سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 93. Ayet
Arapça: ۞ كُلُّ ٱلطَّعَامِ كَانَ حِلًّۭا لِّبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ إِلَّا مَا حَرَّمَ إِسْرَٰٓءِيلُ عَلَىٰ نَفْسِهِۦ مِن قَبْلِ أَن تُنَزَّلَ ٱلتَّوْرَىٰةُ ۗ قُلْ فَأْتُوا۟ بِٱلتَّوْرَىٰةِ فَٱتْلُوهَآ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: kullu-tta`âmi kâne hillel libenî isrâîle illâ mâ harrame isrâîlu `alâ nefsihî min kabli en tunezzele-ttevrâh. kul fe'tû bittevrâti fetlûhâ in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: Tevrat'ın indirilmesinden önce İsrail'in kendisine haram ettiğinden başka bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. De ki: "Doğru sözlü iseniz Tevrat'ı getirip okuyun".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 94. Ayet
Arapça: فَمَنِ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ ٱلْكَذِبَ مِنۢ بَعْدِ ذَٰلِكَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: femeni-fterâ `ale-llâhi-lkeẕibe mim ba`di ẕâlike feulâike humu-żżâlimûn.
Türkçe Meali: Bundan sonra Allah'a karşı kim yalan isnad ederse, işte onlar zalimlerdir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 95. Ayet
Arapça: قُلْ صَدَقَ ٱللَّهُ ۗ فَٱتَّبِعُوا۟ مِلَّةَ إِبْرَٰهِيمَ حَنِيفًۭا وَمَا كَانَ مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ
Türkçe Okunuşu: kul sadeka-llâhu fettebi`û millete ibrâhîme hanîfâ. vemâ kâne mine-lmuşrikîn.
Türkçe Meali: De ki: "Allah doğru söyledi, doğruya meyleden İbrahim'in dinine uyun; O, puta tapanlardan değildi".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 96. Ayet
Arapça: إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍۢ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِى بِبَكَّةَ مُبَارَكًۭا وَهُدًۭى لِّلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: inne evvele beytiv vudi`a linnâsi lelleẕî bibekkete mubârakev vehudel lil`âlemîn.
Türkçe Meali: Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke'de, dünyalar için mübarek ve doğru yol gösteren Kabe'dir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 97. Ayet
Arapça: فِيهِ ءَايَٰتٌۢ بَيِّنَٰتٌۭ مَّقَامُ إِبْرَٰهِيمَ ۖ وَمَن دَخَلَهُۥ كَانَ ءَامِنًۭا ۗ وَلِلَّهِ عَلَى ٱلنَّاسِ حِجُّ ٱلْبَيْتِ مَنِ ٱسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًۭا ۚ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَنِىٌّ عَنِ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: fîhi âyâtum beyyinâtum mekâmu ibrâhîm. vemen deḫalehû kâne âminâ. velillâhi `ale-nnâsi hiccu-lbeyti meni-stetâ`a ileyhi sebîlâ. vemen kefera feinne-llâhe ğaniyyun `ani-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Orada apaçık deliller vardır, İbrahim'in makamı vardır; kim oraya girerse, güvenlik içinde olur; oraya yol bulabilen insana Allah için Kabe'yi haccetmesi gereklidir. Kim inkar ederse, bilsin ki; doğrusu Allah alemlerden müstağnidir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 98. Ayet
Arapça: قُلْ يَٰٓأَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَٱللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kul yâ ehle-lkitâbi lime tekfurûne biâyâti-llâh. vellâhu şehîdun `alâ mâ ta`melûn.
Türkçe Meali: De ki: "Ey Kitap ehli! Allah yaptıklarınızı görüp dururken, niçin Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?"
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 99. Ayet
Arapça: قُلْ يَٰٓأَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ لِمَ تَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ مَنْ ءَامَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًۭا وَأَنتُمْ شُهَدَآءُ ۗ وَمَا ٱللَّهُ بِغَٰفِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kul yâ ehle-lkitâbi lime tesuddûne `an sebîli-llâhi men âmene tebğûnehâ `ivecev veentum şuhedâ'. veme-llâhu biğâfilin `ammâ ta`melûn.
Türkçe Meali: De ki: "Ey Kitap ehli! Siz doğru olduğuna şahidken, niçin inananları Allah'ın yolunu eğri göstermeğe yeltenerek ondan çeviriyorsunuz? Allah işlediklerinizden gafil değildir".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 100. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِن تُطِيعُوا۟ فَرِيقًۭا مِّنَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ يَرُدُّوكُم بَعْدَ إِيمَٰنِكُمْ كَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû in tutî`û ferîkam mine-lleẕîne ûtu-lkitâbe yeruddûkum ba`de îmânikum kâfirîn.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Kitap verilenlerin bir takımına uyarsanız, inanmanızdan sonra sizi kafir olmağa çevirirler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 101. Ayet
Arapça: وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنتُمْ تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ ءَايَٰتُ ٱللَّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُۥ ۗ وَمَن يَعْتَصِم بِٱللَّهِ فَقَدْ هُدِىَ إِلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: vekeyfe tekfurûne veentum tutlâ `aleykum âyâtu-llâhi vefîkum rasûluh. vemey ya`tesim billâhi fekad hudiye ilâ sirâtim mustekîm.
Türkçe Meali: Allah'ın ayetleri size okunur, aranızda da Peygamberi bulunurken nasıl inkar edersiniz? Kim Allah'ın Kitabına sarılırsa şüphesiz doğru yola erişir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 102. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ حَقَّ تُقَاتِهِۦ وَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenu-tteku-llâhe hakka tukâtihî velâ temûtunne illâ veentum muslimûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'tan, sakınılması gerektiği gibi sakının, sizler ancak müslüman olarak can verin.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 103. Ayet
Arapça: وَٱعْتَصِمُوا۟ بِحَبْلِ ٱللَّهِ جَمِيعًۭا وَلَا تَفَرَّقُوا۟ ۚ وَٱذْكُرُوا۟ نِعْمَتَ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَآءًۭ فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِۦٓ إِخْوَٰنًۭا وَكُنتُمْ عَلَىٰ شَفَا حُفْرَةٍۢ مِّنَ ٱلنَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا ۗ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمْ ءَايَٰتِهِۦ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: va`tesimû bihabli-llâhi cemî`av velâ teferrakû. veẕkurû ni`mete-llâhi `aleykum iẕ kuntum a`dâen feellefe beyne kulûbikum feasbahtum bini`metihî iḫvânâ. vekuntum `alâ şefâ hufratim mine-nnâri feenkaẕekum minhâ. keẕâlike yubeyyinu-llâhu lekum âyâtihî le`allekum tehtedûn.
Türkçe Meali: Toptan Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın. Allah'ın size olan nimetini anın: Düşmandınız, kalblerinizin arasını uzlaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi oradan kurtardı. Allah, doğru yola erişesiniz diye size böylece ayetlerini açıklar.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 104. Ayet
Arapça: وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌۭ يَدْعُونَ إِلَى ٱلْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِٱلْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ ٱلْمُنكَرِ ۚ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: veltekum minkum ummetuy yed`ûne ile-lḫayri veye'murûne bilma`rûfi veyenhevne `ani-lmunker. veulâike humu-lmuflihûn.
Türkçe Meali: Sizden, iyiye çağıran, doğruluğu emreden ve fenalıktan meneden bir cemaat olsun. İşte başarıya erişenler yalnız onlardır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 105. Ayet
Arapça: وَلَا تَكُونُوا۟ كَٱلَّذِينَ تَفَرَّقُوا۟ وَٱخْتَلَفُوا۟ مِنۢ بَعْدِ مَا جَآءَهُمُ ٱلْبَيِّنَٰتُ ۚ وَأُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velâ tekûnû kelleẕîne teferrakû vaḫtelefû mim ba`di mâ câehumu-lbeyyinât. veulâike lehum `aẕâbun `ażîm.
Türkçe Meali: Kendilerine belgeler geldikten sonra ayrılan ve ayrılığa düşenler gibi olmayın. Bir takım yüzlerin ağaracağı ve bir takım yüzlerin kararacağı günde büyük azab onlaradır. Yüzleri kararanlara: "İnanmanızdan sonra inkar eder misiniz? İnkar etmenizden dolayı tadın azabı" denecektir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 106. Ayet
Arapça: يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌۭ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌۭ ۚ فَأَمَّا ٱلَّذِينَ ٱسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ أَكَفَرْتُم بَعْدَ إِيمَٰنِكُمْ فَذُوقُوا۟ ٱلْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ
Türkçe Okunuşu: yevme tebyeddu vucûhuv vetesveddu vucûhun. feemme-lleẕîne-sveddet vucûhuhum. ekefertum ba`de îmânikum feẕûku-l`aẕâbe bimâ kuntum tekfurûn.
Türkçe Meali: Kendilerine belgeler geldikten sonra ayrılan ve ayrılığa düşenler gibi olmayın. Bir takım yüzlerin ağaracağı ve bir takım yüzlerin kararacağı günde büyük azab onlaradır. Yüzleri kararanlara: "İnanmanızdan sonra inkar eder misiniz? İnkar etmenizden dolayı tadın azabı" denecektir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 107. Ayet
Arapça: وَأَمَّا ٱلَّذِينَ ٱبْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفِى رَحْمَةِ ٱللَّهِ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: veemme-lleẕîne-byeddat vucûhuhum fefî rahmeti-llâh. hum fîhâ ḫâlidûn.
Türkçe Meali: Yüzleri ağaranlar ise Allah'ın rahmetindedirler. Onlar orada temellidirler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 108. Ayet
Arapça: تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِٱلْحَقِّ ۗ وَمَا ٱللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًۭا لِّلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: tilke âyâtu-llâhi netlûhâ `aleyke bilhakk. veme-llâhu yurîdu żulmel lil`âlemîn.
Türkçe Meali: İşte bunlar, sana doğru olarak okuduğumuz Allah'ın ayetleridir. Allah hiç kimseye zulmetmek istemez.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 109. Ayet
Arapça: وَلِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرْجَعُ ٱلْأُمُورُ
Türkçe Okunuşu: velillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ard. veile-llâhi turce`u-l'umûr.
Türkçe Meali: Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. İşler Allah'a varacaktır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 110. Ayet
Arapça: كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِٱلْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ ٱلْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ ۗ وَلَوْ ءَامَنَ أَهْلُ ٱلْكِتَٰبِ لَكَانَ خَيْرًۭا لَّهُم ۚ مِّنْهُمُ ٱلْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ ٱلْفَٰسِقُونَ
Türkçe Okunuşu: kuntum ḫayra ummetin uḫricet linnâsi te'murûne bilma`rûfi vetenhevne `ani-lmunkeri vetu'minûne billâh. velev âmene ehlu-lkitâbi lekâne ḫayral lehum. minhumu-lmu'minûne veekŝeruhumu-lfâsikûn.
Türkçe Meali: Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz. Kitap ehli inanmış olsalardı, kendileri için daha hayırlı olurdu; içlerinde inananlar olmakla beraber, çoğu yoldan çıkmıştır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 111. Ayet
Arapça: لَن يَضُرُّوكُمْ إِلَّآ أَذًۭى ۖ وَإِن يُقَٰتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ ٱلْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنصَرُونَ
Türkçe Okunuşu: ley yedurrûkum illâ eẕâ. veiy yukâtilûkum yuvellûkumu-l'edbâr. ŝumme lâ yunsarûn.
Türkçe Meali: Onlar incitmekten başka size bir zarar veremezler. Sizinle savaşa koyulurlarsa, geri dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 112. Ayet
Arapça: ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ ٱلذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوٓا۟ إِلَّا بِحَبْلٍۢ مِّنَ ٱللَّهِ وَحَبْلٍۢ مِّنَ ٱلنَّاسِ وَبَآءُو بِغَضَبٍۢ مِّنَ ٱللَّهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ ٱلْمَسْكَنَةُ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُوا۟ يَكْفُرُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَيَقْتُلُونَ ٱلْأَنۢبِيَآءَ بِغَيْرِ حَقٍّۢ ۚ ذَٰلِكَ بِمَا عَصَوا۟ وَّكَانُوا۟ يَعْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: duribet `aleyhimu-ẕẕilletu eyne mâ ŝukifû illâ bihablim mine-llâhi vehablim mine-nnâsi vebâû biğadabim mine-llâhi veduribet `aleyhimu-lmeskeneh. ẕâlike biennehum kânû yekfurûne biâyâti-llâhi veyaktulûne-l'embiyâe biğayri hakk. ẕâlike bimâ `asav vekânû ya`tedûn.
Türkçe Meali: Nerede bulunsalar Allah'ın ve inanan insanların himayesinde olanlar müstesna onlara alçaklık damgası vurulmuştur. Allah'tan bir gazaba uğradılar, onlara aşağılık damgası vuruldu. Bu, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendir. Bu, karşı gelmeleri ve taşkınlık yapmalarındandır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 113. Ayet
Arapça: ۞ لَيْسُوا۟ سَوَآءًۭ ۗ مِّنْ أَهْلِ ٱلْكِتَٰبِ أُمَّةٌۭ قَآئِمَةٌۭ يَتْلُونَ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ ءَانَآءَ ٱلَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ
Türkçe Okunuşu: leysû sevââ. min ehli-lkitâbi ummetun kâimetuy yetlûne âyâti-llâhi ânâe-lleyli vehum yescudûn.
Türkçe Meali: Kitap ehlinin hepsi bir değildir: Onlardan geceleri secdeye kapanarak Allah'ın ayetlerini okuyup duranlar vardır; bunlar Allah'a ve ahiret gününe inanır, kötülükten meneder, iyiliklere koşarlar. İşte onlar iyilerdendir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 114. Ayet
Arapça: يُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِٱلْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ ٱلْمُنكَرِ وَيُسَٰرِعُونَ فِى ٱلْخَيْرَٰتِ وَأُو۟لَٰٓئِكَ مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: yu'minûne billâhi velyevmi-l'âḫiri veye'murûne bilma`rûfi veyenhevne `ani-lmunkeri veyusâri`ûne fi-lḫayrât. veulâike mine-ssâlihîn.
Türkçe Meali: Kitap ehlinin hepsi bir değildir: Onlardan geceleri secdeye kapanarak Allah'ın ayetlerini okuyup duranlar vardır; bunlar Allah'a ve ahiret gününe inanır, kötülükten meneder, iyiliklere koşarlar. İşte onlar iyilerdendir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 115. Ayet
Arapça: وَمَا يَفْعَلُوا۟ مِنْ خَيْرٍۢ فَلَن يُكْفَرُوهُ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌۢ بِٱلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ yef`alû min ḫayrin feley yukferûh. vellâhu `alîmum bilmuttekîn.
Türkçe Meali: Ne iyilik yaparlarsa, karşılığını bulacaklardır. Allah sakınanları bilir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 116. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَن تُغْنِىَ عَنْهُمْ أَمْوَٰلُهُمْ وَلَآ أَوْلَٰدُهُم مِّنَ ٱللَّهِ شَيْـًۭٔا ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ ۚ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne keferû len tuğniye `anhum emvâluhum velâ evlâduhum mine-llâhi şey'â. veulâike ashâbu-nnâr. hum fîhâ ḫâlidûn.
Türkçe Meali: İnkar eden kimselerin malları ve çocukları, Allah'tan yana, onlara bir fayda vermeyecektir. İşte onlar cehennemliklerdir, onlar orada temellidirler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 117. Ayet
Arapça: مَثَلُ مَا يُنفِقُونَ فِى هَٰذِهِ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا كَمَثَلِ رِيحٍۢ فِيهَا صِرٌّ أَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍۢ ظَلَمُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ فَأَهْلَكَتْهُ ۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ ٱللَّهُ وَلَٰكِنْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: meŝelu mâ yunfikûne fî hâẕihi-lhayâti-ddunyâ kemeŝeli rîhin fîhâ sirrun esâbet harŝe kavmin żalemû enfusehum feehleketh. vemâ żalemehumu-llâhu velâkin enfusehum yażlimûn.
Türkçe Meali: Bu dünya hayatında sarfettiklerinin durumu, kendilerine zulmeden kimselerin ekinlerine isabetle kavurup mahveden soğuk bir rüzgarın durumu gibidir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine yazık ettiler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 118. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَتَّخِذُوا۟ بِطَانَةًۭ مِّن دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالًۭا وَدُّوا۟ مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ ٱلْبَغْضَآءُ مِنْ أَفْوَٰهِهِمْ وَمَا تُخْفِى صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ ۚ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِ ۖ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ tetteḫiẕû bitânetem min dûnikum lâ ye'lûnekum ḫabâlâ. veddû mâ `anittum. kad bedeti-lbağdâu min efvâhihim. vemâ tuḫfî sudûruhum ekber. kad beyyennâ lekumu-l'âyâti in kuntum ta`kilûn.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Sizden olmayanı sırdaş edinmeyin, onlar sizi şaşırtmaktan geri durmazlar, sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların öfkesi ağızlarından taşmaktadır, kalblerinin gizlediği ise daha büyüktür. Eğer aklediyorsanız, şüphesiz size ayetleri açıkladık.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 119. Ayet
Arapça: هَٰٓأَنتُمْ أُو۟لَآءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِٱلْكِتَٰبِ كُلِّهِۦ وَإِذَا لَقُوكُمْ قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا وَإِذَا خَلَوْا۟ عَضُّوا۟ عَلَيْكُمُ ٱلْأَنَامِلَ مِنَ ٱلْغَيْظِ ۚ قُلْ مُوتُوا۟ بِغَيْظِكُمْ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Türkçe Okunuşu: hâentum ulâi tuhibbûnehum velâ yuhibbûnekum vetu'minûne bilkitâbi kullih. veiẕâ lekûkum kâlû âmennâ. veiẕâ ḫalev `addû `aleykumu-l'enâmile mine-lğayż. kul mûtû biğayżikum. inne-llâhe `alîmum biẕâti-ssudûr.
Türkçe Meali: İşte siz, onlar sizi sevmezken onları seven ve Kitapların bütününe inanan kimselersiniz. Size rastladıkları zaman: "İnandık" derler, yalnız kaldıklarında da, size öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. De ki: "Öfkenizden çatlayın". Allah kalblerde olanı bilir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 120. Ayet
Arapça: إِن تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌۭ تَسُؤْهُمْ وَإِن تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌۭ يَفْرَحُوا۟ بِهَا ۖ وَإِن تَصْبِرُوا۟ وَتَتَّقُوا۟ لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـًٔا ۗ إِنَّ ٱللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌۭ
Türkçe Okunuşu: in temseskum hasenetun tesu'hum. vein tusibkum seyyietuy yefrahû bihâ. vein tasbirû vetettekû lâ yedurrukum keyduhum şey'â. inne-llâhe bimâ ya`melûne muhît.
Türkçe Meali: Size bir iyilik gelse, onların fenasına gider; başınıza bir kötülük gelse buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Allah işlediklerinin hepsini ilmiyle kuşatmıştır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 121. Ayet
Arapça: وَإِذْ غَدَوْتَ مِنْ أَهْلِكَ تُبَوِّئُ ٱلْمُؤْمِنِينَ مَقَٰعِدَ لِلْقِتَالِ ۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: veiẕ ğadevte min ehlike tubevviu-lmu'minîne mekâ`ide lilkitâl. vellâhu semî`un `alîm.
Türkçe Meali: Sen inananları savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere, erkenden evinden ayrılmıştın. Allah işitir ve bilir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 122. Ayet
Arapça: إِذْ هَمَّت طَّآئِفَتَانِ مِنكُمْ أَن تَفْشَلَا وَٱللَّهُ وَلِيُّهُمَا ۗ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ ٱلْمُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ hemmet tâifetâni minkum en tefşelâ vellâhu veliyyuhumâ. ve`ale-llâhi felyetevekkeli-lmu'minûn.
Türkçe Meali: Sizden iki takım bozulup geri çekilmek üzere idi; oysa Allah onların dostu idi, inananlar yalnız Allah'a güvensinler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 123. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ ٱللَّهُ بِبَدْرٍۢ وَأَنتُمْ أَذِلَّةٌۭ ۖ فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad nesarakumu-llâhu bibedriv veentum eẕilleh. fetteku-llâhe le`allekum teşkurûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, siz düşkün bir durumda iken, Bedir'de, Allah size yardım etmişti; Allah'tan sakının ki şükredebilesiniz.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 124. Ayet
Arapça: إِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِنِينَ أَلَن يَكْفِيَكُمْ أَن يُمِدَّكُمْ رَبُّكُم بِثَلَٰثَةِ ءَالَٰفٍۢ مِّنَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ مُنزَلِينَ
Türkçe Okunuşu: iẕ tekûlu lilmu'minîne eley yekfiyekum ey yumiddekum rabbukum biŝelâŝeti âlâfim mine-lmelâiketi munzelîn.
Türkçe Meali: İnananlara: "Rabbinizin size gönderilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi?" diyordun. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar de hemen üzerinize gelirlerse Rabbiniz size, nişanlı beş bin melekle imdat edecektir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 125. Ayet
Arapça: بَلَىٰٓ ۚ إِن تَصْبِرُوا۟ وَتَتَّقُوا۟ وَيَأْتُوكُم مِّن فَوْرِهِمْ هَٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُم بِخَمْسَةِ ءَالَٰفٍۢ مِّنَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ مُسَوِّمِينَ
Türkçe Okunuşu: belâ in tasbirû vetettekû veye'tûkum min fevrihim hâẕâ yumdidkum rabbukum biḫamseti âlâfim mine-lmelâiketi musevvimîn.
Türkçe Meali: İnananlara: "Rabbinizin size gönderilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi?" diyordun. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar de hemen üzerinize gelirlerse Rabbiniz size, nişanlı beş bin melekle imdat edecektir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 126. Ayet
Arapça: وَمَا جَعَلَهُ ٱللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُم بِهِۦ ۗ وَمَا ٱلنَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِندِ ٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَكِيمِ
Türkçe Okunuşu: vemâ ce`alehu-llâhu illâ buşrâ lekum velitatmeinne kulûbukum bih. veme-nnasru illâ min `indi-llâhi-l`azîzi-lhakîm.
Türkçe Meali: Allah bunu, ancak size müjde olsun ve böylece kalbleriniz yatışsın diye yapmıştır. İnkar edenlerin bir kısmını kesmek veya ümidsiz olarak geri dönecek şekilde bozguna uğratmak için gereken yardım, ancak Güçlü ve Hakim olan Allah katından olur.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 127. Ayet
Arapça: لِيَقْطَعَ طَرَفًۭا مِّنَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنقَلِبُوا۟ خَآئِبِينَ
Türkçe Okunuşu: liyakta`a tarafem mine-lleẕîne keferû ev yekbitehum feyenkalibû ḫâibîn.
Türkçe Meali: Allah bunu, ancak size müjde olsun ve böylece kalbleriniz yatışsın diye yapmıştır. İnkar edenlerin bir kısmını kesmek veya ümidsiz olarak geri dönecek şekilde bozguna uğratmak için gereken yardım, ancak Güçlü ve Hakim olan Allah katından olur.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 128. Ayet
Arapça: لَيْسَ لَكَ مِنَ ٱلْأَمْرِ شَىْءٌ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ أَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَإِنَّهُمْ ظَٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: leyse leke mine-l'emri şey'un ev yetûbe `aleyhim ev yu`aẕẕibehum feinnehum żâlimûn.
Türkçe Meali: Allah'ın, onların tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur; çünkü onlar zalimlerdir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 129. Ayet
Arapça: وَلِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۚ يَغْفِرُ لِمَن يَشَآءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَآءُ ۚ وَٱللَّهُ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ard. yağfiru limey yeşâu veyu`aẕẕibu mey yeşâ'. vellâhu ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 130. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَأْكُلُوا۟ ٱلرِّبَوٰٓا۟ أَضْعَٰفًۭا مُّضَٰعَفَةًۭ ۖ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ te'kulu-rribâ ad`âfem mudâ`afeh. vetteku-llâhe le`allekum tuflihûn.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Faizi kat kat alarak yemeyin. Allah'tan sakının ki başarıya erişesiniz.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 131. Ayet
Arapça: وَٱتَّقُوا۟ ٱلنَّارَ ٱلَّتِىٓ أُعِدَّتْ لِلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vetteku-nnâra-lletî u`iddet lilkâfirîn.
Türkçe Meali: İnkar edenler için hazırlanmış ateşten sakının.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 132. Ayet
Arapça: وَأَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Türkçe Okunuşu: veetî`u-llâhe verrasûle le`allekum turhamûn.
Türkçe Meali: Size merhamet edilmesi için, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 133. Ayet
Arapça: ۞ وَسَارِعُوٓا۟ إِلَىٰ مَغْفِرَةٍۢ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا ٱلسَّمَٰوَٰتُ وَٱلْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: vesâri`û ilâ mağfiratim mir rabbikum vecennetin `arduhe-ssemâvâtu vel'ardu u`iddet lilmuttekîn.
Türkçe Meali: Rabbinizin mağfiretine ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış eni gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 134. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يُنفِقُونَ فِى ٱلسَّرَّآءِ وَٱلضَّرَّآءِ وَٱلْكَٰظِمِينَ ٱلْغَيْظَ وَٱلْعَافِينَ عَنِ ٱلنَّاسِ ۗ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yunfikûne fi-sserrâi veddarrâi velkâżimîne-lğayża vel`âfîne `ani-nnâs. vellâhu yuhibbu-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Onlar bollukta ve darlıkta sarfederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler. Allah iyilik yapanları sever.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 135. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ إِذَا فَعَلُوا۟ فَٰحِشَةً أَوْ ظَلَمُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ ذَكَرُوا۟ ٱللَّهَ فَٱسْتَغْفَرُوا۟ لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ ٱلذُّنُوبَ إِلَّا ٱللَّهُ وَلَمْ يُصِرُّوا۟ عَلَىٰ مَا فَعَلُوا۟ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne iẕâ fe`alû fâhişeten ev żalemû enfusehum ẕekeru-llâhe festağferû liẕunûbihim. vemey yağfiru-ẕẕunûbe ille-llâh. velem yusirrû `alâ mâ fe`alû vehum ya`lemûn.
Türkçe Meali: Onlar fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar, günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah'tan başka bağışlayan kim vardır? Onlar, yaptıklarında bile bile direnmezler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 136. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ جَزَآؤُهُم مَّغْفِرَةٌۭ مِّن رَّبِّهِمْ وَجَنَّٰتٌۭ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۚ وَنِعْمَ أَجْرُ ٱلْعَٰمِلِينَ
Türkçe Okunuşu: ulâike cezâuhum mağfiratum mir rabbihim vecennâtun tecrî min tahtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. veni`me ecru-l`âmilîn.
Türkçe Meali: Onların hareketlerinin karşılığı Rablerinden bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlerdir. İyi davrananların ne güzel ecri vardır!
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 137. Ayet
Arapça: قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُمْ سُنَنٌۭ فَسِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَٱنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: kad ḫalet min kablikum sunenun fesîrû fi-l'ardi fenżurû keyfe kâne `âkibetu-lmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: Sizden önce neler gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin de, yalancıların sonunun ne olduğuna bir bakın.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 138. Ayet
Arapça: هَٰذَا بَيَانٌۭ لِّلنَّاسِ وَهُدًۭى وَمَوْعِظَةٌۭ لِّلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ beyânul linnâsi vehudev vemev`iżatul lilmuttekîn.
Türkçe Meali: Bu Kuran, insanlara bir açıklama, sakınanlara yol gösterme ve bir öğüttür.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 139. Ayet
Arapça: وَلَا تَهِنُوا۟ وَلَا تَحْزَنُوا۟ وَأَنتُمُ ٱلْأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: velâ tehinû velâ tahzenû veentumu-l'a`levne in kuntum mu'minîn.
Türkçe Meali: Gevşemeyin, üzülmeyin, inanmışsanız, mutlaka siz en üstünsünüzdür.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 140. Ayet
Arapça: إِن يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌۭ فَقَدْ مَسَّ ٱلْقَوْمَ قَرْحٌۭ مِّثْلُهُۥ ۚ وَتِلْكَ ٱلْأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ ٱلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَيَتَّخِذَ مِنكُمْ شُهَدَآءَ ۗ وَٱللَّهُ لَا يُحِبُّ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: iy yemseskum karhun fekad messe-lkavme karhum miŝluh. vetilke-l'eyyâmu nudâviluhâ beyne-nnâs. veliya`leme-llâhu-lleẕîne âmenû veyetteḫiẕe minkum şuhedâ'. vellâhu lâ yuhibbu-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Eğer siz (Uhud'da) bir yara almışsanız, (size düşman olan) o topluluk da (Bedir'de) benzeri bir yara almıştı. Böylece biz, Allah'ın gerçek müminleri ortaya çıkarması ve içinizden şahitler edinmesi için, bu günleri bazen lehe, bazen de aleyhe döndürüp duruyoruz. Allah, zulmedenleri sevmez.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 141. Ayet
Arapça: وَلِيُمَحِّصَ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَيَمْحَقَ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veliyumehhisa-llâhu-lleẕîne âmenû veyemhaka-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Bir de Allah, böylece iman edenleri günahlardan arıtmak, inkarcıları ise yok etmek ister.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 142. Ayet
Arapça: أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُوا۟ ٱلْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ جَٰهَدُوا۟ مِنكُمْ وَيَعْلَمَ ٱلصَّٰبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: em hasibtum en tedḫulu-lcennete velemmâ ya`lemi-llâhu-lleẕîne câhedû minkum veya`leme-ssâbirîn.
Türkçe Meali: Yoksa içinizden Allah cihad edenleri ve sabredenleri belirtmeden cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 143. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ كُنتُمْ تَمَنَّوْنَ ٱلْمَوْتَ مِن قَبْلِ أَن تَلْقَوْهُ فَقَدْ رَأَيْتُمُوهُ وَأَنتُمْ تَنظُرُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad kuntum temennevne-lmevte min kabli en telkavh. fekad raeytumûhu veentum tenżurûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz; işte onu gözlerinizle bakarak gördünüz.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 144. Ayet
Arapça: وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌۭ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِ ٱلرُّسُلُ ۚ أَفَإِي۟ن مَّاتَ أَوْ قُتِلَ ٱنقَلَبْتُمْ عَلَىٰٓ أَعْقَٰبِكُمْ ۚ وَمَن يَنقَلِبْ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ فَلَن يَضُرَّ ٱللَّهَ شَيْـًۭٔا ۗ وَسَيَجْزِى ٱللَّهُ ٱلشَّٰكِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ muhammedun illâ rasûl. kad ḫalet min kablihi-rrusul. efeim mâte ev kutile-nkalebtum `alâ a`kâbikum. vemey yenkalib `alâ `akibeyhi feley yedurra-llâhe şey'â. veseyeczi-llâhu-şşâkirîn.
Türkçe Meali: Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 145. Ayet
Arapça: وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تَمُوتَ إِلَّا بِإِذْنِ ٱللَّهِ كِتَٰبًۭا مُّؤَجَّلًۭا ۗ وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ ٱلدُّنْيَا نُؤْتِهِۦ مِنْهَا وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ ٱلْءَاخِرَةِ نُؤْتِهِۦ مِنْهَا ۚ وَسَنَجْزِى ٱلشَّٰكِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kâne linefsin en temûte illâ biiẕni-llâhi kitâbem mueccelâ. vemey yurid ŝevâbe-ddunyâ nu'tihî minhâ. vemey yurid ŝevâbe-l'âḫirati nu'tihî minhâ. veseneczi-şşâkirîn.
Türkçe Meali: Hiçbir kimse Allah'ın izni olmadan ölmez; o, belli bir vakte bağlanmıştır. Kim dünya nimetini isterse ona ondan veririz; ve kim ahiret nimetini isterse ona ondan veririz. Şükredenlerin mükafatını vereceğiz.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 146. Ayet
Arapça: وَكَأَيِّن مِّن نَّبِىٍّۢ قَٰتَلَ مَعَهُۥ رِبِّيُّونَ كَثِيرٌۭ فَمَا وَهَنُوا۟ لِمَآ أَصَابَهُمْ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَمَا ضَعُفُوا۟ وَمَا ٱسْتَكَانُوا۟ ۗ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلصَّٰبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vekeeyyim min nebiyyin kâtele me`ahû ribbiyyûne keŝîr. femâ vehenû limâ esâbehum fî sebîli-llâhi vemâ da`ufû veme-stekânû. vellâhu yuhibbu-ssâbirîn.
Türkçe Meali: Nice peygamberlerin yanında Rabbe kul olmuş pek çok kimse savaşmıştır. Allah yolunda başlarına gelenlerden ötürü gevşememişler, yılmamışlar ve boyun eğmemişlerdi. Allah, sabredenleri sever.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 147. Ayet
Arapça: وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ إِلَّآ أَن قَالُوا۟ رَبَّنَا ٱغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِىٓ أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَٱنصُرْنَا عَلَى ٱلْقَوْمِ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kâne kavlehum illâ en kâlû rabbene-ğfir lenâ ẕunûbenâ veisrâfenâ fî emrinâ veŝebbit akdâmenâ vensurnâ `ale-lkavmi-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Dedikleri ancak şu idi: "Rabbimiz! Günahlarımızı, işimizdeki aşırılıklarımızı bize bağışla, sebatımızı arttır, inkarcı topluluğa karşı bize yardım et".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 148. Ayet
Arapça: فَـَٔاتَىٰهُمُ ٱللَّهُ ثَوَابَ ٱلدُّنْيَا وَحُسْنَ ثَوَابِ ٱلْءَاخِرَةِ ۗ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: feâtâhumu-llâhu ŝevâbe-ddunyâ vehusne ŝevâbi-l'âḫirah. vellâhu yuhibbu-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Bu yüzden Allah onlara dünya nimetini de ahiret nimetini de fazlasiyle verdi. Allah işlerini iyi yapanları sever.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 149. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِن تُطِيعُوا۟ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ يَرُدُّوكُمْ عَلَىٰٓ أَعْقَٰبِكُمْ فَتَنقَلِبُوا۟ خَٰسِرِينَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû in tutî`u-lleẕîne keferû yeruddûkum `alâ a`kâbikum fetenkalibû ḫâsirîn.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! İnkar edenlere itaat ederseniz, sizi geriye döndürürler de kayba uğrarsınız.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 150. Ayet
Arapça: بَلِ ٱللَّهُ مَوْلَىٰكُمْ ۖ وَهُوَ خَيْرُ ٱلنَّٰصِرِينَ
Türkçe Okunuşu: beli-llâhu mevlâkum. vehuve ḫayru-nnâsirîn.
Türkçe Meali: Halbuki Mevlanız Allah'tır. O, yardımcıların en iyisidir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 151. Ayet
Arapça: سَنُلْقِى فِى قُلُوبِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ٱلرُّعْبَ بِمَآ أَشْرَكُوا۟ بِٱللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِۦ سُلْطَٰنًۭا ۖ وَمَأْوَىٰهُمُ ٱلنَّارُ ۚ وَبِئْسَ مَثْوَى ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: senulkî fî kulûbi-lleẕîne keferu-rru`be bimâ eşrakû billâhi mâ lem yunezzil bihî sultânâ. veme'vâhumu-nnâr. vebi'se meŝve-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmalarından ötürü, inkar edenlerin kalbine korku salacağız. Onların varacağı yer cehennemdir. Zalimlerin durağı ne kötüdür!
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 152. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ ٱللَّهُ وَعْدَهُۥٓ إِذْ تَحُسُّونَهُم بِإِذْنِهِۦ ۖ حَتَّىٰٓ إِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَٰزَعْتُمْ فِى ٱلْأَمْرِ وَعَصَيْتُم مِّنۢ بَعْدِ مَآ أَرَىٰكُم مَّا تُحِبُّونَ ۚ مِنكُم مَّن يُرِيدُ ٱلدُّنْيَا وَمِنكُم مَّن يُرِيدُ ٱلْءَاخِرَةَ ۚ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ ۖ وَلَقَدْ عَفَا عَنكُمْ ۗ وَٱللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَلَى ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad sadekakumu-llâhu va`dehû iẕ tehussûnehum biiẕnih. hattâ iẕâ feşiltum vetenâza`tum fi-l'emri ve`asaytum mim ba`di mâ erâkum mâ tuhibbûn. minkum mey yurîdu-ddunyâ veminkum mey yurîdu-l'âḫirah. ŝumme sarafekum `anhum liyebteliyekum. velekad `afâ `ankum. vellâhu ẕû fadlin `ale-lmu'minîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, Allah, size verdiği sözde durdu. Onun izniyle kafirleri kırıp biçiyordunuz, ama Allah size arzuladığınız zaferi gösterdikten sonra gevşeyip bu hususta çekiştiniz ve isyan ettiniz; sizden kimi dünyayı, kimi ahireti istiyordu; derken denemek için Allah sizi geri çevirip bozguna uğrattı. And olsun ki O, sizi bağışladı. Allah'ın inananlara nimeti boldur.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 153. Ayet
Arapça: ۞ إِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُۥنَ عَلَىٰٓ أَحَدٍۢ وَٱلرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ فِىٓ أُخْرَىٰكُمْ فَأَثَٰبَكُمْ غَمًّۢا بِغَمٍّۢ لِّكَيْلَا تَحْزَنُوا۟ عَلَىٰ مَا فَاتَكُمْ وَلَا مَآ أَصَٰبَكُمْ ۗ وَٱللَّهُ خَبِيرٌۢ بِمَا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ tus`idûne velâ telvûne `alâ ehadiv verrasûlu yed`ûkum fî uḫrâkum feeŝâbekum ğammem biğammil likeylâ tahzenû `alâ mâ fâtekum velâ mâ esâbekum. vellâhu ḫabîrum bimâ ta`melûn.
Türkçe Meali: Peygamber arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz; kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye, Allah sizi kederden kedere uğrattı. Allah, işlediklerinizden haberdardır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 154. Ayet
Arapça: ثُمَّ أَنزَلَ عَلَيْكُم مِّنۢ بَعْدِ ٱلْغَمِّ أَمَنَةًۭ نُّعَاسًۭا يَغْشَىٰ طَآئِفَةًۭ مِّنكُمْ ۖ وَطَآئِفَةٌۭ قَدْ أَهَمَّتْهُمْ أَنفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِٱللَّهِ غَيْرَ ٱلْحَقِّ ظَنَّ ٱلْجَٰهِلِيَّةِ ۖ يَقُولُونَ هَل لَّنَا مِنَ ٱلْأَمْرِ مِن شَىْءٍۢ ۗ قُلْ إِنَّ ٱلْأَمْرَ كُلَّهُۥ لِلَّهِ ۗ يُخْفُونَ فِىٓ أَنفُسِهِم مَّا لَا يُبْدُونَ لَكَ ۖ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ ٱلْأَمْرِ شَىْءٌۭ مَّا قُتِلْنَا هَٰهُنَا ۗ قُل لَّوْ كُنتُمْ فِى بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ ٱلَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ ٱلْقَتْلُ إِلَىٰ مَضَاجِعِهِمْ ۖ وَلِيَبْتَلِىَ ٱللَّهُ مَا فِى صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا فِى قُلُوبِكُمْ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Türkçe Okunuşu: ŝumme enzele `aleykum mim ba`di-lğammi emeneten nu`âsey yağşâ tâifetem minkum vetâifetun kad ehemmethum enfusuhum yeżunnûne billâhi ğayra-lhakki żanne-lcâhiliyyeh. yekûlûne hel lenâ min-l'emri min şey'. kul inne-l'emra kullehû lillâh. yuḫfûne fî enfusihim mâ lâ yubdûne lek. yekûlûne lev kâne lenâ mine-l'emri şey'um mâ kutilnâ hâhunâ. kul lev kuntum fî buyûtikum leberaze-lleẕîne kutibe `aleyhimu-lkatlu ilâ medâci`ihim. veliyebteliye-llâhu mâ fî sudûrikum veliyumehhisa mâ fî kulûbikum. vellâhu `alîmum biẕâti-ssudûr.
Türkçe Meali: Kederden sonra, bir takımınızı kendinden geçirecek şekilde size huzur ve emniyet indirdi; oysa bir takımınız da kendi derdlerine düşmüşlerdi. Haksız yere Allah hakkında, cahiliye devrinde olduğu gibi inanıyorlar. "Bu işte bizim bir fikrimiz var mı?" diyorlardı; De ki: "Buyruğun hepsi Allah'ındır". Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlar. "Bu işte bizim fikrimiz alınsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: Evlerinizde olsaydınız, haklarında ölüm yazılı olan kimseler, yine de devrilecekleri yere varırlardı. Bu, Allah'ın içinizde olanı denemesi, kalblerinizde olanı arıtması içindir. Allah gönüllerde olanı bilir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 155. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ تَوَلَّوْا۟ مِنكُمْ يَوْمَ ٱلْتَقَى ٱلْجَمْعَانِ إِنَّمَا ٱسْتَزَلَّهُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُوا۟ ۖ وَلَقَدْ عَفَا ٱللَّهُ عَنْهُمْ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne tevellev minkum yevme-lteke-lcem`âni inneme-stezellehumu-şşeytânu biba`di mâ kesebû. velekad `afe-llâhu `anhum. inne-llâhe ğafûrun halîm.
Türkçe Meali: İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirenlerin, yaptıklarının bir kısmından ötürü şeytan ayaklarını kaydırıp yoldan çıkarmak istemişti. Allah, and olsun ki, onları affetti. Allah bağışlayandır. Halim'dir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 156. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَكُونُوا۟ كَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَقَالُوا۟ لِإِخْوَٰنِهِمْ إِذَا ضَرَبُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ أَوْ كَانُوا۟ غُزًّۭى لَّوْ كَانُوا۟ عِندَنَا مَا مَاتُوا۟ وَمَا قُتِلُوا۟ لِيَجْعَلَ ٱللَّهُ ذَٰلِكَ حَسْرَةًۭ فِى قُلُوبِهِمْ ۗ وَٱللَّهُ يُحْىِۦ وَيُمِيتُ ۗ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ tekûnû kelleẕîne keferû vekâlû liiḫvânihim iẕâ darabû fi-l'ardi ev kânû ğuzzel lev kânû `indenâ mâ mâtû vemâ kutilû. liyec`ale-llâhu ẕâlike hasraten fî kulûbihim. vellâhu yuhyî veyumît. vellâhu bimâ ta`melûne besîr.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında: "Onlar yanımızda olsalardı ölmezler ve öldürülmezlerdi" diyen inkarcılar gibi olmayın ki, Allah bunu onların kalblerinde bir hasret olarak bıraksın. Dirilten de öldüren de Allah'tır. Allah işlediklerinizi görür.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 157. Ayet
Arapça: وَلَئِن قُتِلْتُمْ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ أَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌۭ مِّنَ ٱللَّهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌۭ مِّمَّا يَجْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: velein kutiltum fî sebîli-llâhi ev muttum lemağfiratum mine-llâhi verahmetun ḫayrum mimmâ yecme`ûn.
Türkçe Meali: Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, size Allah'tan onların topladıklarından hayırlı bir mağfiret ve rahmet vardır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 158. Ayet
Arapça: وَلَئِن مُّتُّمْ أَوْ قُتِلْتُمْ لَإِلَى ٱللَّهِ تُحْشَرُونَ
Türkçe Okunuşu: veleim muttum ev kutiltum leile-llâhi tuhşerûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, ölseniz de, öldürülseniz de Allah katında toplanacaksınız.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 159. Ayet
Arapça: فَبِمَا رَحْمَةٍۢ مِّنَ ٱللَّهِ لِنتَ لَهُمْ ۖ وَلَوْ كُنتَ فَظًّا غَلِيظَ ٱلْقَلْبِ لَٱنفَضُّوا۟ مِنْ حَوْلِكَ ۖ فَٱعْفُ عَنْهُمْ وَٱسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِى ٱلْأَمْرِ ۖ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلْمُتَوَكِّلِينَ
Türkçe Okunuşu: febimâ rahmetim mine-llâhi linte lehum. velev kunte feżżan ğalîża-lkalbi lenfeddû min havlik. fa`fu `anhum vestağfir lehum veşâvirhum fi-l'emr. feiẕâ `azemte fetevekkel `ale-llâh. inne-llâhe yuhibbu-lmutevekkilîn.
Türkçe Meali: Allah'ın rahmetinden dolayı, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah'a güven, doğrusu Allah güvenenleri sever.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 160. Ayet
Arapça: إِن يَنصُرْكُمُ ٱللَّهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ ۖ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا ٱلَّذِى يَنصُرُكُم مِّنۢ بَعْدِهِۦ ۗ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ ٱلْمُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: iy yensurkumu-llâhu felâ ğâlibe lekum. veiy yaḫẕulkum femen ẕe-lleẕî yensurukum mim ba`dih. ve`ale-llâhi felyetevekkeli-lmu'minûn.
Türkçe Meali: Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur; eğer sizi yardımsız bırakıverirse, O'ndan başka size yardım edecek kimdir? İnananlar yalnız Allah'a güvensinler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 161. Ayet
Arapça: وَمَا كَانَ لِنَبِىٍّ أَن يَغُلَّ ۚ وَمَن يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۚ ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍۢ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kâne linebiyyin ey yeğull. vemey yağlul ye'ti bimâ ğalle yevme-lkiyâmeh. ŝumme tuveffâ kullu nefsim mâ kesebet vehum lâ yużlemûn.
Türkçe Meali: Hiçbir peygambere ganimete ve millet malına hiyanet yaraşmaz; haksızlık kim yaparsa, kıyamet günü yaptığı ile gelir, sonra, haksızlık yapılmaksızın herkese kazanmış olduğu ödenir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 162. Ayet
Arapça: أَفَمَنِ ٱتَّبَعَ رِضْوَٰنَ ٱللَّهِ كَمَنۢ بَآءَ بِسَخَطٍۢ مِّنَ ٱللَّهِ وَمَأْوَىٰهُ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: efemeni-ttebe`a ridvâne-llâhi kemem bâe biseḫatim mine-llâhi veme'vâhu cehennem. vebi'se-lmesîr.
Türkçe Meali: Allah'ın rızasına uyan kimse, Allah'ın hışmına uğrayan gibi midir? Bu kimsenin varacağı yer cehennemdir; o ne kötü varılacak yerdir!
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 163. Ayet
Arapça: هُمْ دَرَجَٰتٌ عِندَ ٱللَّهِ ۗ وَٱللَّهُ بَصِيرٌۢ بِمَا يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: hum deracâtun `inde-llâh. vellâhu besîrum bimâ ya`melûn.
Türkçe Meali: Onlar Allah katında derece derecedir. Allah, işlediklerini görmektedir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 164. Ayet
Arapça: لَقَدْ مَنَّ ٱللَّهُ عَلَى ٱلْمُؤْمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولًۭا مِّنْ أَنفُسِهِمْ يَتْلُوا۟ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتِهِۦ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحِكْمَةَ وَإِن كَانُوا۟ مِن قَبْلُ لَفِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍ
Türkçe Okunuşu: lekad menne-llâhu `ale-lmu'minîne iẕ be`aŝe fîhim rasûlem min enfusihim yetlû `aleyhim âyâtihî veyuzekkîhim veyu`allimuhumu-lkitâbe velhikmeh. vein kânû min kablu lefî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: And olsun ki Allah, inananlara, ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitap ve hikmeti öğreten, kendilerinden bir peygamber göndermekle iyilikte bulunmuştur. Halbuki onlar, önceleri apaçık sapıklıkta idiler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 165. Ayet
Arapça: أَوَلَمَّآ أَصَٰبَتْكُم مُّصِيبَةٌۭ قَدْ أَصَبْتُم مِّثْلَيْهَا قُلْتُمْ أَنَّىٰ هَٰذَا ۖ قُلْ هُوَ مِنْ عِندِ أَنفُسِكُمْ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: evelemmâ esâbetkum musîbetun kad esabtum miŝleyhâ kultum ennâ hâẕâ. kul huve min `indi enfusikum. inne-llâhe `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Başkalarını iki misline uğrattığınız bir musibete kendiniz uğrayınca mı: "Bu nereden?" dersiniz? De ki: "O, kendi tarafınızdandır". Doğrusu Allah her şeye Kadir'dir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 166. Ayet
Arapça: وَمَآ أَصَٰبَكُمْ يَوْمَ ٱلْتَقَى ٱلْجَمْعَانِ فَبِإِذْنِ ٱللَّهِ وَلِيَعْلَمَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ esâbekum yevme-lteke-lcem`âni febiiẕni-llâhi veliya`leme-lmu'minîn.
Türkçe Meali: İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen, Allah'ın izniyledir. Bu, inananları da, münafıklık edenleri de belirtmesi içindir. Münafıklık edenlere: "gelin, Allah yolunda savaşın, veya hiç olmazsa savunmada bulunun" dendiği zaman: "Eğer savaşmayı bilseydik, ardınızdan gelirdik" dediler. O gün, onlar imandan çok inkara yakındılar. Kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlar. Allah gizlediklerini onlardan iyi bilir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 167. Ayet
Arapça: وَلِيَعْلَمَ ٱلَّذِينَ نَافَقُوا۟ ۚ وَقِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا۟ قَٰتِلُوا۟ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ أَوِ ٱدْفَعُوا۟ ۖ قَالُوا۟ لَوْ نَعْلَمُ قِتَالًۭا لَّٱتَّبَعْنَٰكُمْ ۗ هُمْ لِلْكُفْرِ يَوْمَئِذٍ أَقْرَبُ مِنْهُمْ لِلْإِيمَٰنِ ۚ يَقُولُونَ بِأَفْوَٰهِهِم مَّا لَيْسَ فِى قُلُوبِهِمْ ۗ وَٱللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يَكْتُمُونَ
Türkçe Okunuşu: veliya`leme-lleẕîne nâfekû. vekîle lehum te`âlev kâtilû fî sebîli-llâhi evi-dfe`û. kâlû lev na`lemu kitâlel letteba`nâkum. hum lilkufri yevmeiẕin akrabu minhum lil'îmân. yekûlûne biefvâhihim mâ leyse fî kulûbihim. vellâhu a`lemu bimâ yektumûn.
Türkçe Meali: İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen, Allah'ın izniyledir. Bu, inananları da, münafıklık edenleri de belirtmesi içindir. Münafıklık edenlere: "gelin, Allah yolunda savaşın, veya hiç olmazsa savunmada bulunun" dendiği zaman: "Eğer savaşmayı bilseydik, ardınızdan gelirdik" dediler. O gün, onlar imandan çok inkara yakındılar. Kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlar. Allah gizlediklerini onlardan iyi bilir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 168. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ قَالُوا۟ لِإِخْوَٰنِهِمْ وَقَعَدُوا۟ لَوْ أَطَاعُونَا مَا قُتِلُوا۟ ۗ قُلْ فَٱدْرَءُوا۟ عَنْ أَنفُسِكُمُ ٱلْمَوْتَ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne kâlû liiḫvânihim veka`adû lev etâ`ûnâ mâ kutilû. kul fedraû `an enfusikumu-lmevte in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: Onlar oturup, kardeşleri için: "Bize itaat etselerdi öldürülmezlerdi" dediler. De ki: "Eğer doğru sözlü iseniz, ölümü kendinizden savın".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 169. Ayet
Arapça: وَلَا تَحْسَبَنَّ ٱلَّذِينَ قُتِلُوا۟ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ أَمْوَٰتًۢا ۚ بَلْ أَحْيَآءٌ عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ tahsebenne-lleẕîne kutilû fî sebîli-llâhi emvâtâ. bel ahyâun `inde rabbihim yurzekûn.
Türkçe Meali: Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın, bilakis Rableri katında diridirler. Allah'ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar, arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müjde etmek isterler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 170. Ayet
Arapça: فَرِحِينَ بِمَآ ءَاتَىٰهُمُ ٱللَّهُ مِن فَضْلِهِۦ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِٱلَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُوا۟ بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Türkçe Okunuşu: ferihîne bimâ âtâhumu-llâhu min fadlihî veyestebşirûne billeẕîne lem yelhakû bihim min ḫalfihim ellâ ḫavfun `aleyhim velâ hum yahzenûn.
Türkçe Meali: Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın, bilakis Rableri katında diridirler. Allah'ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar, arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müjde etmek isterler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 171. Ayet
Arapça: ۞ يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍۢ مِّنَ ٱللَّهِ وَفَضْلٍۢ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: yestebşirûne bini`metim mine-llâhi vefadliv veenne-llâhe lâ yudî`u ecra-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Onlar Allah'tan olan bir nimeti, bolluğu ve Allah'ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 172. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ ٱسْتَجَابُوا۟ لِلَّهِ وَٱلرَّسُولِ مِنۢ بَعْدِ مَآ أَصَابَهُمُ ٱلْقَرْحُ ۚ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا۟ مِنْهُمْ وَٱتَّقَوْا۟ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne-stecâbû lillâhi verrasûli mim ba`di mâ esâbehumu-lkarh. lilleẕîne ahsenû minhum vettekav ecrun `ażîm.
Türkçe Meali: Kendileri savaşta yara aldıktan sonra Allah ve Peygamberin çağrısına koşanlara, hele onlardan iyilik edip sakınanlara büyük ecir vardır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 173. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ قَالَ لَهُمُ ٱلنَّاسُ إِنَّ ٱلنَّاسَ قَدْ جَمَعُوا۟ لَكُمْ فَٱخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَٰنًۭا وَقَالُوا۟ حَسْبُنَا ٱللَّهُ وَنِعْمَ ٱلْوَكِيلُ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne kâle lehumu-nnâsu inne-nnâse kad ceme`û lekum faḫşevhum fezâdehum îmânâ. vekâlû hasbune-llâhu veni`me-lvekîl.
Türkçe Meali: İnsanlar onlara: "Düşmanınız olan insanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun" dediler. Bu, onların imanını artırdı da: "Allah bize yeter. O ne güzel Vekil'dir" dediler.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 174. Ayet
Arapça: فَٱنقَلَبُوا۟ بِنِعْمَةٍۢ مِّنَ ٱللَّهِ وَفَضْلٍۢ لَّمْ يَمْسَسْهُمْ سُوٓءٌۭ وَٱتَّبَعُوا۟ رِضْوَٰنَ ٱللَّهِ ۗ وَٱللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ
Türkçe Okunuşu: fenkalebû bini`metim mine-llâhi vefadlil lem yemseshum sûuv vettebe`û ridvâne-llâh. vellâhu ẕû fadlin `ażîm.
Türkçe Meali: Bu yüzden kendilerine bir fenalık dokunmadan, Allah'tan nimet ve bollukla geri döndüler; Allah'ın rızasına uydular. Allah büyük, bol nimet sahibidir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 175. Ayet
Arapça: إِنَّمَا ذَٰلِكُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَآءَهُۥ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innemâ ẕâlikumu-şşeytânu yuḫavvifu evliyâeh. felâ teḫâfûhum veḫâfûni in kuntum mu'minîn.
Türkçe Meali: İşte o şeytan ancak kendi dostlarını korkutur, inanmışsanız onlardan korkmayın, Benden korkun.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 176. Ayet
Arapça: وَلَا يَحْزُنكَ ٱلَّذِينَ يُسَٰرِعُونَ فِى ٱلْكُفْرِ ۚ إِنَّهُمْ لَن يَضُرُّوا۟ ٱللَّهَ شَيْـًۭٔا ۗ يُرِيدُ ٱللَّهُ أَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّۭا فِى ٱلْءَاخِرَةِ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Türkçe Okunuşu: velâ yahzunke-lleẕîne yusâri`ûne fi-lkufr. innehum ley yedurru-llâhe şey'â. yurîdu-llâhu ellâ yec`ale lehum hażżan fi-l'âḫirah. velehum `aẕâbun `ażîm.
Türkçe Meali: Küfürde yarışanlar seni üzmesin; şüphesiz onlar Allah'a bir zarar veremezler. Allah ahirette onlara bir pay vermemek istiyor; onlara büyük azab vardır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 177. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ ٱشْتَرَوُا۟ ٱلْكُفْرَ بِٱلْإِيمَٰنِ لَن يَضُرُّوا۟ ٱللَّهَ شَيْـًۭٔا وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne-şteravu-lkufra bil'îmâni ley yedurru-llâhe şey'en. velehum `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: İmanı inkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 178. Ayet
Arapça: وَلَا يَحْسَبَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَنَّمَا نُمْلِى لَهُمْ خَيْرٌۭ لِّأَنفُسِهِمْ ۚ إِنَّمَا نُمْلِى لَهُمْ لِيَزْدَادُوٓا۟ إِثْمًۭا ۚ وَلَهُمْ عَذَابٌۭ مُّهِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: velâ yahsebenne-lleẕîne keferû ennemâ numlî lehum ḫayrul lienfusihim. innemâ numlî lehum liyezdâdû iŝmâ. velehum `aẕâbum muhîn.
Türkçe Meali: Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz. Küçültücü azab onlaradır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 179. Ayet
Arapça: مَّا كَانَ ٱللَّهُ لِيَذَرَ ٱلْمُؤْمِنِينَ عَلَىٰ مَآ أَنتُمْ عَلَيْهِ حَتَّىٰ يَمِيزَ ٱلْخَبِيثَ مِنَ ٱلطَّيِّبِ ۗ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى ٱلْغَيْبِ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يَجْتَبِى مِن رُّسُلِهِۦ مَن يَشَآءُ ۖ فَـَٔامِنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرُسُلِهِۦ ۚ وَإِن تُؤْمِنُوا۟ وَتَتَّقُوا۟ فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: mâ kâne-llâhu liyeẕera-lmu'minîne `alâ mâ entum `aleyhi hattâ yemîze-lḫabîŝe mine-ttayyib. vemâ kâne-llâhu liyutli`akum `ale-lğaybi velâkinne-llâhe yectebî mir rusulihî mey yeşâu feâminû billâhi verusulih. vein tu'minû vetettekû felekum ecrun `ażîm.
Türkçe Meali: Allah inananları sizin durumunuzda bırakacak değildir, temizi pisten ayıracaktır. Allah size gaybı bildirecek değildir; fakat Allah peygamberlerinden dilediğini seçip, ona gaybı bildirir. Artık Allah'a ve peygamberlerine inanın; inanır ve sakınırsanız size büyük ecir vardır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 180. Ayet
Arapça: وَلَا يَحْسَبَنَّ ٱلَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَآ ءَاتَىٰهُمُ ٱللَّهُ مِن فَضْلِهِۦ هُوَ خَيْرًۭا لَّهُم ۖ بَلْ هُوَ شَرٌّۭ لَّهُمْ ۖ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا۟ بِهِۦ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۗ وَلِلَّهِ مِيرَٰثُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۗ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: velâ yahsebenne-lleẕîne yebḫalûne bimâ âtâhumu-llâhu min fadlihî huve ḫayral lehum. bel huve şerrul lehum. seyutavvekûne mâ beḫilû bihî yevme-lkiyâmeh. velillâhi mîrâŝu-ssemâvâti vel'ard. vellâhu bimâ ta`melûne ḫabîr.
Türkçe Meali: Allah'ın bol nimetinden verdiklerinde cimrilik edenler, sakın bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar, bilakis bu onların kötülüğünedir. Cimrilik yaptıkları şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah işlediklerinizden haberdardır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 181. Ayet
Arapça: لَّقَدْ سَمِعَ ٱللَّهُ قَوْلَ ٱلَّذِينَ قَالُوٓا۟ إِنَّ ٱللَّهَ فَقِيرٌۭ وَنَحْنُ أَغْنِيَآءُ ۘ سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا۟ وَقَتْلَهُمُ ٱلْأَنۢبِيَآءَ بِغَيْرِ حَقٍّۢ وَنَقُولُ ذُوقُوا۟ عَذَابَ ٱلْحَرِيقِ
Türkçe Okunuşu: lekad semi`a-llâhu kavle-lleẕîne kâlû inne-llâhe fekîruv venahnu ağniyâ'. senektubu mâ kâlû vekatlehumu-l'embiyâe biğayri hakkiv venekûlu ẕûkû `aẕâbe-lharîk.
Türkçe Meali: And olsun ki, Allah: "Allah fakir; biz zenginiz" diyenlerin sözünü işitmiştir. Dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürdüklerini elbette yazacağız, "Yakıcı azabı tadın" diyeceğiz.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 182. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍۢ لِّلْعَبِيدِ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike bimâ kaddemet eydîkum veenne-llâhe leyse biżallâmil lil`abîd.
Türkçe Meali: "Bu, yaptığınızın karşılığıdır". Yoksa Allah kullara asla zulmetmez.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 183. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ قَالُوٓا۟ إِنَّ ٱللَّهَ عَهِدَ إِلَيْنَآ أَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتَّىٰ يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍۢ تَأْكُلُهُ ٱلنَّارُ ۗ قُلْ قَدْ جَآءَكُمْ رُسُلٌۭ مِّن قَبْلِى بِٱلْبَيِّنَٰتِ وَبِٱلَّذِى قُلْتُمْ فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne kâlû inne-llâhe `ahide ileynâ ellâ nu'mine lirasûlin hattâ ye'tiyenâ bikurbânin te'kuluhu-nnâr. kul kad câekum rusulum min kablî bilbeyyinâti vebilleẕî kultum felime kateltumûhum in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: "Doğrusu, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamak üzere Allah bize ahid verdi" diyenlere sen, de ki: "Benden önce peygamberler size belgeler ve dediğiniz şeyi getirdi. Doğru sözlü iseniz niçin onları öldürdünüz?"
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 184. Ayet
Arapça: فَإِن كَذَّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَ رُسُلٌۭ مِّن قَبْلِكَ جَآءُو بِٱلْبَيِّنَٰتِ وَٱلزُّبُرِ وَٱلْكِتَٰبِ ٱلْمُنِيرِ
Türkçe Okunuşu: fein keẕẕebûke fekad kuẕẕibe rusulum min kablike câû bilbeyyinâti vezzuburi velkitâbi-lmunîr.
Türkçe Meali: Seni yalancı saydılarsa, senden önce belgeler, sahifeler ve aydınlatıcı kitap getiren peygamberler de yalanlanmıştı.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 185. Ayet
Arapça: كُلُّ نَفْسٍۢ ذَآئِقَةُ ٱلْمَوْتِ ۗ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۖ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ ٱلنَّارِ وَأُدْخِلَ ٱلْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ ۗ وَمَا ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَآ إِلَّا مَتَٰعُ ٱلْغُرُورِ
Türkçe Okunuşu: kullu nefsin ẕâikatu-lmevt. veinnemâ tuveffevne ucûrakum yevme-lkiyâmeh. femen zuhziha `ani-nnâri veudḫile-lcennete fekad fâz. veme-lhayâtu-ddunyâ illâ metâ`u-lğurûr.
Türkçe Meali: Her insan ölümü tadacaktır. Kıyamet günü, ecirleriniz size mutlaka ödenecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kimse artık kurtulmuştur. Dünya hayatı, zaten, sadece aldatıcı bir geçinmeden ibarettir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 186. Ayet
Arapça: ۞ لَتُبْلَوُنَّ فِىٓ أَمْوَٰلِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ مِن قَبْلِكُمْ وَمِنَ ٱلَّذِينَ أَشْرَكُوٓا۟ أَذًۭى كَثِيرًۭا ۚ وَإِن تَصْبِرُوا۟ وَتَتَّقُوا۟ فَإِنَّ ذَٰلِكَ مِنْ عَزْمِ ٱلْأُمُورِ
Türkçe Okunuşu: letublevunne fî emvâlikum veenfusikum veletesme`unne mine-lleẕîne ûtu-lkitâbe min kablikum vemine-lleẕîne eşrakû eẕen keŝîrâ. vein tasbirû vetettekû feinne ẕâlike min `azmi-l'umûr.
Türkçe Meali: And olsun ki mallarınız ve canlarınızla sınanacaksınız; hiç şüphesiz, sizden önce Kitap verilenlerden ve Allah'a eş koşanlardan çok üzücü sözler işiteceksiniz. Sabreder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bu üzerinde sebat edilecek işlerdendir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 187. Ayet
Arapça: وَإِذْ أَخَذَ ٱللَّهُ مِيثَٰقَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ لَتُبَيِّنُنَّهُۥ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُۥ فَنَبَذُوهُ وَرَآءَ ظُهُورِهِمْ وَٱشْتَرَوْا۟ بِهِۦ ثَمَنًۭا قَلِيلًۭا ۖ فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ eḫaẕe-llâhu mîŝâka-lleẕîne ûtu-lkitâbe letubeyyinunnehû linnâsi velâ tektumûneh. fenebeẕûhu verâe żuhûrihim veşterav bihî ŝemenen kalîlâ. febi'se mâ yeşterûn.
Türkçe Meali: Allah, Kitap verilenlerden, onu insanlara açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz, diye ahid almıştı. Onlar ise, onu arkalarına atıp az bir değere değiştiler. Alış verişleri ne kötüdür!
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 188. Ayet
Arapça: لَا تَحْسَبَنَّ ٱلَّذِينَ يَفْرَحُونَ بِمَآ أَتَوا۟ وَّيُحِبُّونَ أَن يُحْمَدُوا۟ بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا۟ فَلَا تَحْسَبَنَّهُم بِمَفَازَةٍۢ مِّنَ ٱلْعَذَابِ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: lâ tahsebenne-lleẕîne yefrahûne bimâ etev veyuhibbûne ey yuhmedû bimâ lem yef`alû felâ tahsebennehum bimefâzetim mine-l`aẕâb. velehum `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: Ettiklerine sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananların, sakın onların azabdan kurtulacaklarını sanma; elem verici azab onlaradır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 189. Ayet
Arapça: وَلِلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۗ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌ
Türkçe Okunuşu: velillâhi mulku-ssemâvâti vel'ard. vellâhu `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Allah her şeye Kadir'dir.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 190. Ayet
Arapça: إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍۢ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: inne fî ḫalki-ssemâvâti vel'ardi vaḫtilâfi-lleyli vennehâri leâyâtil liuli-l'elbâb.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl sahiblerine şüphesiz deliller vardır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 191. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يَذْكُرُونَ ٱللَّهَ قِيَٰمًۭا وَقُعُودًۭا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَٰطِلًۭا سُبْحَٰنَكَ فَقِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yeẕkurûne-llâhe kiyâmev veku`ûdev ve`alâ cunûbihim veyetefekkerûne fî ḫalki-ssemâvâti vel'ard. rabbenâ mâ ḫalakte hâẕâ bâtilâ. subhâneke fekinâ `aẕâbe-nnâr.
Türkçe Meali: Onlar ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler: "Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın, Sen münezzehsin. Bizi ateşin azabından koru"
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 192. Ayet
Arapça: رَبَّنَآ إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ ٱلنَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُۥ ۖ وَمَا لِلظَّٰلِمِينَ مِنْ أَنصَارٍۢ
Türkçe Okunuşu: rabbenâ inneke men tudḫili-nnâra fekad aḫzeyteh. vemâ liżżâlimîne min ensâr.
Türkçe Meali: "Rabbimiz! Sen ateşe kimi sokarsan, onu şüphesiz rezil etmiş olursun, zulmedenlerin hiç yardımcıları yoktur".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 193. Ayet
Arapça: رَّبَّنَآ إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًۭا يُنَادِى لِلْإِيمَٰنِ أَنْ ءَامِنُوا۟ بِرَبِّكُمْ فَـَٔامَنَّا ۚ رَبَّنَا فَٱغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّـَٔاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ ٱلْأَبْرَارِ
Türkçe Okunuşu: rabbenâ innenâ semi`nâ munâdiyey yunâdî lil'îmâni en âminû birabbikum feâmennâ. rabbenâ fağfir lenâ ẕunûbenâ vekeffir `annâ seyyiâtinâ veteveffenâ me`a-l'ebrâr.
Türkçe Meali: "Rabbimiz! Doğrusu biz Rabbinize inanın diye inanmaya çağıran bir çağırıcıyı işittik de iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bize bağışla, kötülüklerimizi ört, canımızi iyilerle beraber al".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 194. Ayet
Arapça: رَبَّنَا وَءَاتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۗ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ ٱلْمِيعَادَ
Türkçe Okunuşu: rabbenâ veâtinâ mâ ve`attenâ `alâ rusulike velâ tuḫzinâ yevme-lkiyâmeh. inneke lâ tuḫlifu-lmî`âd.
Türkçe Meali: "Rabbimiz! Peygamberlerinle vadettiklerini bize ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Sen şüphesiz sözünden caymazsın".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 195. Ayet
Arapça: فَٱسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّى لَآ أُضِيعُ عَمَلَ عَٰمِلٍۢ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ ۖ بَعْضُكُم مِّنۢ بَعْضٍۢ ۖ فَٱلَّذِينَ هَاجَرُوا۟ وَأُخْرِجُوا۟ مِن دِيَٰرِهِمْ وَأُوذُوا۟ فِى سَبِيلِى وَقَٰتَلُوا۟ وَقُتِلُوا۟ لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَلَأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ ثَوَابًۭا مِّنْ عِندِ ٱللَّهِ ۗ وَٱللَّهُ عِندَهُۥ حُسْنُ ٱلثَّوَابِ
Türkçe Okunuşu: festecâbe lehum rabbuhum ennî lâ udî`u `amele `âmilim minkum min ẕekerin ev unŝâ. ba`dukum mim ba`d. felleẕîne hâcerû veuḫricû min diyârihim veûẕû fî sebîlî vekâtelû vekutilû leukeffiranne `anhum seyyiâtihim veleudḫilennehum cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâr. ŝevâbem min `indi-llâh. vellâhu `indehû husnu-ŝŝevâb.
Türkçe Meali: Rableri dualarını kabul etti: "Birbirinizden meydana gelen sizlerden, erkek olsun, kadın olsun, iş yapanın işini boşa çıkarmam. Hicret edenlerin, memleketlerinden çıkarılanların, yolumda ezaya uğratılanların, savaşan ve öldürülenlerin günahlarını elbette örteceğim. And olsun ki, Allah katından bir nimet olarak, onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Nimetin güzeli Allah katındadır".
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 196. Ayet
Arapça: لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فِى ٱلْبِلَٰدِ
Türkçe Okunuşu: lâ yeğurranneke tekallubu-lleẕîne keferû fi-lbilâd.
Türkçe Meali: İnkar edenlerin diyar diyar gezip refah içinde dolaşması sakın seni aldatmasın; az bir faydalanmadan sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü duraktır!..
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 197. Ayet
Arapça: مَتَٰعٌۭ قَلِيلٌۭ ثُمَّ مَأْوَىٰهُمْ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ ٱلْمِهَادُ
Türkçe Okunuşu: metâ`un kalîlun ŝumme me'vâhum cehennem. vebi'se-lmihâd.
Türkçe Meali: İnkar edenlerin diyar diyar gezip refah içinde dolaşması sakın seni aldatmasın; az bir faydalanmadan sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü duraktır!..
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 198. Ayet
Arapça: لَٰكِنِ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟ رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّٰتٌۭ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا نُزُلًۭا مِّنْ عِندِ ٱللَّهِ ۗ وَمَا عِندَ ٱللَّهِ خَيْرٌۭ لِّلْأَبْرَارِ
Türkçe Okunuşu: lâkini-lleẕîne-ttekav rabbehum lehum cennâtun tecrî min tahtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ nuzulem min `indi-llâh. vemâ `inde-llâhi ḫayrul lil'ebrâr.
Türkçe Meali: Fakat Rablerinden sakınanlara, Allah katından konukluklar bulunan, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetler vardır. Allah katındaki şeyler, iyi olanlar için daha hayırlıdır.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 199. Ayet
Arapça: وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ ٱلْكِتَٰبِ لَمَن يُؤْمِنُ بِٱللَّهِ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيْكُمْ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيْهِمْ خَٰشِعِينَ لِلَّهِ لَا يَشْتَرُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ ثَمَنًۭا قَلِيلًا ۗ أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ سَرِيعُ ٱلْحِسَابِ
Türkçe Okunuşu: veinne min ehli-lkitâbi lemey yu'minu billâhi vemâ unzile ileykum vemâ unzile ileyhim ḫâşi`îne lillâhi lâ yeşterûne biâyâti-llâhi ŝemenen kalîlâ. ulâike lehum ecruhum `inde rabbihim. inne-llâhe serî`u-lhisâb.
Türkçe Meali: Kitap ehlinden Allah'a huşu duyarak inanıp, Allah'ın ayetlerini az bir değere değişmeyenler vardır. İşte onların ecirleri Rablerinin katındadır. Şüphesiz Allah'ın hesabı çabuktur.
سُورَةُ آلِ عِمۡرَانَ - Âl-i İmrân Suresi - 200. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱصْبِرُوا۟ وَصَابِرُوا۟ وَرَابِطُوا۟ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenu-sbirû vesâbirû verâbitû vetteku-llâhe le`allekum tuflihûn.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Sabredin, düşmanlarınızdan daha sabırlı olun, cihada hazır bulunun, Allah'a karşı gelmekten sakının ki başarıya erişebilesiniz.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُوا۟ رَبَّكُمُ ٱلَّذِى خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍۢ وَٰحِدَةٍۢ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًۭا كَثِيرًۭا وَنِسَآءًۭ ۚ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ٱلَّذِى تَسَآءَلُونَ بِهِۦ وَٱلْأَرْحَامَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-nnâsu-ttekû rabbekumu-lleẕî ḫalekakum min nefsiv vâhidetiv veḫaleka minhâ zevcehâ vebeŝŝe minhumâ ricâlen keŝîrav venisââ. vetteku-llâhe-lleẕî tesâelûne bihî vel'erhâm. inne-llâhe kâne `aleykum rakîbâ.
Türkçe Meali: Ey İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabb'inize hürmetsizlikten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'ın ve akrabanın haklarına riayetsizliktende sakının. Allah şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 2. Ayet
Arapça: وَءَاتُوا۟ ٱلْيَتَٰمَىٰٓ أَمْوَٰلَهُمْ ۖ وَلَا تَتَبَدَّلُوا۟ ٱلْخَبِيثَ بِٱلطَّيِّبِ ۖ وَلَا تَأْكُلُوٓا۟ أَمْوَٰلَهُمْ إِلَىٰٓ أَمْوَٰلِكُمْ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ حُوبًۭا كَبِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: veâtu-lyetâmâ emvâlehum velâ tetebeddelu-lḫabîŝe bittayyib. velâ te'kulû emvâlehum ilâ emvâlikum. innehû kâne hûben kebîrâ.
Türkçe Meali: Yetimlere mallarını verin. Temizi murdara değişmeyin, onların mallariyle kendi mallarınızı karıştırarak yemeyin, çünkü bu büyük bir suçtur.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَإِنْ خِفْتُمْ أَلَّا تُقْسِطُوا۟ فِى ٱلْيَتَٰمَىٰ فَٱنكِحُوا۟ مَا طَابَ لَكُم مِّنَ ٱلنِّسَآءِ مَثْنَىٰ وَثُلَٰثَ وَرُبَٰعَ ۖ فَإِنْ خِفْتُمْ أَلَّا تَعْدِلُوا۟ فَوَٰحِدَةً أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُكُمْ ۚ ذَٰلِكَ أَدْنَىٰٓ أَلَّا تَعُولُوا۟
Türkçe Okunuşu: vein ḫiftum ellâ tuksitû fi-lyetâmâ fenkihû mâ tâbe lekum mine-nnisâi meŝnâ veŝulâŝe verubâ`. fein ḫiftum ellâ ta`dilû fevâhideten ev mâ meleket eymânukum. ẕâlike ednâ ellâ te`ûlû.
Türkçe Meali: Eğer, velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz; şayet, aralarında adaletsizlik yapmaktan korkarsanız bir tane almalısınız veya sahip olduğunuz ile yetinmelisiniz. Doğru yoldan sapmamanız için en uygunu budur.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَءَاتُوا۟ ٱلنِّسَآءَ صَدُقَٰتِهِنَّ نِحْلَةًۭ ۚ فَإِن طِبْنَ لَكُمْ عَن شَىْءٍۢ مِّنْهُ نَفْسًۭا فَكُلُوهُ هَنِيٓـًۭٔا مَّرِيٓـًۭٔا
Türkçe Okunuşu: veâtu-nnisâe sadukâtihinne nihleh. fein tibne lekum `an şey'im minhu nefsen fekulûhu henîem merîâ.
Türkçe Meali: Kadınlara mehirlerini cömertçe verin, eğer ondan gönül hoşluğu ile size bir şey bağışlarlarsa onu afiyetle yiyin.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 5. Ayet
Arapça: وَلَا تُؤْتُوا۟ ٱلسُّفَهَآءَ أَمْوَٰلَكُمُ ٱلَّتِى جَعَلَ ٱللَّهُ لَكُمْ قِيَٰمًۭا وَٱرْزُقُوهُمْ فِيهَا وَٱكْسُوهُمْ وَقُولُوا۟ لَهُمْ قَوْلًۭا مَّعْرُوفًۭا
Türkçe Okunuşu: velâ tu'tu-ssufehâe emvâlekumu-lletî ce`ale-llâhu lekum kiyâmev verzukûhum fîhâ veksûhum vekûlû lehum kavlem ma`rûfâ.
Türkçe Meali: Allah'ın sizi koruyucu kılmış olduğu mallarınızı, beyinsizlere vermeyin, kendilerini bunların geliriyle rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 6. Ayet
Arapça: وَٱبْتَلُوا۟ ٱلْيَتَٰمَىٰ حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغُوا۟ ٱلنِّكَاحَ فَإِنْ ءَانَسْتُم مِّنْهُمْ رُشْدًۭا فَٱدْفَعُوٓا۟ إِلَيْهِمْ أَمْوَٰلَهُمْ ۖ وَلَا تَأْكُلُوهَآ إِسْرَافًۭا وَبِدَارًا أَن يَكْبَرُوا۟ ۚ وَمَن كَانَ غَنِيًّۭا فَلْيَسْتَعْفِفْ ۖ وَمَن كَانَ فَقِيرًۭا فَلْيَأْكُلْ بِٱلْمَعْرُوفِ ۚ فَإِذَا دَفَعْتُمْ إِلَيْهِمْ أَمْوَٰلَهُمْ فَأَشْهِدُوا۟ عَلَيْهِمْ ۚ وَكَفَىٰ بِٱللَّهِ حَسِيبًۭا
Türkçe Okunuşu: vebtelu-lyetâmâ hattâ iẕâ beleğu-nnikâh. fein ânestum minhum ruşden fedfe`û ileyhim emvâlehum. velâ te'kulûhâ isrâfev vebidâran ey yekberû. vemen kâne ğaniyyen felyesta`fif. vemen kâne fekîran felye'kul bilma`rûf. feiẕâ defa`tum ileyhim emvâlehum feeşhidû `aleyhim. vekefâ billâhi hasîbâ.
Türkçe Meali: Yetimleri, evlenme çağına gelene kadar deneyin; onlarda olgunlaşma görürseniz mallarını kendilerine verin; büyüyecekler de geri alacaklar diye onları israf ederek ve tez elden yemeyin. Zengin olan, iffetli olmağa çalışsın, yoksul olan uygun bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, yanlarında şahid bulundurun. Hesap sormak için Allah yeter.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 7. Ayet
Arapça: لِّلرِّجَالِ نَصِيبٌۭ مِّمَّا تَرَكَ ٱلْوَٰلِدَانِ وَٱلْأَقْرَبُونَ وَلِلنِّسَآءِ نَصِيبٌۭ مِّمَّا تَرَكَ ٱلْوَٰلِدَانِ وَٱلْأَقْرَبُونَ مِمَّا قَلَّ مِنْهُ أَوْ كَثُرَ ۚ نَصِيبًۭا مَّفْرُوضًۭا
Türkçe Okunuşu: lirricâli nesîbum mimmâ terake-lvâlidâni vel'akrabûn. velinnisâi nesîbum mimmâ terake-lvâlidâni vel'akrabûne mimmâ kalle minhu ev keŝur. nesîbem mefrûdâ.
Türkçe Meali: Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından, erkeklere hisse vardır. Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından kadınlara da hisse vardır. Bunlar, az veya çok, belirli bir hissedir.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَإِذَا حَضَرَ ٱلْقِسْمَةَ أُو۟لُوا۟ ٱلْقُرْبَىٰ وَٱلْيَتَٰمَىٰ وَٱلْمَسَٰكِينُ فَٱرْزُقُوهُم مِّنْهُ وَقُولُوا۟ لَهُمْ قَوْلًۭا مَّعْرُوفًۭا
Türkçe Okunuşu: veiẕâ hadara-lkismete ulu-lkurbâ velyetâmâ velmesâkînu ferzukûhum minhu vekûlû lehum kavlem ma`rûfâ.
Türkçe Meali: Taksimde, yakınlar, yetimler ve düşkünler bulunursa, ondan onlara da verin, güzel sözler söyleyin.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَلْيَخْشَ ٱلَّذِينَ لَوْ تَرَكُوا۟ مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةًۭ ضِعَٰفًا خَافُوا۟ عَلَيْهِمْ فَلْيَتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَلْيَقُولُوا۟ قَوْلًۭا سَدِيدًا
Türkçe Okunuşu: velyaḫşe-lleẕîne lev terakû min ḫalfihim ẕurriyyeten di`âfen ḫâfû `aleyhim. felyetteku-llâhe velyekûlû kavlen sedîdâ.
Türkçe Meali: Arkalarında cılız çocuklar bıraktıkları takdirde, bundan endişe edecek olanlar, haksızlık yapmaktan korksunlar; dürüst söz söylesinler.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 10. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يَأْكُلُونَ أَمْوَٰلَ ٱلْيَتَٰمَىٰ ظُلْمًا إِنَّمَا يَأْكُلُونَ فِى بُطُونِهِمْ نَارًۭا ۖ وَسَيَصْلَوْنَ سَعِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne ye'kulûne emvâle-lyetâmâ żulmen innemâ ye'kulûne fî butûnihim nârâ. veseyaslevne se`îrâ.
Türkçe Meali: Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar, zaten onlar çılgın aleve atılacaklardır.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 11. Ayet
Arapça: يُوصِيكُمُ ٱللَّهُ فِىٓ أَوْلَٰدِكُمْ ۖ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ ٱلْأُنثَيَيْنِ ۚ فَإِن كُنَّ نِسَآءًۭ فَوْقَ ٱثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ ۖ وَإِن كَانَتْ وَٰحِدَةًۭ فَلَهَا ٱلنِّصْفُ ۚ وَلِأَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَٰحِدٍۢ مِّنْهُمَا ٱلسُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ إِن كَانَ لَهُۥ وَلَدٌۭ ۚ فَإِن لَّمْ يَكُن لَّهُۥ وَلَدٌۭ وَوَرِثَهُۥٓ أَبَوَاهُ فَلِأُمِّهِ ٱلثُّلُثُ ۚ فَإِن كَانَ لَهُۥٓ إِخْوَةٌۭ فَلِأُمِّهِ ٱلسُّدُسُ ۚ مِنۢ بَعْدِ وَصِيَّةٍۢ يُوصِى بِهَآ أَوْ دَيْنٍ ۗ ءَابَآؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ لَا تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًۭا ۚ فَرِيضَةًۭ مِّنَ ٱللَّهِ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: yûsîkumu-llâhu fî evlâdikum liẕẕekeri miŝlu hażżi-l'unŝeyeyn. fein kunne nisâen fevka-ŝneteyni felehunne ŝuluŝâ mâ terak. vein kânet vâhideten felehe-nnisf. veliebeveyhi likulli vâhidim minhume-ssudusu mimmâ terake in kâne lehû veled. feil lem yekul lehû veleduv veveriŝehû ebevâhu feliummihi-ŝŝuluŝ. fein kâne lehû iḫvetun feliummihi-ssudusu mim ba`di vesiyyetiy yûsî bihâ ev deyn. âbâukum veebnâukum. lâ tedrûne eyyuhum akrabu lekum nef`â. ferîdatem mine-llâh. inne-llâhe kâne `alîmen hakîmâ.
Türkçe Meali: Allah çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer kadınlar ikinin üstünde ise, bırakılanın üçte ikisi onlarındır; şayet bir ise yarısı onundur. Ana babadan her birine, ölenin çocuğu varsa yaptığı vasiyetten veya borcundan arta kalanın altıda biri, çocuğu yoksa, anası babası ona varis olur, anasına üçte bir düşer. Kardeşleri varsa, altıda biri annesinindir; babalarınız ve oğullarınızdan menfaatçe hangisinin size daha yakın olduğunu siz bilmezsiniz. Bunlar Allah tarafından tesbit edilmiştir. Doğrusu Allah bilendir, Hakim olandır.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 12. Ayet
Arapça: ۞ وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ أَزْوَٰجُكُمْ إِن لَّمْ يَكُن لَّهُنَّ وَلَدٌۭ ۚ فَإِن كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌۭ فَلَكُمُ ٱلرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ ۚ مِنۢ بَعْدِ وَصِيَّةٍۢ يُوصِينَ بِهَآ أَوْ دَيْنٍۢ ۚ وَلَهُنَّ ٱلرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ إِن لَّمْ يَكُن لَّكُمْ وَلَدٌۭ ۚ فَإِن كَانَ لَكُمْ وَلَدٌۭ فَلَهُنَّ ٱلثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُم ۚ مِّنۢ بَعْدِ وَصِيَّةٍۢ تُوصُونَ بِهَآ أَوْ دَيْنٍۢ ۗ وَإِن كَانَ رَجُلٌۭ يُورَثُ كَلَٰلَةً أَوِ ٱمْرَأَةٌۭ وَلَهُۥٓ أَخٌ أَوْ أُخْتٌۭ فَلِكُلِّ وَٰحِدٍۢ مِّنْهُمَا ٱلسُّدُسُ ۚ فَإِن كَانُوٓا۟ أَكْثَرَ مِن ذَٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَآءُ فِى ٱلثُّلُثِ ۚ مِنۢ بَعْدِ وَصِيَّةٍۢ يُوصَىٰ بِهَآ أَوْ دَيْنٍ غَيْرَ مُضَآرٍّۢ ۚ وَصِيَّةًۭ مِّنَ ٱللَّهِ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velekum nisfu mâ terake ezvâcukum il lem yekul lehunne veled. fein kâne lehunne veledun felekumu-rrubu`u mimmâ terakne mim ba`di vesiyyetiy yûsîne bihâ ev deyn. velehunne-rrubu`u mimmâ teraktum il lem yekul lekum veled. fein kâne lekum veledun felehunne-ŝŝumunu mimmâ teraktum mim ba`di vesiyyetin tûsûne bihâ ev deyn. vein kâne raculuy yûraŝu kelâleten evi-mraetuv velehû eḫun ev uḫtun felikulli vâhidim minhume-ssudus. fein kânû ekŝera min ẕâlike fehum şurakâu fi-ŝŝuluŝi mim ba`di vesiyyetiy yûsâ bihâ ev deynin ğayra mudârr. vesiyyetem mine-llâh. vellâhu `alîmun halîm.
Türkçe Meali: Kadınlarınızın çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir, çocukları varsa, bıraktıklarının ettikleri vasiyetten veya borçtan arta kalanın dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa ettiğiniz vasiyet veya borç çıktıktan sonra bıraktıklarınızın dörtte biri karılarınızındır; çocuğunuz varsa, bıraktıklarınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadına kelale yollu (çocuğu ve babası olmadığı halde) varis olunuyor ve bunların ana-bir erkek veya bir kız kardeşi bulunuyorsa, her birine edilen vasiyetten veya borçtan arta kalanın altıda biri düşer; ikiden çoksalar, üçte birine, zarara uğratılmaksızın ortak olurlar. Bunlar Allah tarafından tavsiye edilmiştir. Allah bilendir. Halim'dir.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 13. Ayet
Arapça: تِلْكَ حُدُودُ ٱللَّهِ ۚ وَمَن يُطِعِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ يُدْخِلْهُ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۚ وَذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
Türkçe Okunuşu: tilke hudûdu-llâh. vemey yuti`i-llâhe verasûlehû yudḫilhu cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. veẕâlike-lfevzu-l`ażîm.
Türkçe Meali: Bunlar Allah'ın yasalarıdır. Allah'a ve Peygamberine kim itaat ederse onu içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır, orada temellidirler, büyük kurtuluş budur.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 14. Ayet
Arapça: وَمَن يَعْصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُۥ يُدْخِلْهُ نَارًا خَٰلِدًۭا فِيهَا وَلَهُۥ عَذَابٌۭ مُّهِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemey ya`si-llâhe verasûlehû veyete`addâ hudûdehû yudḫilhu nâran ḫâliden fîhâ. velehû `aẕâbum muhîn.
Türkçe Meali: Kim Allah'a ve Peygamberine baş kaldırır ve yasalarını aşarsa, onu, temelli kalacağı cehenneme sokar. Alçaltıcı azab onadır.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 15. Ayet
Arapça: وَٱلَّٰتِى يَأْتِينَ ٱلْفَٰحِشَةَ مِن نِّسَآئِكُمْ فَٱسْتَشْهِدُوا۟ عَلَيْهِنَّ أَرْبَعَةًۭ مِّنكُمْ ۖ فَإِن شَهِدُوا۟ فَأَمْسِكُوهُنَّ فِى ٱلْبُيُوتِ حَتَّىٰ يَتَوَفَّىٰهُنَّ ٱلْمَوْتُ أَوْ يَجْعَلَ ٱللَّهُ لَهُنَّ سَبِيلًۭا
Türkçe Okunuşu: vellâtî ye'tîne-lfâhişete min nisâikum festeşhidû `aleyhinne erbe`atem minkum. fein şehidû feemsikûhunne fi-lbuyûti hattâ yeteveffâhunne-lmevtu ev yec`ale-llâhu lehunne sebîlâ.
Türkçe Meali: Kadınlarınızdan zina edenlere, bunu isbat edecek aranızdan dört şahid getirin, şehadet ederlerse, ölünceye veya Allah onlara bir yol açana kadar evlerde tutun.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَٱلَّذَانِ يَأْتِيَٰنِهَا مِنكُمْ فَـَٔاذُوهُمَا ۖ فَإِن تَابَا وَأَصْلَحَا فَأَعْرِضُوا۟ عَنْهُمَآ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ تَوَّابًۭا رَّحِيمًا
Türkçe Okunuşu: velleẕâni ye'tiyânihâ minkum feâẕûhumâ. fein tâbâ veaslehâ fea`ridû `anhumâ. inne-llâhe kâne tevvâber rahîmâ.
Türkçe Meali: İçinizden zina eden iki kimseye eziyet edin, tevbe edip düzeltirlerse onları bırakın. Doğrusu Allah tevbeleri daima kabul ve merhamet eder.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 17. Ayet
Arapça: إِنَّمَا ٱلتَّوْبَةُ عَلَى ٱللَّهِ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ ٱلسُّوٓءَ بِجَهَٰلَةٍۢ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِن قَرِيبٍۢ فَأُو۟لَٰٓئِكَ يَتُوبُ ٱللَّهُ عَلَيْهِمْ ۗ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: inneme-ttevbetu `ale-llâhi lilleẕîne ya`melûne-ssûe bicehâletin ŝumme yetûbûne min karîbin feulâike yetûbu-llâhu `aleyhim. vekâne-llâhu `alîmen hakîmâ.
Türkçe Meali: Allah kötülüğü bilmeyerek yapıp da, hemen tevbe edenlerin tevbesini kabul etmeyi üzerine almıştır. Allah işte onların tevbesini kabul eder. Allah Bilen'dir, Hakim olandır.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَلَيْسَتِ ٱلتَّوْبَةُ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِ حَتَّىٰٓ إِذَا حَضَرَ أَحَدَهُمُ ٱلْمَوْتُ قَالَ إِنِّى تُبْتُ ٱلْـَٰٔنَ وَلَا ٱلَّذِينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: veleyseti-ttevbetu lilleẕîne ya`melûne-sseyyiât. hattâ iẕâ hadara ehadehumu-lmevtu kâle innî tubtu-l'âne vele-lleẕîne yemûtûne vehum kuffâr. ulâike a`tednâ lehum `aẕâben elîmâ.
Türkçe Meali: Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği zaman; "şimdi tevbe ettim" diyenler ile kafir olarak ölenlerin tevbesi makbul değildir. İşte onlara elem verici azab hazırlamışızdır.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 19. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا يَحِلُّ لَكُمْ أَن تَرِثُوا۟ ٱلنِّسَآءَ كَرْهًۭا ۖ وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُوا۟ بِبَعْضِ مَآ ءَاتَيْتُمُوهُنَّ إِلَّآ أَن يَأْتِينَ بِفَٰحِشَةٍۢ مُّبَيِّنَةٍۢ ۚ وَعَاشِرُوهُنَّ بِٱلْمَعْرُوفِ ۚ فَإِن كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَىٰٓ أَن تَكْرَهُوا۟ شَيْـًۭٔا وَيَجْعَلَ ٱللَّهُ فِيهِ خَيْرًۭا كَثِيرًۭا
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ yehillu lekum en teriŝu-nnisâe kerhâ. velâ ta`dulûhunne liteẕhebû biba`di mâ âteytumûhunne illâ ey ye'tîne bifâhişetim mubeyyineh. ve`âşirûhunne bilma`rûf. fein kerihtumûhunne fe`asâ en tekrahû şey'ev veyec`ale-llâhu fîhi ḫayran keŝîrâ.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir. Apaçık hayasızlık etmedikçe onlara verdiğinizin bir kısmını alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın. Onlarla güzellikle geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, sabredin, hoşlanmadığınız bir şeyi Allah çok hayırlı kılmış olabilir.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 20. Ayet
Arapça: وَإِنْ أَرَدتُّمُ ٱسْتِبْدَالَ زَوْجٍۢ مَّكَانَ زَوْجٍۢ وَءَاتَيْتُمْ إِحْدَىٰهُنَّ قِنطَارًۭا فَلَا تَأْخُذُوا۟ مِنْهُ شَيْـًٔا ۚ أَتَأْخُذُونَهُۥ بُهْتَٰنًۭا وَإِثْمًۭا مُّبِينًۭا
Türkçe Okunuşu: vein erattumu-stibdâle zevcim mekâne zevciv veâteytum ihdâhunne kintâran felâ te'ḫuẕû minhu şey'â. ete'ḫuẕûnehû buhtânev veiŝmem mubînâ.
Türkçe Meali: Bir eşin yerine başka bir eşi almak isterseniz, birincisine bir yük altın vermiş olsanız bile ondan bir şey almayın. İftira ederek ve apaçık günaha girerek ona verdiğinizi geri alır mısınız?
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَكَيْفَ تَأْخُذُونَهُۥ وَقَدْ أَفْضَىٰ بَعْضُكُمْ إِلَىٰ بَعْضٍۢ وَأَخَذْنَ مِنكُم مِّيثَٰقًا غَلِيظًۭا
Türkçe Okunuşu: vekeyfe te'ḫuẕûnehû vekad efdâ ba`dukum ilâ ba`div veeḫaẕne minkum mîŝâkan ğalîżâ.
Türkçe Meali: Nasıl alırsınız ki siz birbirinize katılmıştınız ve onlar sizden sağlam teminat almışlardı.
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَلَا تَنكِحُوا۟ مَا نَكَحَ ءَابَآؤُكُم مِّنَ ٱلنِّسَآءِ إِلَّا مَا قَدْ سَلَفَ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ فَٰحِشَةًۭ وَمَقْتًۭا وَسَآءَ سَبِيلًا
Türkçe Okunuşu: velâ tenkihû mâ nekeha âbâukum mine-nnisâi illâ mâ kad selef. innehû kâne fâhişetev vemaktâ. vesâe sebîlâ.
Türkçe Meali: Babalarınızın evlendikleri kadınlarla evlenmeyin, geçmişte olanlar artık geçmiştir çünkü bu bir fuhuş ve igrenç bir şeydi, ne kötü yoldu!
سُورَةُ النِّسَاءِ - Nisâ Suresi - 23. Ayet
Arapça: حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ أُمَّهَٰتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَأَخَوَٰتُكُمْ وَعَمَّٰتُكُمْ وَخَٰلَٰتُكُمْ وَبَنَاتُ ٱلْأَخِ وَبَنَاتُ ٱلْأُخْتِ وَأُمَّهَٰتُكُمُ ٱلَّٰتِىٓ أَرْضَعْنَكُمْ وَأَخَوَٰتُكُم مِّنَ ٱلرَّضَٰعَةِ وَأُمَّهَٰتُ نِسَآئِكُمْ وَرَبَٰٓئِبُكُمُ ٱلَّٰتِى فِى حُجُورِكُم مِّن نِّسَآئِكُمُ ٱلَّٰتِى دَخَلْتُم بِهِنَّ فَإِن لَّمْ تَكُونُوا۟ دَخَلْتُم بِهِنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ وَحَلَٰٓئِلُ أَبْنَآئِكُمُ ٱلَّذِينَ مِنْ أَصْلَٰبِكُمْ وَأَن تَجْمَعُوا۟ بَيْنَ ٱلْأُخْتَيْنِ إِلَّا مَا قَدْ سَلَفَ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ غَفُورًۭا رَّحِيمًۭا
Türkçe Okunuşu: hurrimet `aleykum ummehâtukum vebenâtukum veeḫavâtukum ve`ammâtukum veḫâlâtukum vebenâtu-l'eḫi vebenâtu-l'uḫti veummehâtukumu-llâtî erda`nekum veeḫavâtukum mine-rradâ`ati veummehâtu nisâikum verabâibukumu-llâtî fî hucûrikum min nisâikumu-llâtî deḫaltum bihinn. feil lem tekûnû deḫaltum bihinne felâ cunâha `aleykum. vehalâilu ebnâikumu-lleẕîne min aslâbikum veen tecme`û beyne-l'uḫteyni illâ mâ kad selef. inne-llâhe kâne ğafûrar rahîmâ.
Türkçe Meali: Sizlere, analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, kızkardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızin yanınızda kalan üvey kızlarınız ki onlarla gerdeğe girmemişseniz size bir engel yoktur, öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almak suretiyle evlenmek, -geçmişte olanlar artık geçmiştir- size haram kılındı. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder.