سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 82. Ayet
Arapça: ۞ لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ ٱلنَّاسِ عَدَٰوَةًۭ لِّلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱلْيَهُودَ وَٱلَّذِينَ أَشْرَكُوا۟ ۖ وَلَتَجِدَنَّ أَقْرَبَهُم مَّوَدَّةًۭ لِّلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱلَّذِينَ قَالُوٓا۟ إِنَّا نَصَٰرَىٰ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّ مِنْهُمْ قِسِّيسِينَ وَرُهْبَانًۭا وَأَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ
Türkçe Okunuşu: letecidenne eşedde-nnâsi `adâvetel lilleẕîne âmenu-lyehûde velleẕîne eşrakû. veletecidenne akrabehum meveddetel lilleẕîne âmenu-lleẕîne kâlû innâ nesârâ. ẕâlike bienne minhum kissîsîne veruhbânev veennehum lâ yestekbirûn.
Türkçe Meali: İnananlara en şiddetli düşman olarak, insanlardan yahudileri ve Allah'a eş koşanları bulursun. Onlardan, inananlara sevgice en yakın "Biz hıristiyanız" diyenleri bulursun. Bu, onların içinde bilginler ve rahibler bulunmasından ve büyüklük taslamamalarındandır.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 83. Ayet
Arapça: وَإِذَا سَمِعُوا۟ مَآ أُنزِلَ إِلَى ٱلرَّسُولِ تَرَىٰٓ أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ ٱلدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا۟ مِنَ ٱلْحَقِّ ۖ يَقُولُونَ رَبَّنَآ ءَامَنَّا فَٱكْتُبْنَا مَعَ ٱلشَّٰهِدِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ semi`û mâ unzile ile-rrasûli terâ a`yunehum tefîdu mine-ddem`i mimmâ `arafû mine-lhakk. yekûlûne rabbenâ âmennâ fektubnâ me`a-şşâhidîn.
Türkçe Meali: Peygambere indirilen Kuran'ı işittiklerinde, gerçeği öğrenmelerinden gözlerinin yaşla dolarak, "Rabbimiz! İnandık, bizi de şahidlerden yaz. Rabbimizin bizi iyi milletle birlikte bulundurmasını umarken niçin Allah'a ve bize gelen gerçeğe inanmayalım?" dediklerini görürsün.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 84. Ayet
Arapça: وَمَا لَنَا لَا نُؤْمِنُ بِٱللَّهِ وَمَا جَآءَنَا مِنَ ٱلْحَقِّ وَنَطْمَعُ أَن يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ ٱلْقَوْمِ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ lenâ lâ nu'minu billâhi vemâ câenâ mine-lhakki venatme`u ey yudḫilenâ rabbunâ me`a-lkavmi-ssâlihîn.
Türkçe Meali: Peygambere indirilen Kuran'ı işittiklerinde, gerçeği öğrenmelerinden gözlerinin yaşla dolarak, "Rabbimiz! İnandık, bizi de şahidlerden yaz. Rabbimizin bizi iyi milletle birlikte bulundurmasını umarken niçin Allah'a ve bize gelen gerçeğe inanmayalım?" dediklerini görürsün.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 85. Ayet
Arapça: فَأَثَٰبَهُمُ ٱللَّهُ بِمَا قَالُوا۟ جَنَّٰتٍۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۚ وَذَٰلِكَ جَزَآءُ ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: feeŝâbehumu-llâhu bimâ kâlû cennâtin tecrî min tahtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. veẕâlike cezâu-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Allah onlara, dediklerine karşılık, temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler verdi. Bu, iyi davrananların mükafatıdır.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 86. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَكَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَآ أُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne keferû vekeẕẕebû biâyâtinâ ulâike ashâbu-lcehîm.
Türkçe Meali: İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar cehennemliklerdir.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 87. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تُحَرِّمُوا۟ طَيِّبَٰتِ مَآ أَحَلَّ ٱللَّهُ لَكُمْ وَلَا تَعْتَدُوٓا۟ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ ٱلْمُعْتَدِينَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ tuharrimû tayyibâti mâ ehalle-llâhu lekum velâ ta`tedû. inne-llâhe lâ yuhibbu-lmu`tedîn.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 88. Ayet
Arapça: وَكُلُوا۟ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ حَلَٰلًۭا طَيِّبًۭا ۚ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ٱلَّذِىٓ أَنتُم بِهِۦ مُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: vekulû mimmâ razekakumu-llâhu halâlen tayyibâ. vetteku-llâhe-lleẕî entum bihî mu'minûn.
Türkçe Meali: Allah'ın size verdiği rızıktan temiz ve helal olarak yiyin. İnandığınız Allah'tan sakının.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 89. Ayet
Arapça: لَا يُؤَاخِذُكُمُ ٱللَّهُ بِٱللَّغْوِ فِىٓ أَيْمَٰنِكُمْ وَلَٰكِن يُؤَاخِذُكُم بِمَا عَقَّدتُّمُ ٱلْأَيْمَٰنَ ۖ فَكَفَّٰرَتُهُۥٓ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَٰكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍۢ ۖ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَٰثَةِ أَيَّامٍۢ ۚ ذَٰلِكَ كَفَّٰرَةُ أَيْمَٰنِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ ۚ وَٱحْفَظُوٓا۟ أَيْمَٰنَكُمْ ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمْ ءَايَٰتِهِۦ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ yuâḫiẕukumu-llâhu billağvi fî eymânikum velâkiy yuâḫiẕukum bimâ `akkattumu-l'eymân. fekeffâratuhû it`âmu `aşerati mesâkîne min evseti mâ tut`imûne ehlîkum ev kisvetuhum ev tahrîru rakabeh. femel lem yecid fesiyâmu ŝelâŝeti eyyâm. ẕâlike keffâratu eymânikum iẕâ haleftum. vahfeżû eymânekum. keẕâlike yubeyyinu-llâhu lekum âyâtihî le`allekum teşkurûn.
Türkçe Meali: Allah size rasgele yeminlerinizden dolayı değil, bile bile ettiğiniz yeminlerden ötürü hesap sorar. Yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle azad etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yeminlerinizin keffareti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah size böylece ayetlerini açıklıyor.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 90. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِنَّمَا ٱلْخَمْرُ وَٱلْمَيْسِرُ وَٱلْأَنصَابُ وَٱلْأَزْلَٰمُ رِجْسٌۭ مِّنْ عَمَلِ ٱلشَّيْطَٰنِ فَٱجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû inneme-lḫamru velmeysiru vel'ensâbu vel'ezlâmu ricsum min `ameli-şşeytâni fectenibûhu le`allekum tuflihûn.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 91. Ayet
Arapça: إِنَّمَا يُرِيدُ ٱلشَّيْطَٰنُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ ٱلْعَدَٰوَةَ وَٱلْبَغْضَآءَ فِى ٱلْخَمْرِ وَٱلْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ ٱللَّهِ وَعَنِ ٱلصَّلَوٰةِ ۖ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ
Türkçe Okunuşu: innemâ yurîdu-şşeytânu ey yûki`a beynekumu-l`adâvete velbağdâe fi-lḫamri velmeysiri veyesuddekum `an ẕikri-llâhi ve`ani-ssalâh. fehel entum muntehûn.
Türkçe Meali: Şeytan şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçersiniz değil mi?
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 92. Ayet
Arapça: وَأَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُوا۟ ٱلرَّسُولَ وَٱحْذَرُوا۟ ۚ فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا ٱلْبَلَٰغُ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: veetî`u-llâhe veetî`u-rrasûle vahẕerû. fein tevelleytum fa`lemû ennemâ `alâ rasûline-lbelâğu-lmubîn.
Türkçe Meali: Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin, karşı gelmekten çekinin; eğer yüz çevirirseniz bilin ki, peygamberimize düşen sadece açıkça tebliğ etmektir.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 93. Ayet
Arapça: لَيْسَ عَلَى ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جُنَاحٌۭ فِيمَا طَعِمُوٓا۟ إِذَا مَا ٱتَّقَوا۟ وَّءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ ثُمَّ ٱتَّقَوا۟ وَّءَامَنُوا۟ ثُمَّ ٱتَّقَوا۟ وَّأَحْسَنُوا۟ ۗ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: leyse `ale-lleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti cunâhun fîmâ ta`imû iẕâ me-ttekav veâmenû ve`amilu-ssâlihâti ŝumme-ttekav veâmenû ŝumme-ttekav veahsenû. vellâhu yuhibbu-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: İnananlara ve yararlı iş işleyenlere, -sakınırlar, inanırlar, yararlı işler işlerler, sonra haramdan sakınıp inanırlar ve sonra isyandan sakınıp iyilik yaparlarsa- daha önceleri tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur. Allah iyi davrananları sever.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 94. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَيَبْلُوَنَّكُمُ ٱللَّهُ بِشَىْءٍۢ مِّنَ ٱلصَّيْدِ تَنَالُهُۥٓ أَيْدِيكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ ٱللَّهُ مَن يَخَافُهُۥ بِٱلْغَيْبِ ۚ فَمَنِ ٱعْتَدَىٰ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَلَهُۥ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû leyebluvennekumu-llâhu bişey'im mine-ssaydi tenâluhû eydîkum verimâhukum liya`leme-llâhu mey yeḫâfuhû bilğayb. femeni-`tedâ ba`de ẕâlike felehû `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Gıyabında Kendisinden, kimin korktuğunu ortaya koymak için, (ihramlıyken) elinizin ve mızraklarınızın ulaştığı avdan bir şeyle Allah and olsun ki sizi dener. Bundan sonra kim haddi aşarsa ona elem verici azab vardır.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 95. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَقْتُلُوا۟ ٱلصَّيْدَ وَأَنتُمْ حُرُمٌۭ ۚ وَمَن قَتَلَهُۥ مِنكُم مُّتَعَمِّدًۭا فَجَزَآءٌۭ مِّثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ ٱلنَّعَمِ يَحْكُمُ بِهِۦ ذَوَا عَدْلٍۢ مِّنكُمْ هَدْيًۢا بَٰلِغَ ٱلْكَعْبَةِ أَوْ كَفَّٰرَةٌۭ طَعَامُ مَسَٰكِينَ أَوْ عَدْلُ ذَٰلِكَ صِيَامًۭا لِّيَذُوقَ وَبَالَ أَمْرِهِۦ ۗ عَفَا ٱللَّهُ عَمَّا سَلَفَ ۚ وَمَنْ عَادَ فَيَنتَقِمُ ٱللَّهُ مِنْهُ ۗ وَٱللَّهُ عَزِيزٌۭ ذُو ٱنتِقَامٍ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ taktulu-ssayde veentum hurum. vemen katelehû minkum mute`ammiden fecezâum miŝlu mâ katele mine-nne`ami yahkumu bihî ẕevâ `adlim minkum hedyem bâliğa-lka`beti ev keffâratun ta`âmu mesâkîne ev `adlu ẕâlike siyâmel liyeẕûka vebâle emrih. `afe-llâhu `ammâ selef. vemen `âde feyentekimu-llâhu minh. vellâhu `azîzun ẕu-ntikâm.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! İhramlı iken avı öldürmeyin. Sizden bile bile onu öldürene, ehli hayvanlardan öldürdüğü kadar olduğuna içinizden iki adil kimsenin hükmedeceği, Kabe'ye ulaşacak bir kurbanı ödeme, yahut düşkünlere yemek yedirme şeklinde keffaret ya da yaptığının ağırlığını tatmak üzere bunlara denk oruç tutma vardır. Allah geçmiştekileri affetmiştir, kim tekrar yaparsa Allah ondan öç alır. Allah Güçlü'dür, Öçalıcı'dır.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 96. Ayet
Arapça: أُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ ٱلْبَحْرِ وَطَعَامُهُۥ مَتَٰعًۭا لَّكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِ ۖ وَحُرِّمَ عَلَيْكُمْ صَيْدُ ٱلْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُمًۭا ۗ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ٱلَّذِىٓ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Türkçe Okunuşu: uhille lekum saydu-lbahri veta`âmuhû metâ`al lekum velissâyyârah. vehurrime `aleykum saydu-lberri mâ dumtum hurumâ. vetteku-llâhe-lleẕî ileyhi tuhşerûn.
Türkçe Meali: Deniz avı ve onu yemek size de, yolculara da, geçimlik olarak helal kılınmıştır. İhramlı bulunduğunuz sürece kara avı size haram kılınmıştır. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan sakının.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 97. Ayet
Arapça: ۞ جَعَلَ ٱللَّهُ ٱلْكَعْبَةَ ٱلْبَيْتَ ٱلْحَرَامَ قِيَٰمًۭا لِّلنَّاسِ وَٱلشَّهْرَ ٱلْحَرَامَ وَٱلْهَدْىَ وَٱلْقَلَٰٓئِدَ ۚ ذَٰلِكَ لِتَعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ وَأَنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: ce`ale-llâhu-lka`bete-lbeyte-lharâme kiyâmel linnâsi veşşehra-lharâme velhedye velkalâid. ẕâlike lita`lemû enne-llâhe ya`lemu mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'ardi veenne-llâhe bikulli şey'in `alîm.
Türkçe Meali: Allah, hürmetli ev Kabe'yi, hürmetli ayı, kurbanı, boynu tasmalı kurbanlıkları insanların faydası için ortaya koydu. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah'ın şüphesiz her şeyi Bilen olduğunu bilmeniz içindir.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 98. Ayet
Arapça: ٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ وَأَنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: i`lemû enne-llâhe şedîdu-l`ikâbi veenne-llâhe ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Allah'ın azabının şiddetli olduğunu ve Allah'ın Bağışlayan, merhamet eden olduğunu bilin.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 99. Ayet
Arapça: مَّا عَلَى ٱلرَّسُولِ إِلَّا ٱلْبَلَٰغُ ۗ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ `ale-rrasûli ille-lbelâğ. vellâhu ya`lemu mâ tubdûne vemâ tektumûn.
Türkçe Meali: Peygamberin görevi sadece tebliğ etmektir. Allah, sizin açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 100. Ayet
Arapça: قُل لَّا يَسْتَوِى ٱلْخَبِيثُ وَٱلطَّيِّبُ وَلَوْ أَعْجَبَكَ كَثْرَةُ ٱلْخَبِيثِ ۚ فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ يَٰٓأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: kul lâ yestevi-lḫabîŝu vettayyibu velev a`cebeke keŝratu-lḫabîŝ. fetteku-llâhe yâ ûli-l'elbâbi le`allekum tuflihûn.
Türkçe Meali: De ki: "Helal ile haram, haram şeylerin çokluğundan hoşlansan bile, eşit değildir". Ey akıl sahibleri, Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 101. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَسْـَٔلُوا۟ عَنْ أَشْيَآءَ إِن تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ وَإِن تَسْـَٔلُوا۟ عَنْهَا حِينَ يُنَزَّلُ ٱلْقُرْءَانُ تُبْدَ لَكُمْ عَفَا ٱللَّهُ عَنْهَا ۗ وَٱللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ tes'elû `an eşyâe in tubde lekum tesu'kum. vein tes'elû `anhâ hîne yunezzelu-lkur'ânu tubde lekum. `afe-llâhu `anhâ. vellâhu ğafûrun halîm.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kuran indirilirken onları sorarsanız size açıklanır (ama üzülürsünüz). Allah sorduğunuz şeyleri affetmiştir. Allah Bağışlayan'dır, Halim'dir.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 102. Ayet
Arapça: قَدْ سَأَلَهَا قَوْمٌۭ مِّن قَبْلِكُمْ ثُمَّ أَصْبَحُوا۟ بِهَا كَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: kad seelehâ kavmum min kablikum ŝumme asbehû bihâ kâfirîn.
Türkçe Meali: Sizden önce bir millet onları sormuştu, sonra da onları inkar etmişlerdi.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 103. Ayet
Arapça: مَا جَعَلَ ٱللَّهُ مِنۢ بَحِيرَةٍۢ وَلَا سَآئِبَةٍۢ وَلَا وَصِيلَةٍۢ وَلَا حَامٍۢ ۙ وَلَٰكِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ يَفْتَرُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلْكَذِبَ ۖ وَأَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ ce`ale-llâhu mim behîrativ velâ sâibetiv velâ vesîletiv velâ hâmiv velâkinne-lleẕîne keferû yefterûne `ale-llâhi-lkeẕib. veekŝeruhum lâ ya`kilûn.
Türkçe Meali: Allah, kulağı çentilen, salıverilen, erkek dişi ikizler doğuran, on defa yavrulamasından ötürü yük vurulmayan hayvanların adanmasını emretmemiştir; fakat inkar edenler Allah'a karşı yalan uydururlar ve çoğu da akletmezler.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 104. Ayet
Arapça: وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا۟ إِلَىٰ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ وَإِلَى ٱلرَّسُولِ قَالُوا۟ حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ ءَابَآءَنَآ ۚ أَوَلَوْ كَانَ ءَابَآؤُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ شَيْـًۭٔا وَلَا يَهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ kîle lehum te`âlev ilâ mâ enzele-llâhu veile-rrasûli kâlû hasbunâ mâ vecednâ `aleyhi âbâenâ. evelev kâne âbâuhum lâ ya`lemûne şey'ev velâ yehtedûn.
Türkçe Meali: Onlara, "Gelin Allah'ın indirdiği Kitap'a ve peygambere uyun" dendiğinde, "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter" derler; ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyseler?
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 105. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ عَلَيْكُمْ أَنفُسَكُمْ ۖ لَا يَضُرُّكُم مَّن ضَلَّ إِذَا ٱهْتَدَيْتُمْ ۚ إِلَى ٱللَّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًۭا فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû `aleykum enfusekum. lâ yedurrukum men dalle iẕe-htedeytum. ile-llâhi merci`ukum cemî`an feyunebbiukum bimâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Siz kendinize bakın; doğru yolda iseniz sapıtan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 106. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ شَهَٰدَةُ بَيْنِكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ ٱلْمَوْتُ حِينَ ٱلْوَصِيَّةِ ٱثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍۢ مِّنكُمْ أَوْ ءَاخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ إِنْ أَنتُمْ ضَرَبْتُمْ فِى ٱلْأَرْضِ فَأَصَٰبَتْكُم مُّصِيبَةُ ٱلْمَوْتِ ۚ تَحْبِسُونَهُمَا مِنۢ بَعْدِ ٱلصَّلَوٰةِ فَيُقْسِمَانِ بِٱللَّهِ إِنِ ٱرْتَبْتُمْ لَا نَشْتَرِى بِهِۦ ثَمَنًۭا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَىٰ ۙ وَلَا نَكْتُمُ شَهَٰدَةَ ٱللَّهِ إِنَّآ إِذًۭا لَّمِنَ ٱلْءَاثِمِينَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû şehâdetu beynikum iẕâ hadara ehadekumu-lmevtu hîne-lvesiyyeti-ŝnâni ẕevâ `adlim minkum ev âḫarâni min ğayrikum in entum darabtum fi-l'ardi feesâbetkum musîbtu-lmevt. tahbisûnehumâ mim ba`di-ssalâti feyuksimâni billâhi ini-rtebtum lâ neşterî bihî ŝemenev velev kâne ẕâ kurbâ velâ nektumu şehâdete-llâhi innâ iẕel lemine-l'âŝimîn.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Ölüm birinize geldiği zaman vasiyet ederken içinizden iki adil kimseyi; şayet yolculukta olup başınıza da ölüm musibeti gelmişse, namazdan sonra alıkoyacağınız, şüpheleniyorsanız, "Akraba bile olsa yeminle hiçbir değeri değiştirmeyeceğiz, Allah'ın şahidliğini gizlemeyeceğiz, yoksa şüphesiz günahkarlardan oluruz" diye yemin eden sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 107. Ayet
Arapça: فَإِنْ عُثِرَ عَلَىٰٓ أَنَّهُمَا ٱسْتَحَقَّآ إِثْمًۭا فَـَٔاخَرَانِ يَقُومَانِ مَقَامَهُمَا مِنَ ٱلَّذِينَ ٱسْتَحَقَّ عَلَيْهِمُ ٱلْأَوْلَيَٰنِ فَيُقْسِمَانِ بِٱللَّهِ لَشَهَٰدَتُنَآ أَحَقُّ مِن شَهَٰدَتِهِمَا وَمَا ٱعْتَدَيْنَآ إِنَّآ إِذًۭا لَّمِنَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: fein `uŝira `alâ ennehume-stehakkâ iŝmen feâḫarâni yekûmâni mekâmehumâ mine-lleẕîne-stehakka `aleyhimu-l'evleyâni feyuksimâni billâhi leşehâdetunâ ehakku min şehâdetihimâ veme-`tedeynâ. innâ iẕel lemine-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Eğer bu şahidlerin günah işlemiş oldukları ortaya çıkarsa ölene daha yakın hak sahibi diğer iki kişi bunların yerine geçer ve "Bizim şahidliğimiz ikisininkinden de daha doğrudur, biz aşırı gitmedik, yoksa şüphesiz zulmedenlerden oluruz" diye Allah'a yemin ederler.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 108. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ أَدْنَىٰٓ أَن يَأْتُوا۟ بِٱلشَّهَٰدَةِ عَلَىٰ وَجْهِهَآ أَوْ يَخَافُوٓا۟ أَن تُرَدَّ أَيْمَٰنٌۢ بَعْدَ أَيْمَٰنِهِمْ ۗ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَٱسْمَعُوا۟ ۗ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلْفَٰسِقِينَ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike ednâ ey ye'tû bişşehâdeti `alâ vechihâ ev yeḫâfû en turadde eymânum ba`de eymânihim. vetteku-llâhe vesme`û. vellâhu lâ yehdi-lkavme-lfâsikîn.
Türkçe Meali: Bu, şahidliği gerektiği gibi yapmalarını veya yeminlerinden sonra yeminlerin kabul edilmemesinden korkmalarını daha iyi sağlar. Allah'tan sakının, dinleyin. Allah fasık kimselere yol göstermez.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 109. Ayet
Arapça: ۞ يَوْمَ يَجْمَعُ ٱللَّهُ ٱلرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَآ أُجِبْتُمْ ۖ قَالُوا۟ لَا عِلْمَ لَنَآ ۖ إِنَّكَ أَنتَ عَلَّٰمُ ٱلْغُيُوبِ
Türkçe Okunuşu: yevme yecme`u-llâhu-rrusule feyekûlu mâẕâ ucibtum. kâlû lâ `ilme lenâ. inneke ente `allâmu-lğuyûb.
Türkçe Meali: Allah peygamberleri topladığı gün, "Size ne cevap verildi?" der; onlar, "Bizim bir bildiğimiz yoktur, doğrusu görülmeyenleri bilen ancak Sen'sin" derler.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 110. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ ٱللَّهُ يَٰعِيسَى ٱبْنَ مَرْيَمَ ٱذْكُرْ نِعْمَتِى عَلَيْكَ وَعَلَىٰ وَٰلِدَتِكَ إِذْ أَيَّدتُّكَ بِرُوحِ ٱلْقُدُسِ تُكَلِّمُ ٱلنَّاسَ فِى ٱلْمَهْدِ وَكَهْلًۭا ۖ وَإِذْ عَلَّمْتُكَ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحِكْمَةَ وَٱلتَّوْرَىٰةَ وَٱلْإِنجِيلَ ۖ وَإِذْ تَخْلُقُ مِنَ ٱلطِّينِ كَهَيْـَٔةِ ٱلطَّيْرِ بِإِذْنِى فَتَنفُخُ فِيهَا فَتَكُونُ طَيْرًۢا بِإِذْنِى ۖ وَتُبْرِئُ ٱلْأَكْمَهَ وَٱلْأَبْرَصَ بِإِذْنِى ۖ وَإِذْ تُخْرِجُ ٱلْمَوْتَىٰ بِإِذْنِى ۖ وَإِذْ كَفَفْتُ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ عَنكَ إِذْ جِئْتَهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ فَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِنْهُمْ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle-llâhu yâ `îse-bne meryeme-ẕkur ni`metî `aleyke ve`alâ vâlidetik. iẕ eyyettuke birûhi-lkudusi tukellimu-nnâse fi-lmehdi vekehlâ. veiẕ `allemtuke-lkitâbe velhikmete vettevrâte vel'incîl. veiẕ taḫluku mine-ttîni kehey'eti-ttayri biiẕnî fetenfuḫu fîhâ fetekûnu tayram biiẕnî vetubriu-l'ekmehe vel'ebrasa biiẕnî. veiẕ tuḫricu-lmevtâ biiẕnî. veiẕ kefeftu benî isrâîle `anke iẕ ci'tehum bilbeyyinâti fekâle-lleẕîne keferû minhum in hâẕâ illâ sihrum mubîn.
Türkçe Meali: Allah, "Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve anana olan nimetimi an" demişti, "Seni Ruhul Kudüs ile desteklemiştim; beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun; sana Kitap'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Sen iznimle, çamurdan kuş gibi bir şey yapmış ona üflemiştin de iznimle kuş olmuştu; anadan doğma körü, alacalıyı iznimle iyi etmiştin. Ölüleri iznimle diriltiyordun. İsrailoğullarına belgelerle geldiğinde, onlardan inkar edenler, 'Bu apaçık bir büyüdür' demişlerdi de Ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim."
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 111. Ayet
Arapça: وَإِذْ أَوْحَيْتُ إِلَى ٱلْحَوَارِيِّۦنَ أَنْ ءَامِنُوا۟ بِى وَبِرَسُولِى قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا وَٱشْهَدْ بِأَنَّنَا مُسْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ evhaytu ile-lhavâriyyîne en âminû bî vebirasûlî. kâlû âmennâ veşhed biennenâ muslimûn.
Türkçe Meali: Havarilere, "Bana ve peygamberime inanın" diye bildirmiştim, "İnandık, bizim müslimler olduğumuza şahid ol" demişlerdi.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 112. Ayet
Arapça: إِذْ قَالَ ٱلْحَوَارِيُّونَ يَٰعِيسَى ٱبْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَطِيعُ رَبُّكَ أَن يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَآئِدَةًۭ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ ۖ قَالَ ٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: iẕ kâle-lhavâriyyûne yâ `îse-bne meryeme hel yestetî`u rabbuke ey yunezzile `aleynâ mâidetem mine-ssemâ'. kâle-tteku-llâhe in kuntum mu'minîn.
Türkçe Meali: Havariler, "Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi de, "İnanıyorsanız Allah'tan sakının" demişti.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 113. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ نُرِيدُ أَن نَّأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا وَنَعْلَمَ أَن قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ ٱلشَّٰهِدِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû nurîdu en ne'kule minhâ vetatmeinne kulûbunâ vena`leme en kad sadaktenâ venekûne `aleyhâ mine-şşâhidîn.
Türkçe Meali: "Ondan yemeyi, kalblerimizin kanmasını ve senin bize doğru söylediğini bilmeyi, ona şahid olmayı istiyoruz" dediler.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 114. Ayet
Arapça: قَالَ عِيسَى ٱبْنُ مَرْيَمَ ٱللَّهُمَّ رَبَّنَآ أَنزِلْ عَلَيْنَا مَآئِدَةًۭ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ تَكُونُ لَنَا عِيدًۭا لِّأَوَّلِنَا وَءَاخِرِنَا وَءَايَةًۭ مِّنكَ ۖ وَٱرْزُقْنَا وَأَنتَ خَيْرُ ٱلرَّٰزِقِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle `îse-bnu meryeme-llâhumme rabbenâ enzil `aleynâ mâidetem mine-ssemâi tekûnu lenâ `îdel lievvelinâ veâḫirinâ veâyetem mink. verzuknâ veente ḫayru-rrâzikîn.
Türkçe Meali: Meryem oğlu İsa, "Allahım! Rabbimiz! Bize ve bizden sonra geleceklere bayram ve Sen'den bir delil olarak gökten bir sofra indir, bizi rızıklandır, Sen rızık verenlerin en hayırlısısın" dedi.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 115. Ayet
Arapça: قَالَ ٱللَّهُ إِنِّى مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْ ۖ فَمَن يَكْفُرْ بَعْدُ مِنكُمْ فَإِنِّىٓ أُعَذِّبُهُۥ عَذَابًۭا لَّآ أُعَذِّبُهُۥٓ أَحَدًۭا مِّنَ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle-llâhu innî munezziluhâ `aleykum. femey yekfur ba`du minkum feinnî u`aẕẕibuhû `aẕâbel lâ u`aẕẕibuhû ehadem mine-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Allah, "Ben onu size indireceğim; bundan sonra içinizden kim inkar ederse, dünyalarda kimseye azabetmiyeceğim şekilde ona azabedeceğim" dedi.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 116. Ayet
Arapça: وَإِذْ قَالَ ٱللَّهُ يَٰعِيسَى ٱبْنَ مَرْيَمَ ءَأَنتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ ٱتَّخِذُونِى وَأُمِّىَ إِلَٰهَيْنِ مِن دُونِ ٱللَّهِ ۖ قَالَ سُبْحَٰنَكَ مَا يَكُونُ لِىٓ أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِى بِحَقٍّ ۚ إِن كُنتُ قُلْتُهُۥ فَقَدْ عَلِمْتَهُۥ ۚ تَعْلَمُ مَا فِى نَفْسِى وَلَآ أَعْلَمُ مَا فِى نَفْسِكَ ۚ إِنَّكَ أَنتَ عَلَّٰمُ ٱلْغُيُوبِ
Türkçe Okunuşu: veiẕ kâle-llâhu yâ `îse-bne meryeme eente kulte linnâsi-tteḫiẕûnî veummiye ilâheyni min dûni-llâh. kâle subhâneke mâ yekûnu lî en ekûle mâ leyse lî bihakk. in kuntu kultuhû fekad `alimteh. ta`lemu mâ fî nefsî velâ a`lemu mâ fî nefsik. inneke ente `allâmu-lğuyûb.
Türkçe Meali: Allah, "Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara Beni ve annemi Allah'tan başka iki tanrı olarak benimseyin dedin?" demişti de, "Haşa, hak olmayan sözü söylemek bana yaraşmaz; eğer söylemişsem, şüphesiz Sen onu bilirsin; Sen, benim içimde olanı bilirsin; ben Senin içinde olanı bilmem; doğrusu görülmeyeni bilen ancak Sensin" demişti, "Ben onlara sadece 'Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin' diye bana emrettiğini söyledim. Aralarında bulunduğum müddetce onlar hakkında şahiddim, beni aralarından aldığında onları Sen gözlüyordun. Sen her şeye şahidsin."
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 117. Ayet
Arapça: مَا قُلْتُ لَهُمْ إِلَّا مَآ أَمَرْتَنِى بِهِۦٓ أَنِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ رَبِّى وَرَبَّكُمْ ۚ وَكُنتُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًۭا مَّا دُمْتُ فِيهِمْ ۖ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِى كُنتَ أَنتَ ٱلرَّقِيبَ عَلَيْهِمْ ۚ وَأَنتَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ شَهِيدٌ
Türkçe Okunuşu: mâ kultu lehum illâ mâ emertenî bihî eni-`budu-llâhe rabbî verabbekum. vekuntu `aleyhim şehîdem mâ dumtu fîhim. felemmâ teveffeytenî kunte ente-rrakîbe `aleyhim. veente `alâ kulli şey'in şehîd.
Türkçe Meali: Allah, "Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara Beni ve annemi Allah'tan başka iki tanrı olarak benimseyin dedin?" demişti de, "Haşa, hak olmayan sözü söylemek bana yaraşmaz; eğer söylemişsem, şüphesiz Sen onu bilirsin; Sen, benim içimde olanı bilirsin; ben Senin içinde olanı bilmem; doğrusu görülmeyeni bilen ancak Sensin" demişti, "Ben onlara sadece 'Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin' diye bana emrettiğini söyledim. Aralarında bulunduğum müddetce onlar hakkında şahiddim, beni aralarından aldığında onları Sen gözlüyordun. Sen her şeye şahidsin."
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 118. Ayet
Arapça: إِن تُعَذِّبْهُمْ فَإِنَّهُمْ عِبَادُكَ ۖ وَإِن تَغْفِرْ لَهُمْ فَإِنَّكَ أَنتَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Türkçe Okunuşu: in tu`aẕẕibhum feinnehum `ibâduk. vein tağfir lehum feinneke ente-l`azîzu-lhakîm.
Türkçe Meali: "Onlara azabedersen, doğrusu onlar Senin kullarındır; onları bağışlarsan, Güçlü olan, Hakim olan şüphesiz ancak Sensin."
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 119. Ayet
Arapça: قَالَ ٱللَّهُ هَٰذَا يَوْمُ يَنفَعُ ٱلصَّٰدِقِينَ صِدْقُهُمْ ۚ لَهُمْ جَنَّٰتٌۭ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًۭا ۚ رَّضِىَ ٱللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا۟ عَنْهُ ۚ ذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
Türkçe Okunuşu: kâle-llâhu hâẕâ yevmu yenfe`u-ssâdikîne sidkuhum. lehum cennâtun tecrî min tahtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ ebedâ. radiye-llâhu `anhum veradû `anh. ẕâlike-lfevzu-l`ażîm.
Türkçe Meali: Allah, "Bu, doğrulara doğruluklarının fayda verdiği gündür; ebedi ve temelli kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetler onlarındır. Allah onlardan hoşnud olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnud olmuşlardır, bu büyük kurtuluştur" dedi.
سُورَةُ المَائـِدَةِ - Mâide Suresi - 120. Ayet
Arapça: لِلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا فِيهِنَّ ۚ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۢ
Türkçe Okunuşu: lillâhi mulku-ssemâvâti vel'ardi vemâ fîhinn. vehuve `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Göklerin, yerin ve onlarda bulunanların hükümranlığı Allah'ındır, Allah her şeye Kadir'dir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَجَعَلَ ٱلظُّلُمَٰتِ وَٱلنُّورَ ۖ ثُمَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ
Türkçe Okunuşu: elhamdu lillâhi-lleẕî ḫaleka-ssemâvâti vel'arda vece`ale-żżulumâti vennûr. ŝumme-lleẕîne keferû birabbihim ya`dilûn.
Türkçe Meali: Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı vareden Allah'a mahsustur. Öyle iken, inkar edenler Rablerine başkalarını eşit tutuyorlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 2. Ayet
Arapça: هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَكُم مِّن طِينٍۢ ثُمَّ قَضَىٰٓ أَجَلًۭا ۖ وَأَجَلٌۭ مُّسَمًّى عِندَهُۥ ۖ ثُمَّ أَنتُمْ تَمْتَرُونَ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî ḫalekakum min tînin ŝumme kadâ ecelâ. veecelum musemmen `indehû ŝumme entum temterûn.
Türkçe Meali: O, sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel tayin edendir. Belirli bir ecel O'nun katındadır; sonra bir de şüphe edersiniz.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 3. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱللَّهُ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَفِى ٱلْأَرْضِ ۖ يَعْلَمُ سِرَّكُمْ وَجَهْرَكُمْ وَيَعْلَمُ مَا تَكْسِبُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-llâhu fi-ssemâvâti vefi-l'ard. ya`lemu sirrakum vecehrakum veya`lemu mâ teksibûn.
Türkçe Meali: O, göklerin ve yerin Allah'ı, içinizi dışınızı bilir, kazandıklarınızı da bilir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَمَا تَأْتِيهِم مِّنْ ءَايَةٍۢ مِّنْ ءَايَٰتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا۟ عَنْهَا مُعْرِضِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ te'tîhim min âyetim min âyâti rabbihim illâ kânû `anhâ mu`ridîn.
Türkçe Meali: Onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet geldikçe ondan yüz çevirirlerdi.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 5. Ayet
Arapça: فَقَدْ كَذَّبُوا۟ بِٱلْحَقِّ لَمَّا جَآءَهُمْ ۖ فَسَوْفَ يَأْتِيهِمْ أَنۢبَٰٓؤُا۟ مَا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
Türkçe Okunuşu: fekad keẕẕebû bilhakki lemmâ câehum. fesevfe ye'tîhim embâu mâ kânû bihî yestehziûn.
Türkçe Meali: Gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar. Alaya aldıkları şeyin haberleri kendilerine gelecektir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 6. Ayet
Arapça: أَلَمْ يَرَوْا۟ كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّن قَرْنٍۢ مَّكَّنَّٰهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ مَا لَمْ نُمَكِّن لَّكُمْ وَأَرْسَلْنَا ٱلسَّمَآءَ عَلَيْهِم مِّدْرَارًۭا وَجَعَلْنَا ٱلْأَنْهَٰرَ تَجْرِى مِن تَحْتِهِمْ فَأَهْلَكْنَٰهُم بِذُنُوبِهِمْ وَأَنشَأْنَا مِنۢ بَعْدِهِمْ قَرْنًا ءَاخَرِينَ
Türkçe Okunuşu: elem yerav kem ehleknâ min kablihim min karnim mekkennâhum fi-l'ardi mâ lem numekkil lekum veerselne-ssemâe `aleyhim midrârâ. vece`alne-l'enhâra tecrî min tahtihim feehleknâhum biẕunûbihim veenşe'nâ mim ba`dihim karnen âḫarîn.
Türkçe Meali: Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimizi görmediler mi? Onları, sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde yeryüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur yağdırmış, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından ötürü yok ettik ve ardlarından başka bir nesil yetiştirdik.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَلَوْ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ كِتَٰبًۭا فِى قِرْطَاسٍۢ فَلَمَسُوهُ بِأَيْدِيهِمْ لَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: velev nezzelnâ `aleyke kitâben fî kirtâsin felemesûhu bieydîhim lekâle-lleẕîne keferû in hâẕâ illâ sihrum mubîn.
Türkçe Meali: Sana Kitap'ı kağıtta yazılı olarak indirmiş olsak da, elleriyle ona dokunsalar, inkar edenler yine de, "Bu apaçık bir büyüdür" derlerdi.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ لَوْلَآ أُنزِلَ عَلَيْهِ مَلَكٌۭ ۖ وَلَوْ أَنزَلْنَا مَلَكًۭا لَّقُضِىَ ٱلْأَمْرُ ثُمَّ لَا يُنظَرُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû levlâ unzile `aleyhi melek. velev enzelnâ melekel lekudiye-l'emru ŝumme lâ yunżarûn.
Türkçe Meali: "Ona bir melek indirilmeli değil miydi?" dediler. Bir melek indirmiş olsaydık iş bitmiş olurdu da onlara göz bile açtırılmazdı.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَلَوْ جَعَلْنَٰهُ مَلَكًۭا لَّجَعَلْنَٰهُ رَجُلًۭا وَلَلَبَسْنَا عَلَيْهِم مَّا يَلْبِسُونَ
Türkçe Okunuşu: velev ce`alnâhu melekel lece`alnâhu raculev velelebesnâ `aleyhim mâ yelbisûn.
Türkçe Meali: Biz onu melek kılsaydık, bir insan şeklinde yapardık da, düştükleri şüpheye onları yine düşürmüş olurduk.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَلَقَدِ ٱسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍۢ مِّن قَبْلِكَ فَحَاقَ بِٱلَّذِينَ سَخِرُوا۟ مِنْهُم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
Türkçe Okunuşu: velekadi-stuhzie birusulim min kablike fehâka billeẕîne seḫirû minhum mâ kânû bihî yestehziûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, senden önce birçok peygamberler alaya alınmıştı, onlarla eğlenenleri, alaya aldıkları şey mahvetti.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 11. Ayet
Arapça: قُلْ سِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ ثُمَّ ٱنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُكَذِّبِينَ
Türkçe Okunuşu: kul sîrû fi-l'ardi ŝumme-nżurû keyfe kâne `âkibetu-lmukeẕẕibîn.
Türkçe Meali: De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra da, yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın."
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 12. Ayet
Arapça: قُل لِّمَن مَّا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ قُل لِّلَّهِ ۚ كَتَبَ عَلَىٰ نَفْسِهِ ٱلرَّحْمَةَ ۚ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ لَا رَيْبَ فِيهِ ۚ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: kul limem mâ fi-ssemâvâti vel'ard. kul lillâh. ketebe `alâ nefsihi-rrahmeh. leyecme`annekum ilâ yevmi-lkiyâmeti lâ raybe fîh. elleẕîne ḫasirû enfusehum fehum lâ yu'minûn.
Türkçe Meali: De ki: "göklerde ve yerde olanlar kimindir?", "Allah'ındır" de. O, rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır; and olsun ki, sizi vukuu şüphe götürmeyen kıyamet gününde toplayacaktır. Kendilerine yazık ettiler; çünkü onlar inanmazlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 13. Ayet
Arapça: ۞ وَلَهُۥ مَا سَكَنَ فِى ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ ۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: velehû mâ sekene fi-lleyli vennehâr. vehuve-ssemî`u-l`alîm.
Türkçe Meali: Gecede ve gündüzde bulunan O'nundur. O işitendir, Bilen'dir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 14. Ayet
Arapça: قُلْ أَغَيْرَ ٱللَّهِ أَتَّخِذُ وَلِيًّۭا فَاطِرِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَهُوَ يُطْعِمُ وَلَا يُطْعَمُ ۗ قُلْ إِنِّىٓ أُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَسْلَمَ ۖ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ
Türkçe Okunuşu: kul eğayra-llâhi etteḫiẕu veliyyen fâtiri-ssemâvâti vel'ardi vehuve yut`imu velâ yut`am. kul innî umirtu en ekûne evvele men esleme velâ tekûnenne mine-lmuşrikîn.
Türkçe Meali: "Gökleri ve yeri yaratan, beslenmeyip besleyen Allah'tan başka bir dost mu edinirim?" de. "Doğrusu ben ilk müslüman olmakla emrolundum" de; asla ortak koşanlardan olma!
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 15. Ayet
Arapça: قُلْ إِنِّىٓ أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّى عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: kul innî eḫâfu in `asaytu rabbî `aẕâbe yevmin `ażîm.
Türkçe Meali: "Ben Rabbime karşı gelirsem, büyük günün azabından korkarım" de.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 16. Ayet
Arapça: مَّن يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍۢ فَقَدْ رَحِمَهُۥ ۚ وَذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: mey yusraf `anhu yevmeiẕin fekad rahimeh. veẕâlike-lfevzu-lmubîn.
Türkçe Meali: O gün kim azabdan alıkonursa, şüphesiz o kimse rahmete erişmiştir. Bu, apaçık bir kurtuluştur.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 17. Ayet
Arapça: وَإِن يَمْسَسْكَ ٱللَّهُ بِضُرٍّۢ فَلَا كَاشِفَ لَهُۥٓ إِلَّا هُوَ ۖ وَإِن يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍۢ فَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: veiy yemseske-llâhu bidurrin felâ kâşife lehû illâ hû. veiy yemseske biḫayrin fehuve `alâ kulli şey'in kadîr.
Türkçe Meali: Allah sana bir sıkıntı verirse, O'ndan başkası gideremez. Sana bir iyilik verirse başkası onu engelleyemez. O, her şeye Kadir'dir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 18. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِۦ ۚ وَهُوَ ٱلْحَكِيمُ ٱلْخَبِيرُ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lkâhiru fevka `ibâdih. vehuve-lhakîmu-lḫabîr.
Türkçe Meali: O, kullarının üstünde yegane tasarruf sahibidir. Hakim'dir, haberdardır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 19. Ayet
Arapça: قُلْ أَىُّ شَىْءٍ أَكْبَرُ شَهَٰدَةًۭ ۖ قُلِ ٱللَّهُ ۖ شَهِيدٌۢ بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ ۚ وَأُوحِىَ إِلَىَّ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانُ لِأُنذِرَكُم بِهِۦ وَمَنۢ بَلَغَ ۚ أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ ٱللَّهِ ءَالِهَةً أُخْرَىٰ ۚ قُل لَّآ أَشْهَدُ ۚ قُلْ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌۭ وَٰحِدٌۭ وَإِنَّنِى بَرِىٓءٌۭ مِّمَّا تُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: kul eyyu şey'in ekberu şehâdeten. kuli-llâhu şehîdum beynî vebeynekum veûhiye ileyye hâẕe-lkur'ânu liunẕirakum bihî vemem belağ. einnekum leteşhedûne enne me`a-llâhi âliheten uḫrâ. kul lâ eşhed. kul innemâ huve ilâhuv vâhiduv veinnenî berîum mimmâ tuşrikûn.
Türkçe Meali: "Şahit olarak hangi şey daha büyüktür" de. "Allah benimle sizin aranızda şahiddir. Bu Kuran bana, sizi ve ulaştığı kimseleri uyarmam için vahyolundu; Allah'la beraber başka tanrılar bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?" de. "Ben şehadet etmem" de. "O ancak tek Tanrıdır, doğrusu ben ortak koşmanızdan uzağım" de.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 20. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ ءَاتَيْنَٰهُمُ ٱلْكِتَٰبَ يَعْرِفُونَهُۥ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَآءَهُمُ ۘ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne âteynâhumu-lkitâbe ya`rifûnehû kemâ ya`rifûne ebnâehum. elleẕîne ḫasirû enfusehum fehum lâ yu'minûn.
Türkçe Meali: Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi) çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar; fakat kendilerine yazık ettiler, çünkü onlar inanmazlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِـَٔايَٰتِهِۦٓ ۗ إِنَّهُۥ لَا يُفْلِحُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemen ażlemu mimmeni-fterâ `ale-llâhi keẕiben ev keẕẕebe biâyâtih. innehû lâ yuflihu-żżâlimûn.
Türkçe Meali: Allah'a karşı yalan uyduran veya ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Zalimler bunun için saadete ulaşamazlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 22. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَمِيعًۭا ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشْرَكُوٓا۟ أَيْنَ شُرَكَآؤُكُمُ ٱلَّذِينَ كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
Türkçe Okunuşu: veyevme nahşuruhum cemî`an ŝumme nekûlu lilleẕîne eşrakû eyne şurakâukumu-lleẕîne kuntum tez`umûn.
Türkçe Meali: Bir gün hepsini toplarız, sonra ortak koşanlara, "İddia ettiğiniz ortaklarınız nerede?" deriz.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 23. Ayet
Arapça: ثُمَّ لَمْ تَكُن فِتْنَتُهُمْ إِلَّآ أَن قَالُوا۟ وَٱللَّهِ رَبِّنَا مَا كُنَّا مُشْرِكِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme lem tekun fitnetuhum illâ en kâlû vellâhi rabbinâ mâ kunnâ muşrikîn.
Türkçe Meali: Sonra, "Rabbimiz Allah'a and olsun ki bizler ortak koşanlar değildik" demekten başka çare bulamazlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 24. Ayet
Arapça: ٱنظُرْ كَيْفَ كَذَبُوا۟ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ ۚ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَفْتَرُونَ
Türkçe Okunuşu: unżur keyfe keẕebû `alâ enfusihim vedalle `anhum mâ kânû yefterûn.
Türkçe Meali: Kendilerine karşı nasıl yalan söylediklerine bak; uydurdukları şeyler de onlardan uzaklaştı.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَمِنْهُم مَّن يَسْتَمِعُ إِلَيْكَ ۖ وَجَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَن يَفْقَهُوهُ وَفِىٓ ءَاذَانِهِمْ وَقْرًۭا ۚ وَإِن يَرَوْا۟ كُلَّ ءَايَةٍۢ لَّا يُؤْمِنُوا۟ بِهَا ۚ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُوكَ يُجَٰدِلُونَكَ يَقُولُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِنْ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: veminhum mey yestemi`u ileyk. vece`alnâ `alâ kulûbihim ekinneten ey yefkahûhu vefî âẕânihim vakrâ. veiy yerav kulle âyetil lâ yu'minû bihâ. hattâ iẕâ câûke yucâdilûneke yekûlu-lleẕîne keferû in hâẕâ illâ esâtîru-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Onlardan seni dinleyenler vardır, Kuran'ı anlarlar diye kalblerine örtüler kulaklarına da ağırlık koyduk. Onlar her türlü mucizeyi görseler bile, yine de ona inanmazlar, nihayet sana geldiklerinde de seninle çekişirler. İnkar edenler, "Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" derler.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَهُمْ يَنْهَوْنَ عَنْهُ وَيَنْـَٔوْنَ عَنْهُ ۖ وَإِن يُهْلِكُونَ إِلَّآ أَنفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: vehum yenhevne `anhu veyen'evne `anh. veiy yuhlikûne illâ enfusehum vemâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Onlar Kuran'dan alıkorlar ve ondan uzaklaşırlar. Böylece yalnız kendilerini mahvederler de farkına varamazlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 27. Ayet
Arapça: وَلَوْ تَرَىٰٓ إِذْ وُقِفُوا۟ عَلَى ٱلنَّارِ فَقَالُوا۟ يَٰلَيْتَنَا نُرَدُّ وَلَا نُكَذِّبَ بِـَٔايَٰتِ رَبِّنَا وَنَكُونَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: velev terâ iẕ vukifû `ale-nnâri fekâlû yâ leytenâ nuraddu velâ nukeẕẕibe biâyâti rabbinâ venekûne mine-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Onların, ateşin kenarına getirilip durdurulduklarında, "keşke dünyaya tekrar döndürülseydik, Rabbimiz'in ayetlerini yalanlamasaydık ve inananlardan olsaydık" dediklerini bir görsen!
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 28. Ayet
Arapça: بَلْ بَدَا لَهُم مَّا كَانُوا۟ يُخْفُونَ مِن قَبْلُ ۖ وَلَوْ رُدُّوا۟ لَعَادُوا۟ لِمَا نُهُوا۟ عَنْهُ وَإِنَّهُمْ لَكَٰذِبُونَ
Türkçe Okunuşu: bel bedâ lehum mâ kânû yuḫfûne min kabl. velev ruddû le`âdû limâ nuhû `anhu veinnehum lekâẕibûn.
Türkçe Meali: Hayır; daha önce gizledikleri onlara göründü. Eğer geri döndürülseler yine kendilerine yasak edilen şeylere dönerler. Doğrusu onlar yalancıdırlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 29. Ayet
Arapça: وَقَالُوٓا۟ إِنْ هِىَ إِلَّا حَيَاتُنَا ٱلدُّنْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû in hiye illâ hayâtune-ddunyâ vemâ nahnu bimeb`ûŝîn.
Türkçe Meali: "Hayat ancak bu dünyadakinden ibarettir, biz dirilecek değiliz" dediler.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 30. Ayet
Arapça: وَلَوْ تَرَىٰٓ إِذْ وُقِفُوا۟ عَلَىٰ رَبِّهِمْ ۚ قَالَ أَلَيْسَ هَٰذَا بِٱلْحَقِّ ۚ قَالُوا۟ بَلَىٰ وَرَبِّنَا ۚ قَالَ فَذُوقُوا۟ ٱلْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ
Türkçe Okunuşu: velev terâ iẕ vukifû `alâ rabbihim. kâle eleyse hâẕâ bilhakk. kâlû belâ verabbinâ. kâle feẕûku-l`aẕâbe bimâ kuntum tekfurûn.
Türkçe Meali: Onları, Rablerinin huzuruna çıkarıldıkları zaman bir görsen! Allah: "Bu gerçek değil mi?" der; onlar, "Evet, Rabbimiz hakkı için gerçektir" derler. Allah da "Öyleyse inkar etmenizden ötürü azabı tadın" der.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 31. Ayet
Arapça: قَدْ خَسِرَ ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِلِقَآءِ ٱللَّهِ ۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَتْهُمُ ٱلسَّاعَةُ بَغْتَةًۭ قَالُوا۟ يَٰحَسْرَتَنَا عَلَىٰ مَا فَرَّطْنَا فِيهَا وَهُمْ يَحْمِلُونَ أَوْزَارَهُمْ عَلَىٰ ظُهُورِهِمْ ۚ أَلَا سَآءَ مَا يَزِرُونَ
Türkçe Okunuşu: kad ḫasira-lleẕîne keẕẕebû bilikâi-llâh. hattâ iẕâ câethumu-ssâ`atu bağteten kâlû yâ hasratenâ `alâ mâ ferratnâ fîhâ vehum yahmilûne evzârahum `alâ żuhûrihim. elâ sâe mâ yezirûn.
Türkçe Meali: Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar doğrusu kaybedenlerdir ki kıyamet saati onlara ansızın gelince, ağırlıklarını arkalarına yüklenerek, "Dünyada işlediğimiz büyük kusurlardan ötürü yazıklar olsun bize" derler. Dikkat edin, yüklendikleri şeyler ne kötüdür!
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَمَا ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَآ إِلَّا لَعِبٌۭ وَلَهْوٌۭ ۖ وَلَلدَّارُ ٱلْءَاخِرَةُ خَيْرٌۭ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: veme-lhayâtu-ddunyâ illâ le`ibuv velehv. veleddâru-l'âḫiratu ḫayrul lilleẕîne yettekûn. efelâ ta`kilûn.
Türkçe Meali: Dünya hayatı sadece oyun ve oyalanmadır; ahiret yurdu, sakınanlar için daha iyidir. Düşünmüyor musunuz?
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 33. Ayet
Arapça: قَدْ نَعْلَمُ إِنَّهُۥ لَيَحْزُنُكَ ٱلَّذِى يَقُولُونَ ۖ فَإِنَّهُمْ لَا يُكَذِّبُونَكَ وَلَٰكِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ يَجْحَدُونَ
Türkçe Okunuşu: kad na`lemu innehû leyahzunuke-lleẕî yekûlûne feinnehum lâ yukeẕẕibûneke velâkinne-żżâlimîne biâyâti-llâhi yechadûn.
Türkçe Meali: Onların söylediklerinin seni üzeceğini elbette biliyoruz; doğrusu onlar seni yalancı saymıyorlar, fakat zalimler Allah'ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌۭ مِّن قَبْلِكَ فَصَبَرُوا۟ عَلَىٰ مَا كُذِّبُوا۟ وَأُوذُوا۟ حَتَّىٰٓ أَتَىٰهُمْ نَصْرُنَا ۚ وَلَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَٰتِ ٱللَّهِ ۚ وَلَقَدْ جَآءَكَ مِن نَّبَإِى۟ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad kuẕẕibet rusulum min kablike fesaberû `alâ mâ kuẕẕibû veûẕû hattâ etâhum nasrunâ. velâ mubeddile likelimâti-llâh. velekad câeke min nebei-lmurselîn.
Türkçe Meali: Senden önce nice peygamberler yalanlandı ve kendilerine yardımımız gelene kadar yalanlanmalarına ve sıkıştırılmaya katlandılar. Allah'ın sözlerini değiştirebilecek yoktur; and olsun ki peygamberlerin haberi sana da geldi.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 35. Ayet
Arapça: وَإِن كَانَ كَبُرَ عَلَيْكَ إِعْرَاضُهُمْ فَإِنِ ٱسْتَطَعْتَ أَن تَبْتَغِىَ نَفَقًۭا فِى ٱلْأَرْضِ أَوْ سُلَّمًۭا فِى ٱلسَّمَآءِ فَتَأْتِيَهُم بِـَٔايَةٍۢ ۚ وَلَوْ شَآءَ ٱللَّهُ لَجَمَعَهُمْ عَلَى ٱلْهُدَىٰ ۚ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ ٱلْجَٰهِلِينَ
Türkçe Okunuşu: vein kâne kebura `aleyke i`râduhum feini-steta`te en tebteğiye nefekan fi-l'ardi ev sullemen fi-ssemâi fete'tiyehum biâyeh. velev şâe-llâhu leceme`ahum `ale-lhudâ felâ tekûnenne mine-lcâhilîn.
Türkçe Meali: Onların yüz çevirmesi sana ağır gelince, eğer gücün yeri delmeye veya göğe merdiven dayamağa yetmiş olsaydı, onlara bir mucize göstermek isterdin. Allah dileseydi onları doğru yolda toplardı. Sakın bilmeyenlerden olma.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 36. Ayet
Arapça: ۞ إِنَّمَا يَسْتَجِيبُ ٱلَّذِينَ يَسْمَعُونَ ۘ وَٱلْمَوْتَىٰ يَبْعَثُهُمُ ٱللَّهُ ثُمَّ إِلَيْهِ يُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: innemâ yestecîbu-lleẕîne yesme`ûn. velmevtâ yeb`aŝuhumu-llâhu ŝumme ileyhi yurce`ûn.
Türkçe Meali: Ancak kulak verenler daveti kabul ederler. Ölüleri Allah diriltir, sonra O'na dönerler.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 37. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ ءَايَةٌۭ مِّن رَّبِّهِۦ ۚ قُلْ إِنَّ ٱللَّهَ قَادِرٌ عَلَىٰٓ أَن يُنَزِّلَ ءَايَةًۭ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû levlâ nuzzile `aleyhi âyetum mir rabbih. kul inne-llâhe kâdirun `alâ ey yunezzile âyetev velâkinne ekŝerahum lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: "Rabbinden ona (Muhammed'e) bir belge indirilseydi ya" dediler. De ki: "Doğrusu Allah bir belge indirmeye Kadir'dir, fakat çoğu bilmezler."
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 38. Ayet
Arapça: وَمَا مِن دَآبَّةٍۢ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا طَٰٓئِرٍۢ يَطِيرُ بِجَنَاحَيْهِ إِلَّآ أُمَمٌ أَمْثَالُكُم ۚ مَّا فَرَّطْنَا فِى ٱلْكِتَٰبِ مِن شَىْءٍۢ ۚ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ min dâbbetin fi-l'ardi velâ tâiriy yetîru bicenâhayhi illâ umemun emŝâlukum. mâ ferratnâ fi-lkitâbi min şey'in ŝumme ilâ rabbihim yuhşerûn.
Türkçe Meali: Yerde yürüyen hayvanlar ve kanatlarıyla uçan kuşlar da ancak sizin gibi birer toplulukturlar. Kitap'da Biz hiçbir şeyi eksik bırakmadık; onlar sonra Rablerine toplanacaklardır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا صُمٌّۭ وَبُكْمٌۭ فِى ٱلظُّلُمَٰتِ ۗ مَن يَشَإِ ٱللَّهُ يُضْلِلْهُ وَمَن يَشَأْ يَجْعَلْهُ عَلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ summuv vebukmun fi-żżulumât. mey yeşei-llâhu yudlilh. vemey yeşe' yec`alhu `alâ sirâtim mustekîm.
Türkçe Meali: Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklarda kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu saptırır ve kimi dilerse onu doğru yola koyar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 40. Ayet
Arapça: قُلْ أَرَءَيْتَكُمْ إِنْ أَتَىٰكُمْ عَذَابُ ٱللَّهِ أَوْ أَتَتْكُمُ ٱلسَّاعَةُ أَغَيْرَ ٱللَّهِ تَدْعُونَ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: kul era'eytekum in etâkum `aẕâbu-llâhi ev etetkumu-ssâ`atu eğayra-llâhi ted`ûn. in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: De ki, "Üzerinize Allah'ın azabı gelse veya kıyamet saati size gelse, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru iseniz bana bildirin".
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 41. Ayet
Arapça: بَلْ إِيَّاهُ تَدْعُونَ فَيَكْشِفُ مَا تَدْعُونَ إِلَيْهِ إِن شَآءَ وَتَنسَوْنَ مَا تُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: bel iyyâhu ted`ûne feyekşifu mâ ted`ûne ileyhi in şâe vetensevne mâ tuşrikûn.
Türkçe Meali: Hayır; sadece O'na yalvarırsınız; dilerse yalvardığınız şeyi giderir, siz de O'na koştuğunuz ortakları unutursunuz.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 42. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَآ إِلَىٰٓ أُمَمٍۢ مِّن قَبْلِكَ فَأَخَذْنَٰهُم بِٱلْبَأْسَآءِ وَٱلضَّرَّآءِ لَعَلَّهُمْ يَتَضَرَّعُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad erselnâ ilâ umemim min kablike feeḫaẕnâhum bilbe'sâi veddarrâi le`allehum yetedarra`ûn.
Türkçe Meali: Şüphesiz ki, senden önce ümmetlere peygamberler göndermiştik; onları yalvarsınlar diye darlık ve sıkıntıya sokmuştuk.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 43. Ayet
Arapça: فَلَوْلَآ إِذْ جَآءَهُم بَأْسُنَا تَضَرَّعُوا۟ وَلَٰكِن قَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: felevlâ iẕ câehum be'sunâ tedarra`û velâkin kaset kulûbuhum vezeyyene lehumu-şşeytânu mâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Hiç değilse, onlara şiddetimiz geldiği zaman yalvarıp yakarmalı değil miydiler? Lakin kalbleri katılaştı, şeytan da yaptıklarını onlara güzel gösterdi.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 44. Ayet
Arapça: فَلَمَّا نَسُوا۟ مَا ذُكِّرُوا۟ بِهِۦ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ أَبْوَٰبَ كُلِّ شَىْءٍ حَتَّىٰٓ إِذَا فَرِحُوا۟ بِمَآ أُوتُوٓا۟ أَخَذْنَٰهُم بَغْتَةًۭ فَإِذَا هُم مُّبْلِسُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ nesû mâ ẕukkirû bihî fetahnâ `aleyhim ebvâbe kulli şey'. hattâ iẕâ ferihû bimâ ûtû eḫaẕnâhum bağteten feiẕâ hum mublisûn.
Türkçe Meali: Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık; kendilerine verilene sevinince ansızın onları yakaladık da umutsuz kalıverdiler.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 45. Ayet
Arapça: فَقُطِعَ دَابِرُ ٱلْقَوْمِ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ ۚ وَٱلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: fekuti`a dâbiru-lkavmi-lleẕîne żalemû. velhamdu lillâhi rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Zulmeden milletin kökü böylece kesildi. Hamd, Alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 46. Ayet
Arapça: قُلْ أَرَءَيْتُمْ إِنْ أَخَذَ ٱللَّهُ سَمْعَكُمْ وَأَبْصَٰرَكُمْ وَخَتَمَ عَلَىٰ قُلُوبِكُم مَّنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ ٱللَّهِ يَأْتِيكُم بِهِ ۗ ٱنظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ ٱلْءَايَٰتِ ثُمَّ هُمْ يَصْدِفُونَ
Türkçe Okunuşu: kul era'eytum in eḫaẕe-llâhu sem`akum veebsârakum veḫateme `alâ kulûbikum men ilâhun ğayru-llâhi ye'tîkum bih. unżur keyfe nusarrifu-l'âyâti ŝumme hum yasdifûn.
Türkçe Meali: De ki: "Gördünüz mü? Allah, işitmenizi, gözlerinizi alsa, kalblerinizi kapasa, Allah'tan başka hangi tanrı onu sizlere getirebilir?" Ayetleri nasıl türlü türlü açıkladığımıza bir baksana, sonra da onlar yüz çevirirler.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 47. Ayet
Arapça: قُلْ أَرَءَيْتَكُمْ إِنْ أَتَىٰكُمْ عَذَابُ ٱللَّهِ بَغْتَةً أَوْ جَهْرَةً هَلْ يُهْلَكُ إِلَّا ٱلْقَوْمُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: kul era'eytekum in etâkum `aẕâbu-llâhi bağteten ev cehraten hel yuhleku ille-lkavmu-żżâlimûn.
Türkçe Meali: De ki: "Allah'ın azabı size ansızın veya açıkça gelirse, zalimlerden başkası mı yok olur? Bana bildirin."
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَمَا نُرْسِلُ ٱلْمُرْسَلِينَ إِلَّا مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ ۖ فَمَنْ ءَامَنَ وَأَصْلَحَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ nursilu-lmurselîne illâ mubeşşirîne vemunẕirîn. femen âmene veasleha felâ ḫavfun `aleyhim velâ hum yahzenûn.
Türkçe Meali: Peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim inanır ve nefsini ıslah ederse onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 49. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا يَمَسُّهُمُ ٱلْعَذَابُ بِمَا كَانُوا۟ يَفْسُقُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ yemessuhumu-l`aẕâbu bimâ kânû yefsukûn.
Türkçe Meali: Ayetlerimizi inkar edenlere yoldan çıkmalarından ötürü azab dokunacaktır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 50. Ayet
Arapça: قُل لَّآ أَقُولُ لَكُمْ عِندِى خَزَآئِنُ ٱللَّهِ وَلَآ أَعْلَمُ ٱلْغَيْبَ وَلَآ أَقُولُ لَكُمْ إِنِّى مَلَكٌ ۖ إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَىٰٓ إِلَىَّ ۚ قُلْ هَلْ يَسْتَوِى ٱلْأَعْمَىٰ وَٱلْبَصِيرُ ۚ أَفَلَا تَتَفَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: kul lâ ekûlu lekum `indî ḫazâinu-llâhi velâ a`lemu-lğaybe velâ ekûlu lekum innî melek. in ettebi`u illâ mâ yûhâ ileyy. kul hel yestevi-l'a`mâ velbesîr. efelâ tetefekkerûn.
Türkçe Meali: De ki: "Size Allah'ın hazineleri elimdedir, demiyorum; gaybı da bilmiyorum; size, ben meleğim demiyorum, ben ancak bana vahyolunana uyuyorum." De ki: "Görenle görmeyen bir midir? Düşünmüyor musunuz?"
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 51. Ayet
Arapça: وَأَنذِرْ بِهِ ٱلَّذِينَ يَخَافُونَ أَن يُحْشَرُوٓا۟ إِلَىٰ رَبِّهِمْ ۙ لَيْسَ لَهُم مِّن دُونِهِۦ وَلِىٌّۭ وَلَا شَفِيعٌۭ لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: veenẕir bihi-lleẕîne yeḫâfûne ey yuhşerû ilâ rabbihim leyse lehum min dûnihî veliyyuv velâ şefî`ul le`allehum yettekûn.
Türkçe Meali: Rablerine toplanacaklarından korkanları Kuran ile uyar. O'ndan başka bir dost ve aracıları yoktur. Umulur ki Allah'tan sakınalar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 52. Ayet
Arapça: وَلَا تَطْرُدِ ٱلَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِٱلْغَدَوٰةِ وَٱلْعَشِىِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُۥ ۖ مَا عَلَيْكَ مِنْ حِسَابِهِم مِّن شَىْءٍۢ وَمَا مِنْ حِسَابِكَ عَلَيْهِم مِّن شَىْءٍۢ فَتَطْرُدَهُمْ فَتَكُونَ مِنَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: velâ tatrudi-lleẕîne yed`ûne rabbehum bilğadâti vel`aşiyyi yurîdûne vecheh. mâ `aleyke min hisâbihim min şey'iv vemâ min hisâbike `aleyhim min şey'in fetatrudehum fetekûne mine-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Sabah akşam, Rabblerinin rızasını isteyerek O'na yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovarak zulmedenlerden olasın.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 53. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ فَتَنَّا بَعْضَهُم بِبَعْضٍۢ لِّيَقُولُوٓا۟ أَهَٰٓؤُلَآءِ مَنَّ ٱللَّهُ عَلَيْهِم مِّنۢ بَيْنِنَآ ۗ أَلَيْسَ ٱللَّهُ بِأَعْلَمَ بِٱلشَّٰكِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike fetennâ ba`dahum biba`dil liyekûlû ehâulâi menne-llâhu `aleyhim mim beyninâ. eleyse-llâhu bia`leme bişşâkirîn.
Türkçe Meali: Böylece, "Aramızdan Allah bunlara mı iyilikte bulundu?" demeleri için onları birbiriyle denedik. Allah şükredenleri iyi bilen değil midir?
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 54. Ayet
Arapça: وَإِذَا جَآءَكَ ٱلَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِـَٔايَٰتِنَا فَقُلْ سَلَٰمٌ عَلَيْكُمْ ۖ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَىٰ نَفْسِهِ ٱلرَّحْمَةَ ۖ أَنَّهُۥ مَنْ عَمِلَ مِنكُمْ سُوٓءًۢا بِجَهَٰلَةٍۢ ثُمَّ تَابَ مِنۢ بَعْدِهِۦ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُۥ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ câeke-lleẕîne yu'minûne biâyâtinâ fekul selâmun `aleykum ketebe rabbukum `alâ nefsihi-rrahmete ennehû men `amile minkum sûem bicehâletin ŝumme tâbe mim ba`dihî veasleha feennehû ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Ayetlerimize inananlar sana gelince: "Size selam olsun" de. Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek fenalık işler de arkasından tövbe eder ve nefsini düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır. O, bağışlar ve merhamet eder.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 55. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ نُفَصِّلُ ٱلْءَايَٰتِ وَلِتَسْتَبِينَ سَبِيلُ ٱلْمُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike nufessilu-l'âyâti velitestebîne sebîlu-lmucrimîn.
Türkçe Meali: Suçluların yolu belli olsun diye, böylece ayetleri uzun uzun açıklarız.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 56. Ayet
Arapça: قُلْ إِنِّى نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ ٱلَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ ۚ قُل لَّآ أَتَّبِعُ أَهْوَآءَكُمْ ۙ قَدْ ضَلَلْتُ إِذًۭا وَمَآ أَنَا۠ مِنَ ٱلْمُهْتَدِينَ
Türkçe Okunuşu: kul innî nuhîtu en a`bude-lleẕîne ted`ûne min dûni-llâh. kul lâ ettebi`u ehvâekum kad daleltu iẕev vemâ ene mine-lmuhtedîn.
Türkçe Meali: De ki: "Allah'tan başka, yalvardıklarınıza kulluk etmekten menolundum." "Sizin heveslerinize uymayacağım, yoksa sapıtmış, doğru yolda gidenlerden olmamış olurum" de.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 57. Ayet
Arapça: قُلْ إِنِّى عَلَىٰ بَيِّنَةٍۢ مِّن رَّبِّى وَكَذَّبْتُم بِهِۦ ۚ مَا عِندِى مَا تَسْتَعْجِلُونَ بِهِۦٓ ۚ إِنِ ٱلْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ ۖ يَقُصُّ ٱلْحَقَّ ۖ وَهُوَ خَيْرُ ٱلْفَٰصِلِينَ
Türkçe Okunuşu: kul innî `alâ beyyinetim mir rabbî vekeẕẕebtum bih. mâ `indî mâ testa`cilûne bih. ini-lhukmu illâ lillâh. yekussu-lhakka vehuve ḫayru-lfâsilîn.
Türkçe Meali: De ki: "Ben Rabbim'den bir belgeye dayanmaktayım, halbuki siz onu yalanladınız; acele istediğiniz de elimde değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O, hükmedenlerin en iyisi olarak gerçeği anlatır."
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 58. Ayet
Arapça: قُل لَّوْ أَنَّ عِندِى مَا تَسْتَعْجِلُونَ بِهِۦ لَقُضِىَ ٱلْأَمْرُ بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ ۗ وَٱللَّهُ أَعْلَمُ بِٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: kul lev enne `indî mâ testa`cilûne bihî lekudiye-l'emru beynî vebeynekum. vellâhu a`lemu biżżâlimîn.
Türkçe Meali: De ki: "Acele istediğiniz şey elimde olsaydı, benimle aranızdaki iş bitmiş olurdu." Allah zulmedenleri en iyi bilendir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 59. Ayet
Arapça: ۞ وَعِندَهُۥ مَفَاتِحُ ٱلْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَآ إِلَّا هُوَ ۚ وَيَعْلَمُ مَا فِى ٱلْبَرِّ وَٱلْبَحْرِ ۚ وَمَا تَسْقُطُ مِن وَرَقَةٍ إِلَّا يَعْلَمُهَا وَلَا حَبَّةٍۢ فِى ظُلُمَٰتِ ٱلْأَرْضِ وَلَا رَطْبٍۢ وَلَا يَابِسٍ إِلَّا فِى كِتَٰبٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: ve`indehû mefâtihu-lğaybi lâ ya`lemuhâ illâ hû. veya`lemu mâ fi-lberri velbahr. vemâ teskutu miv verakatin illâ ya`lemuhâ velâ habbetin fî żulumâti-l'ardi velâ ratbiv velâ yâbisin illâ fî kitâbim mubîn.
Türkçe Meali: Gaybın anahtarları O'nun katındadır, onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı bilir. Düşen yaprağı, yerin karanlıklarında olan taneyi, yaşı kuruyu ki apaçık Kitap'tadır ancak O bilir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 60. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى يَتَوَفَّىٰكُم بِٱلَّيْلِ وَيَعْلَمُ مَا جَرَحْتُم بِٱلنَّهَارِ ثُمَّ يَبْعَثُكُمْ فِيهِ لِيُقْضَىٰٓ أَجَلٌۭ مُّسَمًّۭى ۖ ثُمَّ إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ ثُمَّ يُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî yeteveffâkum billeyli veya`lemu mâ cerahtum binnehâri ŝumme yeb`aŝukum fîhi liyukdâ ecelum musemmâ. ŝumme ileyhi merci`ukum ŝumme yunebbiukum bimâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Geceleyin sizi ölü gibi uyutan, gündüzün yaptıklarınızı bilen, mukadder olan hayat süreniz doluncaya kadar gündüzleri sizi tekrar kaldıran O'dur. Sonra dönüşünüz O'nadır, işlediklerinizi size bildirecektir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 61. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِۦ ۖ وَيُرْسِلُ عَلَيْكُمْ حَفَظَةً حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَ أَحَدَكُمُ ٱلْمَوْتُ تَوَفَّتْهُ رُسُلُنَا وَهُمْ لَا يُفَرِّطُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lkâhiru fevka `ibâdihî veyursilu `aleykum hafeżah. hattâ iẕâ câe ehadekumu-lmevtu teveffethu rusulunâ vehum lâ yuferritûn.
Türkçe Meali: O, kulların üstünde yegane Hakim'dir, size koruyucular gönderir. Artık birinize ölüm gelince elçilerimiz, bir eksiklik yapmaksızın onun canını alırlar, sonra gerçek Mevlalarına döndürürler. Haberiniz olsun, hüküm O'nundur. O, hesap görenlerin en süratlisidir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 62. Ayet
Arapça: ثُمَّ رُدُّوٓا۟ إِلَى ٱللَّهِ مَوْلَىٰهُمُ ٱلْحَقِّ ۚ أَلَا لَهُ ٱلْحُكْمُ وَهُوَ أَسْرَعُ ٱلْحَٰسِبِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme ruddû ile-llâhi mevlâhumu-lhakk. elâ lehu-lhukmu vehuve esra`u-lhâsibîn.
Türkçe Meali: O, kulların üstünde yegane Hakim'dir, size koruyucular gönderir. Artık birinize ölüm gelince elçilerimiz, bir eksiklik yapmaksızın onun canını alırlar, sonra gerçek Mevlalarına döndürürler. Haberiniz olsun, hüküm O'nundur. O, hesap görenlerin en süratlisidir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 63. Ayet
Arapça: قُلْ مَن يُنَجِّيكُم مِّن ظُلُمَٰتِ ٱلْبَرِّ وَٱلْبَحْرِ تَدْعُونَهُۥ تَضَرُّعًۭا وَخُفْيَةًۭ لَّئِنْ أَنجَىٰنَا مِنْ هَٰذِهِۦ لَنَكُونَنَّ مِنَ ٱلشَّٰكِرِينَ
Türkçe Okunuşu: kul mey yuneccîkum min żulumâti-lberri velbahri ted`ûnehû tedarru`av veḫufyeh. lein encânâ min hâẕihî lenekûnenne mine-şşâkirîn.
Türkçe Meali: De ki: "Kara ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır? Bundan bizi kurtarırsan şükredenlerden olacağız diye O'na gizli gizli yalvarır yakarırsınız."
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 64. Ayet
Arapça: قُلِ ٱللَّهُ يُنَجِّيكُم مِّنْهَا وَمِن كُلِّ كَرْبٍۢ ثُمَّ أَنتُمْ تُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: kuli-llâhu yuneccîkum minhâ vemin kulli kerbin ŝumme entum tuşrikûn.
Türkçe Meali: De ki: "Allah sizi ondan ve her sıkıntıdan kurtarır, sonra da O'na ortak koşarsınız."
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 65. Ayet
Arapça: قُلْ هُوَ ٱلْقَادِرُ عَلَىٰٓ أَن يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًۭا مِّن فَوْقِكُمْ أَوْ مِن تَحْتِ أَرْجُلِكُمْ أَوْ يَلْبِسَكُمْ شِيَعًۭا وَيُذِيقَ بَعْضَكُم بَأْسَ بَعْضٍ ۗ ٱنظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ ٱلْءَايَٰتِ لَعَلَّهُمْ يَفْقَهُونَ
Türkçe Okunuşu: kul huve-lkâdiru `alâ ey yeb`aŝe `aleykum `aẕâbem min fevkikum ev min tahti erculikum ev yelbisekum şiye`av veyuẕîka ba`dakum be'se ba`d. unżur keyfe nusarrifu-l'âyâti le`allehum yefkahûn.
Türkçe Meali: De ki: "Üstünüzden ve altınızdan size azab göndermeğe, sizi fırka fırka yapıp kiminize kiminizin hıncını tattırmağa Kadir olan O'dur." Anlasınlar diye ayetleri nasıl yerli yerince açıkladığımıza bak.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 66. Ayet
Arapça: وَكَذَّبَ بِهِۦ قَوْمُكَ وَهُوَ ٱلْحَقُّ ۚ قُل لَّسْتُ عَلَيْكُم بِوَكِيلٍۢ
Türkçe Okunuşu: vekeẕẕebe bihî kavmuke vehuve-lhakk. kul lestu `aleykum bivekîl.
Türkçe Meali: Gerçekten, senin milletin Kuran'ı yalanladı. "Cezanızı ben verecek değilim" de.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 67. Ayet
Arapça: لِّكُلِّ نَبَإٍۢ مُّسْتَقَرٌّۭ ۚ وَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: likulli nebeim mustekarr. vesevfe ta`lemûn.
Türkçe Meali: Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır ki siz onu yakında bileceksiniz.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 68. Ayet
Arapça: وَإِذَا رَأَيْتَ ٱلَّذِينَ يَخُوضُونَ فِىٓ ءَايَٰتِنَا فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتَّىٰ يَخُوضُوا۟ فِى حَدِيثٍ غَيْرِهِۦ ۚ وَإِمَّا يُنسِيَنَّكَ ٱلشَّيْطَٰنُ فَلَا تَقْعُدْ بَعْدَ ٱلذِّكْرَىٰ مَعَ ٱلْقَوْمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ raeyte-lleẕîne yeḫûdûne fî âyâtinâ fea`rid `anhum hattâ yeḫûdû fî hadîŝin ğayrih. veimmâ yunsiyenneke-şşeytânu felâ tak`ud ba`de-ẕẕikrâ me`a-lkavmi-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Ayetlerimizi çekişmeye dalanları görünce, başka bir bahse geçmelerine kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra artık zulmedenlerle beraber oturma.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 69. Ayet
Arapça: وَمَا عَلَى ٱلَّذِينَ يَتَّقُونَ مِنْ حِسَابِهِم مِّن شَىْءٍۢ وَلَٰكِن ذِكْرَىٰ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ `ale-lleẕîne yettekûne min hisâbihim min şey'iv velâkin ẕikrâ le`allehum yettekûn.
Türkçe Meali: Sakınan kimselere, onların hesaplarından bir sorumluluk yoktur. Fakat bir hatırlatmadır; belki sakınırlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 70. Ayet
Arapça: وَذَرِ ٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُوا۟ دِينَهُمْ لَعِبًۭا وَلَهْوًۭا وَغَرَّتْهُمُ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا ۚ وَذَكِّرْ بِهِۦٓ أَن تُبْسَلَ نَفْسٌۢ بِمَا كَسَبَتْ لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ ٱللَّهِ وَلِىٌّۭ وَلَا شَفِيعٌۭ وَإِن تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍۢ لَّا يُؤْخَذْ مِنْهَآ ۗ أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ أُبْسِلُوا۟ بِمَا كَسَبُوا۟ ۖ لَهُمْ شَرَابٌۭ مِّنْ حَمِيمٍۢ وَعَذَابٌ أَلِيمٌۢ بِمَا كَانُوا۟ يَكْفُرُونَ
Türkçe Okunuşu: veẕeri-lleẕîne-tteḫaẕû dînehum le`ibev velehvev veğarrathumu-lhayâtu-ddunyâ veẕekkir bihî en tubsele nefsum bimâ kesebet. leyse lehâ min dûni-llâhi veliyyuv velâ şefî`. vein ta`dil kulle `adlil lâ yu'ḫaẕ minhâ. ulâike-lleẕîne ubsilû bimâ kesebû. lehum şerâbum min hamîmiv ve`aẕâbun elîmum bimâ kânû yekfurûn.
Türkçe Meali: Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Kuran ile öğüt ver ki, bir kimse kazandığıyla helake düşmeye görsün, o takdirde Allah'dan başka ona ne bir yardımcı, ne de bir kurtarıcı bulunur; her türlü fidyeyi de verse kabul olunmaz. Kazandıklarından ötürü yok olanlar işte bunlardır. İnkar etmelerinden dolayı kızgın içecek ve can yakıcı azab onlaradır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 71. Ayet
Arapça: قُلْ أَنَدْعُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَنفَعُنَا وَلَا يَضُرُّنَا وَنُرَدُّ عَلَىٰٓ أَعْقَابِنَا بَعْدَ إِذْ هَدَىٰنَا ٱللَّهُ كَٱلَّذِى ٱسْتَهْوَتْهُ ٱلشَّيَٰطِينُ فِى ٱلْأَرْضِ حَيْرَانَ لَهُۥٓ أَصْحَٰبٌۭ يَدْعُونَهُۥٓ إِلَى ٱلْهُدَى ٱئْتِنَا ۗ قُلْ إِنَّ هُدَى ٱللَّهِ هُوَ ٱلْهُدَىٰ ۖ وَأُمِرْنَا لِنُسْلِمَ لِرَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: kul ened`û min dûni-llâhi mâ lâ yenfe`unâ velâ yedurrunâ venuraddu `alâ a`kâbinâ ba`de iẕ hedâne-llâhu kelleẕi-stehvethu-şşeyâtînu fi-l'ardi hayrân. lehû ashâbuy yed`ûnehû ile-lhude-'tinâ. kul inne hude-llâhi huve-lhudâ. veumirnâ linuslime lirabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: De ki: "Arkadaşları bize gel diye doğru yola çağırırken, şeytanların yeryüzünde şaşırttıkları bir kimse gibi geriye mi dönelim. Allah bizi doğru yola eriştirdikten sonra, bize faydası olmayan, zarar da veremeyen Allah'tan başka şeylere mi yalvaralım?" De ki, "Doğru yol ancak Allah'ın yoludur. Alemlerin Rabbine teslim olarak namaz kılın, Allah'tan sakının diye emrolunduk." Kendisine toplanacağınız O'dur.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 72. Ayet
Arapça: وَأَنْ أَقِيمُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَٱتَّقُوهُ ۚ وَهُوَ ٱلَّذِىٓ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Türkçe Okunuşu: veen ekîmu-ssalâte vettekûh. vehuve-lleẕî ileyhi tuhşerûn.
Türkçe Meali: De ki: "Arkadaşları bize gel diye doğru yola çağırırken, şeytanların yeryüzünde şaşırttıkları bir kimse gibi geriye mi dönelim. Allah bizi doğru yola eriştirdikten sonra, bize faydası olmayan, zarar da veremeyen Allah'tan başka şeylere mi yalvaralım?" De ki, "Doğru yol ancak Allah'ın yoludur. Alemlerin Rabbine teslim olarak namaz kılın, Allah'tan sakının diye emrolunduk." Kendisine toplanacağınız O'dur.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 73. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِٱلْحَقِّ ۖ وَيَوْمَ يَقُولُ كُن فَيَكُونُ ۚ قَوْلُهُ ٱلْحَقُّ ۚ وَلَهُ ٱلْمُلْكُ يَوْمَ يُنفَخُ فِى ٱلصُّورِ ۚ عَٰلِمُ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ ۚ وَهُوَ ٱلْحَكِيمُ ٱلْخَبِيرُ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî ḫaleka-ssemâvâti vel'arda bilhakk. veyevme yekûlu kun feyekûn. kavluhu-lhakk. velehu-lmulku yevme yunfeḫu fi-ssûr. `âlimu-lğaybi veşşehâdeh. vehuve-lhakîmu-lḫabîr.
Türkçe Meali: Gökleri ve yeri gerçekle yaratan O'dur ki "Ol" dediği gün (an) hemen olur; sözü gerçektir. Sura üfleneceği gün hükümranlık O'nundur. Görülmeyeni de görüleni de bilir. O Hakim'dir, haberdardır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 74. Ayet
Arapça: ۞ وَإِذْ قَالَ إِبْرَٰهِيمُ لِأَبِيهِ ءَازَرَ أَتَتَّخِذُ أَصْنَامًا ءَالِهَةً ۖ إِنِّىٓ أَرَىٰكَ وَقَوْمَكَ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: veiẕ kâle ibrâhîmu liebîhi âzera etetteḫiẕu asnâmen âliheten. innî erâke vekavmeke fî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: İbrahim, babası Azer'e, "Putları tanrı olarak mı benimsiyorsun? Doğrusu ben seni ve milletini açık bir sapıklık içinde görüyorum" demişti.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 75. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ نُرِىٓ إِبْرَٰهِيمَ مَلَكُوتَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ ٱلْمُوقِنِينَ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike nurî ibrâhîme melekûte-ssemâvâti vel'ardi veliyekûne mine-lmûkinîn.
Türkçe Meali: Yakinen bilenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin hükümranlığını şöylece gösteriyorduk:
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 76. Ayet
Arapça: فَلَمَّا جَنَّ عَلَيْهِ ٱلَّيْلُ رَءَا كَوْكَبًۭا ۖ قَالَ هَٰذَا رَبِّى ۖ فَلَمَّآ أَفَلَ قَالَ لَآ أُحِبُّ ٱلْءَافِلِينَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ cenne `aleyhi-lleylu raâ kevkebâ. kâle hâẕâ rabbî. felemmâ efele kâle lâ uhibbu-l'âfilîn.
Türkçe Meali: Gece basınca bir yıldız gördü, "işte bu benim Rabbim!" dedi; yıldız batınca, "batanları sevmem" dedi.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 77. Ayet
Arapça: فَلَمَّا رَءَا ٱلْقَمَرَ بَازِغًۭا قَالَ هَٰذَا رَبِّى ۖ فَلَمَّآ أَفَلَ قَالَ لَئِن لَّمْ يَهْدِنِى رَبِّى لَأَكُونَنَّ مِنَ ٱلْقَوْمِ ٱلضَّآلِّينَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ rae-lkamera bâziğan kâle hâẕâ rabbî. felemmâ efele kâle leil lem yehdinî rabbî leekûnenne mine-lkavmi-ddâllîn.
Türkçe Meali: Ayı doğarken görünce, "işte bu benim Rabbim!" dedi, batınca, "Rabbim beni doğruya eriştirmeseydi and olsun ki sapıklardan olurdum" dedi.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 78. Ayet
Arapça: فَلَمَّا رَءَا ٱلشَّمْسَ بَازِغَةًۭ قَالَ هَٰذَا رَبِّى هَٰذَآ أَكْبَرُ ۖ فَلَمَّآ أَفَلَتْ قَالَ يَٰقَوْمِ إِنِّى بَرِىٓءٌۭ مِّمَّا تُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ rae-şşemse bâziğaten kâle hâẕâ rabbî hâẕâ ekber. felemmâ efelet kâle yâ kavmi innî berîum mimmâ tuşrikûn.
Türkçe Meali: Güneşi doğarken görünce "işte bu benim Rabbim, bu daha büyük!" dedi; batınca, "Ey milletim! Doğrusu ben ortak koştuklarınızdan uzağım" dedi.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 79. Ayet
Arapça: إِنِّى وَجَّهْتُ وَجْهِىَ لِلَّذِى فَطَرَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ حَنِيفًۭا ۖ وَمَآ أَنَا۠ مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ
Türkçe Okunuşu: innî veccehtu vechiye lilleẕî fetara-ssemâvâti vel'arda hanîfev vemâ ene mine-lmuşrikîn.
Türkçe Meali: "Doğrusu ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratana, doğruya yönelerek çevirdim, ben ortak koşanlardan değilim."
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 80. Ayet
Arapça: وَحَآجَّهُۥ قَوْمُهُۥ ۚ قَالَ أَتُحَٰٓجُّوٓنِّى فِى ٱللَّهِ وَقَدْ هَدَىٰنِ ۚ وَلَآ أَخَافُ مَا تُشْرِكُونَ بِهِۦٓ إِلَّآ أَن يَشَآءَ رَبِّى شَيْـًۭٔا ۗ وَسِعَ رَبِّى كُلَّ شَىْءٍ عِلْمًا ۗ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: vehâccehû kavmuh. kâle etuhâccûnnî fi-llâhi vekad hedân. velâ eḫâfu mâ tuşrikûne bihî illâ ey yeşâe rabbî şey'â. vesi`a rabbî kulle şey'in `ilmâ. efelâ teteẕekkerûn.
Türkçe Meali: Milleti onunla tartışmaya girişti. "Beni doğru yola eriştirmişken, Allah hakkında benimle mi tartışıyorsunuz? O'na ortak koştuklarınızdan korkmuyorum, meğer ki Rabbim bir şeyi dilemiş ola. Rabbim ilimce her şeyi kuşatmıştır; hala öğüt kabul etmez misiniz?" dedi.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 81. Ayet
Arapça: وَكَيْفَ أَخَافُ مَآ أَشْرَكْتُمْ وَلَا تَخَافُونَ أَنَّكُمْ أَشْرَكْتُم بِٱللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِۦ عَلَيْكُمْ سُلْطَٰنًۭا ۚ فَأَىُّ ٱلْفَرِيقَيْنِ أَحَقُّ بِٱلْأَمْنِ ۖ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vekeyfe eḫâfu mâ eşraktum velâ teḫâfûne ennekum eşraktum billâhi mâ lem yunezzil bihî `aleykum sultânâ. feeyyu-lferîkayni ehakku bil'emn. in kuntum ta`lemûn.
Türkçe Meali: "Allah'a koştuğunuz ortaklardan nasıl korkarım? Oysa siz, Allah'ın hakkında size bir delil indirmediği bir şeyi O'na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz. İki taraftan hangisine güvenmek daha gereklidir, bir bilseniz."
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 82. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَلَمْ يَلْبِسُوٓا۟ إِيمَٰنَهُم بِظُلْمٍ أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمُ ٱلْأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne âmenû velem yelbisû îmânehum biżulmin ulâike lehumu-l'emnu vehum muhtedûn.
Türkçe Meali: İşte güven; onlara, inanıp haksızlık karıştırmayanlaradır. Onlar doğru yoldadırlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 83. Ayet
Arapça: وَتِلْكَ حُجَّتُنَآ ءَاتَيْنَٰهَآ إِبْرَٰهِيمَ عَلَىٰ قَوْمِهِۦ ۚ نَرْفَعُ دَرَجَٰتٍۢ مَّن نَّشَآءُ ۗ إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: vetilke huccetunâ âteynâhâ ibrâhîme `alâ kavmih. nerfe`u deracâtim men neşâ'. inne rabbeke hakîmun `alîm.
Türkçe Meali: Bu, İbrahim'e, milletine karşı verdiğimiz hüccetimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Doğrusu Rabbin Hakim'dir, Bilen'dir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 84. Ayet
Arapça: وَوَهَبْنَا لَهُۥٓ إِسْحَٰقَ وَيَعْقُوبَ ۚ كُلًّا هَدَيْنَا ۚ وَنُوحًا هَدَيْنَا مِن قَبْلُ ۖ وَمِن ذُرِّيَّتِهِۦ دَاوُۥدَ وَسُلَيْمَٰنَ وَأَيُّوبَ وَيُوسُفَ وَمُوسَىٰ وَهَٰرُونَ ۚ وَكَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: vevehebnâ lehû ishâka veya`kûb. kullen hedeynâ. venûhan hedeynâ min kablu vemin ẕurriyyetihî dâvûde vesuleymâne veeyyûbe veyûsufe vemûsâ vehârûn. vekeẕâlike neczi-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Ona İshak'ı, Yakub'u bağışladık, her birini doğru yola eriştirdik. Daha önce Nuh'u ve soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u -ki işlerini iyi yapanlara böylece karşılık veririz-, Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı -ki hepsi iyilerdendir-, İsmail'i, Elyesa'ı, Yunus'u, Lut'u -ki hepsini dünyalara üstün kıldık- doğru yola eriştirdik.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 85. Ayet
Arapça: وَزَكَرِيَّا وَيَحْيَىٰ وَعِيسَىٰ وَإِلْيَاسَ ۖ كُلٌّۭ مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: vezekeriyyâ veyahyâ ve`îsâ veilyâs. kullum mine-ssâlihîn.
Türkçe Meali: Ona İshak'ı, Yakub'u bağışladık, her birini doğru yola eriştirdik. Daha önce Nuh'u ve soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u -ki işlerini iyi yapanlara böylece karşılık veririz-, Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı -ki hepsi iyilerdendir-, İsmail'i, Elyesa'ı, Yunus'u, Lut'u -ki hepsini dünyalara üstün kıldık- doğru yola eriştirdik.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 86. Ayet
Arapça: وَإِسْمَٰعِيلَ وَٱلْيَسَعَ وَيُونُسَ وَلُوطًۭا ۚ وَكُلًّۭا فَضَّلْنَا عَلَى ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: veismâ`île velyese`a veyûnuse velûtâ. vekullen feddalnâ `ale-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Ona İshak'ı, Yakub'u bağışladık, her birini doğru yola eriştirdik. Daha önce Nuh'u ve soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u -ki işlerini iyi yapanlara böylece karşılık veririz-, Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı -ki hepsi iyilerdendir-, İsmail'i, Elyesa'ı, Yunus'u, Lut'u -ki hepsini dünyalara üstün kıldık- doğru yola eriştirdik.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 87. Ayet
Arapça: وَمِنْ ءَابَآئِهِمْ وَذُرِّيَّٰتِهِمْ وَإِخْوَٰنِهِمْ ۖ وَٱجْتَبَيْنَٰهُمْ وَهَدَيْنَٰهُمْ إِلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemin âbâihim veẕurriyyâtihim veiḫvânihim. vectebeynâhum vehedeynâhum ilâ sirâtim mustekîm.
Türkçe Meali: Babalarından, soylarından, kardeşlerinden bir kısmını seçtik ve doğru yola eriştirdik.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 88. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ هُدَى ٱللَّهِ يَهْدِى بِهِۦ مَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦ ۚ وَلَوْ أَشْرَكُوا۟ لَحَبِطَ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike hude-llâhi yehdî bihî mey yeşâu min `ibâdih. velev eşrakû lehabita `anhum mâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Bu, Allah'ın kullarından dilediğini eriştirdiği yoludur. Eğer ortak koşsalarda amelleri boşa çıkardı.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 89. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ ءَاتَيْنَٰهُمُ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحُكْمَ وَٱلنُّبُوَّةَ ۚ فَإِن يَكْفُرْ بِهَا هَٰٓؤُلَآءِ فَقَدْ وَكَّلْنَا بِهَا قَوْمًۭا لَّيْسُوا۟ بِهَا بِكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: ulâike-lleẕîne âteynâhumu-lkitâbe velhukme vennubuvveh. feiy yekfur bihâ hâulâi fekad vekkelnâ bihâ kavmel leysû bihâ bikâfirîn.
Türkçe Meali: Kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiklerimiz işte bunlardır. Kafirler onları inkar ederlerse, inkar etmeyecek bir milleti onlara vekil kılarız.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 90. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ هَدَى ٱللَّهُ ۖ فَبِهُدَىٰهُمُ ٱقْتَدِهْ ۗ قُل لَّآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا ۖ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: ulâike-lleẕîne hede-llâhu febihudâhumu-ktedih. kul lâ es'elukum `aleyhi ecrâ. in huve illâ ẕikrâ lil`âlemîn.
Türkçe Meali: İşte bunlar Allah'ın doğru yola eriştirdikleridir, onların yoluna uy, "Sizden buna karşılık bir ücret istemem, bu sadece herkes için bir hatırlatmadır" de.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 91. Ayet
Arapça: وَمَا قَدَرُوا۟ ٱللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِۦٓ إِذْ قَالُوا۟ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ عَلَىٰ بَشَرٍۢ مِّن شَىْءٍۢ ۗ قُلْ مَنْ أَنزَلَ ٱلْكِتَٰبَ ٱلَّذِى جَآءَ بِهِۦ مُوسَىٰ نُورًۭا وَهُدًۭى لِّلنَّاسِ ۖ تَجْعَلُونَهُۥ قَرَاطِيسَ تُبْدُونَهَا وَتُخْفُونَ كَثِيرًۭا ۖ وَعُلِّمْتُم مَّا لَمْ تَعْلَمُوٓا۟ أَنتُمْ وَلَآ ءَابَآؤُكُمْ ۖ قُلِ ٱللَّهُ ۖ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِى خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kaderu-llâhe hakka kadrihî iẕ kâlû mâ enzele-llâhu `alâ beşerim min şey'. kul men enzele-lkitâbe-lleẕî câe bihî mûsâ nûrav vehudel linnâsi tec`alûnehû karâtîse tubdûnehâ vetuḫfûne keŝîrâ. ve`ullimtum mâ lem ta`lemû entum velâ âbâukum. kuli-llâhu ŝumme ẕerhum fî ḫavdihim yel`abûn.
Türkçe Meali: "Allah hiçbir insana bir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. De ki: "Musa'nın insanlara nur ve yol gösterici olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Ki siz onu kağıtlara yazıp bir kısmını gösterip çoğunu gizlersiniz, atalarınızın ve sizin bilmediğiniz size onunla öğretilmiştir." "Allah" de, sonra da onları daldıkları sapıklıkta bırak, oynasınlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 92. Ayet
Arapça: وَهَٰذَا كِتَٰبٌ أَنزَلْنَٰهُ مُبَارَكٌۭ مُّصَدِّقُ ٱلَّذِى بَيْنَ يَدَيْهِ وَلِتُنذِرَ أُمَّ ٱلْقُرَىٰ وَمَنْ حَوْلَهَا ۚ وَٱلَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ يُؤْمِنُونَ بِهِۦ ۖ وَهُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
Türkçe Okunuşu: vehâẕâ kitâbun enzelnâhu mubârakum musaddiku-lleẕî beyne yedeyhi velitunẕira umme-lkurâ vemen havlehâ. velleẕîne yu'minûne bil'âḫirati yu'minûne bihî vehum `alâ salâtihim yuhâfiżûn.
Türkçe Meali: Bu indirdiğimiz, kendinden öncekileri doğrulayan, Mekkelileri ve etrafındakileri uyaran mübarek Kitap'dır. Ahirete inananlar buna inanırlar, namazlarına da devam ederler.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 93. Ayet
Arapça: وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا أَوْ قَالَ أُوحِىَ إِلَىَّ وَلَمْ يُوحَ إِلَيْهِ شَىْءٌۭ وَمَن قَالَ سَأُنزِلُ مِثْلَ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ ۗ وَلَوْ تَرَىٰٓ إِذِ ٱلظَّٰلِمُونَ فِى غَمَرَٰتِ ٱلْمَوْتِ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ بَاسِطُوٓا۟ أَيْدِيهِمْ أَخْرِجُوٓا۟ أَنفُسَكُمُ ۖ ٱلْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ ٱلْهُونِ بِمَا كُنتُمْ تَقُولُونَ عَلَى ٱللَّهِ غَيْرَ ٱلْحَقِّ وَكُنتُمْ عَنْ ءَايَٰتِهِۦ تَسْتَكْبِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemen ażlemu mimmeni-fterâ `ale-llâhi keẕiben ev kâle ûhiye ileyye velem yûha ileyhi şey'uv vemen kâle seunzilu miŝle mâ enzele-llâh. velev terâ iẕi-żżâlimûne fî ğamerâti-lmevti velmelâiketu bâsitû eydîhim. aḫricû enfusekum. elyevme tuczevne `aẕâbe-lhûni bimâ kuntum tekûlûne `ale-llâhi ğayra-lhakki vekuntum `an âyâtihî testekbirûn.
Türkçe Meali: Allah'a karşı yalan uydurandan veya kendisine bir şey vahyedilmemişken "Bana vahyolundu, Allah'ın indirdiği gibi ben de indireceğim" diyenden daha zalim kim olabilir? Bu zalimleri can çekişirlerken melekler ellerini uzatmış, "Canlarınızı verin, bugün Allah'a karşı haksız yere söylediklerinizden, O'nun ayetlerine büyüklük taslamanızdan ötürü alçaltıcı azabla cezalandırılacaksınız" derken bir görsen!
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 94. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ جِئْتُمُونَا فُرَٰدَىٰ كَمَا خَلَقْنَٰكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍۢ وَتَرَكْتُم مَّا خَوَّلْنَٰكُمْ وَرَآءَ ظُهُورِكُمْ ۖ وَمَا نَرَىٰ مَعَكُمْ شُفَعَآءَكُمُ ٱلَّذِينَ زَعَمْتُمْ أَنَّهُمْ فِيكُمْ شُرَكَٰٓؤُا۟ ۚ لَقَد تَّقَطَّعَ بَيْنَكُمْ وَضَلَّ عَنكُم مَّا كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad ci'tumûnâ furâdâ kemâ ḫalaknâkum evvele merrativ veteraktum mâ ḫavvelnâkum verâe żuhûrikum. vemâ nerâ me`akum şufe`âekumu-lleẕîne za`amtum ennehum fîkum şurakâ'. lekat tekatta`a beynekum vedalle `ankum mâ kuntum tez`umûn.
Türkçe Meali: Onlara: "And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi size verdiklerimizi ardınızda bırakarak bize birer birer geldiniz; içinizde Allah'ın ortakları olduğunu sandığınız şefaatçılarınızı beraber görmüyoruz. And olsun ki aranızdaki bağlar kopmuş, ortak sandıklarınız sizden ayrılmışlardır" denecek.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 95. Ayet
Arapça: ۞ إِنَّ ٱللَّهَ فَالِقُ ٱلْحَبِّ وَٱلنَّوَىٰ ۖ يُخْرِجُ ٱلْحَىَّ مِنَ ٱلْمَيِّتِ وَمُخْرِجُ ٱلْمَيِّتِ مِنَ ٱلْحَىِّ ۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ ۖ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-llâhe fâliku-lhabbi vennevâ. yuḫricu-lhayye mine-lmeyyiti vemuḫricu-lmeyyiti mine-lhayy. ẕâlikumu-llâhu feennâ tu'fekûn.
Türkçe Meali: Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır; ölüyü çıkarır. İşte Allah budur, nasıl yüz çevirirsiniz?
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 96. Ayet
Arapça: فَالِقُ ٱلْإِصْبَاحِ وَجَعَلَ ٱلَّيْلَ سَكَنًۭا وَٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ حُسْبَانًۭا ۚ ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ ٱلْعَزِيزِ ٱلْعَلِيمِ
Türkçe Okunuşu: fâliku-l'isbâh. vece`ale-lleyle sekenev veşşemse velkamera husbânâ. ẕâlike takdîru-l`azîzi-l`alîm.
Türkçe Meali: Tanyerini ağartan, geceyi dinlenme zamanı, güneş ve ayı vakit ölçüsü kılandır. Bu, Güçlü olan'ın, Bilen'in nizamıdır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 97. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلنُّجُومَ لِتَهْتَدُوا۟ بِهَا فِى ظُلُمَٰتِ ٱلْبَرِّ وَٱلْبَحْرِ ۗ قَدْ فَصَّلْنَا ٱلْءَايَٰتِ لِقَوْمٍۢ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî ce`ale lekumu-nnucûme litehtedû bihâ fî żulumâti-lberri velbahr. kad fessalne-l'âyâti likavmiy ya`lemûn.
Türkçe Meali: O, yıldızları kara ve denizin karanlıklarında yol bulasınız diye sizin için var edendir. Bilen millet için ayetleri uzun uzadıya açıkladık.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 98. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِىٓ أَنشَأَكُم مِّن نَّفْسٍۢ وَٰحِدَةٍۢ فَمُسْتَقَرٌّۭ وَمُسْتَوْدَعٌۭ ۗ قَدْ فَصَّلْنَا ٱلْءَايَٰتِ لِقَوْمٍۢ يَفْقَهُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî enşeekum min nefsiv vâhidetin femustekarruv vemustevda`. kad fessalne-l'âyâti likavmiy yefkahûn.
Türkçe Meali: O, sizi bir tek nefisten, babaların sulbünde kararlaşmış ve anaların rahminde kararlaşmakta olarak yaratandır. Anlayan millet için ayetleri uzun uzadıya açıkladık.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 99. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِىٓ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَأَخْرَجْنَا بِهِۦ نَبَاتَ كُلِّ شَىْءٍۢ فَأَخْرَجْنَا مِنْهُ خَضِرًۭا نُّخْرِجُ مِنْهُ حَبًّۭا مُّتَرَاكِبًۭا وَمِنَ ٱلنَّخْلِ مِن طَلْعِهَا قِنْوَانٌۭ دَانِيَةٌۭ وَجَنَّٰتٍۢ مِّنْ أَعْنَابٍۢ وَٱلزَّيْتُونَ وَٱلرُّمَّانَ مُشْتَبِهًۭا وَغَيْرَ مُتَشَٰبِهٍ ۗ ٱنظُرُوٓا۟ إِلَىٰ ثَمَرِهِۦٓ إِذَآ أَثْمَرَ وَيَنْعِهِۦٓ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكُمْ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî enzele mine-ssemâi mââ. feaḫracnâ bihî nebâte kulli şey'in feaḫracnâ minhu ḫadiran nuḫricu minhu habbem muterâkibâ. vemine-nnaḫli min tal`ihâ kinvânun dâniyetuv vecennâtim min a`nâbiv vezzeytûne verrummâne muştebihev veğayra muteşâbih.-nżurû ilâ ŝemerihî iẕâ eŝmera veyen`ih. inne fî ẕâlikum leâyâtil likavmiy yu'minûn.
Türkçe Meali: O, gökten su indirendir. Her bitkiyi onunla bitirdik, ondan bitirdiğimiz yeşilden, birbirine benzeyen ve benzemeyen yığın yığın taneler, hurmaların tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar çıkardık. Ürün verdiklerinde ürünlerine, olgunlaşmalarına bir bakın. Bunlarda, inananlar için, şüphesiz, deliller vardır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 100. Ayet
Arapça: وَجَعَلُوا۟ لِلَّهِ شُرَكَآءَ ٱلْجِنَّ وَخَلَقَهُمْ ۖ وَخَرَقُوا۟ لَهُۥ بَنِينَ وَبَنَٰتٍۭ بِغَيْرِ عِلْمٍۢ ۚ سُبْحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يَصِفُونَ
Türkçe Okunuşu: vece`alû lillâhi şurakâe-lcinne veḫalekahum veḫarakû lehû benîne vebenâtim biğayri `ilm. subhânehû vete`âlâ `ammâ yesifûn.
Türkçe Meali: Cinleri O yaratmışken kafirler Allah'a ortak koştular. Körü körüne O'na oğullar ve kızlar uydurdular. Haşa, O onların vasıflandırmalarından yücedir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 101. Ayet
Arapça: بَدِيعُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ أَنَّىٰ يَكُونُ لَهُۥ وَلَدٌۭ وَلَمْ تَكُن لَّهُۥ صَٰحِبَةٌۭ ۖ وَخَلَقَ كُلَّ شَىْءٍۢ ۖ وَهُوَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: bedî`u-ssemâvâti vel'ard. ennâ yekûnu lehû veleduv velem tekul lehû sâhibeh. veḫaleka kulle şey'. vehuve bikulli şey'in `alîm.
Türkçe Meali: O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Zevcesi olmadan nasıl çocuğu olabilir? Oysa her şeyi O yaratmıştır, her şeyi bilir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 102. Ayet
Arapça: ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمْ ۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ خَٰلِقُ كُلِّ شَىْءٍۢ فَٱعْبُدُوهُ ۚ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ وَكِيلٌۭ
Türkçe Okunuşu: ẕâlikumu-llâhu rabbukum. lâ ilâhe illâ hû. ḫâliku kulli şey'in fa`budûh. vehuve `alâ kulli şey'iv vekîl.
Türkçe Meali: İşte Rabbiniz, Allah budur. O'ndan başka tanrı yoktur, her şeyin yaratanıdır. Öyleyse O'na kulluk edin; O her şeye de vekildir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 103. Ayet
Arapça: لَّا تُدْرِكُهُ ٱلْأَبْصَٰرُ وَهُوَ يُدْرِكُ ٱلْأَبْصَٰرَ ۖ وَهُوَ ٱللَّطِيفُ ٱلْخَبِيرُ
Türkçe Okunuşu: lâ tudrikuhu-l'ebsâr. vehuve yudriku-l'ebsâr. vehuve-lletîfu-lḫabîr.
Türkçe Meali: Gözler O'nu görmez, O bütün gözleri görür. O Latif'tir, haberdardır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 104. Ayet
Arapça: قَدْ جَآءَكُم بَصَآئِرُ مِن رَّبِّكُمْ ۖ فَمَنْ أَبْصَرَ فَلِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَنْ عَمِىَ فَعَلَيْهَا ۚ وَمَآ أَنَا۠ عَلَيْكُم بِحَفِيظٍۢ
Türkçe Okunuşu: kad câekum besâiru mir rabbikum. femen ebsara felinefsih. vemen `amiye fe`aleyhâ. vemâ ene `aleykum bihafîż.
Türkçe Meali: Doğrusu size Rabbiniz'den açık belgeler gelmiştir; kim görürse kendi lehine ve kim körlük ederse kendi aleyhinedir. Ben sizin bekçiniz değilim.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 105. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ نُصَرِّفُ ٱلْءَايَٰتِ وَلِيَقُولُوا۟ دَرَسْتَ وَلِنُبَيِّنَهُۥ لِقَوْمٍۢ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike nusarrifu-l'âyâti veliyekûlû deraste velinubeyyinehû likavmiy ya`lemûn.
Türkçe Meali: Sana, "Sen okumuşsun" derler; oysa Biz, öğrenecek kimselere ayetleri böylece türlü türlü açıklamaktayız.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 106. Ayet
Arapça: ٱتَّبِعْ مَآ أُوحِىَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ ۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ وَأَعْرِضْ عَنِ ٱلْمُشْرِكِينَ
Türkçe Okunuşu: ittebi` mâ ûhiye ileyke mir rabbik. lâ ilâhe illâ hû. vea`rid `ani-lmuşrikîn.
Türkçe Meali: Rabbin'den sana vahyolunana uy, O'ndan başka tanrı yoktur, puta tapanlardan yüz çevir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 107. Ayet
Arapça: وَلَوْ شَآءَ ٱللَّهُ مَآ أَشْرَكُوا۟ ۗ وَمَا جَعَلْنَٰكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًۭا ۖ وَمَآ أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍۢ
Türkçe Okunuşu: velev şâe-llâhu mâ eşrakû. vemâ ce`alnâke `aleyhim hafîżâ. vemâ ente `aleyhim bivekîl.
Türkçe Meali: Allah dileseydi puta tapmazlardı. Seni onlara koruyucu yapmadık, onların vekili de değilsin.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 108. Ayet
Arapça: وَلَا تَسُبُّوا۟ ٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ فَيَسُبُّوا۟ ٱللَّهَ عَدْوًۢا بِغَيْرِ عِلْمٍۢ ۗ كَذَٰلِكَ زَيَّنَّا لِكُلِّ أُمَّةٍ عَمَلَهُمْ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّهِم مَّرْجِعُهُمْ فَيُنَبِّئُهُم بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ tesubbu-lleẕîne yed`ûne min dûni-llâhi feyesubbu-llâhe `advem biğayri `ilm. keẕâlike zeyyennâ likulli ummetin `amelehum ŝumme ilâ rabbihim merci`uhum feyunebbiuhum bimâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da cahillikle ileri giderek Allah'a sövmesinler. Böylece her ümmete işini güzel gösterdik, sonra dönüşleri Rab'lerinedir. O, işlediklerini haber verir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 109. Ayet
Arapça: وَأَقْسَمُوا۟ بِٱللَّهِ جَهْدَ أَيْمَٰنِهِمْ لَئِن جَآءَتْهُمْ ءَايَةٌۭ لَّيُؤْمِنُنَّ بِهَا ۚ قُلْ إِنَّمَا ٱلْءَايَٰتُ عِندَ ٱللَّهِ ۖ وَمَا يُشْعِرُكُمْ أَنَّهَآ إِذَا جَآءَتْ لَا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: veaksemû billâhi cehde eymânihim lein câethum âyetuh leyu'minunne bihâ. kul inneme-l'âyâtu `inde-llâhi vemâ yuş`irukum ennehâ iẕâ câet lâ yu'minûn.
Türkçe Meali: Kendilerine bir mucize gösterilirse, mutlaka ona inanacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin ederler. De ki: "Mucizeler, ancak Allah katındadır"; onların, mucize geldiği zaman da inanmayacaklarını anlamıyor musunuz?
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 110. Ayet
Arapça: وَنُقَلِّبُ أَفْـِٔدَتَهُمْ وَأَبْصَٰرَهُمْ كَمَا لَمْ يُؤْمِنُوا۟ بِهِۦٓ أَوَّلَ مَرَّةٍۢ وَنَذَرُهُمْ فِى طُغْيَٰنِهِمْ يَعْمَهُونَ
Türkçe Okunuşu: venukallibu ef'idetehum veebsârahum kemâ lem yu'minû bihî evvele merrativ veneẕeruhum fî tuğyânihim ya`mehûn.
Türkçe Meali: Onların kalblerini, gözlerini, ona ilk defa inanmadıkları gibi çeviririz; onları taşkınlıkları içinde şaşkın şaşkın bırakırız.