سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 111. Ayet
Arapça: ۞ وَلَوْ أَنَّنَا نَزَّلْنَآ إِلَيْهِمُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ وَكَلَّمَهُمُ ٱلْمَوْتَىٰ وَحَشَرْنَا عَلَيْهِمْ كُلَّ شَىْءٍۢ قُبُلًۭا مَّا كَانُوا۟ لِيُؤْمِنُوٓا۟ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ يَجْهَلُونَ
Türkçe Okunuşu: velev ennenâ nezzelnâ ileyhimu-lmelâikete vekellemehumu-lmevtâ vehaşernâ `aleyhim kulle şey'in kubulem mâ kânû liyu'minû illâ ey yeşâe-llâhu velâkinne ekŝerahum yechelûn.
Türkçe Meali: Eğer biz onlara melekleri indirsek, ölüler onlarla konuşsa ve her şeyi karşılarına toplasaydık, Allah dilemedikçe, yine de inanmazlardı; fakat onların çoğu bunu bilmiyorlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 112. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِىٍّ عَدُوًّۭا شَيَٰطِينَ ٱلْإِنسِ وَٱلْجِنِّ يُوحِى بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍۢ زُخْرُفَ ٱلْقَوْلِ غُرُورًۭا ۚ وَلَوْ شَآءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ ۖ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike ce`alnâ likulli nebiyyin `aduvven şeyâtîne-l'insi velcinni yûhî ba`duhum ilâ ba`din zuḫrufe-lkavli ğurûrâ. velev şâe rabbuke mâ fe`alûhu feẕerhum vemâ yefterûn.
Türkçe Meali: Aldatmak için birbirlerine cazip sözler fısıldayan cin ve insan şeytanlarını her peygambere düşman yaptık. Bu şeytanlar ahirete inanmayanların kalblerinin o sözlere yönelmesi, ondan hoşnut olması ve kendilerinin işledikleri suçları işlemeleri için böyle yaparlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı, sen onları iftiraları ile başbaşa bırak;
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 113. Ayet
Arapça: وَلِتَصْغَىٰٓ إِلَيْهِ أَفْـِٔدَةُ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ وَلِيَرْضَوْهُ وَلِيَقْتَرِفُوا۟ مَا هُم مُّقْتَرِفُونَ
Türkçe Okunuşu: velitasğâ ileyhi ef'idetu-lleẕîne lâ yu'minûne bil'âḫirati veliyerdavhu veliyakterifû mâ hum mukterifûn.
Türkçe Meali: Aldatmak için birbirlerine cazip sözler fısıldayan cin ve insan şeytanlarını her peygambere düşman yaptık. Bu şeytanlar ahirete inanmayanların kalblerinin o sözlere yönelmesi, ondan hoşnut olması ve kendilerinin işledikleri suçları işlemeleri için böyle yaparlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı, sen onları iftiraları ile başbaşa bırak;
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 114. Ayet
Arapça: أَفَغَيْرَ ٱللَّهِ أَبْتَغِى حَكَمًۭا وَهُوَ ٱلَّذِىٓ أَنزَلَ إِلَيْكُمُ ٱلْكِتَٰبَ مُفَصَّلًۭا ۚ وَٱلَّذِينَ ءَاتَيْنَٰهُمُ ٱلْكِتَٰبَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُۥ مُنَزَّلٌۭ مِّن رَّبِّكَ بِٱلْحَقِّ ۖ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمُمْتَرِينَ
Türkçe Okunuşu: efeğayra-llâhi ebteğî hakemev vehuve-lleẕî enzele ileykumu-lkitâbe mufessalâ. velleẕîne âteynâhumu-lkitâbe ya`lemûne ennehû munezzelum mir rabbike bilhakki felâ tekûnenne mine-lmumterîn.
Türkçe Meali: "Allah size Kitap'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim?" Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun gerçekten Rableri katından indirilmiş olduğunu bilirler. Öyleyse, sen şüpheye düşenlerden olma!
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 115. Ayet
Arapça: وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًۭا وَعَدْلًۭا ۚ لَّا مُبَدِّلَ لِكَلِمَٰتِهِۦ ۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: vetemmet kelimetu rabbike sidkav ve`adlâ. lâ mubeddile likelimâtih. vehuve-ssemî`u-l`alîm.
Türkçe Meali: Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlandı. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitir ve bilir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 116. Ayet
Arapça: وَإِن تُطِعْ أَكْثَرَ مَن فِى ٱلْأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ
Türkçe Okunuşu: vein tuti` ekŝera men fi-l'ardi yudillûke `an sebîli-llâh. iy yettebi`ûne ille-żżanne vein hum illâ yaḫrusûn.
Türkçe Meali: Yeryüzündekilerin çoğunluğuna itaat edersen seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar, sadece tahminde bulunurlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 117. Ayet
Arapça: إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ مَن يَضِلُّ عَن سَبِيلِهِۦ ۖ وَهُوَ أَعْلَمُ بِٱلْمُهْتَدِينَ
Türkçe Okunuşu: inne rabbeke huve a`lemu mey yedillu `an sebîlih. vehuve a`lemu bilmuhtedîn.
Türkçe Meali: Doğrusu Rabbin, yolundan kimin saptığını daha iyi bilir. Doğru yolda olanları da en iyi O bilir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 118. Ayet
Arapça: فَكُلُوا۟ مِمَّا ذُكِرَ ٱسْمُ ٱللَّهِ عَلَيْهِ إِن كُنتُم بِـَٔايَٰتِهِۦ مُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: fekulû mimmâ ẕukira-smu-llâhi `aleyhi in kuntum biâyâtihî mu'minîn.
Türkçe Meali: Allah'ın ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah'ın adı anılmış olan şeyden yiyin.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 119. Ayet
Arapça: وَمَا لَكُمْ أَلَّا تَأْكُلُوا۟ مِمَّا ذُكِرَ ٱسْمُ ٱللَّهِ عَلَيْهِ وَقَدْ فَصَّلَ لَكُم مَّا حَرَّمَ عَلَيْكُمْ إِلَّا مَا ٱضْطُرِرْتُمْ إِلَيْهِ ۗ وَإِنَّ كَثِيرًۭا لَّيُضِلُّونَ بِأَهْوَآئِهِم بِغَيْرِ عِلْمٍ ۗ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِٱلْمُعْتَدِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ lekum ellâ te'kulû mimmâ ẕukira-smu-llâhi `aleyhi vekad fessale lekum mâ harrame `aleykum illâ me-dturirtum ileyh. veinne keŝîral leyudillûne biehvâihim biğayri `ilm. inne rabbeke huve a`lemu bilmu`tedîn.
Türkçe Meali: Size ne oluyor ki, Allah size darda kalmanızın dışında, haram olanları genişçe anlatmışken adının üzerine anıldığı şeyden yemiyorsunuz? Doğrusu çoğunluk, heva ve heveslerine uyarak, bilmeden sapıtıyorlar. Aşırı gidenleri en iyi bilen Rabbindir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 120. Ayet
Arapça: وَذَرُوا۟ ظَٰهِرَ ٱلْإِثْمِ وَبَاطِنَهُۥٓ ۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَكْسِبُونَ ٱلْإِثْمَ سَيُجْزَوْنَ بِمَا كَانُوا۟ يَقْتَرِفُونَ
Türkçe Okunuşu: veẕerû żâhira-l'iŝmi vebâtineh. inne-lleẕîne yeksibûne-l'iŝme seyuczevne bimâ kânû yakterifûn.
Türkçe Meali: Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Günah kazananlar, kazandıklarına karşılık şüphesiz ceza göreceklerdir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 121. Ayet
Arapça: وَلَا تَأْكُلُوا۟ مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ ٱسْمُ ٱللَّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُۥ لَفِسْقٌۭ ۗ وَإِنَّ ٱلشَّيَٰطِينَ لَيُوحُونَ إِلَىٰٓ أَوْلِيَآئِهِمْ لِيُجَٰدِلُوكُمْ ۖ وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ إِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ te'kulû mimmâ lem yuẕkeri-smu-llâhi `aleyhi veinnehû lefisk. veinne-şşeyâtîne leyûhûne ilâ evliyâihim liyucâdilûkum. vein eta`tumûhum innekum lemuşrikûn.
Türkçe Meali: Üzerine Allah'ın adının anılmadığı kesilmiş hayvanları yemeyin, bunu yapmak Allah'ın yolundan çıkmaktır. Doğrusu şeytanlar sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar, eğer onlara itaat ederseniz şüphesiz siz müşrik olursunuz.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 122. Ayet
Arapça: أَوَمَن كَانَ مَيْتًۭا فَأَحْيَيْنَٰهُ وَجَعَلْنَا لَهُۥ نُورًۭا يَمْشِى بِهِۦ فِى ٱلنَّاسِ كَمَن مَّثَلُهُۥ فِى ٱلظُّلُمَٰتِ لَيْسَ بِخَارِجٍۢ مِّنْهَا ۚ كَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِلْكَٰفِرِينَ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: evemen kâne meyten feahyeynâhu vece`alnâ lehû nûray yemşî bihî fi-nnâsi kemem meŝeluhû fi-żżulumâti leyse biḫâricim minhâ. keẕâlike zuyyine lilkâfirîne mâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Ölü iken kalbini diriltip, insanlar arasında yürürken önünü aydınlatacak bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp çıkamayan kimsenin durumu gibi midir? Kafirlere de, işledikleri güzel gösterilmiştir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 123. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا فِى كُلِّ قَرْيَةٍ أَكَٰبِرَ مُجْرِمِيهَا لِيَمْكُرُوا۟ فِيهَا ۖ وَمَا يَمْكُرُونَ إِلَّا بِأَنفُسِهِمْ وَمَا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike ce`alnâ fî kulli karyetin ekâbira mucrimîhâ liyemkurû fîhâ. vemâ yemkurûne illâ bienfusihim vemâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Bunun gibi, her kasabanın bir takım ileri gelenlerini orada hile yapan suçlular kıldık. Oysa yalnız kendilerine hile yaparlar da farkına varmazlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 124. Ayet
Arapça: وَإِذَا جَآءَتْهُمْ ءَايَةٌۭ قَالُوا۟ لَن نُّؤْمِنَ حَتَّىٰ نُؤْتَىٰ مِثْلَ مَآ أُوتِىَ رُسُلُ ٱللَّهِ ۘ ٱللَّهُ أَعْلَمُ حَيْثُ يَجْعَلُ رِسَالَتَهُۥ ۗ سَيُصِيبُ ٱلَّذِينَ أَجْرَمُوا۟ صَغَارٌ عِندَ ٱللَّهِ وَعَذَابٌۭ شَدِيدٌۢ بِمَا كَانُوا۟ يَمْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ câethum âyetun kâlû len nu'mine hattâ nu'tâ miŝle mâ ûtiye rusulu-llâh. allâhu a`lemu hayŝu yec`alu risâleteh. seyusîbu-lleẕîne ecramû sağârun `inde-llâhi ve`aẕâbun şedîdum bimâ kânû yemkurûn.
Türkçe Meali: Onlara bir ayet geldiği zaman, "Allah'ın peygamberlerine verilen bize de verilmedikçe inanmayız" derler. Allah, peygamberliğini vereceği kimseyi daha iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve hilelerinden ötürü de şiddetli bir azab erişecektir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 125. Ayet
Arapça: فَمَن يُرِدِ ٱللَّهُ أَن يَهْدِيَهُۥ يَشْرَحْ صَدْرَهُۥ لِلْإِسْلَٰمِ ۖ وَمَن يُرِدْ أَن يُضِلَّهُۥ يَجْعَلْ صَدْرَهُۥ ضَيِّقًا حَرَجًۭا كَأَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِى ٱلسَّمَآءِ ۚ كَذَٰلِكَ يَجْعَلُ ٱللَّهُ ٱلرِّجْسَ عَلَى ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: femey yuridi-llâhu ey yehdiyehû yeşrah sadrahû lil'islâm. vemey yurid ey yudillehû yec`al sadrahû dayyikan haracen keennemâ yessa``adu fi-ssemâ'. keẕâlike yec`alu-llâhu-rricse `ale-lleẕîne lâ yu'minûn.
Türkçe Meali: Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslamiyet'e açar, kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah böylece, inanmayanları küfür bataklığında bırakır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 126. Ayet
Arapça: وَهَٰذَا صِرَٰطُ رَبِّكَ مُسْتَقِيمًۭا ۗ قَدْ فَصَّلْنَا ٱلْءَايَٰتِ لِقَوْمٍۢ يَذَّكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: vehâẕâ sirâtu rabbike mustekîmâ. kad fessalne-l'âyâti likavmiy yeẕẕekkerûn.
Türkçe Meali: Rabbinin, dosdoğru yolu işte budur. İbret alan kimselere ayetleri uzun uzadıya açıkladık.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 127. Ayet
Arapça: ۞ لَهُمْ دَارُ ٱلسَّلَٰمِ عِندَ رَبِّهِمْ ۖ وَهُوَ وَلِيُّهُم بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: lehum dâru-sselâmi `inde rabbihim vehuve veliyyuhum bimâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Rablerinin katında selamet yurdu onlarındır. O, işlediklerinden ötürü onların dostudur.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 128. Ayet
Arapça: وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًۭا يَٰمَعْشَرَ ٱلْجِنِّ قَدِ ٱسْتَكْثَرْتُم مِّنَ ٱلْإِنسِ ۖ وَقَالَ أَوْلِيَآؤُهُم مِّنَ ٱلْإِنسِ رَبَّنَا ٱسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍۢ وَبَلَغْنَآ أَجَلَنَا ٱلَّذِىٓ أَجَّلْتَ لَنَا ۚ قَالَ ٱلنَّارُ مَثْوَىٰكُمْ خَٰلِدِينَ فِيهَآ إِلَّا مَا شَآءَ ٱللَّهُ ۗ إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: veyevme yahşuruhum cemî`â. yâ ma`şera-lcinni kadi-stekŝertum mine-l'ins. vekâle evliyâuhum mine-l'insi rabbene-stemte`a ba`dunâ biba`div vebelağnâ ecelene-lleẕî eccelte lenâ. kâle-nnâru meŝvâkum ḫâlidîne fîhâ illâ mâ şâe-llâh. inne rabbeke hakîmun `alîm.
Türkçe Meali: Allah hepsini toplayacağı gün, "Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der, insanlardan onlara uymuş olanlar, "Rabbimiz! Bir kısmımız bir kısmımızdan faydalandık ve bize tayin ettiğin sürenin sonuna ulaştık" derler. "Cehennem, Allah'ın dilemesine bağlı olarak, temelli kalacağınız durağınızdır" der. Doğrusu Rabbin hakimdir, bilendir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 129. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ نُوَلِّى بَعْضَ ٱلظَّٰلِمِينَ بَعْضًۢا بِمَا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike nuvellî ba`da-żżâlimîne ba`dam bimâ kânû yeksibûn.
Türkçe Meali: Zalimlerin bir kısmını, kazandıklarından ötürü diğer bir kısmına böylece musallat ederiz.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 130. Ayet
Arapça: يَٰمَعْشَرَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌۭ مِّنكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ ءَايَٰتِى وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَآءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا ۚ قَالُوا۟ شَهِدْنَا عَلَىٰٓ أَنفُسِنَا ۖ وَغَرَّتْهُمُ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا وَشَهِدُوا۟ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُوا۟ كَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: yâ ma`şera-lcinni vel'insi elem ye'tikum rusulum minkum yekussûne `aleykum âyâtî veyunẕirûnekum likâe yevmikum hâẕâ. kâlû şehidnâ `alâ enfusinâ veğarrathumu-lhayâtu-ddunyâ veşehidû `alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn.
Türkçe Meali: "Ey cin ve insan topluluğu! Size ayetlerimi anlatan, bugünle karşılaşmanızdan sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" "Kendi hakkımızda şahidiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı da inkarcı olduklarına, kendi aleyhlerinde şahidlik ettiler.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 131. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ أَن لَّمْ يَكُن رَّبُّكَ مُهْلِكَ ٱلْقُرَىٰ بِظُلْمٍۢ وَأَهْلُهَا غَٰفِلُونَ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike el lem yekur rabbuke muhlike-lkurâ biżulmiv veehluhâ ğâfilûn.
Türkçe Meali: Bu, haberleri yokken kasabalar halkını Allah'ın haksız yere yok etmeyeceğinden dolayıdır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 132. Ayet
Arapça: وَلِكُلٍّۢ دَرَجَٰتٌۭ مِّمَّا عَمِلُوا۟ ۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَٰفِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: velikullin deracâtum mimmâ `amilû. vemâ rabbuke biğâfilin `ammâ ya`melûn.
Türkçe Meali: İşlediklerine karşılık her birinin dereceleri vardır. Rabbin onların işlediklerinden habersiz değildir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 133. Ayet
Arapça: وَرَبُّكَ ٱلْغَنِىُّ ذُو ٱلرَّحْمَةِ ۚ إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَسْتَخْلِفْ مِنۢ بَعْدِكُم مَّا يَشَآءُ كَمَآ أَنشَأَكُم مِّن ذُرِّيَّةِ قَوْمٍ ءَاخَرِينَ
Türkçe Okunuşu: verabbuke-lğaniyyu ẕu-rrahmeh. iy yeşe' yuẕhibkum veyestaḫlif mim ba`dikum mâ yeşâu kemâ enşeekum min ẕurriyyeti kavmin âḫarîn.
Türkçe Meali: Rabbin müstağni ve rahmet sahibidir. Dilerse, sizi başka bir milletin soyundan getirdiği gibi, sizi yok eder, dilediğini yerinize getirir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 134. Ayet
Arapça: إِنَّ مَا تُوعَدُونَ لَءَاتٍۢ ۖ وَمَآ أَنتُم بِمُعْجِزِينَ
Türkçe Okunuşu: inne mâ tû`adûne leâtiv vemâ entum bimu`cizîn.
Türkçe Meali: Size vadedilen, mutlaka yerine gelecektir; siz O'nu aciz kılamazsınız.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 135. Ayet
Arapça: قُلْ يَٰقَوْمِ ٱعْمَلُوا۟ عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنِّى عَامِلٌۭ ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَن تَكُونُ لَهُۥ عَٰقِبَةُ ٱلدَّارِ ۗ إِنَّهُۥ لَا يُفْلِحُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: kul yâ kavmi-`melû `alâ mekânetikum innî `âmil. fesevfe ta`lemûne men tekûnu lehû `âkibetu-ddâr. innehû lâ yuflihu-żżâlimûn.
Türkçe Meali: De ki, "Ey milletim! Durumunuzun gerektirdiğini yapın, doğrusu ben de yapacağım. Sonucun kimin için hayırlı olacağını bileceksiniz. Zulmedenler şüphesiz kurtulamazlar."
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 136. Ayet
Arapça: وَجَعَلُوا۟ لِلَّهِ مِمَّا ذَرَأَ مِنَ ٱلْحَرْثِ وَٱلْأَنْعَٰمِ نَصِيبًۭا فَقَالُوا۟ هَٰذَا لِلَّهِ بِزَعْمِهِمْ وَهَٰذَا لِشُرَكَآئِنَا ۖ فَمَا كَانَ لِشُرَكَآئِهِمْ فَلَا يَصِلُ إِلَى ٱللَّهِ ۖ وَمَا كَانَ لِلَّهِ فَهُوَ يَصِلُ إِلَىٰ شُرَكَآئِهِمْ ۗ سَآءَ مَا يَحْكُمُونَ
Türkçe Okunuşu: vece`alû lillâhi mimmâ ẕerae mine-lharŝi vel'en`âmi nesîben fekâlû hâẕâ lillâhi biza`mihim vehâẕâ lişurakâinâ. femâ kâne lişurakâihim felâ yesilu ile-llâh. vemâ kâne lillâhi fehuve yesilu ilâ şurakâihim. sâe mâ yahkumûn.
Türkçe Meali: Kendi zanlarına göre, "Bu Allah'ındır, bu da putlarımızındır" diyerek, Allah'ın yarattığı hayvanlar ve ekinlerden pay ayırdılar. Putları için ayırdıkları Allah için verilmez, ama Allah için ayırdıkları putlarına verilirdi; ne kötü hüküm veriyorlardı!
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 137. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ زَيَّنَ لِكَثِيرٍۢ مِّنَ ٱلْمُشْرِكِينَ قَتْلَ أَوْلَٰدِهِمْ شُرَكَآؤُهُمْ لِيُرْدُوهُمْ وَلِيَلْبِسُوا۟ عَلَيْهِمْ دِينَهُمْ ۖ وَلَوْ شَآءَ ٱللَّهُ مَا فَعَلُوهُ ۖ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike zeyyene likeŝîrim mine-lmuşrikîne katle evlâdihim şurakâuhum liyurdûhum veliyelbisû `aleyhim dînehum. velev şâe-llâhu mâ fe`alûhu feẕerhum vemâ yefterûn.
Türkçe Meali: Böylece, putlara hizmet edenler, puta tapanların çoğunu helake sürüklemek, dinlerini karma karışık etmek için çocuklarını öldürmelerini onlara iyi göstermişlerdir. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Sen onları ve iftiralarını bir tarafa bırak.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 138. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ هَٰذِهِۦٓ أَنْعَٰمٌۭ وَحَرْثٌ حِجْرٌۭ لَّا يَطْعَمُهَآ إِلَّا مَن نَّشَآءُ بِزَعْمِهِمْ وَأَنْعَٰمٌ حُرِّمَتْ ظُهُورُهَا وَأَنْعَٰمٌۭ لَّا يَذْكُرُونَ ٱسْمَ ٱللَّهِ عَلَيْهَا ٱفْتِرَآءً عَلَيْهِ ۚ سَيَجْزِيهِم بِمَا كَانُوا۟ يَفْتَرُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû hâẕihî en`âmuv veharŝun hicr. lâ yat`amuhâ illâ men neşâu biza`mihim veen`âmun hurrimet żuhûruhâ veen`âmul lâ yeẕkurûne-sme-llâhi `aleyhe-ftirâen `aleyh. seyeczîhim bimâ kânû yefterûn.
Türkçe Meali: "Bu hayvanlar ve ekinleri dilediğimizden başkasının yemesi yasaktır; bir kısım hayvanların sırtlarına yük vurmak da haramdır" iddiasında bulunarak ve bir kısım hayvanları keserken de Allah'ın adını anmamak suretiyle O'na iftira ederler. Allah, yaptıkları iftiralara karşı onları cezalandıracaktır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 139. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ مَا فِى بُطُونِ هَٰذِهِ ٱلْأَنْعَٰمِ خَالِصَةٌۭ لِّذُكُورِنَا وَمُحَرَّمٌ عَلَىٰٓ أَزْوَٰجِنَا ۖ وَإِن يَكُن مَّيْتَةًۭ فَهُمْ فِيهِ شُرَكَآءُ ۚ سَيَجْزِيهِمْ وَصْفَهُمْ ۚ إِنَّهُۥ حَكِيمٌ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: vekâlû mâ fî butûni hâẕihi-l'en`âmi ḫâlisatul liẕukûrinâ vemuharramun `alâ ezvâcinâ. veiy yekum meyteten fehum fîhi şurakâ'. seyeczîhim vasfehum. innehû hakîmun `alîm.
Türkçe Meali: "Bu hayvanların karınlarında olan yavrular yalnız erkeklerimize mahsus olup, eşlerimize yasaktır. Ölü doğacak olursa hepsi ona ortak olurlar" dediler. Allah bu türlü sözlerin cezasını verecektir, çünkü O hakimdir, bilendir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 140. Ayet
Arapça: قَدْ خَسِرَ ٱلَّذِينَ قَتَلُوٓا۟ أَوْلَٰدَهُمْ سَفَهًۢا بِغَيْرِ عِلْمٍۢ وَحَرَّمُوا۟ مَا رَزَقَهُمُ ٱللَّهُ ٱفْتِرَآءً عَلَى ٱللَّهِ ۚ قَدْ ضَلُّوا۟ وَمَا كَانُوا۟ مُهْتَدِينَ
Türkçe Okunuşu: kad ḫasira-lleẕîne katelû evlâdehum sefehem biğayri `ilmiv veharramû mâ razekahumu-llâhu-ftirâen `ale-llâh. kad dallû vemâ kânû muhtedîn.
Türkçe Meali: Beyinsizlikleri yüzünden, körü körüne çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği nimetleri Allah'a iftira ederek haram sayanlar mahvolmuşlardır; onlar sapıtmışlardır, zaten doğru yolda da değillerdi.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 141. Ayet
Arapça: ۞ وَهُوَ ٱلَّذِىٓ أَنشَأَ جَنَّٰتٍۢ مَّعْرُوشَٰتٍۢ وَغَيْرَ مَعْرُوشَٰتٍۢ وَٱلنَّخْلَ وَٱلزَّرْعَ مُخْتَلِفًا أُكُلُهُۥ وَٱلزَّيْتُونَ وَٱلرُّمَّانَ مُتَشَٰبِهًۭا وَغَيْرَ مُتَشَٰبِهٍۢ ۚ كُلُوا۟ مِن ثَمَرِهِۦٓ إِذَآ أَثْمَرَ وَءَاتُوا۟ حَقَّهُۥ يَوْمَ حَصَادِهِۦ ۖ وَلَا تُسْرِفُوٓا۟ ۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلْمُسْرِفِينَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî enşee cennâtim ma`rûşâtiv veğayra ma`rûşâtiv vennaḫle vezzer`a muḫtelifen ukuluhû vezzeytûne verrummâne muteşâbihev veğayra muteşâbih. kulû min ŝemerihî iẕâ eŝmera veâtû hakkahû yevme hasâdihi. velâ tusrifû. innehû lâ yuhibbu-lmusrifîn.
Türkçe Meali: Çardaklı ve çardaksız bağları inşa eden Allah'tır. Tadları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratan O'dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin, devşirildiği ve biçildiği gün hakkını verin; israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 142. Ayet
Arapça: وَمِنَ ٱلْأَنْعَٰمِ حَمُولَةًۭ وَفَرْشًۭا ۚ كُلُوا۟ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ وَلَا تَتَّبِعُوا۟ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيْطَٰنِ ۚ إِنَّهُۥ لَكُمْ عَدُوٌّۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemine-l'en`âmi hamûletev veferşâ. kulû mimmâ razekakumu-llâhu velâ tettebi`û ḫutuvâti-şşeytân. innehû lekum `aduvvum mubîn.
Türkçe Meali: Hayvanları da yük ve kesim için yaratan Allah'tır. Allah'ın size verdiği rızıktan yiyin, şeytana ayak uydurmayın, o size apaçık bir düşmandır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 143. Ayet
Arapça: ثَمَٰنِيَةَ أَزْوَٰجٍۢ ۖ مِّنَ ٱلضَّأْنِ ٱثْنَيْنِ وَمِنَ ٱلْمَعْزِ ٱثْنَيْنِ ۗ قُلْ ءَآلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ أَمِ ٱلْأُنثَيَيْنِ أَمَّا ٱشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ أَرْحَامُ ٱلْأُنثَيَيْنِ ۖ نَبِّـُٔونِى بِعِلْمٍ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝemâniyete ezvâc. mine-dda'ni-ŝneyni vemine-lma`zi-ŝneyn. kul âẕẕekerayni harrame emi-l'unŝeyeyni emme-ştemelet `aleyhi erhâmu-l'unŝeyeyn. nebbiûnî bi`ilmin in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: Sekiz çift: Koyundan iki ve keçiden iki; de ki: "İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi veya o iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram kılmıştır? Doğru sözlü iseniz bana bilgiye dayanarak cevap verin."
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 144. Ayet
Arapça: وَمِنَ ٱلْإِبِلِ ٱثْنَيْنِ وَمِنَ ٱلْبَقَرِ ٱثْنَيْنِ ۗ قُلْ ءَآلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ أَمِ ٱلْأُنثَيَيْنِ أَمَّا ٱشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ أَرْحَامُ ٱلْأُنثَيَيْنِ ۖ أَمْ كُنتُمْ شُهَدَآءَ إِذْ وَصَّىٰكُمُ ٱللَّهُ بِهَٰذَا ۚ فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًۭا لِّيُضِلَّ ٱلنَّاسَ بِغَيْرِ عِلْمٍ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemine-l'ibili-ŝneyni vemine-lbekari-ŝneyn. kul âẕẕekerayni harrame emi-l'unŝeyeyni emme-ştemelet `aleyhi erhâmu-l'unŝeyeyn. em kuntum şuhedâe iẕ vessâkumu-llâhu bihâẕâ. femen ażlemu mimmeni-fterâ `ale-llâhi keẕibel liyudille-nnâse biğayri `ilm. inne-llâhe lâ yehdi-lkavme-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Deveden iki, sığırdan iki yaratmıştır; de ki: "İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi veya o iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram kılmıştır? Yoksa Allah size bunları buyururken orada mı idiniz?" İnsanları, bilmediklerinden sapıtmak için Allah'a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Allah, zalim milleti doğru yola eriştirmez.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 145. Ayet
Arapça: قُل لَّآ أَجِدُ فِى مَآ أُوحِىَ إِلَىَّ مُحَرَّمًا عَلَىٰ طَاعِمٍۢ يَطْعَمُهُۥٓ إِلَّآ أَن يَكُونَ مَيْتَةً أَوْ دَمًۭا مَّسْفُوحًا أَوْ لَحْمَ خِنزِيرٍۢ فَإِنَّهُۥ رِجْسٌ أَوْ فِسْقًا أُهِلَّ لِغَيْرِ ٱللَّهِ بِهِۦ ۚ فَمَنِ ٱضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍۢ وَلَا عَادٍۢ فَإِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: kul lâ ecidu fî mâ ûhiye ileyye muharramen `alâ tâ`imiy yat`amuhû illâ ey yekûne meyteten ev demem mesfûhan ev lahme ḫinzîrin feinnehû ricsun ev fiskan uhille liğayri-llâhi bih. femeni-dturra ğayra bâğiv velâ `âdin feinne rabbeke ğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: De ki: "Bana vahyolunanda, leş, akıtılmış kan, domuz eti ki pistir ve günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilen hayvandan başkasını yemenin haram olduğuna dair bir emir bulamıyorum; fakat darda kalan, başkasının payına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere bunlardan da yiyebilir." Doğrusu Rabbin bağışlar ve merhamet eder.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 146. Ayet
Arapça: وَعَلَى ٱلَّذِينَ هَادُوا۟ حَرَّمْنَا كُلَّ ذِى ظُفُرٍۢ ۖ وَمِنَ ٱلْبَقَرِ وَٱلْغَنَمِ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ شُحُومَهُمَآ إِلَّا مَا حَمَلَتْ ظُهُورُهُمَآ أَوِ ٱلْحَوَايَآ أَوْ مَا ٱخْتَلَطَ بِعَظْمٍۢ ۚ ذَٰلِكَ جَزَيْنَٰهُم بِبَغْيِهِمْ ۖ وَإِنَّا لَصَٰدِقُونَ
Türkçe Okunuşu: ve`ale-lleẕîne hâdû harramnâ kulle ẕî żufur. vemine-lbekari velğanemi harramnâ `aleyhim şuhûmehumâ illâ mâ hamelet żuhûruhumâ evi-lhavâyâ ev me-ḫteleta bi`ażm. ẕâlike cezeynâhum bibağyihim. veinnâ lesâdikûn.
Türkçe Meali: Yahudilere tırnaklı her hayvanı haram kıldık. Onlara sığır ve davarın sırt, bağırsak ve kemik yağları hariç, iç yağlarını da haram kıldık. Aşırı gitmelerinden ötürü onları bu şekilde cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru sözlüyüzdür.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 147. Ayet
Arapça: فَإِن كَذَّبُوكَ فَقُل رَّبُّكُمْ ذُو رَحْمَةٍۢ وَٰسِعَةٍۢ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُهُۥ عَنِ ٱلْقَوْمِ ٱلْمُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: fein keẕẕebûke fekur rabbukum ẕû rahmetiv vâsi`ah. velâ yuraddu be'suhû `ani-lkavmi-lmucrimîn.
Türkçe Meali: Seni yalanlarlarsa, "Rabbinizin rahmeti geniştir; O'nun azabı suçlu milletten geri çevrilemez" de.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 148. Ayet
Arapça: سَيَقُولُ ٱلَّذِينَ أَشْرَكُوا۟ لَوْ شَآءَ ٱللَّهُ مَآ أَشْرَكْنَا وَلَآ ءَابَآؤُنَا وَلَا حَرَّمْنَا مِن شَىْءٍۢ ۚ كَذَٰلِكَ كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ حَتَّىٰ ذَاقُوا۟ بَأْسَنَا ۗ قُلْ هَلْ عِندَكُم مِّنْ عِلْمٍۢ فَتُخْرِجُوهُ لَنَآ ۖ إِن تَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَإِنْ أَنتُمْ إِلَّا تَخْرُصُونَ
Türkçe Okunuşu: seyekûlu-lleẕîne eşrakû lev şâe-llâhu mâ eşraknâ velâ âbâunâ velâ harramnâ min şey'. keẕâlike keẕẕebe-lleẕîne min kablihim hattâ ẕâkû be'senâ. kul hel `indekum min `ilmin fetuḫricûhu lenâ. in tettebi`ûne ille-żżanne vein entum illâ taḫrusûn.
Türkçe Meali: Puta tapanlar, "Allah dileseydi babalarımız ve biz puta tapmaz ve hiçbir şeyi haram kılmazdık" diyecekler; onlardan öncekiler de, Bizim şiddetli azabımızı tadana kadar böyle demişlerdi. Onlara "Bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve sadece tahminde bulunuyorsunuz" de.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 149. Ayet
Arapça: قُلْ فَلِلَّهِ ٱلْحُجَّةُ ٱلْبَٰلِغَةُ ۖ فَلَوْ شَآءَ لَهَدَىٰكُمْ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: kul felillâhi-lhuccetu-lbâliğah. felev şâe lehedâkum ecme`în.
Türkçe Meali: "Üstün delil Allah'ın delilidir. O dileseydi hepinizi doğru yola eriştirirdi" de.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 150. Ayet
Arapça: قُلْ هَلُمَّ شُهَدَآءَكُمُ ٱلَّذِينَ يَشْهَدُونَ أَنَّ ٱللَّهَ حَرَّمَ هَٰذَا ۖ فَإِن شَهِدُوا۟ فَلَا تَشْهَدْ مَعَهُمْ ۚ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَآءَ ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا وَٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ وَهُم بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ
Türkçe Okunuşu: kul helumme şuhedâekumu-lleẕîne yeşhedûne enne-llâhe harrame hâẕâ. fein şehidû felâ teşhed me`ahum. velâ tettebi` ehvâe-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ velleẕîne lâ yu'minûne bil'âḫirati vehum birabbihim ya`dilûn.
Türkçe Meali: De ki: "Allah'ın bunu haram kıldığına şahidlik edecek şahidlerinizi getirin". Şahidlik ederlerse, onlarla beraber olup sözlerini kabullenme; ayetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların heveslerine uyma; onlar Rablerine başkalarını eşit tutuyorlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 151. Ayet
Arapça: ۞ قُلْ تَعَالَوْا۟ أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ ۖ أَلَّا تُشْرِكُوا۟ بِهِۦ شَيْـًۭٔا ۖ وَبِٱلْوَٰلِدَيْنِ إِحْسَٰنًۭا ۖ وَلَا تَقْتُلُوٓا۟ أَوْلَٰدَكُم مِّنْ إِمْلَٰقٍۢ ۖ نَّحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ ۖ وَلَا تَقْرَبُوا۟ ٱلْفَوَٰحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ ۖ وَلَا تَقْتُلُوا۟ ٱلنَّفْسَ ٱلَّتِى حَرَّمَ ٱللَّهُ إِلَّا بِٱلْحَقِّ ۚ ذَٰلِكُمْ وَصَّىٰكُم بِهِۦ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: kul te`âlev etlu mâ harrame rabbukum `aleykum ellâ tuşrikû bihî şey'â. vebilvâlideyni ihsânâ. velâ taktulû evlâdekum min imlâk. nahnu nerzukukum veiyyâhum. velâ takrabu-lfevâhişe mâ żahera minhâ vemâ betan. velâ taktulu-nnefse-lletî harrame-llâhu illâ bilhakk. ẕâlikum vessâkum bihî le`allekum ta`kilûn.
Türkçe Meali: De ki: "Gelin size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik yapın, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin ve onların rızkını veren Biziz, gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Allah bunları size düşünesiniz diye buyurmaktadır."
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 152. Ayet
Arapça: وَلَا تَقْرَبُوا۟ مَالَ ٱلْيَتِيمِ إِلَّا بِٱلَّتِى هِىَ أَحْسَنُ حَتَّىٰ يَبْلُغَ أَشُدَّهُۥ ۖ وَأَوْفُوا۟ ٱلْكَيْلَ وَٱلْمِيزَانَ بِٱلْقِسْطِ ۖ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا ۖ وَإِذَا قُلْتُمْ فَٱعْدِلُوا۟ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَىٰ ۖ وَبِعَهْدِ ٱللَّهِ أَوْفُوا۟ ۚ ذَٰلِكُمْ وَصَّىٰكُم بِهِۦ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ takrabû mâle-lyetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluğa eşuddeh. veevfu-lkeyle velmîzâne bilkist. lâ nukellifu nefsen illâ vus`ahâ veiẕâ kultum fa`dilû velev kâne ẕâ kurbâ. vebi`ahdi-llâhi evfû. ẕâlikum vessâkum bihî le`allekum teẕekkerûn.
Türkçe Meali: Yetim malına, erginlik çağına erişene kadar en iyi şeklin dışında yaklaşmayın; ölçüyü ve tartıyı doğru yapın. Biz kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz. Konuştuğunuzda, akraba bile olsa sözünüzde adil olun. Allah'ın ahdini yerine getirin. Allah size bunları öğüt almanız için buyurmaktadır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 153. Ayet
Arapça: وَأَنَّ هَٰذَا صِرَٰطِى مُسْتَقِيمًۭا فَٱتَّبِعُوهُ ۖ وَلَا تَتَّبِعُوا۟ ٱلسُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَن سَبِيلِهِۦ ۚ ذَٰلِكُمْ وَصَّىٰكُم بِهِۦ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: veenne hâẕâ sirâtî mustekîmen fettebi`ûh. velâ tettebi`u-ssubule feteferraka bikum `an sebîlih. ẕâlikum vessâkum bihî le`allekum tettekûn.
Türkçe Meali: Bu, dosdoğru olan yoluma uyun. Sizi Allah yolundan ayrı düşürecek yollara uymayın. Allah size bunları sakınasınız diye buyurmaktadır.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 154. Ayet
Arapça: ثُمَّ ءَاتَيْنَا مُوسَى ٱلْكِتَٰبَ تَمَامًا عَلَى ٱلَّذِىٓ أَحْسَنَ وَتَفْصِيلًۭا لِّكُلِّ شَىْءٍۢ وَهُدًۭى وَرَحْمَةًۭ لَّعَلَّهُم بِلِقَآءِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme âteynâ mûse-lkitâbe temâmen `ale-lleẕî ahsene vetefsîlel likulli şey'iv vehudev verahmetel le`allehum bilikâi rabbihim yu'minûn.
Türkçe Meali: Sonra, iyilik işleyenlere nimeti tamamlamak, her şeyi uzun uzadıya açıklamak, doğruyu göstermek ve rahmet olmak üzere Musa'ya Kitap'ı verdik. Rablerine kavuşacaklarına belki artık inanırlar.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 155. Ayet
Arapça: وَهَٰذَا كِتَٰبٌ أَنزَلْنَٰهُ مُبَارَكٌۭ فَٱتَّبِعُوهُ وَٱتَّقُوا۟ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vehâẕâ kitâbun enzelnâhu mubârakun fettebi`ûhu vettekû le`allekum turhamûn.
Türkçe Meali: Bu, indirdiğimiz kutsal Kitap'dır, ona uyun. "Bizden önce iki topluluğa kitap indirildi, bizim onların okuduklarından haberimiz yok" demekten veya "Bize kitap indirilseydi onlardan daha doğru yolda olurduk" demekten sakının ki merhamet olunasınız. Şüphesiz o, size Rabbinizden belge, yol gösteren ve rahmet olarak gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü, kötü bir azabla cezalandıracağız.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 156. Ayet
Arapça: أَن تَقُولُوٓا۟ إِنَّمَآ أُنزِلَ ٱلْكِتَٰبُ عَلَىٰ طَآئِفَتَيْنِ مِن قَبْلِنَا وَإِن كُنَّا عَن دِرَاسَتِهِمْ لَغَٰفِلِينَ
Türkçe Okunuşu: en tekûlû innemâ unzile-lkitâbu `alâ tâifeteyni min kablinâ. vein kunnâ `an dirâsetihim leğâfilîn.
Türkçe Meali: Bu, indirdiğimiz kutsal Kitap'dır, ona uyun. "Bizden önce iki topluluğa kitap indirildi, bizim onların okuduklarından haberimiz yok" demekten veya "Bize kitap indirilseydi onlardan daha doğru yolda olurduk" demekten sakının ki merhamet olunasınız. Şüphesiz o, size Rabbinizden belge, yol gösteren ve rahmet olarak gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü, kötü bir azabla cezalandıracağız.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 157. Ayet
Arapça: أَوْ تَقُولُوا۟ لَوْ أَنَّآ أُنزِلَ عَلَيْنَا ٱلْكِتَٰبُ لَكُنَّآ أَهْدَىٰ مِنْهُمْ ۚ فَقَدْ جَآءَكُم بَيِّنَةٌۭ مِّن رَّبِّكُمْ وَهُدًۭى وَرَحْمَةٌۭ ۚ فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَّبَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَصَدَفَ عَنْهَا ۗ سَنَجْزِى ٱلَّذِينَ يَصْدِفُونَ عَنْ ءَايَٰتِنَا سُوٓءَ ٱلْعَذَابِ بِمَا كَانُوا۟ يَصْدِفُونَ
Türkçe Okunuşu: ev tekûlû lev ennâ unzile `aleyne-lkitâbu lekunnâ ehdâ minhum. fekad câekum beyyinetum mir rabbikum vehudev verahmeh. femen ażlemu mimmen keẕẕebe biâyâti-llâhi vesadefe `anhâ. seneczi-lleẕîne yasdifûne `an âyâtinâ sûe-l`aẕâbi bimâ kânû yasdifûn.
Türkçe Meali: Bu, indirdiğimiz kutsal Kitap'dır, ona uyun. "Bizden önce iki topluluğa kitap indirildi, bizim onların okuduklarından haberimiz yok" demekten veya "Bize kitap indirilseydi onlardan daha doğru yolda olurduk" demekten sakının ki merhamet olunasınız. Şüphesiz o, size Rabbinizden belge, yol gösteren ve rahmet olarak gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü, kötü bir azabla cezalandıracağız.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 158. Ayet
Arapça: هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّآ أَن تَأْتِيَهُمُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ أَوْ يَأْتِىَ رَبُّكَ أَوْ يَأْتِىَ بَعْضُ ءَايَٰتِ رَبِّكَ ۗ يَوْمَ يَأْتِى بَعْضُ ءَايَٰتِ رَبِّكَ لَا يَنفَعُ نَفْسًا إِيمَٰنُهَا لَمْ تَكُنْ ءَامَنَتْ مِن قَبْلُ أَوْ كَسَبَتْ فِىٓ إِيمَٰنِهَا خَيْرًۭا ۗ قُلِ ٱنتَظِرُوٓا۟ إِنَّا مُنتَظِرُونَ
Türkçe Okunuşu: hel yenżurûne illâ en te'tiyehumu-lmelâiketu ev ye'tiye rabbuke ev ye'tiye ba`du âyâti rabbik. yevme ye'tî ba`du âyâti rabbike lâ yenfe`u nefsen îmânuhâ lem tekun âmenet min kablu ev kesebet fî îmânihâ ḫayrâ. kuli-nteżirû innâ munteżirûn.
Türkçe Meali: Onlar kendilerine meleklerin gelmesini mi, yoksa Rabbinin gelmesini mi, yahut Rablerinden bir takım mucizelerin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin bir takım mucizeleri geldiği gün, bir kimse daha önce inanmamışsa veya imaniyle bir iyilik kazanmamışsa, imanı ona fayda vermez. Onlara: "Bekleyin, doğrusu biz de bekliyoruz" de.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 159. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ فَرَّقُوا۟ دِينَهُمْ وَكَانُوا۟ شِيَعًۭا لَّسْتَ مِنْهُمْ فِى شَىْءٍ ۚ إِنَّمَآ أَمْرُهُمْ إِلَى ٱللَّهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا كَانُوا۟ يَفْعَلُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne ferrakû dînehum vekânû şiye`al leste minhum fî şey'. innemâ emruhum ile-llâhi ŝumme yunebbiuhum bimâ kânû yef`alûn.
Türkçe Meali: Fırka fırka olup dinlerini parçalayanlarla senin hiçbir ilişiğin olamaz. Onların işi Allah'a kalmıştır, yaptıklarını onlara sonra bildirecektir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 160. Ayet
Arapça: مَن جَآءَ بِٱلْحَسَنَةِ فَلَهُۥ عَشْرُ أَمْثَالِهَا ۖ وَمَن جَآءَ بِٱلسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَىٰٓ إِلَّا مِثْلَهَا وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: men câe bilhaseneti felehû `aşru emŝâlihâ. vemen câe bisseyyieti felâ yuczâ illâ miŝlehâ vehum lâ yużlemûn.
Türkçe Meali: Kim ortaya bir iyilik koyarsa ona on katı verilir; ortaya bir kötülük koyan ise ancak misliyle cezalandırılır; onlara haksızlık yapılmaz.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 161. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّنِى هَدَىٰنِى رَبِّىٓ إِلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ دِينًۭا قِيَمًۭا مِّلَّةَ إِبْرَٰهِيمَ حَنِيفًۭا ۚ وَمَا كَانَ مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ
Türkçe Okunuşu: kul innenî hedânî rabbî ilâ sirâtim mustekîm. dînen kiyemem millete ibrâhîme hanîfâ. vemâ kâne mine-lmuşrikîn.
Türkçe Meali: "Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, gerçek dine, doğruya yönelen ve puta tapanlardan olmayan İbrahim'in dinine iletmiştir" de.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 162. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّ صَلَاتِى وَنُسُكِى وَمَحْيَاىَ وَمَمَاتِى لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: kul inne salâtî venusukî vemahyâye vememâtî lillâhi rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: De ki: "Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, alemlerin Rabbi Allah içindir.
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 163. Ayet
Arapça: لَا شَرِيكَ لَهُۥ ۖ وَبِذَٰلِكَ أُمِرْتُ وَأَنَا۠ أَوَّلُ ٱلْمُسْلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: lâ şerîke leh. vebiẕâlike umirtu veenâ evvelu-lmuslimîn.
Türkçe Meali: O'nun hiçbir ortağı yoktur; böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim."
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 164. Ayet
Arapça: قُلْ أَغَيْرَ ٱللَّهِ أَبْغِى رَبًّۭا وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَىْءٍۢ ۚ وَلَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ إِلَّا عَلَيْهَا ۚ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌۭ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۚ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
Türkçe Okunuşu: kul eğayra-llâhi ebğî rabbev vehuve rabbu kulli şey'. velâ teksibu kullu nefsin illâ `aleyhâ. velâ teziru vâziratuv vizra uḫrâ. ŝumme ilâ rabbikum merci`ukum feyunebbiukum bimâ kuntum fîhi taḫtelifûn.
Türkçe Meali: De ki: "Allah her şeyin Rabbi iken O'ndan başka bir rab mi arayayım? Herkesin kazandığı kendisinedir, kimse başkasının yükünü taşımaz; sonunda dönüşünüz Rabbinizedir, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirecektir."
سُورَةُ الأَنۡعَامِ - En'âm Suresi - 165. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى جَعَلَكُمْ خَلَٰٓئِفَ ٱلْأَرْضِ وَرَفَعَ بَعْضَكُمْ فَوْقَ بَعْضٍۢ دَرَجَٰتٍۢ لِّيَبْلُوَكُمْ فِى مَآ ءَاتَىٰكُمْ ۗ إِنَّ رَبَّكَ سَرِيعُ ٱلْعِقَابِ وَإِنَّهُۥ لَغَفُورٌۭ رَّحِيمٌۢ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî ce`alekum ḫalâife-l'ardi verafe`a ba`dakum fevka ba`din deracâtil liyebluvekum fî mâ âtâkum. inne rabbeke serî`u-l`ikâb. veinnehû leğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Verdikleriyle denemek için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve kiminizi kiminize derecelerle üstün yapan O'dur. Doğrusu Rabbinin cezalandırması süratlidir. Şüphesiz O bağışlar, merhamet eder.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ الٓمٓصٓ
Türkçe Okunuşu: elif-lâm-mîm-sâd.
Türkçe Meali: Elif, Lam, Mim, Sad.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 2. Ayet
Arapça: كِتَٰبٌ أُنزِلَ إِلَيْكَ فَلَا يَكُن فِى صَدْرِكَ حَرَجٌۭ مِّنْهُ لِتُنذِرَ بِهِۦ وَذِكْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: kitâbun unzile ileyke felâ yekun fî sadrike haracum minhu litunẕira bihî veẕikrâ lilmu'minîn.
Türkçe Meali: Sana bir Kitap indirildi. Onunla insanları uyarman ve inananlara öğüt vermen için kalbine bir darlık gelmesin.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 3. Ayet
Arapça: ٱتَّبِعُوا۟ مَآ أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا۟ مِن دُونِهِۦٓ أَوْلِيَآءَ ۗ قَلِيلًۭا مَّا تَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: ittebi`û mâ unzile ileykum mir rabbikum velâ tettebi`û min dûnihî evliyâ'. kalîlem mâ teẕekkerûn.
Türkçe Meali: Rabbinizden size indirilen Kitap'a uyun, O'ndan başka dostlar edinerek onlara uymayın. Pek az öğüt dinliyorsunuz.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 4. Ayet
Arapça: وَكَم مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَٰهَا فَجَآءَهَا بَأْسُنَا بَيَٰتًا أَوْ هُمْ قَآئِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vekem min karyetin ehleknâhâ fecâehâ be'sunâ beyâten ev hum kâilûn.
Türkçe Meali: Biz nice kentleri yok etmişizdir; geceleyin veya gündüz uykularında iken baskınımıza uğramışlardır.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 5. Ayet
Arapça: فَمَا كَانَ دَعْوَىٰهُمْ إِذْ جَآءَهُم بَأْسُنَآ إِلَّآ أَن قَالُوٓا۟ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: femâ kâne da`vâhum iẕ câehum be'sunâ illâ en kâlû innâ kunnâ żâlimîn.
Türkçe Meali: Baskınımıza uğradıklarında, sözleri, "Gerçekten biz haksızdık" demekten ibaret kalmıştır.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 6. Ayet
Arapça: فَلَنَسْـَٔلَنَّ ٱلَّذِينَ أُرْسِلَ إِلَيْهِمْ وَلَنَسْـَٔلَنَّ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: felenes'elenne-lleẕîne ursile ileyhim velenes'elenne-lmurselîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, kendilerine peygamber gönderilenlere soracağız, peygamberlere de soracağız.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 7. Ayet
Arapça: فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِم بِعِلْمٍۢ ۖ وَمَا كُنَّا غَآئِبِينَ
Türkçe Okunuşu: felenekussanne `aleyhim bi`ilmiv vemâ kunnâ ğâibîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, yaptıklarını kendilerine bir bir anlatacağız, zira onlardan uzak değildik.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 8. Ayet
Arapça: وَٱلْوَزْنُ يَوْمَئِذٍ ٱلْحَقُّ ۚ فَمَن ثَقُلَتْ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: velveznu yevmeiẕin-lhakk. femen ŝekulet mevâzînuhû feulâike humu-lmuflihûn.
Türkçe Meali: Gerçek tartı kıyamet günündedir. Tartıları ağır gelenler, işte onlar kurtulanlardır.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 9. Ayet
Arapça: وَمَنْ خَفَّتْ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓا۟ أَنفُسَهُم بِمَا كَانُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا يَظْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemen ḫaffet mevâzînuhû feulâike-lleẕîne ḫasirû enfusehum bimâ kânû biâyâtinâ yażlimûn.
Türkçe Meali: Tartıları hafif gelenler, ayetlerimize yaptıkları haksızlıklardan ötürü kendilerini mahvetmiş olanlardır.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ مَكَّنَّٰكُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَٰيِشَ ۗ قَلِيلًۭا مَّا تَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad mekkennâkum fi-l'ardi vece`alnâ lekum fîhâ me`âyiş. kalîlem mâ teşkurûn.
Türkçe Meali: Sizi yeryüzünde yerleştirdik ve orada size geçimlikler yarattık. Öyleyken pek az şükrediyorsunuz.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 11. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ خَلَقْنَٰكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَٰكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلَٰٓئِكَةِ ٱسْجُدُوا۟ لِءَادَمَ فَسَجَدُوٓا۟ إِلَّآ إِبْلِيسَ لَمْ يَكُن مِّنَ ٱلسَّٰجِدِينَ
Türkçe Okunuşu: velekad ḫalaknâkum ŝumme savvernâkum ŝumme kulnâ lilmelâiketi-scudû liâdem. fesecedû illâ iblîs. lem yekum mine-ssâcidîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, sizi yarattık, sonra şekil verdik, sonra meleklere, "Adem'e secde edin" dedik; İblis'ten başka hepsi secde etti, o secde edenlerden olmadı.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 12. Ayet
Arapça: قَالَ مَا مَنَعَكَ أَلَّا تَسْجُدَ إِذْ أَمَرْتُكَ ۖ قَالَ أَنَا۠ خَيْرٌۭ مِّنْهُ خَلَقْتَنِى مِن نَّارٍۢ وَخَلَقْتَهُۥ مِن طِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: kâle mâ mene`ake ellâ tescude iẕ emertuk. kâle ene ḫayrum minh. ḫalaktenî min nâriv veḫalaktehû min tîn.
Türkçe Meali: Allah, "Sana emrettiğim halde, seni secdeden alıkoyan nedir?" dedi, "Beni ateşten onu çamurdan yarattın, ben ondan üstünüm" cevabını verdi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 13. Ayet
Arapça: قَالَ فَٱهْبِطْ مِنْهَا فَمَا يَكُونُ لَكَ أَن تَتَكَبَّرَ فِيهَا فَٱخْرُجْ إِنَّكَ مِنَ ٱلصَّٰغِرِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle fehbit minhâ femâ yekûnu leke en tetekebbera fîhâ faḫruc inneke mine-ssâğirîn.
Türkçe Meali: Ona, "İn oradan, orada büyüklenmek sana düşmez, defol, sen alçağın birisin" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 14. Ayet
Arapça: قَالَ أَنظِرْنِىٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle enżirnî ilâ yevmi yub`aŝûn.
Türkçe Meali: Ona, "İnsanların tekrar dirilecekleri güne kadar beni ertele" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 15. Ayet
Arapça: قَالَ إِنَّكَ مِنَ ٱلْمُنظَرِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle inneke mine-lmunżarîn.
Türkçe Meali: Allah; "Sen erteye bırakılanlardansın" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 16. Ayet
Arapça: قَالَ فَبِمَآ أَغْوَيْتَنِى لَأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَٰطَكَ ٱلْمُسْتَقِيمَ
Türkçe Okunuşu: kâle febimâ ağveytenî leak`udenne lehum sirâtake-lmustekîm.
Türkçe Meali: "Beni azdırdığın için, and olsun ki, Senin doğru yolun üzerinde onlara karşı duracağım; sonra önlerinden, ardlarından, sağ ve sollarından onlara sokulacağım; çoğunu Sana şükreder bulamayacaksın" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 17. Ayet
Arapça: ثُمَّ لَءَاتِيَنَّهُم مِّنۢ بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ أَيْمَٰنِهِمْ وَعَن شَمَآئِلِهِمْ ۖ وَلَا تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَٰكِرِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme leâtiyennehum mim beyni eydîhim vemin ḫalfihim ve`an eymânihim ve`an şemâilihim. velâ tecidu ekŝerahum şâkirîn.
Türkçe Meali: "Beni azdırdığın için, and olsun ki, Senin doğru yolun üzerinde onlara karşı duracağım; sonra önlerinden, ardlarından, sağ ve sollarından onlara sokulacağım; çoğunu Sana şükreder bulamayacaksın" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 18. Ayet
Arapça: قَالَ ٱخْرُجْ مِنْهَا مَذْءُومًۭا مَّدْحُورًۭا ۖ لَّمَن تَبِعَكَ مِنْهُمْ لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنكُمْ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle-ḫruc minhâ meẕ'ûmem medhûrâ. lemen tebi`ake minhum leemleenne cehenneme minkum ecme`în.
Türkçe Meali: Allah, "Yerilmiş ve kovulmuşsun, oradan defol; and olsun ki insanlardan sana kim uyarsa, hepinizi cehenneme dolduracağım" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 19. Ayet
Arapça: وَيَٰٓـَٔادَمُ ٱسْكُنْ أَنتَ وَزَوْجُكَ ٱلْجَنَّةَ فَكُلَا مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هَٰذِهِ ٱلشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: veyâ âdemu-skun ente vezevcuke-lcennete fekulâ min hayŝu şi'tumâ velâ takrabâ hâẕihi-şşecerate fetekûnâ mine-żżâlimîn.
Türkçe Meali: "Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın ve istediğiniz yerden yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 20. Ayet
Arapça: فَوَسْوَسَ لَهُمَا ٱلشَّيْطَٰنُ لِيُبْدِىَ لَهُمَا مَا وُۥرِىَ عَنْهُمَا مِن سَوْءَٰتِهِمَا وَقَالَ مَا نَهَىٰكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هَٰذِهِ ٱلشَّجَرَةِ إِلَّآ أَن تَكُونَا مَلَكَيْنِ أَوْ تَكُونَا مِنَ ٱلْخَٰلِدِينَ
Türkçe Okunuşu: fevesvese lehume-şşeytânu liyubdiye lehumâ mâ vûriye `anhumâ min sev'âtihimâ vekâle mâ nehâkumâ rabbukumâ `an hâẕihi-şşecerati illâ en tekûnâ melekeyni ev tekûnâ mine-lḫâlidîn.
Türkçe Meali: Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: "Rabbinizin sizi bu ağaçtan menetmesi melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَقَاسَمَهُمَآ إِنِّى لَكُمَا لَمِنَ ٱلنَّٰصِحِينَ
Türkçe Okunuşu: vekâsemehumâ innî lekumâ lemine-nnâsihîn.
Türkçe Meali: "Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim" diye ikisine yemin etti.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 22. Ayet
Arapça: فَدَلَّىٰهُمَا بِغُرُورٍۢ ۚ فَلَمَّا ذَاقَا ٱلشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْءَٰتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن وَرَقِ ٱلْجَنَّةِ ۖ وَنَادَىٰهُمَا رَبُّهُمَآ أَلَمْ أَنْهَكُمَا عَن تِلْكُمَا ٱلشَّجَرَةِ وَأَقُل لَّكُمَآ إِنَّ ٱلشَّيْطَٰنَ لَكُمَا عَدُوٌّۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: fedellâhumâ biğurûr. felemmâ ẕâke-şşecerate bedet lehumâ sev'âtuhumâ vetafikâ yaḫsifâni `aleyhimâ miv veraki-lcenneh. venâdâhumâ rabbuhumâ elem enhekumâ `an tilkume-şşecerati veekul lekumâ inne-şşeytâne lekumâ `aduvvum mubîn.
Türkçe Meali: Böylece onların yanılmalarını sağladı. Ağaçtan meyve tattıklarında kendilerine ayıp yerleri göründü, cennet yapraklarından oralarına örtmeğe koyuldular. Rableri onlara, "Ben sizi o ağaçtan menetmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?" diye seslendi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 23. Ayet
Arapça: قَالَا رَبَّنَا ظَلَمْنَآ أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ ٱلْخَٰسِرِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlâ rabbenâ żalemnâ enfusenâ veil lem tağfir lenâ veterhamnâ lenekûnenne mine-lḫâsirîn.
Türkçe Meali: Her ikisi, "Rabbimiz! Kendimize yazık ettik; bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 24. Ayet
Arapça: قَالَ ٱهْبِطُوا۟ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّۭ ۖ وَلَكُمْ فِى ٱلْأَرْضِ مُسْتَقَرٌّۭ وَمَتَٰعٌ إِلَىٰ حِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: kâle-hbitû ba`dukum liba`din `aduvv. velekum fi-l'ardi mustekarruv vemetâ`un ilâ hîn.
Türkçe Meali: "Birbirinize düşman olarak inin, siz yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 25. Ayet
Arapça: قَالَ فِيهَا تَحْيَوْنَ وَفِيهَا تَمُوتُونَ وَمِنْهَا تُخْرَجُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle fîhâ tahyevne vefîhâ temûtûne veminhâ tuḫracûn.
Türkçe Meali: "Orada yaşar, orada ölür ve oradan dirilip çıkarılırsınız" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 26. Ayet
Arapça: يَٰبَنِىٓ ءَادَمَ قَدْ أَنزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًۭا يُوَٰرِى سَوْءَٰتِكُمْ وَرِيشًۭا ۖ وَلِبَاسُ ٱلتَّقْوَىٰ ذَٰلِكَ خَيْرٌۭ ۚ ذَٰلِكَ مِنْ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ benî âdeme kad enzelnâ `aleykum libâsey yuvârî sev'âtikum verîşâ. velibâsu-ttakvâ ẕâlike ḫayr. ẕâlike min âyâti-llâhi le`allehum yeẕẕekkerûn.
Türkçe Meali: Ey İnsanoğulları! Ayıp yerlerinizi örtecek giyimlikle sizi süsleyecek elbiseler gönderdik. Takva örtüsü ise bunlardan daha hayırlıdır. Allah'ın bu ayetleri öğüt almanız içindir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 27. Ayet
Arapça: يَٰبَنِىٓ ءَادَمَ لَا يَفْتِنَنَّكُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ كَمَآ أَخْرَجَ أَبَوَيْكُم مِّنَ ٱلْجَنَّةِ يَنزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَٰتِهِمَآ ۗ إِنَّهُۥ يَرَىٰكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُۥ مِنْ حَيْثُ لَا تَرَوْنَهُمْ ۗ إِنَّا جَعَلْنَا ٱلشَّيَٰطِينَ أَوْلِيَآءَ لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ benî âdeme lâ yeftinennekumu-şşeytânu kemâ aḫrace ebeveykum mine-lcenneti yenzi`u `anhumâ libâsehumâ liyuriyehumâ sev'âtihimâ. innehû yerâkum huve vekabîluhû min hayŝu lâ teravnehum. innâ ce`alne-şşeyâtîne evliyâe lilleẕîne lâ yu'minûn.
Türkçe Meali: Ey İnsanoğulları! Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak ananızı babanızı cennetten çıkardığı gibi sizi de şaşırtmasın. Sizin onları görmediğiniz yerlerden o ve taraftarları sizi görürler. Biz şeytanları, inanmayanlara dost kılarız.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَإِذَا فَعَلُوا۟ فَٰحِشَةًۭ قَالُوا۟ وَجَدْنَا عَلَيْهَآ ءَابَآءَنَا وَٱللَّهُ أَمَرَنَا بِهَا ۗ قُلْ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَأْمُرُ بِٱلْفَحْشَآءِ ۖ أَتَقُولُونَ عَلَى ٱللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ fe`alû fâhişeten kâlû vecednâ `aleyhâ âbâenâ vellâhu emeranâ bihâ. kul inne-llâhe lâ ye'muru bilfahşâ'. etekûlûne `ale-llâhi mâ lâ ta`lemûn.
Türkçe Meali: Onlar bir fenalık yaptıkları zaman, "Babalarımızı bu yolda bulduk, Allah da bize bunu emretti" derler. De ki: "Allah fenalığı emretmez. Bilmediğiniz şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?"
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 29. Ayet
Arapça: قُلْ أَمَرَ رَبِّى بِٱلْقِسْطِ ۖ وَأَقِيمُوا۟ وُجُوهَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍۢ وَٱدْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ ۚ كَمَا بَدَأَكُمْ تَعُودُونَ
Türkçe Okunuşu: kul emera rabbî bilkist. veekîmû vucûhekum `inde kulli mescidiv ved`ûhu muḫlisîne lehu-ddîne. kemâ bedeekum te`ûdûn.
Türkçe Meali: De ki: "Rabbim adaleti emretti; her secde yerinde yüzünüzü O'na doğrultun; dinde samimi olarak O'na yalvarın. Sizi yarattığı gibi yine O'na döneceksiniz."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 30. Ayet
Arapça: فَرِيقًا هَدَىٰ وَفَرِيقًا حَقَّ عَلَيْهِمُ ٱلضَّلَٰلَةُ ۗ إِنَّهُمُ ٱتَّخَذُوا۟ ٱلشَّيَٰطِينَ أَوْلِيَآءَ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: ferîkan hedâ veferîkan hakka `aleyhimu-ddalâleh. innehumu-tteḫaẕu-şşeyâtîne evliyâe min dûni-llâhi veyahsebûne ennehum muhtedûn.
Türkçe Meali: Allah insanlardan bir takımını doğru yola eriştirdi, fakat bir takımı da sapıklığı haketti, çünkü bunlar Allah'ı bırakıp şeytanları dost edinmiş ve kendilerini doğru yolda sanmışlardı.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 31. Ayet
Arapça: ۞ يَٰبَنِىٓ ءَادَمَ خُذُوا۟ زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍۢ وَكُلُوا۟ وَٱشْرَبُوا۟ وَلَا تُسْرِفُوٓا۟ ۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلْمُسْرِفِينَ
Türkçe Okunuşu: yâ benî âdeme ḫuẕû zînetekum `inde kulli mescidiv vekulû veşrabû velâ tusrifû. innehû lâ yuhibbu-lmusrifîn.
Türkçe Meali: Ey Ademoğulları! Her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin; yiyin için fakat israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 32. Ayet
Arapça: قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ ٱللَّهِ ٱلَّتِىٓ أَخْرَجَ لِعِبَادِهِۦ وَٱلطَّيِّبَٰتِ مِنَ ٱلرِّزْقِ ۚ قُلْ هِىَ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا خَالِصَةًۭ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۗ كَذَٰلِكَ نُفَصِّلُ ٱلْءَايَٰتِ لِقَوْمٍۢ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kul men harrame zînete-llâhi-lletî aḫrace li`ibâdihî vettayyibâti mine-rrizk. kul hiye lilleẕîne âmenû fi-lhayâti-ddunyâ ḫâlisatey yevme-lkiyâmeh. keẕâlike nufessilu-l'âyâti likavmiy ya`lemûn.
Türkçe Meali: "Allah'ın kulları için yarattığı ziynet ve temiz rızıkları haram kılan kimdir?" "Bunlar, dünya hayatında inananlarındır, kıyamet gününde de yalnız onlar içindir" de. Bilen kimseler için ayetlerimizi böylece uzun uzun açıklıyoruz.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 33. Ayet
Arapça: قُلْ إِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّىَ ٱلْفَوَٰحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَٱلْإِثْمَ وَٱلْبَغْىَ بِغَيْرِ ٱلْحَقِّ وَأَن تُشْرِكُوا۟ بِٱللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِۦ سُلْطَٰنًۭا وَأَن تَقُولُوا۟ عَلَى ٱللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kul innemâ harrame rabbiye-lfevâhişe mâ żahera minhâ vemâ betane vel'iŝme velbağye biğayri-lhakki veen tuşrikû billâhi mâ lem yunezzil bihî sultânev veen tekûlû `ale-llâhi mâ lâ ta`lemûn.
Türkçe Meali: De ki: "Rabbim sadece, açık ve gizli fenalıkları, günahı, haksız yere tecavüzü, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmanızı, Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَلِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌۭ ۖ فَإِذَا جَآءَ أَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةًۭ ۖ وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ
Türkçe Okunuşu: velikulli ummetin ecel. feiẕâ câe eceluhum lâ yeste'ḫirûne sâ`atev velâ yestakdimûn.
Türkçe Meali: Her ümmet için belirli bir süre vardır; vakitleri dolunca ne bir saat gecikebilir ne de öne geçebilirler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 35. Ayet
Arapça: يَٰبَنِىٓ ءَادَمَ إِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ رُسُلٌۭ مِّنكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ ءَايَٰتِى ۙ فَمَنِ ٱتَّقَىٰ وَأَصْلَحَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ benî âdeme immâ ye'tiyennekum rusulum minkum yekussûne `aleykum âyâtî femeni-ttekâ veasleha felâ ḫavfun `aleyhim velâ hum yahzenûn.
Türkçe Meali: Ey Adem oğulları! Size aranızdan ayetlerimizi okuyan peygamberler geldiğinde, onların bildirdiklerine karşı gelmekten sakınan ve gidişini düzeltenlere, işte onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 36. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا وَٱسْتَكْبَرُوا۟ عَنْهَآ أُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ vestekberû `anhâ ulâike ashâbu-nnâr. hum fîhâ ḫâlidûn.
Türkçe Meali: Ayetlerimizi yalanlayıp onlara karşı büyüklük taslayanlara gelince, işte onlar cehennemliklerdir, orada temelli kalacaklardır.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 37. Ayet
Arapça: فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِـَٔايَٰتِهِۦٓ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ يَنَالُهُمْ نَصِيبُهُم مِّنَ ٱلْكِتَٰبِ ۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَتْهُمْ رُسُلُنَا يَتَوَفَّوْنَهُمْ قَالُوٓا۟ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ ۖ قَالُوا۟ ضَلُّوا۟ عَنَّا وَشَهِدُوا۟ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُوا۟ كَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: femen ażlemu mimmeni-fterâ `ale-llâhi keẕiben ev keẕẕebe biâyâtih. ulâike yenâluhum nesîbuhum mine-lkitâb. hattâ iẕâ câethum rusulunâ yeteveffevnehum kâlû eyne mâ kuntum ted`ûne min dûni-llâh. kâlû dallû `annâ veşehidû `alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn.
Türkçe Meali: Allah'a karşı yalan uyduran veya ayetlerini yalan sayandan daha zalim kimdir? Kitap'daki payları kendilerine erişecek olanlar onlardır. Elçilerimiz canlarını almak üzere geldiklerinde onlara, "Allah'tan başka taptıklarınız nerede?" deyince, "Bizi koyup kaçtılar" derler, böylece inkarcı olduklarına kendi aleyhlerine şahidlik ederler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 38. Ayet
Arapça: قَالَ ٱدْخُلُوا۟ فِىٓ أُمَمٍۢ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُم مِّنَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ فِى ٱلنَّارِ ۖ كُلَّمَا دَخَلَتْ أُمَّةٌۭ لَّعَنَتْ أُخْتَهَا ۖ حَتَّىٰٓ إِذَا ٱدَّارَكُوا۟ فِيهَا جَمِيعًۭا قَالَتْ أُخْرَىٰهُمْ لِأُولَىٰهُمْ رَبَّنَا هَٰٓؤُلَآءِ أَضَلُّونَا فَـَٔاتِهِمْ عَذَابًۭا ضِعْفًۭا مِّنَ ٱلنَّارِ ۖ قَالَ لِكُلٍّۢ ضِعْفٌۭ وَلَٰكِن لَّا تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle-dḫulû fî umemin kad ḫalet min kablikum mine-lcinni vel'insi fi-nnâr. kullemâ deḫalet ummetul le`anet uḫtehâ. hattâ iẕe-ddârakû fîhâ cemî`an kâlet uḫrâhum liûlâhum rabbenâ hâulâi edallûnâ feâtihim `aẕâben di`fem mine-nnâr. kâle likullin di`fuv velâkil lâ ta`lemûn.
Türkçe Meali: Allah, " Sizden önce geçmiş cin ve insan ümmetleriyle beraber ateşe girin" der. Her ümmet girdikçe kendi yoldaşına lanet eder. Hepsi birbiri ardından cehennemde toplanınca, sonrakiler öncekiler için, "Rabbimiz! Bizi sapıtanlar işte bunlardır, onlara ateş azabını kat kat ver" derler, Allah, "Hepsinin kat kattır, ama bilmezsiniz" der.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَقَالَتْ أُولَىٰهُمْ لِأُخْرَىٰهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِن فَضْلٍۢ فَذُوقُوا۟ ٱلْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâlet ûlâhum liuḫrâhum femâ kâne lekum `aleynâ min fadlin feẕûku-l`aẕâbe bimâ kuntum teksibûn.
Türkçe Meali: Öncekiler sonrakilere, "Sizin bizden bir üstünlüğünüz yoktu, kazandığınıza karşılık azabı tadın" derler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 40. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا وَٱسْتَكْبَرُوا۟ عَنْهَا لَا تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَٰبُ ٱلسَّمَآءِ وَلَا يَدْخُلُونَ ٱلْجَنَّةَ حَتَّىٰ يَلِجَ ٱلْجَمَلُ فِى سَمِّ ٱلْخِيَاطِ ۚ وَكَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ vestekberû `anhâ lâ tufettehu lehum ebvâbu-ssemâi velâ yedḫulûne-lcennete hattâ yelice-lcemelu fî semmi-lḫiyât. vekeẕâlike neczi-lmucrimîn.
Türkçe Meali: Doğrusu ayetlerimizi yalan sayıp, onlara karşı büyüklük taslayanlara, göğün kapıları açılmaz; deve iğnenin deliğinden geçmedikçe cennete de giremezler. Suçluları böyle cezalandırırız.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 41. Ayet
Arapça: لَهُم مِّن جَهَنَّمَ مِهَادٌۭ وَمِن فَوْقِهِمْ غَوَاشٍۢ ۚ وَكَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: lehum min cehenneme mihâduv vemin fevkihim ğavâş. vekeẕâlike neczi-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Onlar için cehennemden bir yatak ve üstlerine de örtüler vardır. Zalimleri böyle cezalandırırız.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 42. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَآ أُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلْجَنَّةِ ۖ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne âmenû ve`amilu-ssâlihâti lâ nukellifu nefsen illâ vus`ahâ. ulâike ashâbu-lcenneh. hum fîhâ ḫâlidûn.
Türkçe Meali: İnanan ve yararlı iş işleyenler ki kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz işte cennetlikler onlardır, orada temelli kalacaklardır.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 43. Ayet
Arapça: وَنَزَعْنَا مَا فِى صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّۢ تَجْرِى مِن تَحْتِهِمُ ٱلْأَنْهَٰرُ ۖ وَقَالُوا۟ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ٱلَّذِى هَدَىٰنَا لِهَٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِىَ لَوْلَآ أَنْ هَدَىٰنَا ٱللَّهُ ۖ لَقَدْ جَآءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِٱلْحَقِّ ۖ وَنُودُوٓا۟ أَن تِلْكُمُ ٱلْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: veneza`nâ mâ fî sudûrihim min ğillin tecrî min tahtihimu-l'enhâr. vekâlu-lhamdu lillâhi-lleẕî hedânâ lihâẕâ vemâ kunnâ linehtediye levlâ en hedâne-llâh. lekad câet rusulu rabbinâ bilhakk. venûdû en tilkumu-lcennetu ûriŝtumûhâ bimâ kuntum ta`melûn.
Türkçe Meali: Cennette altlarından ırmaklar akarken gönüllerinden kini çıkarıp atarız. "Bizi buraya eriştiren Allah'a hamdolsun. Eğer Allah bizi doğru yola iletmeseydi, biz doğru yolu bulamazdık. And olsun ki Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmiştir" derler. Onlara, "İşlediğinize karşılık işte mirasçısı olduğunuz cennet" diye seslenilir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 44. Ayet
Arapça: وَنَادَىٰٓ أَصْحَٰبُ ٱلْجَنَّةِ أَصْحَٰبَ ٱلنَّارِ أَن قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّۭا فَهَلْ وَجَدتُّم مَّا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّۭا ۖ قَالُوا۟ نَعَمْ ۚ فَأَذَّنَ مُؤَذِّنٌۢ بَيْنَهُمْ أَن لَّعْنَةُ ٱللَّهِ عَلَى ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: venâdâ ashâbu-lcenneti ashâbe-nnâri en kad vecednâ mâ ve`adenâ rabbunâ hakkan fehel vecettum mâ ve`ade rabbukum hakkâ. kâlû ne`am. feeẕẕene mueẕẕinum beynehum el la`netu-llâhi `ale-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Cennetlikler, cehennemliklere: "Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, Rabbinizin size de vadettiğini gerçek buldunuz mu?" diye seslenirler, "Evet" derler. Aralarında bir münadi, "Allah'ın laneti Allah yolundan alıkoyan, o yolun eğriliğini isteyen ve ahireti inkar eden zalimleredir" diye seslenir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 45. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًۭا وَهُم بِٱلْءَاخِرَةِ كَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yesuddûne `an sebîli-llâhi veyebğûnehâ `ivecâ. vehum bil'âḫirati kâfirûn.
Türkçe Meali: Cennetlikler, cehennemliklere: "Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, Rabbinizin size de vadettiğini gerçek buldunuz mu?" diye seslenirler, "Evet" derler. Aralarında bir münadi, "Allah'ın laneti Allah yolundan alıkoyan, o yolun eğriliğini isteyen ve ahireti inkar eden zalimleredir" diye seslenir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 46. Ayet
Arapça: وَبَيْنَهُمَا حِجَابٌۭ ۚ وَعَلَى ٱلْأَعْرَافِ رِجَالٌۭ يَعْرِفُونَ كُلًّۢا بِسِيمَىٰهُمْ ۚ وَنَادَوْا۟ أَصْحَٰبَ ٱلْجَنَّةِ أَن سَلَٰمٌ عَلَيْكُمْ ۚ لَمْ يَدْخُلُوهَا وَهُمْ يَطْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: vebeynehumâ hicâb. ve`ale-l'a`râfi ricâluy ya`rifûne kullem bisîmâhum. venâdev ashâbe-lcenneti en selâmun `aleykum lem yedḫulûhâ vehum yatme`ûn.
Türkçe Meali: İki taraf arasında bir perde ve burçlar üzerinde her iki tarafı da simalarından tanıyan adamlar vardır; cennetliklere, "Size selam olsun" derler. Bunlar henüz girmeyen fakat cenneti uman kimselerdir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 47. Ayet
Arapça: ۞ وَإِذَا صُرِفَتْ أَبْصَٰرُهُمْ تِلْقَآءَ أَصْحَٰبِ ٱلنَّارِ قَالُوا۟ رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا مَعَ ٱلْقَوْمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ surifet ebsâruhum tilkâe ashâbi-nnâri kâlû rabbenâ lâ tec`alnâ me`a-lkavmi-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Gözleri cehennemlikler yönüne çevrilince: "Rabbimiz! Bizi zalimlerle beraber bulundurma" derler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 48. Ayet
Arapça: وَنَادَىٰٓ أَصْحَٰبُ ٱلْأَعْرَافِ رِجَالًۭا يَعْرِفُونَهُم بِسِيمَىٰهُمْ قَالُوا۟ مَآ أَغْنَىٰ عَنكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ
Türkçe Okunuşu: venâdâ ashâbu-l'a`râfi ricâley ya`rifûnehum bisîmâhum kâlû mâ ağnâ `ankum cem`ukum vemâ kuntum testekbirûn.
Türkçe Meali: Burçlarda olanlar, simalarından tanıdıkları adamlara; Topluluğunuz, topladığınız mal ve büyüklük taslamalarınız size fayda vermedi. Allah'ın rahmetine erdirmeyeceğine yemin ettikleriniz bunlar mıydı? Oysa Allah onlara şöyle der: "Cennete girin, size korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksınız."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 49. Ayet
Arapça: أَهَٰٓؤُلَآءِ ٱلَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لَا يَنَالُهُمُ ٱللَّهُ بِرَحْمَةٍ ۚ ٱدْخُلُوا۟ ٱلْجَنَّةَ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلَآ أَنتُمْ تَحْزَنُونَ
Türkçe Okunuşu: ehâulâi-lleẕîne aksemtum lâ yenâluhumu-llâhu birahmeh. udḫulu-lcennete lâ ḫavfun `aleykum velâ entum tahzenûn.
Türkçe Meali: Burçlarda olanlar, simalarından tanıdıkları adamlara; Topluluğunuz, topladığınız mal ve büyüklük taslamalarınız size fayda vermedi. Allah'ın rahmetine erdirmeyeceğine yemin ettikleriniz bunlar mıydı? Oysa Allah onlara şöyle der: "Cennete girin, size korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksınız."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 50. Ayet
Arapça: وَنَادَىٰٓ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ أَصْحَٰبَ ٱلْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُوا۟ عَلَيْنَا مِنَ ٱلْمَآءِ أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ ۚ قَالُوٓا۟ إِنَّ ٱللَّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: venâdâ ashâbu-nnâri ashâbe-lcenneti en efîdû `aleynâ mine-lmâi ev mimmâ razekakumu-llâh. kâlû inne-llâhe harramehumâ `ale-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Cehennemlikler cennetliklere, "Bize biraz su veya Allah'ın size verdiği rızıktan gönderin" diye seslenirler, onlar da, "Doğrusu Allah dinlerini alay ve eğlenceye alan, dünya hayatına aldanan inkarcılara ikisini de haram etmiştir" derler. Bugünle karşılaşacaklarını unuttukları, ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi biz de onları unutuyoruz.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 51. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُوا۟ دِينَهُمْ لَهْوًۭا وَلَعِبًۭا وَغَرَّتْهُمُ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا ۚ فَٱلْيَوْمَ نَنسَىٰهُمْ كَمَا نَسُوا۟ لِقَآءَ يَوْمِهِمْ هَٰذَا وَمَا كَانُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا يَجْحَدُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne-tteḫaẕû dînehum lehvev vele`ibev veğarrathumu-lhayâtu-ddunyâ. felyevme nensâhum kemâ nesû likâe yevmihim hâẕâ vemâ kânû biâyâtinâ yechadûn.
Türkçe Meali: Cehennemlikler cennetliklere, "Bize biraz su veya Allah'ın size verdiği rızıktan gönderin" diye seslenirler, onlar da, "Doğrusu Allah dinlerini alay ve eğlenceye alan, dünya hayatına aldanan inkarcılara ikisini de haram etmiştir" derler. Bugünle karşılaşacaklarını unuttukları, ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi biz de onları unutuyoruz.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 52. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ جِئْنَٰهُم بِكِتَٰبٍۢ فَصَّلْنَٰهُ عَلَىٰ عِلْمٍ هُدًۭى وَرَحْمَةًۭ لِّقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad ci'nâhum bikitâbin fessalnâhu `alâ `ilmin hudev verahmetel likavmiy yu'minûn.
Türkçe Meali: And olsun ki Biz onlara bir Kitap getirdik, inanan bir millet için yol gösterici ve rahmet olarak onu bilgiyle uzun uzun açıkladık.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 53. Ayet
Arapça: هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا تَأْوِيلَهُۥ ۚ يَوْمَ يَأْتِى تَأْوِيلُهُۥ يَقُولُ ٱلَّذِينَ نَسُوهُ مِن قَبْلُ قَدْ جَآءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِٱلْحَقِّ فَهَل لَّنَا مِن شُفَعَآءَ فَيَشْفَعُوا۟ لَنَآ أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ ٱلَّذِى كُنَّا نَعْمَلُ ۚ قَدْ خَسِرُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَفْتَرُونَ
Türkçe Okunuşu: hel yenżurûne illâ te'vîleh. yevme ye'tî te'vîluhû yekûlu-lleẕîne nesûhu min kablu kad câet rusulu rabbinâ bilhakk. fehel lenâ min şufe`âe feyeşfe`û lenâ ev nuraddu fena`mele ğayra-lleẕî kunnâ na`mel. kad ḫasirû enfusehum vedalle `anhum mâ kânû yefterûn.
Türkçe Meali: Kitap'ın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Sonuç gelip çattığı gün, önceleri onu unutmuş olanlar, "Rabbimizin peygamberleri şüphesiz bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek" derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler onları koyup kaçmışlardır.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 54. Ayet
Arapça: إِنَّ رَبَّكُمُ ٱللَّهُ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ فِى سِتَّةِ أَيَّامٍۢ ثُمَّ ٱسْتَوَىٰ عَلَى ٱلْعَرْشِ يُغْشِى ٱلَّيْلَ ٱلنَّهَارَ يَطْلُبُهُۥ حَثِيثًۭا وَٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ وَٱلنُّجُومَ مُسَخَّرَٰتٍۭ بِأَمْرِهِۦٓ ۗ أَلَا لَهُ ٱلْخَلْقُ وَٱلْأَمْرُ ۗ تَبَارَكَ ٱللَّهُ رَبُّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: inne rabbekumu-llâhu-lleẕî ḫaleka-ssemâvâti vel'arda fî sitteti eyyâmin ŝumme-stevâ `ale-l`arşi yuğşi-lleyle-nnehâra yatlubuhû haŝîŝev veşşemse velkamera vennucûme museḫḫarâtim biemrih. elâ lehu-lḫalku vel'emr. tebârake-llâhu rabbu-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra arşa hükmeden, gündüzü durmadan kovalayan gece ile bürüyen; güneşi, ayı, yıldızları, hepsini buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah'tır. Bilin ki yaratma da emir de O'nun hakkıdır. Alemlerin Rabbiolan Allah Yüce'dir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 55. Ayet
Arapça: ٱدْعُوا۟ رَبَّكُمْ تَضَرُّعًۭا وَخُفْيَةً ۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلْمُعْتَدِينَ
Türkçe Okunuşu: ud`û rabbekum tedarru`av veḫufyeh. innehû lâ yuhibbu-lmu`tedîn.
Türkçe Meali: Rabbinize gönülden ve gizlice yalvarın. Doğrusu O aşırı gidenleri sevmez.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 56. Ayet
Arapça: وَلَا تُفْسِدُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ بَعْدَ إِصْلَٰحِهَا وَٱدْعُوهُ خَوْفًۭا وَطَمَعًا ۚ إِنَّ رَحْمَتَ ٱللَّهِ قَرِيبٌۭ مِّنَ ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: velâ tufsidû fi-l'ardi ba`de islâhihâ ved`ûhu ḫavfev vetame`â. inne rahmete-llâhi karîbum mine-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Düzeltilmişken, yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a korkarak ve umutla yalvarın. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyi davrananlara yakındır.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 57. Ayet
Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى يُرْسِلُ ٱلرِّيَٰحَ بُشْرًۢا بَيْنَ يَدَىْ رَحْمَتِهِۦ ۖ حَتَّىٰٓ إِذَآ أَقَلَّتْ سَحَابًۭا ثِقَالًۭا سُقْنَٰهُ لِبَلَدٍۢ مَّيِّتٍۢ فَأَنزَلْنَا بِهِ ٱلْمَآءَ فَأَخْرَجْنَا بِهِۦ مِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِ ۚ كَذَٰلِكَ نُخْرِجُ ٱلْمَوْتَىٰ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: vehuve-lleẕî yursilu-rriyâha buşram beyne yedey rahmetih. hattâ iẕâ ekallet sehâben ŝikâlen suknâhu libeledim meyyitin feenzelnâ bihi-lmâe feaḫracnâ bihî min kulli-ŝŝemerât. keẕâlike nuḫricu-lmevtâ le`allekum teẕekkerûn.
Türkçe Meali: Rahmetinin önünde, müjdeci olarak rüzgarları gönderen Allah'tır. Rüzgarlar, yağmur yüklü bulutları taşıdığında, onu ölü bir memlekete gönderir, su indirir ve onunla her türlü ürünü yetiştiririz; ölüleri de bunun gibi diriltip, çıkarırız; belki bundan ibret alırsınız.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 58. Ayet
Arapça: وَٱلْبَلَدُ ٱلطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُۥ بِإِذْنِ رَبِّهِۦ ۖ وَٱلَّذِى خَبُثَ لَا يَخْرُجُ إِلَّا نَكِدًۭا ۚ كَذَٰلِكَ نُصَرِّفُ ٱلْءَايَٰتِ لِقَوْمٍۢ يَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: velbeledu-ttayyibu yaḫrucu nebâtuhû biiẕni rabbih. velleẕî ḫabuŝe lâ yaḫrucu illâ nekidâ. keẕâlike nusarrifu-l'âyâti likavmiy yeşkurûn.
Türkçe Meali: İyi toprak Rabbinin izniyle bitki verir, çorak toprak kavruk bitki çıkarır. Şükredecek millet için böylece ayetleri yerli yerince açıklarız.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 59. Ayet
Arapça: لَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِۦ فَقَالَ يَٰقَوْمِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُۥٓ إِنِّىٓ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî fekâle yâ kavmi-`budu-llâhe mâ lekum min ilâhin ğayruh. innî eḫâfu `aleykum `aẕâbe yevmin `ażîm.
Türkçe Meali: And olsun ki Nuh'u milletine gönderdik. "Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur; doğrusu sizin için büyük günün azabından korkuyorum" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 60. Ayet
Arapça: قَالَ ٱلْمَلَأُ مِن قَوْمِهِۦٓ إِنَّا لَنَرَىٰكَ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: kâle-lmeleu min kavmihî innâ lenerâke fî dalâlim mubîn.
Türkçe Meali: Milletinin ileri gelenleri: "Biz senin apaçık sapıklıkta olduğunu görüyoruz" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 61. Ayet
Arapça: قَالَ يَٰقَوْمِ لَيْسَ بِى ضَلَٰلَةٌۭ وَلَٰكِنِّى رَسُولٌۭ مِّن رَّبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle yâ kavmi leyse bî dalâletuv velâkinnî rasûlum mir rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: "Ey milletim! Bende bir sapıklık yoktur, ancak ben Alemlerin Rabbinin peygamberiyim, Rabbimin sözlerini size bildiriyor, öğüt veriyorum. Sizin bilmediğinizi Allah katından ben biliyorum. Sakınmanızı ve böylece merhamete uğramanızı sağlamak üzere sizi uyarmak için aranızdan biri vasıtasıyla Rabbinizden size haber gelmesine mi şaşıyorsunuz?" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 62. Ayet
Arapça: أُبَلِّغُكُمْ رِسَٰلَٰتِ رَبِّى وَأَنصَحُ لَكُمْ وَأَعْلَمُ مِنَ ٱللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: ubelliğukum risâlâti rabbî veensahu lekum vea`lemu mine-llâhi mâ lâ ta`lemûn.
Türkçe Meali: "Ey milletim! Bende bir sapıklık yoktur, ancak ben Alemlerin Rabbinin peygamberiyim, Rabbimin sözlerini size bildiriyor, öğüt veriyorum. Sizin bilmediğinizi Allah katından ben biliyorum. Sakınmanızı ve böylece merhamete uğramanızı sağlamak üzere sizi uyarmak için aranızdan biri vasıtasıyla Rabbinizden size haber gelmesine mi şaşıyorsunuz?" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 63. Ayet
Arapça: أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَآءَكُمْ ذِكْرٌۭ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍۢ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُوا۟ وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Türkçe Okunuşu: eve`acibtum en câekum ẕikrum mir rabbikum `alâ raculim minkum liyunẕirakum velitettekû vele`allekum turhamûn.
Türkçe Meali: "Ey milletim! Bende bir sapıklık yoktur, ancak ben Alemlerin Rabbinin peygamberiyim, Rabbimin sözlerini size bildiriyor, öğüt veriyorum. Sizin bilmediğinizi Allah katından ben biliyorum. Sakınmanızı ve böylece merhamete uğramanızı sağlamak üzere sizi uyarmak için aranızdan biri vasıtasıyla Rabbinizden size haber gelmesine mi şaşıyorsunuz?" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 64. Ayet
Arapça: فَكَذَّبُوهُ فَأَنجَيْنَٰهُ وَٱلَّذِينَ مَعَهُۥ فِى ٱلْفُلْكِ وَأَغْرَقْنَا ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَآ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَوْمًا عَمِينَ
Türkçe Okunuşu: fekeẕẕebûhu feenceynâhu velleẕîne me`ahû fi-lfulki veağrakne-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ. innehum kânû kavmen `amîn.
Türkçe Meali: Onu yalanladılar; biz de onu ve gemide beraberinde olanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayanları suda boğduk, çünkü onlar kör bir milletti.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 65. Ayet
Arapça: ۞ وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًۭا ۗ قَالَ يَٰقَوْمِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُۥٓ ۚ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: veilâ `âdin eḫâhum hûdâ. kâle yâ kavmi-`budu-llâhe mâ lekum min ilâhin ğayruh. efelâ tettekûn.
Türkçe Meali: Ad milletine de, kardeşleri Hud'u gönderdik "Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur, karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 66. Ayet
Arapça: قَالَ ٱلْمَلَأُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِن قَوْمِهِۦٓ إِنَّا لَنَرَىٰكَ فِى سَفَاهَةٍۢ وَإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle-lmeleu-lleẕîne keferû min kavmihî innâ lenerâke fî sefâhetiv veinnâ leneżunnuke mine-lkâẕibîn.
Türkçe Meali: Milletinin inkarcı ileri gelenleri, "Biz senin beyinsiz olduğunu görüyor ve seni yalancılardan sanıyoruz" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 67. Ayet
Arapça: قَالَ يَٰقَوْمِ لَيْسَ بِى سَفَاهَةٌۭ وَلَٰكِنِّى رَسُولٌۭ مِّن رَّبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle yâ kavmi leyse bî sefâhetuv velâkinnî rasûlum mir rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: "Ey milletim! Ben beyinsiz değil, Alemlerin Rabbinin peygamberiyim.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 68. Ayet
Arapça: أُبَلِّغُكُمْ رِسَٰلَٰتِ رَبِّى وَأَنَا۠ لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌ
Türkçe Okunuşu: ubelliğukum risâlâti rabbî veenâ lekum nâsihun emîn.
Türkçe Meali: Size Rabbimin sözlerini bildiriyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm; sizi uyarmak üzere, aranızdan bir adam vasıtasiyle Rabbinizden size bir haber gelmesine mi şaşıyorsunuz? Allah'ın sizi Nuh'un milleti yerine getirdiğini ve vücutça da onlardan üstün kıldığını hatırlayın, başarıya erişebilmeniz için Allah'ın nimetlerini anın" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 69. Ayet
Arapça: أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَآءَكُمْ ذِكْرٌۭ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍۢ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ ۚ وَٱذْكُرُوٓا۟ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَآءَ مِنۢ بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍۢ وَزَادَكُمْ فِى ٱلْخَلْقِ بَصْۜطَةًۭ ۖ فَٱذْكُرُوٓا۟ ءَالَآءَ ٱللَّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: eve`acibtum en câekum ẕikrum mir rabbikum `alâ raculim minkum liyunẕirakum. veẕkurû iẕ ce`alekum ḫulefâe mim ba`di kavmi nûhiv vezâdekum fi-lḫalki bastah. feẕkurû âlâe-llâhi le`allekum tuflihûn.
Türkçe Meali: Size Rabbimin sözlerini bildiriyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm; sizi uyarmak üzere, aranızdan bir adam vasıtasiyle Rabbinizden size bir haber gelmesine mi şaşıyorsunuz? Allah'ın sizi Nuh'un milleti yerine getirdiğini ve vücutça da onlardan üstün kıldığını hatırlayın, başarıya erişebilmeniz için Allah'ın nimetlerini anın" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 70. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ ٱللَّهَ وَحْدَهُۥ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ ءَابَآؤُنَا ۖ فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَآ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû eci'tenâ lina`bude-llâhe vahdehû veneẕera mâ kâne ya`budu âbâunâ. fe'tinâ bimâ te`idunâ in kunte mine-ssâdikîn.
Türkçe Meali: "Bize yalnız Allah'a kulluk etmemizi, babalarımızın taptıklarını bırakmamızı söylemek için mi geldin? Doğru sözlülerden isen haydi bizi tehdit ettiğin azaba uğrat" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 71. Ayet
Arapça: قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ رِجْسٌۭ وَغَضَبٌ ۖ أَتُجَٰدِلُونَنِى فِىٓ أَسْمَآءٍۢ سَمَّيْتُمُوهَآ أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُم مَّا نَزَّلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَٰنٍۢ ۚ فَٱنتَظِرُوٓا۟ إِنِّى مَعَكُم مِّنَ ٱلْمُنتَظِرِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle kad veka`a `aleykum mir rabbikum ricsuv veğadab. etucâdilûnenî fî esmâin semmeytumûhâ entum veâbâukum mâ nezzele-llâhu bihâ min sultân. fenteżirû innî me`akum mine-lmunteżirîn.
Türkçe Meali: "Hiç şüphesiz artık Rabbinizin azab ve öfkesini hakettiniz. Allah'ın hiçbir delil indirmediği, isimlerini de siz ve babalarınızın koyduğu putlar hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Bekleyin, doğrusu ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 72. Ayet
Arapça: فَأَنجَيْنَٰهُ وَٱلَّذِينَ مَعَهُۥ بِرَحْمَةٍۢ مِّنَّا وَقَطَعْنَا دَابِرَ ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا ۖ وَمَا كَانُوا۟ مُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: feenceynâhu velleẕîne me`ahû birahmetim minnâ vekata`nâ dâbira-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ vemâ kânû mu'minîn.
Türkçe Meali: Biz, rahmetimizle, Hud'u ve beraberinde bulunanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayarak inanmayanların kökünü kestik.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 73. Ayet
Arapça: وَإِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَٰلِحًۭا ۗ قَالَ يَٰقَوْمِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُۥ ۖ قَدْ جَآءَتْكُم بَيِّنَةٌۭ مِّن رَّبِّكُمْ ۖ هَٰذِهِۦ نَاقَةُ ٱللَّهِ لَكُمْ ءَايَةًۭ ۖ فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِىٓ أَرْضِ ٱللَّهِ ۖ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوٓءٍۢ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: veilâ ŝemûde eḫâhum sâlihâ. kâle yâ kavmi-`budu-llâhe mâ lekum min ilâhin ğayruh. kad câetkum beyyinetum mir rabbikum. hâẕihî nâkatu-llâhi lekum âyeten feẕerûhâ te'kul fî ardi-llâhi velâ temessûhâ bisûin feye'ḫuẕekum `aẕâbun elîm.
Türkçe Meali: Semud milletine de kardeşleri Salih'i gönderdik. "Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi: Allah'ın bu dişi devesi size bir delildir, onu bırakın, Allah'ın toprağında otlasın; ona kötülük etmeyin, yoksa can yakıcı azaba uğrarsınız.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 74. Ayet
Arapça: وَٱذْكُرُوٓا۟ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَآءَ مِنۢ بَعْدِ عَادٍۢ وَبَوَّأَكُمْ فِى ٱلْأَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِن سُهُولِهَا قُصُورًۭا وَتَنْحِتُونَ ٱلْجِبَالَ بُيُوتًۭا ۖ فَٱذْكُرُوٓا۟ ءَالَآءَ ٱللَّهِ وَلَا تَعْثَوْا۟ فِى ٱلْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Türkçe Okunuşu: veẕkurû iẕ ce`alekum ḫulefâe mim ba`di `âdiv vebevveekum fi-l'ardi tetteḫiẕûne min suhûlihâ kusûrav vetenhitûne-lcibâle buyûtâ. feẕkurû âlâe-llâhi velâ ta`ŝev fi-l'ardi mufsidîn.
Türkçe Meali: Allah'ın sizi Ad milleti yerine getirdiğini, ovalarında köşkler kurup dağlarında kayadan evler yonttuğunuz yeryüzünde yerleştirdiğini hatırlayın; Allah'ın nimetlerini anın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 75. Ayet
Arapça: قَالَ ٱلْمَلَأُ ٱلَّذِينَ ٱسْتَكْبَرُوا۟ مِن قَوْمِهِۦ لِلَّذِينَ ٱسْتُضْعِفُوا۟ لِمَنْ ءَامَنَ مِنْهُمْ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ صَٰلِحًۭا مُّرْسَلٌۭ مِّن رَّبِّهِۦ ۚ قَالُوٓا۟ إِنَّا بِمَآ أُرْسِلَ بِهِۦ مُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle-lmeleu-lleẕîne-stekberû min kavmihî lilleẕîne-stud`ifû limen âmene minhum eta`lemûne enne sâliham murselum mir rabbih. kâlû innâ bimâ ursile bihî mu'minûn.
Türkçe Meali: Milletinin büyüklük taslayan ileri gelenleri, aralarından iman eden ve bu sebeple hor gördükleri kimselere, "Salih'in Rabbi tarafından gönderildiğini sahiden biliyor musunuz?" dediler, onlar da, "Doğrusu biz onunla gönderilene inanıyoruz" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 76. Ayet
Arapça: قَالَ ٱلَّذِينَ ٱسْتَكْبَرُوٓا۟ إِنَّا بِٱلَّذِىٓ ءَامَنتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle-lleẕîne-stekberû innâ billeẕî âmentum bihî kâfirûn.
Türkçe Meali: Büyüklük taslayanlar, "Sizin inandığınızı biz inkar ediyoruz" dediler ve dişi deveyi kesip devirdiler; Rablerinin buyruğuna baş kaldırdılar, "Ey Salih, eğer sen peygambersen bizi tehdit ettiğin azaba uğrat bakalım" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 77. Ayet
Arapça: فَعَقَرُوا۟ ٱلنَّاقَةَ وَعَتَوْا۟ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ وَقَالُوا۟ يَٰصَٰلِحُ ٱئْتِنَا بِمَا تَعِدُنَآ إِن كُنتَ مِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: fe`akaru-nnâkate ve`atev `an emri rabbihim vekâlû yâ sâlihu-'tinâ bimâ te`idunâ in kunte mine-lmurselîn.
Türkçe Meali: Büyüklük taslayanlar, "Sizin inandığınızı biz inkar ediyoruz" dediler ve dişi deveyi kesip devirdiler; Rablerinin buyruğuna baş kaldırdılar, "Ey Salih, eğer sen peygambersen bizi tehdit ettiğin azaba uğrat bakalım" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 78. Ayet
Arapça: فَأَخَذَتْهُمُ ٱلرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا۟ فِى دَارِهِمْ جَٰثِمِينَ
Türkçe Okunuşu: feeḫaẕethumu-rracfetu feasbehû fî dârihim câŝimîn.
Türkçe Meali: Bu yüzden onları bir sarsıntı tuttu ve oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 79. Ayet
Arapça: فَتَوَلَّىٰ عَنْهُمْ وَقَالَ يَٰقَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّى وَنَصَحْتُ لَكُمْ وَلَٰكِن لَّا تُحِبُّونَ ٱلنَّٰصِحِينَ
Türkçe Okunuşu: fetevellâ `anhum vekâle yâ kavmi lekad eblağtukum risâlete rabbî venesahtu lekum velâkil lâ tuhibbûne-nnâsihîn.
Türkçe Meali: Salih de onlardan yüz çevirdi ve "Ey milletim! And olsun ki ben size Rabbimin sözünü bildirmiş ve öğüt vermiştim; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 80. Ayet
Arapça: وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِۦٓ أَتَأْتُونَ ٱلْفَٰحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍۢ مِّنَ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: velûtan iẕ kâle likavmihî ete'tûne-lfâhişete mâ sebekakum bihâ min ehadim mine-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Lut'u da gönderdik, milletine "Dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp erkeklere yaklaşıyorsunuz, doğrusu çok aşırı giden bir milletsiniz" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 81. Ayet
Arapça: إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ ٱلرِّجَالَ شَهْوَةًۭ مِّن دُونِ ٱلنِّسَآءِ ۚ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌۭ مُّسْرِفُونَ
Türkçe Okunuşu: innekum lete'tûne-rricâle şehvetem min dûni-nnisâ'. bel entum kavmum musrifûn.
Türkçe Meali: Lut'u da gönderdik, milletine "Dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp erkeklere yaklaşıyorsunuz, doğrusu çok aşırı giden bir milletsiniz" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 82. Ayet
Arapça: وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُوٓا۟ أَخْرِجُوهُم مِّن قَرْيَتِكُمْ ۖ إِنَّهُمْ أُنَاسٌۭ يَتَطَهَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlû aḫricûhum min karyetikum. innehum unâsuy yetetahherûn.
Türkçe Meali: Milletinin cevabı sadece, "Onları kasabanızdan çıkarın, güya onlar temiz kalmaya uğraşan insanlarmış" demek oldu.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 83. Ayet
Arapça: فَأَنجَيْنَٰهُ وَأَهْلَهُۥٓ إِلَّا ٱمْرَأَتَهُۥ كَانَتْ مِنَ ٱلْغَٰبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: feenceynâhu veehlehû ille-mraeteh. kânet mine-lğâbirîn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine Lut'u ve taraftarlarını kurtardık; yalnız karısı, geride kalıp helake uğrayanlardan oldu.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 84. Ayet
Arapça: وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًۭا ۖ فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: veemtarnâ `aleyhim metarâ. fenżur keyfe kâne `âkibetu-lmucrimîn.
Türkçe Meali: Geriye kalanların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki! Suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bak!
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 85. Ayet
Arapça: وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًۭا ۗ قَالَ يَٰقَوْمِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُۥ ۖ قَدْ جَآءَتْكُم بَيِّنَةٌۭ مِّن رَّبِّكُمْ ۖ فَأَوْفُوا۟ ٱلْكَيْلَ وَٱلْمِيزَانَ وَلَا تَبْخَسُوا۟ ٱلنَّاسَ أَشْيَآءَهُمْ وَلَا تُفْسِدُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ بَعْدَ إِصْلَٰحِهَا ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌۭ لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: veilâ medyene eḫâhum şu`aybâ. kâle yâ kavmi-`budu-llâhe mâ lekum min ilâhin ğayruh. kad câetkum beyyinetum mir rabbikum feevfu-lkeyle velmîzâne velâ tebḫasu-nnâse eşyâehum velâ tufsidû fi-l'ardi ba`de islâhihâ. ẕâlikum ḫayrul lekum in kuntum mu'minîn.
Türkçe Meali: Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı gönderdik, onlara şöyle dedi: "Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Ölçü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyasını eksik vermeyin, düzelttikten sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin; inanıyorsanız bilin ki, bunlar sizin için hayırlıdır."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 86. Ayet
Arapça: وَلَا تَقْعُدُوا۟ بِكُلِّ صِرَٰطٍۢ تُوعِدُونَ وَتَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ مَنْ ءَامَنَ بِهِۦ وَتَبْغُونَهَا عِوَجًۭا ۚ وَٱذْكُرُوٓا۟ إِذْ كُنتُمْ قَلِيلًۭا فَكَثَّرَكُمْ ۖ وَٱنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُفْسِدِينَ
Türkçe Okunuşu: velâ tak`udû bikulli sirâtin tû`idûne vetesuddûne `an sebîli-llâhi men âmene bihî vetebğûnehâ `ivecâ. veẕkurû iẕ kuntum kalîlen fekeŝŝerakum. venżurû keyfe kâne `âkibetu-lmufsidîn.
Türkçe Meali: "Allah'a inananları yolundan alıkoyup ve o yolun eğriliğini dileyerek tehdit edip her yolda pusu kurup oturmayın. Azken, Allah'ın sizi çoğalttığını hatırlayın; bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 87. Ayet
Arapça: وَإِن كَانَ طَآئِفَةٌۭ مِّنكُمْ ءَامَنُوا۟ بِٱلَّذِىٓ أُرْسِلْتُ بِهِۦ وَطَآئِفَةٌۭ لَّمْ يُؤْمِنُوا۟ فَٱصْبِرُوا۟ حَتَّىٰ يَحْكُمَ ٱللَّهُ بَيْنَنَا ۚ وَهُوَ خَيْرُ ٱلْحَٰكِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vein kâne tâifetum minkum âmenû billeẕî ursiltu bihî vetâifetul lem yu'minû fasbirû hattâ yahkume-llâhu beynenâ. vehuve ḫayru-lhâkimîn.
Türkçe Meali: "İçinizde mademki benimle gönderilene inanan bir topluluk ve inanmayan bir topluluk var, o halde Allah'ın aramızda hükmünü bildirmesine kadar sabredin. Allah hükmedenlerin en iyisidir."