سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ تَبَٰرَكَ ٱلَّذِى بِيَدِهِ ٱلْمُلْكُ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌ
Türkçe Okunuşu: tebârake-lleẕî biyedihi-lmulk. vehuve `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Hükümranlık elinde olan Allah yücedir ve O herşeye Kadir'dir.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 2. Ayet
Arapça: ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلْمَوْتَ وَٱلْحَيَوٰةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًۭا ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْغَفُورُ
Türkçe Okunuşu: elleẕî ḫaleka-lmevte velhayâte liyebluvekum eyyukum ahsenu `amelâ. vehuve-l`azîzu-lğafûr.
Türkçe Meali: Hanginizin daha iyi iş işlediğini belirtmek için, ölümü ve dirimi (hayatı) yaratan O'dur. O, güçlüdür, bağışlayandır.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 3. Ayet
Arapça: ٱلَّذِى خَلَقَ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍۢ طِبَاقًۭا ۖ مَّا تَرَىٰ فِى خَلْقِ ٱلرَّحْمَٰنِ مِن تَفَٰوُتٍۢ ۖ فَٱرْجِعِ ٱلْبَصَرَ هَلْ تَرَىٰ مِن فُطُورٍۢ
Türkçe Okunuşu: elleẕî ḫaleka seb`a semâvâtin tibâkâ. mâ terâ fî ḫalki-rrahmâni min tefâvut. ferci`i-lbesara hel terâ min futûr.
Türkçe Meali: Gökleri yedi kat üzerine yaratan O'dur. Rahman'ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin?
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 4. Ayet
Arapça: ثُمَّ ٱرْجِعِ ٱلْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ ٱلْبَصَرُ خَاسِئًۭا وَهُوَ حَسِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: ŝumme-rci`i-lbesara kerrateyni yenkalib ileyke-lbesaru ḫâsiev vehuve hasîr.
Türkçe Meali: Bir aksaklık bulmak için gözünü tekrar tekrar çevir bak; ama göz umduğunu bulamayıp bitkin ve yorgun düşer.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِمَصَٰبِيحَ وَجَعَلْنَٰهَا رُجُومًۭا لِّلشَّيَٰطِينِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ ٱلسَّعِيرِ
Türkçe Okunuşu: velekad zeyyenne-ssemâe-ddunyâ bimesâbîha vece`alnâhâ rucûmel lişşeyâtîni vea`tednâ lehum `aẕâbe-sse`îr.
Türkçe Meali: And olsun ki, yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَلِلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ ۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: velilleẕîne keferû birabbihim `aẕâbu cehennem. vebi'se-lmesîr.
Türkçe Meali: Rablerini inkar eden kimseler için cehennem azabı vardır. Ne kötü bir dönüştür!
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 7. Ayet
Arapça: إِذَآ أُلْقُوا۟ فِيهَا سَمِعُوا۟ لَهَا شَهِيقًۭا وَهِىَ تَفُورُ
Türkçe Okunuşu: iẕâ ulkû fîhâ semi`û lehâ şehîkav vehiye tefûr.
Türkçe Meali: Oraya atıldıkları zaman, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 8. Ayet
Arapça: تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ ٱلْغَيْظِ ۖ كُلَّمَآ أُلْقِىَ فِيهَا فَوْجٌۭ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَآ أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: tekâdu temeyyezu mine-lğayż. kullemâ ulkiye fîhâ fevcun seelehum ḫazenetuhâ elem ye'tikum neẕîr.
Türkçe Meali: Nerede ise öfkesinden paralanacak! İçine her bir topluluğun atılmasında, bekçileri onlara: "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 9. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ بَلَىٰ قَدْ جَآءَنَا نَذِيرٌۭ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ ٱللَّهُ مِن شَىْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِى ضَلَٰلٍۢ كَبِيرٍۢ
Türkçe Okunuşu: kâlû belâ kad câenâ neẕîrun fekeẕẕebnâ vekulnâ mâ nezzele-llâhu min şey'. in entum illâ fî dalâlin kebîr.
Türkçe Meali: Onlar: "Evet; doğrusu bize bir uyarıcı geldi, fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz demiştik" derler.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِىٓ أَصْحَٰبِ ٱلسَّعِيرِ
Türkçe Okunuşu: vekâlû lev kunnâ nesme`u ev na`kilu mâ kunnâ fî ashâbi-sse`îr.
Türkçe Meali: "Eğer kulak vermiş veya akletmiş olsaydık, çılgın alevli cehennemlikler içinde olmazdık" derler.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 11. Ayet
Arapça: فَٱعْتَرَفُوا۟ بِذَنۢبِهِمْ فَسُحْقًۭا لِّأَصْحَٰبِ ٱلسَّعِيرِ
Türkçe Okunuşu: fa`terafû biẕembihim. fesuhkal liashâbi-sse`îr.
Türkçe Meali: Böylece, günahlarını itiraf ederler. Çılgın alevli cehennemlikler yok olsunlar!
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 12. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِٱلْغَيْبِ لَهُم مَّغْفِرَةٌۭ وَأَجْرٌۭ كَبِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yaḫşevne rabbehum bilğaybi lehum mağfiratuv veecrun kebîr.
Türkçe Meali: Doğrusu, görünmediği halde Rablerinden korkanlara, onlara, bağışlanma ve büyük ecir vardır.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَأَسِرُّوا۟ قَوْلَكُمْ أَوِ ٱجْهَرُوا۟ بِهِۦٓ ۖ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Türkçe Okunuşu: veesirrû kavlekum evi-cherû bih. innehû `alîmum biẕâti-ssudûr.
Türkçe Meali: Sizler, sözlerinizi gizleseniz de açıklasanız da birdir; O, kalblerde olanı bilir.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 14. Ayet
Arapça: أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ ٱللَّطِيفُ ٱلْخَبِيرُ
Türkçe Okunuşu: elâ ya`lemu men ḫalek. vehuve-lletîfu-lḫabîr.
Türkçe Meali: Yaratan bilmez olur mu? O, Latif'tir, haberdardır.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 15. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ ذَلُولًۭا فَٱمْشُوا۟ فِى مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا۟ مِن رِّزْقِهِۦ ۖ وَإِلَيْهِ ٱلنُّشُورُ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî ce`ale lekumu-l'arda ẕelûlen femşû fî menâkibihâ vekulû mir rizkih. veileyhi-nnuşûr.
Türkçe Meali: Yeryüzünü, size boyun eğdiren O'dur; öyleyse yerin sırtlarında dolaşın, Allah'ın verdiği rızıktan yiyin; sonunda dönüş O'nadır.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 16. Ayet
Arapça: ءَأَمِنتُم مَّن فِى ٱلسَّمَآءِ أَن يَخْسِفَ بِكُمُ ٱلْأَرْضَ فَإِذَا هِىَ تَمُورُ
Türkçe Okunuşu: eemintum men fi-ssemâi ey yaḫsife bikumu-l'arda feiẕâ hiye temûr.
Türkçe Meali: Gökte olanın sizi yerin dibine geçirmesinden güvende misiniz? O zaman, yer, sarsıldıkça sarsılır.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 17. Ayet
Arapça: أَمْ أَمِنتُم مَّن فِى ٱلسَّمَآءِ أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًۭا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ
Türkçe Okunuşu: em emintum men fi-ssemâi ey yursile `aleykum hâsibâ. feseta`lemûne keyfe neẕîr.
Türkçe Meali: Gökte olanın başınıza taş yağdırmasından güvende misiniz? Benim uyarmamın nasıl olduğunu yakında bileceksiniz.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ
Türkçe Okunuşu: velekad keẕẕebe-lleẕîne min kablihim fekeyfe kâne nekîr.
Türkçe Meali: And olsun ki, bunlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Beni inkar etmek nasılmış?
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 19. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَرَوْا۟ إِلَى ٱلطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَٰٓفَّٰتٍۢ وَيَقْبِضْنَ ۚ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا ٱلرَّحْمَٰنُ ۚ إِنَّهُۥ بِكُلِّ شَىْءٍۭ بَصِيرٌ
Türkçe Okunuşu: evelem yerav ile-ttayri fevkahum sâffâtiv veyakbidn. mâ yumsikuhunne ille-rrahmân. innehû bikulli şey'im besîr.
Türkçe Meali: Üzerlerinde kanat çırpan dizi dizi kuşları görmezler mi? Onları havada Rahman olan Allah'tan başkası tutmuyor; doğrusu, O, herşeyi görendir.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 20. Ayet
Arapça: أَمَّنْ هَٰذَا ٱلَّذِى هُوَ جُندٌۭ لَّكُمْ يَنصُرُكُم مِّن دُونِ ٱلرَّحْمَٰنِ ۚ إِنِ ٱلْكَٰفِرُونَ إِلَّا فِى غُرُورٍ
Türkçe Okunuşu: emmen hâẕe-lleẕî huve cundul lekum yensurukum min dûni-rrahmân. ini-lkâfirûne illâ fî ğurûr.
Türkçe Meali: Yahut, Rahman olan Allah'ın dışında size yardımda bulunabilecek taraftarlarınız kimdir? İnkarcılar sadece aldanmaktadırlar.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 21. Ayet
Arapça: أَمَّنْ هَٰذَا ٱلَّذِى يَرْزُقُكُمْ إِنْ أَمْسَكَ رِزْقَهُۥ ۚ بَل لَّجُّوا۟ فِى عُتُوٍّۢ وَنُفُورٍ
Türkçe Okunuşu: emmen hâẕe-lleẕî yerzukukum in emseke rizkah. bel leccû fî `utuvviv venufûr.
Türkçe Meali: Allah size verdiği rızkı kesiverirse, size rızık verecek başka kim vardır? Hayır; onlar, azgınlık ve nefrette direnmektedirler.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 22. Ayet
Arapça: أَفَمَن يَمْشِى مُكِبًّا عَلَىٰ وَجْهِهِۦٓ أَهْدَىٰٓ أَمَّن يَمْشِى سَوِيًّا عَلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: efemey yemşî mukibben `alâ vechihî ehdâ emmey yemşî seviyyen `alâ sirâtim mustekîm.
Türkçe Meali: Yüzükoyun sürünen mi, yoksa doğru yolda düpedüz yürüyen mi daha doğru yoldadır?
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 23. Ayet
Arapça: قُلْ هُوَ ٱلَّذِىٓ أَنشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ ٱلسَّمْعَ وَٱلْأَبْصَٰرَ وَٱلْأَفْـِٔدَةَ ۖ قَلِيلًۭا مَّا تَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: kul huve-lleẕî enşeekum vece`ale lekumu-ssem`a vel'ebsâra vel'ef'ideh. kalîlem mâ teşkurûn.
Türkçe Meali: De ki: "Sizi yaratan sizin için kulaklar, gözler ve kalbler var eden O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!"
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 24. Ayet
Arapça: قُلْ هُوَ ٱلَّذِى ذَرَأَكُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Türkçe Okunuşu: kul huve-lleẕî ẕera'ekum fi-l'ardi veileyhi tuhşerûn.
Türkçe Meali: Sizi yerde yaratıp yayan O'dur ve O'nun huzurunda toplanacaksınız.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: veyekûlûne metâ hâẕe-lva`du in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: "Doğru sözlü iseniz bildirin bu azap sözü ne zamandır?" derler.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 26. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّمَا ٱلْعِلْمُ عِندَ ٱللَّهِ وَإِنَّمَآ أَنَا۠ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: kul inneme-l`ilmu `inde-llâh. veinnemâ ene neẕîrum mubîn.
Türkçe Meali: De ki: "Onu bilmek ancak Allah'a mahsustur. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 27. Ayet
Arapça: فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةًۭ سِيٓـَٔتْ وُجُوهُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَقِيلَ هَٰذَا ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تَدَّعُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ raevhu zulfeten sîet vucûhu-lleẕîne keferû vekîle hâẕe-lleẕî kuntum bihî tedde`ûn.
Türkçe Meali: Azabı yaklaşırken gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri çirkinleşip kararır; onlara: "Sizin arayıp durduğunuz işte budur" denir.
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 28. Ayet
Arapça: قُلْ أَرَءَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِىَ ٱللَّهُ وَمَن مَّعِىَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَن يُجِيرُ ٱلْكَٰفِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: kul era'eytum in ehlekeniye-llâhu vemem me`iye ev rahimenâ femey yucîru-lkâfirîne min `aẕâbin elîm.
Türkçe Meali: De ki: "Allah, beni ve benimle beraber bulunanları isterse yok eder veya isterse merhamet eder; söyleyin, bu takdirde inkarcıları, can yakıcı azabdan kim alıkoyabilir?"
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 29. Ayet
Arapça: قُلْ هُوَ ٱلرَّحْمَٰنُ ءَامَنَّا بِهِۦ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: kul huve-rrahmânu âmennâ bihî ve`aleyhi tevekkelnâ. feseta`lemûne men huve fî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: De ki: "Bizim inandığımız ve kendisine güvendiğimiz, Rahman olan Allah'tır. Kimin apaçık bir sapıklıkta olduğunu yakında bileceksiniz."
سُورَةُ المُلۡكِ - Mülk Suresi - 30. Ayet
Arapça: قُلْ أَرَءَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَآؤُكُمْ غَوْرًۭا فَمَن يَأْتِيكُم بِمَآءٍۢ مَّعِينٍۭ
Türkçe Okunuşu: kul era'eytum in asbeha mâukum ğavran femey ye'tîkum bimâim me`în.
Türkçe Meali: De ki: "Suyunuz yere batarsa, söyleyin, size kim temiz bir su kaynağı getirebilir?"
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ نٓ ۚ وَٱلْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ
Türkçe Okunuşu: nûn. velkalemi vemâ yesturûn.
Türkçe Meali: Nun; kalem ve onunla yazılanlara and olsun ki, sen Rabbinin nimetine uğramış bir kimsesin, deli (cinlenmiş) değilsin.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 2. Ayet
Arapça: مَآ أَنتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍۢ
Türkçe Okunuşu: mâ ente bini`meti rabbike bimecnûn.
Türkçe Meali: Nun; kalem ve onunla yazılanlara and olsun ki, sen Rabbinin nimetine uğramış bir kimsesin, deli (cinlenmiş) değilsin.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍۢ
Türkçe Okunuşu: veinne leke leecran ğayra memnûn.
Türkçe Meali: Doğrusu sana kesintisiz bir ecir vardır.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: veinneke le`alâ ḫulukin `ażîm.
Türkçe Meali: Şüphesiz sen büyük bir ahlaka sahipsindir.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 5. Ayet
Arapça: فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: fesetubsiru veyubsirûn.
Türkçe Meali: Hanginizin aklından zoru olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 6. Ayet
Arapça: بِأَييِّكُمُ ٱلْمَفْتُونُ
Türkçe Okunuşu: bieyyikumu-lmeftûn.
Türkçe Meali: Hanginizin aklından zoru olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 7. Ayet
Arapça: إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعْلَمُ بِٱلْمُهْتَدِينَ
Türkçe Okunuşu: inne rabbeke huve a`lemu bimen dalle `an sebîlih. vehuve a`lemu bilmuhtedîn.
Türkçe Meali: Doğrusu senin Rabbin, yolundan sapıtanları çok iyi bilir; O, doğru yolda olanları da çok iyi bilir.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 8. Ayet
Arapça: فَلَا تُطِعِ ٱلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: felâ tuti`i-lmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: Bundan böyle, yalanlayanlara itaat etme;
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَدُّوا۟ لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ
Türkçe Okunuşu: veddû lev tudhinu feyudhinûn.
Türkçe Meali: (Onlar sana indirilen ayetlerden beğenmediklerini bırakman suretiyle senin) kendilerine yumuşak davranmanı isterler; böyle yapsan, onlar da seni över, yumuşak davranırlar.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍۢ مَّهِينٍ
Türkçe Okunuşu: velâ tuti` kulle hallâfim mehîn.
Türkçe Meali: Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 11. Ayet
Arapça: هَمَّازٍۢ مَّشَّآءٍۭ بِنَمِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: hemmâzim meşşâim binemîm.
Türkçe Meali: Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 12. Ayet
Arapça: مَّنَّاعٍۢ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ
Türkçe Okunuşu: mennâ`il lilḫayri mu`tedin eŝîm.
Türkçe Meali: Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 13. Ayet
Arapça: عُتُلٍّۭ بَعْدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ
Türkçe Okunuşu: `utullim ba`de ẕâlike zenîm.
Türkçe Meali: Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 14. Ayet
Arapça: أَن كَانَ ذَا مَالٍۢ وَبَنِينَ
Türkçe Okunuşu: en kâne ẕâ mâliv vebenîn.
Türkçe Meali: Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 15. Ayet
Arapça: إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ءَايَٰتُنَا قَالَ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: iẕâ tutlâ `aleyhi âyâtunâ kâle esâtîru-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Ayetlerimiz ona okunduğu zaman: "Öncekilerin masalları" der.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 16. Ayet
Arapça: سَنَسِمُهُۥ عَلَى ٱلْخُرْطُومِ
Türkçe Okunuşu: senesimuhû `ale-lḫurtûm.
Türkçe Meali: Onun havada olan burnunu yakında yere sürteceğiz.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 17. Ayet
Arapça: إِنَّا بَلَوْنَٰهُمْ كَمَا بَلَوْنَآ أَصْحَٰبَ ٱلْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا۟ لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ belevnâhum kemâ belevnâ ashâbe-lcenneh. iẕ aksemû leyasrimunnehâ musbihîn.
Türkçe Meali: Biz bunları, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan, bahçeyi devşireceklerine bir istisna payı bırakmaksızın yemin etmişlerdi.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَلَا يَسْتَثْنُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ yesteŝnûn.
Türkçe Meali: Biz bunları, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan, bahçeyi devşireceklerine bir istisna payı bırakmaksızın yemin etmişlerdi.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 19. Ayet
Arapça: فَطَافَ عَلَيْهَا طَآئِفٌۭ مِّن رَّبِّكَ وَهُمْ نَآئِمُونَ
Türkçe Okunuşu: fetâfe `aleyhâ tâifum mir rabbike vehum nâimûn.
Türkçe Meali: Ama onlar daha uykudayken Rabbinin katından gönderilen bir salgın o bahçeyi sarıvermişti de bahçe kapkara kesilmişti.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 20. Ayet
Arapça: فَأَصْبَحَتْ كَٱلصَّرِيمِ
Türkçe Okunuşu: feasbehat kessarîm.
Türkçe Meali: Ama onlar daha uykudayken Rabbinin katından gönderilen bir salgın o bahçeyi sarıvermişti de bahçe kapkara kesilmişti.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 21. Ayet
Arapça: فَتَنَادَوْا۟ مُصْبِحِينَ
Türkçe Okunuşu: fetenâdev musbihîn.
Türkçe Meali: Sabah erken: "Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın" diye birbirlerine seslendiler.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 22. Ayet
Arapça: أَنِ ٱغْدُوا۟ عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِن كُنتُمْ صَٰرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: eni-ğdû `alâ harŝikum in kuntum sârimîn.
Türkçe Meali: Sabah erken: "Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın" diye birbirlerine seslendiler.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 23. Ayet
Arapça: فَٱنطَلَقُوا۟ وَهُمْ يَتَخَٰفَتُونَ
Türkçe Okunuşu: fentalekû vehum yeteḫâfetûn.
Türkçe Meali: "Bugün orada, hiçbir düşkün kimse yanımıza sokulmasın" diye gizli gizli konuşarak yürüyorlardı.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 24. Ayet
Arapça: أَن لَّا يَدْخُلَنَّهَا ٱلْيَوْمَ عَلَيْكُم مِّسْكِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: el lâ yedḫulennehe-lyevme `aleykum miskîn.
Türkçe Meali: "Bugün orada, hiçbir düşkün kimse yanımıza sokulmasın" diye gizli gizli konuşarak yürüyorlardı.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَغَدَوْا۟ عَلَىٰ حَرْدٍۢ قَٰدِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veğadev `alâ hardin kâdirîn.
Türkçe Meali: Yoksullara yardım etmeye güçleri yeterken böyle konuşarak erkenden gittiler.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 26. Ayet
Arapça: فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوٓا۟ إِنَّا لَضَآلُّونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ raevhâ kâlû innâ ledâllûn.
Türkçe Meali: Bahçeyi gördüklerinde: "Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız; belki de biz yoksun bırakıldık" dediler.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 27. Ayet
Arapça: بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
Türkçe Okunuşu: bel nahnu mahrûmûn.
Türkçe Meali: Bahçeyi gördüklerinde: "Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız; belki de biz yoksun bırakıldık" dediler.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 28. Ayet
Arapça: قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle evsetuhum elem ekul lekum levlâ tusebbihûn.
Türkçe Meali: Ortancaları: "Ben size Allah'ı anmanız gerekmez mi, dememiş miydim?" dedi.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 29. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ سُبْحَٰنَ رَبِّنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû subhâne rabbinâ innâ kunnâ żâlimîn.
Türkçe Meali: "Rabbimizi tenzih ederiz; doğrusu biz yazık etmiştik" dediler.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 30. Ayet
Arapça: فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۢ يَتَلَٰوَمُونَ
Türkçe Okunuşu: feakbele ba`duhum `alâ ba`diy yetelâvemûn.
Türkçe Meali: Birbirlerini yermeye başladılar.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 31. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ يَٰوَيْلَنَآ إِنَّا كُنَّا طَٰغِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû yâ veylenâ innâ kunnâ tâğîn.
Türkçe Meali: Sonra şöyle dediler: "Yazıklar olsun bize; doğrusu azgınlık edenlerdendik."
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 32. Ayet
Arapça: عَسَىٰ رَبُّنَآ أَن يُبْدِلَنَا خَيْرًۭا مِّنْهَآ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا رَٰغِبُونَ
Türkçe Okunuşu: `asâ rabbunâ ey yubdilenâ ḫayram minhâ innâ ilâ rabbinâ râğibûn.
Türkçe Meali: "Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir; doğrusu artık, Rabbimizden dilemekteyiz."
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 33. Ayet
Arapça: كَذَٰلِكَ ٱلْعَذَابُ ۖ وَلَعَذَابُ ٱلْءَاخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا۟ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: keẕâlike-l`aẕâb. vele`aẕâbu-l'âḫirati ekber. lev kânû ya`lemûn.
Türkçe Meali: İşte azap böyledir; ama ahiret azabı daha büyüktür; keşke bilseler!
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 34. Ayet
Arapça: إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ
Türkçe Okunuşu: inne lilmuttekîne `inde rabbihim cennâti-nne`îm.
Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, Rableri katında nimet cennetleri vardır.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 35. Ayet
Arapça: أَفَنَجْعَلُ ٱلْمُسْلِمِينَ كَٱلْمُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: efenec`alu-lmuslimîne kelmucrimîn.
Türkçe Meali: Kendilerini Allah'a vermiş olanları hiç suçlular gibi tutar mıyız?
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 36. Ayet
Arapça: مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ lekum. keyfe tahkumûn.
Türkçe Meali: Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz?
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 37. Ayet
Arapça: أَمْ لَكُمْ كِتَٰبٌۭ فِيهِ تَدْرُسُونَ
Türkçe Okunuşu: em lekum kitâbun fîhi tedrusûn.
Türkçe Meali: Yoksa okuduğunuz bir kitabınız mı var?
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 38. Ayet
Arapça: إِنَّ لَكُمْ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: inne lekum fîhi lemâ teḫayyerûn.
Türkçe Meali: Seçtikleriniz herhalde orada olacaktır.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 39. Ayet
Arapça: أَمْ لَكُمْ أَيْمَٰنٌ عَلَيْنَا بَٰلِغَةٌ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ ۙ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ
Türkçe Okunuşu: em lekum eymânun `aleynâ bâliğatun ilâ yevmi-lkiyâmeti inne lekum lemâ tahkumûn.
Türkçe Meali: Yoksa aleyhimizde, kıyamet gününe kadar süregidecek ahidleriniz mi var ki, kendinize hükmettikleriniz sizin olacaktır?
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 40. Ayet
Arapça: سَلْهُمْ أَيُّهُم بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ
Türkçe Okunuşu: selhum eyyuhum biẕâlike za`îm.
Türkçe Meali: Sor onlara: "Bunu kim üzerine alır?"
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 41. Ayet
Arapça: أَمْ لَهُمْ شُرَكَآءُ فَلْيَأْتُوا۟ بِشُرَكَآئِهِمْ إِن كَانُوا۟ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: em lehum şurakâ'. felye'tû bişurakâihim in kânû sâdikîn.
Türkçe Meali: Yoksa onların ortakları mı vardır? Doğru sözlü iseler ortaklarını getirsinler.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 42. Ayet
Arapça: يَوْمَ يُكْشَفُ عَن سَاقٍۢ وَيُدْعَوْنَ إِلَى ٱلسُّجُودِ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ
Türkçe Okunuşu: yevme yukşefu `an sâkiv veyud`avne ile-ssucûdi felâ yestetî`ûn.
Türkçe Meali: O gün işin dehşetinden baldırlar açılır; gözleri dönmüş olarak yüzlerini zillet bürür; secdeye çağırılırlar ama buna güçleri yetmez. Oysa, kendileri sapasağlam oldukları zaman secdeye çağırılmışlardı.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 43. Ayet
Arapça: خَٰشِعَةً أَبْصَٰرُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۭ ۖ وَقَدْ كَانُوا۟ يُدْعَوْنَ إِلَى ٱلسُّجُودِ وَهُمْ سَٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: ḫâşi`aten ebsâruhum terhekuhum ẕilleh. vekad kânû yud`avne ile-ssucûdi vehum sâlimûn.
Türkçe Meali: O gün işin dehşetinden baldırlar açılır; gözleri dönmüş olarak yüzlerini zillet bürür; secdeye çağırılırlar ama buna güçleri yetmez. Oysa, kendileri sapasağlam oldukları zaman secdeye çağırılmışlardı.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 44. Ayet
Arapça: فَذَرْنِى وَمَن يُكَذِّبُ بِهَٰذَا ٱلْحَدِيثِ ۖ سَنَسْتَدْرِجُهُم مِّنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: feẕernî vemey yukeẕẕibu bihâẕe-lhadîŝ. senestedricuhum min hayŝu lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Kuran'ı yalanlayanları Bana bırak; Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَأُمْلِى لَهُمْ ۚ إِنَّ كَيْدِى مَتِينٌ
Türkçe Okunuşu: veumlî lehum. inne keydî metîn.
Türkçe Meali: Onlara mehil veriyorum; doğrusu Benim tuzağım sağlamdır.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 46. Ayet
Arapça: أَمْ تَسْـَٔلُهُمْ أَجْرًۭا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍۢ مُّثْقَلُونَ
Türkçe Okunuşu: em tes'eluhum ecran fehum mim mağramim muŝkalûn.
Türkçe Meali: Yoksa, sen onlardan ücret istiyorsun da, ağır bir borç altında mı kalıyorlar? Elbette hayır.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 47. Ayet
Arapça: أَمْ عِندَهُمُ ٱلْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ
Türkçe Okunuşu: em `indehumu-lğaybu fehum yektubûn.
Türkçe Meali: Yoksa, gaybın bilgisi kendilerinin katında da onlar mı yazıyorlar?
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 48. Ayet
Arapça: فَٱصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُن كَصَاحِبِ ٱلْحُوتِ إِذْ نَادَىٰ وَهُوَ مَكْظُومٌۭ
Türkçe Okunuşu: fasbir lihukmi rabbike velâ tekun kesâhibi-lhût. iẕ nâdâ vehuve mekżûm.
Türkçe Meali: Sen Rabbinin hükmüne kadar sabret; balık sahibi (Yunus) gibi olma, o, pek üzgün olarak Rabbine seslenmişti.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 49. Ayet
Arapça: لَّوْلَآ أَن تَدَٰرَكَهُۥ نِعْمَةٌۭ مِّن رَّبِّهِۦ لَنُبِذَ بِٱلْعَرَآءِ وَهُوَ مَذْمُومٌۭ
Türkçe Okunuşu: levlâ en tedârakehû ni`metum mir rabbihî lenubiẕe bil`arâi vehuve meẕmûm.
Türkçe Meali: Rabbinin katından ona bir nimet ulaşmasaydı, kınanmış olarak sahile atılacaktı.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 50. Ayet
Arapça: فَٱجْتَبَٰهُ رَبُّهُۥ فَجَعَلَهُۥ مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: fectebâhu rabbuhû fece`alehû mine-ssâlihîn.
Türkçe Meali: Rabbi onu seçip iyilerden kıldı. Doğrusu inkar edenler, Kuran'ı dinlediklerinde nerdeyse seni gözleriyle yıkıp devireceklerdi. "O delidir" diyorlardı.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَإِن يَكَادُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَٰرِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا۟ ٱلذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُۥ لَمَجْنُونٌۭ
Türkçe Okunuşu: veiy yekâdu-lleẕîne keferû leyuzlikûneke biebsârihim lemmâ semi`u-ẕẕikra veyekûlûne innehû lemecnûn.
Türkçe Meali: Rabbi onu seçip iyilerden kıldı. Doğrusu inkar edenler, Kuran'ı dinlediklerinde nerdeyse seni gözleriyle yıkıp devireceklerdi. "O delidir" diyorlardı.
سُورَةُ القَلَمِ - Kalem Suresi - 52. Ayet
Arapça: وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌۭ لِّلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ huve illâ ẕikrul lil`âlemîn.
Türkçe Meali: Oysa Kuran, alemler için bir öğütten başka bir şey değildir.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱلْحَآقَّةُ
Türkçe Okunuşu: elhâkkah.
Türkçe Meali: Gerçekleşecek olan!
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 2. Ayet
Arapça: مَا ٱلْحَآقَّةُ
Türkçe Okunuşu: me-lhâkkah.
Türkçe Meali: Nedir o gerçekleşecek olan gün?
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا ٱلْحَآقَّةُ
Türkçe Okunuşu: vemâ edrâke me-lhâkkah.
Türkçe Meali: Gerçekleşecek olanın ne olduğunu sana ne bildirir?
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 4. Ayet
Arapça: كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌۢ بِٱلْقَارِعَةِ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebet ŝemûdu ve`âdum bilkâri`ah.
Türkçe Meali: Semud ve Ad milletleri tepelerine inecek bu gerçeği yalanladılar.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 5. Ayet
Arapça: فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا۟ بِٱلطَّاغِيَةِ
Türkçe Okunuşu: feemmâ ŝemûdu feuhlikû bittâğiyeh.
Türkçe Meali: Bu yüzden Semud milleti zorlu bir sarsıntı ile yok edildi.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَأَمَّا عَادٌۭ فَأُهْلِكُوا۟ بِرِيحٍۢ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍۢ
Türkçe Okunuşu: veemmâ `âdun feuhlikû birîhin sarsarin `âtiyeh.
Türkçe Meali: Ad milleti de bu yüzden önünde durulmaz, dondurucu bir rüzgarla yok edildi.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 7. Ayet
Arapça: سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍۢ وَثَمَٰنِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًۭا فَتَرَى ٱلْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍۢ
Türkçe Okunuşu: seḫḫarahâ `aleyhim seb`a leyâliv veŝemâniyete eyyâmin husûmen fetere-lkavme fîhâ sar`â keennehum a`câzu naḫlin ḫâviyeh.
Türkçe Meali: Allah onların kökünü kesmek üzere, üzerlerine o rüzgarı yedi gece sekiz gün, estirdi. Halkın, kökünden çıkarılmış hurma kütükleri gibi yere yıkıldıklarını görürsün.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 8. Ayet
Arapça: فَهَلْ تَرَىٰ لَهُم مِّنۢ بَاقِيَةٍۢ
Türkçe Okunuşu: fehel terâ lehum mim bâkiyeh.
Türkçe Meali: Onlardan arda kalmış bir şey görür müsün?
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَجَآءَ فِرْعَوْنُ وَمَن قَبْلَهُۥ وَٱلْمُؤْتَفِكَٰتُ بِٱلْخَاطِئَةِ
Türkçe Okunuşu: vecâe fir`avnu vemen kablehû velmu'tefikâtu bilḫâtieh.
Türkçe Meali: Firavun, ondan öncekiler ve alt üst olmuş kasabalarda oturanlar da suç işlemişlerdi.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 10. Ayet
Arapça: فَعَصَوْا۟ رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةًۭ رَّابِيَةً
Türkçe Okunuşu: fe`asav rasûle rabbihim feeḫaẕehum aḫẕeter râbiyetâ.
Türkçe Meali: Rabbinin peygamberine baş kaldırmışlardı. Bunun üzerine Rableri onları şiddeti arttıkça artan bir şekilde yakaladı.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 11. Ayet
Arapça: إِنَّا لَمَّا طَغَا ٱلْمَآءُ حَمَلْنَٰكُمْ فِى ٱلْجَارِيَةِ
Türkçe Okunuşu: innâ lemmâ tağa-lmâu hamelnâkum fi-lcâriyeh.
Türkçe Meali: Su taştığı vakit, size bir ibret olmak üzere, anlayışlı kulaklar anlasın diye süzülen gemide, sizi Biz taşımışızdır.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 12. Ayet
Arapça: لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةًۭ وَتَعِيَهَآ أُذُنٌۭ وَٰعِيَةٌۭ
Türkçe Okunuşu: linec`alehâ lekum teẕkiratev vete`iyehâ uẕunuv vâ`iyeh.
Türkçe Meali: Su taştığı vakit, size bir ibret olmak üzere, anlayışlı kulaklar anlasın diye süzülen gemide, sizi Biz taşımışızdır.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 13. Ayet
Arapça: فَإِذَا نُفِخَ فِى ٱلصُّورِ نَفْخَةٌۭ وَٰحِدَةٌۭ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ nufiḫa fi-ssûri nefḫatuv vâhideh.
Türkçe Meali: Sura bir üfürüş üfürüldüğü, yer ve dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı zaman, işte o gün olacak olur, kıyamet kopar.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَحُمِلَتِ ٱلْأَرْضُ وَٱلْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةًۭ وَٰحِدَةًۭ
Türkçe Okunuşu: vehumileti-l'ardu velcibâlu fedukketâ dekketev vâhidetâ.
Türkçe Meali: Sura bir üfürüş üfürüldüğü, yer ve dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı zaman, işte o gün olacak olur, kıyamet kopar.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 15. Ayet
Arapça: فَيَوْمَئِذٍۢ وَقَعَتِ ٱلْوَاقِعَةُ
Türkçe Okunuşu: feyevmeiẕiv veka`ati-lvâki`ah.
Türkçe Meali: Sura bir üfürüş üfürüldüğü, yer ve dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı zaman, işte o gün olacak olur, kıyamet kopar.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَآءُ فَهِىَ يَوْمَئِذٍۢ وَاهِيَةٌۭ
Türkçe Okunuşu: venşekkati-ssemâu fehiye yevmeiẕiv vâhiyeh.
Türkçe Meali: Gök yarılır; o gün düzeni bozulur.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَٱلْمَلَكُ عَلَىٰٓ أَرْجَآئِهَا ۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍۢ ثَمَٰنِيَةٌۭ
Türkçe Okunuşu: velmeleku `alâ ercâihâ. veyahmilu `arşe rabbike fevkahum yevmeiẕin ŝemâniyeh.
Türkçe Meali: Melekler onun çevresindedirler; o gün Rabbinin arşını onlardan başka sekiz tanesi yüklenir.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 18. Ayet
Arapça: يَوْمَئِذٍۢ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنكُمْ خَافِيَةٌۭ
Türkçe Okunuşu: yevmeiẕin tu`radûne lâ taḫfâ minkum ḫâfiyeh.
Türkçe Meali: O gün siz huzura alınırsınız, hiçbir şeyiniz gizli kalmaz.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 19. Ayet
Arapça: فَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ بِيَمِينِهِۦ فَيَقُولُ هَآؤُمُ ٱقْرَءُوا۟ كِتَٰبِيَهْ
Türkçe Okunuşu: feemmâ men ûtiye kitâbehû biyemînihî feyekûlu hâumu-kraû kitâbiyeh.
Türkçe Meali: Kitabı sağından verilen; "Alın, kitabımı okuyun, doğrusu bir hesaplaşma ile karşılaşacağımı umuyordum" der.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 20. Ayet
Arapça: إِنِّى ظَنَنتُ أَنِّى مُلَٰقٍ حِسَابِيَهْ
Türkçe Okunuşu: innî żanentu ennî mulâkin hisâbiyeh.
Türkçe Meali: Kitabı sağından verilen; "Alın, kitabımı okuyun, doğrusu bir hesaplaşma ile karşılaşacağımı umuyordum" der.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 21. Ayet
Arapça: فَهُوَ فِى عِيشَةٍۢ رَّاضِيَةٍۢ
Türkçe Okunuşu: fehuve fî `îşetir râdiyeh.
Türkçe Meali: Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 22. Ayet
Arapça: فِى جَنَّةٍ عَالِيَةٍۢ
Türkçe Okunuşu: fî cennetin `âliyeh.
Türkçe Meali: Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 23. Ayet
Arapça: قُطُوفُهَا دَانِيَةٌۭ
Türkçe Okunuşu: kutûfuhâ dâniyeh.
Türkçe Meali: Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 24. Ayet
Arapça: كُلُوا۟ وَٱشْرَبُوا۟ هَنِيٓـًٔۢا بِمَآ أَسْلَفْتُمْ فِى ٱلْأَيَّامِ ٱلْخَالِيَةِ
Türkçe Okunuşu: kulû veşrabû henîem bimâ esleftum fi-l'eyyâmi-lḫâliyeh.
Türkçe Meali: Onlara şöyle denir: "Geçmiş günlerde, peşinen işlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz içiniz."
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ بِشِمَالِهِۦ فَيَقُولُ يَٰلَيْتَنِى لَمْ أُوتَ كِتَٰبِيَهْ
Türkçe Okunuşu: veemmâ men ûtiye kitâbehû bişimâlihî feyekûlu yâ leytenî lem ûte kitâbiyeh.
Türkçe Meali: Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ
Türkçe Okunuşu: velem edri mâ hisâbiyeh.
Türkçe Meali: Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 27. Ayet
Arapça: يَٰلَيْتَهَا كَانَتِ ٱلْقَاضِيَةَ
Türkçe Okunuşu: yâ leytehâ kâneti-lkâdiyeh.
Türkçe Meali: Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 28. Ayet
Arapça: مَآ أَغْنَىٰ عَنِّى مَالِيَهْ ۜ
Türkçe Okunuşu: mâ ağnâ `annî mâliyeh.
Türkçe Meali: Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 29. Ayet
Arapça: هَلَكَ عَنِّى سُلْطَٰنِيَهْ
Türkçe Okunuşu: heleke `annî sultâniyeh.
Türkçe Meali: Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 30. Ayet
Arapça: خُذُوهُ فَغُلُّوهُ
Türkçe Okunuşu: ḫuẕûhu feğullûh.
Türkçe Meali: İlgililere şöyle buyurulur: "O'nu alın, bağlayın."
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 31. Ayet
Arapça: ثُمَّ ٱلْجَحِيمَ صَلُّوهُ
Türkçe Okunuşu: ŝumme-lcehîme sallûh.
Türkçe Meali: "Sonra cehenneme yaslayın"
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 32. Ayet
Arapça: ثُمَّ فِى سِلْسِلَةٍۢ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًۭا فَٱسْلُكُوهُ
Türkçe Okunuşu: ŝumme fî silsiletin ẕer`uhâ seb`ûne ẕirâ`an feslukûh.
Türkçe Meali: "Sonra onu boyu yetmiş arşın olan zincire vurun";
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 33. Ayet
Arapça: إِنَّهُۥ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِٱللَّهِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: innehû kâne lâ yu'minu billâhi-l`ażîm.
Türkçe Meali: "Çünkü, o, yüce Allah'a inanmazdı."
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ ٱلْمِسْكِينِ
Türkçe Okunuşu: velâ yehuddu `alâ ta`âmi-lmiskîn.
Türkçe Meali: "Yoksulun yiyeceği ile ilgilenmezdi."
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 35. Ayet
Arapça: فَلَيْسَ لَهُ ٱلْيَوْمَ هَٰهُنَا حَمِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: feleyse lehu-lyevme hâhunâ hamîm.
Türkçe Meali: "Bu sebeple burada bugün onun bir acıyanı yoktur."
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَلَا طَعَامٌ إِلَّا مِنْ غِسْلِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: velâ ta`âmun illâ min ğislîn.
Türkçe Meali: "Günahkarların yiyeceği olan kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur."
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 37. Ayet
Arapça: لَّا يَأْكُلُهُۥٓ إِلَّا ٱلْخَٰطِـُٔونَ
Türkçe Okunuşu: lâ ye'kuluhû ille-lḫâtiûn.
Türkçe Meali: "Günahkarların yiyeceği olan kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur."
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 38. Ayet
Arapça: فَلَآ أُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: felâ uksimu bimâ tubsirûn.
Türkçe Meali: Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, Kuran şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَمَا لَا تُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ lâ tubsirûn.
Türkçe Meali: Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, Kuran şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 40. Ayet
Arapça: إِنَّهُۥ لَقَوْلُ رَسُولٍۢ كَرِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: innehû lekavlu rasûlin kerîm.
Türkçe Meali: Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, Kuran şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 41. Ayet
Arapça: وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍۢ ۚ قَلِيلًۭا مَّا تُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ huve bikavli şâ`ir. kalîlem mâ tu'minûn.
Türkçe Meali: O, şair sözü değildir; ne az inanıyorsunuz!
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 42. Ayet
Arapça: وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍۢ ۚ قَلِيلًۭا مَّا تَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ bikavli kâhin. kalîlem mâ teẕekkerûn.
Türkçe Meali: Kahin sözü de değildir; ne az düşünüyorsunuz!
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 43. Ayet
Arapça: تَنزِيلٌۭ مِّن رَّبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: tenzîlum mir rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Kuran, Alemlerin Rabbinden indirilmedir.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 44. Ayet
Arapça: وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ ٱلْأَقَاوِيلِ
Türkçe Okunuşu: velev tekavvele `aleynâ ba`da-l'ekâvîl.
Türkçe Meali: Eğer o (Muhammed), Bize karşı, ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 45. Ayet
Arapça: لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِٱلْيَمِينِ
Türkçe Okunuşu: leeḫaẕnâ minhu bilyemîn.
Türkçe Meali: Eğer o (Muhammed), Bize karşı, ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 46. Ayet
Arapça: ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ ٱلْوَتِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme lekata`nâ minhu-lvetîn.
Türkçe Meali: Eğer o (Muhammed), Bize karşı, ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 47. Ayet
Arapça: فَمَا مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَٰجِزِينَ
Türkçe Okunuşu: femâ minkum min ehadin `anhu hâcizîn.
Türkçe Meali: Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَإِنَّهُۥ لَتَذْكِرَةٌۭ لِّلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: veinnehû leteẕkiratul lilmuttekîn.
Türkçe Meali: Doğrusu Kuran Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَإِنَّا لَنَعْلَمُ أَنَّ مِنكُم مُّكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: veinnâ lena`lemu enne minkum mukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: İçinizde yalanlayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 50. Ayet
Arapça: وَإِنَّهُۥ لَحَسْرَةٌ عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veinnehû lehasratun `ale-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Doğrusu Kuran, inkarcılar için bir üzüntüdür.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَإِنَّهُۥ لَحَقُّ ٱلْيَقِينِ
Türkçe Okunuşu: veinnehû lehakku-lyekîn.
Türkçe Meali: O, şüphesiz kesin gerçektir.
سُورَةُ الحَاقَّةِ - Hâkka Suresi - 52. Ayet
Arapça: فَسَبِّحْ بِٱسْمِ رَبِّكَ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: fesebbih bismi rabbike-l`ażîm.
Türkçe Meali: Öyleyse çok büyük olan Rabbinin adını tesbih et.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ سَأَلَ سَآئِلٌۢ بِعَذَابٍۢ وَاقِعٍۢ
Türkçe Okunuşu: seele sâilum bi`aẕâbiv vâki`.
Türkçe Meali: Birisi, yüksek derecelere sahip olan Allah katından, inkarcılara gelecek ve savunulması imkansız olacak azabı soruyor.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 2. Ayet
Arapça: لِّلْكَٰفِرِينَ لَيْسَ لَهُۥ دَافِعٌۭ
Türkçe Okunuşu: lilkâfirîne leyse lehû dâfi`.
Türkçe Meali: Birisi, yüksek derecelere sahip olan Allah katından, inkarcılara gelecek ve savunulması imkansız olacak azabı soruyor.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 3. Ayet
Arapça: مِّنَ ٱللَّهِ ذِى ٱلْمَعَارِجِ
Türkçe Okunuşu: mine-llâhi ẕi-lme`âric.
Türkçe Meali: Birisi, yüksek derecelere sahip olan Allah katından, inkarcılara gelecek ve savunulması imkansız olacak azabı soruyor.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 4. Ayet
Arapça: تَعْرُجُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَٱلرُّوحُ إِلَيْهِ فِى يَوْمٍۢ كَانَ مِقْدَارُهُۥ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍۢ
Türkçe Okunuşu: ta`rucu-lmelâiketu verrûhu ileyhi fî yevmin kâne mikdâruhû ḫamsîne elfe seneh.
Türkçe Meali: Melekler ve Cebrail o derecelere, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselirler.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 5. Ayet
Arapça: فَٱصْبِرْ صَبْرًۭا جَمِيلًا
Türkçe Okunuşu: fasbir sabran cemîlâ.
Türkçe Meali: Güzel güzel sabret;
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 6. Ayet
Arapça: إِنَّهُمْ يَرَوْنَهُۥ بَعِيدًۭا
Türkçe Okunuşu: innehum yeravnehû be`îdâ.
Türkçe Meali: Doğrusu inkarcılar azabı uzak görüyorlar.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَنَرَىٰهُ قَرِيبًۭا
Türkçe Okunuşu: venerâhu karîbâ.
Türkçe Meali: Ama biz onu yakın görmekteyiz.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 8. Ayet
Arapça: يَوْمَ تَكُونُ ٱلسَّمَآءُ كَٱلْمُهْلِ
Türkçe Okunuşu: yevme tekûnu-ssemâu kelmuhl.
Türkçe Meali: Gök, o gün, erimiş maden gibi olur.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَتَكُونُ ٱلْجِبَالُ كَٱلْعِهْنِ
Türkçe Okunuşu: vetekûnu-lcibâlu kel`ihn.
Türkçe Meali: Dağlar da atılmış pamuğa döner.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَلَا يَسْـَٔلُ حَمِيمٌ حَمِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: velâ yes'elu hamîmun hamîmâ.
Türkçe Meali: Hiç bir dost diğer bir dostunu sormaz.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 11. Ayet
Arapça: يُبَصَّرُونَهُمْ ۚ يَوَدُّ ٱلْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِى مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍۭ بِبَنِيهِ
Türkçe Okunuşu: yubessarûnehum. yeveddu-lmucrimu lev yeftedî min `aẕâbi yevmiiẕim bibenîh.
Türkçe Meali: Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَصَٰحِبَتِهِۦ وَأَخِيهِ
Türkçe Okunuşu: vesâhibetihî veeḫîh.
Türkçe Meali: Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَفَصِيلَتِهِ ٱلَّتِى تُـْٔوِيهِ
Türkçe Okunuşu: vefesîletihi-lletî tu'vîh.
Türkçe Meali: Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَمَن فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًۭا ثُمَّ يُنجِيهِ
Türkçe Okunuşu: vemen fi-l'ardi cemî`an ŝumme yuncîh.
Türkçe Meali: Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 15. Ayet
Arapça: كَلَّآ ۖ إِنَّهَا لَظَىٰ
Türkçe Okunuşu: kellâ. innehâ leżâ.
Türkçe Meali: Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 16. Ayet
Arapça: نَزَّاعَةًۭ لِّلشَّوَىٰ
Türkçe Okunuşu: nezzâ`atel lişşevâ.
Türkçe Meali: Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 17. Ayet
Arapça: تَدْعُوا۟ مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّىٰ
Türkçe Okunuşu: ted`û men edbera vetevellâ.
Türkçe Meali: Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَجَمَعَ فَأَوْعَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: veceme`a feev`â.
Türkçe Meali: Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 19. Ayet
Arapça: ۞ إِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ خُلِقَ هَلُوعًا
Türkçe Okunuşu: inne-l'insâne ḫulika helû`â.
Türkçe Meali: İnsan gerçekten pek huysuz yaratılmıştır:
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 20. Ayet
Arapça: إِذَا مَسَّهُ ٱلشَّرُّ جَزُوعًۭا
Türkçe Okunuşu: iẕâ messehu-şşerru cezû`â.
Türkçe Meali: Başına bir fenalık gelince feryat eder,
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَإِذَا مَسَّهُ ٱلْخَيْرُ مَنُوعًا
Türkçe Okunuşu: veiẕâ messehu-lḫayru menû`â.
Türkçe Meali: Bir iyiliğe uğrarsa onu herkesten meneder;
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 22. Ayet
Arapça: إِلَّا ٱلْمُصَلِّينَ
Türkçe Okunuşu: ille-lmusallîn.
Türkçe Meali: Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 23. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ دَآئِمُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne hum `alâ salâtihim dâimûn.
Türkçe Meali: Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ فِىٓ أَمْوَٰلِهِمْ حَقٌّۭ مَّعْلُومٌۭ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne fî emvâlihim hakkum ma`lûm.
Türkçe Meali: Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 25. Ayet
Arapça: لِّلسَّآئِلِ وَٱلْمَحْرُومِ
Türkçe Okunuşu: lissâili velmahrûm.
Türkçe Meali: Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ ٱلدِّينِ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne yusaddikûne biyevmi-ddîn.
Türkçe Meali: Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ هُم مِّنْ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne hum min `aẕâbi rabbihim muşfikûn.
Türkçe Meali: Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 28. Ayet
Arapça: إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍۢ
Türkçe Okunuşu: inne `aẕâbe rabbihim ğayru me'mûn.
Türkçe Meali: Doğrusu Rablerinin azabından kimse güvende değildir.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 29. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَٰفِظُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne hum lifurûcihim hâfiżûn.
Türkçe Meali: Eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten koruyanlar, doğrusu bunlar yerilmezler.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 30. Ayet
Arapça: إِلَّا عَلَىٰٓ أَزْوَٰجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum feinnehum ğayru melûmîn.
Türkçe Meali: Eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten koruyanlar, doğrusu bunlar yerilmezler.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 31. Ayet
Arapça: فَمَنِ ٱبْتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْعَادُونَ
Türkçe Okunuşu: femeni-bteğâ verâe ẕâlike feulâike humu-l`âdûn.
Türkçe Meali: Bu sınırları aşmak isteyenler, işte onlar, aşırı gidenlerdir.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ هُمْ لِأَمَٰنَٰتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَٰعُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne hum liemânâtihim ve`ahdihim râ`ûn.
Türkçe Meali: Emanetlerini ve sözlerini yerine getirenler,
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ هُم بِشَهَٰدَٰتِهِمْ قَآئِمُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne hum bişehâdetihim kâimûn.
Türkçe Meali: Şahidliklerini gereği gibi yapanlar,
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne hum `alâ salâtihim yuhâfiżûn.
Türkçe Meali: Namazlarına riayet edenler,
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 35. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ فِى جَنَّٰتٍۢ مُّكْرَمُونَ
Türkçe Okunuşu: ulâike fî cennâtim mukramûn.
Türkçe Meali: İşte onlar, cennetlerde ikram olunacak kimselerdir.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 36. Ayet
Arapça: فَمَالِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ قِبَلَكَ مُهْطِعِينَ
Türkçe Okunuşu: femâ lilleẕîne keferû kibeleke muhti`în.
Türkçe Meali: İnkar edenlere ne oluyor, sana doğru sağdan soldan topluluklar halinde koşuşuyorlar?
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 37. Ayet
Arapça: عَنِ ٱلْيَمِينِ وَعَنِ ٱلشِّمَالِ عِزِينَ
Türkçe Okunuşu: `ani-lyemîni ve`ani-şşimâli `izîn.
Türkçe Meali: İnkar edenlere ne oluyor, sana doğru sağdan soldan topluluklar halinde koşuşuyorlar?
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 38. Ayet
Arapça: أَيَطْمَعُ كُلُّ ٱمْرِئٍۢ مِّنْهُمْ أَن يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: eyatme`u kullu-mriim minhum ey yudḫale cennete ne`îm.
Türkçe Meali: Onlardan herbiri nimet bahçesine konulacağını mı umuyor?
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 39. Ayet
Arapça: كَلَّآ ۖ إِنَّا خَلَقْنَٰهُم مِّمَّا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kellâ. innâ ḫalaknâhum mimmâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Hayır; doğrusu onları kendilerinin de bildikleri şeyden yaratmışızdır.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 40. Ayet
Arapça: فَلَآ أُقْسِمُ بِرَبِّ ٱلْمَشَٰرِقِ وَٱلْمَغَٰرِبِ إِنَّا لَقَٰدِرُونَ
Türkçe Okunuşu: felâ uksimu birabbi-lmeşâriki velmeğâribi innâ lekâdirûn.
Türkçe Meali: Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeğe Bizim gücümüz yeter ve kimse de önümüze geçemez.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 41. Ayet
Arapça: عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ خَيْرًۭا مِّنْهُمْ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
Türkçe Okunuşu: `alâ en nubeddile ḫayram minhum vemâ nahnu bimesbûkîn.
Türkçe Meali: Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeğe Bizim gücümüz yeter ve kimse de önümüze geçemez.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 42. Ayet
Arapça: فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا۟ وَيَلْعَبُوا۟ حَتَّىٰ يُلَٰقُوا۟ يَوْمَهُمُ ٱلَّذِى يُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: feẕerhum yeḫûdû veyel`abû hattâ yulâkû yevmehumu-lleẕî yû`adûn.
Türkçe Meali: Onları bırak; kendilerine söz verilen güne kavuşmalarına kadar dalıp oynasınlar.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 43. Ayet
Arapça: يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ ٱلْأَجْدَاثِ سِرَاعًۭا كَأَنَّهُمْ إِلَىٰ نُصُبٍۢ يُوفِضُونَ
Türkçe Okunuşu: yevme yaḫrucûne mine-l'ecdâŝi sirâ`an keennehum ilâ nusubiy yûfidûn.
Türkçe Meali: Kabirlerden çabuk çabuk çıkacakları gün, gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak sanki dikili taşlara doğru koşarlar. İşte bu, onlara söz verilmiş olan gündür.
سُورَةُ المَعَارِجِ - Meâric Suresi - 44. Ayet
Arapça: خَٰشِعَةً أَبْصَٰرُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۭ ۚ ذَٰلِكَ ٱلْيَوْمُ ٱلَّذِى كَانُوا۟ يُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: ḫâşi`aten ebsâruhum terhekuhum ẕilleh. ẕâlike-lyevmu-lleẕî kânû yû`adûn.
Türkçe Meali: Kabirlerden çabuk çabuk çıkacakları gün, gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak sanki dikili taşlara doğru koşarlar. İşte bu, onlara söz verilmiş olan gündür.
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ إِنَّآ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِۦٓ أَنْ أَنذِرْ قَوْمَكَ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: innâ erselnâ nûhan ilâ kavmihî en enẕir kavmeke min kabli ey ye'tiyehum `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: "Milletine can yakıcı bir azap gelmezden önce onları uyar" diye Nuh'u milletine gönderdik.
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 2. Ayet
Arapça: قَالَ يَٰقَوْمِ إِنِّى لَكُمْ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌ
Türkçe Okunuşu: kâle yâ kavmi innî lekum neẕîrum mubîn.
Türkçe Meali: O da şöyle söyledi: "Ey Milletim! Şüphesiz ben, size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 3. Ayet
Arapça: أَنِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ وَٱتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ
Türkçe Okunuşu: eni-`budu-llâhe vettekûhu veetî`ûn.
Türkçe Meali: "Allah'a kulluk edin; O'ndan sakının ve bana itaat edin ki Allah günahlarınızı size bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin; doğrusu Allah'ın belirttiği süre gelince geri bırakılamaz; keşke bilseniz!"
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 4. Ayet
Arapça: يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّى ۚ إِنَّ أَجَلَ ٱللَّهِ إِذَا جَآءَ لَا يُؤَخَّرُ ۖ لَوْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: yağfir lekum min ẕunûbikum veyueḫḫirkum ilâ ecelim musemmâ. inne ecele-llâhi iẕâ câe lâ yu'eḫḫar. lev kuntum ta`lemûn.
Türkçe Meali: "Allah'a kulluk edin; O'ndan sakının ve bana itaat edin ki Allah günahlarınızı size bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin; doğrusu Allah'ın belirttiği süre gelince geri bırakılamaz; keşke bilseniz!"
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 5. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ إِنِّى دَعَوْتُ قَوْمِى لَيْلًۭا وَنَهَارًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi innî de`avtu kavmî leylev venehârâ.
Türkçe Meali: Nuh dedi ki: "Rabbim! Doğrusu ben, milletimi gece gündüz çağırdım."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 6. Ayet
Arapça: فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَآءِىٓ إِلَّا فِرَارًۭا
Türkçe Okunuşu: felem yezidhum du`âî illâ firârâ.
Türkçe Meali: "Fakat benim çağırmam, sadece benden uzaklıklarını artırdı."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَإِنِّى كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوٓا۟ أَصَٰبِعَهُمْ فِىٓ ءَاذَانِهِمْ وَٱسْتَغْشَوْا۟ ثِيَابَهُمْ وَأَصَرُّوا۟ وَٱسْتَكْبَرُوا۟ ٱسْتِكْبَارًۭا
Türkçe Okunuşu: veinnî kullemâ de`avtuhum litağfira lehum ce`alû esâbi`ahum fî âẕânihim vestağşev ŝiyâbehum veesarru vestekberu-stikbârâ.
Türkçe Meali: "Doğrusu ben Senin onları bağışlaman için kendilerini her çağırışımda, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler, büyüklendikçe büyüklendiler."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 8. Ayet
Arapça: ثُمَّ إِنِّى دَعَوْتُهُمْ جِهَارًۭا
Türkçe Okunuşu: ŝumme innî de`avtuhum cihârâ.
Türkçe Meali: "Sonra, doğrusu ben onları açıkça çağırdım."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 9. Ayet
Arapça: ثُمَّ إِنِّىٓ أَعْلَنتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًۭا
Türkçe Okunuşu: ŝumme innî a`lentu lehum veesrartu lehum isrârâ.
Türkçe Meali: "Sonra onlara açıktan açığa, gizliden gizliye de söyledim."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 10. Ayet
Arapça: فَقُلْتُ ٱسْتَغْفِرُوا۟ رَبَّكُمْ إِنَّهُۥ كَانَ غَفَّارًۭا
Türkçe Okunuşu: fekultu-stağfirû rabbekum innehû kâne ğaffârâ.
Türkçe Meali: Dedim ki: "Rabbinizden bağışlanma dileyin; doğrusu O, çok bağışlayandır. Size gökten bol bol yağmur indirsin."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 11. Ayet
Arapça: يُرْسِلِ ٱلسَّمَآءَ عَلَيْكُم مِّدْرَارًۭا
Türkçe Okunuşu: yursili-ssemâe `aleykum midrârâ.
Türkçe Meali: Dedim ki: "Rabbinizden bağışlanma dileyin; doğrusu O, çok bağışlayandır. Size gökten bol bol yağmur indirsin."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَيُمْدِدْكُم بِأَمْوَٰلٍۢ وَبَنِينَ وَيَجْعَل لَّكُمْ جَنَّٰتٍۢ وَيَجْعَل لَّكُمْ أَنْهَٰرًۭا
Türkçe Okunuşu: veyumdidkum biemvâliv vebenîne veyec`al lekum cennâtiv veyec`al lekum enhârâ.
Türkçe Meali: "Sizi, mallar ve oğullarla desteklesin; sizin için bahçeler var etsin, ırmaklar akıtsın."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 13. Ayet
Arapça: مَّا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًۭا
Türkçe Okunuşu: mâ lekum lâ tercûne lillâhi vekârâ.
Türkçe Meali: "Ne oluyorsunuz ki Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا
Türkçe Okunuşu: vekad ḫalekakum atvârâ.
Türkçe Meali: "Oysa sizi merhalelerden geçirerek O yaratmıştır."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 15. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَوْا۟ كَيْفَ خَلَقَ ٱللَّهُ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍۢ طِبَاقًۭا
Türkçe Okunuşu: elem terav keyfe ḫaleka-llâhu seb`a semâvâtin tibâkâ.
Türkçe Meali: "Allah'ın, göğü yedi kat üzerine nasıl yarattığını görmez misiniz?"
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَجَعَلَ ٱلْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًۭا وَجَعَلَ ٱلشَّمْسَ سِرَاجًۭا
Türkçe Okunuşu: vece`ale-lkamera fîhinne nûrav vece`ale-şşemse sirâcâ.
Türkçe Meali: "Aralarında aya aydınlık vermiş ve güneşin ışık saçmasını sağlamıştır."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَٱللَّهُ أَنۢبَتَكُم مِّنَ ٱلْأَرْضِ نَبَاتًۭا
Türkçe Okunuşu: vellâhu embetekum mine-l'ardi nebâtâ.
Türkçe Meali: "Allah sizi yerden bitirir gibi yetiştirmiştir."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 18. Ayet
Arapça: ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًۭا
Türkçe Okunuşu: ŝumme yu`îdukum fîhâ veyuḫricukum iḫrâcâ.
Türkçe Meali: "Sonra sizi oraya döndürür ve yine oradan çıkarır."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ بِسَاطًۭا
Türkçe Okunuşu: vellâhu ce`ale lekumu-l'arda bisâtâ.
Türkçe Meali: "Yeryüzünde dolaşabilmeniz, orada yollar ve geniş geçitlerden geçebilmeniz için, onu size yayan O'dur."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 20. Ayet
Arapça: لِّتَسْلُكُوا۟ مِنْهَا سُبُلًۭا فِجَاجًۭا
Türkçe Okunuşu: liteslukû minhâ subulen ficâcâ.
Türkçe Meali: "Yeryüzünde dolaşabilmeniz, orada yollar ve geniş geçitlerden geçebilmeniz için, onu size yayan O'dur."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 21. Ayet
Arapça: قَالَ نُوحٌۭ رَّبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِى وَٱتَّبَعُوا۟ مَن لَّمْ يَزِدْهُ مَالُهُۥ وَوَلَدُهُۥٓ إِلَّا خَسَارًۭا
Türkçe Okunuşu: kâle nûhur rabbi innehum `asavnî vettebe`û mel lem yezidhu mâluhû veveleduhû illâ ḫasârâ.
Türkçe Meali: Nuh: "Rabbim! Doğrusu bunlar bana baş kaldırdılar ve malı, çocuğu kendisine sadece zarar getiren kimseye uydular; birbirinden büyük düzenler kurdular" dedi.
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَمَكَرُوا۟ مَكْرًۭا كُبَّارًۭا
Türkçe Okunuşu: vemekerû mekran kubbârâ.
Türkçe Meali: Nuh: "Rabbim! Doğrusu bunlar bana baş kaldırdılar ve malı, çocuğu kendisine sadece zarar getiren kimseye uydular; birbirinden büyük düzenler kurdular" dedi.
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ لَا تَذَرُنَّ ءَالِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّۭا وَلَا سُوَاعًۭا وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًۭا
Türkçe Okunuşu: vekâlû lâ teẕerunne âlihetekum velâ teẕerunne veddev velâ suvâ`av velâ yeğûŝe veye`ûka venesrâ.
Türkçe Meali: İnsanlara: "Sakın tanrılarınızı bırakmayın, Ved, Suva, Yağus, Yeuk ve Nesr putlarından asla vazgeçmeyin" dediler.
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَقَدْ أَضَلُّوا۟ كَثِيرًۭا ۖ وَلَا تَزِدِ ٱلظَّٰلِمِينَ إِلَّا ضَلَٰلًۭا
Türkçe Okunuşu: vekad edallû keŝîrâ. velâ tezidi-żżâlimîne illâ dalâlâ.
Türkçe Meali: "Böylece birçoğunu saptırdılar; Rabbim! Sen bu zalimlerin sadece şaşkınlığını artır."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 25. Ayet
Arapça: مِّمَّا خَطِيٓـَٰٔتِهِمْ أُغْرِقُوا۟ فَأُدْخِلُوا۟ نَارًۭا فَلَمْ يَجِدُوا۟ لَهُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ أَنصَارًۭا
Türkçe Okunuşu: mimmâ ḫatîâtihim uğrikû feudḫilû nâran felem yecidû lehum min dûni-llâhi ensârâ.
Türkçe Meali: Onlar, günahları yüzünden suda boğuldular; ateşe sokuldular, kendilerine Allah'tan başka yardımcı bulamadılar.
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَقَالَ نُوحٌۭ رَّبِّ لَا تَذَرْ عَلَى ٱلْأَرْضِ مِنَ ٱلْكَٰفِرِينَ دَيَّارًا
Türkçe Okunuşu: vekâle nûhur rabbi lâ teẕer `ale-l'ardi mine-lkâfirîne deyyârâ.
Türkçe Meali: Nuh dedi ki: "Rabbim! Yeryüzünde hiçbir inkarcı bırakma."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 27. Ayet
Arapça: إِنَّكَ إِن تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا۟ عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوٓا۟ إِلَّا فَاجِرًۭا كَفَّارًۭا
Türkçe Okunuşu: inneke in teẕerhum yudillû `ibâdeke velâ yelidû illâ fâciran keffârâ.
Türkçe Meali: "Doğrusu Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; sadece ahlaksız ve çok inkarcıdan başkasını doğurup yetiştirmezler."
سُورَةُ نُوحٍ - Nuh Suresi - 28. Ayet
Arapça: رَّبِّ ٱغْفِرْ لِى وَلِوَٰلِدَىَّ وَلِمَن دَخَلَ بَيْتِىَ مُؤْمِنًۭا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ وَلَا تَزِدِ ٱلظَّٰلِمِينَ إِلَّا تَبَارًۢا
Türkçe Okunuşu: rabbi-ğfir lî velivâlideyye velimen deḫale beytiye mu'minev velilmu'minîne velmu'minât. velâ tezidi-żżâlimîne illâ tebârâ.
Türkçe Meali: "Rabbim! Beni, anamı, babamı, evime inanmış olarak gireni, inanan erkek ve kadınları bağışla; zalimlerin de yalnız helakını artır."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ قُلْ أُوحِىَ إِلَىَّ أَنَّهُ ٱسْتَمَعَ نَفَرٌۭ مِّنَ ٱلْجِنِّ فَقَالُوٓا۟ إِنَّا سَمِعْنَا قُرْءَانًا عَجَبًۭا
Türkçe Okunuşu: kul ûhiye ileyye ennehu-steme`a neferum mine-lcinni fekâlû innâ semi`nâ kur'ânen `acebâ.
Türkçe Meali: De ki: "Cinlerden bir topluluğun Kuran'ı dinlediği bana vahyolundu; onlar şöyle demişlerdir;" "Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kuran dinledik de ona inandık; biz, Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 2. Ayet
Arapça: يَهْدِىٓ إِلَى ٱلرُّشْدِ فَـَٔامَنَّا بِهِۦ ۖ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَآ أَحَدًۭا
Türkçe Okunuşu: yehdî ile-rruşdi feâmennâ bih. velen nuşrike birabbinâ ehadâ.
Türkçe Meali: De ki: "Cinlerden bir topluluğun Kuran'ı dinlediği bana vahyolundu; onlar şöyle demişlerdir;" "Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kuran dinledik de ona inandık; biz, Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَأَنَّهُۥ تَعَٰلَىٰ جَدُّ رَبِّنَا مَا ٱتَّخَذَ صَٰحِبَةًۭ وَلَا وَلَدًۭا
Türkçe Okunuşu: veennehû te`âlâ ceddu rabbinâ me-tteḫaẕe sâhibetev velâ veledâ.
Türkçe Meali: "Doğrusu Rabbimizin yüceliği her yücelikten üstündür. O, zevce ve çocuk edinmemiştir."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَأَنَّهُۥ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى ٱللَّهِ شَطَطًۭا
Türkçe Okunuşu: veennehû kâne yekûlu sefîhunâ `ale-llâhi şetatâ.
Türkçe Meali: "Doğrusu aramızdaki beyinsiz, Allah'a karşı yalanlar uyduruyordu."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَأَنَّا ظَنَنَّآ أَن لَّن تَقُولَ ٱلْإِنسُ وَٱلْجِنُّ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًۭا
Türkçe Okunuşu: veennâ żanennâ el len tekûle-l'insu velcinnu `ale-llâhi keẕibâ.
Türkçe Meali: "Doğrusu insanların ve cinlerin Allah'a karşı yalan uydurabileceklerini sanmazdık."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَأَنَّهُۥ كَانَ رِجَالٌۭ مِّنَ ٱلْإِنسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍۢ مِّنَ ٱلْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًۭا
Türkçe Okunuşu: veennehû kâne ricâlum mine-l'insi ye`ûẕûne biricâlim mine-lcinni fezâdûhum rahekâ.
Türkçe Meali: "Gerçekten, bir takım insanlar, cinlerin bir takımına sığınırlardı da onların azgınlıklarını artırırlardı."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَأَنَّهُمْ ظَنُّوا۟ كَمَا ظَنَنتُمْ أَن لَّن يَبْعَثَ ٱللَّهُ أَحَدًۭا
Türkçe Okunuşu: veennehum żannû kemâ żanentum el ley yeb`aŝe-llâhu ehadâ.
Türkçe Meali: "Doğrusu, onlar da sizin, Allah'ın kimseyi yeniden diriltmeyeceğinizi sandığınız gibi sanıda bulunmuşlardı."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَأَنَّا لَمَسْنَا ٱلسَّمَآءَ فَوَجَدْنَٰهَا مُلِئَتْ حَرَسًۭا شَدِيدًۭا وَشُهُبًۭا
Türkçe Okunuşu: veennâ lemesne-ssemâe fevecednâhâ muliet harasen şedîdev veşuhubâ.
Türkçe Meali: "Doğrusu biz göğü yokladık; onu sert bekçiler ve kayan ateşlerle (ışınlarla) doldurulmuş bulduk."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَٰعِدَ لِلسَّمْعِ ۖ فَمَن يَسْتَمِعِ ٱلْءَانَ يَجِدْ لَهُۥ شِهَابًۭا رَّصَدًۭا
Türkçe Okunuşu: veennâ kunnâ nak`udu minhâ mekâ`ide lissem`. femey yestemi`i-l'âne yecid lehû şihâber rasadâ.
Türkçe Meali: "Doğrusu biz, göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk; ama şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözleyen bir ateş (ışın) buluyor."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَأَنَّا لَا نَدْرِىٓ أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَن فِى ٱلْأَرْضِ أَمْ أَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًۭا
Türkçe Okunuşu: veennâ lâ nedrî eşerrun urîde bimen fi-l'ardi em erâde bihim rabbuhum raşedâ.
Türkçe Meali: "Yeryüzünde olanlara kötülük mü murad edildi, yahut Rableri onlara bir iyilik mi dilemiştir, doğrusu biz bilemeyiz."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَأَنَّا مِنَّا ٱلصَّٰلِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذَٰلِكَ ۖ كُنَّا طَرَآئِقَ قِدَدًۭا
Türkçe Okunuşu: veennâ minne-ssâlihûne veminnâ dûne ẕâlik. kunnâ tarâika kidedâ.
Türkçe Meali: "Doğrusu aramızda iyiler de vardır, bundan aşağı bulunanlar da vardır. Biz, türlü türlü yolda olan topluluklardık."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَأَنَّا ظَنَنَّآ أَن لَّن نُّعْجِزَ ٱللَّهَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَن نُّعْجِزَهُۥ هَرَبًۭا
Türkçe Okunuşu: veennâ żanennâ el len nu`cize-llâhe fi-l'ardi velen nu`cizehû herabâ.
Türkçe Meali: "Yeryüzünde kalsak da Allah'ı aciz bırakamayacağımız, başka yere kaçsak da, O'nu aciz kılamayacağımız gerçeğini şüphesiz anladık."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَأَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا ٱلْهُدَىٰٓ ءَامَنَّا بِهِۦ ۖ فَمَن يُؤْمِنۢ بِرَبِّهِۦ فَلَا يَخَافُ بَخْسًۭا وَلَا رَهَقًۭا
Türkçe Okunuşu: veennâ lemmâ semi`ne-lhudâ âmennâ bih. femey yu'mim birabbihî felâ yeḫâfu baḫsev velâ rahekâ.
Türkçe Meali: "Şüphesiz, doğruluk rehberi olan Kuran'ı dinlediğimizde ona inandık; kim Rabbine inanırsa, o, ecrinin eksiltileceğinden ve kendisine haksızlık edileceğinden korkmaz."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَأَنَّا مِنَّا ٱلْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا ٱلْقَٰسِطُونَ ۖ فَمَنْ أَسْلَمَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ تَحَرَّوْا۟ رَشَدًۭا
Türkçe Okunuşu: veennâ minne-lmuslimûne veminne-lkâsitûn. femen esleme feulâike teharrav raşedâ.
Türkçe Meali: "İçimizde, kendini Allah'a vermiş olanlar da, yazık edenler de vardır. Kendini Allah'a veren kimseler, işte onlar, doğru yolu arayanlar, ona layık olanlardır."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَأَمَّا ٱلْقَٰسِطُونَ فَكَانُوا۟ لِجَهَنَّمَ حَطَبًۭا
Türkçe Okunuşu: veemme-lkâsitûne fekânû licehenneme hatabâ.
Türkçe Meali: "Kendilerine yazık edenlere gelince; onlar, cehennemin odunları oldular."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَأَلَّوِ ٱسْتَقَٰمُوا۟ عَلَى ٱلطَّرِيقَةِ لَأَسْقَيْنَٰهُم مَّآءً غَدَقًۭا
Türkçe Okunuşu: veel levi-stekâmû `ale-ttarîkati leeskaynâhum mâen ğadekâ.
Türkçe Meali: Ama doğru yola girmiş olsalardı, onları bu hususta denememiz için onlara bol su içirirdik; kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe artan bir azaba uğratır.
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 17. Ayet
Arapça: لِّنَفْتِنَهُمْ فِيهِ ۚ وَمَن يُعْرِضْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِۦ يَسْلُكْهُ عَذَابًۭا صَعَدًۭا
Türkçe Okunuşu: lineftinehum fîh. vemey yu`rid `an ẕikri rabbihî yeslukhu `aẕâben sa`adâ.
Türkçe Meali: Ama doğru yola girmiş olsalardı, onları bu hususta denememiz için onlara bol su içirirdik; kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe artan bir azaba uğratır.
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَأَنَّ ٱلْمَسَٰجِدَ لِلَّهِ فَلَا تَدْعُوا۟ مَعَ ٱللَّهِ أَحَدًۭا
Türkçe Okunuşu: veenne-lmesâcide lillâhi felâ ted`û me`a-llâhi ehadâ.
Türkçe Meali: Mescidler şüphesiz Allah'ındır, öyleyse oralarda Allah'a yalvarırken başkasını katmayın.
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَأَنَّهُۥ لَمَّا قَامَ عَبْدُ ٱللَّهِ يَدْعُوهُ كَادُوا۟ يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَدًۭا
Türkçe Okunuşu: veennehû lemmâ kâme `abdu-llâhi yed`ûhu kâdû yekûnûne `aleyhi libedâ.
Türkçe Meali: Allah'ın kulu Muhammed, O'na yalvarmak, namaz kılmak için kalkınca, nerdeyse, çevresinde keçeleşirler, birbirlerine girerlerdi.
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 20. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّمَآ أَدْعُوا۟ رَبِّى وَلَآ أُشْرِكُ بِهِۦٓ أَحَدًۭا
Türkçe Okunuşu: kul innemâ ed`û rabbî velâ uşriku bihî ehadâ.
Türkçe Meali: De ki: "Ben sadece Rabbime yalvarırım ve O'na kimseyi ortak koşmam."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 21. Ayet
Arapça: قُلْ إِنِّى لَآ أَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّۭا وَلَا رَشَدًۭا
Türkçe Okunuşu: kul innî lâ emliku lekum darrav velâ raşedâ.
Türkçe Meali: De ki: "Ben size zarar vermeye de iyilik yapmaya da kadir değilim."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 22. Ayet
Arapça: قُلْ إِنِّى لَن يُجِيرَنِى مِنَ ٱللَّهِ أَحَدٌۭ وَلَنْ أَجِدَ مِن دُونِهِۦ مُلْتَحَدًا
Türkçe Okunuşu: kul innî ley yucîranî mine-llâhi ehaduv velen ecide min dûnihî multehadâ.
Türkçe Meali: De ki: "Beni kimse Allah'a karşı savunamaz ve ben O'ndan başka bir sığınak bulamam."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 23. Ayet
Arapça: إِلَّا بَلَٰغًۭا مِّنَ ٱللَّهِ وَرِسَٰلَٰتِهِۦ ۚ وَمَن يَعْصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَإِنَّ لَهُۥ نَارَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًا
Türkçe Okunuşu: illâ belâğam mine-llâhi verisâlâtih. vemey ya`si-llâhe verasûlehû feinne lehû nâra cehenneme ḫâlidîne fîhâ ebedâ.
Türkçe Meali: "Benim yaptığım yalnız, Allah katından olanı, O'nun gönderdiklerini tebliğdir. Allah'a ve Peygamberine kim karşı gelirse ona, içinde sonsuz ve temelli kalınacak cehennem ateşi vardır."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 24. Ayet
Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَا رَأَوْا۟ مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ أَضْعَفُ نَاصِرًۭا وَأَقَلُّ عَدَدًۭا
Türkçe Okunuşu: hattâ iẕâ raev mâ yû`adûne feseya`lemûne men ad`afu nâsirav veekallu `adedâ.
Türkçe Meali: Sonunda, kendilerine söz verileni gördükleri zaman, kimin yardımcısının daha güçsüz ve sayısının daha az olduğunu bileceklerdir.
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 25. Ayet
Arapça: قُلْ إِنْ أَدْرِىٓ أَقَرِيبٌۭ مَّا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُۥ رَبِّىٓ أَمَدًا
Türkçe Okunuşu: kul in edrî ekarîbum mâ tû`adûne em yec`alu lehû rabbî emedâ.
Türkçe Meali: De ki: Size söz verilen yakın mıdır, yoksa Rabbim onu uzun süreli mi kılmıştır ben bilmem."
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 26. Ayet
Arapça: عَٰلِمُ ٱلْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَىٰ غَيْبِهِۦٓ أَحَدًا
Türkçe Okunuşu: `âlimu-lğaybi felâ yużhiru `alâ ğaybihî ehadâ.
Türkçe Meali: Görülmeyeni bilen Allah, görülmeyene kimseyi muttali kılmaz.
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 27. Ayet
Arapça: إِلَّا مَنِ ٱرْتَضَىٰ مِن رَّسُولٍۢ فَإِنَّهُۥ يَسْلُكُ مِنۢ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِۦ رَصَدًۭا
Türkçe Okunuşu: illâ meni-rtedâ mir rasûlin feinnehû yesluku mim beyni yedeyhi vemin ḫalfihî rasadâ.
Türkçe Meali: Ancak peygamberlerden, bildirmek istediği bunun dışındadır. Rablerinin bildirilerini tebliğ etmelerini ortaya koymak için her peygamberin önünden ve ardından gözcüler salar; onların yaptıklarını ilmiyle kuşatır ve herşeyi bir bir sayar.
سُورَةُ الجِنِّ - Cin Suresi - 28. Ayet
Arapça: لِّيَعْلَمَ أَن قَدْ أَبْلَغُوا۟ رِسَٰلَٰتِ رَبِّهِمْ وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَأَحْصَىٰ كُلَّ شَىْءٍ عَدَدًۢا
Türkçe Okunuşu: liya`leme en kad ebleğû risâlâti rabbihim veehâta bimâ ledeyhim veahsâ kulle şey'in `adedâ.
Türkçe Meali: Ancak peygamberlerden, bildirmek istediği bunun dışındadır. Rablerinin bildirilerini tebliğ etmelerini ortaya koymak için her peygamberin önünden ve ardından gözcüler salar; onların yaptıklarını ilmiyle kuşatır ve herşeyi bir bir sayar.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمُزَّمِّلُ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lmuzzemmil.
Türkçe Meali: Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 2. Ayet
Arapça: قُمِ ٱلَّيْلَ إِلَّا قَلِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: kumi-lleyle illâ kalîlâ.
Türkçe Meali: Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 3. Ayet
Arapça: نِّصْفَهُۥٓ أَوِ ٱنقُصْ مِنْهُ قَلِيلًا
Türkçe Okunuşu: nisfehû evi-nkus minhu kalîlâ.
Türkçe Meali: Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 4. Ayet
Arapça: أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ ٱلْقُرْءَانَ تَرْتِيلًا
Türkçe Okunuşu: ev zid `aleyhi verattili-lkur'âne tertîlâ.
Türkçe Meali: Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 5. Ayet
Arapça: إِنَّا سَنُلْقِى عَلَيْكَ قَوْلًۭا ثَقِيلًا
Türkçe Okunuşu: innâ senulkî `aleyke kavlen ŝekîlâ.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz, sana, taşıması ağır bir söz vahyedeceğiz.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 6. Ayet
Arapça: إِنَّ نَاشِئَةَ ٱلَّيْلِ هِىَ أَشَدُّ وَطْـًۭٔا وَأَقْوَمُ قِيلًا
Türkçe Okunuşu: inne nâşiete-lleyli hiye eşeddu vat'ev veakvemu kîlâ.
Türkçe Meali: şüphesiz, gece kalkışı daha tesirli ve o zaman okumak daha elverişlidir.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 7. Ayet
Arapça: إِنَّ لَكَ فِى ٱلنَّهَارِ سَبْحًۭا طَوِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: inne leke fi-nnehâri sebhan tavîlâ.
Türkçe Meali: Çünkü gündüz, seni uzun uzun alıkoyacak işler vardır.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَٱذْكُرِ ٱسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: veẕkuri-sme rabbike vetebettel ileyhi tebtîlâ.
Türkçe Meali: Rabbinin adını an; herşeyi bırakıp yalnız O'na yönel,
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 9. Ayet
Arapça: رَّبُّ ٱلْمَشْرِقِ وَٱلْمَغْرِبِ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَٱتَّخِذْهُ وَكِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: rabbu-lmeşriki velmağribi lâ ilâhe illâ huve fetteḫiẕhu vekîlâ.
Türkçe Meali: O, doğunun ve batının Rabbidir; O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyse O'nu vekil tut.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَٱصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَٱهْجُرْهُمْ هَجْرًۭا جَمِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: vasbir `alâ mâ yekûlûne vehcurhum hecran cemîlâ.
Türkçe Meali: Onların söylediklerine sabret, yanlarından güzellikle ayrıl.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَذَرْنِى وَٱلْمُكَذِّبِينَ أُو۟لِى ٱلنَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَلِيلًا
Türkçe Okunuşu: veẕernî velmukeẕẕibîne uli-nna`meti vemehhilhum kalîlâ.
Türkçe Meali: Varlık sahibi olup da seni yalanlayanları Bana bırak; onlara az bir mehil ver.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 12. Ayet
Arapça: إِنَّ لَدَيْنَآ أَنكَالًۭا وَجَحِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: inne ledeynâ enkâlev vecehîmâ.
Türkçe Meali: Şüphesiz katımızda onlar için ağır boyunduruklar, cehennem, boğazı tıkayan bir yiyecek ve can yakan azap vardır.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَطَعَامًۭا ذَا غُصَّةٍۢ وَعَذَابًا أَلِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: veta`âmen ẕâ ğussativ ve`aẕâben elîmâ.
Türkçe Meali: Şüphesiz katımızda onlar için ağır boyunduruklar, cehennem, boğazı tıkayan bir yiyecek ve can yakan azap vardır.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 14. Ayet
Arapça: يَوْمَ تَرْجُفُ ٱلْأَرْضُ وَٱلْجِبَالُ وَكَانَتِ ٱلْجِبَالُ كَثِيبًۭا مَّهِيلًا
Türkçe Okunuşu: yevme tercufu-l'ardu velcibâlu vekâneti-lcibâlu keŝîbem mehîlâ.
Türkçe Meali: Kıyametin koptuğu gün, yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar, yumuşak kum yığını haline gelir.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 15. Ayet
Arapça: إِنَّآ أَرْسَلْنَآ إِلَيْكُمْ رَسُولًۭا شَٰهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَآ أَرْسَلْنَآ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ رَسُولًۭا
Türkçe Okunuşu: innâ erselnâ ileykum rasûlen şâhiden `aleykum kemâ erselnâ ilâ fir`avne rasûlâ.
Türkçe Meali: Firavun'a bir peygamber gönderdiğimiz gibi, size de, hakkınızda şahidlik edecek bir peygamber gönderdik.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 16. Ayet
Arapça: فَعَصَىٰ فِرْعَوْنُ ٱلرَّسُولَ فَأَخَذْنَٰهُ أَخْذًۭا وَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: fe`asâ fir`avnu-rrasûle feeḫaẕnâhu aḫẕev vebîlâ.
Türkçe Meali: Ama Firavun o peygambere karşı gelmişti de onu çok ağır bir şekilde tutup cezalandırmıştık.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 17. Ayet
Arapça: فَكَيْفَ تَتَّقُونَ إِن كَفَرْتُمْ يَوْمًۭا يَجْعَلُ ٱلْوِلْدَٰنَ شِيبًا
Türkçe Okunuşu: fekeyfe tettekûne in kefertum yevmey yec`alu-lvildâne şîbâ.
Türkçe Meali: Eğer inkar ederseniz, gençleri ihtiyarlatan günden nasıl korunursunuz?
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 18. Ayet
Arapça: ٱلسَّمَآءُ مُنفَطِرٌۢ بِهِۦ ۚ كَانَ وَعْدُهُۥ مَفْعُولًا
Türkçe Okunuşu: essemâu munfetirum bih. kâne va`duhû mef`ûlâ.
Türkçe Meali: O günün şiddetiyle gök bile parçalanır. O'nun sözü yerine gelir.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 19. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰذِهِۦ تَذْكِرَةٌۭ ۖ فَمَن شَآءَ ٱتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِۦ سَبِيلًا
Türkçe Okunuşu: inne hâẕihî teẕkirah. femen şâe-tteḫaẕe ilâ rabbihî sebîlâ.
Türkçe Meali: Doğrusu bu anlatılanlar birer öğüttür. Dileyen kimse, Rabbine doğru giden bir yol tutar.
سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Müzzemmil Suresi - 20. Ayet
Arapça: ۞ إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَىٰ مِن ثُلُثَىِ ٱلَّيْلِ وَنِصْفَهُۥ وَثُلُثَهُۥ وَطَآئِفَةٌۭ مِّنَ ٱلَّذِينَ مَعَكَ ۚ وَٱللَّهُ يُقَدِّرُ ٱلَّيْلَ وَٱلنَّهَارَ ۚ عَلِمَ أَن لَّن تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ ۖ فَٱقْرَءُوا۟ مَا تَيَسَّرَ مِنَ ٱلْقُرْءَانِ ۚ عَلِمَ أَن سَيَكُونُ مِنكُم مَّرْضَىٰ ۙ وَءَاخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِى ٱلْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ ٱللَّهِ ۙ وَءَاخَرُونَ يُقَٰتِلُونَ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ ۖ فَٱقْرَءُوا۟ مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ ۚ وَأَقِيمُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُوا۟ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَقْرِضُوا۟ ٱللَّهَ قَرْضًا حَسَنًۭا ۚ وَمَا تُقَدِّمُوا۟ لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍۢ تَجِدُوهُ عِندَ ٱللَّهِ هُوَ خَيْرًۭا وَأَعْظَمَ أَجْرًۭا ۚ وَٱسْتَغْفِرُوا۟ ٱللَّهَ ۖ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۢ
Türkçe Okunuşu: inne rabbeke ya`lemu enneke tekûmu ednâ min ŝuluŝeyi-lleyli venisfehû veŝuluŝehû vetâifetum mine-lleẕîne me`ak. vellâhu yukaddiru-lleyle vennehâr. `alime el len tuhsûhu fetâbe `aleykum fakraû mâ teyessera mine-lkur'ân. `alime en seyekûnu minkum merdâ veâḫarûne yadribûne fi-l'ardi yebteğûne min fadli-llâhi veâḫarûne yukâtilûne fî sebîli-llâh. fakraû mâ teyessera minhu veekîmu-ssalâte veâtu-zzekâte veakridu-llâhe kardan hasenâ. vemâ tukaddimû lienfusikum min ḫayrin tecidûhu `inde-llâhi huve ḫayrav vea`żame ecrâ. vestağfiru-llâh. inne-llâhe ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Şüphesiz Rabbin, senin ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun gecenin üçte ikisinden biraz az, yarısı ve üçte biri kadar vakit içinde kalktığını bilir. Gece ve gündüzü Allah ölçer; sizin bu vakitleri takdir edemeyeceğinizi bildiğinden tevbenizi kabul etmiştir. Artık, Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; Allah, içinizden, hasta olanları, Allah'ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacak olan kimseleri ve Allah yolunda savaşacak olanları şüphesiz bilir. Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a güzel ödünç takdiminde bulunun; kendiniz için yaptığınız iyiliği daha iyi ve daha büyük ecir olarak Allah katında bulursunuz. Allah'tan bağışlanma dileyin; Allah elbette bağışlar ve merhamet eder.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمُدَّثِّرُ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lmuddeŝŝir.
Türkçe Meali: Ey örtüye bürünen!
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 2. Ayet
Arapça: قُمْ فَأَنذِرْ
Türkçe Okunuşu: kum feenẕir.
Türkçe Meali: Kalk da uyar.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ
Türkçe Okunuşu: verabbeke fekebbir.
Türkçe Meali: Rabbini yücelt.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ
Türkçe Okunuşu: veŝiyâbeke fetahhir.
Türkçe Meali: Giydiklerini temiz tut.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَٱلرُّجْزَ فَٱهْجُرْ
Türkçe Okunuşu: verrucze fehcur.
Türkçe Meali: Kötü şeyleri terke devam et.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَلَا تَمْنُن تَسْتَكْثِرُ
Türkçe Okunuşu: velâ temnun testekŝir.
Türkçe Meali: Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَلِرَبِّكَ فَٱصْبِرْ
Türkçe Okunuşu: velirabbike fasbir.
Türkçe Meali: Rabbin için sabret.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 8. Ayet
Arapça: فَإِذَا نُقِرَ فِى ٱلنَّاقُورِ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ nukira fi-nnâkûr.
Türkçe Meali: Sura üflendiği vakit, işte o gün, inkarcılara kolay olmayan zorlu bir gündür.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 9. Ayet
Arapça: فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍۢ يَوْمٌ عَسِيرٌ
Türkçe Okunuşu: feẕâlike yevmeiẕiy yevmun `asîr.
Türkçe Meali: Sura üflendiği vakit, işte o gün, inkarcılara kolay olmayan zorlu bir gündür.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 10. Ayet
Arapça: عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍۢ
Türkçe Okunuşu: `ale-lkâfirîne ğayru yesîr.
Türkçe Meali: Sura üflendiği vakit, işte o gün, inkarcılara kolay olmayan zorlu bir gündür.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 11. Ayet
Arapça: ذَرْنِى وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًۭا
Türkçe Okunuşu: ẕernî vemen ḫalaktu vehîdâ.
Türkçe Meali: Tek olarak yaratıp kendisine bol bol mal, çevresinde bulunan oğullar verdiğim ve nimetleri yaydıkça yaydığım o kimseyi Bana bırak.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَجَعَلْتُ لَهُۥ مَالًۭا مَّمْدُودًۭا
Türkçe Okunuşu: vece`altu lehû mâlem memdûdâ.
Türkçe Meali: Tek olarak yaratıp kendisine bol bol mal, çevresinde bulunan oğullar verdiğim ve nimetleri yaydıkça yaydığım o kimseyi Bana bırak.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 13. Ayet
Arapça: وَبَنِينَ شُهُودًۭا
Türkçe Okunuşu: vebenîne şuhûdâ.
Türkçe Meali: Tek olarak yaratıp kendisine bol bol mal, çevresinde bulunan oğullar verdiğim ve nimetleri yaydıkça yaydığım o kimseyi Bana bırak.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَمَهَّدتُّ لَهُۥ تَمْهِيدًۭا
Türkçe Okunuşu: vemehhettu lehû temhîdâ.
Türkçe Meali: Tek olarak yaratıp kendisine bol bol mal, çevresinde bulunan oğullar verdiğim ve nimetleri yaydıkça yaydığım o kimseyi Bana bırak.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 15. Ayet
Arapça: ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme yatme`u en ezîd.
Türkçe Meali: Bir de verdiğim nimetten artırmamı umar;
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 16. Ayet
Arapça: كَلَّآ ۖ إِنَّهُۥ كَانَ لِءَايَٰتِنَا عَنِيدًۭا
Türkçe Okunuşu: kellâ. innehû kâne liâyâtinâ `anîdâ.
Türkçe Meali: Hayır; hayır; çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı son derece inatçıdır.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 17. Ayet
Arapça: سَأُرْهِقُهُۥ صَعُودًا
Türkçe Okunuşu: seurhikuhû sa`ûdâ.
Türkçe Meali: Onu sarp bir yokuşa sardıracağım.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 18. Ayet
Arapça: إِنَّهُۥ فَكَّرَ وَقَدَّرَ
Türkçe Okunuşu: innehû fekkera vekaddera.
Türkçe Meali: Çünkü o, düşündü, ölçtü biçti;
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 19. Ayet
Arapça: فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
Türkçe Okunuşu: fekutile keyfe kaddera.
Türkçe Meali: Canı çıkası, ne biçim ölçüp biçti!
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 20. Ayet
Arapça: ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme kutile keyfe kaddera.
Türkçe Meali: Canı çıkası; sonra yine ne biçim ölçüp biçti!
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 21. Ayet
Arapça: ثُمَّ نَظَرَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme neżara.
Türkçe Meali: Sonra baktı;
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 22. Ayet
Arapça: ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme `abese vebesera.
Türkçe Meali: Sonra kaşlarını çattı, suratını aştı;
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 23. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَدْبَرَ وَٱسْتَكْبَرَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme edbera vestekbera.
Türkçe Meali: Sonra da sırt çevirip büyüklük tasladı.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 24. Ayet
Arapça: فَقَالَ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌۭ يُؤْثَرُ
Türkçe Okunuşu: fekâle in hâẕâ illâ sihruy yu'ŝer.
Türkçe Meali: "Bu sadece öğretilegelen bir sihirdir. Bu Kuran yalnızca bir insan sözüdür" dedi.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 25. Ayet
Arapça: إِنْ هَٰذَآ إِلَّا قَوْلُ ٱلْبَشَرِ
Türkçe Okunuşu: in hâẕâ illâ kavlu-lbeşer.
Türkçe Meali: "Bu sadece öğretilegelen bir sihirdir. Bu Kuran yalnızca bir insan sözüdür" dedi.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 26. Ayet
Arapça: سَأُصْلِيهِ سَقَرَ
Türkçe Okunuşu: seuslîhi sekara.
Türkçe Meali: İşte bu adamı yakıcı bir ateşe yaslayacağım.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا سَقَرُ
Türkçe Okunuşu: vemâ edrâke mâ sekar.
Türkçe Meali: Yakıcı ateşin ne olduğunu sen nerden bilirsin?
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 28. Ayet
Arapça: لَا تُبْقِى وَلَا تَذَرُ
Türkçe Okunuşu: lâ tubkî velâ teẕer.
Türkçe Meali: O, ne geri bırakır ne de azabdan vazgeçer.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 29. Ayet
Arapça: لَوَّاحَةٌۭ لِّلْبَشَرِ
Türkçe Okunuşu: levvâhatul lilbeşer.
Türkçe Meali: İnsanın derisini kavurur;
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 30. Ayet
Arapça: عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ
Türkçe Okunuşu: `aleyhâ tis`ate `aşer.
Türkçe Meali: Orada ondokuz bekçi vardır.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَمَا جَعَلْنَآ أَصْحَٰبَ ٱلنَّارِ إِلَّا مَلَٰٓئِكَةًۭ ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةًۭ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِيَسْتَيْقِنَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ وَيَزْدَادَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِيمَٰنًۭا ۙ وَلَا يَرْتَابَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ ٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌۭ وَٱلْكَٰفِرُونَ مَاذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًۭا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِى مَن يَشَآءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِىَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ
Türkçe Okunuşu: vemâ ce`alnâ ashâbe-nnâri illâ melâikeh. vemâ ce`alnâ `iddetehum illâ fitnetel lilleẕîne keferû liyesteykine-lleẕîne ûtu-lkitâbe veyezdâde-lleẕîne âmenû îmânev velâ yertâbe-lleẕîne ûtu-lkitâbe velmu'minûne veliyekûle-lleẕîne fî kulûbihim meraduv velkâfirûne mâẕâ erâde-llâhu bihâẕâ meŝelâ. keẕâlike yudillu-llâhu mey yeşâu veyehdî mey yeşâ'. vemâ ya`lemu cunûde rabbike illâ hû. vemâ hiye illâ ẕikrâ lilbeşer.
Türkçe Meali: Cehennemin bekçilerini yalnız meleklerden kılmışızdır. Sayılarını bildirmekle de, ancak inkar edenlerin denenmesini ve kendilerine kitap verilenlerin kesin bilgi edinmesini ve inananların da imanlarının artmasını sağladık. Kendilerine kitap verilenler ve inananlar şüpheye düşmesinler. Kalblerinde hastalık bulunanlar ve inkarcılar: "Allah bu misalle neyi muradetti?" desinler. İşte Allah, böylece, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. Bu, insanoğluna bir öğütten ibarettir.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 32. Ayet
Arapça: كَلَّا وَٱلْقَمَرِ
Türkçe Okunuşu: kellâ velkamer.
Türkçe Meali: Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَٱلَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ
Türkçe Okunuşu: velleyli iẕ edbera.
Türkçe Meali: Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَٱلصُّبْحِ إِذَآ أَسْفَرَ
Türkçe Okunuşu: vessubhi iẕâ esfera.
Türkçe Meali: Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 35. Ayet
Arapça: إِنَّهَا لَإِحْدَى ٱلْكُبَرِ
Türkçe Okunuşu: innehâ leihde-lkuber.
Türkçe Meali: Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 36. Ayet
Arapça: نَذِيرًۭا لِّلْبَشَرِ
Türkçe Okunuşu: neẕîral lilbeşer.
Türkçe Meali: Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 37. Ayet
Arapça: لِمَن شَآءَ مِنكُمْ أَن يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ
Türkçe Okunuşu: limen şâe minkum ey yetekaddeme ev yeteeḫḫar.
Türkçe Meali: Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 38. Ayet
Arapça: كُلُّ نَفْسٍۭ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ
Türkçe Okunuşu: kullu nefsim bimâ kesebet rahîneh.
Türkçe Meali: Herkes kazancına bağlı bir rehindir;
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 39. Ayet
Arapça: إِلَّآ أَصْحَٰبَ ٱلْيَمِينِ
Türkçe Okunuşu: illâ ashâbe-lyemîn.
Türkçe Meali: Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 40. Ayet
Arapça: فِى جَنَّٰتٍۢ يَتَسَآءَلُونَ
Türkçe Okunuşu: fî cennâtin. yetesâelûn.
Türkçe Meali: Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 41. Ayet
Arapça: عَنِ ٱلْمُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: `ani-lmucrimîn.
Türkçe Meali: Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 42. Ayet
Arapça: مَا سَلَكَكُمْ فِى سَقَرَ
Türkçe Okunuşu: mâ selekekum fî sekara.
Türkçe Meali: Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 43. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ لَمْ نَكُ مِنَ ٱلْمُصَلِّينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû lem neku mine-lmusallîn.
Türkçe Meali: Onlar derler ki: "Namaz kılanlardan değildik."
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 44. Ayet
Arapça: وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ ٱلْمِسْكِينَ
Türkçe Okunuşu: velem neku nut`imu-lmiskîn.
Türkçe Meali: "Düşkün kimseyi doyurmuyorduk."
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ ٱلْخَآئِضِينَ
Türkçe Okunuşu: vekunnâ neḫûdu me`a-lḫâidîn.
Türkçe Meali: "Batıla dalanlarla biz de dalardık."
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ ٱلدِّينِ
Türkçe Okunuşu: vekunnâ nukeẕẕibu biyevmi-ddîn.
Türkçe Meali: "Ceza gününü yalanlardık."
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 47. Ayet
Arapça: حَتَّىٰٓ أَتَىٰنَا ٱلْيَقِينُ
Türkçe Okunuşu: hattâ etâne-lyekîn.
Türkçe Meali: "Ölüm bize o haldeyken geldi."
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 48. Ayet
Arapça: فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَٰعَةُ ٱلشَّٰفِعِينَ
Türkçe Okunuşu: femâ tenfe`uhum şefâ`atu-şşâfi`în.
Türkçe Meali: Artık onlara, şefaatçilerin şefaati fayda vermez.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 49. Ayet
Arapça: فَمَا لَهُمْ عَنِ ٱلتَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ
Türkçe Okunuşu: femâ lehum `ani-tteẕkirati mu`ridîn.
Türkçe Meali: Öyleyken, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar?
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 50. Ayet
Arapça: كَأَنَّهُمْ حُمُرٌۭ مُّسْتَنفِرَةٌۭ
Türkçe Okunuşu: keennehum humurum mustenfirah.
Türkçe Meali: Aslandan ürkerek kaçan yabani merkeplere benzerler.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 51. Ayet
Arapça: فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍۭ
Türkçe Okunuşu: ferrat min kasverah.
Türkçe Meali: Aslandan ürkerek kaçan yabani merkeplere benzerler.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 52. Ayet
Arapça: بَلْ يُرِيدُ كُلُّ ٱمْرِئٍۢ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًۭا مُّنَشَّرَةًۭ
Türkçe Okunuşu: bel yurîdu kullu-mriim minhum ey yu'tâ suhufem muneşşerah.
Türkçe Meali: Hayır; her biri önüne açılıvermiş sahifeler verilmesini ister.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 53. Ayet
Arapça: كَلَّا ۖ بَل لَّا يَخَافُونَ ٱلْءَاخِرَةَ
Türkçe Okunuşu: kellâ. bel lâ yeḫâfûne-l'âḫirah.
Türkçe Meali: Hayır; daha doğrusu ahiretten korkmazlar.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 54. Ayet
Arapça: كَلَّآ إِنَّهُۥ تَذْكِرَةٌۭ
Türkçe Okunuşu: kellâ innehû teẕkirah.
Türkçe Meali: Hayır; şüphesiz bu Kuran bir öğüttür.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 55. Ayet
Arapça: فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ
Türkçe Okunuşu: femen şâe ẕekerah.
Türkçe Meali: Dileyen kimse öğüt alır.
سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Müddessir Suresi - 56. Ayet
Arapça: وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ ٱلتَّقْوَىٰ وَأَهْلُ ٱلْمَغْفِرَةِ
Türkçe Okunuşu: vemâ yeẕkurûne illâ ey yeşâe-llâh. huve ehlu-ttakvâ veehlu-lmağfirah.
Türkçe Meali: Allah dilemeksizin öğüt alamazlar. O, kendisinden korkulmaya daha layıktır ve bağışlamaya daha ehildir.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ لَآ أُقْسِمُ بِيَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ
Türkçe Okunuşu: lâ uksimu biyevmi-lkiyâmeh.
Türkçe Meali: Kıyamet gününe yemin ederim.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 2. Ayet
Arapça: وَلَآ أُقْسِمُ بِٱلنَّفْسِ ٱللَّوَّامَةِ
Türkçe Okunuşu: velâ uksimu binnefsi-llevvâmeh.
Türkçe Meali: Ve nedamet çeken nefse yemin ederim.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 3. Ayet
Arapça: أَيَحْسَبُ ٱلْإِنسَٰنُ أَلَّن نَّجْمَعَ عِظَامَهُۥ
Türkçe Okunuşu: eyahsebu-l'insânu ellen necme`a `iżâmeh.
Türkçe Meali: İnsan, kemiklerini bir araya toplayamayız mı sanıyor?
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 4. Ayet
Arapça: بَلَىٰ قَٰدِرِينَ عَلَىٰٓ أَن نُّسَوِّىَ بَنَانَهُۥ
Türkçe Okunuşu: belâ kâdirîne `alâ en nusevviye benâneh.
Türkçe Meali: Evet, Biz onu, parmak uçlarına varıncaya kadar bütün incelikleriyle yeniden yapmaya kadiriz.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 5. Ayet
Arapça: بَلْ يُرِيدُ ٱلْإِنسَٰنُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُۥ
Türkçe Okunuşu: bel yurîdu-l'insânu liyefcura emâmeh.
Türkçe Meali: Ama, insanoğlu gelecekte de suç işlemek ister de: "Kıyamet günü ne zamanmış! " der.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 6. Ayet
Arapça: يَسْـَٔلُ أَيَّانَ يَوْمُ ٱلْقِيَٰمَةِ
Türkçe Okunuşu: yes'elu eyyâne yevmu-lkiyâmeh.
Türkçe Meali: Ama, insanoğlu gelecekte de suç işlemek ister de: "Kıyamet günü ne zamanmış! " der.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 7. Ayet
Arapça: فَإِذَا بَرِقَ ٱلْبَصَرُ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ berika-lbesar.
Türkçe Meali: Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَخَسَفَ ٱلْقَمَرُ
Türkçe Okunuşu: veḫasefe-lkamer.
Türkçe Meali: Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَجُمِعَ ٱلشَّمْسُ وَٱلْقَمَرُ
Türkçe Okunuşu: vecumi`a-şşemsu velkamer.
Türkçe Meali: Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 10. Ayet
Arapça: يَقُولُ ٱلْإِنسَٰنُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ ٱلْمَفَرُّ
Türkçe Okunuşu: yekûlu-l'insânu yevmeiẕin eyne-lmeferr.
Türkçe Meali: Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 11. Ayet
Arapça: كَلَّا لَا وَزَرَ
Türkçe Okunuşu: kellâ lâ vezer.
Türkçe Meali: Hayır; hayır; bir sığınak yoktur.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 12. Ayet
Arapça: إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ ٱلْمُسْتَقَرُّ
Türkçe Okunuşu: ilâ rabbike yevmeiẕin-lmustekarr.
Türkçe Meali: O gün, sen, Rabbinin huzuruna varıp durursun.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 13. Ayet
Arapça: يُنَبَّؤُا۟ ٱلْإِنسَٰنُ يَوْمَئِذٍۭ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ
Türkçe Okunuşu: yunebbeu-l'insânu yevmeiẕim bimâ kaddeme veeḫḫar.
Türkçe Meali: O gün, insanoğluna önde ve sonda yaptığı ne varsa bildirilir.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 14. Ayet
Arapça: بَلِ ٱلْإِنسَٰنُ عَلَىٰ نَفْسِهِۦ بَصِيرَةٌۭ
Türkçe Okunuşu: beli-l'insânu `alâ nefsihî besîrah.
Türkçe Meali: Özürlerini sayıp dökse de, insanoğlu, artık kendi kendinin şahididir.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَلَوْ أَلْقَىٰ مَعَاذِيرَهُۥ
Türkçe Okunuşu: velev elkâ me`âẕîrah.
Türkçe Meali: Özürlerini sayıp dökse de, insanoğlu, artık kendi kendinin şahididir.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 16. Ayet
Arapça: لَا تُحَرِّكْ بِهِۦ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِۦٓ
Türkçe Okunuşu: lâ tuharrik bihî lisâneke lita`cele bih.
Türkçe Meali: Cebrail sana Kuran okurken, unutmamak için acele edip onunla beraber söyleme, yalnız dinle.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 17. Ayet
Arapça: إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُۥ وَقُرْءَانَهُۥ
Türkçe Okunuşu: inne `aleynâ cem`ahû vekur'âneh.
Türkçe Meali: Doğrusu o vahyolunanı kalbine yerleştirmek ve onu sana okutturmak Bize düşer.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 18. Ayet
Arapça: فَإِذَا قَرَأْنَٰهُ فَٱتَّبِعْ قُرْءَانَهُۥ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ kara'nâhu fettebi` kur'âneh.
Türkçe Meali: Biz onu Cebrail'e okuttuğumuz zaman, onun okumasını dinle.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 19. Ayet
Arapça: ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُۥ
Türkçe Okunuşu: ŝumme inne `aleynâ beyâneh.
Türkçe Meali: Sonra onu sana açıklamak Bize düşer.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 20. Ayet
Arapça: كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ ٱلْعَاجِلَةَ
Türkçe Okunuşu: kellâ bel tuhibbûne-l`âcileh.
Türkçe Meali: Hayır, hayır! Sizler, çabuk elde edeceğiniz dünya nimetlerini seversiniz.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَتَذَرُونَ ٱلْءَاخِرَةَ
Türkçe Okunuşu: veteẕerûne-l'âḫirah.
Türkçe Meali: Ahireti bırakırsınız.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 22. Ayet
Arapça: وُجُوهٌۭ يَوْمَئِذٍۢ نَّاضِرَةٌ
Türkçe Okunuşu: vucûhuy yevmeiẕin nâdirah.
Türkçe Meali: O gün bir takım yüzler Rablerine bakıp parlayacaktır.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 23. Ayet
Arapça: إِلَىٰ رَبِّهَا نَاظِرَةٌۭ
Türkçe Okunuşu: ilâ rabbihâ nâżirah.
Türkçe Meali: O gün bir takım yüzler Rablerine bakıp parlayacaktır.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَوُجُوهٌۭ يَوْمَئِذٍۭ بَاسِرَةٌۭ
Türkçe Okunuşu: vevucûhuy yevmeiẕim bâsirah.
Türkçe Meali: O gün bir takım yüzler de asıktır.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 25. Ayet
Arapça: تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌۭ
Türkçe Okunuşu: teżunnu ey yuf`ale bihâ fâkirah.
Türkçe Meali: Kendisinin belkemiğinin kırılacağını sanır.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 26. Ayet
Arapça: كَلَّآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلتَّرَاقِىَ
Türkçe Okunuşu: kellâ iẕâ beleğati-tterâkiy.
Türkçe Meali: Dikkat edin; can boğaza gelip köprücük kemiklerine dayandığı zaman: "Çare bulan yok mudur?" denir.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَقِيلَ مَنْ ۜ رَاقٍۢ
Türkçe Okunuşu: vekîle men râk.
Türkçe Meali: Dikkat edin; can boğaza gelip köprücük kemiklerine dayandığı zaman: "Çare bulan yok mudur?" denir.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَظَنَّ أَنَّهُ ٱلْفِرَاقُ
Türkçe Okunuşu: veżanne ennehu-lfirâk.
Türkçe Meali: Artık ayrılık vaktinin geldiğini sanır.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 29. Ayet
Arapça: وَٱلْتَفَّتِ ٱلسَّاقُ بِٱلسَّاقِ
Türkçe Okunuşu: velteffeti-ssâku bissâk.
Türkçe Meali: Bacaklar birbirine dolaşır.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 30. Ayet
Arapça: إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ ٱلْمَسَاقُ
Türkçe Okunuşu: ilâ rabbike yevmeiẕin-lmesâk.
Türkçe Meali: O gün sevk Rabbin huzurunadır.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 31. Ayet
Arapça: فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ
Türkçe Okunuşu: felâ saddeka velâ sallâ.
Türkçe Meali: O, Peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yüz çevirmiş, sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَلَٰكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
Türkçe Okunuşu: velâkin keẕẕebe vetevellâ.
Türkçe Meali: O, Peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yüz çevirmiş, sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 33. Ayet
Arapça: ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦ يَتَمَطَّىٰٓ
Türkçe Okunuşu: ŝumme ẕehebe ilâ ehlihî yetemettâ.
Türkçe Meali: O, Peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yüz çevirmiş, sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 34. Ayet
Arapça: أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ
Türkçe Okunuşu: evlâ leke feevlâ.
Türkçe Meali: Sana yazıklar olsun, yazıklar!
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 35. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: ŝumme evlâ leke feevlâ.
Türkçe Meali: Daha ne olsun, sana yazıklar olsun, yazıklar!
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 36. Ayet
Arapça: أَيَحْسَبُ ٱلْإِنسَٰنُ أَن يُتْرَكَ سُدًى
Türkçe Okunuşu: eyahsebu-l'insânu ey yutrake sudâ.
Türkçe Meali: İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 37. Ayet
Arapça: أَلَمْ يَكُ نُطْفَةًۭ مِّن مَّنِىٍّۢ يُمْنَىٰ
Türkçe Okunuşu: elem yeku nutfetem mim meniyyiy yumnâ.
Türkçe Meali: O, katılan bir meni damlası değil miydi?
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 38. Ayet
Arapça: ثُمَّ كَانَ عَلَقَةًۭ فَخَلَقَ فَسَوَّىٰ
Türkçe Okunuşu: ŝumme kâne `alekaten feḫaleka fesevvâ.
Türkçe Meali: Sonra kan pıhtısı olmuş, sonra Allah onu yaratıp şekil vermişti.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 39. Ayet
Arapça: فَجَعَلَ مِنْهُ ٱلزَّوْجَيْنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلْأُنثَىٰٓ
Türkçe Okunuşu: fece`ale minhu-zzevceyni-ẕẕekera vel'unŝâ.
Türkçe Meali: Ondan, erkek, dişi iki cins yaratmıştı.
سُورَةُ القِيَامَةِ - Kıyamet Suresi - 40. Ayet
Arapça: أَلَيْسَ ذَٰلِكَ بِقَٰدِرٍ عَلَىٰٓ أَن يُحْۦِىَ ٱلْمَوْتَىٰ
Türkçe Okunuşu: eleyse ẕâlike bikâdirin `alâ ey yuhyiye-lmevtâ.
Türkçe Meali: Bunları yapan Allah'ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi? Elbette yeter.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ هَلْ أَتَىٰ عَلَى ٱلْإِنسَٰنِ حِينٌۭ مِّنَ ٱلدَّهْرِ لَمْ يَكُن شَيْـًۭٔا مَّذْكُورًا
Türkçe Okunuşu: hel etâ `ale-l'insâni hînum mine-ddehri lem yekun şey'em meẕkûrâ.
Türkçe Meali: İnsanoğlu, var edilip bahse değer bir şey olana kadar, şüphesiz, uzun bir zaman geçmemiş midir?
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 2. Ayet
Arapça: إِنَّا خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍۢ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَٰهُ سَمِيعًۢا بَصِيرًا
Türkçe Okunuşu: innâ ḫalakne-l'insâne min nutfetin emşâc. nebtelîhi fece`alnâhu semî`am besîrâ.
Türkçe Meali: Biz insanı katışık bir nutfeden yaratmışızdır; onu deneriz; bu yüzden, onun işitmesini ve görmesini sağlamışızdır.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 3. Ayet
Arapça: إِنَّا هَدَيْنَٰهُ ٱلسَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًۭا وَإِمَّا كَفُورًا
Türkçe Okunuşu: innâ hedeynâhu-ssebîle immâ şâkirav veimmâ kefûrâ.
Türkçe Meali: Şüphesiz ona yol gösterdik; buna kimi şükreder, kimi de nankörlük.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 4. Ayet
Arapça: إِنَّآ أَعْتَدْنَا لِلْكَٰفِرِينَ سَلَٰسِلَا۟ وَأَغْلَٰلًۭا وَسَعِيرًا
Türkçe Okunuşu: innâ a`tednâ lilkâfirîne selâsile veağlâlev vese`îrâ.
Türkçe Meali: Doğrusu, inkarcılar için zincirler, demir halkalar ve çılgın alevli cehennem hazırladık.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 5. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِن كَأْسٍۢ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا
Türkçe Okunuşu: inne-l'ebrâra yeşrabûne min ke'sin kâne mizâcuhâ kâfûrâ.
Türkçe Meali: Şüphesiz iyiler kafur katılmış bir tastan içerler.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 6. Ayet
Arapça: عَيْنًۭا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ ٱللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: `ayney yeşrabu bihâ `ibâdu-llâhi yufeccirûnehâ tefcîrâ.
Türkçe Meali: Bu ancak Allah'ın kullarının taşıra taşıra içebileceği bir pınardır.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 7. Ayet
Arapça: يُوفُونَ بِٱلنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًۭا كَانَ شَرُّهُۥ مُسْتَطِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: yûfûne binneẕri veyeḫâfûne yevmen kâne şerruhû mustetîrâ.
Türkçe Meali: Onlar verdikleri sözleri yerine getirirler, fenalığı yaygın olan bir günden korkarlar.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَيُطْعِمُونَ ٱلطَّعَامَ عَلَىٰ حُبِّهِۦ مِسْكِينًۭا وَيَتِيمًۭا وَأَسِيرًا
Türkçe Okunuşu: veyut`imûne-tta`âme `alâ hubbihî miskînev veyetîmev veesîrâ.
Türkçe Meali: Onlar içleri çektiği halde, yiyeceği yoksula, öksüze ve esire yedirirler.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 9. Ayet
Arapça: إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ ٱللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنكُمْ جَزَآءًۭ وَلَا شُكُورًا
Türkçe Okunuşu: innemâ nut`imukum livechi-llâhi lâ nurîdu minkum cezâev velâ şukûrâ.
Türkçe Meali: "Biz sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz çok asık suratların bulunacağı bir günde Rabbimizden korkarız" derler.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 10. Ayet
Arapça: إِنَّا نَخَافُ مِن رَّبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًۭا قَمْطَرِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: innâ neḫâfu mir rabbinâ yevmen `abûsen kamtarîrâ.
Türkçe Meali: "Biz sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz çok asık suratların bulunacağı bir günde Rabbimizden korkarız" derler.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 11. Ayet
Arapça: فَوَقَىٰهُمُ ٱللَّهُ شَرَّ ذَٰلِكَ ٱلْيَوْمِ وَلَقَّىٰهُمْ نَضْرَةًۭ وَسُرُورًۭا
Türkçe Okunuşu: fevekâhumu-llâhu şerra ẕâlike-lyevmi velekkâhum nadratev vesurûrâ.
Türkçe Meali: Allah da onları bu yüzden o günün fenalığından korur; onların yüzüne parlaklık ve neşe verir.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 12. Ayet
Arapça: وَجَزَىٰهُم بِمَا صَبَرُوا۟ جَنَّةًۭ وَحَرِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: vecezâhum bimâ saberû cennetev veharîrâ.
Türkçe Meali: Sabırlarının karşılığı, cennet ve oradaki ipeklerdir.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 13. Ayet
Arapça: مُّتَّكِـِٔينَ فِيهَا عَلَى ٱلْأَرَآئِكِ ۖ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًۭا وَلَا زَمْهَرِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: muttekiîne fîhâ `ale-l'erâik. lâ yeravne fîhâ şemsev velâ zemherîrâ.
Türkçe Meali: Orada tahtlara yaslanırlar; orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَٰلُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: vedâniyeten `aleyhim żilâluhâ veẕullilet kutûfuhâ teẕlîlâ.
Türkçe Meali: Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmıştır.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَيُطَافُ عَلَيْهِم بِـَٔانِيَةٍۢ مِّن فِضَّةٍۢ وَأَكْوَابٍۢ كَانَتْ قَوَارِيرَا۠
Türkçe Okunuşu: veyutâfu `aleyhim biâniyetim min fiddativ veekvâbin kânet kavârîrâ.
Türkçe Meali: Çevrelerinde gümüş kaplar ve billur kaseler dolaştırılır.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 16. Ayet
Arapça: قَوَارِيرَا۟ مِن فِضَّةٍۢ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: kavârîrae min fiddatin kadderûhâ takdîrâ.
Türkçe Meali: Billurları gümüş gibi parlaktır, onları ölçüp ölçüp dağıtırlar.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًۭا كَانَ مِزَاجُهَا زَنجَبِيلًا
Türkçe Okunuşu: veyuskavne fîhâ ke'sen kâne mizâcuhâ zencebîlâ.
Türkçe Meali: Orada, zencefil karışık bir tasla içirilirler.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 18. Ayet
Arapça: عَيْنًۭا فِيهَا تُسَمَّىٰ سَلْسَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: `aynen fîhâ tusemmâ selsebîlâ.
Türkçe Meali: O pınara "Selsebil" denir.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 19. Ayet
Arapça: ۞ وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَٰنٌۭ مُّخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًۭا مَّنثُورًۭا
Türkçe Okunuşu: veyetûfu `aleyhim vildânum muḫalledûn. iẕâ raeytehum hasibtehum lu'luem menŝûrâ.
Türkçe Meali: Yanlarında ölümsüz gençler dolaşır; onları gördüğünde saçılmış birer inci sanırsın.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًۭا وَمُلْكًۭا كَبِيرًا
Türkçe Okunuşu: veiẕâ raeyte ŝemme raeyte ne`îmev vemulken kebîrâ.
Türkçe Meali: Oranın neresine baksan, nimet ve büyük bir saltanat görürsün.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 21. Ayet
Arapça: عَٰلِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌۭ وَإِسْتَبْرَقٌۭ ۖ وَحُلُّوٓا۟ أَسَاوِرَ مِن فِضَّةٍۢ وَسَقَىٰهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًۭا طَهُورًا
Türkçe Okunuşu: `âliyehum ŝiyâbu sundusin ḫudruv veistebrak. vehullû esâvira min fiddah. vesekâhum rabbuhum şerâben tahûrâ.
Türkçe Meali: Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir Rableri onlara tertemiz içecekler içirir.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 22. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَآءًۭ وَكَانَ سَعْيُكُم مَّشْكُورًا
Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ kâne lekum cezâev vekâne sa`yukum meşkûrâ.
Türkçe Meali: "İşte bu sizin işlediklerinizin karşılığıdır, çalışmalarınız şükre değer" denir.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 23. Ayet
Arapça: إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ ٱلْقُرْءَانَ تَنزِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: innâ nahnu nezzelnâ `aleyke-lkur'âne tenzîlâ.
Türkçe Meali: Kuran'ı sana indiren şüphesiz Biziz.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 24. Ayet
Arapça: فَٱصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ ءَاثِمًا أَوْ كَفُورًۭا
Türkçe Okunuşu: fasbir lihukmi rabbike velâ tuti` minhum âŝimen ev kefûrâ.
Türkçe Meali: Rabbinin hükmüne kadar sabret; onların günah işleyen ve inkarcı olanlarına uyma.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَٱذْكُرِ ٱسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةًۭ وَأَصِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: veẕkuri-sme rabbike bukratev veesîlâ.
Türkçe Meali: Rabbinin adını sabah akşam an.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَمِنَ ٱلَّيْلِ فَٱسْجُدْ لَهُۥ وَسَبِّحْهُ لَيْلًۭا طَوِيلًا
Türkçe Okunuşu: vemine-lleyli fescud lehû vesebbihhu leylen tavîlâ.
Türkçe Meali: Geceleyin O'na secde et; O'nu geceleri uzun uzun tesbih et.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 27. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ يُحِبُّونَ ٱلْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَآءَهُمْ يَوْمًۭا ثَقِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: inne hâulâi yuhibbûne-l`âcilete veyeẕerûne verâehum yevmen ŝekîlâ.
Türkçe Meali: Doğrusu insanlar, çabuk elde edilen dünya nimetlerini severler de ağırlığı çekilmez günü arkalarında bırakırlar.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 28. Ayet
Arapça: نَّحْنُ خَلَقْنَٰهُمْ وَشَدَدْنَآ أَسْرَهُمْ ۖ وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَآ أَمْثَٰلَهُمْ تَبْدِيلًا
Türkçe Okunuşu: nahnu ḫalaknâhum veşedednâ esrahum. veiẕâ şi'nâ beddelnâ emŝâlehum tebdîlâ.
Türkçe Meali: Onları yaratan, mafsallarını pekiştiren Biziz; dilersek onları benzerleri ile değiştiriveririz.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 29. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰذِهِۦ تَذْكِرَةٌۭ ۖ فَمَن شَآءَ ٱتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِۦ سَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: inne hâẕihî teẕkirah. femen şâe-tteḫaẕe ilâ rabbihî sebîlâ.
Türkçe Meali: Bu sadece bir öğüttür; dileyen, Rabbine giden yolu tutar.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 30. Ayet
Arapça: وَمَا تَشَآءُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: vemâ teşâûne illâ ey yeşâe-llâh. inne-llâhe kâne `alîmen hakîmâ.
Türkçe Meali: Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Doğrusu Allah, bilendir, Hakim'dir.
سُورَةُ الإِنسَانِ - İnsan Suresi - 31. Ayet
Arapça: يُدْخِلُ مَن يَشَآءُ فِى رَحْمَتِهِۦ ۚ وَٱلظَّٰلِمِينَ أَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًۢا
Türkçe Okunuşu: yudḫilu mey yeşâu fî rahmetih. veżżâlimîne e`adde lehum `aẕâben elîmâ.
Türkçe Meali: Dilediğine rahmet eder. Zalimlere, işte onlara, can yakıcı bir azap hazırlamıştır.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلْمُرْسَلَٰتِ عُرْفًۭا
Türkçe Okunuşu: velmurselâti `urfâ.
Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 2. Ayet
Arapça: فَٱلْعَٰصِفَٰتِ عَصْفًۭا
Türkçe Okunuşu: fel`âsifâti `asfâ.
Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَٱلنَّٰشِرَٰتِ نَشْرًۭا
Türkçe Okunuşu: vennâşirâti neşrâ.
Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 4. Ayet
Arapça: فَٱلْفَٰرِقَٰتِ فَرْقًۭا
Türkçe Okunuşu: felfârikâti ferkâ.
Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 5. Ayet
Arapça: فَٱلْمُلْقِيَٰتِ ذِكْرًا
Türkçe Okunuşu: felmulkiyâti ẕikrâ.
Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 6. Ayet
Arapça: عُذْرًا أَوْ نُذْرًا
Türkçe Okunuşu: `uẕran ev nuẕrâ.
Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 7. Ayet
Arapça: إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَٰقِعٌۭ
Türkçe Okunuşu: innemâ tû`adûne levâki`.
Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 8. Ayet
Arapça: فَإِذَا ٱلنُّجُومُ طُمِسَتْ
Türkçe Okunuşu: feiẕe-nnucûmu tumiset.
Türkçe Meali: Yıldızların ışığı giderildiği zaman,
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَإِذَا ٱلسَّمَآءُ فُرِجَتْ
Türkçe Okunuşu: veiẕe-ssemâu furicet.
Türkçe Meali: Gök yarıldığı zaman,
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَإِذَا ٱلْجِبَالُ نُسِفَتْ
Türkçe Okunuşu: veiẕe-lcibâlu nusifet.
Türkçe Meali: Dağlar pamuk gibi atıldığı zaman,
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَإِذَا ٱلرُّسُلُ أُقِّتَتْ
Türkçe Okunuşu: veiẕe-rrusulu ukkitet.
Türkçe Meali: Peygamberlere ümmetleri hakkında şahidlik vakitleri bildirildiği zaman;
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 12. Ayet
Arapça: لِأَىِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ
Türkçe Okunuşu: lieyyi yevmin uccilet.
Türkçe Meali: Bu, hangi güne bırakılmıştı?
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 13. Ayet
Arapça: لِيَوْمِ ٱلْفَصْلِ
Türkçe Okunuşu: liyevmi-lfasl.
Türkçe Meali: Hüküm gününe bırakılmıştı.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ
Türkçe Okunuşu: vemâ edrâke mâ yevmu-lfasl.
Türkçe Meali: Hüküm gününün ne olduğunu sen nerden bilirsin?
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: veyluy yevmeiẕil lilmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: O gün yalanlamış olanların vay haline!
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 16. Ayet
Arapça: أَلَمْ نُهْلِكِ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: elem nuhliki-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Öncekileri yok etmedik mi? Ardından, sonrakileri de onlara katarız.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 17. Ayet
Arapça: ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ ٱلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme nutbi`uhumu-l'âḫirîn.
Türkçe Meali: Öncekileri yok etmedik mi? Ardından, sonrakileri de onlara katarız.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 18. Ayet
Arapça: كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِٱلْمُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: keẕâlike nef`alu bilmucrimîn.
Türkçe Meali: Suçlulara böyle yaparız.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: veyluy yevmeiẕil lilmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: O gün, yalanlamış olanların vay haline!.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 20. Ayet
Arapça: أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّآءٍۢ مَّهِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: elem naḫlukkum mim mâim mehîn.
Türkçe Meali: Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi?
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 21. Ayet
Arapça: فَجَعَلْنَٰهُ فِى قَرَارٍۢ مَّكِينٍ
Türkçe Okunuşu: fece`alnâhu fî karârim mekîn.
Türkçe Meali: Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi?
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 22. Ayet
Arapça: إِلَىٰ قَدَرٍۢ مَّعْلُومٍۢ
Türkçe Okunuşu: ilâ kaderim ma`lûm.
Türkçe Meali: Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi?
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 23. Ayet
Arapça: فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ ٱلْقَٰدِرُونَ
Türkçe Okunuşu: fekadernâ. feni`me-lkâdirûn.
Türkçe Meali: Buna gücümüz yeter; Biz ne güzel güç yetireniz!
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 24. Ayet
Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: veyluy yevmeiẕil lilmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: O gün yalanlamış olanların vay haline!
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 25. Ayet
Arapça: أَلَمْ نَجْعَلِ ٱلْأَرْضَ كِفَاتًا
Türkçe Okunuşu: elem nec`ali-l'arda kifâtâ.
Türkçe Meali: Biz yeryüzünü, dirilerin ve ölülerin toplantı yeri yapmadık mı?
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 26. Ayet
Arapça: أَحْيَآءًۭ وَأَمْوَٰتًۭا
Türkçe Okunuşu: ahyâev veemvâtâ.
Türkçe Meali: Biz yeryüzünü, dirilerin ve ölülerin toplantı yeri yapmadık mı?
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ شَٰمِخَٰتٍۢ وَأَسْقَيْنَٰكُم مَّآءًۭ فُرَاتًۭا
Türkçe Okunuşu: vece`alnâ fîhâ ravâsiye şâmiḫâtiv veeskaynâkum mâen furâtâ.
Türkçe Meali: Orada yüksek yüksek sabit dağlar var edip size tatlı sular içirmedik mi?
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: veyluy yevmeiẕil lilmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: Yalanlamış olanların vay o gün haline!
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 29. Ayet
Arapça: ٱنطَلِقُوٓا۟ إِلَىٰ مَا كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ
Türkçe Okunuşu: intalikû ilâ mâ kuntum bihî tukeẕẕibûn.
Türkçe Meali: İnkarcılara o gün şöyle denir: "yalanlayıp durduğunuz şeye gidin;"
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 30. Ayet
Arapça: ٱنطَلِقُوٓا۟ إِلَىٰ ظِلٍّۢ ذِى ثَلَٰثِ شُعَبٍۢ
Türkçe Okunuşu: intalikû ilâ żillin ẕî ŝelâŝi şu`ab.
Türkçe Meali: "gölge yapmayan ve ateşten de korumayan cehennem dumanının üç kollu gölgesine gidin."
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 31. Ayet
Arapça: لَّا ظَلِيلٍۢ وَلَا يُغْنِى مِنَ ٱللَّهَبِ
Türkçe Okunuşu: lâ żalîliv velâ yuğnî mine-lleheb.
Türkçe Meali: "gölge yapmayan ve ateşten de korumayan cehennem dumanının üç kollu gölgesine gidin."
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 32. Ayet
Arapça: إِنَّهَا تَرْمِى بِشَرَرٍۢ كَٱلْقَصْرِ
Türkçe Okunuşu: innehâ termî bişerarin kelkasr.
Türkçe Meali: O gölgenin saçtığı her bir kıvılcım sanki birer sarı devedir, konak gibi de büyüktür.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 33. Ayet
Arapça: كَأَنَّهُۥ جِمَٰلَتٌۭ صُفْرٌۭ
Türkçe Okunuşu: keennehû cimâlâtun sufr.
Türkçe Meali: O gölgenin saçtığı her bir kıvılcım sanki birer sarı devedir, konak gibi de büyüktür.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: veyluy yevmeiẕil lilmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: Yalanlamış olanların o gün vay haline!
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 35. Ayet
Arapça: هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنطِقُونَ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ yevmu lâ yentikûn.
Türkçe Meali: Bu, onların konuşamayacakları gündür.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ yu'ẕenu lehum feya`teẕirûn.
Türkçe Meali: Onlara izin de verilmez ki özür beyan etsinler.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: veyluy yevmeiẕil lilmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: Yalanlamış olanların o gün vay haline!
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 38. Ayet
Arapça: هَٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ۖ جَمَعْنَٰكُمْ وَٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ yevmu-lfasl. cema`nâkum vel'evvelîn.
Türkçe Meali: "Bu, sizleri ve öncekileri topladığımız hüküm günüdür."
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 39. Ayet
Arapça: فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌۭ فَكِيدُونِ
Türkçe Okunuşu: fein kâne lekum keydun fekîdûn.
Türkçe Meali: "Eğer bir düzeniniz varsa Bana kurun."
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 40. Ayet
Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: veyluy yevmeiẕil lilmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: Yalanlamış olanların o gün vay haline!.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 41. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى ظِلَٰلٍۢ وَعُيُونٍۢ
Türkçe Okunuşu: inne-lmuttekîne fî żilâliv ve`uyûn.
Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar, elbette gölgeliklerde ve pınar başlarındadırlar.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 42. Ayet
Arapça: وَفَوَٰكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ
Türkçe Okunuşu: vefevâkihe mimmâ yeştehûn.
Türkçe Meali: Canlarının istediği meyveler arasındadırlar.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 43. Ayet
Arapça: كُلُوا۟ وَٱشْرَبُوا۟ هَنِيٓـًٔۢا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kulû veşrabû henîem bimâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Onlara denir ki: "İşlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz, içiniz."
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 44. Ayet
Arapça: إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ keẕâlike neczi-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Biz, iyi davrananlara işte böyle karşılık veririz.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 45. Ayet
Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: veyluy yevmeiẕil lilmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: O gün yalanlamış olanların vay haline
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 46. Ayet
Arapça: كُلُوا۟ وَتَمَتَّعُوا۟ قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجْرِمُونَ
Türkçe Okunuşu: kulû vetemette`û kalîlen innekum mucrimûn.
Türkçe Meali: Yiyiniz, biraz zevkleniniz bakalım, doğrusu sizler suçlularsınız.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 47. Ayet
Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: veyluy yevmeiẕil lilmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: O gün yalanlamış olanların vay haline!
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱرْكَعُوا۟ لَا يَرْكَعُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ kîle lehumu-rke`û lâ yerke`ûn.
Türkçe Meali: Onlara "Rüku edin" denildiğinde rükua varmazlar.
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: veyluy yevmeiẕil lilmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: O gün yalanlamış olanların vay haline!
سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Mürselat Suresi - 50. Ayet
Arapça: فَبِأَىِّ حَدِيثٍۭ بَعْدَهُۥ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: febieyyi hadîŝim ba`dehû yu'minûn.
Türkçe Meali: Kuran'dan başka hangi söze inanacaklar?