سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 253. Ayet
Arapça: ۞ تِلْكَ ٱلرُّسُلُ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۢ ۘ مِّنْهُم مَّن كَلَّمَ ٱللَّهُ ۖ وَرَفَعَ بَعْضَهُمْ دَرَجَٰتٍۢ ۚ وَءَاتَيْنَا عِيسَى ٱبْنَ مَرْيَمَ ٱلْبَيِّنَٰتِ وَأَيَّدْنَٰهُ بِرُوحِ ٱلْقُدُسِ ۗ وَلَوْ شَآءَ ٱللَّهُ مَا ٱقْتَتَلَ ٱلَّذِينَ مِنۢ بَعْدِهِم مِّنۢ بَعْدِ مَا جَآءَتْهُمُ ٱلْبَيِّنَٰتُ وَلَٰكِنِ ٱخْتَلَفُوا۟ فَمِنْهُم مَّنْ ءَامَنَ وَمِنْهُم مَّن كَفَرَ ۚ وَلَوْ شَآءَ ٱللَّهُ مَا ٱقْتَتَلُوا۟ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ
Türkçe Okunuşu: tilke-rrusulu feddalnâ ba`dahum `alâ ba`d. minhum men kelleme-llâhu verafe`a ba`dahum deracât. veâteynâ `îse-bne meryeme-lbeyyinâti veeyyednâhu birûhi-lkudus. velev şâe-llâhu me-ktetele-lleẕîne mim ba`dihim mim ba`di mâ câethumu-lbeyyinâtu velâkini-ḫtelefû feminhum men âmene veminhum men kefer. velev şâe-llâhu me-ktetelû velâkinne-llâhe yef`alu mâ yurîd.
Türkçe Meali: İşte bu peygamberlerden bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Onlardan Allah'ın kendilerine hitabettiği, derecelerle yükselttikleri vardır. Meryem oğlu İsa'ya belgeler verdik, onu Ruhul Kudüs'le destekledik. Allah dileseydi, belgeler kendilerine geldikten sonra, peygamberlerin ardından birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler, kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi, lakin Allah istediğini yapar.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 254. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَنفِقُوا۟ مِمَّا رَزَقْنَٰكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِىَ يَوْمٌۭ لَّا بَيْعٌۭ فِيهِ وَلَا خُلَّةٌۭ وَلَا شَفَٰعَةٌۭ ۗ وَٱلْكَٰفِرُونَ هُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli ey ye'tiye yevmul lâ bey`un fîhi velâ ḫulletuv velâ şefâ`ah. velkâfirûne humu-żżâlimûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Alışverişin, dostluğun, şefaatin olmayacağı günün gelmesinden önce sizi rızıklandırdığımızdan hayra sarfedin. İnkar edenler ancak yazık edenlerdir.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 255. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلْحَىُّ ٱلْقَيُّومُ ۚ لَا تَأْخُذُهُۥ سِنَةٌۭ وَلَا نَوْمٌۭ ۚ لَّهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۗ مَن ذَا ٱلَّذِى يَشْفَعُ عِندَهُۥٓ إِلَّا بِإِذْنِهِۦ ۚ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ ۖ وَلَا يُحِيطُونَ بِشَىْءٍۢ مِّنْ عِلْمِهِۦٓ إِلَّا بِمَا شَآءَ ۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ ۖ وَلَا يَـُٔودُهُۥ حِفْظُهُمَا ۚ وَهُوَ ٱلْعَلِىُّ ٱلْعَظِيمُ
Türkçe Okunuşu: allâhu lâ ilâhe illâ hû. elhayyu-lkayyûm. lâ te'ḫuẕuhû sinetuv velâ nevm. lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ard. men ẕe-lleẕî yeşfe`u `indehû illâ biiẕnih. ya`lemu mâ beyne eydîhim vemâ ḫalfehum. velâ yuhîtûne bişey'im min `ilmihî illâ bimâ şâ'. vesi`a kursiyyuhu-ssemâvâti vel'ard. velâ yeûduhû hifżuhumâ. vehuve-l`aliyyu-l`ażîm.
Türkçe Meali: Allah, O'ndan başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde olan ancak O'nundur. O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 256. Ayet
Arapça: لَآ إِكْرَاهَ فِى ٱلدِّينِ ۖ قَد تَّبَيَّنَ ٱلرُّشْدُ مِنَ ٱلْغَىِّ ۚ فَمَن يَكْفُرْ بِٱلطَّٰغُوتِ وَيُؤْمِنۢ بِٱللَّهِ فَقَدِ ٱسْتَمْسَكَ بِٱلْعُرْوَةِ ٱلْوُثْقَىٰ لَا ٱنفِصَامَ لَهَا ۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: lâ ikrâhe fi-ddîni kat tebeyyene-rruşdu mine-lğayy. femey yekfur bittâğûti veyu'mim billâhi fekadi-stemseke bil`urveti-lvuŝkâ. le-nfisâme lehâ. vellâhu semî`un `alîm.
Türkçe Meali: Dinde zorlama yoktur; Artık hak ile batıl iyice ayrılmıştır. Tağutu (saptırıcıları) inkar edip Allah'a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işitendir, bilendir.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 257. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ وَلِىُّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ يُخْرِجُهُم مِّنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِ ۖ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَوْلِيَآؤُهُمُ ٱلطَّٰغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ ٱلنُّورِ إِلَى ٱلظُّلُمَٰتِ ۗ أُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: allâhu veliyyu-lleẕîne âmenû yuḫricuhum mine-żżulumâti ile-nnûr. velleẕîne keferû evliyâuhumu-ttâğûtu yuḫricûnehum mine-nnûri ile-żżulumât. ulâike ashâbu-nnâr. hum fîhâ ḫâlidûn.
Türkçe Meali: Allah inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlerin ise dostları tağuttur. Onları aydınlıktan karanlıklara sürüklerler. İşte onlar cehennemliklerdir, onlar orada temelli kalacaklardır.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 258. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ إِلَى ٱلَّذِى حَآجَّ إِبْرَٰهِۦمَ فِى رَبِّهِۦٓ أَنْ ءَاتَىٰهُ ٱللَّهُ ٱلْمُلْكَ إِذْ قَالَ إِبْرَٰهِۦمُ رَبِّىَ ٱلَّذِى يُحْىِۦ وَيُمِيتُ قَالَ أَنَا۠ أُحْىِۦ وَأُمِيتُ ۖ قَالَ إِبْرَٰهِۦمُ فَإِنَّ ٱللَّهَ يَأْتِى بِٱلشَّمْسِ مِنَ ٱلْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ ٱلْمَغْرِبِ فَبُهِتَ ٱلَّذِى كَفَرَ ۗ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: elem tera ile-lleẕî hâcce ibrâhîme fî rabbihî en âtâhu-llâhu-lmulk. iẕ kâle ibrâhîmu rabbiye-lleẕî yuhyî veyumîtu kâle ene uhyî veumît. kâle ibrâhîmu feinne-llâhe ye'tî bişşemsi mine-lmeşriki fe'ti bihâ mine-lmağribi febuhite-lleẕî kefer. vellâhu lâ yehdi-lkavme-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Allah kendisine mülk verdi diye İbrahim ile Rabbi hakkında tartışanı görmedin mi? İbrahim: "Rabbim, dirilten ve öldürendir" demişti. "Ben de diriltir ve öldürürüm" dedi; İbrahim, "Şüphesiz Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de batıdan getirsene" dedi. İnkar eden şaşırıp kaldı. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 259. Ayet
Arapça: أَوْ كَٱلَّذِى مَرَّ عَلَىٰ قَرْيَةٍۢ وَهِىَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا قَالَ أَنَّىٰ يُحْىِۦ هَٰذِهِ ٱللَّهُ بَعْدَ مَوْتِهَا ۖ فَأَمَاتَهُ ٱللَّهُ مِا۟ئَةَ عَامٍۢ ثُمَّ بَعَثَهُۥ ۖ قَالَ كَمْ لَبِثْتَ ۖ قَالَ لَبِثْتُ يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍۢ ۖ قَالَ بَل لَّبِثْتَ مِا۟ئَةَ عَامٍۢ فَٱنظُرْ إِلَىٰ طَعَامِكَ وَشَرَابِكَ لَمْ يَتَسَنَّهْ ۖ وَٱنظُرْ إِلَىٰ حِمَارِكَ وَلِنَجْعَلَكَ ءَايَةًۭ لِّلنَّاسِ ۖ وَٱنظُرْ إِلَى ٱلْعِظَامِ كَيْفَ نُنشِزُهَا ثُمَّ نَكْسُوهَا لَحْمًۭا ۚ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُۥ قَالَ أَعْلَمُ أَنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: ev kelleẕî merra `alâ karyetiv vehiye ḫâviyetun `alâ `urûşihâ. kâle ennâ yuhyî hâẕihi-llâhu ba`de mevtihâ. feemâtehu-llâhu miete `âmin ŝumme be`aŝeh. kâle kem lebiŝt. kâle lebiŝtu yevmen ev ba`da yevm. kâle bel lebiŝte miete `âmin fenżur ilâ ta`âmike veşerâbike lem yetesenneh. venżur ilâ himârike velinec`aleke âyetel linnâsi venżur ile-l`iżâmi keyfe nunşizuhâ ŝumme neksûhâ lahmâ. felemmâ tebeyyene lehû kâle a`lemu enne-llâhe `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Yahut altı üstüne gelmiş bir kasabaya uğrayan kimseyi görmedin mi? "Allah burayı ölümünden sonra acaba nasıl diriltecek?" dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra diriltti, "Ne kadar kaldın?" dedi, "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi, "Hayır yüz yıl kaldın, yiyeceğine içeceğine bak, bozulmamış; eşeğine bak ve hem seni insanlar için bir ibret kılacağız, kemiklere bak, onları nasıl birleştirip, sonra onlara et giydiriyoruz" dedi; bu ona apaçık belli olunca, "Artık Allah'ın her şeye Kadir olduğuna inanmış bulunuyorum" dedi.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 260. Ayet
Arapça: وَإِذْ قَالَ إِبْرَٰهِۦمُ رَبِّ أَرِنِى كَيْفَ تُحْىِ ٱلْمَوْتَىٰ ۖ قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِن ۖ قَالَ بَلَىٰ وَلَٰكِن لِّيَطْمَئِنَّ قَلْبِى ۖ قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةًۭ مِّنَ ٱلطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ ٱجْعَلْ عَلَىٰ كُلِّ جَبَلٍۢ مِّنْهُنَّ جُزْءًۭا ثُمَّ ٱدْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًۭا ۚ وَٱعْلَمْ أَنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: veiẕ kâle ibrâhîmu rabbi erinî keyfe tuhyi-lmevtâ. kâle evelem tu'min. kâle belâ velâkil liyatmeinne kalbî. kâle feḫuẕ erbe`atem mine-ttayri fesurhunne ileyke ŝumme-c`al `alâ kulli cebelim minhunne cuz'en ŝumme-d`uhunne ye'tîneke sa`yâ. va`lem enne-llâhe `azîzun hakîm.
Türkçe Meali: İbrahim: "Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster" dediğinde, "İnanmıyor musun?" deyince de, "Hayır öyle değil, fakat kalbim iyice kansın" demişti. "Öyleyse dört çeşit kuş al, onları kendine alıştır, sonra onları parçalayıp her dağın üzerine bir parça koy, sonra onları çağır; koşarak sana gelirler. O halde Allah'ın güçlü ve Hakim olduğunu bil" demişti.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 261. Ayet
Arapça: مَّثَلُ ٱلَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَٰلَهُمْ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنۢبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِى كُلِّ سُنۢبُلَةٍۢ مِّا۟ئَةُ حَبَّةٍۢ ۗ وَٱللَّهُ يُضَٰعِفُ لِمَن يَشَآءُ ۗ وَٱللَّهُ وَٰسِعٌ عَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: meŝelu-lleẕîne yunfikûne emvâlehum fî sebîli-llâhi kemeŝeli habbetin embetet seb`a senâbile fî kulli sumbuletim mietu habbeh. vellâhu yudâ`ifu limey yeşâ'. vellâhu vâsi`un `alîm.
Türkçe Meali: Mallarını Allah yolunda sarfedenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah'ın lütfü geniştir, O her şeyi bilendir.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 262. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَٰلَهُمْ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ ثُمَّ لَا يُتْبِعُونَ مَآ أَنفَقُوا۟ مَنًّۭا وَلَآ أَذًۭى ۙ لَّهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yunfikûne emvâlehum fî sebîli-llâhi ŝumme lâ yutbi`ûne mâ enfekû mennev velâ eẕel lehum ecruhum `inde rabbihim. velâ ḫavfun `aleyhim velâ hum yahzenûn.
Türkçe Meali: Mallarını Allah yolunda sarfedip sonra sarfettikleri şeyin ardından başa kakmayan ve eza etmeyenlerin ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 263. Ayet
Arapça: ۞ قَوْلٌۭ مَّعْرُوفٌۭ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌۭ مِّن صَدَقَةٍۢ يَتْبَعُهَآ أَذًۭى ۗ وَٱللَّهُ غَنِىٌّ حَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: kavlum ma`rûfuv vemağfiratun ḫayrum min sadekatiy yetbe`uhâ eẕâ. vellâhu ğaniyyun halîm.
Türkçe Meali: Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eza gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah müstağnidir, Halim'dir.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 264. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تُبْطِلُوا۟ صَدَقَٰتِكُم بِٱلْمَنِّ وَٱلْأَذَىٰ كَٱلَّذِى يُنفِقُ مَالَهُۥ رِئَآءَ ٱلنَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ ۖ فَمَثَلُهُۥ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌۭ فَأَصَابَهُۥ وَابِلٌۭ فَتَرَكَهُۥ صَلْدًۭا ۖ لَّا يَقْدِرُونَ عَلَىٰ شَىْءٍۢ مِّمَّا كَسَبُوا۟ ۗ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ tubtilû sadekâtikum bilmenni vel'eẕâ kelleẕî yunfiku mâlehû riâe-nnâsi velâ yu'minu billâhi velyevmi-l'âḫir. femeŝeluhû kemeŝeli safvânin `aleyhi turâbun feesâbehû vâbilun feterakehû saldâ. lâ yakdirûne `alâ şey'im mimmâ kesebû. vellâhu lâ yehdi-lkavme-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarfeden kimse gibi, sadakalarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa çıkarmayın. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir, üzerine bol yağmur yağdığındaonu cascavlak bırakır. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah inkar eden kimseleri doğru yola eriştirmez.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 265. Ayet
Arapça: وَمَثَلُ ٱلَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَٰلَهُمُ ٱبْتِغَآءَ مَرْضَاتِ ٱللَّهِ وَتَثْبِيتًۭا مِّنْ أَنفُسِهِمْ كَمَثَلِ جَنَّةٍۭ بِرَبْوَةٍ أَصَابَهَا وَابِلٌۭ فَـَٔاتَتْ أُكُلَهَا ضِعْفَيْنِ فَإِن لَّمْ يُصِبْهَا وَابِلٌۭ فَطَلٌّۭ ۗ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Türkçe Okunuşu: vemeŝelu-lleẕîne yunfikûne emvâlehumu-btiğâe merdâti-llâhi veteŝbîtem min enfusihim kemeŝeli cennetim birabvetin esâbehâ vâbilun feâtet ukulehâ di`feyn. feil lem yusibhâ vâbilun fetall. vellâhu bimâ ta`melûne besîr.
Türkçe Meali: Allah'ın rızasını kazanmak ve kalblerini sağlamlaştırmak için mallarını sarfedenlerin durumu, yüksekçe bir tepede bulunan, bol yağmur aldığında yemişlerini iki kat veren, bol yağmur yağmasa bile çisentisi düşen bir bahçenin durumu gibidir. Allah işlediklerinizi görür.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 266. Ayet
Arapça: أَيَوَدُّ أَحَدُكُمْ أَن تَكُونَ لَهُۥ جَنَّةٌۭ مِّن نَّخِيلٍۢ وَأَعْنَابٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ لَهُۥ فِيهَا مِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِ وَأَصَابَهُ ٱلْكِبَرُ وَلَهُۥ ذُرِّيَّةٌۭ ضُعَفَآءُ فَأَصَابَهَآ إِعْصَارٌۭ فِيهِ نَارٌۭ فَٱحْتَرَقَتْ ۗ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: eyeveddu ehadukum en tekûne lehû cennetum min neḫîliv vea`nâbin tecrî min tahtihe-l'enhâru lehû fîhâ min kulli-ŝŝemerâti veesâbehu-lkiberu velehû ẕurriyyetun du`afâ'. feesâbehâ i`sârun fîhi nârun fahterakat. keẕâlike yubeyyinu-llâhu lekumu-l'âyâti le`allekum tetefekkerûn.
Türkçe Meali: Hangi biriniz, kendisi ihtiyarlamış ve çocukları da güçsüzken, altlarından ırmaklar akan, hurma, üzüm ve her çeşit meyveleri bulunan bahçesinin, ateşli bir kasırganın kopmasıyla yanmasını ister? Düşünesiniz diye Allah size ayetlerini böylece açıklar.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 267. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَنفِقُوا۟ مِن طَيِّبَٰتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّآ أَخْرَجْنَا لَكُم مِّنَ ٱلْأَرْضِ ۖ وَلَا تَيَمَّمُوا۟ ٱلْخَبِيثَ مِنْهُ تُنفِقُونَ وَلَسْتُم بِـَٔاخِذِيهِ إِلَّآ أَن تُغْمِضُوا۟ فِيهِ ۚ وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ غَنِىٌّ حَمِيدٌ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû enfikû min tayyibâti mâ kesebtum vemimmâ aḫracnâ lekum mine-l'ard. velâ teyemmemu-lḫabîŝe minhu tunfikûne velestum biâḫiẕîhi illâ en tuğmidû fîh. va`lemû enne-llâhe ğaniyyun hamîd.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan sarfedin; iğrenmeden alamıyacağınız pis şeyleri vermeye kalkmayın. Allah'ın müstağni ve övülmeye layık olduğunu bilin.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 268. Ayet
Arapça: ٱلشَّيْطَٰنُ يَعِدُكُمُ ٱلْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُم بِٱلْفَحْشَآءِ ۖ وَٱللَّهُ يَعِدُكُم مَّغْفِرَةًۭ مِّنْهُ وَفَضْلًۭا ۗ وَٱللَّهُ وَٰسِعٌ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: eşşeytânu ye`idukumu-lfakra veye'murukum bilfahşâ'. vellâhu ye`idukum mağfiratem minhu vefadlâ. vellâhu vâsi`un `alîm.
Türkçe Meali: Şeytan sizi fakirlikle korkutarak cimriliği ve hayasızlığı emreder; Allah ise kendisinden mağfiret ve bol nimet vadeder. Allah'ın lütfü boldur, O her şeyi bilir.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 269. Ayet
Arapça: يُؤْتِى ٱلْحِكْمَةَ مَن يَشَآءُ ۚ وَمَن يُؤْتَ ٱلْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِىَ خَيْرًۭا كَثِيرًۭا ۗ وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّآ أُو۟لُوا۟ ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: yu'ti-lhikmete mey yeşâ'. vemey yu'te-lhikmete fekad ûtiye ḫayran keŝîâ. vemâ yeẕẕekkeru illâ ulu-l'elbâb.
Türkçe Meali: Hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse şüphesiz ona çokça hayır verilmiştir. Bundan ancak akıl sahipleri ibret alır.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 270. Ayet
Arapça: وَمَآ أَنفَقْتُم مِّن نَّفَقَةٍ أَوْ نَذَرْتُم مِّن نَّذْرٍۢ فَإِنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُهُۥ ۗ وَمَا لِلظَّٰلِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ
Türkçe Okunuşu: vemâ enfaktum min nefekatin ev neẕertum min neẕrin feinne-llâhe ya`lemuh. vemâ liżżâlimîne min ensâr.
Türkçe Meali: Sarfettiğiniz harcı ve adadığınız adağı şüphesiz Allah bilir. Zulmedenlerin hiç yardımcıları yoktur.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 271. Ayet
Arapça: إِن تُبْدُوا۟ ٱلصَّدَقَٰتِ فَنِعِمَّا هِىَ ۖ وَإِن تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا ٱلْفُقَرَآءَ فَهُوَ خَيْرٌۭ لَّكُمْ ۚ وَيُكَفِّرُ عَنكُم مِّن سَيِّـَٔاتِكُمْ ۗ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: in tubdu-ssadekâti feni`immâ hî. vein tuḫfûhâ vetu'tûhe-lfukarâe fehuve ḫayrul lekum. veyukeffiru `ankum min seyyiâtikum. vellâhu bimâ ta`melûne ḫabîr.
Türkçe Meali: Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzel! Eğer onları yoksullara gizlice verirseniz sizin için daha iyidir. Allah onları kötülüklerinizden bir kısmına karşı tutar. Allah işlediklerinizden haberdardır.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 272. Ayet
Arapça: ۞ لَّيْسَ عَلَيْكَ هُدَىٰهُمْ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يَهْدِى مَن يَشَآءُ ۗ وَمَا تُنفِقُوا۟ مِنْ خَيْرٍۢ فَلِأَنفُسِكُمْ ۚ وَمَا تُنفِقُونَ إِلَّا ٱبْتِغَآءَ وَجْهِ ٱللَّهِ ۚ وَمَا تُنفِقُوا۟ مِنْ خَيْرٍۢ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لَا تُظْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: leyse `aleyke hudâhum velâkinne-llâhe yehdî mey yeşâ'. vemâ tunfikû min ḫayrin felienfusikum. vemâ tunfikûne ille-btiğâe vechi-llâh. vemâ tunfikû min ḫayriy yuveffe ileykum veentum lâ tużlemûn.
Türkçe Meali: Onların doğru yola iletilmeleri sana düşmez, fakat Allah dilediğini doğru yola eriştirir. Sarfettiğiniz iyi şey kendinizedir, zaten ancak Allah'ın rızasını kazanmak için sarfedersiniz. Sarfettiğiniz iyi bir şeyin karşılığı haksızlığa uğratılmaksızın size verilir.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 273. Ayet
Arapça: لِلْفُقَرَآءِ ٱلَّذِينَ أُحْصِرُوا۟ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ لَا يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًۭا فِى ٱلْأَرْضِ يَحْسَبُهُمُ ٱلْجَاهِلُ أَغْنِيَآءَ مِنَ ٱلتَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُم بِسِيمَٰهُمْ لَا يَسْـَٔلُونَ ٱلنَّاسَ إِلْحَافًۭا ۗ وَمَا تُنفِقُوا۟ مِنْ خَيْرٍۢ فَإِنَّ ٱللَّهَ بِهِۦ عَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: lilfukarâi-lleẕîne uhsirû fî sebîli-llâhi lâ yestetî`ûne darben fi-l'ard. yahsebuhumu-lcâhilu ağniyâe mine-tte`affuf. ta`rifuhum bisîmâhum. lâ yes'elûne-nnâse ilhâfâ. vemâ tunfikû min ḫayrin feinne-llâhe bihî `alîm.
Türkçe Meali: Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşamayanlara, hayalarından dolayı, kendilerini tanımayanların zengin saydıkları yoksullara verin. Onları yüzlerinden tanırsın, insanlardan yüzsüzlük ederek bir şey istemezler. Sarfettiğiniz iyi bir şeyi Allah şüphesiz bilir.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 274. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَٰلَهُم بِٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ سِرًّۭا وَعَلَانِيَةًۭ فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yunfikûne emvâlehum billeyli vennehâri sirrav ve`alâniyeten felehum ecruhum `inde rabbihim. velâ ḫavfun `aleyhim velâ hum yahzenûn.
Türkçe Meali: Gece gündüz, açık gizli, mallarını sarfedenlerin mükafatlarını Rab'leri verecektir. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 275. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يَأْكُلُونَ ٱلرِّبَوٰا۟ لَا يَقُومُونَ إِلَّا كَمَا يَقُومُ ٱلَّذِى يَتَخَبَّطُهُ ٱلشَّيْطَٰنُ مِنَ ٱلْمَسِّ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوٓا۟ إِنَّمَا ٱلْبَيْعُ مِثْلُ ٱلرِّبَوٰا۟ ۗ وَأَحَلَّ ٱللَّهُ ٱلْبَيْعَ وَحَرَّمَ ٱلرِّبَوٰا۟ ۚ فَمَن جَآءَهُۥ مَوْعِظَةٌۭ مِّن رَّبِّهِۦ فَٱنتَهَىٰ فَلَهُۥ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُۥٓ إِلَى ٱللَّهِ ۖ وَمَنْ عَادَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne ye'kulûne-rribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmu-lleẕî yeteḫabbetuhu-şşeytânu mine-lmess. ẕâlike biennehum kâlû inneme-lbey`u miŝlu-rribâ. veehalle-llâhu-lbey`a veharrame-rribâ. femen câehû mev`iżatum mir rabbihî fentehâ felehû mâ selef. veemruhû ile-llâh. vemen `âde feulâike ashâbu-nnâr. hum fîhâ ḫâlidûn.
Türkçe Meali: Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, "Zaten alışveriş de faiz gibidir" demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı. Kime Rabb'inden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah'a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 276. Ayet
Arapça: يَمْحَقُ ٱللَّهُ ٱلرِّبَوٰا۟ وَيُرْبِى ٱلصَّدَقَٰتِ ۗ وَٱللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ
Türkçe Okunuşu: yemhaku-llâhu-rribâ veyurbi-ssadekâti. vellâhu lâ yuhibbu kulle keffârin eŝîm.
Türkçe Meali: Allah faizi eksiltir, sadakaları bereketlendirir. Allah pek nankör olan hiçbir günahkarı sevmez.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 277. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَأَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَوُا۟ ٱلزَّكَوٰةَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti veekâmu-ssalâte veâtevu-zzekâte lehum ecruhum `inde rabbihim. velâ ḫavfun `aleyhim velâ hum yahzenûn.
Türkçe Meali: İnanıp yararlı işler işleyenlerin, namaz kılıp, zekat verenlerin Rab'leri katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 278. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَذَرُوا۟ مَا بَقِىَ مِنَ ٱلرِّبَوٰٓا۟ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenu-tteku-llâhe veẕerû mâ bekiye mine-rribâ in kuntum mu'minîn.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Allah'tan sakının, inanmışsanız, faizden arta kalmış hesabdan vazgeçin.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 279. Ayet
Arapça: فَإِن لَّمْ تَفْعَلُوا۟ فَأْذَنُوا۟ بِحَرْبٍۢ مِّنَ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ ۖ وَإِن تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُءُوسُ أَمْوَٰلِكُمْ لَا تَظْلِمُونَ وَلَا تُظْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: feil lem tef`alû fe'ẕenû biharbim mine-llâhi verasûlih. vein tubtum felekum ruûsu emvâlikum. lâ tażlimûne velâ tużlemûn.
Türkçe Meali: Böyle yapmazsanız, bunun Allah'a ve Peygamberine karşı açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz sermayeniz sizindir. Böylece haksızlık etmemiş ve haksızlığa uğramamış olursunuz.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 280. Ayet
Arapça: وَإِن كَانَ ذُو عُسْرَةٍۢ فَنَظِرَةٌ إِلَىٰ مَيْسَرَةٍۢ ۚ وَأَن تَصَدَّقُوا۟ خَيْرٌۭ لَّكُمْ ۖ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vein kâne ẕû `usratin feneżiratun ilâ meyserah. veen tesaddekû ḫayrul lekum in kuntum ta`lemûn.
Türkçe Meali: Borçlu darda ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Bilmiş olsanız borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 281. Ayet
Arapça: وَٱتَّقُوا۟ يَوْمًۭا تُرْجَعُونَ فِيهِ إِلَى ٱللَّهِ ۖ ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍۢ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vettekû yevmen turce`ûne fîhi ile-llâhi ŝumme tuveffâ kullu nefsim mâ kesebet vehum lâ yużlemûn.
Türkçe Meali: Allah'a döneceğiniz ve sonra haksızlığa uğramadan herkesin kazancının kendisine eksiksiz verileceği günden korkunuz.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 282. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِذَا تَدَايَنتُم بِدَيْنٍ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّۭى فَٱكْتُبُوهُ ۚ وَلْيَكْتُب بَّيْنَكُمْ كَاتِبٌۢ بِٱلْعَدْلِ ۚ وَلَا يَأْبَ كَاتِبٌ أَن يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ ٱللَّهُ ۚ فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ ٱلَّذِى عَلَيْهِ ٱلْحَقُّ وَلْيَتَّقِ ٱللَّهَ رَبَّهُۥ وَلَا يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْـًۭٔا ۚ فَإِن كَانَ ٱلَّذِى عَلَيْهِ ٱلْحَقُّ سَفِيهًا أَوْ ضَعِيفًا أَوْ لَا يَسْتَطِيعُ أَن يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُۥ بِٱلْعَدْلِ ۚ وَٱسْتَشْهِدُوا۟ شَهِيدَيْنِ مِن رِّجَالِكُمْ ۖ فَإِن لَّمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌۭ وَٱمْرَأَتَانِ مِمَّن تَرْضَوْنَ مِنَ ٱلشُّهَدَآءِ أَن تَضِلَّ إِحْدَىٰهُمَا فَتُذَكِّرَ إِحْدَىٰهُمَا ٱلْأُخْرَىٰ ۚ وَلَا يَأْبَ ٱلشُّهَدَآءُ إِذَا مَا دُعُوا۟ ۚ وَلَا تَسْـَٔمُوٓا۟ أَن تَكْتُبُوهُ صَغِيرًا أَوْ كَبِيرًا إِلَىٰٓ أَجَلِهِۦ ۚ ذَٰلِكُمْ أَقْسَطُ عِندَ ٱللَّهِ وَأَقْوَمُ لِلشَّهَٰدَةِ وَأَدْنَىٰٓ أَلَّا تَرْتَابُوٓا۟ ۖ إِلَّآ أَن تَكُونَ تِجَٰرَةً حَاضِرَةًۭ تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَلَّا تَكْتُبُوهَا ۗ وَأَشْهِدُوٓا۟ إِذَا تَبَايَعْتُمْ ۚ وَلَا يُضَآرَّ كَاتِبٌۭ وَلَا شَهِيدٌۭ ۚ وَإِن تَفْعَلُوا۟ فَإِنَّهُۥ فُسُوقٌۢ بِكُمْ ۗ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ۖ وَيُعَلِّمُكُمُ ٱللَّهُ ۗ وَٱللَّهُ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû iẕâ tedâyentum bideynin ilâ ecelim musemmen fektubûh. velyektub beynekum kâtibum bil`adl. velâ ye'be kâtibun ey yektube kemâ `allemehu-llâhu felyektub. velyumlili-lleẕî `aleyhi-lhakku velyetteki-llâhe rabbehû velâ yebḫas minhu şey'â. fein kâne-lleẕî `aleyhi-lhakku sefîhen ev da`îfen ev lâ yestetî`u ey yumille huve felyumlil veliyyuhû bil`adl. vesteşhidû şehîdeyni mir ricâlikum. feil lem yekûnâ raculeyni feraculuv vemraetâni mimmen terdavne mine-şşuhedâi en tedille ihdâhumâ fetuẕekkira ihdâhume-l'uḫrâ. velâ ye'be-şşuhedâu iẕâ mâ du`û. velâ tes'emû en tektubûhu sağîran ev kebîran ilâ ecelih. ẕâlikum aksetu `inde-llâhi veakvemu lişşehâdeti veednâ ellâ tertâbû illâ en tekûne ticâraten hâdiraten tudîrûnehâ beynekum feleyse `aleykum cunâhun ellâ tektubûhâ. veeşhidû iẕâ tebâya`tum. velâ yudârra kâtibuv velâ şehîd. vein tef`alû feinnehû fusûkum bikum. vetteku-llâh. veyu`allimukumu-llâh. vellâhu bikulli şey'in `alîm.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. İçinizden bir katip doğru olarak yazsın; katip onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın, Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu, aptal veya aciz, ya da yazdıramıyacak durumda ise, velisi, doğru olarak yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahid tutun; eğer iki erkek bulunmazsa, şahidlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir. Şahidler çağırıldıklarında çekinmesinler. Borç büyük veya küçük olsun, onu süresiyle beraber yazmaya üşenmeyin; bu, Allah katında en doğru, şahidlik için en sağlam ve şüphelenmenizden en uzak olandır. Ancak aranızdaki alışveriş peşin olursa, onu yazmamanızda size bir sorumluluk yoktur. Alışveriş yaptığınızda şahid tutun. Katibe de şahide de zarar verilmesin; eğer zarar verirseniz, o zaman doğru yoldan çıkmış olursunuz. Allah'tan sakının, Allah size öğretiyor; Allah her şeyi bilir.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 283. Ayet
Arapça: ۞ وَإِن كُنتُمْ عَلَىٰ سَفَرٍۢ وَلَمْ تَجِدُوا۟ كَاتِبًۭا فَرِهَٰنٌۭ مَّقْبُوضَةٌۭ ۖ فَإِنْ أَمِنَ بَعْضُكُم بَعْضًۭا فَلْيُؤَدِّ ٱلَّذِى ٱؤْتُمِنَ أَمَٰنَتَهُۥ وَلْيَتَّقِ ٱللَّهَ رَبَّهُۥ ۗ وَلَا تَكْتُمُوا۟ ٱلشَّهَٰدَةَ ۚ وَمَن يَكْتُمْهَا فَإِنَّهُۥٓ ءَاثِمٌۭ قَلْبُهُۥ ۗ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: vein kuntum `alâ seferiv velem tecidû kâtiben ferihânum makbûdah. fein emine ba`dukum ba`dan felyueddi-lleẕi-'tumine emânetehû velyetteki-llâhe rabbeh. velâ tektumu-şşehâdet. vemey yektumhâ feinnehû âŝimun kalbuh. vellâhu bimâ ta`melûne `alîm.
Türkçe Meali: Eğer yolculukta olup katip bulamazsanız alınan rehin yeter. Şayet birbirinize güvenirseniz, güvenilen kimse borcunu ödesin. Rabbi olan Allah'tan sakınsın. Şahidliği gizlemeyin, onu kim gizlerse şüphesiz kalbi günah işlemiş olur. Allah işlediklerinizi bilir.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 284. Ayet
Arapça: لِّلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۗ وَإِن تُبْدُوا۟ مَا فِىٓ أَنفُسِكُمْ أَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُم بِهِ ٱللَّهُ ۖ فَيَغْفِرُ لِمَن يَشَآءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَآءُ ۗ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌ
Türkçe Okunuşu: lillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ard. vein tubdû mâ fî enfusikum ev tuḫfûhu yuhâsibkum bihi-llâh. feyağfiru limey yeşâu veyu`aẕẕibu mey yeşâ'. vellâhu `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker ve dilediğini bağışlar, dilediğine azabeder. Allah her şeye Kadir'dir.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 285. Ayet
Arapça: ءَامَنَ ٱلرَّسُولُ بِمَآ أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِۦ وَٱلْمُؤْمِنُونَ ۚ كُلٌّ ءَامَنَ بِٱللَّهِ وَمَلَٰٓئِكَتِهِۦ وَكُتُبِهِۦ وَرُسُلِهِۦ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍۢ مِّن رُّسُلِهِۦ ۚ وَقَالُوا۟ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا ۖ غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: âmene-rrasûlu bimâ unzile ileyhi mir rabbihî velmu'minûn. kullun âmene billâhi vemelâiketihî vekutubihî verusulih. lâ nuferriku beyne ehadim mir rusulih. vekâlû semi`nâ veeta`nâ ğufrâneke rabbenâ veileyke-lmesîr.
Türkçe Meali: Peygamber ve inananlar, ona Rabb'inden indirilene inandı. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı. "Peygamberleri arasından hiçbirini ayırdetmeyiz, işittik, itaat ettik, Rabbimiz! Affını dileriz, dönüş Sanadır" dediler.
سُورَةُ البَقَرَةِ - Bakara Suresi - 286. Ayet
Arapça: لَا يُكَلِّفُ ٱللَّهُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا ۚ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا ٱكْتَسَبَتْ ۗ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَآ إِن نَّسِينَآ أَوْ أَخْطَأْنَا ۚ رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَآ إِصْرًۭا كَمَا حَمَلْتَهُۥ عَلَى ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِنَا ۚ رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهِۦ ۖ وَٱعْفُ عَنَّا وَٱغْفِرْ لَنَا وَٱرْحَمْنَآ ۚ أَنتَ مَوْلَىٰنَا فَٱنصُرْنَا عَلَى ٱلْقَوْمِ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: lâ yukellifu-llâhu nefsen illâ vus`ahâ. lehâ mâ kesebet ve`aleyhâ me-ktesebet. rabbenâ lâ tuâḫiẕnâ in nesînâ ev aḫta'nâ. rabbenâ velâ tahmil `aleynâ isran kemâ hameltehû `ale-lleẕîne min kablinâ. rabbenâ velâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih. va`fu `annâ. vağfir lenâ. verhamnâ. ente mevlânâ fensurnâ `ale-lkavmi-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevlamızsın, kafirlere karşı bize yardım et.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ الٓمٓ
Türkçe Okunuşu: elif-lâm-mîm.
Türkçe Meali: Elif, Lam, Mim.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 2. Ayet
Arapça: ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلْحَىُّ ٱلْقَيُّومُ
Türkçe Okunuşu: allâhu lâ ilâhe illâ huve-lhayyu-lkayyûm.
Türkçe Meali: Allah, Ondan başka tanrı olmayan, diri, her an yaratıklarını gözetip durandır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 3. Ayet
Arapça: نَزَّلَ عَلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ بِٱلْحَقِّ مُصَدِّقًۭا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَأَنزَلَ ٱلتَّوْرَىٰةَ وَٱلْإِنجِيلَ
Türkçe Okunuşu: nezzele `aleyke-lkitâbe bilhakki musaddikal limâ beyne yedeyhi veenzele-ttevrâte vel'incîl.
Türkçe Meali: Kendisinden önceki Kitapları tasdik eden Hak Kitap'ı sana indirdi. Önceden insanlara yol gösterici olarak Tevrat ve İncil'i de indirmişti. O, doğruyu yanlıştan ayıran Kitap'ı indirdi. Doğrusu Allah'ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli azab vardır. Allah güçlüdür, mazlumların öcünü alır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 4. Ayet
Arapça: مِن قَبْلُ هُدًۭى لِّلنَّاسِ وَأَنزَلَ ٱلْفُرْقَانَ ۗ إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌۭ شَدِيدٌۭ ۗ وَٱللَّهُ عَزِيزٌۭ ذُو ٱنتِقَامٍ
Türkçe Okunuşu: min kablu hudel linnâsi veenzele-lfurkân. inne-lleẕîne keferû biâyâti-llâhi lehum `aẕâbun şedîd. vellâhu `azîzun ẕu-ntikâm.
Türkçe Meali: Kendisinden önceki Kitapları tasdik eden Hak Kitap'ı sana indirdi. Önceden insanlara yol gösterici olarak Tevrat ve İncil'i de indirmişti. O, doğruyu yanlıştan ayıran Kitap'ı indirdi. Doğrusu Allah'ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli azab vardır. Allah güçlüdür, mazlumların öcünü alır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 5. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَخْفَىٰ عَلَيْهِ شَىْءٌۭ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا فِى ٱلسَّمَآءِ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe lâ yaḫfâ `aleyhi şey'un fi-l'ardi velâ fi-ssemâ'.
Türkçe Meali: Şüphesiz gökte ve yerde hiçbir şey Allah'tan gizli kalmaz.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 6. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِى يُصَوِّرُكُمْ فِى ٱلْأَرْحَامِ كَيْفَ يَشَآءُ ۚ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî yusavvirukum fi-l'erhâmi keyfe yeşâ'. lâ ilâhe illâ huve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Ana rahminde sizi dilediği gibi şekillendiren O'dur. O'ndan başka tanrı yoktur, güçlüdür, Hakim'dir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 7. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِىٓ أَنزَلَ عَلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ مِنْهُ ءَايَٰتٌۭ مُّحْكَمَٰتٌ هُنَّ أُمُّ ٱلْكِتَٰبِ وَأُخَرُ مُتَشَٰبِهَٰتٌۭ ۖ فَأَمَّا ٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِمْ زَيْغٌۭ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَٰبَهَ مِنْهُ ٱبْتِغَآءَ ٱلْفِتْنَةِ وَٱبْتِغَآءَ تَأْوِيلِهِۦ ۗ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُۥٓ إِلَّا ٱللَّهُ ۗ وَٱلرَّٰسِخُونَ فِى ٱلْعِلْمِ يَقُولُونَ ءَامَنَّا بِهِۦ كُلٌّۭ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا ۗ وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّآ أُو۟لُوا۟ ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî enzele `aleyke-lkitâbe minhu âyâtum muhkemâtun hunne ummu-lkitâbi veuḫaru muteşâbihâh. feemme-lleẕîne fî kulûbihim zeyğun feyettebi`ûne mâ teşâbehe minhu-btiğâe-lfitneti vebtiğâe te'vîlih. vemâ ya`lemu te'vîlehû ille-llâh. verrâsiḫûne fi-l`ilmi yekûlûne âmennâ bihî kullum min `indi rabbinâ. vemâ yeẕẕekkeru illâ ulu-l'elbâb.
Türkçe Meali: Sana Kitap'ı indiren O'dur. Onda Kitap'ın temeli olan kesin anlamlı ayetler vardır, diğerleri de çeşitli anlamlıdırlar. Kalblerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: "Ona inandık, hepsi Rabbimiz'in katındandır" derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünür;
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 8. Ayet
Arapça: رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً ۚ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْوَهَّابُ
Türkçe Okunuşu: rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba`de iẕ hedeytenâ veheb lenâ mil ledunke rahmeh. inneke ente-lvehhâb.
Türkçe Meali: Rabbimiz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra kalblerimizi eğriltme, katından bize rahmet bağışla; şüphesiz Sen sonsuz bağışta bulunansın.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 9. Ayet
Arapça: رَبَّنَآ إِنَّكَ جَامِعُ ٱلنَّاسِ لِيَوْمٍۢ لَّا رَيْبَ فِيهِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُخْلِفُ ٱلْمِيعَادَ
Türkçe Okunuşu: rabbenâ inneke câmi`u-nnâsi liyevmil lâ raybe fîh. inne-llâhe lâ yuḫlifu-lmî`âd.
Türkçe Meali: Rabbimiz! Doğrusu geleceği şüphe götürmeyen günde, insanları toplayacak olan Sensin. Şüphesiz ki Allah verdiği sözden caymaz.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 10. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَن تُغْنِىَ عَنْهُمْ أَمْوَٰلُهُمْ وَلَآ أَوْلَٰدُهُم مِّنَ ٱللَّهِ شَيْـًۭٔا ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمْ وَقُودُ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne keferû len tuğniye `anhum emvâluhum velâ evlâduhum mine-llâhi şey'â. veulâike hum vekûdu-nnâr.
Türkçe Meali: İnkar edenlerin malları ve çocukları, Allah'a karşı onlara bir şey sağlamaz. İşte onlar ateşin yakıtlarıdır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 11. Ayet
Arapça: كَدَأْبِ ءَالِ فِرْعَوْنَ وَٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ ۗ وَٱللَّهُ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ
Türkçe Okunuşu: kede'bi âli fir`avne velleẕîne min kablihim. keẕẕebû biâyâtinâ. feeḫaẕehumu-llâhu biẕunûbihim. vellâhu şedîdu-l`ikâb.
Türkçe Meali: Bunların tutumu, Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin tutumu gibi ki, ayetlerimizi yalanladılar da Allah onları günahlarından dolayı yok (helak) etti. Allah'ın cezalandırması şiddetlidir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 12. Ayet
Arapça: قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ ۚ وَبِئْسَ ٱلْمِهَادُ
Türkçe Okunuşu: kul lilleẕîne keferû setuğlebûne vetuhşerûne ilâ cehennem. vebi'se-lmihâd.
Türkçe Meali: İnkar edenlere: "Yenileceksiniz, toplanıp cehenneme sürüleceksiniz, orası ne kötü döşektir" de.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 13. Ayet
Arapça: قَدْ كَانَ لَكُمْ ءَايَةٌۭ فِى فِئَتَيْنِ ٱلْتَقَتَا ۖ فِئَةٌۭ تُقَٰتِلُ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌۭ يَرَوْنَهُم مِّثْلَيْهِمْ رَأْىَ ٱلْعَيْنِ ۚ وَٱللَّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِۦ مَن يَشَآءُ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَعِبْرَةًۭ لِّأُو۟لِى ٱلْأَبْصَٰرِ
Türkçe Okunuşu: kad kâne lekum âyetun fî fieteyni-ltekatâ. fietun tukâtilu fî sebîli-llâhi veuḫrâ kâfiratuy yeravnehum miŝleyhim ra'ye-l`ayn. vellâhu yu'eyyidu binasrihî mey yeşâ'. inne fî ẕâlike le`ibratel liuli-l'ebsâr.
Türkçe Meali: Karşı karşıya gelen iki topluluğun durumlarında sizin için ibret vardır; biri Allah yolunda savaşanlardır, diğeri inkarcılardır ki, bunlar karşı tarafı gözleriyle kendilerinin iki misli görüyorlardı. Allah dilediğini yardımıyla destekler. Bunda görebilenler için ibret vardır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 14. Ayet
Arapça: زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ ٱلشَّهَوَٰتِ مِنَ ٱلنِّسَآءِ وَٱلْبَنِينَ وَٱلْقَنَٰطِيرِ ٱلْمُقَنطَرَةِ مِنَ ٱلذَّهَبِ وَٱلْفِضَّةِ وَٱلْخَيْلِ ٱلْمُسَوَّمَةِ وَٱلْأَنْعَٰمِ وَٱلْحَرْثِ ۗ ذَٰلِكَ مَتَٰعُ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۖ وَٱللَّهُ عِندَهُۥ حُسْنُ ٱلْمَـَٔابِ
Türkçe Okunuşu: zuyyine linnâsi hubbu-şşehevâti mine-nnisâi velbenîne velkanâtîri-lmukantarati mine-ẕẕehebi velfiddati velḫayli-lmusevvemeti vel'en`âmi velharŝ. ẕâlike metâ`u-lhayâti-ddunyâ. vellâhu `indehû husnu-lmeâb.
Türkçe Meali: Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah katındadır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 15. Ayet
Arapça: ۞ قُلْ أَؤُنَبِّئُكُم بِخَيْرٍۢ مِّن ذَٰلِكُمْ ۚ لِلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّٰتٌۭ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَٰجٌۭ مُّطَهَّرَةٌۭ وَرِضْوَٰنٌۭ مِّنَ ٱللَّهِ ۗ وَٱللَّهُ بَصِيرٌۢ بِٱلْعِبَادِ
Türkçe Okunuşu: kul eunebbiukum biḫayrim min ẕâlikum. lilleẕîne-ttekav `inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ veezvâcum mutahherâtuv veridvânum mine-llâh. vellâhu besîrum bil`ibâd.
Türkçe Meali: De ki: Bundan daha iyisini size haber vereyim mi? Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, Rab'lerinin katında, altlarından ırmaklar akan ve orada temelli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah kullarını hakkiyle görücüdür.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 16. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَآ إِنَّنَآ ءَامَنَّا فَٱغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yekûlûne rabbenâ innenâ âmennâ fağfir lenâ ẕunûbenâ vekinâ `aẕâbe-nnâr.
Türkçe Meali: Onlar ki, "Rabbimiz! Biz şüphesiz inandık, bunun için günahlarımızı bize bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyen, sabreden, doğru olan, gönülden kulluk eden, hayra sarfeden ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 17. Ayet
Arapça: ٱلصَّٰبِرِينَ وَٱلصَّٰدِقِينَ وَٱلْقَٰنِتِينَ وَٱلْمُنفِقِينَ وَٱلْمُسْتَغْفِرِينَ بِٱلْأَسْحَارِ
Türkçe Okunuşu: essâbirîne vessâdikîne velkânitîne velmunfikîne velmustağfirîne bil'eshâr.
Türkçe Meali: Onlar ki, "Rabbimiz! Biz şüphesiz inandık, bunun için günahlarımızı bize bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyen, sabreden, doğru olan, gönülden kulluk eden, hayra sarfeden ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 18. Ayet
Arapça: شَهِدَ ٱللَّهُ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَأُو۟لُوا۟ ٱلْعِلْمِ قَآئِمًۢا بِٱلْقِسْطِ ۚ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: şehide-llâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve velmelâiketu veulu-l`ilmi kâimem bilkist. lâ ilâhe illâ huve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Allah, melekler ve adaleti yerine getiren ilim sahibleri, O'ndan başka tanrı olmadığına şahidlik etmişlerdir. O'ndan başka tanrı yoktur, O güçlüdür, Hakim'dir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 19. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلدِّينَ عِندَ ٱللَّهِ ٱلْإِسْلَٰمُ ۗ وَمَا ٱخْتَلَفَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ إِلَّا مِنۢ بَعْدِ مَا جَآءَهُمُ ٱلْعِلْمُ بَغْيًۢا بَيْنَهُمْ ۗ وَمَن يَكْفُرْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ فَإِنَّ ٱللَّهَ سَرِيعُ ٱلْحِسَابِ
Türkçe Okunuşu: inne-ddîne `inde-llâhi-l'islâm. veme-ḫtelefe-lleẕîne ûtu-lkitâbe illâ mim ba`di mâ câehumu-l`ilmu bağyem beynehum. vemey yekfur biâyâti-llâhi feinne-llâhe serî`u-lhisâb.
Türkçe Meali: Allah katında din, şüphesiz İslam'dır. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini kim inkar ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görür.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 20. Ayet
Arapça: فَإِنْ حَآجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِىَ لِلَّهِ وَمَنِ ٱتَّبَعَنِ ۗ وَقُل لِّلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْأُمِّيِّۦنَ ءَأَسْلَمْتُمْ ۚ فَإِنْ أَسْلَمُوا۟ فَقَدِ ٱهْتَدَوا۟ ۖ وَّإِن تَوَلَّوْا۟ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ ٱلْبَلَٰغُ ۗ وَٱللَّهُ بَصِيرٌۢ بِٱلْعِبَادِ
Türkçe Okunuşu: fein hâccûke fekul eslemtu vechiye lillâhi vemeni-ttebe`an. vekul lilleẕîne ûtu-lkitâbe vel'ummiyyîne eeslemtum. fein eslemû fekadi-htedev. vein tevellev feinnemâ `aleyke-lbelâğ. vellâhu besîrum bil`ibâd.
Türkçe Meali: Eğer seninle tartışmaya girişirlerse, "Ben bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a verdim" de. Kendilerine Kitap verilenlere ve kitapsızlara: "Siz de İslam oldunuz mu?" de, şayet İslam olurlarsa doğru yola girmişlerdir, yüz çevirirlerse, sana yalnız tebliğ etmek düşer. Allah kullarını görür.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 21. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَيَقْتُلُونَ ٱلنَّبِيِّۦنَ بِغَيْرِ حَقٍّۢ وَيَقْتُلُونَ ٱلَّذِينَ يَأْمُرُونَ بِٱلْقِسْطِ مِنَ ٱلنَّاسِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yekfurûne biâyâti-llâhi veyaktulûne-nnebiyyîne biğayri hakkiv veyaktulûne-lleẕîne ye'murûne bilkisti mine-nnâsi febeşşirhum bi`aẕâbin elîm.
Türkçe Meali: Allah'ın ayetlerini inkar edenlere, haksız yere peygamberleri öldürenlere, insanlardan adaleti emredenleri öldürenlere elem verici bir azabı müjdele.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 22. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ حَبِطَتْ أَعْمَٰلُهُمْ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّٰصِرِينَ
Türkçe Okunuşu: ulâike-lleẕîne habitat a`mâluhum fi-ddunyâ vel'âḫirah. vemâ lehum min nâsirîn.
Türkçe Meali: Onlar, dünya ve ahirette işleri boşa çıkacak olanlardır. Onların hiç yardımcıları da yoktur.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 23. Ayet
Arapça: أَلَمْ تَرَ إِلَى ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ نَصِيبًۭا مِّنَ ٱلْكِتَٰبِ يُدْعَوْنَ إِلَىٰ كِتَٰبِ ٱللَّهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٌۭ مِّنْهُمْ وَهُم مُّعْرِضُونَ
Türkçe Okunuşu: elem tera ile-lleẕîne ûtû nesîbem mine-lkitâbi yud`avne ilâ kitâbi-llâhi liyahkume beynehum ŝumme yetevellâ ferîkum minhum vehum mu`ridûn.
Türkçe Meali: Kendilerine Kitapdan bir pay verilenleri, görmedin mi? Onlar aralarında hüküm vermek için Allah'ın Kitabına çağırılmışlar, sonra onlardan bir takımı dönmüşlerdir. Onlar temelli yüz çevirenlerdir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 24. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا۟ لَن تَمَسَّنَا ٱلنَّارُ إِلَّآ أَيَّامًۭا مَّعْدُودَٰتٍۢ ۖ وَغَرَّهُمْ فِى دِينِهِم مَّا كَانُوا۟ يَفْتَرُونَ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike biennehum kâlû len temessene-nnâru illâ eyyâmem ma`dûdât. veğarrahum fî dînihim mâ kânû yefterûn.
Türkçe Meali: Bu, onların: "Bize ateş sadece sayılı birkaç gün değecektir" demelerindendir. Uydurup durdukları şeyler, onları dinlerinde yanıltmıştır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 25. Ayet
Arapça: فَكَيْفَ إِذَا جَمَعْنَٰهُمْ لِيَوْمٍۢ لَّا رَيْبَ فِيهِ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍۢ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: fekeyfe iẕâ cema`nâhum liyevmil lâ raybe fîhi vevuffiyet kullu nefsim mâ kesebet vehum lâ yużlemûn.
Türkçe Meali: Geleceğinden şüphe olmayan günde, onları topladığımız ve haksızlık yapılmayarak herkese kazandığı eksiksiz verildiği zaman, nasıl olacak?
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 26. Ayet
Arapça: قُلِ ٱللَّهُمَّ مَٰلِكَ ٱلْمُلْكِ تُؤْتِى ٱلْمُلْكَ مَن تَشَآءُ وَتَنزِعُ ٱلْمُلْكَ مِمَّن تَشَآءُ وَتُعِزُّ مَن تَشَآءُ وَتُذِلُّ مَن تَشَآءُ ۖ بِيَدِكَ ٱلْخَيْرُ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: kuli-llâhumme mâlike-lmulki tu'ti-lmulke men teşâu vetenzi`u-lmulke mimmen teşâ'. vetu`izzu men teşâu vetuẕillu men teşâ'. biyedike-lḫayr. inneke `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: De ki: "Mülkün sahibi olan Allah'ım! Mülkü dilediğine verirsin; dilediğinden çekip alırsın; dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; iyilik elindedir. Doğrusu Sen, her şeye Kadir'sin.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 27. Ayet
Arapça: تُولِجُ ٱلَّيْلَ فِى ٱلنَّهَارِ وَتُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِى ٱلَّيْلِ ۖ وَتُخْرِجُ ٱلْحَىَّ مِنَ ٱلْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ ٱلْمَيِّتَ مِنَ ٱلْحَىِّ ۖ وَتَرْزُقُ مَن تَشَآءُ بِغَيْرِ حِسَابٍۢ
Türkçe Okunuşu: tûlicu-lleyle fi-nnehâri vetûlicu-nnehâra fi-lleyl. vetuḫricu-lhayye mine-lmeyyiti vetuḫricu-lmeyyite mine-lhayy. veterzuku men teşâu biğayri hisâb.
Türkçe Meali: Geceyi gündüze, gündüzü geceye geçirirsin; ölüden diri, diriden ölü çıkarırsın; dilediğini hesapsız rızıklandırırsın".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 28. Ayet
Arapça: لَّا يَتَّخِذِ ٱلْمُؤْمِنُونَ ٱلْكَٰفِرِينَ أَوْلِيَآءَ مِن دُونِ ٱلْمُؤْمِنِينَ ۖ وَمَن يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ ٱللَّهِ فِى شَىْءٍ إِلَّآ أَن تَتَّقُوا۟ مِنْهُمْ تُقَىٰةًۭ ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ ٱللَّهُ نَفْسَهُۥ ۗ وَإِلَى ٱللَّهِ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: lâ yetteḫiẕi-lmu'minûne-lkâfirîne evliyâe min dûni-lmu'minîn. vemey yef`al ẕâlike feleyse mine-llâhi fî şey'in illâ en tettekû minhum tukâh. veyuhaẕẕirukumu-llâhu nefseh. veile-llâhi-lmesîr.
Türkçe Meali: Müminler, müminleri bırakıp kafirleri dost edinmesinler; kim böyle yaparsa Allah katında bir değeri yoktur, ancak, onlardan sakınmanız hali müstesnadır. Allah sizi Kendisiyle korkutur, dönüş Allah'adır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 29. Ayet
Arapça: قُلْ إِن تُخْفُوا۟ مَا فِى صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ ٱللَّهُ ۗ وَيَعْلَمُ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۗ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: kul in tuḫfû mâ fî sudûrikum ev tubdûhu ya`lemhu-llâh. veya`lemu mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ard. vellâhu `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: De ki: "İçinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde olanları da, yerde olanları da bilir. Allah her şeye Kadir'dir".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 30. Ayet
Arapça: يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍۢ مَّا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍۢ مُّحْضَرًۭا وَمَا عَمِلَتْ مِن سُوٓءٍۢ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُۥٓ أَمَدًۢا بَعِيدًۭا ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ ٱللَّهُ نَفْسَهُۥ ۗ وَٱللَّهُ رَءُوفٌۢ بِٱلْعِبَادِ
Türkçe Okunuşu: yevme tecidu kullu nefsim mâ `amilet min ḫayrim muhdarâ. vemâ `amilet min sû'. teveddu lev enne beynehâ vebeynehû emedem be`îdâ. veyuhaẕẕirukumu-llâhu nefseh. vellâhu raûfum bil`ibâd.
Türkçe Meali: Her kişinin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü, ki kendisiyle o kötülük arasında uzun bir mesafe olmasını diler, hazır bulacağı günü bir düşünün. Kullarına karşı şefkatli olan Allah size kendinden korkmanızı emreder.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 31. Ayet
Arapça: قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ ٱللَّهَ فَٱتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ ٱللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ ۗ وَٱللَّهُ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: kul in kuntum tuhibbûne-llâhe fettebi`ûnî yuhbibkumu-llâhu veyağfir lekum ẕunûbekum. vellâhu ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: De ki: "Allah'ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 32. Ayet
Arapça: قُلْ أَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَ ۖ فَإِن تَوَلَّوْا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: kul etî`u-llâhe verrasûl. fein tevellev feinne-llâhe lâ yuhibbu-lkâfirîn.
Türkçe Meali: De ki: "Allah'a ve Peygambere itaat edin". Yüz çevirirlerse bilsinler ki, Allah inkar edenleri sevmez.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 33. Ayet
Arapça: ۞ إِنَّ ٱللَّهَ ٱصْطَفَىٰٓ ءَادَمَ وَنُوحًۭا وَءَالَ إِبْرَٰهِيمَ وَءَالَ عِمْرَٰنَ عَلَى ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe-stafâ âdeme venûhav veâle ibrâhîme veâle `imrâne `ale-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini, İmran ailesini birbirinin soyundan olarak alemlere tercih etti. Allah işitendir, bilendir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 34. Ayet
Arapça: ذُرِّيَّةًۢ بَعْضُهَا مِنۢ بَعْضٍۢ ۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: ẕurriyyetem ba`duhâ mim ba`d. vellâhu semî`un `alîm.
Türkçe Meali: Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini, İmran ailesini birbirinin soyundan olarak alemlere tercih etti. Allah işitendir, bilendir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 35. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَتِ ٱمْرَأَتُ عِمْرَٰنَ رَبِّ إِنِّى نَذَرْتُ لَكَ مَا فِى بَطْنِى مُحَرَّرًۭا فَتَقَبَّلْ مِنِّىٓ ۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâleti-mraetu `imrâne rabbi innî neẕertu leke mâ fî batnî muharraran fetekabbel minnî. inneke ente-ssemî`u-l`alîm.
Türkçe Meali: İmran'ın karısı: "Ya Rabbi! Karnımda olanı, sadece sana hizmet etmek üzere adadım, benden kabul buyur, doğrusu işiten ve bilen ancak Sensin" demişti.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 36. Ayet
Arapça: فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ إِنِّى وَضَعْتُهَآ أُنثَىٰ وَٱللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ وَلَيْسَ ٱلذَّكَرُ كَٱلْأُنثَىٰ ۖ وَإِنِّى سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَإِنِّىٓ أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ ٱلشَّيْطَٰنِ ٱلرَّجِيمِ
Türkçe Okunuşu: felemmâ veda`athâ kâlet rabbi innî veda`tuhâ unŝâ. vellâhu a`lemu bimâ veda`at. veleyse-ẕẕekeru kel'unŝâ. veinnî semmeytuhâ meryeme veinnî u`îẕuhâ bike veẕurriyyetehâ mine-şşeytâni-rracîm.
Türkçe Meali: Onu doğurduğunda, Allah onun ne doğurduğunu bilirken "Ya Rabbi! Kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir, ben ona Meryem adını verdim, ben onu da soyunu da, kovulmuş şeytandan Sana sığındırırım" dedi.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 37. Ayet
Arapça: فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍۢ وَأَنۢبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًۭا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا ۖ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا ٱلْمِحْرَابَ وَجَدَ عِندَهَا رِزْقًۭا ۖ قَالَ يَٰمَرْيَمُ أَنَّىٰ لَكِ هَٰذَا ۖ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِندِ ٱللَّهِ ۖ إِنَّ ٱللَّهَ يَرْزُقُ مَن يَشَآءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
Türkçe Okunuşu: fetekabbelehâ rabbuhâ bikabûlin haseniv veembetehâ nebâten hasenev vekeffelehâ zekeriyyâ. kullemâ deḫale `aleyhâ zekeriyye-lmihrâbe vecede `indehâ rizkan. kâle yâ meryemu ennâ leki hâẕâ. kâlet huve min `indi-llâh. inne-llâhe yerzuku mey yeşâu biğayri hisâb.
Türkçe Meali: Rabbi onu güzel bir kabulle karşıladı, güzel bir bitki gibi yetiştirdi; onu Zekeriya'nın himayesine bıraktı. Zekeriya mabedde onun yanına her girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. "Ey Meryem! Bu sana nereden geldi?" demiş, o da: Bu, Allah'ın katındandır" cevabını vermişti. Doğrusu Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 38. Ayet
Arapça: هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُۥ ۖ قَالَ رَبِّ هَبْ لِى مِن لَّدُنكَ ذُرِّيَّةًۭ طَيِّبَةً ۖ إِنَّكَ سَمِيعُ ٱلدُّعَآءِ
Türkçe Okunuşu: hunâlike de`â zekeriyyâ rabbeh. kâle rabbi heb lî mil ledunke ẕurriyyeten tayyibeh. inneke semî`u-ddu`â'.
Türkçe Meali: Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Ya Rabbi! Bana kendi katından temiz bir soy bahşet, doğrusu Sen duayı işitirsin".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 39. Ayet
Arapça: فَنَادَتْهُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَآئِمٌۭ يُصَلِّى فِى ٱلْمِحْرَابِ أَنَّ ٱللَّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَىٰ مُصَدِّقًۢا بِكَلِمَةٍۢ مِّنَ ٱللَّهِ وَسَيِّدًۭا وَحَصُورًۭا وَنَبِيًّۭا مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: fenâdethu-lmelâiketu vehuve kâimuy yusallî fi-lmihrâbi enne-llâhe yubeşşiruke biyahyâ musaddikam bikelimetim mine-llâhi veseyyidev vehasûrav venebiyyem mine-ssâlihîn.
Türkçe Meali: Mabedde namaz kılarken melekler ona seslendiler: "Allah sana Allah'ın emriyle (vücud bulan İsa'yı) tasdik eden, efendi, iffetli, iyilerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 40. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِى غُلَٰمٌۭ وَقَدْ بَلَغَنِىَ ٱلْكِبَرُ وَٱمْرَأَتِى عَاقِرٌۭ ۖ قَالَ كَذَٰلِكَ ٱللَّهُ يَفْعَلُ مَا يَشَآءُ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi ennâ yekûnu lî ğulâmuv vekad beleğaniye-lkiberu vemraetî `âkir. kâle keẕâlike-llâhu yef`alu mâ yeşâ'.
Türkçe Meali: "Ya Rabbi! Ben artık iyice kocamış, karım da kısırken nasıl oğlum olabilir?" dedi. Allah: "Böyledir, Allah dilediğini yapar" dedi.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 41. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ ٱجْعَل لِّىٓ ءَايَةًۭ ۖ قَالَ ءَايَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ ٱلنَّاسَ ثَلَٰثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًۭا ۗ وَٱذْكُر رَّبَّكَ كَثِيرًۭا وَسَبِّحْ بِٱلْعَشِىِّ وَٱلْإِبْكَٰرِ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi-c`al lî âyeh. kâle âyetuke ellâ tukellime-nnâse ŝelâŝete eyyâmin illâ ramzâ. veẕkur rabbeke keŝîrav vesebbih bil`aşiyyi vel'ibkâr.
Türkçe Meali: "Ya Rabbi! Bana bir alamet ver" dedi, "Alametin, üç gün, işaretle anlaşma dışında insanlarla konuşmamandır; Rabbini çok an, akşam sabah hamd et" dedi.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 42. Ayet
Arapça: وَإِذْ قَالَتِ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ يَٰمَرْيَمُ إِنَّ ٱللَّهَ ٱصْطَفَىٰكِ وَطَهَّرَكِ وَٱصْطَفَىٰكِ عَلَىٰ نِسَآءِ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ kâleti-lmelâiketu yâ meryemu inne-llâhe-stafâki vetahheraki vastafâki `alâ nisâi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Melekler şöyle demişti: "Ey Meryem! Allah seni seçip temizledi. Dünyaların kadınlarından seni üstün tuttu."
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 43. Ayet
Arapça: يَٰمَرْيَمُ ٱقْنُتِى لِرَبِّكِ وَٱسْجُدِى وَٱرْكَعِى مَعَ ٱلرَّٰكِعِينَ
Türkçe Okunuşu: yâ meryemu-knutî lirabbiki vescudî verke`î me`a-rrâki`în.
Türkçe Meali: "Ey Meryem! Rabbine gönülden boyun eğ, secde et, rüku edenlerle birlikte rüku et."
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 44. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ مِنْ أَنۢبَآءِ ٱلْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيْكَ ۚ وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يُلْقُونَ أَقْلَٰمَهُمْ أَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَ وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يَخْتَصِمُونَ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike min embâi-lğaybi nûhîhi ileyk. vemâ kunte ledeyhim iẕ yulkûne aklâmehum eyyuhum yekfulu meryem. vemâ kunte ledeyhim iẕ yaḫtesimûn.
Türkçe Meali: Bu Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin, çekişirlerken de orada bulunmadın.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 45. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَتِ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ يَٰمَرْيَمُ إِنَّ ٱللَّهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍۢ مِّنْهُ ٱسْمُهُ ٱلْمَسِيحُ عِيسَى ٱبْنُ مَرْيَمَ وَجِيهًۭا فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ وَمِنَ ٱلْمُقَرَّبِينَ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâleti-lmelâiketu yâ meryemu inne-llâhe yubeşşiruki bikelimetim minh. ismuhu-lmesîhu `îse-bnu meryeme vecîhen fi-ddunyâ vel'âḫirati vemine-lmukarrabîn.
Türkçe Meali: Melekler demişti ki: "Ey Meryem! Allah sana, Kendinden bir sözü, adı Meryem oğlu İsa olan Mesihi, dünya ve ahirette şerefli ve Allah'a yakın kılınanlardan olarak müjdeler".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَيُكَلِّمُ ٱلنَّاسَ فِى ٱلْمَهْدِ وَكَهْلًۭا وَمِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: veyukellimu-nnâse fi-lmehdi vekehlev vemine-ssâlihîn.
Türkçe Meali: "İnsanlarla, beşikte iken de, yetişkin iken de konuşacaktır ve o, iyilerdendir".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 47. Ayet
Arapça: قَالَتْ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِى وَلَدٌۭ وَلَمْ يَمْسَسْنِى بَشَرٌۭ ۖ قَالَ كَذَٰلِكِ ٱللَّهُ يَخْلُقُ مَا يَشَآءُ ۚ إِذَا قَضَىٰٓ أَمْرًۭا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ
Türkçe Okunuşu: kâlet rabbi ennâ yekûnu lî veleduv velem yemsesnî beşer. kâle keẕâliki-llâhu yaḫluku mâ yeşâ'. iẕâ kadâ emran feinnemâ yekûlu lehû kun feyekûn.
Türkçe Meali: Meryem: "Rabbim! Bana bir insan dokunmamışken nasıl çocuğum olabilir?" demişti. Melekler şöyle dediler: "Allah dilediğini böylece yaratır. Bir işin olmasını dilerse ona ol der ve olur".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَيُعَلِّمُهُ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحِكْمَةَ وَٱلتَّوْرَىٰةَ وَٱلْإِنجِيلَ
Türkçe Okunuşu: veyu`allimuhu-lkitâbe velhikmete vettevrâte vel'incîl.
Türkçe Meali: Ona Kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek, İsrailoğullarına şöyle diyen bir peygamber kılacak: "Ben size Rabbinizden bir ayet getirdim. Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim, Allah'ın izniyle, hemen kuş olacaktır; anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim; Allah'ın izniyle, ölüleri dirilteceğim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. İnanmışsanız bunda size delil vardır".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَرَسُولًا إِلَىٰ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ أَنِّى قَدْ جِئْتُكُم بِـَٔايَةٍۢ مِّن رَّبِّكُمْ ۖ أَنِّىٓ أَخْلُقُ لَكُم مِّنَ ٱلطِّينِ كَهَيْـَٔةِ ٱلطَّيْرِ فَأَنفُخُ فِيهِ فَيَكُونُ طَيْرًۢا بِإِذْنِ ٱللَّهِ ۖ وَأُبْرِئُ ٱلْأَكْمَهَ وَٱلْأَبْرَصَ وَأُحْىِ ٱلْمَوْتَىٰ بِإِذْنِ ٱللَّهِ ۖ وَأُنَبِّئُكُم بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَ فِى بُيُوتِكُمْ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: verasûlen ilâ benî isrâîle ennî kad ci'tukum biâyetim mir rabbikum ennî aḫluku lekum mine-ttîni kehey'eti-ttayri feenfuḫu fîhi feyekûnu tayram biiẕni-llâh. veubriu-l'ekmehe vel'ebrasa veuhyi-lmevtâ biiẕni-llâh. veunebbiukum bimâ te'kulûne vemâ teddeḫirûne fî buyûtikum. inne fî ẕâlike leâyetel lekum in kuntum mu'minîn.
Türkçe Meali: Ona Kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek, İsrailoğullarına şöyle diyen bir peygamber kılacak: "Ben size Rabbinizden bir ayet getirdim. Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim, Allah'ın izniyle, hemen kuş olacaktır; anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim; Allah'ın izniyle, ölüleri dirilteceğim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. İnanmışsanız bunda size delil vardır".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 50. Ayet
Arapça: وَمُصَدِّقًۭا لِّمَا بَيْنَ يَدَىَّ مِنَ ٱلتَّوْرَىٰةِ وَلِأُحِلَّ لَكُم بَعْضَ ٱلَّذِى حُرِّمَ عَلَيْكُمْ ۚ وَجِئْتُكُم بِـَٔايَةٍۢ مِّن رَّبِّكُمْ فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe Okunuşu: vemusaddikal limâ beyne yedeyye mine-ttevrâti veliuhille lekum ba`da-lleẕî hurrime `aleykum veci'tukum biâyetim mir rabbikum fetteku-llâhe veetî`ûn.
Türkçe Meali: "Benden önce gelen Tevrat'ı tasdik etmekle beraber size yasak edilenlerin bir kısmını helal kılmak üzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin; çünkü Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu doğru yoldur".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 51. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ رَبِّى وَرَبُّكُمْ فَٱعْبُدُوهُ ۗ هَٰذَا صِرَٰطٌۭ مُّسْتَقِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe rabbî verabbukum fa`budûh. hâẕâ sirâtum mustekîm.
Türkçe Meali: "Benden önce gelen Tevrat'ı tasdik etmekle beraber size yasak edilenlerin bir kısmını helal kılmak üzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin; çünkü Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu doğru yoldur".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 52. Ayet
Arapça: ۞ فَلَمَّآ أَحَسَّ عِيسَىٰ مِنْهُمُ ٱلْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنصَارِىٓ إِلَى ٱللَّهِ ۖ قَالَ ٱلْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ ٱللَّهِ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ وَٱشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ ehasse `îsâ minhumu-lkufra kâle men ensârî ile-llâh. kâle-lhavâriyyûne nahnu ensâru-llâh. âmennâ billâh. veşhed biennâ muslimûn.
Türkçe Meali: İsa onların inkarlarını hissedince: "Allah uğrunda yardımcılarım kimlerdir?" dedi. Havariler şöyle dediler: "Biz Allah'ın yardımcılarıyız, Allah'a inandık, O'na teslim olduğumuza şahid ol".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 53. Ayet
Arapça: رَبَّنَآ ءَامَنَّا بِمَآ أَنزَلْتَ وَٱتَّبَعْنَا ٱلرَّسُولَ فَٱكْتُبْنَا مَعَ ٱلشَّٰهِدِينَ
Türkçe Okunuşu: rabbenâ âmennâ bimâ enzelte vetteba`ne-rrasûle fektubnâ me`a-şşâhidîn.
Türkçe Meali: "Rabbimiz! İndirdiğine inandık, Peygambere uyduk; bizi sahid olanlarla beraber yaz".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 54. Ayet
Arapça: وَمَكَرُوا۟ وَمَكَرَ ٱللَّهُ ۖ وَٱللَّهُ خَيْرُ ٱلْمَٰكِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vemekerû vemekera-llâh. vellâhu ḫayru-lmâkirîn.
Türkçe Meali: Fakat (inkarcılar) hile yaptılar. Allah da onları cezalandırdı. Allah, hile yapanların cezasını en iyi verendir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 55. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ ٱللَّهُ يَٰعِيسَىٰٓ إِنِّى مُتَوَفِّيكَ وَرَافِعُكَ إِلَىَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَجَاعِلُ ٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُوكَ فَوْقَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ ۖ ثُمَّ إِلَىَّ مَرْجِعُكُمْ فَأَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فِيمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle-llâhu yâ `îsâ innî muteveffîke verâfi`uke ileyye vemutahhiruke mine-lleẕîne keferû vecâ`ilu-lleẕîne-ttebe`ûke fevka-lleẕîne keferû ilâ yevmi-lkiyâmeh. ŝumme ileyye merci`ukum feahkumu beynekum fîmâ kuntum fîhi taḫtelifûn.
Türkçe Meali: Allah demişti ki: "Ey İsa! Ben seni eceline yetireceğim, seni kendime yükselteceğim, inkar edenlerden seni tertemiz ayıracağım; sana uyanları, kıyamet gününe kadar, inkar edenlerin üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz Banadır. Ayrılığa düştüğünüz hususlarda aranızda hükmedeceğim. İnkar edenleri de dünya ve ahirette şiddetli azaba uğratacağım. Onların hiç yardımcıları olmayacaktır."
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 56. Ayet
Arapça: فَأَمَّا ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَابًۭا شَدِيدًۭا فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّٰصِرِينَ
Türkçe Okunuşu: feemme-lleẕîne keferû feu`aẕẕibuhum `aẕâben şedîden fi-ddunyâ vel'âḫirah. vemâ lehum min nâsirîn.
Türkçe Meali: Allah demişti ki: "Ey İsa! Ben seni eceline yetireceğim, seni kendime yükselteceğim, inkar edenlerden seni tertemiz ayıracağım; sana uyanları, kıyamet gününe kadar, inkar edenlerin üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz Banadır. Ayrılığa düştüğünüz hususlarda aranızda hükmedeceğim. İnkar edenleri de dünya ve ahirette şiddetli azaba uğratacağım. Onların hiç yardımcıları olmayacaktır."
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 57. Ayet
Arapça: وَأَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فَيُوَفِّيهِمْ أُجُورَهُمْ ۗ وَٱللَّهُ لَا يُحِبُّ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: veemme-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti feyuveffîhim ucûrahum. vellâhu lâ yuhibbu-żżâlimîn.
Türkçe Meali: İnanıp yararlı iş işleyenlerin ecirleri ise tastamam verilecektir. Allah zalimleri sevmez.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 58. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ ٱلْءَايَٰتِ وَٱلذِّكْرِ ٱلْحَكِيمِ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike netlûhu `aleyke mine-l'âyâti veẕẕikri-lhakîm.
Türkçe Meali: Sana okuduğumuz bunlar, ayetlerden ve hikmet dolu Kuran'dandır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 59. Ayet
Arapça: إِنَّ مَثَلَ عِيسَىٰ عِندَ ٱللَّهِ كَمَثَلِ ءَادَمَ ۖ خَلَقَهُۥ مِن تُرَابٍۢ ثُمَّ قَالَ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ
Türkçe Okunuşu: inne meŝele `îsâ `inde-llâhi kemeŝeli âdem. ḫalekahû min turâbin ŝumme kâle lehû kun feyekûn.
Türkçe Meali: Allah'ın katında İsa'nın durumu kendisini topraktan yaratıp sonra ol demesiyle olmuş olan Adem'in durumu gibidir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 60. Ayet
Arapça: ٱلْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلَا تَكُن مِّنَ ٱلْمُمْتَرِينَ
Türkçe Okunuşu: elhakku mir rabbike felâ tekum mine-lmumterîn.
Türkçe Meali: Gerçek Rabb'indendir, o halde şüphelenenlerden olma.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 61. Ayet
Arapça: فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِنۢ بَعْدِ مَا جَآءَكَ مِنَ ٱلْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا۟ نَدْعُ أَبْنَآءَنَا وَأَبْنَآءَكُمْ وَنِسَآءَنَا وَنِسَآءَكُمْ وَأَنفُسَنَا وَأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَتَ ٱللَّهِ عَلَى ٱلْكَٰذِبِينَ
Türkçe Okunuşu: femen hâccâke fîhi mim ba`di mâ câeke mine-l`ilmi fekul te`âlev ned`u ebnâenâ veebnâekum venisâenâ venisâekum veenfusenâ veenfusekum ŝumme nebtehil fenec`al la`nete-llâhi `ale-lkâẕibîn.
Türkçe Meali: Sana ilim geldikten sonra, bu hususta seninle kim tartışacak olursa, de ki: "Gelin, oğullarımızı, oğullarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra lanetleşelim de, Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 62. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلْقَصَصُ ٱلْحَقُّ ۚ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا ٱللَّهُ ۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ lehuve-lkasasu-lhakk. vemâ min ilâhin ille-llâh. veinne-llâhe lehuve-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: Şüphesiz bu anlatılanlar gerçek olaylardır. Allah'tan başka tanrı yoktur. Doğrusu Allah güçlüdür, Hakim'dir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 63. Ayet
Arapça: فَإِن تَوَلَّوْا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌۢ بِٱلْمُفْسِدِينَ
Türkçe Okunuşu: fein tevellev feinne-llâhe `alîmum bilmufsidîn.
Türkçe Meali: Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah bozguncuları bilir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 64. Ayet
Arapça: قُلْ يَٰٓأَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ تَعَالَوْا۟ إِلَىٰ كَلِمَةٍۢ سَوَآءٍۭ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلَّا نَعْبُدَ إِلَّا ٱللَّهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهِۦ شَيْـًۭٔا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًۭا مِّن دُونِ ٱللَّهِ ۚ فَإِن تَوَلَّوْا۟ فَقُولُوا۟ ٱشْهَدُوا۟ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: kul yâ ehle-lkitâbi te`âlev ilâ kelimetin sevâim beynenâ vebeynekum ellâ na`bude ille-llâhe velâ nuşrike bihî şey'ev velâ yetteḫiẕe ba`dunâ ba`dan erbâbem min dûni-llâh. fein tevellev fekûlu-şhedû biennâ muslimûn.
Türkçe Meali: De ki: "Ey Kitap ehli! Ancak Allah'a kulluk etmek, O'na bir şeyi eş koşmamak, Allah'ı bırakıp birbirimizi rab olarak benimsememek üzere, bizimle sizin aranızda müşterek bir söze gelin". Eğer yüz çevirirlerse: "Bizim müslüman olduğumuza şahid olun" deyin.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 65. Ayet
Arapça: يَٰٓأَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ لِمَ تُحَآجُّونَ فِىٓ إِبْرَٰهِيمَ وَمَآ أُنزِلَتِ ٱلتَّوْرَىٰةُ وَٱلْإِنجِيلُ إِلَّا مِنۢ بَعْدِهِۦٓ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ ehle-lkitâbi lime tuhâccûne fî ibrâhîme vemâ unzileti-ttevrâtu vel'incîlu illâ mim ba`dih. efelâ ta`kilûn.
Türkçe Meali: Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Tevrat da, İncil de şüphesiz ondan sonra indirilmiştir. Akletmiyor musunuz?
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 66. Ayet
Arapça: هَٰٓأَنتُمْ هَٰٓؤُلَآءِ حَٰجَجْتُمْ فِيمَا لَكُم بِهِۦ عِلْمٌۭ فَلِمَ تُحَآجُّونَ فِيمَا لَيْسَ لَكُم بِهِۦ عِلْمٌۭ ۚ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: hâentum hâulâi hâcectum fîmâ lekum bihî `ilmun felime tuhâccûne fîmâ leyse lekum bihî `ilm. vellâhu ya`lemu veentum lâ ta`lemûn.
Türkçe Meali: Siz, hadi bilginiz olan şey üzerinde tartışanlarsınız. Ama bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışırsınız? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 67. Ayet
Arapça: مَا كَانَ إِبْرَٰهِيمُ يَهُودِيًّۭا وَلَا نَصْرَانِيًّۭا وَلَٰكِن كَانَ حَنِيفًۭا مُّسْلِمًۭا وَمَا كَانَ مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ
Türkçe Okunuşu: mâ kâne ibrâhîmu yehûdiyyev velâ nasrâniyyev velâkin kâne hanîfem muslimâ. vemâ kâne mine-lmuşrikîn.
Türkçe Meali: İbrahim, yahudi de, hıristiyan da değildi, ama doğruya yönelen bir müslimdi; ortak koşanlardan değildi.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 68. Ayet
Arapça: إِنَّ أَوْلَى ٱلنَّاسِ بِإِبْرَٰهِيمَ لَلَّذِينَ ٱتَّبَعُوهُ وَهَٰذَا ٱلنَّبِىُّ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ۗ وَٱللَّهُ وَلِىُّ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: inne evle-nnâsi biibrâhîme lelleẕîne-ttebe`ûhu vehâẕe-nnebiyyu velleẕîne âmenû. vellâhu veliyyu-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Doğrusu İbrahim'e en yakın olanlar, ona uyanlar, bu Peygamber ve inananlardır. Allah inananların dostudur.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 69. Ayet
Arapça: وَدَّت طَّآئِفَةٌۭ مِّنْ أَهْلِ ٱلْكِتَٰبِ لَوْ يُضِلُّونَكُمْ وَمَا يُضِلُّونَ إِلَّآ أَنفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: veddet tâifetum min ehli-lkitâbi lev yudillûnekum. vemâ yudillûne illâ enfusehum vemâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Kitap ehlinden bir takımı sizi sapıtmak isterler; oysa kendilerini saptırırlar da farkına varmazlar.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 70. Ayet
Arapça: يَٰٓأَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَأَنتُمْ تَشْهَدُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ ehle-lkitâbi lime tekfurûne biâyâti-llâhi veentum teşhedûn.
Türkçe Meali: Ey Kitap ehli! Sizler göz göre göre Allah'ın ayetlerini niçin inkar ediyorsunuz?
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 71. Ayet
Arapça: يَٰٓأَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ لِمَ تَلْبِسُونَ ٱلْحَقَّ بِٱلْبَٰطِلِ وَتَكْتُمُونَ ٱلْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ ehle-lkitâbi lime telbisûne-lhakka bilbâtili vetektumûne-lhakka veentum ta`lemûn.
Türkçe Meali: Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 72. Ayet
Arapça: وَقَالَت طَّآئِفَةٌۭ مِّنْ أَهْلِ ٱلْكِتَٰبِ ءَامِنُوا۟ بِٱلَّذِىٓ أُنزِلَ عَلَى ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَجْهَ ٱلنَّهَارِ وَٱكْفُرُوٓا۟ ءَاخِرَهُۥ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlet tâifetum min ehli-lkitâbi âminû billeẕî unzile `ale-lleẕîne âmenû veche-nnehâri vekfurû âḫirahû le`allehum yerci`ûn.
Türkçe Meali: Kitap ehlinden bir takımı şöyle dedi: "İnananlara indirilene günün başında inanın, sonunda inkar edin ki, belki dönerler ve dininize uyanlardan başkasına inanmayın". De ki: "Doğru yol Allah'ın yoludur". Ve yine başkasına da verildiğine veya Rabbinizin katında Müslümanların karşı delil getirip sizi alt edeceğine inanmayın, derler. De ki: "Doğrusu bol nimet Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah'ın fazlı her şeyi kaplar, O her şeyi bilir".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 73. Ayet
Arapça: وَلَا تُؤْمِنُوٓا۟ إِلَّا لِمَن تَبِعَ دِينَكُمْ قُلْ إِنَّ ٱلْهُدَىٰ هُدَى ٱللَّهِ أَن يُؤْتَىٰٓ أَحَدٌۭ مِّثْلَ مَآ أُوتِيتُمْ أَوْ يُحَآجُّوكُمْ عِندَ رَبِّكُمْ ۗ قُلْ إِنَّ ٱلْفَضْلَ بِيَدِ ٱللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَآءُ ۗ وَٱللَّهُ وَٰسِعٌ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velâ tu'minû illâ limen tebi`a dînekum. kul inne-lhudâ hude-llâhi ey yu'tâ ehadum miŝle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum `inde rabbikum. kul inne-lfadle biyedi-llâh. yu'tîhi mey yeşâ'. vellâhu vâsi`un `alîm.
Türkçe Meali: Kitap ehlinden bir takımı şöyle dedi: "İnananlara indirilene günün başında inanın, sonunda inkar edin ki, belki dönerler ve dininize uyanlardan başkasına inanmayın". De ki: "Doğru yol Allah'ın yoludur". Ve yine başkasına da verildiğine veya Rabbinizin katında Müslümanların karşı delil getirip sizi alt edeceğine inanmayın, derler. De ki: "Doğrusu bol nimet Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah'ın fazlı her şeyi kaplar, O her şeyi bilir".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 74. Ayet
Arapça: يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِۦ مَن يَشَآءُ ۗ وَٱللَّهُ ذُو ٱلْفَضْلِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: yaḫtessu birahmetihî mey yeşâ'. vellâhu ẕu-lfadli-l`ażîm.
Türkçe Meali: "Rahmetini dilediğine tahsis eder, Allah büyük, bol nimet sahibidir".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 75. Ayet
Arapça: ۞ وَمِنْ أَهْلِ ٱلْكِتَٰبِ مَنْ إِن تَأْمَنْهُ بِقِنطَارٍۢ يُؤَدِّهِۦٓ إِلَيْكَ وَمِنْهُم مَّنْ إِن تَأْمَنْهُ بِدِينَارٍۢ لَّا يُؤَدِّهِۦٓ إِلَيْكَ إِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَآئِمًۭا ۗ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا۟ لَيْسَ عَلَيْنَا فِى ٱلْأُمِّيِّۦنَ سَبِيلٌۭ وَيَقُولُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemin ehli-lkitâbi men in te'menhu bikintâriy yu'eddihî ileyk. veminhum men in te'menhu bidînâril lâ yu'eddihî ileyke illâ mâ dumte `aleyhi kâimâ. ẕâlike biennehum kâlû leyse `aleynâ fi-l'ummiyyîne sebîl. veyekûlûne `ale-llâhi-lkeẕibe vehum ya`lemûn.
Türkçe Meali: Kitap ehli arasında kantarla emanet bıraksan onu sana ödeyen ve bir lira emanet etsen, tepesine dikilmedikçe onu sana ödemeyen vardır. Bu, onların: "Kitapsızlara karşı üzerimize bir sorumluluk yoktur" demelerindendir. Onlar bile bile Allah'a karşı yalan söylemektedirler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 76. Ayet
Arapça: بَلَىٰ مَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِۦ وَٱتَّقَىٰ فَإِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: belâ men evfâ bi`ahdihî vettekâ feinne-llâhe yuhibbu-lmuttekîn.
Türkçe Meali: Hayır, öyle değil; ahdini yerine getiren ve günahtan sakınan bilsin ki, Allah sakınanları şüphesiz sever.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 77. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ ٱللَّهِ وَأَيْمَٰنِهِمْ ثَمَنًۭا قَلِيلًا أُو۟لَٰٓئِكَ لَا خَلَٰقَ لَهُمْ فِى ٱلْءَاخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ ٱللَّهُ وَلَا يَنظُرُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yeşterûne bi`ahdi-llâhi veeymânihim ŝemenen kalîlen ulâike lâ ḫalâka lehum fi-l'âḫirati velâ yukellimuhumu-llâhu velâ yenżuru ileyhim yevme-lkiyâmeti velâ yuzekkîhim. velehum `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir değere değişenlerin, işte onların, ahirette bir payları yoktur. Allah onlara kıyamet günü hitab etmeyecek, onlara bakmayacak, onları temize çıkarmayacaktır. Elem verici azab onlar içindir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 78. Ayet
Arapça: وَإِنَّ مِنْهُمْ لَفَرِيقًۭا يَلْوُۥنَ أَلْسِنَتَهُم بِٱلْكِتَٰبِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ ٱلْكِتَٰبِ وَمَا هُوَ مِنَ ٱلْكِتَٰبِ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِندِ ٱللَّهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِندِ ٱللَّهِ وَيَقُولُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: veinne minhum leferîkay yelvûne elsinetehum bilkitâbi litahsebûhu mine-lkitâbi vemâ huve mine-lkitâb. veyekûlûne huve min `indi-llâhi vemâ huve min `indi-llâh. veyekûlûne `ale-llâhi-lkeẕibe vehum ya`lemûn.
Türkçe Meali: Onlardan bir takımı, Kitapta olmadığı halde Kitaptan zannedesiniz diye dillerini eğip bükerler. O, Allah katından olmadığı halde: "Allah katındandır" derler, bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 79. Ayet
Arapça: مَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُؤْتِيَهُ ٱللَّهُ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحُكْمَ وَٱلنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا۟ عِبَادًۭا لِّى مِن دُونِ ٱللَّهِ وَلَٰكِن كُونُوا۟ رَبَّٰنِيِّۦنَ بِمَا كُنتُمْ تُعَلِّمُونَ ٱلْكِتَٰبَ وَبِمَا كُنتُمْ تَدْرُسُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ kâne libeşerin ey yu'tiyehu-llâhu-lkitâbe velhukme vennubuvvete ŝumme yekûle linnâsi kûnû `ibâdel lî min dûni-llâhi velâkin kûnû rabbâniyyîne bimâ kuntum tu`allimûne-lkitâbe vebimâ kuntum tedrusûn.
Türkçe Meali: Allah'ın kendisine Kitap'ı, hükmü, peygamberliği verdiği insanoğluna: "Allah'ı bırakıp bana kulluk edin" demek yaraşmaz, fakat: "Kitabı öğrettiğinize, okuduğunuza göre Rabb'e kul olun" demek yaraşır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 80. Ayet
Arapça: وَلَا يَأْمُرَكُمْ أَن تَتَّخِذُوا۟ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ وَٱلنَّبِيِّۦنَ أَرْبَابًا ۗ أَيَأْمُرُكُم بِٱلْكُفْرِ بَعْدَ إِذْ أَنتُم مُّسْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ ye'murakum en tetteḫiẕu-lmelâikete vennebiyyîne erbâbâ. eye'murukum bilkufri ba`de iẕ entum muslimûn.
Türkçe Meali: Size melekleri, peygamberleri Rab olarak benimsemenizi emretmesi de yaraşmaz. Siz müslüman olduktan sonra, size inkar etmeyi mi emredecek?
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 81. Ayet
Arapça: وَإِذْ أَخَذَ ٱللَّهُ مِيثَٰقَ ٱلنَّبِيِّۦنَ لَمَآ ءَاتَيْتُكُم مِّن كِتَٰبٍۢ وَحِكْمَةٍۢ ثُمَّ جَآءَكُمْ رَسُولٌۭ مُّصَدِّقٌۭ لِّمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِهِۦ وَلَتَنصُرُنَّهُۥ ۚ قَالَ ءَأَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَىٰ ذَٰلِكُمْ إِصْرِى ۖ قَالُوٓا۟ أَقْرَرْنَا ۚ قَالَ فَٱشْهَدُوا۟ وَأَنَا۠ مَعَكُم مِّنَ ٱلشَّٰهِدِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ eḫaẕe-llâhu mîŝâka-nnebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbiv vehikmetin ŝumme câekum rasûlum musaddikul limâ me`akum letu'minunne bihî veletensurunneh. kâle eakrartum veeḫaẕtum `alâ ẕâlikum isrî. kâlû akrarnâ. kâle feşhedû veenâ me`akum mine-şşâhidîn.
Türkçe Meali: Allah peygamberlerden ahid almıştı: "And olsun ki size Kitap, hikmet verdim; sizde olanı tasdik eden bir peygamber gelecek, ona mutlaka inanacaksınız ve ona mutlaka yardım edeceksiniz, ikrar edip bu ahdi kabul ettiniz mi?" demişti. "İkrar ettik" demişlerdi de: "Şahid olun, Ben de sizinle beraber şahidlerdenim" demişti.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 82. Ayet
Arapça: فَمَن تَوَلَّىٰ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْفَٰسِقُونَ
Türkçe Okunuşu: femen tevellâ ba`de ẕâlike feulâike humu-lfâsikûn.
Türkçe Meali: Bunun ardından yüz çeviren var ya, işte onlar fasık olanlardır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 83. Ayet
Arapça: أَفَغَيْرَ دِينِ ٱللَّهِ يَبْغُونَ وَلَهُۥٓ أَسْلَمَ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ طَوْعًۭا وَكَرْهًۭا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: efeğayra dîni-llâhi yebğûne velehû esleme men fi-ssemâvâti vel'ardi tav`av vekerhev veileyhi yurce`ûn.
Türkçe Meali: Allah'ın dininden başka bir din mi arzu ediyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O'na teslim olmuştur, O'na döneceklerdir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 84. Ayet
Arapça: قُلْ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ وَمَآ أُنزِلَ عَلَيْنَا وَمَآ أُنزِلَ عَلَىٰٓ إِبْرَٰهِيمَ وَإِسْمَٰعِيلَ وَإِسْحَٰقَ وَيَعْقُوبَ وَٱلْأَسْبَاطِ وَمَآ أُوتِىَ مُوسَىٰ وَعِيسَىٰ وَٱلنَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍۢ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُۥ مُسْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: kul âmennâ billâhi vemâ unzile `aleynâ vemâ unzile `alâ ibrâhîme veismâ`île veishâka veya`kûbe vel'esbâti vemâ ûtiye mûsâ ve`îsâ vennebiyyûne mir rabbihim. lâ nuferriku beyne ehadim minhum. venahnu lehû muslimûn.
Türkçe Meali: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Rableri tarafından Musa, İsa ve peygamberlere verilene inandık, onları birbirinden ayırt etmeyiz, biz O'na teslim olanlarız" de.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 85. Ayet
Arapça: وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ ٱلْإِسْلَٰمِ دِينًۭا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِى ٱلْءَاخِرَةِ مِنَ ٱلْخَٰسِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vemey yebteği ğayra-l'islâmi dînen feley yukbele minh. vehuve fi-l'âḫirati mine-lḫâsirîn.
Türkçe Meali: Kim İslam'dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 86. Ayet
Arapça: كَيْفَ يَهْدِى ٱللَّهُ قَوْمًۭا كَفَرُوا۟ بَعْدَ إِيمَٰنِهِمْ وَشَهِدُوٓا۟ أَنَّ ٱلرَّسُولَ حَقٌّۭ وَجَآءَهُمُ ٱلْبَيِّنَٰتُ ۚ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: keyfe yehdi-llâhu kavmen keferû ba`de îmânihim veşehidû enne-rrasûle hakkuv vecâehumu-lbeyyinât. vellâhu lâ yehdi-lkavme-żżâlimîn.
Türkçe Meali: İnandıktan, peygamberin hak olduğuna şehadet ettikten, kendilerine belgeler geldikten sonra inkar eden bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimleri doğru yola eriştirmez.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 87. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ جَزَآؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ ٱللَّهِ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةِ وَٱلنَّاسِ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: ulâike cezâuhum enne `aleyhim la`nete-llâhi velmelâiketi vennâsi ecme`în.
Türkçe Meali: İşte bunların cezası, Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin lanetine uğramalarıdır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 88. Ayet
Arapça: خَٰلِدِينَ فِيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ ٱلْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ
Türkçe Okunuşu: ḫâlidîne fîhâ. lâ yuḫaffefu `anhumu-l`aẕâbu velâ hum yunżarûn.
Türkçe Meali: Orada temellidirler; onlardan azab hafifletilmez; onların azabı geciktirilmez.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 89. Ayet
Arapça: إِلَّا ٱلَّذِينَ تَابُوا۟ مِنۢ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌ
Türkçe Okunuşu: ille-lleẕîne tâbû mim ba`di ẕâlike veaslehû feinne-llâhe ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Ancak bunun ardından tevbe edip düzelenler müstesnadır. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 90. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بَعْدَ إِيمَٰنِهِمْ ثُمَّ ٱزْدَادُوا۟ كُفْرًۭا لَّن تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلضَّآلُّونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne keferû ba`de îmânihim ŝumme-zdâdû kufral len tukbele tevbetuhum. veulâike humu-ddâllûn.
Türkçe Meali: İnandıktan sonra inkar edip, inkarda aşırı gidenler var ya, onların tevbeleri kabul edilmeyecektir. İşte sapıklar onlardır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 91. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَمَاتُوا۟ وَهُمْ كُفَّارٌۭ فَلَن يُقْبَلَ مِنْ أَحَدِهِم مِّلْءُ ٱلْأَرْضِ ذَهَبًۭا وَلَوِ ٱفْتَدَىٰ بِهِۦٓ ۗ أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ وَمَا لَهُم مِّن نَّٰصِرِينَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne keferû vemâtû vehum kuffârun feley yukbele min ehadihim mil'u-l'ardi ẕehebev velevi-ftedâ bihî. ulâike lehum `aẕâbun elîmuv vemâ lehum min nâsirîn.
Türkçe Meali: Doğrusu inkar edip, inkarcı olarak ölenlerin hiçbirinden, yeryüzünü dolduracak kadar altını fidye vermiş olsa bile, bu kabul edilmeyecektir. İşte elem verici azab onlaradır, onların hiç yardımcıları da yoktur.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 92. Ayet
Arapça: لَن تَنَالُوا۟ ٱلْبِرَّ حَتَّىٰ تُنفِقُوا۟ مِمَّا تُحِبُّونَ ۚ وَمَا تُنفِقُوا۟ مِن شَىْءٍۢ فَإِنَّ ٱللَّهَ بِهِۦ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: len tenâlu-lbirra hattâ tunfikû mimmâ tuhibbûn. vemâ tunfikû min şey'in feinne-llâhe bihî `alîm.
Türkçe Meali: Sevdiğiniz şeylerden sarfetmedikçe iyiliğe erişemezsiniz. Her ne sarfederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.