşu: velahmi tayrim mimmâ yeştehûn.
Türkçe Meali: Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَحُورٌ عِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: vehûrun `în.
Türkçe Meali: İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 23. Ayet
Arapça: كَأَمْثَٰلِ ٱللُّؤْلُؤِ ٱلْمَكْنُونِ
Türkçe Okunuşu: keemŝâli-llu'lui-lmeknûn.
Türkçe Meali: İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 24. Ayet
Arapça: جَزَآءًۢ بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: cezâem bimâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 25. Ayet
Arapça: لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًۭا وَلَا تَأْثِيمًا
Türkçe Okunuşu: lâ yesme`ûne fîhâ lağvev velâ te'ŝîmâ.
Türkçe Meali: Sadece selama karşılık selam sözü işitirler.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 26. Ayet
Arapça: إِلَّا قِيلًۭا سَلَٰمًۭا سَلَٰمًۭا
Türkçe Okunuşu: illâ kîlen selâmen selâmâ.
Türkçe Meali: Defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara!
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَأَصْحَٰبُ ٱلْيَمِينِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلْيَمِينِ
Türkçe Okunuşu: veashâbu-lyemîni mâ ashâbu-lyemîn.
Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 28. Ayet
Arapça: فِى سِدْرٍۢ مَّخْضُودٍۢ
Türkçe Okunuşu: fî sidrim maḫdûd.
Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 29. Ayet
Arapça: وَطَلْحٍۢ مَّنضُودٍۢ
Türkçe Okunuşu: vetalhim mendûd.
Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 30. Ayet
Arapça: وَظِلٍّۢ مَّمْدُودٍۢ
Türkçe Okunuşu: veżillim memdûd.
Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَمَآءٍۢ مَّسْكُوبٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemâim meskûb.
Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَفَٰكِهَةٍۢ كَثِيرَةٍۢ
Türkçe Okunuşu: vefâkihetin keŝîrah.
Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 33. Ayet
Arapça: لَّا مَقْطُوعَةٍۢ وَلَا مَمْنُوعَةٍۢ
Türkçe Okunuşu: lâ maktû`ativ velâ memnû`ah.
Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَفُرُشٍۢ مَّرْفُوعَةٍ
Türkçe Okunuşu: vefuruşim merfû`ah.
Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 35. Ayet
Arapça: إِنَّآ أَنشَأْنَٰهُنَّ إِنشَآءًۭ
Türkçe Okunuşu: innâ enşe'nâhunne inşââ.
Türkçe Meali: Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 36. Ayet
Arapça: فَجَعَلْنَٰهُنَّ أَبْكَارًا
Türkçe Okunuşu: fece`alnâhunne ebkârâ.
Türkçe Meali: Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 37. Ayet
Arapça: عُرُبًا أَتْرَابًۭا
Türkçe Okunuşu: `uruben etrâbâ.
Türkçe Meali: Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 38. Ayet
Arapça: لِّأَصْحَٰبِ ٱلْيَمِينِ
Türkçe Okunuşu: liashâbi-lyemîn.
Türkçe Meali: Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 39. Ayet
Arapça: ثُلَّةٌۭ مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝulletum mine-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 40. Ayet
Arapça: وَثُلَّةٌۭ مِّنَ ٱلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veŝulletum mine-l'âḫirîn.
Türkçe Meali: Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَأَصْحَٰبُ ٱلشِّمَالِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلشِّمَالِ
Türkçe Okunuşu: veashâbu-şşimâli mâ ashâbu-şşimâl.
Türkçe Meali: Defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara!
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 42. Ayet
Arapça: فِى سَمُومٍۢ وَحَمِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: fî semûmiv vehamîm.
Türkçe Meali: İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 43. Ayet
Arapça: وَظِلٍّۢ مِّن يَحْمُومٍۢ
Türkçe Okunuşu: veżillim miy yahmûm.
Türkçe Meali: İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 44. Ayet
Arapça: لَّا بَارِدٍۢ وَلَا كَرِيمٍ
Türkçe Okunuşu: lâ bâridiv velâ kerîm.
Türkçe Meali: İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 45. Ayet
Arapça: إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ
Türkçe Okunuşu: innehum kânû kable ẕâlike mutrafîn.
Türkçe Meali: Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَكَانُوا۟ يُصِرُّونَ عَلَى ٱلْحِنثِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: vekânû yusirrûne `ale-lhinŝi-l`ażîm.
Türkçe Meali: Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَكَانُوا۟ يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًۭا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Türkçe Okunuşu: vekânû yekûlûne eiẕâ mitnâ vekunnâ turâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.
Türkçe Meali: Şöyle söylerlerdi: "Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, biz mi tekrar dirileceğiz?"
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 48. Ayet
Arapça: أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ
Türkçe Okunuşu: eveâbâune-l'evvelûn.
Türkçe Meali: "Önce gelip geçmiş babalarımız da mı?"
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 49. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّ ٱلْأَوَّلِينَ وَٱلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: kul inne-l'evvelîne vel'âḫirîn.
Türkçe Meali: De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır."
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 50. Ayet
Arapça: لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَٰتِ يَوْمٍۢ مَّعْلُومٍۢ
Türkçe Okunuşu: lemecmû`ûne ilâ mîkâti yevmim ma`lûm.
Türkçe Meali: De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır."
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 51. Ayet
Arapça: ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا ٱلضَّآلُّونَ ٱلْمُكَذِّبُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme innekum eyyuhe-ddâllûne-lmukeẕẕibûn.
Türkçe Meali: Sonra, siz ey sapıklar, yalanlayanlar!
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 52. Ayet
Arapça: لَءَاكِلُونَ مِن شَجَرٍۢ مِّن زَقُّومٍۢ
Türkçe Okunuşu: leâkilûne min şecerim min zekkûm.
Türkçe Meali: Doğrusu bir zakkum ağacından yiyeceksiniz.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 53. Ayet
Arapça: فَمَالِـُٔونَ مِنْهَا ٱلْبُطُونَ
Türkçe Okunuşu: femâliûne minhe-lbutûn.
Türkçe Meali: Karınlarınızı onunla dolduracaksınız;
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 54. Ayet
Arapça: فَشَٰرِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ ٱلْحَمِيمِ
Türkçe Okunuşu: feşâribûne `aleyhi mine-lhamîm.
Türkçe Meali: Onun üzerine kaynar su içeceksiniz;
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 55. Ayet
Arapça: فَشَٰرِبُونَ شُرْبَ ٱلْهِيمِ
Türkçe Okunuşu: feşâribûne şurbe-lhîm.
Türkçe Meali: Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz;
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 56. Ayet
Arapça: هَٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ ٱلدِّينِ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ nuzuluhum yevme-ddîn.
Türkçe Meali: İşte onlara, ceza günü sunulacak konukluk budur.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 57. Ayet
Arapça: نَحْنُ خَلَقْنَٰكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ
Türkçe Okunuşu: nahnu ḫalaknâkum felevlâ tusaddikûn.
Türkçe Meali: Sizi yaratan Biziz; hala tasdik etmez misiniz?
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 58. Ayet
Arapça: أَفَرَءَيْتُم مَّا تُمْنُونَ
Türkçe Okunuşu: eferaeytum mâ tumnûn.
Türkçe Meali: Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız?
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 59. Ayet
Arapça: ءَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلْخَٰلِقُونَ
Türkçe Okunuşu: eentum taḫlukûnehû em nahnu-lḫâlikûn.
Türkçe Meali: Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız?
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 60. Ayet
Arapça: نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ ٱلْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
Türkçe Okunuşu: nahnu kaddernâ beynekumu-lmevte vemâ nahnu bimesbûkîn.
Türkçe Meali: Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 61. Ayet
Arapça: عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَٰلَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِى مَا لَا تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: `alâ en nubeddile emŝâlekum venunşiekum fî mâ lâ ta`lemûn.
Türkçe Meali: Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 62. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْأُولَىٰ فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad `alimtumu-nneş'ete-l'ûlâ felevlâ teẕekkerûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, ilk yaratmayı bilirsiniz, yine de düşünmez misiniz?
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 63. Ayet
Arapça: أَفَرَءَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ
Türkçe Okunuşu: eferaeytum mâ tahruŝûn.
Türkçe Meali: Söyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz?
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 64. Ayet
Arapça: ءَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلزَّٰرِعُونَ
Türkçe Okunuşu: eentum tezra`ûnehû em nahnu-zzâri`ûn.
Türkçe Meali: Söyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz?
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 65. Ayet
Arapça: لَوْ نَشَآءُ لَجَعَلْنَٰهُ حُطَٰمًۭا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
Türkçe Okunuşu: lev neşâu lece`alnâhu hutâmen feżaltum tefekkehûn.
Türkçe Meali: Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 66. Ayet
Arapça: إِنَّا لَمُغْرَمُونَ
Türkçe Okunuşu: innâ lemuğramûn.
Türkçe Meali: Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 67. Ayet
Arapça: بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
Türkçe Okunuşu: bel nahnu mahrûmûn.
Türkçe Meali: Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 68. Ayet
Arapça: أَفَرَءَيْتُمُ ٱلْمَآءَ ٱلَّذِى تَشْرَبُونَ
Türkçe Okunuşu: eferaeytumu-lmâe-lleẕî teşrabûn.
Türkçe Meali: Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz?
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 69. Ayet
Arapça: ءَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ ٱلْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ ٱلْمُنزِلُونَ
Türkçe Okunuşu: eentum enzeltumûhu mine-lmuzni em nahnu-lmunzilûn.
Türkçe Meali: Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz?
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 70. Ayet
Arapça: لَوْ نَشَآءُ جَعَلْنَٰهُ أُجَاجًۭا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: lev neşâu ce`alnâhu ucâcen felevlâ teşkurûn.
Türkçe Meali: Dileseydik onu acılaştırırdık; hala şükretmez misiniz?
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 71. Ayet
Arapça: أَفَرَءَيْتُمُ ٱلنَّارَ ٱلَّتِى تُورُونَ
Türkçe Okunuşu: eferaeytumu-nnâra-lletî tûrûn.
Türkçe Meali: Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz?
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 72. Ayet
Arapça: ءَأَنتُمْ أَنشَأْتُمْ شَجَرَتَهَآ أَمْ نَحْنُ ٱلْمُنشِـُٔونَ
Türkçe Okunuşu: eentum enşe'tum şeceratehâ em nahnu-lmunşiûn.
Türkçe Meali: Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz?
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 73. Ayet
Arapça: نَحْنُ جَعَلْنَٰهَا تَذْكِرَةًۭ وَمَتَٰعًۭا لِّلْمُقْوِينَ
Türkçe Okunuşu: nahnu ce`alnâhâ teẕkiratev vemetâ`al lilmukvîn.
Türkçe Meali: Biz onu bir ibret ve çölde konaklayanlar için yararlı kıldık.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 74. Ayet
Arapça: فَسَبِّحْ بِٱسْمِ رَبِّكَ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: fesebbih bismi rabbike-l`ażîm.
Türkçe Meali: Öyleyse çok büyük Rabbinin adını tesbih et.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 75. Ayet
Arapça: ۞ فَلَآ أُقْسِمُ بِمَوَٰقِعِ ٱلنُّجُومِ
Türkçe Okunuşu: felâ uksimu bimevâki`i-nnucûm.
Türkçe Meali: Hayır; yıldızların yerleri üzerine yemin ederim; ki bunun ne büyük yemin olduğunu bir bilseniz!
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 76. Ayet
Arapça: وَإِنَّهُۥ لَقَسَمٌۭ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ
Türkçe Okunuşu: veinnehû lekasemul lev ta`lemûne `ażîm.
Türkçe Meali: Hayır; yıldızların yerleri üzerine yemin ederim; ki bunun ne büyük yemin olduğunu bir bilseniz!
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 77. Ayet
Arapça: إِنَّهُۥ لَقُرْءَانٌۭ كَرِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: innehû lekur'ânun kerîm.
Türkçe Meali: Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 78. Ayet
Arapça: فِى كِتَٰبٍۢ مَّكْنُونٍۢ
Türkçe Okunuşu: fî kitâbim meknûn.
Türkçe Meali: Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 79. Ayet
Arapça: لَّا يَمَسُّهُۥٓ إِلَّا ٱلْمُطَهَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ yemessuhû ille-lmutahherûn.
Türkçe Meali: Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 80. Ayet
Arapça: تَنزِيلٌۭ مِّن رَّبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: tenzîlum mir rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 81. Ayet
Arapça: أَفَبِهَٰذَا ٱلْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ
Türkçe Okunuşu: efebihâẕe-lhadîŝi entum mudhinûn.
Türkçe Meali: Siz bu sözü mü hor görüyorsunuz?
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 82. Ayet
Arapça: وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
Türkçe Okunuşu: vetec`alûne rizkakum ennekum tukeẕẕibûn.
Türkçe Meali: Rızkınıza şükredeceğiniz yere onu vereni mi yalanlıyorsunuz?
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 83. Ayet
Arapça: فَلَوْلَآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلْحُلْقُومَ
Türkçe Okunuşu: felevlâ iẕâ beleğati-lhulkûm.
Türkçe Meali: Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 84. Ayet
Arapça: وَأَنتُمْ حِينَئِذٍۢ تَنظُرُونَ
Türkçe Okunuşu: veentum hîneiẕin tenżurûn.
Türkçe Meali: Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 85. Ayet
Arapça: وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَٰكِن لَّا تُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: venahnu akrabu ileyhi minkum velâkil lâ tubsirûn.
Türkçe Meali: Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 86. Ayet
Arapça: فَلَوْلَآ إِن كُنتُمْ غَيْرَ مَدِينِينَ
Türkçe Okunuşu: felevlâ in kuntum ğayra medînîn.
Türkçe Meali: Siz dirilip yaptıklarınıza karşılık görmeyecekseniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize!
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 87. Ayet
Arapça: تَرْجِعُونَهَآ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: terci`ûnehâ in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: Siz dirilip yaptıklarınıza karşılık görmeyecekseniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize!
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 88. Ayet
Arapça: فَأَمَّآ إِن كَانَ مِنَ ٱلْمُقَرَّبِينَ
Türkçe Okunuşu: feemmâ in kâne mine-lmukarrabîn.
Türkçe Meali: Eğer ölen o kişi, gözdelerden ise, rahatlık, hoşluk ve nimet cenneti onundur.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 89. Ayet
Arapça: فَرَوْحٌۭ وَرَيْحَانٌۭ وَجَنَّتُ نَعِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: feravhuv verayhânuv vecennâtu ne`îm.
Türkçe Meali: Eğer ölen o kişi, gözdelerden ise, rahatlık, hoşluk ve nimet cenneti onundur.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 90. Ayet
Arapça: وَأَمَّآ إِن كَانَ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلْيَمِينِ
Türkçe Okunuşu: veemmâ in kâne min ashâbi-lyemîn.
Türkçe Meali: Eğer defteri sağdan verilenlerden ise,
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 91. Ayet
Arapça: فَسَلَٰمٌۭ لَّكَ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلْيَمِينِ
Türkçe Okunuşu: feselâmul leke min ashâbi-lyemîn.
Türkçe Meali: "Ey sağcılardan olan kişi, sana selam olsun!" denir.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 92. Ayet
Arapça: وَأَمَّآ إِن كَانَ مِنَ ٱلْمُكَذِّبِينَ ٱلضَّآلِّينَ
Türkçe Okunuşu: veemmâ in kâne mine-lmukeẕẕibîne-ddâllîn.
Türkçe Meali: Eğer, sapık yalancılardan ise,
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 93. Ayet
Arapça: فَنُزُلٌۭ مِّنْ حَمِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: fenuzulum min hamîm.
Türkçe Meali: Ona kaynar sudan konukluk sunulur.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 94. Ayet
Arapça: وَتَصْلِيَةُ جَحِيمٍ
Türkçe Okunuşu: vetasliyetu cehîm.
Türkçe Meali: Cehenneme sokulur.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 95. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ حَقُّ ٱلْيَقِينِ
Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ lehuve hakku-lyekîn.
Türkçe Meali: Doğrusu kesin gerçek budur.
سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Vâkıa Suresi - 96. Ayet
Arapça: فَسَبِّحْ بِٱسْمِ رَبِّكَ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: fesebbih bismi rabbike-l`ażîm.
Türkçe Meali: Öyleyse çok büyük Rabbinin adını tesbih et.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: sebbeha lillâhi mâ fi-ssemâvâti vel'ard. vehuve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Göklerde ve yerde olanlar Allah'ı tesbih ederler. O güçlüdür, Hakim'dir.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 2. Ayet
Arapça: لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ يُحْىِۦ وَيُمِيتُ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌ
Türkçe Okunuşu: lehû mulku-ssemâvâti vel'ard. yuhyî veyumît. vehuve `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur; diriltir, öldürür. O, her şeye Kadir'dir.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 3. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلْأَوَّلُ وَٱلْءَاخِرُ وَٱلظَّٰهِرُ وَٱلْبَاطِنُ ۖ وَهُوَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: huve-l'evvelu vel'âḫiru veżżâhiru velbâtin. vehuve bikulli şey'in `alîm.
Türkçe Meali: O her şeyden öncedir; kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmayacağı son'dur; varlığı aşikardır; gerçek mahiyeti insan için gizlidir. O her şeyi bilir.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 4. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ فِى سِتَّةِ أَيَّامٍۢ ثُمَّ ٱسْتَوَىٰ عَلَى ٱلْعَرْشِ ۚ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِى ٱلْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا ۖ وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ ۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî ḫaleka-ssemâvâti vel'arda fî sitteti eyyâmin ŝumme-stevâ `ale-l`arş. ya`lemu mâ yelicu fi-l'ardi vemâ yaḫrucu minhâ vemâ yenzilu mine-ssemâi vemâ ya`rucu fîhâ. vehuve me`akum eyne mâ kuntum. vellâhu bimâ ta`melûne besîr.
Türkçe Meali: Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden, yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilen O'dur. Nerede olursanız olun, O, sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 5. Ayet
Arapça: لَّهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرْجَعُ ٱلْأُمُورُ
Türkçe Okunuşu: lehû mulku-ssemâvâti vel'ard. veile-llâhi turce`u-l'umûr.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Bütün işler Allah'a döndürülür.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 6. Ayet
Arapça: يُولِجُ ٱلَّيْلَ فِى ٱلنَّهَارِ وَيُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِى ٱلَّيْلِ ۚ وَهُوَ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Türkçe Okunuşu: yûlicu-lleyle fi-nnehâri veyûlicu-nnehâra fi-lleyl. vehuve `alîmum biẕâti-ssudûr.
Türkçe Meali: Geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar; O kalblerde olanı bilendir.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 7. Ayet
Arapça: ءَامِنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَأَنفِقُوا۟ مِمَّا جَعَلَكُم مُّسْتَخْلَفِينَ فِيهِ ۖ فَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مِنكُمْ وَأَنفَقُوا۟ لَهُمْ أَجْرٌۭ كَبِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: âminû billâhi verasûlihî veenfikû mimmâ ce`alekum mustaḫlefîne fîh. felleẕîne âmenû minkum veenfekû lehum ecrun kebîr.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Allah'a ve Peygamberine inanın; sizi varis kıldığı şeylerden sarfedin; aranızdan, inanıp da sarfeden kimselere büyük ecir vardır
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَمَا لَكُمْ لَا تُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ ۙ وَٱلرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ لِتُؤْمِنُوا۟ بِرَبِّكُمْ وَقَدْ أَخَذَ مِيثَٰقَكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ lekum lâ tu'minûne billâh. verrasûlu yed`ûkum litu'minû birabbikum vekad eḫaẕe mîŝâkakum in kuntum mu'minîn.
Türkçe Meali: Peygamber sizi, Rabbinize inanmaya çağırdığı halde, Allah'a niçin inanmazsınız? Hem O, sizden söz almıştı, inanmışlar iseniz; bu çağrıya koşun.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 9. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِى يُنَزِّلُ عَلَىٰ عَبْدِهِۦٓ ءَايَٰتٍۭ بَيِّنَٰتٍۢ لِّيُخْرِجَكُم مِّنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِ ۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ بِكُمْ لَرَءُوفٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî yunezzilu `alâ `abdihî âyâtim beyyinâtil liyuḫricekum mine-żżulumâti ile-nnûr. veinne-llâhe bikum leraûfur rahîm.
Türkçe Meali: Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna, apaçık ayetler indiren O'dur. Doğrusu Allah size karşı şefkatlidir, merhametlidir.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَمَا لَكُمْ أَلَّا تُنفِقُوا۟ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَلِلَّهِ مِيرَٰثُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ لَا يَسْتَوِى مِنكُم مَّنْ أَنفَقَ مِن قَبْلِ ٱلْفَتْحِ وَقَٰتَلَ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ أَعْظَمُ دَرَجَةًۭ مِّنَ ٱلَّذِينَ أَنفَقُوا۟ مِنۢ بَعْدُ وَقَٰتَلُوا۟ ۚ وَكُلًّۭا وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلْحُسْنَىٰ ۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemâ lekum ellâ tunfikû fî sebîli-llâhi velillâhi mîrâŝu-ssemâvâti vel'ard. lâ yestevî minkum men enfeka min kabli-lfethi vekâtel. ulâike a`żamu deracetem mine-lleẕîne enfekû mim ba`du vekâtelû. vekullev ve`ade-llâhu-lhusnâ. vellâhu bimâ ta`melûne ḫabîr.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin mirasçısı Allah olduğu halde, Allah yolunda siz niçin sarf etmiyorsunuz? İçinizden Mekke'nin fethinden önce sarfeden ve savaşan kimseler, daha sonra sarfedip savaşan kimselerle bir değildirler, öncekiler daha üstün derecededirler. Allah, hepsine cenneti vadetmiştir. Allah, işlediklerinizden haberdardır.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 11. Ayet
Arapça: مَّن ذَا ٱلَّذِى يُقْرِضُ ٱللَّهَ قَرْضًا حَسَنًۭا فَيُضَٰعِفَهُۥ لَهُۥ وَلَهُۥٓ أَجْرٌۭ كَرِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: men ẕe-lleẕî yukridu-llâhe kardan hasenen feyudâ`ifehû lehû velehû ecrun kerîm.
Türkçe Meali: Allah'a kim güzel bir ödünç takdiminde bulunursa, Allah karşılığını kat kat verir, ona cömertçe verilecek bir ecir de vardır.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 12. Ayet
Arapça: يَوْمَ تَرَى ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ يَسْعَىٰ نُورُهُم بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَٰنِهِم بُشْرَىٰكُمُ ٱلْيَوْمَ جَنَّٰتٌۭ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
Türkçe Okunuşu: yevme tera-lmu'minîne velmu'minâti yes`â nûruhum beyne eydîhim vebieymânihim buşrâkumu-lyevme cennâtun tecrî min tahtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. ẕâlike huve-lfevzu-l`ażîm.
Türkçe Meali: İnanmış erkek ve kadınları, defterleri sağdan verilmiş ve ışıkları önlerinde olarak giderken gördüğün gün onlara şöyle denecektir: "Müjde; bugün içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacağınız cennetler sizindir." İşte bu büyük kurtuluştur.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 13. Ayet
Arapça: يَوْمَ يَقُولُ ٱلْمُنَٰفِقُونَ وَٱلْمُنَٰفِقَٰتُ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱنظُرُونَا نَقْتَبِسْ مِن نُّورِكُمْ قِيلَ ٱرْجِعُوا۟ وَرَآءَكُمْ فَٱلْتَمِسُوا۟ نُورًۭا فَضُرِبَ بَيْنَهُم بِسُورٍۢ لَّهُۥ بَابٌۢ بَاطِنُهُۥ فِيهِ ٱلرَّحْمَةُ وَظَٰهِرُهُۥ مِن قِبَلِهِ ٱلْعَذَابُ
Türkçe Okunuşu: yevme yekûlu-lmunâfikûne velmunâfikâtu lilleẕîne âmenu-nżurûnâ naktebis min nûrikum kîle-rci`û verâekum feltemisû nûrâ. feduribe beynehum bisûril lehû bâb. bâtinuhû fîhi-rrahmetu veżâhiruhû min kibelihi-l`aẕâb.
Türkçe Meali: İkiyüzlü erkek ve kadınlar müminlere: "Bizi de gözetin; ışığınızdan faydalanalım" dedikleri gün, onlara: "Ardınıza dönün de ışık arayın" denir; inananlarla ikiyüzlüler arasına, kapısının içinde rahmet ve dışında azap olan bir sur çekilir.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 14. Ayet
Arapça: يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُن مَّعَكُمْ ۖ قَالُوا۟ بَلَىٰ وَلَٰكِنَّكُمْ فَتَنتُمْ أَنفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَٱرْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ ٱلْأَمَانِىُّ حَتَّىٰ جَآءَ أَمْرُ ٱللَّهِ وَغَرَّكُم بِٱللَّهِ ٱلْغَرُورُ
Türkçe Okunuşu: yunâdûnehum elem nekum me`akum. kâlû belâ velâkinnekum fetentum enfusekum veterabbastum vertebtum veğarratkumu-l'emâniyyu hattâ câe emru-llâhi veğarrakum billâhi-lğarûr.
Türkçe Meali: İkiyüzlüler, inananlara: "Biz sizinle beraber değil miydik" diye seslenirler. Onlar: "Evet öyle; fakat sizler kendinizi aldattınız, bize pusu kurdunuz, Allah'ın buyruğu gelene kadar dinde şüpheye düştünüz; sizi kuruntular aldattı; sizi şeytanlar Allah'a karşı da ayarttı."
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 15. Ayet
Arapça: فَٱلْيَوْمَ لَا يُؤْخَذُ مِنكُمْ فِدْيَةٌۭ وَلَا مِنَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ۚ مَأْوَىٰكُمُ ٱلنَّارُ ۖ هِىَ مَوْلَىٰكُمْ ۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: felyevme lâ yu'ḫaẕu minkum fidyetuv velâ mine-lleẕîne keferû. me'vâkumu-nnâr. hiye mevlâkum. vebi'se-lmesîr.
Türkçe Meali: Bugün sizden ve inkar edenlerden fidye kabul edilmez; varacağınız yer ateştir, layığınız orasıdır; ne kötü bir dönüştür!
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 16. Ayet
Arapça: ۞ أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَن تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ ٱللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ ٱلْحَقِّ وَلَا يَكُونُوا۟ كَٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ مِن قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ ٱلْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ ۖ وَكَثِيرٌۭ مِّنْهُمْ فَٰسِقُونَ
Türkçe Okunuşu: elem ye'ni lilleẕîne âmenû en taḫşe`a kulûbuhum liẕikri-llâhi vemâ nezele mine-lhakki velâ yekûnû kelleẕîne ûtu-lkitâbe min kablu fetâle `aleyhimu-l'emedu fekaset kulûbuhum. vekeŝîrum minhum fâsikûn.
Türkçe Meali: İnananların gönüllerinin Allah'ı anması ve O'ndan inen gerçeğe içten bağlanması zamanı daha gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar; onların üzerinden uzun zaman geçti de kalbleri katılaştı; çoğu, yoldan çıkmış kimselerdir.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 17. Ayet
Arapça: ٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ يُحْىِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: i`lemû enne-llâhe yuhyi-l'arda ba`de mevtihâ. kad beyyennâ lekumu-l'âyâti le`allekum ta`kilûn.
Türkçe Meali: Allah'ın, yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiğini bilin; size, akledesiniz diye açık açık deliller anlattık.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 18. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلْمُصَّدِّقِينَ وَٱلْمُصَّدِّقَٰتِ وَأَقْرَضُوا۟ ٱللَّهَ قَرْضًا حَسَنًۭا يُضَٰعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌۭ كَرِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne-lmussaddikîne velmussaddikâti veakradu-llâhe kardan haseney yudâ`afu lehum velehum ecrun kerîm.
Türkçe Meali: Doğrusu, sadaka veren erkek ve kadınlara, Allah'a güzel bir takdimde bulunanlara kat kat karşılık verilir; onlara cömertçe verilecek bir ecir vardır.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرُسُلِهِۦٓ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلصِّدِّيقُونَ ۖ وَٱلشُّهَدَآءُ عِندَ رَبِّهِمْ لَهُمْ أَجْرُهُمْ وَنُورُهُمْ ۖ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَكَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَآ أُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne âmenû billâhi verusulihî ulâike humu-ssiddîkûn. veşşuhedâu `inde rabbihim. lehum ecruhum venûruhum. velleẕîne keferû vekeẕẕebû biâyâtinâ ulâike ashâbu-lcehîm.
Türkçe Meali: Allah'a ve peygamberlerine inananlara, dosdoğru olanlara ve Allah yolunda şehit düşenlere, işte onlara, Rableri katında nur ve ecir vardır. İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar da, cehennemlik olanlardır.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 20. Ayet
Arapça: ٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّمَا ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا لَعِبٌۭ وَلَهْوٌۭ وَزِينَةٌۭ وَتَفَاخُرٌۢ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌۭ فِى ٱلْأَمْوَٰلِ وَٱلْأَوْلَٰدِ ۖ كَمَثَلِ غَيْثٍ أَعْجَبَ ٱلْكُفَّارَ نَبَاتُهُۥ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَىٰهُ مُصْفَرًّۭا ثُمَّ يَكُونُ حُطَٰمًۭا ۖ وَفِى ٱلْءَاخِرَةِ عَذَابٌۭ شَدِيدٌۭ وَمَغْفِرَةٌۭ مِّنَ ٱللَّهِ وَرِضْوَٰنٌۭ ۚ وَمَا ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَآ إِلَّا مَتَٰعُ ٱلْغُرُورِ
Türkçe Okunuşu: i`lemû enneme-lhayâtu-ddunyâ le`ibuv velehvuv vezînetuv vetefâḫurum beynekum vetekâŝurun fi-l'emvâli vel'evlâd. kemeŝeli ğayŝin a`cebe-lkuffâra nebâtuhû ŝumme yehîcu feterâhu musferran ŝumme yekûnu hutâmâ. vefi-l'âḫirati `aẕâbun şedîduv vemağfiratum mine-llâhi veridvân. veme-lhayâtu-ddunyâ illâ metâ`u-lğurûr.
Türkçe Meali: Bilin ki, dünya hayatı oyun, oyalanma, süslenme, aranızda övünme ve daha çok mal ve çocuk sahibi olmaktan ibarettir. Bu, yağmurun bitirdiği, ekicilerin de hoşuna giden bir bitkiye benzer; sonra kurur, sapsarı olduğu görülür, sonra çerçöp olur. Ahirette çetin azap da vardır. Allah'ın hoşnudluğu ve bağışlaması da vardır; dünya hayatı ise sadece aldatıcı bir geçinmedir.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 21. Ayet
Arapça: سَابِقُوٓا۟ إِلَىٰ مَغْفِرَةٍۢ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا كَعَرْضِ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ أُعِدَّتْ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرُسُلِهِۦ ۚ ذَٰلِكَ فَضْلُ ٱللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَآءُ ۚ وَٱللَّهُ ذُو ٱلْفَضْلِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: sâbikû ilâ mağfiratim mir rabbikum vecennetin `arduhâ ke`ardi-ssemâi vel'ardi u`iddet lilleẕîne âmenû billâhi verusulih. ẕâlike fadlu-llâhi yu'tîhi mey yeşâ'. vellâhu ẕu-lfadli-l`ażîm.
Türkçe Meali: Ey İnsanlar! Rabbiniz tarafından bağışlanmaya, Allah'a ve Peygamberine inananlar için hazırlanmış, genişliği yerle göğün genişliği kadar olan cennete koşusun; bu Allah'ın dilediğine verdiği lütfudur. Allah, büyük lütuf sahibidir.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 22. Ayet
Arapça: مَآ أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍۢ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا فِىٓ أَنفُسِكُمْ إِلَّا فِى كِتَٰبٍۢ مِّن قَبْلِ أَن نَّبْرَأَهَآ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: mâ esâbe mim musîbetin fi-l'ardi velâ fî enfusikum illâ fî kitâbim min kabli en nebraehâ. inne ẕâlike `ale-llâhi yesîr.
Türkçe Meali: Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce o, Kitap'da bulunmasın. Doğrusu bu Allah'a kolaydır.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 23. Ayet
Arapça: لِّكَيْلَا تَأْسَوْا۟ عَلَىٰ مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُوا۟ بِمَآ ءَاتَىٰكُمْ ۗ وَٱللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍۢ فَخُورٍ
Türkçe Okunuşu: likeylâ te'sev `alâ mâ fâtekum velâ tefrahû bimâ âtâkum. vellâhu lâ yuhibbu kulle muḫtâlin feḫûr.
Türkçe Meali: Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir. Allah, kendini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez;
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 24. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ ٱلنَّاسَ بِٱلْبُخْلِ ۗ وَمَن يَتَوَلَّ فَإِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْغَنِىُّ ٱلْحَمِيدُ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yebḫalûne veye'murûne-nnâse bilbuḫl. vemey yetevelle feinne-llâhe huve-lğaniyyu-lhamîd.
Türkçe Meali: Bunlar cimrilik ederler ve insanlara da cimrilik yapmalarını söylerler. Allah'ın buyruğundan kim yüz çevirirse bilsin ki, Allah şüphesiz müstağni ve övülmeğe layık olandır.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 25. Ayet
Arapça: لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِٱلْبَيِّنَٰتِ وَأَنزَلْنَا مَعَهُمُ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْمِيزَانَ لِيَقُومَ ٱلنَّاسُ بِٱلْقِسْطِ ۖ وَأَنزَلْنَا ٱلْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌۭ شَدِيدٌۭ وَمَنَٰفِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ ٱللَّهُ مَن يَنصُرُهُۥ وَرُسُلَهُۥ بِٱلْغَيْبِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ قَوِىٌّ عَزِيزٌۭ
Türkçe Okunuşu: lekad erselnâ rusulenâ bilbeyyinâti veenzelnâ me`ahumu-lkitâbe velmîzâne liyekûme-nnâsu bilkist. veenzelne-lhadîde fîhi be'sun şedîduv vemenâfi`u linnâsi veliya`leme-llâhu mey yensuruhû verusulehû bilğayb. inne-llâhe kaviyyun `azîz.
Türkçe Meali: And olsun ki peygamberlerimizi belgelerle gönderdik; insanların doğru (adaletli) hareket etmeleri için peygamberlere kitap ve ölçü indirdik; pek sert olan ve insanlara birçok faydası bulunan demiri de indirdik. Bu, Allah'ın dinine ve peygamberlerine görmeksizin yardım edenleri meydana çıkarması içindir. Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًۭا وَإِبْرَٰهِيمَ وَجَعَلْنَا فِى ذُرِّيَّتِهِمَا ٱلنُّبُوَّةَ وَٱلْكِتَٰبَ ۖ فَمِنْهُم مُّهْتَدٍۢ ۖ وَكَثِيرٌۭ مِّنْهُمْ فَٰسِقُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad erselnâ nûhav veibrâhime vece`alnâ fî ẕurriyyetihime-nnubuvvete velkitâbe feminhum muhted. vekeŝîrum minhum fâsikûn.
Türkçe Meali: And olsun ki Nuh'u ve İbrahim'i Biz gönderdik; ikisinin soyundan gelenlere peygamberlik ve kitap verdik; soylarından gelenlerin kimi doğru yoldadır, birçoğu da yoldan çıkmıştır.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 27. Ayet
Arapça: ثُمَّ قَفَّيْنَا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم بِرُسُلِنَا وَقَفَّيْنَا بِعِيسَى ٱبْنِ مَرْيَمَ وَءَاتَيْنَٰهُ ٱلْإِنجِيلَ وَجَعَلْنَا فِى قُلُوبِ ٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُوهُ رَأْفَةًۭ وَرَحْمَةًۭ وَرَهْبَانِيَّةً ٱبْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَٰهَا عَلَيْهِمْ إِلَّا ٱبْتِغَآءَ رِضْوَٰنِ ٱللَّهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا ۖ فَـَٔاتَيْنَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مِنْهُمْ أَجْرَهُمْ ۖ وَكَثِيرٌۭ مِّنْهُمْ فَٰسِقُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme kaffeynâ `alâ âŝârihim birusulinâ vekaffeynâ bi`îse-bni meryeme veâteynâhu-l'incîle vece`alnâ fî kulûbi-lleẕîne-ttebe`ûhu ra'fetev verahmeh. verahbâniyyeten-btede`ûhâ mâ ketebnâhâ `aleyhim ille-btiğâe ridvâni-llâhi femâ ra`avhâ hakka ri`âyetihâ. feâteyne-lleẕîne âmenû minhum ecrahum. vekeŝîrum minhum fâsikûn.
Türkçe Meali: Onların izleri üzerinden peygamberlerimizi ard arda gönderdik; Meryem oğlu İsa'yı da ardlarından gönderdik ve ona İncil'i verdik; ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet duyguları koyduk; üzerlerine bizim gerekli kılmadığımız fakat kendilerinin güya Allah'ın rızasını kazanmak için ortaya attıkları ruhbaniyete bile gereği gibi riayet etmediler; içlerinde inanmış olan kimselere ecirlerini verdik; ama çoğu yoldan çıkmışlardır.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 28. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَءَامِنُوا۟ بِرَسُولِهِۦ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِن رَّحْمَتِهِۦ وَيَجْعَل لَّكُمْ نُورًۭا تَمْشُونَ بِهِۦ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ۚ وَٱللَّهُ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenu-tteku-llâhe veâminû birasûlihî yu'tikum kifleyni mir rahmetihî veyec`al lekum nûran temşûne bihî veyağfir lekum. vellâhu ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'tan sakının, Peygamberine inanın ki, Allah size rahmetini iki kat versin; size ışığında yürüyeceğiniz bir ışık var etsin; sizi bağışlasın; Allah bağışlayandır, acıyandır.
سُورَةُ الحَدِيدِ - Hadid Suresi - 29. Ayet
Arapça: لِّئَلَّا يَعْلَمَ أَهْلُ ٱلْكِتَٰبِ أَلَّا يَقْدِرُونَ عَلَىٰ شَىْءٍۢ مِّن فَضْلِ ٱللَّهِ ۙ وَأَنَّ ٱلْفَضْلَ بِيَدِ ٱللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَآءُ ۚ وَٱللَّهُ ذُو ٱلْفَضْلِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: liellâ ya`leme ehlu-lkitâbi ellâ yakdirûne `alâ şey'im min fadli-llâhi veenne-lfadle biyedi-llâhi yu'tîhi mey yeşâ'. vellâhu ẕu-lfadli-l`ażîm.
Türkçe Meali: Kitap ehli bilsinler ki, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemezler (bu lütfa malik değillerdir); lütuf Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir; Allah büyük lütuf sahibidir.