سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ قَدْ سَمِعَ ٱللَّهُ قَوْلَ ٱلَّتِى تُجَٰدِلُكَ فِى زَوْجِهَا وَتَشْتَكِىٓ إِلَى ٱللَّهِ وَٱللَّهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَآ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌۢ بَصِيرٌ
Türkçe Okunuşu: kad semi`a-llâhu kavle-lletî tucâdiluke fi zevcihâ veteştekî ile-llâh. vellâhu yesme`u tehâvurakumâ. inne-llâhe semî`um besîr.
Türkçe Meali: Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir; esasen Allah konuşmanızı işitir. Doğrusu Allah işitendir, görendir.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 2. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يُظَٰهِرُونَ مِنكُم مِّن نِّسَآئِهِم مَّا هُنَّ أُمَّهَٰتِهِمْ ۖ إِنْ أُمَّهَٰتُهُمْ إِلَّا ٱلَّٰٓـِٔى وَلَدْنَهُمْ ۚ وَإِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنكَرًۭا مِّنَ ٱلْقَوْلِ وَزُورًۭا ۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌۭ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yużâhirûne minkum min nisâihim mâ hunne ummehâtihim. in ummehâtuhum ille-llâî velednâhum. veinnehum leyekûlûne munkeram mine-lkavli vezûrâ. veinne-llâhe le`afuvvun ğafûr.
Türkçe Meali: İçinizde karılarını "zıhar" yapanlar bilsinler ki, karıları anneleri değildir; anneleri ancak, onları doğuranlardır. Doğrusu söyledikleri kötü ve asılsız bir sözdür. Allah şüphesiz affedendir, bağışlayandır.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ يُظَٰهِرُونَ مِن نِّسَآئِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا۟ فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍۢ مِّن قَبْلِ أَن يَتَمَآسَّا ۚ ذَٰلِكُمْ تُوعَظُونَ بِهِۦ ۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne yużâhirûne min nisâihim ŝumme ye`ûdûne limâ kâlû fetahrîru rakabetim min kabli ey yetemâssâ. ẕâlikum tû`ażûne bih. vellâhu bimâ ta`melûne ḫabîr.
Türkçe Meali: Karılarını zıhar yoluyla boşamak isteyip, sonra sözlerinden dönenlerin, ailesiyle temas etmeden bir köle azad etmeleri gerekir. Size bu hususta böylece öğüt verilmektedir. Allah, işlediklerinizden haberdardır.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 4. Ayet
Arapça: فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِن قَبْلِ أَن يَتَمَآسَّا ۖ فَمَن لَّمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًۭا ۚ ذَٰلِكَ لِتُؤْمِنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ ۚ وَتِلْكَ حُدُودُ ٱللَّهِ ۗ وَلِلْكَٰفِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: femel lem yecid fesiyâmu şehrayni mutetâbi`ayni min kabli ey yetemâssâ. femel lem yesteti` feit`âmu sittîne miskînâ. ẕâlike litu'minû billâhi verasûlih. vetilke hudûdu-llâh. velilkâfirîne `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: Azad edecek köle bulamayanın, ailesiyle temastan önce iki ay birbiri peşinden oruç tutması gerekir. Buna gücü yetmeyen, altmış düşkünü doyurur. Bu kolaylık, Allah'a ve Peygamberine inanmış olmanızdan ötürüdür; bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır; inkar edenler için can yakıcı azap vardır.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 5. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يُحَآدُّونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ كُبِتُوا۟ كَمَا كُبِتَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ وَقَدْ أَنزَلْنَآ ءَايَٰتٍۭ بَيِّنَٰتٍۢ ۚ وَلِلْكَٰفِرِينَ عَذَابٌۭ مُّهِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yuhâddûne-llâhe verasûlehû kubitû kemâ kubite-lleẕîne min kablihim vekad enzelnâ âyâtim beyyinât. velilkâfirîne `aẕâbum muhîn.
Türkçe Meali: Allah'a ve Peygamberine karşı gelenler, kendilerinden öncekiler nasıl alçaltıldı ise öyle alçaltılacaklardır. Biz, apaçık ayetler indirmişizdir, bunları inkar edene alçaltıcı azap vardır.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 6. Ayet
Arapça: يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ ٱللَّهُ جَمِيعًۭا فَيُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوٓا۟ ۚ أَحْصَىٰهُ ٱللَّهُ وَنَسُوهُ ۚ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ شَهِيدٌ
Türkçe Okunuşu: yevme yeb`aŝuhumu-llâhu cemî`an feyunebbiuhum bimâ `amilû. ahsâhu-llâhu venesûh. vellâhu `alâ kulli şey'in şehîd.
Türkçe Meali: Allah onların hepsini dirilttiği gün, kendilerine işlediklerini haber verir; Allah onları bir bir saymıştır, fakat kendileri unutmuşlardır. Allah her şeye şahiddir.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 7. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۖ مَا يَكُونُ مِن نَّجْوَىٰ ثَلَٰثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ إِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَآ أَدْنَىٰ مِن ذَٰلِكَ وَلَآ أَكْثَرَ إِلَّا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا۟ ۖ ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا۟ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: elem tera enne-llâhe ya`lemu mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ard. mâ yekûnu min necvâ ŝelâŝetin illâ huve râbi`uhum velâ ḫamsetin illâ huve sâdisuhum velâ ednâ min ẕâlike velâ ekŝera illâ huve me`ahum eyne mâ kânû. ŝumme yunebbiuhum bimâ `amilû yevme-lkiyâmeh. inne-llâhe bikulli şey'in `alîm.
Türkçe Meali: Göklerde olanları da, yerde olanları da Allah'ın bildiğini bilmez misin? Üç kişinin gizli bulunduğu yerde dördüncü mutlaka O'dur; beş kişinin gizli bulunduğu yerde altıncıları mutlaka O'dur; bunlardan az veya çok, ne olursa olsunlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, mutlak onlarla beraberdir. Sonra, kıyamet günü, işlediklerini onlara haber verir. Doğrusu Allah her şeyi bilendir.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 8. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ إِلَى ٱلَّذِينَ نُهُوا۟ عَنِ ٱلنَّجْوَىٰ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا۟ عَنْهُ وَيَتَنَٰجَوْنَ بِٱلْإِثْمِ وَٱلْعُدْوَٰنِ وَمَعْصِيَتِ ٱلرَّسُولِ وَإِذَا جَآءُوكَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ ٱللَّهُ وَيَقُولُونَ فِىٓ أَنفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا ٱللَّهُ بِمَا نَقُولُ ۚ حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُ يَصْلَوْنَهَا ۖ فَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: elem tera ile-lleẕîne nuhû `ani-nnecvâ ŝumme ye`ûdûne limâ nuhû `anhu veyetenâcevne bil'iŝmi vel`udvâv vema`siyeti-rrasûl. veiẕâ câûke hayyevke bimâ lem yuhayyike bihi-llâhu veyekûlûne fî enfusihim levlâ yu`aẕẕibune-llâhu bimâ nekûl. hasbuhum cehennem. yaslevnehâ. febi'se-lmesîr.
Türkçe Meali: Gizli toplantıdan menedilen, sonra menolundukları şeyi yapmaya kalkışarak günah işlemek, düşmanlık etmek ve Peygambere karşı gelmek konusunda gizli gizli konuşanları görmedin mi? Sana geldiklerinde, Allah'ın seni selamlamadığı bir şekilde seni selamlarlar; içlerinden, "Gerçekten peygamber olsaydı Allah'ın bizi, söylediklerimizden ötürü, cezalandırması gerekmez miydi?" derler. Cehennem onlara yeter. Oraya girerler, ne kötü dönüştür!
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 9. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِذَا تَنَٰجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَٰجَوْا۟ بِٱلْإِثْمِ وَٱلْعُدْوَٰنِ وَمَعْصِيَتِ ٱلرَّسُولِ وَتَنَٰجَوْا۟ بِٱلْبِرِّ وَٱلتَّقْوَىٰ ۖ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ٱلَّذِىٓ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû iẕâ tenâceytum felâ tetenâcev bil'iŝmi vel`udvâni vema`siyeti-rrasûli vetenâcev bilbirri vettakvâ. vetteku-llâhe-lleẕî ileyhi tuhşerûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Gizli konuştuğunuz zaman, günah işlemeyi, düşmanlık etmeyi ve Peygambere karşı gelmeyi fısıldaşmayın; iyilik yapmak ve Allah'a karşı gelmekten sakınmayı konuşun; kıyamet günü huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 10. Ayet
Arapça: إِنَّمَا ٱلنَّجْوَىٰ مِنَ ٱلشَّيْطَٰنِ لِيَحْزُنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَلَيْسَ بِضَآرِّهِمْ شَيْـًٔا إِلَّا بِإِذْنِ ٱللَّهِ ۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ ٱلْمُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: inneme-nnecvâ mine-şşeytâni liyahzune-lleẕîne âmenû veleyse bidârrihim şey'en illâ biiẕni-llâh. ve`ale-llâhi felyetevekkeli-lmu'minûn.
Türkçe Meali: Gizli toplantılar inananları üzmek için şeytanın istediği şeydir; Allah'ın izni olmadıkça şeytan onlara bir zarar veremez; inananlar yalnız Allah'a güvensinler.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 11. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِذَا قِيلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا۟ فِى ٱلْمَجَٰلِسِ فَٱفْسَحُوا۟ يَفْسَحِ ٱللَّهُ لَكُمْ ۖ وَإِذَا قِيلَ ٱنشُزُوا۟ فَٱنشُزُوا۟ يَرْفَعِ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مِنكُمْ وَٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْعِلْمَ دَرَجَٰتٍۢ ۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû iẕâ kîle lekum tefessehû fi-lmecâlisi fefsehû yefsehi-llâhu lekum. veiẕâ kîle-nşuzû fenşuzû yerfe`i-llâhu-lleẕîne âmenû minkum velleẕîne ûtu-l`ilme deracât. vellâhu bimâ ta`melûne ḫabîr.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Toplantılarda, size, "Yer açın" denince yer açın ki Allah da size genişlik versin; "Kalkın" denildiği zaman da hemen kalkın ki, Allah, içinizden inanmış olanları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah işlediklerinizden haberdardır.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 12. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِذَا نَٰجَيْتُمُ ٱلرَّسُولَ فَقَدِّمُوا۟ بَيْنَ يَدَىْ نَجْوَىٰكُمْ صَدَقَةًۭ ۚ ذَٰلِكَ خَيْرٌۭ لَّكُمْ وَأَطْهَرُ ۚ فَإِن لَّمْ تَجِدُوا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû iẕâ nâceytumu-rrasûle fekaddimû beyne yedey necvâkum sadekaten. ẕâlike ḫayrul lekum veather. feil lem tecidû feinne-llâhe ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Peygamberle hususi olarak konuşacağınızda, bu konuşmanızdan önce fakirlere sadaka veriniz; bu, sizin daha iyi ve daha temiz olmanız içindir. Eğer sadaka verecek bir şey bulamazsanız üzülmeyiniz. Allah şüphesiz bağışlayandır, acıyandır.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 13. Ayet
Arapça: ءَأَشْفَقْتُمْ أَن تُقَدِّمُوا۟ بَيْنَ يَدَىْ نَجْوَىٰكُمْ صَدَقَٰتٍۢ ۚ فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا۟ وَتَابَ ٱللَّهُ عَلَيْكُمْ فَأَقِيمُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُوا۟ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ ۚ وَٱللَّهُ خَبِيرٌۢ بِمَا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: eeşfaktum en tukaddimû beyne yedey necvâkum sadekât. feiẕ lem tef`alû vetâbe-llâhu `aleykum feekîmu-ssalâte veâtu-zzekâte veetî`u-llâhe verasûleh. vellâhu ḫabîrum bimâ ta`melûn.
Türkçe Meali: Hususi konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü ki bunu yerine getirmediniz? Ama Allah, tevbenizi kabul etmiştir. Öyleyse namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Allah, işlediklerinizden haberdardır.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 14. Ayet
Arapça: ۞ أَلَمْ تَرَ إِلَى ٱلَّذِينَ تَوَلَّوْا۟ قَوْمًا غَضِبَ ٱللَّهُ عَلَيْهِم مَّا هُم مِّنكُمْ وَلَا مِنْهُمْ وَيَحْلِفُونَ عَلَى ٱلْكَذِبِ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: elem tera ile-lleẕîne tevellev kavmen ğadibe-llâhu `aleyhim. mâ hum minkum velâ minhum veyahlifûne `ale-lkeẕibi vehum ya`lemûn.
Türkçe Meali: Allah'ın gazabettiği milleti dost edinen münafıkları görmedin mi? Onlar ne sizdendir ne de onlardan, bile bile, yalan yere yemin etmektedirler.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 15. Ayet
Arapça: أَعَدَّ ٱللَّهُ لَهُمْ عَذَابًۭا شَدِيدًا ۖ إِنَّهُمْ سَآءَ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: e`adde-llâhu lehum `aẕâben şedîdâ. innehum sâe mâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Allah, onlara çetin bir azap hazırlamıştır. İşledikleri şey ne kötüdür!
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 16. Ayet
Arapça: ٱتَّخَذُوٓا۟ أَيْمَٰنَهُمْ جُنَّةًۭ فَصَدُّوا۟ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ فَلَهُمْ عَذَابٌۭ مُّهِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: itteḫaẕû eymânehum cunneten fesaddû `an sebîli-llâhi felehum `aẕâbum muhîn.
Türkçe Meali: Yeminlerini kalkan edindiler de, Allah yolundan alıkoydular; onlara alçaltıcı bir azap vardır.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 17. Ayet
Arapça: لَّن تُغْنِىَ عَنْهُمْ أَمْوَٰلُهُمْ وَلَآ أَوْلَٰدُهُم مِّنَ ٱللَّهِ شَيْـًٔا ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: len tuğniye `anhum emvâluhum velâ evlâduhum mine-llâhi şey'â. ulâike ashâbu-nnâr. hum fîhâ ḫâlidûn.
Türkçe Meali: Malları ve çocukları, onlara, Allah katında bir fayda sağlamaz. Onlar cehennemliklerdir, orada temelli kalacaklardır.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 18. Ayet
Arapça: يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ ٱللَّهُ جَمِيعًۭا فَيَحْلِفُونَ لَهُۥ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ ۖ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ عَلَىٰ شَىْءٍ ۚ أَلَآ إِنَّهُمْ هُمُ ٱلْكَٰذِبُونَ
Türkçe Okunuşu: yevme yeb`aŝuhumu-llâhu cemî`an feyahlifûne lehû kemâ yahlifûne lekum veyahsebûne ennehum `alâ şey'. elâ innehum humu-lkâẕibûn.
Türkçe Meali: Allah, onların hepsini tekrar dirilttiği gün, size yemin ettikleri gibi O'na yemin ederler; kendilerine bir yarar sağlayacağını sanırlar. Dikkat edin; onlar şüphesiz yalancıdırlar.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 19. Ayet
Arapça: ٱسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ ٱلشَّيْطَٰنُ فَأَنسَىٰهُمْ ذِكْرَ ٱللَّهِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ حِزْبُ ٱلشَّيْطَٰنِ ۚ أَلَآ إِنَّ حِزْبَ ٱلشَّيْطَٰنِ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ
Türkçe Okunuşu: istahveẕe `aleyhimu-şşeytânu feensâhum ẕikra-llâh. ulâike hizbu-şşeytân. elâ inne hizbe-şşeytâni humu-lḫâsirûn.
Türkçe Meali: Şeytan onların başlarına dikilip Allah'ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın taraftarlarıdır. İyi bilin; şeytanın taraftarları elbette hüsrandadırlar.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 20. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يُحَآدُّونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥٓ أُو۟لَٰٓئِكَ فِى ٱلْأَذَلِّينَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yuhâddûne-llâhe verasûlehû ulâike fi-l'eẕellîn.
Türkçe Meali: Allah'a ve Peygamberine karşı gelenler; işte onlar, en alçak kimselerle beraberdirler.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 21. Ayet
Arapça: كَتَبَ ٱللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا۠ وَرُسُلِىٓ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ قَوِىٌّ عَزِيزٌۭ
Türkçe Okunuşu: ketebe-llâhu leağlibenne ene verusulî. inne-llâhe kaviyyun `azîz.
Türkçe Meali: Allah, "And olsun ki Ben ve peygamberlerim üstün geleceğiz" diye yazmıştır. Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür.
سُورَةُ المُجَادلَةِ - Mücâdele Suresi - 22. Ayet
Arapça: لَّا تَجِدُ قَوْمًۭا يُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ يُوَآدُّونَ مَنْ حَآدَّ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَلَوْ كَانُوٓا۟ ءَابَآءَهُمْ أَوْ أَبْنَآءَهُمْ أَوْ إِخْوَٰنَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ كَتَبَ فِى قُلُوبِهِمُ ٱلْإِيمَٰنَ وَأَيَّدَهُم بِرُوحٍۢ مِّنْهُ ۖ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۚ رَضِىَ ٱللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا۟ عَنْهُ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ حِزْبُ ٱللَّهِ ۚ أَلَآ إِنَّ حِزْبَ ٱللَّهِ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ tecidu kavmey yu'minûne billâhi velyevmi-l'âḫiri yuvâddûne men hâdde-llâhe verasûlehû velev kânû âbâehum ev ebnâehum ev iḫvânehum ev `aşîratehum. ulâike ketebe fî kulûbihimu-l'îmâne veeyyedehum birûhim minh. veyudḫiluhum cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. radiye-llâhu `anhum veradû `anh. ulâike hizbu-llâh. elâ inne hizbe-llâhi humu-lmuflihûn.
Türkçe Meali: Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin, babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile Allah'a ve Peygamberine karşı gelenlere, sevgi beslediklerini görmezsin. İşte Allah, imanı bunların kalblerine yazmış, katından bir nur ile onları desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyar. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnut olmuştur. İşte bunlar, Allah'tan yana olanlardır. İyi bilin ki, saadete erecek olanlar, Allah'tan yana olanlardır.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۖ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: sebbeha lillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ard. vehuve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ı tesbih ederler. O güçlüdür, Hakim'dir.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 2. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِىٓ أَخْرَجَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِنْ أَهْلِ ٱلْكِتَٰبِ مِن دِيَٰرِهِمْ لِأَوَّلِ ٱلْحَشْرِ ۚ مَا ظَنَنتُمْ أَن يَخْرُجُوا۟ ۖ وَظَنُّوٓا۟ أَنَّهُم مَّانِعَتُهُمْ حُصُونُهُم مِّنَ ٱللَّهِ فَأَتَىٰهُمُ ٱللَّهُ مِنْ حَيْثُ لَمْ يَحْتَسِبُوا۟ ۖ وَقَذَفَ فِى قُلُوبِهِمُ ٱلرُّعْبَ ۚ يُخْرِبُونَ بُيُوتَهُم بِأَيْدِيهِمْ وَأَيْدِى ٱلْمُؤْمِنِينَ فَٱعْتَبِرُوا۟ يَٰٓأُو۟لِى ٱلْأَبْصَٰرِ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî aḫrace-lleẕîne keferû min ehli-lkitâbi min diyârihim lievveli-lhaşr. mâ żanentum ey yaḫrucû veżannû ennehum mâni`atuhum husûnuhum mine-llâhi feetâhumu-llâhu min hayŝu lem yahtesibû vekaẕefe fî kulûbihimu-rru`be yuḫribûne buyûtehum bieydîhim veeydi-lmu'minîne fa`tebirû yâ ûli-l'ebsâr.
Türkçe Meali: Kitap ehlinden inkarcı olanları ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Oysa ey inananlar! Çıkacaklarını sanmamıştınız, onlar da, kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı onlara beklemedikleri yerden geldi, kalblerine korku saldı; evlerini kendi elleriyle ve inananların elleriyle yıkıyorlardı. Ey akıl sahipleri! Ders alın.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَلَوْلَآ أَن كَتَبَ ٱللَّهُ عَلَيْهِمُ ٱلْجَلَآءَ لَعَذَّبَهُمْ فِى ٱلدُّنْيَا ۖ وَلَهُمْ فِى ٱلْءَاخِرَةِ عَذَابُ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: velevlâ en ketebe-llâhu `aleyhimu-lcelâe le`aẕẕebehum fi-ddunyâ. velehum fi-l'âḫirati `aẕâbu-nnâr.
Türkçe Meali: Allah onlara sürülmeyi yazmamış olsaydı, dünyada başka şekilde azap verecekti. Ahirette onlara ateş azabı vardır.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 4. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَآقُّوا۟ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ ۖ وَمَن يُشَآقِّ ٱللَّهَ فَإِنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike biennehum şâkku-llâhe verasûleh. vemey yuşâkki-llâhe feinne-llâhe şedîdu-l`ikâb.
Türkçe Meali: Bu, Allah'a ve Peygamberine karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah'a karşı gelirse bilsin ki Allah'ın cezalandırması şüphesiz çetindir.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 5. Ayet
Arapça: مَا قَطَعْتُم مِّن لِّينَةٍ أَوْ تَرَكْتُمُوهَا قَآئِمَةً عَلَىٰٓ أُصُولِهَا فَبِإِذْنِ ٱللَّهِ وَلِيُخْزِىَ ٱلْفَٰسِقِينَ
Türkçe Okunuşu: mâ kata`tum mil lînetin ev teraktumûhâ kâimeten `alâ usûlihâ febiiẕni-llâhi veliyuḫziye-lfâsikîn.
Türkçe Meali: İnkarcı kitap ehlinin yurtlarında hurma ağaçlarını kesmeniz veya onları kesmeyip gövdeleri üzerinde ayakta bırakmanız Allah'ın izniyledir. Allah yoldan çıkanları böylece rezilliğe uğratır.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَمَآ أَفَآءَ ٱللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِۦ مِنْهُمْ فَمَآ أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍۢ وَلَا رِكَابٍۢ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُۥ عَلَىٰ مَن يَشَآءُ ۚ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemâ efâe-llâhu `alâ rasûlihî minhum femâ evceftum `aleyhi min ḫayliv velâ rikâbiv velâkinne-llâhe yusellitu rusulehû `alâ mey yeşâ'. vellâhu `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Onların mallarından, Allah'ın Peygamberine verdiği şeyler için siz ne at ve ne de deve sürdünüz; fakat Allah peygamberlerine, dilediği kimselere karşı üstünlük verir. Allah herşeye Kadir'dir.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 7. Ayet
Arapça: مَّآ أَفَآءَ ٱللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِۦ مِنْ أَهْلِ ٱلْقُرَىٰ فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِى ٱلْقُرْبَىٰ وَٱلْيَتَٰمَىٰ وَٱلْمَسَٰكِينِ وَٱبْنِ ٱلسَّبِيلِ كَىْ لَا يَكُونَ دُولَةًۢ بَيْنَ ٱلْأَغْنِيَآءِ مِنكُمْ ۚ وَمَآ ءَاتَىٰكُمُ ٱلرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَىٰكُمْ عَنْهُ فَٱنتَهُوا۟ ۚ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ۖ إِنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ
Türkçe Okunuşu: mâ efâe-llâhu `alâ rasûlihî min ehli-lkurâ felillâhi velirrasûli veliẕi-lkurbâ velyetâmâ velmesâkîni vebni-ssebîli key lâ yekûne dûletem beyne-l'ağniyâi minkum. vemâ âtâkumu-rrasûlu feḫuẕûhu vemâ nehâkum `anhu fentehû. vetteku-llâh. inne-llâhe şedîdu-l`ikâb.
Türkçe Meali: Allah'ın, fethedilen memleketler halkının mallarından Peygamberine verdikleri; Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir; ta ki içinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 8. Ayet
Arapça: لِلْفُقَرَآءِ ٱلْمُهَٰجِرِينَ ٱلَّذِينَ أُخْرِجُوا۟ مِن دِيَٰرِهِمْ وَأَمْوَٰلِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلًۭا مِّنَ ٱللَّهِ وَرِضْوَٰنًۭا وَيَنصُرُونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥٓ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلصَّٰدِقُونَ
Türkçe Okunuşu: lilfukarâi-lmuhâcirîne-lleẕîne uḫricû min diyârihim veemvâlihim yebteğûne fadlem mine-llâhi veridvânev veyensurûne-llâhe verasûleh. ulâike humu-ssâdikûn.
Türkçe Meali: Allah'ın verdiği bu ganimet malları bilhassa; yurtlarından ve mallarından edilmiş olan, Allah'tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah'ın dinine ve Peygamberine yardım eden muhacir fakirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ تَبَوَّءُو ٱلدَّارَ وَٱلْإِيمَٰنَ مِن قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ إِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ فِى صُدُورِهِمْ حَاجَةًۭ مِّمَّآ أُوتُوا۟ وَيُؤْثِرُونَ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌۭ ۚ وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِۦ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne tebevveu-ddâra vel'îmâne min kablihim yuhibbûne men hâcera ileyhim velâ yecidûne fî sudûrihim hâcetem mimmâ ûtû veyu'ŝirûne `alâ enfusihim velev kâne bihim ḫasâsah. vemey yûka şuhha nefsihî feulâike humu-lmuflihûn.
Türkçe Meali: Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler; kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar. Nefsinin tamahkarlığından korunabilmiş kimseler, işte onlar saadete erenlerdir.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ جَآءُو مِنۢ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا ٱغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَٰنِنَا ٱلَّذِينَ سَبَقُونَا بِٱلْإِيمَٰنِ وَلَا تَجْعَلْ فِى قُلُوبِنَا غِلًّۭا لِّلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ رَبَّنَآ إِنَّكَ رَءُوفٌۭ رَّحِيمٌ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne câû mim ba`dihim yekûlûne rabbene-ğfir lenâ veliiḫvânine-lleẕîne sebekûnâ bil'îmâni velâ tec`al fî kulûbinâ ğillel lilleẕîne âmenû rabbenâ inneke raûfur rahîm.
Türkçe Meali: Onlardan sonra gelenler: "Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin" derler.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 11. Ayet
Arapça: ۞ أَلَمْ تَرَ إِلَى ٱلَّذِينَ نَافَقُوا۟ يَقُولُونَ لِإِخْوَٰنِهِمُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِنْ أَهْلِ ٱلْكِتَٰبِ لَئِنْ أُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُطِيعُ فِيكُمْ أَحَدًا أَبَدًۭا وَإِن قُوتِلْتُمْ لَنَنصُرَنَّكُمْ وَٱللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَٰذِبُونَ
Türkçe Okunuşu: elem tera ile-lleẕîne nâfekû yekûlûne liiḫvânihimu-lleẕîne keferû min ehli-lkitâbi lein uḫrictum lenaḫrucenne me`akum velâ nutî`u fîkum ehaden ebedev vein kûtiltum lenensurannekum. vellâhu yeşhedu innehum lekâẕibûn.
Türkçe Meali: Münafıkların, kitap ehlinin inkarcılarından olan kardeşlerine: "Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız and olsun ki, biz de sizinle beraber çıkarız; sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız; eğer savaşa tutuşursanız mutlaka size yardım ederiz" dediklerini görmedin mi? Allah onların yalancı olduklarına şahidlik eder.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 12. Ayet
Arapça: لَئِنْ أُخْرِجُوا۟ لَا يَخْرُجُونَ مَعَهُمْ وَلَئِن قُوتِلُوا۟ لَا يَنصُرُونَهُمْ وَلَئِن نَّصَرُوهُمْ لَيُوَلُّنَّ ٱلْأَدْبَٰرَ ثُمَّ لَا يُنصَرُونَ
Türkçe Okunuşu: lein uḫricû lâ yaḫrucûne me`ahum. velein kûtilû lâ yensurûnehum. velein nesarûhum leyuvellunne-l'edbâr. ŝumme lâ yunsarûn.
Türkçe Meali: Onlar çıkarılmış olsalar, and olsun ki, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, and olsun ki, onlara yardıma koşmazlar; onlara yardıma gitseler, mutlaka geri dönüp kaçarlar, sonra yardım da görmezler.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 13. Ayet
Arapça: لَأَنتُمْ أَشَدُّ رَهْبَةًۭ فِى صُدُورِهِم مِّنَ ٱللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌۭ لَّا يَفْقَهُونَ
Türkçe Okunuşu: leentum eşeddu rahbeten fî sudûrihim mine-llâh. ẕâlike biennehum kavmul lâ yefkahûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Onların yüreklerine korku salan, Allah'tan çok sizlersiniz; çünkü onlar, anlamayan kimselerdir.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 14. Ayet
Arapça: لَا يُقَٰتِلُونَكُمْ جَمِيعًا إِلَّا فِى قُرًۭى مُّحَصَّنَةٍ أَوْ مِن وَرَآءِ جُدُرٍۭ ۚ بَأْسُهُم بَيْنَهُمْ شَدِيدٌۭ ۚ تَحْسَبُهُمْ جَمِيعًۭا وَقُلُوبُهُمْ شَتَّىٰ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌۭ لَّا يَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ yukâtilûnekum cemî`an illâ fî kuram muhassanetin ev miv verâi cudur. be'suhum beynehum şedîd. tahsebuhum cemî`av vekulûbuhum şettâ. ẕâlike biennehum kavmul lâ ya`kilûn.
Türkçe Meali: Onlar sizinle toplu olarak, ancak surla çevrilmiş kasabalar içinde veya duvarlar arkasından savaşı kabul edebilirler. Kendi aralarındaki çekişmeleri ise serttir; onları birlik sanırsın, oysa kalbleri birbirinden ayrıdır. Bu, akletmeyen bir topluluk olmalarındandır.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 15. Ayet
Arapça: كَمَثَلِ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ قَرِيبًۭا ۖ ذَاقُوا۟ وَبَالَ أَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: kemeŝeli-lleẕîne min kablihim karîben ẕâkû vebâle emrihim. velehum `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: Onların durumu, kendilerinden az zaman önce geçmiş ve işlerinin karşılığını tatmış olanların durumu gibidir. Onlara can yakıcı azap vardır.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 16. Ayet
Arapça: كَمَثَلِ ٱلشَّيْطَٰنِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَٰنِ ٱكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّى بَرِىٓءٌۭ مِّنكَ إِنِّىٓ أَخَافُ ٱللَّهَ رَبَّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: kemeŝeli-şşeytâni iẕ kâle lil'insâni-kfur. felemmâ kefera kâle innî berîum minke innî eḫâfu-llâhe rabbe-l`âlemîn.
Türkçe Meali: İkiyüzlülerin durumu insana: "İnkar et!" deyip, insan da inkar edince: "Doğrusu ben senden uzağım; Alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" diyen şeytanın durumu gibidir.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 17. Ayet
Arapça: فَكَانَ عَٰقِبَتَهُمَآ أَنَّهُمَا فِى ٱلنَّارِ خَٰلِدَيْنِ فِيهَا ۚ وَذَٰلِكَ جَزَٰٓؤُا۟ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: fekâne `âkibetehumâ ennehumâ fi-nnâri ḫâlideyni fîhâ. veẕâlike cezâu-żżâlimîn.
Türkçe Meali: İkisinin sonucu da, içinde temelli kalacakları ateş olacaktır. Zalimlerin cezası budur.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 18. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَلْتَنظُرْ نَفْسٌۭ مَّا قَدَّمَتْ لِغَدٍۢ ۖ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ خَبِيرٌۢ بِمَا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenu-tteku-llâhe veltenżur nefsum mâ kaddemet liğad. vetteku-llâh. inne-llâhe ḫabîrum bimâ ta`melûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'tan sakının; herkes yarına ne hazırladığına baksın; Allah'tan sakının, çünkü Allah işlediklerinizden haberdardır.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَلَا تَكُونُوا۟ كَٱلَّذِينَ نَسُوا۟ ٱللَّهَ فَأَنسَىٰهُمْ أَنفُسَهُمْ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْفَٰسِقُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ tekûnû kelleẕîne nesu-llâhe feensâhum enfusehum. ulâike humu-lfâsikûn.
Türkçe Meali: Allah'ı unutup da, Allah'ın da kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın; onlar, yoldan çıkmış kimselerdir.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 20. Ayet
Arapça: لَا يَسْتَوِىٓ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ وَأَصْحَٰبُ ٱلْجَنَّةِ ۚ أَصْحَٰبُ ٱلْجَنَّةِ هُمُ ٱلْفَآئِزُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ yestevî ashâbu-nnâri veashâbu-lcenneh. ashâbu-lcenneti humu-lfâizûn.
Türkçe Meali: Cehennemliklerle cennetlikler bir değildir. Kurtuluşa ermiş kimseler cennetliklerdir.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 21. Ayet
Arapça: لَوْ أَنزَلْنَا هَٰذَا ٱلْقُرْءَانَ عَلَىٰ جَبَلٍۢ لَّرَأَيْتَهُۥ خَٰشِعًۭا مُّتَصَدِّعًۭا مِّنْ خَشْيَةِ ٱللَّهِ ۚ وَتِلْكَ ٱلْأَمْثَٰلُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: lev enzelnâ hâẕe-lkur'âne `alâ cebelil lera'eytehû ḫâşi`am mutesaddi`am min ḫaşyeti-llâh. vetilke-l'emŝâlu nadribuhâ linnâsi le`allehum yetefekkerûn.
Türkçe Meali: Eğer Biz Kuran'ı bir dağa indirmiş olsaydık, sen, onun, Allah korkusuyla başeğerek parça parça olduğunu görürdün. Bu misalleri, insanlar düşünsünler diye veriyoruz.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 22. Ayet
Arapça: هُوَ ٱللَّهُ ٱلَّذِى لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ عَٰلِمُ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ ۖ هُوَ ٱلرَّحْمَٰنُ ٱلرَّحِيمُ
Türkçe Okunuşu: huve-llâhu-lleẕî lâ ilâhe illâ hû. `âlimu-lğaybi veşşehâdeh. huve-rrahmânu-rrahîm.
Türkçe Meali: O, görüleni de görülmeyeni de bilen, kendisinden başka tanrı olmayan Allah'tır. O, acıyıcı olandır, acıyandır.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 23. Ayet
Arapça: هُوَ ٱللَّهُ ٱلَّذِى لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلْمَلِكُ ٱلْقُدُّوسُ ٱلسَّلَٰمُ ٱلْمُؤْمِنُ ٱلْمُهَيْمِنُ ٱلْعَزِيزُ ٱلْجَبَّارُ ٱلْمُتَكَبِّرُ ۚ سُبْحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: huve-llâhu-lleẕî lâ ilâhe illâ hû. elmeliku-lkuddûsu-sselâmu-lmu'minu-lmuheyminu-l`azîzu-lcebbâru-lmutekebbir. subhâne-llâhi `ammâ yuşrikûn.
Türkçe Meali: O, kendisinden başka tanrı olmayan, hükümran, çok kutsal; esenlik veren, güvenlik veren, görüp gözeten, güçlü, buyruğunu herşeye geçiren, ulu olan, Allah'tır. Allah onların koştukları eşlerden (ortaklardan) münezzehtir.
سُورَةُ الحَشۡرِ - Haşr Suresi - 24. Ayet
Arapça: هُوَ ٱللَّهُ ٱلْخَٰلِقُ ٱلْبَارِئُ ٱلْمُصَوِّرُ ۖ لَهُ ٱلْأَسْمَآءُ ٱلْحُسْنَىٰ ۚ يُسَبِّحُ لَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: huve-llâhu-lḫâliku-lbâriu-lmusavviru lehu-l'esmâu-lhusnâ. yusebbihu lehû mâ fi-ssemâvâti vel'ard. vehuve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: O, vareden, güzel yaratan, yarattıklarına şekil veren, en güzel adlar kendisinin olan Allah'tır. Göklerde ve yerde olanlar O'nu tesbih ederler. O güçlüdür, Hakim'dir.
سُورَةُ المُمۡتَحنَةِ - Mümtehine Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَتَّخِذُوا۟ عَدُوِّى وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَآءَ تُلْقُونَ إِلَيْهِم بِٱلْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا۟ بِمَا جَآءَكُم مِّنَ ٱلْحَقِّ يُخْرِجُونَ ٱلرَّسُولَ وَإِيَّاكُمْ ۙ أَن تُؤْمِنُوا۟ بِٱللَّهِ رَبِّكُمْ إِن كُنتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَٰدًۭا فِى سَبِيلِى وَٱبْتِغَآءَ مَرْضَاتِى ۚ تُسِرُّونَ إِلَيْهِم بِٱلْمَوَدَّةِ وَأَنَا۠ أَعْلَمُ بِمَآ أَخْفَيْتُمْ وَمَآ أَعْلَنتُمْ ۚ وَمَن يَفْعَلْهُ مِنكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَآءَ ٱلسَّبِيلِ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ tetteḫiẕû `aduvvî ve`aduvvekum evliyâe tulkûne ileyhim bilmeveddeti vekad keferû bimâ câekum mine-lhakk. yuḫricûne-rrasûle veiyyâkum en tu'minû billâhi rabbikum. in kuntum ḫaractum cihâden fî sebîlî vebtiğâe merdâtî tusirrûne ileyhim bilmeveddeh. veenâ a`lemu bimâ aḫfeytum vemâ a`lentum. vemey yef`alhu minkum fekad dalle sevâe-ssebîl.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar, size gelen gerçeği inkar etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz; oysa onlar, Rabbiniz olan Allah'a inandığınızdan ötürü sizi ve Peygamberi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer sizler Benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Ben, sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. İçinizden onlara sevgi gösteren kimse, şüphesiz doğru yoldan sapmıştır.
سُورَةُ المُمۡتَحنَةِ - Mümtehine Suresi - 2. Ayet
Arapça: إِن يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُوا۟ لَكُمْ أَعْدَآءًۭ وَيَبْسُطُوٓا۟ إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ وَأَلْسِنَتَهُم بِٱلسُّوٓءِ وَوَدُّوا۟ لَوْ تَكْفُرُونَ
Türkçe Okunuşu: iy yeŝkafûkum yekûnû lekum a`dâev veyebsutû ileykum eydiyehum veelsinetehum bissûi veveddû lev tekfurûn.
Türkçe Meali: Eğer sizi elegeçirirlerse sizin onlara gösterdiğiniz sevgiyi göstermezler, size düşman olurlar, ellerini ve dillerini fenalık etmek için uzatırlar, keşke inkar etseniz isterler.
سُورَةُ المُمۡتَحنَةِ - Mümtehine Suresi - 3. Ayet
Arapça: لَن تَنفَعَكُمْ أَرْحَامُكُمْ وَلَآ أَوْلَٰدُكُمْ ۚ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْ ۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: len tenfe`akum erhâmukum velâ evlâdukum. yevme-lkiyâmeh. yefsilu beynekum. vellâhu bimâ ta`melûne besîr.
Türkçe Meali: Yakınlarınız ve çocuklarınız size kıyamet gününde bir fayda veremezler. Allah onlarla sizi ayırır. Allah işlediklerinizi görendir.
سُورَةُ المُمۡتَحنَةِ - Mümtehine Suresi - 4. Ayet
Arapça: قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌۭ فِىٓ إِبْرَٰهِيمَ وَٱلَّذِينَ مَعَهُۥٓ إِذْ قَالُوا۟ لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَءَٰٓؤُا۟ مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ ٱلْعَدَٰوَةُ وَٱلْبَغْضَآءُ أَبَدًا حَتَّىٰ تُؤْمِنُوا۟ بِٱللَّهِ وَحْدَهُۥٓ إِلَّا قَوْلَ إِبْرَٰهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَآ أَمْلِكُ لَكَ مِنَ ٱللَّهِ مِن شَىْءٍۢ ۖ رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: kad kânet lekum usvetun hasenetun fî ibrâhîme velleẕîne me`ah. iẕ kâlû likavmihim innâ buraâu minkum vemimmâ ta`budûne min dûni-llâh. kefernâ bikum vebedâ beynenâ vebeynekumu-l`adâvetu vebağdâu ebeden hattâ tu'minû billâhi vahdehû illâ kavle ibrâhîme liebîhi leestağfiranne leke vemâ emliku leke mine-llâhi min şey'. rabbenâ `aleyke tevekkelnâ veileyke enebnâ veileyke-lmesîr.
Türkçe Meali: İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için uyulacak güzel bir örnek vardır. Onlar milletlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız; sizin dininizi inkar ediyoruz; bizimle sizin aranızda yalnız Allah'a inanmanıza kadar ebedi düşmanlık ve öfke başgöstermiştir." -Yalnız, İbrahim'in, babasına: "And olsun ki, senin için mağfiret dileyeceğim, fakat sana Allah'tan gelecek herhangi bir şeyi savmaya gücüm yetmez" sözü bu örneğin dışındadır- "Rabbimiz! Sana güvendik, Sana yöneldik; dönüş Sanadır."
سُورَةُ المُمۡتَحنَةِ - Mümtehine Suresi - 5. Ayet
Arapça: رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةًۭ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَٱغْفِرْ لَنَا رَبَّنَآ ۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: rabbenâ lâ tec`alnâ fitnetel lilleẕîne keferû vağfir lenâ rabbenâ. inneke ente-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: "Rabbimiz! Bizi, inkar edenlerle deneme; bizi bağışla, doğrusu Sen, güçlü olan, Hakim olansın."
سُورَةُ المُمۡتَحنَةِ - Mümtehine Suresi - 6. Ayet
Arapça: لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِيهِمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌۭ لِّمَن كَانَ يَرْجُوا۟ ٱللَّهَ وَٱلْيَوْمَ ٱلْءَاخِرَ ۚ وَمَن يَتَوَلَّ فَإِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْغَنِىُّ ٱلْحَمِيدُ
Türkçe Okunuşu: lekad kâne lekum fîhim usvetun hasenetul limen kâne yercu-llâhe velyevme-l'âhir. vemey yetevelle feinne-llâhe huve-lğaniyyu-lhamîd.
Türkçe Meali: And olsun ki, sizlerden, Allah'ı ve ahiret gününü uman kimse için, bunlarda güzel örnekler vardır. Kim yüz çevirirse kendi aleyhine olur, doğrusu Allah müstağnidir, övülmeğe layıktır.
سُورَةُ المُمۡتَحنَةِ - Mümtehine Suresi - 7. Ayet
Arapça: ۞ عَسَى ٱللَّهُ أَن يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ ٱلَّذِينَ عَادَيْتُم مِّنْهُم مَّوَدَّةًۭ ۚ وَٱللَّهُ قَدِيرٌۭ ۚ وَٱللَّهُ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: `asa-llâhu ey yec`ale beynekum vebeyne-lleẕîne `âdeytum minhum meveddeh. vellâhu kadîr. vellâhu ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Allah'ın sizinle, düşmanlık gösterdiğiniz kimseler arasında bir sevgi yaratması umulur; Allah Kadir'dir, Allah bağışlayandır, acıyandır.
سُورَةُ المُمۡتَحنَةِ - Mümtehine Suresi - 8. Ayet
Arapça: لَّا يَنْهَىٰكُمُ ٱللَّهُ عَنِ ٱلَّذِينَ لَمْ يُقَٰتِلُوكُمْ فِى ٱلدِّينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُم مِّن دِيَٰرِكُمْ أَن تَبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُوٓا۟ إِلَيْهِمْ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلْمُقْسِطِينَ
Türkçe Okunuşu: lâ yenhâkumu-llâhu `ani-lleẕîne lem yukâtilûkum fi-ddîni velem yuḫricûkum min diyârikum en teberrûhum vetuksitû ileyhim. inne-llâhe yuhibbu-lmuksitîn.
Türkçe Meali: Allah, din uğrunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara karşı adil davranmanızı yasak kılmaz; doğrusu Allah adil olanları sever.
سُورَةُ المُمۡتَحنَةِ - Mümtehine Suresi - 9. Ayet
Arapça: إِنَّمَا يَنْهَىٰكُمُ ٱللَّهُ عَنِ ٱلَّذِينَ قَٰتَلُوكُمْ فِى ٱلدِّينِ وَأَخْرَجُوكُم مِّن دِيَٰرِكُمْ وَظَٰهَرُوا۟ عَلَىٰٓ إِخْرَاجِكُمْ أَن تَوَلَّوْهُمْ ۚ وَمَن يَتَوَلَّهُمْ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: innemâ yenhâkumu-llâhu `ani-lleẕîne kâtelûkum fi-ddîni veaḫracûkum min diyârikum veżâherû `alâ iḫrâcikum en tevellevhum. vemey yetevellehum feulâike humu-żżâlimûn.
Türkçe Meali: Allah, ancak sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasak eder; kim onları dost edinirse, işte onlar zalimdir.
سُورَةُ المُمۡتَحنَةِ - Mümtehine Suresi - 10. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِذَا جَآءَكُمُ ٱلْمُؤْمِنَٰتُ مُهَٰجِرَٰتٍۢ فَٱمْتَحِنُوهُنَّ ۖ ٱللَّهُ أَعْلَمُ بِإِيمَٰنِهِنَّ ۖ فَإِنْ عَلِمْتُمُوهُنَّ مُؤْمِنَٰتٍۢ فَلَا تَرْجِعُوهُنَّ إِلَى ٱلْكُفَّارِ ۖ لَا هُنَّ حِلٌّۭ لَّهُمْ وَلَا هُمْ يَحِلُّونَ لَهُنَّ ۖ وَءَاتُوهُم مَّآ أَنفَقُوا۟ ۚ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ أَن تَنكِحُوهُنَّ إِذَآ ءَاتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ ۚ وَلَا تُمْسِكُوا۟ بِعِصَمِ ٱلْكَوَافِرِ وَسْـَٔلُوا۟ مَآ أَنفَقْتُمْ وَلْيَسْـَٔلُوا۟ مَآ أَنفَقُوا۟ ۚ ذَٰلِكُمْ حُكْمُ ٱللَّهِ ۖ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ ۚ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû iẕâ câekumu-lmu'minâtu muhâcirâtin femtehinûhunn. allâhu a`lemu biîmânihinn. fein `alimtumûhunne mu'minâtin felâ terci`ûhunne ile-lkuffâr. lâ hunne hillul lehum velâ hum yehillûne lehunn. veâtûhum mâ enfekû. velâ cunâha `aleykum en tenkihûhunne iẕâ âteytumûhunne ucûrahunn. velâ tumsikû bi`isami-lkevâfiri ves'elû mâ enfaktum velyes'elû mâ enfekû. ẕâlikum hukmu-llâh. yahkumu beynekum. vellâhu `alîmun hakîm.
Türkçe Meali: Ey inananlar! İnanmış kadınlar hicret ederek size gelirlerse onları deneyin, hicretlerinin sebebini inceleyin. Allah onların imanlarını çok iyi bilir. Onların mümin kadınlar olduklarını öğrenirseniz, inkarcılara geri çevirmeyin. Bu kadınlar, o inkarcılara helal değildir Onlar da bunlara helal olmazlar. İnkarcıların bu kadınlara verdikleri mehirleri iade edin: Bu kadınların mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman, onlarla evlenmenizde bir engel yoktur. İnkarcı kadınları nikahınızda tutmayın; onlara verdiğiniz mehri isteyin; inkarcı erkekler de hicret eden mümin kadınlara verdikleri mehirleri istesinler. Allah'ın hükmü budur; aranızda O hükmeder. Allah bilendir, Hakim'dir.
سُورَةُ المُمۡتَحنَةِ - Mümtehine Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَإِن فَاتَكُمْ شَىْءٌۭ مِّنْ أَزْوَٰجِكُمْ إِلَى ٱلْكُفَّارِ فَعَاقَبْتُمْ فَـَٔاتُوا۟ ٱلَّذِينَ ذَهَبَتْ أَزْوَٰجُهُم مِّثْلَ مَآ أَنفَقُوا۟ ۚ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ٱلَّذِىٓ أَنتُم بِهِۦ مُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: vein fâtekum şey'um min ezvâcikum ile-lkuffâri fe`âkabtum feâtu-lleẕîne ẕehebet ezvâcuhum miŝle mâ enfekû. vetteku-llâhe-lleẕî entum bihî mu'minûn.
Türkçe Meali: Ey mümin erkekler! Eğer inkar eden (kafir olan) eşlerinize sarfettiklerinizden inkarcılara bir şey geçecek olursa ganimetten, eşleri giden mümin erkeklere sarfettikleri miktar kadarını verin. İnandığınız Allah'a karşı gelmekten sakının.
سُورَةُ المُمۡتَحنَةِ - Mümtehine Suresi - 12. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ إِذَا جَآءَكَ ٱلْمُؤْمِنَٰتُ يُبَايِعْنَكَ عَلَىٰٓ أَن لَّا يُشْرِكْنَ بِٱللَّهِ شَيْـًۭٔا وَلَا يَسْرِقْنَ وَلَا يَزْنِينَ وَلَا يَقْتُلْنَ أَوْلَٰدَهُنَّ وَلَا يَأْتِينَ بِبُهْتَٰنٍۢ يَفْتَرِينَهُۥ بَيْنَ أَيْدِيهِنَّ وَأَرْجُلِهِنَّ وَلَا يَعْصِينَكَ فِى مَعْرُوفٍۢ ۙ فَبَايِعْهُنَّ وَٱسْتَغْفِرْ لَهُنَّ ٱللَّهَ ۖ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnebiyyu iẕâ câeke-lmu'minâtu yubâyi`neke `alâ el lâ yuşrikne billâhi şey'ev velâ yesrikne velâ yeznîne velâ yaktulne evlâdehunne velâ ye'tîne bibuhtâniy yefterînehû beyne eydîhinne veerculihinne velâ ya`sîneke fî ma`rûfin febâyi`hunne vestağfir lehunne-llâh. inne-llâhe ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah'a hiçbir ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, başkasının çocuğunu sahiplenerek kocasına isnadda bulunmamak ve uygun olanı işlemekte sana karşı gelmemek şartıyla sana beyat etmek üzere geldikleri zaman, onları kabul et; onlara Allah'tan bağışlanma dile; doğrusu Allah, bağışlayandır, acıyandır.
سُورَةُ المُمۡتَحنَةِ - Mümtehine Suresi - 13. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَتَوَلَّوْا۟ قَوْمًا غَضِبَ ٱللَّهُ عَلَيْهِمْ قَدْ يَئِسُوا۟ مِنَ ٱلْءَاخِرَةِ كَمَا يَئِسَ ٱلْكُفَّارُ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلْقُبُورِ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ tetevellev kavmen ğadibe-llâhu `aleyhim kad yeisû mine-l'âḫirati kemâ yeise-lkuffâru min ashâbi-lkubûr.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'ın gazabına uğramış milleti dost edinmeyin; inkarcıların kabirde bulunan kimselerden umutlarını kestikleri gibi, onlar da, ahiretten umutlarını kesmişlerdir.
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۖ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: sebbeha lillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ard. vehuve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ı tesbih ederler. O, güçlüdür, Hakim'dir.
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 2. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lime tekûlûne mâ lâ tef`alûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz?
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 3. Ayet
Arapça: كَبُرَ مَقْتًا عِندَ ٱللَّهِ أَن تَقُولُوا۟ مَا لَا تَفْعَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kebura makten `inde-llâhi en tekûlû mâ lâ tef`alûn.
Türkçe Meali: Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük gazaba sebep olur.
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 4. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلَّذِينَ يُقَٰتِلُونَ فِى سَبِيلِهِۦ صَفًّۭا كَأَنَّهُم بُنْيَٰنٌۭ مَّرْصُوصٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe yuhibbu-lleẕîne yukâtilûne fî sebîlihî saffen keennehum bunyânum mersûs.
Türkçe Meali: Doğrusu Allah, kendi uğrunda, kenetlenmiş bir duvar gibi, saf halinde çarpışanları sever.
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِۦ يَٰقَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنِى وَقَد تَّعْلَمُونَ أَنِّى رَسُولُ ٱللَّهِ إِلَيْكُمْ ۖ فَلَمَّا زَاغُوٓا۟ أَزَاغَ ٱللَّهُ قُلُوبَهُمْ ۚ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلْفَٰسِقِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ kâle mûsâ likavmihî yâ kavmi lime tu'ẕûnenî vekat ta`lemûne ennî rasûlu-llâhi ileykum. felemmâ zâğû ezâğa-llâhu kulûbehum. vellâhu lâ yehdi-lkavme-lfâsikîn.
Türkçe Meali: Musa milletine: "Ey milletim! Beni niçin incitirsiniz? Oysa, benim size gönderilmiş Allah'ın bir peygamberi olduğumu biliyorsunuz" demişti. Ama onlar yoldan sapınca, Allah da onların kalblerini saptırmıştı. Allah, yoldan çıkan milleti doğru yola eriştirmez.
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَإِذْ قَالَ عِيسَى ٱبْنُ مَرْيَمَ يَٰبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ إِنِّى رَسُولُ ٱللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقًۭا لِّمَا بَيْنَ يَدَىَّ مِنَ ٱلتَّوْرَىٰةِ وَمُبَشِّرًۢا بِرَسُولٍۢ يَأْتِى مِنۢ بَعْدِى ٱسْمُهُۥٓ أَحْمَدُ ۖ فَلَمَّا جَآءَهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ قَالُوا۟ هَٰذَا سِحْرٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: veiẕ kâle `îse-bnu meryeme yâ benî isrâîle innî rasûlu-llâhi ileykum musaddikal limâ beyne yedeyye mine-ttevrâti vemubeşşiram birasûliy ye'tî mim ba`di-smuhû ahmed. felemmâ câehum bilbeyyinâti kâlû hâẕâ sihrum mubîn.
Türkçe Meali: Meryem oğlu İsa: "Ey İsrailoğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat'ı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmet olacak bir peygamberi müjdeleyen, Allah'ın size gönderilmiş bir peygamberiyim" demişti. Ama o elçi, kendilerine belgelerle geldiği zaman: "Bu, apaçık bir sihirdir" demişlerdi.
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ ٱلْكَذِبَ وَهُوَ يُدْعَىٰٓ إِلَى ٱلْإِسْلَٰمِ ۚ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemen ażlemu mimmeni-fterâ `ale-llâhi-lkeẕibe vehuve yud`â ile-l'islâm. vellâhu lâ yehdi-lkavme-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Müslüman olmağa çağırılmışken gelmeyip Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir? Allah, zalim olan milleti doğru yola eriştirmez.
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 8. Ayet
Arapça: يُرِيدُونَ لِيُطْفِـُٔوا۟ نُورَ ٱللَّهِ بِأَفْوَٰهِهِمْ وَٱللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِۦ وَلَوْ كَرِهَ ٱلْكَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: yurîdûne liyutfiû nûra-llâhi biefvâhihim vellâhu mutimmu nûrihî velev kerihe-lkâfirûn.
Türkçe Meali: Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek isterler. İnkarcılar ne kadar istemeseler de, Allah nurunu, dinini tamamlayacaktır.
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 9. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِىٓ أَرْسَلَ رَسُولَهُۥ بِٱلْهُدَىٰ وَدِينِ ٱلْحَقِّ لِيُظْهِرَهُۥ عَلَى ٱلدِّينِ كُلِّهِۦ وَلَوْ كَرِهَ ٱلْمُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî ersele rasûlehû bilhudâ vedîni-lhakki liyużhirahû `ale-ddîni kullihî velev kerihe-lmuşrikûn.
Türkçe Meali: Ortak koşanlar istemese de, dinini bütün dinlerden üstün kılmak için, Peygamberini, doğruluk rehberi Kuran ve gerçek dinle gönderen O'dur.
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 10. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ تِجَٰرَةٍۢ تُنجِيكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû hel edullukum `alâ ticâratin tuncîkum min `aẕâbin elîm.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Sizi can yakıcı bir azabdan kurtaracak, kazançlı bir yolu size göstereyim mi?
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 11. Ayet
Arapça: تُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَتُجَٰهِدُونَ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ بِأَمْوَٰلِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌۭ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: tu'minûne billâhi verasûlihî vetucâhidûne fî sebîli-llâhi biemvâlikum veenfusikum. ẕâlikum ḫayrul lekum in kuntum ta`lemûn.
Türkçe Meali: Allah'a ve Peygamberine inanırsınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla cihat edersiniz; bilseniz, bu sizin için en iyi yoldur.
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 12. Ayet
Arapça: يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ وَمَسَٰكِنَ طَيِّبَةًۭ فِى جَنَّٰتِ عَدْنٍۢ ۚ ذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
Türkçe Okunuşu: yağfir lekum ẕunûbekum veyudḫilkum cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâru vemesâkine tayyibeten fî cennâti `adn. ẕâlike-lfevzu-l`ażîm.
Türkçe Meali: Böyle yaparsanız, Allah günahlarınızı size bağışlar, sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. Büyük kurtuluş budur.
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَأُخْرَىٰ تُحِبُّونَهَا ۖ نَصْرٌۭ مِّنَ ٱللَّهِ وَفَتْحٌۭ قَرِيبٌۭ ۗ وَبَشِّرِ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: veuḫrâ tuhibbûnehâ. nasrum mine-llâhi vefethun karîb. vebeşşiri-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Bundan başka, sevdiğiniz bir şey daha: Allah katından bir yardım ve yakın bir zafer vardır. İnananlara müjde ver.
سُورَةُ الصَّفِّ - Saff Suresi - 14. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ كُونُوٓا۟ أَنصَارَ ٱللَّهِ كَمَا قَالَ عِيسَى ٱبْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّۦنَ مَنْ أَنصَارِىٓ إِلَى ٱللَّهِ ۖ قَالَ ٱلْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ ٱللَّهِ ۖ فَـَٔامَنَت طَّآئِفَةٌۭ مِّنۢ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ وَكَفَرَت طَّآئِفَةٌۭ ۖ فَأَيَّدْنَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ عَلَىٰ عَدُوِّهِمْ فَأَصْبَحُوا۟ ظَٰهِرِينَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû kûnû ensâra-llâhi kemâ kâle `îse-bnu meryeme lilhavâriyyîne men ensârî ile-llâh. kâle-lhavâriyyûne nahnu ensâru-llâhi feâmenet tâifetum mim benî isrâîle vekeferat tâifeh. feeyyedne-lleẕîne âmenû `alâ `aduvvihim feasbehû żâhirîn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'ın dininin yardımcıları olun. Nitekim, Meryem oğlu İsa, Havarilere: "Allah'a giden yolda yardımcılarım kimlerdir?" deyince, Havariler: "Allah'ın dininin yardımcıları biziz" demişlerdi. İsrailoğullarının bir takımı böylece inanmış, bir takımı da inkar etmişti; ama Biz, inananları düşmanlarına karşı destekledik de üstün geldiler.
سُورَةُ الجُمُعَةِ - Cum'a Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ٱلْمَلِكِ ٱلْقُدُّوسِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَكِيمِ
Türkçe Okunuşu: yusebbihu lillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ardi-lmeliki-lkuddûsi-l`azîzi-lhakîm.
Türkçe Meali: Göklerde olanlar ve yerde bulunanlar, hükümran, çok kutsal, güçlü ve Hakim olan Allah'ı tesbih ederler.
سُورَةُ الجُمُعَةِ - Cum'a Suresi - 2. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِى بَعَثَ فِى ٱلْأُمِّيِّۦنَ رَسُولًۭا مِّنْهُمْ يَتْلُوا۟ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتِهِۦ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحِكْمَةَ وَإِن كَانُوا۟ مِن قَبْلُ لَفِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî be`aŝe fi-l'ummiyyîne rasûlem minhum yetlû `aleyhim âyâtihî veyuzekkîhim veyu`allimuhumu-lkitâbe velhikmeh. vein kânû min kablu lefî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: Kitapsız (okuma-yazma bilmeyen) kimseler arasından, kendilerine ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitabı ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderen O'dur. Onlar, daha önce, şüphesiz apaçık bir sapıklık içinde idiler.
سُورَةُ الجُمُعَةِ - Cum'a Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَءَاخَرِينَ مِنْهُمْ لَمَّا يَلْحَقُوا۟ بِهِمْ ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: veâḫarîne minhum lemmâ yelhakû bihim. vehuve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Onlardan başkalarına da -ki henüz onlara katılmamışlardır- Kitap ve hikmeti öğretmek üzere, Peygamberi gönderen Allah'tır. O, güçlüdür, Hakim'dir.
سُورَةُ الجُمُعَةِ - Cum'a Suresi - 4. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ فَضْلُ ٱللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَآءُ ۚ وَٱللَّهُ ذُو ٱلْفَضْلِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike fadlu-llâhi yu'tîhi mey yeşâ'. vellâhu ẕu-lfadli-l`ażîm.
Türkçe Meali: Bu, Allah'ın dilediğine verdiği lütfüdür. Allah, büyük lütuf sahibidir.
سُورَةُ الجُمُعَةِ - Cum'a Suresi - 5. Ayet
Arapça: مَثَلُ ٱلَّذِينَ حُمِّلُوا۟ ٱلتَّوْرَىٰةَ ثُمَّ لَمْ يَحْمِلُوهَا كَمَثَلِ ٱلْحِمَارِ يَحْمِلُ أَسْفَارًۢا ۚ بِئْسَ مَثَلُ ٱلْقَوْمِ ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ ۚ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: meŝelu-lleẕîne hummilu-ttevrâte ŝumme lem yahmilûhâ kemeŝeli-lhimâri yahmilu esfârâ. bi'se meŝelu-lkavmi-lleẕîne keẕẕebû biâyâti-llâh. vellâhu lâ yehdi-lkavme-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Kendilerine Tevrat öğretildiği halde, onun gereğini yapmayanların durumu, sırtına kitap yüklenmiş merkebin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlayan kimselerin durumu ne kötüdür! Allah zalimleri doğru yola eriştirmez.
سُورَةُ الجُمُعَةِ - Cum'a Suresi - 6. Ayet
Arapça: قُلْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ هَادُوٓا۟ إِن زَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ أَوْلِيَآءُ لِلَّهِ مِن دُونِ ٱلنَّاسِ فَتَمَنَّوُا۟ ٱلْمَوْتَ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: kul yâ eyyuhe-lleẕîne hâdû in za`amtum ennekum evliyâu lillâhi min dûni-nnâsi fetemennevu-lmevte in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: De ki: "Ey Yahudiler! Bütün insanlar bir yana, yalnız kendinizin Allah'ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız ve bunda samimi iseniz, ölümü dilesenize!"
سُورَةُ الجُمُعَةِ - Cum'a Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَلَا يَتَمَنَّوْنَهُۥٓ أَبَدًۢا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ ۚ وَٱللَّهُ عَلِيمٌۢ بِٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: velâ yetemennevnehû ebedem bimâ kaddemet eydîhim. vellâhu `alîmum biżżâlimîn.
Türkçe Meali: Yaptıklarından ötürü, ölümü asla dileyemezler. Allah, zalimleri bilendir.
سُورَةُ الجُمُعَةِ - Cum'a Suresi - 8. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّ ٱلْمَوْتَ ٱلَّذِى تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُۥ مُلَٰقِيكُمْ ۖ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَٰلِمِ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kul inne-lmevte-lleẕî tefirrûne minhu feinnehû mulâkîkum ŝumme turaddûne ilâ `âlimi-lğaybi veşşehâdeti feyunebbiukum bimâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: De ki: "Doğrusu kendisinden kaçtığınız ölüm mutlaka karşınıza çıkacaktır; sonra; görüleni de görülmeyeni de bilen Allah'a döndürüleceksiniz, O size işlediklerinizi haber verecektir."
سُورَةُ الجُمُعَةِ - Cum'a Suresi - 9. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِذَا نُودِىَ لِلصَّلَوٰةِ مِن يَوْمِ ٱلْجُمُعَةِ فَٱسْعَوْا۟ إِلَىٰ ذِكْرِ ٱللَّهِ وَذَرُوا۟ ٱلْبَيْعَ ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌۭ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû iẕâ nûdiye lissalâti miy yevmi-lcumu`ati fes`av ilâ ẕikri-llâhi veẕeru-lbey`. ẕâlikum ḫayrul lekum in kuntum ta`lemûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah'ı anmaya koşun; alım satımı bırakın; bilseniz, bu sizin için daha iyidir.
سُورَةُ الجُمُعَةِ - Cum'a Suresi - 10. Ayet
Arapça: فَإِذَا قُضِيَتِ ٱلصَّلَوٰةُ فَٱنتَشِرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ وَٱبْتَغُوا۟ مِن فَضْلِ ٱللَّهِ وَٱذْكُرُوا۟ ٱللَّهَ كَثِيرًۭا لَّعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ kudiyeti-ssâletu fenteşirû fi-l'ardi vebteğû min fadli-llâhi veẕkuru-llâhe keŝîral le`allekum tuflihûn.
Türkçe Meali: Namaz bitince yeryüzüne yayılın; Allah'ın lütfundan rızık isteyin; Allah'ı çok anın ki saadete erişesiniz.
سُورَةُ الجُمُعَةِ - Cum'a Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَإِذَا رَأَوْا۟ تِجَٰرَةً أَوْ لَهْوًا ٱنفَضُّوٓا۟ إِلَيْهَا وَتَرَكُوكَ قَآئِمًۭا ۚ قُلْ مَا عِندَ ٱللَّهِ خَيْرٌۭ مِّنَ ٱللَّهْوِ وَمِنَ ٱلتِّجَٰرَةِ ۚ وَٱللَّهُ خَيْرُ ٱلرَّٰزِقِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ raev ticâraten ev lehven-nfeddû ileyhâ veterakûke kâimâ. kul mâ `inde-llâhi ḫayrum mine-llehvi vemine-tticârah. vellâhu ḫayru-rrâzikîn.
Türkçe Meali: Onlar bir kazanç veya bir eğlence gördüklerinde, seni ayakta bırakarak oraya yöneldiler. De ki: "Allah katında olan, eğlenceden de kazançtan da hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en iyisidir."
سُورَةُ المُنَافِقُونَ - Münâfikûn Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ إِذَا جَآءَكَ ٱلْمُنَٰفِقُونَ قَالُوا۟ نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ ٱللَّهِ ۗ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّكَ لَرَسُولُهُۥ وَٱللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّ ٱلْمُنَٰفِقِينَ لَكَٰذِبُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕâ câeke-lmunâfikûne kâlû neşhedu inneke lerasûlu-llâh. vellâhu ya`lemu inneke lerasûluh. vellâhu yeşhedu inne-lmunâfikîne lekâẕibûn.
Türkçe Meali: İkiyüzlüler sana gelince: "Senin şüphesiz Allah'ın Peygamberi olduğuna şehadet ederiz" derler. Allah, senin kendisinin peygamberi olduğunu bilir; bunun yanında Allah, ikiyüzlülerin yalancı olduklarını da bilir.
سُورَةُ المُنَافِقُونَ - Münâfikûn Suresi - 2. Ayet
Arapça: ٱتَّخَذُوٓا۟ أَيْمَٰنَهُمْ جُنَّةًۭ فَصَدُّوا۟ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ ۚ إِنَّهُمْ سَآءَ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: itteḫaẕû eymânehum cunneten fesaddû `an sebîli-llâh. innehum sâe mâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Onlar, yeminlerini kalkan edinerek Allah'ın yolundan alıkoyarlar. İşledikleri işler gerçekten ne kötüdür!
سُورَةُ المُنَافِقُونَ - Münâfikûn Suresi - 3. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ ءَامَنُوا۟ ثُمَّ كَفَرُوا۟ فَطُبِعَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike biennehum âmenû ŝumme keferû fetubi`a `alâ kulûbihim fehum lâ yefkahûn.
Türkçe Meali: Bu, önce inanıp sonra inkar etmiş olmalarındandır. Bu yüzden kalbleri mühürlenmiştir; artık anlamazlar.
سُورَةُ المُنَافِقُونَ - Münâfikûn Suresi - 4. Ayet
Arapça: ۞ وَإِذَا رَأَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ أَجْسَامُهُمْ ۖ وَإِن يَقُولُوا۟ تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ ۖ كَأَنَّهُمْ خُشُبٌۭ مُّسَنَّدَةٌۭ ۖ يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ ۚ هُمُ ٱلْعَدُوُّ فَٱحْذَرْهُمْ ۚ قَٰتَلَهُمُ ٱللَّهُ ۖ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ raeytehum tu`cibuke ecsâmuhum. veiy yekûlû tesma` likavlihim. keennehum ḫuşubum musennedeh. yahsebûne kulle sayhatin `aleyhim. humu-l`aduvvu fahẕerhum. kâtelehumu-llâh. ennâ yu'fekûn.
Türkçe Meali: Onlara baktığın zaman cüsseleri hoşuna gider; konuşurlarsa sözlerini dinlersin; tıpkı, sıralanmış kof kütük gibidirler; her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar; onlar düşmandır, onlardan çekin; Allah canlarını alsın, nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar.
سُورَةُ المُنَافِقُونَ - Münâfikûn Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا۟ يَسْتَغْفِرْ لَكُمْ رَسُولُ ٱللَّهِ لَوَّوْا۟ رُءُوسَهُمْ وَرَأَيْتَهُمْ يَصُدُّونَ وَهُم مُّسْتَكْبِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ kîle lehum te`âlev yestağfir lekum rasûlu-llâhi levvev ruûsehum veraeytehum yesuddûne vehum mustekbirûn.
Türkçe Meali: Onlara: "Gelin de Allah'ın Peygamberi sizin için mağfiret dilesin" dendiği zaman, başlarını çevirirler; büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün.
سُورَةُ المُنَافِقُونَ - Münâfikûn Suresi - 6. Ayet
Arapça: سَوَآءٌ عَلَيْهِمْ أَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ أَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ لَن يَغْفِرَ ٱللَّهُ لَهُمْ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلْفَٰسِقِينَ
Türkçe Okunuşu: sevâun `aleyhim estağferte lehum em lem testağfir lehum. ley yağfira-llâhu lehum. inne-llâhe lâ yehdi-lkavme-lfâsikîn.
Türkçe Meali: Onlar için, bağışlanma dilesen de dilemesen de birdir; Allah onları bağışlamayacaktır. Doğrusu Allah, yoldan çıkmış milleti doğru yola eriştirmez.
سُورَةُ المُنَافِقُونَ - Münâfikûn Suresi - 7. Ayet
Arapça: هُمُ ٱلَّذِينَ يَقُولُونَ لَا تُنفِقُوا۟ عَلَىٰ مَنْ عِندَ رَسُولِ ٱللَّهِ حَتَّىٰ يَنفَضُّوا۟ ۗ وَلِلَّهِ خَزَآئِنُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَلَٰكِنَّ ٱلْمُنَٰفِقِينَ لَا يَفْقَهُونَ
Türkçe Okunuşu: humu-lleẕîne yekûlûne lâ tunfikû `alâ men `inde rasûli-llâhi hattâ yenfeddû. velillâhi ḫazâinu-ssemâvâti vel'ardi velâkinne-lmunâfikîne lâ yefkahûn.
Türkçe Meali: Bunlar: "Allah'ın Peygamberinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler" diyen kimselerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, ama ikiyüzlüler bu gerçeği anlamazlar.
سُورَةُ المُنَافِقُونَ - Münâfikûn Suresi - 8. Ayet
Arapça: يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَآ إِلَى ٱلْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ ٱلْأَعَزُّ مِنْهَا ٱلْأَذَلَّ ۚ وَلِلَّهِ ٱلْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِۦ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَٰكِنَّ ٱلْمُنَٰفِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: yekûlûne leir raca`nâ ile-lmedîneti leyuḫricenne-l'e`azzu minhe-l'eẕell. velillâhi-l`izzetu velirasûlihî velilmu'minîne velâkinne-lmunâfikîne lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: "Eğer bu savaşdan Medine'ye dönersek, şerefli kimseler alçakları and olsun ki, oradan çıkaracaktır" diyorlardı. Oysa, şeref Allah'ın, Peygamberinin ve inananlarındır, ama ikiyüzlüler bu gerçeği bilmezler.
سُورَةُ المُنَافِقُونَ - Münâfikûn Suresi - 9. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَٰلُكُمْ وَلَآ أَوْلَٰدُكُمْ عَن ذِكْرِ ٱللَّهِ ۚ وَمَن يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ tulhikum emvâlukum velâ evlâdukum `an ẕikri-llâh. vemey yef`al ẕâlike feulâike humu-lḫâsirûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Sizi, mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı anmaktan alıkoymasın; böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır.
سُورَةُ المُنَافِقُونَ - Münâfikûn Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَأَنفِقُوا۟ مِن مَّا رَزَقْنَٰكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِىَ أَحَدَكُمُ ٱلْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَآ أَخَّرْتَنِىٓ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ قَرِيبٍۢ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُن مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: veenfikû mimmâ razaknâkum min kabli ey ye'tiye ehadekumu-lmevtu feyekûle rabbi levlâ eḫḫartenî ilâ ecelin karîbin feessaddeka veekum mine-ssâlihîn.
Türkçe Meali: Birine ölüm gelip de: "Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar ertelesen de, sadaka versem, iyilerden olsam" diyeceği zaman gelmezden önce, size verdiğimiz rızıklardan sarfedin.
سُورَةُ المُنَافِقُونَ - Münâfikûn Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَلَن يُؤَخِّرَ ٱللَّهُ نَفْسًا إِذَا جَآءَ أَجَلُهَا ۚ وَٱللَّهُ خَبِيرٌۢ بِمَا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: veley yu'eḫḫira-llâhu nefsen iẕâ câe eceluhâ. vellâhu ḫabîrum bimâ ta`melûn.
Türkçe Meali: Bir canın eceli gelip çatınca, Allah onu asla geri bırakmaz; Allah, işlediklerinizden haberdardır.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۖ لَهُ ٱلْمُلْكُ وَلَهُ ٱلْحَمْدُ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌ
Türkçe Okunuşu: yusebbihu lillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ard. lehu-lmulku velehu-lhamd. vehuve `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Göklerde olanlar ve yerde bulunanlar Allah'ı tesbih ederler. Hükümranlık O'nundur, Övülmek O'na mahsustur. O herşeye Kadir'dir.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 2. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَكُمْ فَمِنكُمْ كَافِرٌۭ وَمِنكُم مُّؤْمِنٌۭ ۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî ḫalekakum feminkum kâfiruv veminkum mu'min. vellâhu bimâ ta`melûne besîr.
Türkçe Meali: Sizi yaratan O'dur; kiminiz inkarcı kiminiz mümindir. Allah yaptıklarınızı gören'dir.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 3. Ayet
Arapça: خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِٱلْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ ۖ وَإِلَيْهِ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: ḫaleka-ssemâvâti vel'arda bilhakki vesavverakum feahsene suverakum. veileyhi-lmesîr.
Türkçe Meali: Gökleri ve yeri gerektiği gibi yaratmıştır. Size şekil vermiş ve şeklinizi güzel yapmıştır. Dönüş O'nadır.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 4. Ayet
Arapça: يَعْلَمُ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ ۚ وَٱللَّهُ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Türkçe Okunuşu: ya`lemu mâ fi-ssemâvâti vel'ardi veya`lemu mâ tusirrûne vemâ tu`linûn. vellâhu `alîmum biẕâti-ssudûr.
Türkçe Meali: Göklerde ve yerde olanları bilir; gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir; Allah, kalblerde olanı da bilendir.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 5. Ayet
Arapça: أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَؤُا۟ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِن قَبْلُ فَذَاقُوا۟ وَبَالَ أَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: elem ye'tikum nebeu-lleẕîne keferû min kabl. feẕâkû vebâle emrihim velehum `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: Daha önce inkar edip de, inkarlarının karşılığını tadan kimselerin haberi size gelmedi mi? Onlara, can yakıcı azap vardır.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 6. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّهُۥ كَانَت تَّأْتِيهِمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ فَقَالُوٓا۟ أَبَشَرٌۭ يَهْدُونَنَا فَكَفَرُوا۟ وَتَوَلَّوا۟ ۚ وَّٱسْتَغْنَى ٱللَّهُ ۚ وَٱللَّهُ غَنِىٌّ حَمِيدٌۭ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike biennehû kânet te'tîhim rusuluhum bilbeyyinâti fekâlû ebeşeruy yehdûnenâ. fekeferû vetevellev vestağne-llâh. vellâhu ğaniyyun hamîd.
Türkçe Meali: Bu, kendilerine peygamberleri belgelerle geldiğinde: "Bizi doğru yola bir insan mı eriştirecek?" diyerek inkar edip gerçeğe yüz çevirmelerinden ötürüdür. Allah hiçbir şeye muhtaç olmadığını ortaya koymuştur. Allah müstağnidir, övülmeğe layık olandır.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 7. Ayet
Arapça: زَعَمَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَن لَّن يُبْعَثُوا۟ ۚ قُلْ بَلَىٰ وَرَبِّى لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْ ۚ وَذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: za`ame-lleẕîne keferû el ley yub`aŝû. kul belâ verabbî letub`aŝunne ŝumme letunebbeunne bimâ `amiltum. veẕâlike `ale-llâhi yesîr.
Türkçe Meali: İnkar edenler, tekrar dirilmeyeceklerini ileri sürerler. De ki: "Evet; Rabbime and olsun ki, şüphesiz diriltileceksiniz ve sonra, yaptıklarınız size bildirilecektir. Bu, Allah'a kolaydır."
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 8. Ayet
Arapça: فَـَٔامِنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَٱلنُّورِ ٱلَّذِىٓ أَنزَلْنَا ۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: feâminû billâhi verasûlihî vennûri-lleẕî enzelnâ. vellâhu bimâ ta`melûne ḫabîr.
Türkçe Meali: Öyleyse Allah'a, Peygamberine ve indirdiğimiz nura, Kuran'a inanın; Allah işlediklerinizden haberdardır.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 9. Ayet
Arapça: يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ ٱلْجَمْعِ ۖ ذَٰلِكَ يَوْمُ ٱلتَّغَابُنِ ۗ وَمَن يُؤْمِنۢ بِٱللَّهِ وَيَعْمَلْ صَٰلِحًۭا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِهِۦ وَيُدْخِلْهُ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًۭا ۚ ذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
Türkçe Okunuşu: yevme yecme`ukum liyevmi-lcem`i ẕâlike yevmu-tteğâbun. vemey yu'mim billâhi veya`mel sâlihay yukeffir `anhu seyyiâtihî veyudḫilhu cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ ebedâ. ẕâlike-lfevzu-l`ażîm.
Türkçe Meali: Toplanma günü için, sizi bir araya getirdiği zaman, işte o, kimin aldandığının ortaya çıkacağı gündür; Allah'a kim inanmış ve yararlı iş işlemişse, Allah onun kötülüklerini örter, onu içinde temelli ve sonsuz kalacağı, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar; büyük kurtuluş işte budur.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَكَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَآ أُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne keferû vekeẕẕebû biâyâtinâ ulâike ashâbu-nnâri ḫâlidîne fîhâ. vebi'se-lmesîr.
Türkçe Meali: İnkar edip, ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar da ateşliklerdir, orada temellidirler. Ne kötü bir dönüştür!
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 11. Ayet
Arapça: مَآ أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ ٱللَّهِ ۗ وَمَن يُؤْمِنۢ بِٱللَّهِ يَهْدِ قَلْبَهُۥ ۚ وَٱللَّهُ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: mâ esâbe mim musîbetin illâ biiẕni-llâh. vemey yu'mim billâhi yehdi kalbeh. vellâhu bikulli şey'in `alîm.
Türkçe Meali: Başa gelen hiçbir musibet Allah'ın izni olmaksızın olamaz; Allah'a kim inanırsa onun gönlünü doğruya yöneltir. Allah herşeyi bilendir.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَأَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُوا۟ ٱلرَّسُولَ ۚ فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَإِنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا ٱلْبَلَٰغُ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: veetî`u-llâhe veetî`u-rrasûl. fein tevelleytum feinnemâ `alâ rasûline-lbelâğu-lmubîn.
Türkçe Meali: Allah'a itaat edin; eğer bundan yüz çevirirseniz bilin ki Peygamberimize düşen apaçık tebliğdir.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 13. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ ٱلْمُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: allâhu lâ ilâhe illâ hû. ve`ale-llâhi felyetevekkeli-lmu'minûn.
Türkçe Meali: Allah vardır, O'ndan başka tanrı yoktur. İnananlar yalnız Allah 'a güvensinler.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 14. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِنَّ مِنْ أَزْوَٰجِكُمْ وَأَوْلَٰدِكُمْ عَدُوًّۭا لَّكُمْ فَٱحْذَرُوهُمْ ۚ وَإِن تَعْفُوا۟ وَتَصْفَحُوا۟ وَتَغْفِرُوا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû inne min ezvâcikum veevlâdikum `aduvvel lekum fahẕerûhum. vein ta`fû vetasfehû vetağfirû feinne-llâhe ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Eşleriniz ve çocuklarınızdan size düşmanlık edenler olur, onlardan sakının; ama, siz affeder, suçlarını örter ve bağışlarsanız bilin ki Allah da bağışlar ve acır.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 15. Ayet
Arapça: إِنَّمَآ أَمْوَٰلُكُمْ وَأَوْلَٰدُكُمْ فِتْنَةٌۭ ۚ وَٱللَّهُ عِندَهُۥٓ أَجْرٌ عَظِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: innemâ emvâlukum veevlâdukum fitnetun. vellâhu `indehû ecrun `ażîm.
Türkçe Meali: Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır. Büyük ecir ise Allah katındadır.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 16. Ayet
Arapça: فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ مَا ٱسْتَطَعْتُمْ وَٱسْمَعُوا۟ وَأَطِيعُوا۟ وَأَنفِقُوا۟ خَيْرًۭا لِّأَنفُسِكُمْ ۗ وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِۦ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: fetteku-llâhe me-steta`tum vesme`û veetî`û veenfikû ḫayral lienfusikum. vemey yûka şuhha nefsihî feulâike humu-lmuflihûn.
Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten gücünüzün yettiği kadar sakının, buyruklarını dinleyin, itaat edin; kendinizin iyiliğine olarak mallarınızdan sarfedin; nefsinin tamahkarlığından korunan kimseler, işte onlar saadete erenlerdir.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 17. Ayet
Arapça: إِن تُقْرِضُوا۟ ٱللَّهَ قَرْضًا حَسَنًۭا يُضَٰعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ۚ وَٱللَّهُ شَكُورٌ حَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: in tukridu-llâhe kardan haseney yudâ`ifhu lekum veyağfir lekum. vellâhu şekûrun halîm.
Türkçe Meali: Eğer Allah'a güzel bir ödünç takdiminde bulunursanız, onu sizin için kat kat yapar ve sizi bağışlar; Allah, şükrün karşılığını verendir; Halim'dir.
سُورَةُ التَّغَابُنِ - Tegabun Suresi - 18. Ayet
Arapça: عَٰلِمُ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: `âlimu-lğaybi veşşehâdeti-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Görüleni görülmeyeni bilendir, güçlüdür. Hakim'dir.
سُورَةُ الطَّلَاقِ - Talak Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ إِذَا طَلَّقْتُمُ ٱلنِّسَآءَ فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَأَحْصُوا۟ ٱلْعِدَّةَ ۖ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ رَبَّكُمْ ۖ لَا تُخْرِجُوهُنَّ مِنۢ بُيُوتِهِنَّ وَلَا يَخْرُجْنَ إِلَّآ أَن يَأْتِينَ بِفَٰحِشَةٍۢ مُّبَيِّنَةٍۢ ۚ وَتِلْكَ حُدُودُ ٱللَّهِ ۚ وَمَن يَتَعَدَّ حُدُودَ ٱللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُۥ ۚ لَا تَدْرِى لَعَلَّ ٱللَّهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَٰلِكَ أَمْرًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnebiyyu iẕâ tallaktumu-nnisâe fetallikûhunne li`iddetihinne veahsu-l`iddeh. vetteku-llâhe rabbekum. lâ tuḫricûhunne mim buyûtihinne velâ yaḫrucne illâ ey ye'tîne bifâhişetim mubeyyineh. vetilke hudûdu-llâh. vemey yete`adde hudûde-llâhi fekad żaleme nefseh. lâ tedrî le`alle-llâhe yuhdiŝu ba`de ẕâlike emrâ.
Türkçe Meali: Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda, onları, iddetlerini gözeterek boşayın ve iddeti sayın; Rabbiniz olan Allah'tan sakının; onları, apaçık bir hayasızlık yapmaları hali bir yana evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Allah'ın sınırlarını kim aşarsa, şüphesiz, kendine yazık etmiş olur. Bilmezsin, olur ki, Allah bunun ardından bir hal meydana getirir.
سُورَةُ الطَّلَاقِ - Talak Suresi - 2. Ayet
Arapça: فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ فَارِقُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍۢ وَأَشْهِدُوا۟ ذَوَىْ عَدْلٍۢ مِّنكُمْ وَأَقِيمُوا۟ ٱلشَّهَٰدَةَ لِلَّهِ ۚ ذَٰلِكُمْ يُوعَظُ بِهِۦ مَن كَانَ يُؤْمِنُ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ ۚ وَمَن يَتَّقِ ٱللَّهَ يَجْعَل لَّهُۥ مَخْرَجًۭا
Türkçe Okunuşu: feiẕâ belağne ecelehunne feemsikûhunne bima`rûfin ev fârikûhunne bima`rûfiv veeşhidû ẕevey `adlim minkum veekîmu-şşehâdete lillâh. ẕâlikum yû`ażu bihî men kâne yu'minu billâhi velyevmi-l'âḫir. vemey yetteki-llâhe yec`al lehû maḫracâ.
Türkçe Meali: Kadınların iddet süreleri biteceğinde, onları ya uygun bir şekilde alıkoyun, ya da onlardan ayrılın; içinizden de iki adil şahit getirin; şahidliği Allah için yapın; işte bu, Allah'a ve ahiret gününe inanan kimseye verilen öğüttür. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınan kimseye kurtuluş yolu sağlar, ona beklemediği yerden rızık verir. Allah'a güvenen kimseye O yeter. Allah, buyruğunu yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü var etmiştir.
سُورَةُ الطَّلَاقِ - Talak Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ ۚ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى ٱللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُۥٓ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ بَٰلِغُ أَمْرِهِۦ ۚ قَدْ جَعَلَ ٱللَّهُ لِكُلِّ شَىْءٍۢ قَدْرًۭا
Türkçe Okunuşu: veyerzukhu min hayŝu lâ yahtesib. vemey yetevekkel `ale-llâhi fehuve hasbuh. inne-llâhe bâliğu emrih. kad ce`ale-llâhu likulli şey'in kadrâ.
Türkçe Meali: Kadınların iddet süreleri biteceğinde, onları ya uygun bir şekilde alıkoyun, ya da onlardan ayrılın; içinizden de iki adil şahit getirin; şahidliği Allah için yapın; işte bu, Allah'a ve ahiret gününe inanan kimseye verilen öğüttür. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınan kimseye kurtuluş yolu sağlar, ona beklemediği yerden rızık verir. Allah'a güvenen kimseye O yeter. Allah, buyruğunu yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü var etmiştir.
سُورَةُ الطَّلَاقِ - Talak Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَٱلَّٰٓـِٔى يَئِسْنَ مِنَ ٱلْمَحِيضِ مِن نِّسَآئِكُمْ إِنِ ٱرْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلَٰثَةُ أَشْهُرٍۢ وَٱلَّٰٓـِٔى لَمْ يَحِضْنَ ۚ وَأُو۟لَٰتُ ٱلْأَحْمَالِ أَجَلُهُنَّ أَن يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ ۚ وَمَن يَتَّقِ ٱللَّهَ يَجْعَل لَّهُۥ مِنْ أَمْرِهِۦ يُسْرًۭا
Türkçe Okunuşu: vellâî yeisne mine-lmehîdi min nisâikum ini-rtebtum fe`iddetuhunne ŝelâŝetu eşhuriv vellâî lem yehidn. veulâtu-l'ahmâli eceluhunne ey yeda`ne hamlehunn. vemey yetteki-llâhe yec`al lehû min emrihî yusrâ.
Türkçe Meali: Kadınlarınızdan ay hali görmekten kesilenler ile henüz ay hali görmemiş olanların iddetleri hususunda şüpheye düşerseniz, bilin ki, onların iddet beklemesi üç aydır; gebe olanların iddeti, doğurmaları ile tamamlanır. Allah, buyruğuna karşı gelmekten sakınan kimseye işinde kolaylık verir.
سُورَةُ الطَّلَاقِ - Talak Suresi - 5. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ أَمْرُ ٱللَّهِ أَنزَلَهُۥٓ إِلَيْكُمْ ۚ وَمَن يَتَّقِ ٱللَّهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِهِۦ وَيُعْظِمْ لَهُۥٓ أَجْرًا
Türkçe Okunuşu: ẕâlike emru-llâhi enzelehû ileykum. vemey yetteki-llâhe yukeffir `anhu seyyiâtihî veyu`żim lehû ecrâ.
Türkçe Meali: Bu, Allah'ın size indirmiş olduğu buyruğudur. Kim Allah'ın buyruğuna karşı gelmekten sakınırsa, O, onun kötülüklerini örter, ecrini büyültür.
سُورَةُ الطَّلَاقِ - Talak Suresi - 6. Ayet
Arapça: أَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنتُم مِّن وُجْدِكُمْ وَلَا تُضَآرُّوهُنَّ لِتُضَيِّقُوا۟ عَلَيْهِنَّ ۚ وَإِن كُنَّ أُو۟لَٰتِ حَمْلٍۢ فَأَنفِقُوا۟ عَلَيْهِنَّ حَتَّىٰ يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ ۚ فَإِنْ أَرْضَعْنَ لَكُمْ فَـَٔاتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ ۖ وَأْتَمِرُوا۟ بَيْنَكُم بِمَعْرُوفٍۢ ۖ وَإِن تَعَاسَرْتُمْ فَسَتُرْضِعُ لَهُۥٓ أُخْرَىٰ
Türkçe Okunuşu: eskinûhunne min hayŝu sekentum miv vucdikum velâ tudârrûhunne litudayyikû `aleyhinn. vein kunne ulâti hamlin feenfikû `aleyhinne hattâ yeda`ne hamlehunn. fein erda`ne lekum feâtûhunne ucûrahunn. ve'temirû beynekum bima`rûf. vein te`âsertum feseturdi`u lehû uḫrâ.
Türkçe Meali: Boşadığınız, fakat iddeti dolmamış kadınları gücünüz nispetinde, kendi oturduğunuz yerde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğurmalarına kadar nafakalarını verin. Çocuğu sizin için emzirirlerse, onlara ücretlerini ödeyin; aranızda uygun bir şekilde anlaşın; eğer güçlükle karşılaşırsanız çocuğu başka bir kadın emzirebilir.
سُورَةُ الطَّلَاقِ - Talak Suresi - 7. Ayet
Arapça: لِيُنفِقْ ذُو سَعَةٍۢ مِّن سَعَتِهِۦ ۖ وَمَن قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُۥ فَلْيُنفِقْ مِمَّآ ءَاتَىٰهُ ٱللَّهُ ۚ لَا يُكَلِّفُ ٱللَّهُ نَفْسًا إِلَّا مَآ ءَاتَىٰهَا ۚ سَيَجْعَلُ ٱللَّهُ بَعْدَ عُسْرٍۢ يُسْرًۭا
Türkçe Okunuşu: liyunfik ẕû se`atim min se`atih. vemen kudira `aleyhi rizkuhû felyunfik mimmâ âtâhu-llâh. lâ yukellifu-llâhu nefsen illâ mâ âtâhâ. seyec`alu-llâhu ba`de `usriy yusrâ.
Türkçe Meali: Varlıklı olan kimse, nafakayı varlığına göre versin; rızkı ancak kendisine yetecek kadar verilmiş olan kimse, Allah'ın kendisine verdiğinden versin; Allah kimseye, verdiği rızkı aşan bir yük yüklemez. Allah, güçlükten sonra kolaylık verir.
سُورَةُ الطَّلَاقِ - Talak Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ عَتَتْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهَا وَرُسُلِهِۦ فَحَاسَبْنَٰهَا حِسَابًۭا شَدِيدًۭا وَعَذَّبْنَٰهَا عَذَابًۭا نُّكْرًۭا
Türkçe Okunuşu: vekeeyyim min karyetin `atet `an emri rabbihâ verusulihî fehâsebnâhâ hisâben şedîdev ve`aẕẕebnâhâ `aẕâben nukrâ.
Türkçe Meali: Rablerinin ve O'nun peygamberlerinin buyruğundan çıkan nice kasabalar halkını Biz, çetin bir hesaba çekmiş, onları, görülmedik bir azaba uğratmışızdır.
سُورَةُ الطَّلَاقِ - Talak Suresi - 9. Ayet
Arapça: فَذَاقَتْ وَبَالَ أَمْرِهَا وَكَانَ عَٰقِبَةُ أَمْرِهَا خُسْرًا
Türkçe Okunuşu: feẕâkat vebâle emrihâ vekâne `âkibetu emrihâ ḫusrâ.
Türkçe Meali: Onlar, işlerinin karşılığını tattılar; işlerinin sonu hüsran oldu.
سُورَةُ الطَّلَاقِ - Talak Suresi - 10. Ayet
Arapça: أَعَدَّ ٱللَّهُ لَهُمْ عَذَابًۭا شَدِيدًۭا ۖ فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ يَٰٓأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ۚ قَدْ أَنزَلَ ٱللَّهُ إِلَيْكُمْ ذِكْرًۭا
Türkçe Okunuşu: e`adde-llâhu lehum `aẕâben şedîden fetteku-llâhe yâ ûli-l'elbâb. elleẕîne âmenû. kad enzele-llâhu ileykum ẕikrâ.
Türkçe Meali: Allah onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Ey inanmış olan akıl sahipleri! Allah'tan sakının; Allah size Kuran'ı indirmiştir.
سُورَةُ الطَّلَاقِ - Talak Suresi - 11. Ayet
Arapça: رَّسُولًۭا يَتْلُوا۟ عَلَيْكُمْ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ مُبَيِّنَٰتٍۢ لِّيُخْرِجَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ مِنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِ ۚ وَمَن يُؤْمِنۢ بِٱللَّهِ وَيَعْمَلْ صَٰلِحًۭا يُدْخِلْهُ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًۭا ۖ قَدْ أَحْسَنَ ٱللَّهُ لَهُۥ رِزْقًا
Türkçe Okunuşu: rasûley yetlû `aleykum âyâti-llâhi mubeyyinâtil liyuḫrice-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti mine-żżulumâti ile-nnûr. vemey yu'mim billâhi veya`mel sâlihay yudḫilhu cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ ebedâ. kad ahsene-llâhu lehû rizkâ.
Türkçe Meali: İnanıp yararlı işler işleyenleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak üzere, size Allah'ın apaçık ayetlerini okuyan bir Peygamber göndermiştir. Kim Allah'a inanır ve yararlı iş işlerse, Allah onu, içinde temelli ve sonsuz kalınacak, içlerinden ırmaklarakan cennetlere koyar. Allah ona gerçekten güzel rızık vermiştir.
سُورَةُ الطَّلَاقِ - Talak Suresi - 12. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ ٱلَّذِى خَلَقَ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍۢ وَمِنَ ٱلْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ يَتَنَزَّلُ ٱلْأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ وَأَنَّ ٱللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَىْءٍ عِلْمًۢا
Türkçe Okunuşu: allâhu-lleẕî ḫaleka seb`a semâvâtiv vemine-l'ardi miŝlehunn. yetenezzelu-l'emru beynehunne lita`lemû enne-llâhe `alâ kulli şey'in kadîruv veenne-llâhe kad ehâta bikulli şey'in `ilmâ.
Türkçe Meali: Yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratan Allah'tır, Allah'ın herşeye Kadir olduğunu ve Allah'ın ilminin herşeyi kuşattığını bilmeniz için Allah'ın buyruğu bunlar arasında iner durur.
سُورَةُ التَّحۡرِيمِ - Tahrim Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَآ أَحَلَّ ٱللَّهُ لَكَ ۖ تَبْتَغِى مَرْضَاتَ أَزْوَٰجِكَ ۚ وَٱللَّهُ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnebiyyu lime tuharrimu mâ ehalle-llâhu leke. tebteğî merdâte ezvâcik. vellâhu ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Eşlerinin rızasını gözeterek, Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine yasak ediyorsun? Allah bağışlayandır, acıyandır.
سُورَةُ التَّحۡرِيمِ - Tahrim Suresi - 2. Ayet
Arapça: قَدْ فَرَضَ ٱللَّهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ أَيْمَٰنِكُمْ ۚ وَٱللَّهُ مَوْلَىٰكُمْ ۖ وَهُوَ ٱلْعَلِيمُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: kad ferada-llâhu lekum tehillete eymânikum. vellâhu mevlâkum. vehuve-l`alîmu-lhakîm.
Türkçe Meali: Allah şüphesiz size, yeminlerinizi keffaretle geri almanızı meşru kılmıştır. Allah sizin dostunuzdur. O, bilendir, Hakim'dir.
سُورَةُ التَّحۡرِيمِ - Tahrim Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَإِذْ أَسَرَّ ٱلنَّبِىُّ إِلَىٰ بَعْضِ أَزْوَٰجِهِۦ حَدِيثًۭا فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِۦ وَأَظْهَرَهُ ٱللَّهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُۥ وَأَعْرَضَ عَنۢ بَعْضٍۢ ۖ فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِۦ قَالَتْ مَنْ أَنۢبَأَكَ هَٰذَا ۖ قَالَ نَبَّأَنِىَ ٱلْعَلِيمُ ٱلْخَبِيرُ
Türkçe Okunuşu: veiẕ eserra-nnebiyyu ilâ ba`di ezvâcihî hadîŝâ. felemmâ nebbeet bihî veażherahu-llâhu `aleyhi `arrafe ba`dahû vea`rada `am ba`d. felemmâ nebbeehâ bihî kâlet men embeeke hâẕâ. kâle nebbeeniye-l`alîmu-lḫabîr.
Türkçe Meali: Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. O, bunu Peygamberin diğer bir eşine haber verince, Allah da Peygambere durumu bildirmiş, o da bir kısmını yüzüne vurmuş bir kısmını yüzüne vurmaktan geri durmuştu. Eşine, gizlice söylediği şeyibaşkasına nakletmiş olduğunu bildirince, eşi: "Bunu sana kim haber verdi?" demiş, o da: "Bana, herşeyi bilen ve herşeyden haberdar olan Allah haber verdi" demişti.
سُورَةُ التَّحۡرِيمِ - Tahrim Suresi - 4. Ayet
Arapça: إِن تَتُوبَآ إِلَى ٱللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا ۖ وَإِن تَظَٰهَرَا عَلَيْهِ فَإِنَّ ٱللَّهَ هُوَ مَوْلَىٰهُ وَجِبْرِيلُ وَصَٰلِحُ ٱلْمُؤْمِنِينَ ۖ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ بَعْدَ ذَٰلِكَ ظَهِيرٌ
Türkçe Okunuşu: in tetûbâ ile-llâhi fekad sağat kulûbukumâ. vein teżâherâ `aleyhi feinne-llâhe huve mevlâhu vecibrîlu vesâlihu-lmu'minîn. velmelâiketu ba`de ẕâlike żahîr.
Türkçe Meali: Ey Peygamber'in eşleri! Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz, kaymış olan kalpleriniz düzelmiş olur. Eğer eşinizin aleyhinde yardımlaşarak bir şey yapmağa kalkarsanız, bilin ki Allah onun dostu, bundan başka Cebrail, iyi müminler ve melekler de yardımcısıdır.
سُورَةُ التَّحۡرِيمِ - Tahrim Suresi - 5. Ayet
Arapça: عَسَىٰ رَبُّهُۥٓ إِن طَلَّقَكُنَّ أَن يُبْدِلَهُۥٓ أَزْوَٰجًا خَيْرًۭا مِّنكُنَّ مُسْلِمَٰتٍۢ مُّؤْمِنَٰتٍۢ قَٰنِتَٰتٍۢ تَٰٓئِبَٰتٍ عَٰبِدَٰتٍۢ سَٰٓئِحَٰتٍۢ ثَيِّبَٰتٍۢ وَأَبْكَارًۭا
Türkçe Okunuşu: `asâ rabbuhû in tallekakunne ey yubdilehû ezvâcen ḫayram minkunne muslimâtim mu'minâtin kânitâtin tâibâtin `âbidâtin sâihâtin ŝeyyibâtiv veebkârâ.
Türkçe Meali: Ey Peygamber'in eşleri! Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona; sizden daha iyi olan, kendini Allah'a veren, inanan, boyun eğen, tevbe eden, kulluk eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir.
سُورَةُ التَّحۡرِيمِ - Tahrim Suresi - 6. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ قُوٓا۟ أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًۭا وَقُودُهَا ٱلنَّاسُ وَٱلْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَٰٓئِكَةٌ غِلَاظٌۭ شِدَادٌۭ لَّا يَعْصُونَ ٱللَّهَ مَآ أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû kû enfusekum veehlîkum nârav vekûduhe-nnâsu velhicâratu `aleyhâ melâiketun ğilâżun şidâdul lâ ya`sûne-llâhe mâ emerahum veyef`alûne mâ yu'merûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun; onun yakıtı, insanlar ve taşlardır; görevlileri, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere baş kaldırmayan, kendilerine buyrulanları yerine getiren pek haşin meleklerdir.
سُورَةُ التَّحۡرِيمِ - Tahrim Suresi - 7. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَا تَعْتَذِرُوا۟ ٱلْيَوْمَ ۖ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne keferû lâ ta`teẕiru-lyevm. innemâ tuczevne mâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: "Ey inkar edenler! Bugün özür beyan etmeyin, ancak işlediklerinizin karşılığını görmektesiniz" denir.
سُورَةُ التَّحۡرِيمِ - Tahrim Suresi - 8. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ تُوبُوٓا۟ إِلَى ٱللَّهِ تَوْبَةًۭ نَّصُوحًا عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ يَوْمَ لَا يُخْزِى ٱللَّهُ ٱلنَّبِىَّ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مَعَهُۥ ۖ نُورُهُمْ يَسْعَىٰ بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَٰنِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَآ أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَٱغْفِرْ لَنَآ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû tûbû ile-llâhi tevbeten nesûhâ. `asâ rabbukum ey yukeffira `ankum seyyiâtikum veyudḫilekum cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâru yevme lâ yuḫzi-llâhu-nnebiyye velleẕîne âmenû me`ah. nûruhum yes`â beyne eydîhim vebieymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûranâ vağfir lenâ. inneke `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Yürekten tevbe ederek Allah'a dönün ki, Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün, sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koysun. Allah'ın Peygamberini ve onunla beraber olan müminleri utandırmayacağı o gün, ışıkları önlerinde ve defterleri sağlarından verilmiş olarak yürürler ve: "Rabbimiz! Işığımızı tamamla, bizi bağışla, doğrusu Sen herşeye Kadir'sin" derler.
سُورَةُ التَّحۡرِيمِ - Tahrim Suresi - 9. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ جَٰهِدِ ٱلْكُفَّارَ وَٱلْمُنَٰفِقِينَ وَٱغْلُظْ عَلَيْهِمْ ۚ وَمَأْوَىٰهُمْ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnebiyyu câhidi-lkuffâra velmunâfikîne vağluż `aleyhim. veme'vâhum cehennem. vebi'se-lmesîr.
Türkçe Meali: Ey Peygamber! İnkarcılarla ve ikiyüzlülerle savaş; onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir, ne kötü dönüştür!...
سُورَةُ التَّحۡرِيمِ - Tahrim Suresi - 10. Ayet
Arapça: ضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلًۭا لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ٱمْرَأَتَ نُوحٍۢ وَٱمْرَأَتَ لُوطٍۢ ۖ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَٰلِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ ٱللَّهِ شَيْـًۭٔا وَقِيلَ ٱدْخُلَا ٱلنَّارَ مَعَ ٱلدَّٰخِلِينَ
Türkçe Okunuşu: darabe-llâhu meŝelel lilleẕîne keferu-mraete nûhiv vemraete lût. kânetâ tahte `abdeyni min `ibâdinâ sâlihayni feḫânetâhumâ felem yuğniyâ `anhumâ mine-llâhi şey'ev vekîle-dḫule-nnâra me`a-ddâḫilîn.
Türkçe Meali: Allah, inkar edenlere, Nuh'un karısıyla Lut'un karısını misal gösterir: Onlar, kullarımızdan iki iyi kulun nikahı altında iken onlara karşı hainlik edip inkarlarını gizlemişlerdi de iki peygamber Allah'tan gelen azabı onlardan savamamışlardı. O iki kadına: "Cehenneme girenlerle beraber siz de girin" dendi.
سُورَةُ التَّحۡرِيمِ - Tahrim Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلًۭا لِّلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱمْرَأَتَ فِرْعَوْنَ إِذْ قَالَتْ رَبِّ ٱبْنِ لِى عِندَكَ بَيْتًۭا فِى ٱلْجَنَّةِ وَنَجِّنِى مِن فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِۦ وَنَجِّنِى مِنَ ٱلْقَوْمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vedarabe-llâhu meŝelel lilleẕîne âmenu-mraete fir`avn. iẕ kâlet rabbi-bni lî `indeke beyten fi-lcenneti veneccinî min fir`avne ve`amelihî veneccinî mine-lkavmi-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Allah, inanlara Firavun'un karısını misal gösterir: O: "Rabbim! Katından bana cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun işlediklerinden kurtar; beni zalim milletten kurtar" demişti.
سُورَةُ التَّحۡرِيمِ - Tahrim Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَمَرْيَمَ ٱبْنَتَ عِمْرَٰنَ ٱلَّتِىٓ أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهِ مِن رُّوحِنَا وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَٰتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِۦ وَكَانَتْ مِنَ ٱلْقَٰنِتِينَ
Türkçe Okunuşu: vemeryeme-bnete `imrâne-lletî ahsanet fercehâ fenefaḫnâ fîhi mir rûhinâ vesaddekat bikelimâti rabbihâ vekutubihî vekânet mine-lkânitîn.
Türkçe Meali: Mahrem yerini korumuş olan İmran kızı Meryem de bir misaldir. Ona ruhumuzdan üflemiştik; Rabbinin sözlerini ve kitablarını tasdik etmişti; o, Bize gönülden itaat edenlerdendi.