سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 88. Ayet
Arapça: ۞ قَالَ ٱلْمَلَأُ ٱلَّذِينَ ٱسْتَكْبَرُوا۟ مِن قَوْمِهِۦ لَنُخْرِجَنَّكَ يَٰشُعَيْبُ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مَعَكَ مِن قَرْيَتِنَآ أَوْ لَتَعُودُنَّ فِى مِلَّتِنَا ۚ قَالَ أَوَلَوْ كُنَّا كَٰرِهِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle-lmeleu-lleẕîne-stekberû min kavmihî lenuḫricenneke yâ şu`aybu velleẕîne âmenû me`ake min karyetinâ ev lete`ûdunne fî milletinâ. kâle evelev kunnâ kârihîn.
Türkçe Meali: Milletinin büyüklük taslayan ileri gelenleri, "Ey Şuayb! Ya dinimize dönersiniz ya da, and olsun ki seni ve inananları seninle beraber kentimizden çıkarırız" dediler. Şuayb, onlara: "İstemezsek de mi? Allah bizi dininizden kurtardıktan sonra ona dönecek olursak, doğrusu Allah'a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimizin dilemesi bir yana, dininize dönmek bize yakışmaz. Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz yalnız Allah'a güvendik. Rabbimiz! Bizimle milletimiz arasında hak ile Sen hüküm ver, Sen hükmedenlerin en hayırlısısın" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 89. Ayet
Arapça: قَدِ ٱفْتَرَيْنَا عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا إِنْ عُدْنَا فِى مِلَّتِكُم بَعْدَ إِذْ نَجَّىٰنَا ٱللَّهُ مِنْهَا ۚ وَمَا يَكُونُ لَنَآ أَن نَّعُودَ فِيهَآ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ رَبُّنَا ۚ وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَىْءٍ عِلْمًا ۚ عَلَى ٱللَّهِ تَوَكَّلْنَا ۚ رَبَّنَا ٱفْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِٱلْحَقِّ وَأَنتَ خَيْرُ ٱلْفَٰتِحِينَ
Türkçe Okunuşu: kadi-fteraynâ `ale-llâhi keẕiben in `udnâ fî milletikum ba`de iẕ neccâne-llâhu minhâ. vemâ yekûnu lenâ en ne`ûde fîhâ illâ ey yeşâe-llâhu rabbunâ. vesi`a rabbunâ kulle şey'in `ilmâ. `ale-llâhi tevekkelnâ. rabbene-ftah beynenâ vebeyne kavminâ bilhakki veente ḫayru-lfâtihîn.
Türkçe Meali: Milletinin büyüklük taslayan ileri gelenleri, "Ey Şuayb! Ya dinimize dönersiniz ya da, and olsun ki seni ve inananları seninle beraber kentimizden çıkarırız" dediler. Şuayb, onlara: "İstemezsek de mi? Allah bizi dininizden kurtardıktan sonra ona dönecek olursak, doğrusu Allah'a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimizin dilemesi bir yana, dininize dönmek bize yakışmaz. Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz yalnız Allah'a güvendik. Rabbimiz! Bizimle milletimiz arasında hak ile Sen hüküm ver, Sen hükmedenlerin en hayırlısısın" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 90. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلْمَلَأُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِن قَوْمِهِۦ لَئِنِ ٱتَّبَعْتُمْ شُعَيْبًا إِنَّكُمْ إِذًۭا لَّخَٰسِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lmeleu-lleẕîne keferû min kavmihî leini-tteba`tum şu`ayben innekum iẕel leḫâsirûn.
Türkçe Meali: Milletinin inkar eden ileri gelenleri, "Şuayb'a uyarsanız, and olsun ki siz kaybedersiniz" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 91. Ayet
Arapça: فَأَخَذَتْهُمُ ٱلرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا۟ فِى دَارِهِمْ جَٰثِمِينَ
Türkçe Okunuşu: feeḫaẕethumu-rracfetu feasbehû fî dârihim câŝimîn.
Türkçe Meali: Bu yüzden onları bir sarsıntı tuttu ve oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 92. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ شُعَيْبًۭا كَأَن لَّمْ يَغْنَوْا۟ فِيهَا ۚ ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ شُعَيْبًۭا كَانُوا۟ هُمُ ٱلْخَٰسِرِينَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne keẕẕebû şu`ayben keel lem yağnev fîhâ. elleẕîne keẕẕebû şu`ayben kânû humu-lḫâsirîn.
Türkçe Meali: Şuayb'ı yalanlayanlar, yurtlarında sanki hiç yaşamamışlar gibi oldular, izleri bile kalmadı. Mahvolanlar, Şuayb'ı yalanlayanlar oldu.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 93. Ayet
Arapça: فَتَوَلَّىٰ عَنْهُمْ وَقَالَ يَٰقَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَٰلَٰتِ رَبِّى وَنَصَحْتُ لَكُمْ ۖ فَكَيْفَ ءَاسَىٰ عَلَىٰ قَوْمٍۢ كَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: fetevellâ `anhum vekâle yâ kavmi lekad eblağtukum risâlâti rabbî venesahtu lekum. fekeyfe âsâ `alâ kavmin kâfirîn.
Türkçe Meali: Şuayb onlardan döndü de, "Ey milletim! And olsun ki, Rabbimin sözlerini size bildirdim, öğüt verdim; inkarcı millet için niçin üzüleyim?" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 94. Ayet
Arapça: وَمَآ أَرْسَلْنَا فِى قَرْيَةٍۢ مِّن نَّبِىٍّ إِلَّآ أَخَذْنَآ أَهْلَهَا بِٱلْبَأْسَآءِ وَٱلضَّرَّآءِ لَعَلَّهُمْ يَضَّرَّعُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ erselnâ fî karyetim min nebiyyin illâ eḫaẕnâ ehlehâ bilbe'sâi veddarrâi le`allehum yeddarra`ûn.
Türkçe Meali: Biz hangi kente (ülkeye) bir peygamber gönderdikse, ora halkını, yalvarıp yakarsınlar diye, darlık ve sıkıntıya uğratmışızdır.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 95. Ayet
Arapça: ثُمَّ بَدَّلْنَا مَكَانَ ٱلسَّيِّئَةِ ٱلْحَسَنَةَ حَتَّىٰ عَفَوا۟ وَّقَالُوا۟ قَدْ مَسَّ ءَابَآءَنَا ٱلضَّرَّآءُ وَٱلسَّرَّآءُ فَأَخَذْنَٰهُم بَغْتَةًۭ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme beddelnâ mekâne-sseyyieti-lhasenete hattâ `afev vekâlû kad messe âbâene-ddarrâu vesserrâu feeḫaẕnâhum bağtetev vehum lâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Sonra kötülüğün yerine iyiliği koyduk, öyle ki, çoğalıp, "babalarımız da darlığa uğramış, bolluğa kavuşmuşlardı" dediler. Bu yüzden onları haberleri olmadan, ansızın yakalayıverdik.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 96. Ayet
Arapça: وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ ٱلْقُرَىٰٓ ءَامَنُوا۟ وَٱتَّقَوْا۟ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَٰتٍۢ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ وَلَٰكِن كَذَّبُوا۟ فَأَخَذْنَٰهُم بِمَا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ
Türkçe Okunuşu: velev enne ehle-lkurâ âmenû vettekav lefetahnâ `aleyhim berakâtim mine-ssemâi vel'ardi velâkin keẕẕebû feeḫaẕnâhum bimâ kânû yeksibûn.
Türkçe Meali: Eğer kentlerin halkı inanmış ve Bize karşı gelmekten sakınmış olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını verirdik. Ama yalanladılar; bu yüzden onları, yaptıklarına karşılık yakalayıverdik.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 97. Ayet
Arapça: أَفَأَمِنَ أَهْلُ ٱلْقُرَىٰٓ أَن يَأْتِيَهُم بَأْسُنَا بَيَٰتًۭا وَهُمْ نَآئِمُونَ
Türkçe Okunuşu: efeemine ehlu-lkurâ ey ye'tiyehum be'sunâ beyâtev vehum nâimûn.
Türkçe Meali: Kentlerin halkı, geceleyin uyurlarken azabımızın kendilerine gelmesinden güvende miydiler?
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 98. Ayet
Arapça: أَوَأَمِنَ أَهْلُ ٱلْقُرَىٰٓ أَن يَأْتِيَهُم بَأْسُنَا ضُحًۭى وَهُمْ يَلْعَبُونَ
Türkçe Okunuşu: eveemine ehlu-lkurâ ey ye'tiyehum be'sunâ duhav vehum yel`abûn.
Türkçe Meali: Yahut kentlerin halkı, kuşluk vakti eğlenirlerken azabımızın kendilerine gelmesinden güvende miydiler?
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 99. Ayet
Arapça: أَفَأَمِنُوا۟ مَكْرَ ٱللَّهِ ۚ فَلَا يَأْمَنُ مَكْرَ ٱللَّهِ إِلَّا ٱلْقَوْمُ ٱلْخَٰسِرُونَ
Türkçe Okunuşu: efeeminû mekra-llâh. felâ ye'menu mekra-llâhi ille-lkavmu-lḫâsirûn.
Türkçe Meali: Onlar Allah'ın düzeninden güvende miydiler? Allah'ın düzeninden ancak mahvolacak millet güvende olur. Sahiplerinden sonra yeryüzüne mirasçı olan kimselere hala şu açıkça anlaşılmadı mı ki Biz dileseydik onları da suçlarının cezasına uğratırdık.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 100. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذِينَ يَرِثُونَ ٱلْأَرْضَ مِنۢ بَعْدِ أَهْلِهَآ أَن لَّوْ نَشَآءُ أَصَبْنَٰهُم بِذُنُوبِهِمْ ۚ وَنَطْبَعُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: evelem yehdi lilleẕîne yeriŝûne-l'arda mim ba`di ehlihâ el lev neşâu esabnâhum biẕunûbihim. venatbe`u `alâ kulûbihim fehum lâ yesme`ûn.
Türkçe Meali: Kalblerini kapatıp mühürleriz de birşey duymazlar.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 101. Ayet
Arapça: تِلْكَ ٱلْقُرَىٰ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنۢبَآئِهَا ۚ وَلَقَدْ جَآءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ فَمَا كَانُوا۟ لِيُؤْمِنُوا۟ بِمَا كَذَّبُوا۟ مِن قَبْلُ ۚ كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: tilke-lkurâ nekussu `aleyke min embâihâ. velekad câethum rusuluhum bilbeyyinât. femâ kânû liyu'minû bimâ keẕẕebû min kabl. keẕâlike yatbe`u-llâhu `alâ kulûbi-lkâfirîn.
Türkçe Meali: İşte o kentlerin haberlerini sana anlatıyoruz. And olsun ki onlara peygamberler belgeler getirdi; önceleri yalanladıklarından ötürü inanamadılar. Allah kafirlerin kalblerini böylece kapatıp mühürler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 102. Ayet
Arapça: وَمَا وَجَدْنَا لِأَكْثَرِهِم مِّنْ عَهْدٍۢ ۖ وَإِن وَجَدْنَآ أَكْثَرَهُمْ لَفَٰسِقِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ vecednâ liekŝerihim min `ahd. veiv vecednâ ekŝerahum lefâsikîn.
Türkçe Meali: Onların çoğunda ahde bağlılık görmedik, çoğunu fasık kimseler olarak bulduk.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 103. Ayet
Arapça: ثُمَّ بَعَثْنَا مِنۢ بَعْدِهِم مُّوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَإِي۟هِۦ فَظَلَمُوا۟ بِهَا ۖ فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُفْسِدِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝumme be`aŝnâ mim ba`dihim mûsâ biâyâtinâ ilâ fir`avne vemeleihî feżalemû bihâ. fenżur keyfe kâne `âkibetu-lmufsidîn.
Türkçe Meali: Sonra peygamberlerin ardından Musa'yı ayetlerimizle Firavun ve erkanına gönderdik. Ayetlerimize karşı haksızlık ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 104. Ayet
Arapça: وَقَالَ مُوسَىٰ يَٰفِرْعَوْنُ إِنِّى رَسُولٌۭ مِّن رَّبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: vekâle mûsâ yâ fir`avnu innî rasûlum mir rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Musa, "Ey Firavun! Ben alemlerin Rabbinin peygamberiyim.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 105. Ayet
Arapça: حَقِيقٌ عَلَىٰٓ أَن لَّآ أَقُولَ عَلَى ٱللَّهِ إِلَّا ٱلْحَقَّ ۚ قَدْ جِئْتُكُم بِبَيِّنَةٍۢ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَرْسِلْ مَعِىَ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ
Türkçe Okunuşu: hakîkun `alâ el lâ ekûle `ale-llâhi ille-lhakk. kad ci'tukum bibeyyinetim mir rabbikum feersil me`iye benî isrâîl.
Türkçe Meali: Bana Allah'a karşı ancak gerçeği söylemek yaraşır. Size Rabbinizden bir mucize getirdim, İsrailoğullarını benimle beraber gönder" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 106. Ayet
Arapça: قَالَ إِن كُنتَ جِئْتَ بِـَٔايَةٍۢ فَأْتِ بِهَآ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle in kunte ci'te biâyetin fe'ti bihâ in kunte mine-ssâdikîn.
Türkçe Meali: Firavun: "Bir mucize getirdiysen ortaya koy bakalım, doğru sözlülerden isen bunu yaparsın" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 107. Ayet
Arapça: فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِىَ ثُعْبَانٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: feelkâ `asâhu feiẕâ hiye ŝu`bânum mubîn.
Türkçe Meali: Musa, asasını yere atar atmaz apaçık bir yılan (ejderha) oluverdi; elini çıkardı, bakanlar bembeyaz olduğunu gördüler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 108. Ayet
Arapça: وَنَزَعَ يَدَهُۥ فَإِذَا هِىَ بَيْضَآءُ لِلنَّٰظِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veneza`a yedehû feiẕâ hiye beydâu linnâżirîn.
Türkçe Meali: Musa, asasını yere atar atmaz apaçık bir yılan (ejderha) oluverdi; elini çıkardı, bakanlar bembeyaz olduğunu gördüler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 109. Ayet
Arapça: قَالَ ٱلْمَلَأُ مِن قَوْمِ فِرْعَوْنَ إِنَّ هَٰذَا لَسَٰحِرٌ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: kâle-lmeleu min kavmi fir`avne inne hâẕâ lesâhirun `alîm.
Türkçe Meali: Firavun milletinin ileri gelenleri, "Doğrusu bu bilgin bir sihirbazdır, sizi memleketinizden çıkarmak istiyor" dediler. Firavun: "Ne buyurursunuz?" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 110. Ayet
Arapça: يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُمْ ۖ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
Türkçe Okunuşu: yurîdu ey yuḫricekum min ardikum. femâẕâ te'murûn.
Türkçe Meali: Firavun milletinin ileri gelenleri, "Doğrusu bu bilgin bir sihirbazdır, sizi memleketinizden çıkarmak istiyor" dediler. Firavun: "Ne buyurursunuz?" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 111. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَأَرْسِلْ فِى ٱلْمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû ercih veeḫâhu veersil fi-lmedâini hâşirîn.
Türkçe Meali: "Onu ve kardeşini eğle; şehirlere toplayıcılar gönder, bütün bilgin sihirbazları sana getirsinler" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 112. Ayet
Arapça: يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَٰحِرٍ عَلِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: ye'tûke bikulli sâhirin `alîm.
Türkçe Meali: "Onu ve kardeşini eğle; şehirlere toplayıcılar gönder, bütün bilgin sihirbazları sana getirsinler" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 113. Ayet
Arapça: وَجَآءَ ٱلسَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالُوٓا۟ إِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ ٱلْغَٰلِبِينَ
Türkçe Okunuşu: vecâe-sseharatu fir`avne kâlû inne lenâ leecran in kunnâ nahnu-lğâlibîn.
Türkçe Meali: Sihirbazlar Firavun'a geldi, "Yenecek olursak bize şüphesiz bir mükafat var değil mi?" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 114. Ayet
Arapça: قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ لَمِنَ ٱلْمُقَرَّبِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle ne`am veinnekum lemine-lmukarrabîn.
Türkçe Meali: Firavun, "Evet, yenerseniz gözdelerden olacaksınız" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 115. Ayet
Arapça: قَالُوا۟ يَٰمُوسَىٰٓ إِمَّآ أَن تُلْقِىَ وَإِمَّآ أَن نَّكُونَ نَحْنُ ٱلْمُلْقِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû yâ mûsâ immâ en tulkiye veimmâ en nekûne nahnu-lmulkîn.
Türkçe Meali: Sihirbazlar: "Ey Musa! Marifetini ya sen ortaya koy veya biz koyalım" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 116. Ayet
Arapça: قَالَ أَلْقُوا۟ ۖ فَلَمَّآ أَلْقَوْا۟ سَحَرُوٓا۟ أَعْيُنَ ٱلنَّاسِ وَٱسْتَرْهَبُوهُمْ وَجَآءُو بِسِحْرٍ عَظِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: kâle elkû. felemmâ elkav seharû a`yune-nnâsi vesterhebûhum vecâû bisihrin `ażîm.
Türkçe Meali: Musa: "Siz koyun" dedi. Sihirbazlar marifetlerini ortaya koyunca insanların gözlerini sihirlediler ve onları ürküttüler, büyük bir sihir yaptılar.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 117. Ayet
Arapça: ۞ وَأَوْحَيْنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ ۖ فَإِذَا هِىَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
Türkçe Okunuşu: veevhaynâ ilâ mûsâ en elki `asâk. feiẕâ hiye telkafu mâ ye'fikûn.
Türkçe Meali: Biz de Musa'ya, "Asanı koyuver" dedik, o da koydu; hemen onların uydurduklarını yutmaya başladı.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 118. Ayet
Arapça: فَوَقَعَ ٱلْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: feveka`a-lhakku vebetale mâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Hak tahakkuk etti, onların yaptıkları boşa gitti.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 119. Ayet
Arapça: فَغُلِبُوا۟ هُنَالِكَ وَٱنقَلَبُوا۟ صَٰغِرِينَ
Türkçe Okunuşu: feğulibû hunâlike venkalebû sâğirîn.
Türkçe Meali: İşte orada yenildiler, küçük düştüler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 120. Ayet
Arapça: وَأُلْقِىَ ٱلسَّحَرَةُ سَٰجِدِينَ
Türkçe Okunuşu: veulkiye-sseharatu sâcidîn.
Türkçe Meali: Sihirbazlar secdeye kapanıp, "Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandık" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 121. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا بِرَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâlû âmennâ birabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Sihirbazlar secdeye kapanıp, "Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandık" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 122. Ayet
Arapça: رَبِّ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ
Türkçe Okunuşu: rabbi mûsâ vehârûn.
Türkçe Meali: Sihirbazlar secdeye kapanıp, "Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandık" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 123. Ayet
Arapça: قَالَ فِرْعَوْنُ ءَامَنتُم بِهِۦ قَبْلَ أَنْ ءَاذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّ هَٰذَا لَمَكْرٌۭ مَّكَرْتُمُوهُ فِى ٱلْمَدِينَةِ لِتُخْرِجُوا۟ مِنْهَآ أَهْلَهَا ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: kâle fir`avnu âmentum bihî kable en âẕene lekum. inne hâẕâ lemekrum mekertumûhu fi-lmedîneti lituḫricû minhâ ehlehâ. fesevfe ta`lemûn.
Türkçe Meali: Firavun: "Ben size izin vermeden mi O'na inandınız? Doğrusu bu, halkı şehirden çıkarmak için düzdüğünüz bir hiledir, fakat siz göreceksiniz. And olsun ki, ellerinizi ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 124. Ayet
Arapça: لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَٰفٍۢ ثُمَّ لَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: leukatti`anne eydiyekum veerculekum min ḫilâfin ŝumme leusallibennekum ecme`în.
Türkçe Meali: Firavun: "Ben size izin vermeden mi O'na inandınız? Doğrusu bu, halkı şehirden çıkarmak için düzdüğünüz bir hiledir, fakat siz göreceksiniz. And olsun ki, ellerinizi ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 125. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû innâ ilâ rabbinâ munkalibûn.
Türkçe Meali: Onlar da: "Doğrusu biz ancak Rabbimize döneriz. Rabbimizin ayetleri gelince, onlara inanmamızdan ötürü bizden öç alıyorsun. Rabbimiz! Bize sabır ver ve canımızı müslim olarak al" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 126. Ayet
Arapça: وَمَا تَنقِمُ مِنَّآ إِلَّآ أَنْ ءَامَنَّا بِـَٔايَٰتِ رَبِّنَا لَمَّا جَآءَتْنَا ۚ رَبَّنَآ أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًۭا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ tenkimu minnâ illâ en âmennâ biâyâti rabbinâ lemmâ câetnâ. rabbenâ efriğ `aleynâ sabrav veteveffenâ muslimîn.
Türkçe Meali: Onlar da: "Doğrusu biz ancak Rabbimize döneriz. Rabbimizin ayetleri gelince, onlara inanmamızdan ötürü bizden öç alıyorsun. Rabbimiz! Bize sabır ver ve canımızı müslim olarak al" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 127. Ayet
Arapça: وَقَالَ ٱلْمَلَأُ مِن قَوْمِ فِرْعَوْنَ أَتَذَرُ مُوسَىٰ وَقَوْمَهُۥ لِيُفْسِدُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ وَيَذَرَكَ وَءَالِهَتَكَ ۚ قَالَ سَنُقَتِّلُ أَبْنَآءَهُمْ وَنَسْتَحْىِۦ نِسَآءَهُمْ وَإِنَّا فَوْقَهُمْ قَٰهِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vekâle-lmeleu min kavmi fir`avne eteẕeru mûsâ vekavmehû liyufsidû fi-l'ardi veyeẕerake veâlihetek. kâle senukattilu ebnâehum venestahyî nisâehum. veinnâ fevkahum kâhirûn.
Türkçe Meali: Firavun milletinin ileri gelenleri: "Musa'yı ve milletini yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar, seni ve tanrılarını bıraksınlar diye mi koyveriyorsun?" dediler. Firavun: "Onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 128. Ayet
Arapça: قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ ٱسْتَعِينُوا۟ بِٱللَّهِ وَٱصْبِرُوٓا۟ ۖ إِنَّ ٱلْأَرْضَ لِلَّهِ يُورِثُهَا مَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦ ۖ وَٱلْعَٰقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle mûsâ likavmihi-ste`înû billâhi vasbirû. inne-l'arda lillâh. yûriŝuhâ mey yeşâu min `ibâdih. vel`âkibetu lilmuttekîn.
Türkçe Meali: Musa milletine: "Allah'tan yardım dileyin ve sabredin; yeryüzü şüphesiz Allah'ındır, kullarından dilediğini ona mirasçı kılar; sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 129. Ayet
Arapça: قَالُوٓا۟ أُوذِينَا مِن قَبْلِ أَن تَأْتِيَنَا وَمِنۢ بَعْدِ مَا جِئْتَنَا ۚ قَالَ عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَن يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِى ٱلْأَرْضِ فَيَنظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: kâlû ûẕîne min kabli en te'tiyenâ vemim ba`di mâ ci'tenâ. kâle `asâ rabbukum ey yuhlike `aduvvekum veyestaḫlifekum fi-l'ardi feyenżura keyfe ta`melûn.
Türkçe Meali: Milleti: "Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyet çektik" dediler. Musa da: "Rabbinizin düşmanlarınızı yok etmesi ve yeryüzünde sizi onların yerine geçirmesi umulur. O zaman nasıl davranacağınıza bakar" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 130. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ أَخَذْنَآ ءَالَ فِرْعَوْنَ بِٱلسِّنِينَ وَنَقْصٍۢ مِّنَ ٱلثَّمَرَٰتِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad eḫaẕnâ âle fir`avne bissinîne venaksim mine-ŝŝemerâti le`allehum yeẕẕekkerûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, Biz de Firavun ailesini, ders alsınlar diye, yıllarca kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 131. Ayet
Arapça: فَإِذَا جَآءَتْهُمُ ٱلْحَسَنَةُ قَالُوا۟ لَنَا هَٰذِهِۦ ۖ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌۭ يَطَّيَّرُوا۟ بِمُوسَىٰ وَمَن مَّعَهُۥٓ ۗ أَلَآ إِنَّمَا طَٰٓئِرُهُمْ عِندَ ٱللَّهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ câethumu-lhasenetu kâlû lenâ hâẕih. vein tusibhum seyyietuy yettayyerû bimûsâ vemem me`ah. elâ innemâ tâiruhum `inde-llâhi velâkinne ekŝerahum lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Onlara bir iyilik geldiği zaman; "Bu bizden ötürüdür" derler, bir fenalığa uğrarlarsa da, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna verirlerdi. Bilin ki, kendilerinin uğradığı uğursuzluk Allah katındandır, fakat çoğu bunu bilmezler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 132. Ayet
Arapça: وَقَالُوا۟ مَهْمَا تَأْتِنَا بِهِۦ مِنْ ءَايَةٍۢ لِّتَسْحَرَنَا بِهَا فَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: vekâlû mehmâ te'tinâ bihî min âyetil litesharanâ bihâ femâ nahnu leke bimu'minîn.
Türkçe Meali: Firavun ailesi: "Bizi sihirlemek için ne mucize gösterirsen göster, sana inanmayacağız" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 133. Ayet
Arapça: فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ ٱلطُّوفَانَ وَٱلْجَرَادَ وَٱلْقُمَّلَ وَٱلضَّفَادِعَ وَٱلدَّمَ ءَايَٰتٍۢ مُّفَصَّلَٰتٍۢ فَٱسْتَكْبَرُوا۟ وَكَانُوا۟ قَوْمًۭا مُّجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: feerselnâ `aleyhimu-ttûfâne velcerâde velkummele veddafâdi`a veddeme âyâtim mufessalâtin festekberû vekânû kavmem mucrimîn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine su baskınını, çekirgeyi, haşeratı, kurbağaları ve kanı birbirinden ayrı mucizeler olarak onlara musallat kıldık; yine de büyüklük taslayıp suçlu bir millet oldular.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 134. Ayet
Arapça: وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ ٱلرِّجْزُ قَالُوا۟ يَٰمُوسَى ٱدْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ ۖ لَئِن كَشَفْتَ عَنَّا ٱلرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ
Türkçe Okunuşu: velemmâ veka`a `aleyhimu-rriczu kâlû yâ mûse-d`u lenâ rabbeke bimâ `ahide `indek. lein keşefte `anne-rricze lenu'minenne leke velenursilenne me`ake benî isrâîl.
Türkçe Meali: Azab başlarına çökünce, "Ey Musa! Rabbine, sana verdiği ahde göre bizim için yalvar. Bizden azabı kaldırırsan sana, and olsun ki, inanacağız ve İsrailoğullarını seninle beraber göndereceğiz"dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 135. Ayet
Arapça: فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ ٱلرِّجْزَ إِلَىٰٓ أَجَلٍ هُم بَٰلِغُوهُ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ keşefnâ `anhumu-rricze ilâ ecelin hum bâliğûhu iẕâ hum yenkuŝûn.
Türkçe Meali: Azabı nasıl olsa sonuna gelecekleri bir müddet için üzerlerinden kaldırınca, hemen sözlerinden cayıyorlardı.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 136. Ayet
Arapça: فَٱنتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَٰهُمْ فِى ٱلْيَمِّ بِأَنَّهُمْ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا وَكَانُوا۟ عَنْهَا غَٰفِلِينَ
Türkçe Okunuşu: fentekamnâ minhum feağraknâhum fi-lyemmi biennehum keẕẕebû biâyâtinâ vekânû `anhâ ğâfilîn.
Türkçe Meali: Bu sebeple onlardan öç aldık, ayetlerimizi yalan sayıp umursamadıkları için onları denizde boğduk.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 137. Ayet
Arapça: وَأَوْرَثْنَا ٱلْقَوْمَ ٱلَّذِينَ كَانُوا۟ يُسْتَضْعَفُونَ مَشَٰرِقَ ٱلْأَرْضِ وَمَغَٰرِبَهَا ٱلَّتِى بَٰرَكْنَا فِيهَا ۖ وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ ٱلْحُسْنَىٰ عَلَىٰ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ بِمَا صَبَرُوا۟ ۖ وَدَمَّرْنَا مَا كَانَ يَصْنَعُ فِرْعَوْنُ وَقَوْمُهُۥ وَمَا كَانُوا۟ يَعْرِشُونَ
Türkçe Okunuşu: veevraŝne-lkavme-lleẕîne kânû yustad`afûne meşârika-l'ardi vemeğâribehe-lletî bâraknâ fîhâ. vetemmet kelimetu rabbike-lhusnâ `alâ benî isrâîle bimâ saberû. vedemmernâ mâ kâne yasne`u fir`avnu vekavmuhû vemâ kânû ya`rişûn.
Türkçe Meali: Hor görülen yahudileri, bereketlendirdiğimiz yerin doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabırlarına karşılık yerine geldi. Firavun ve milletinin yaptığını ve yükselttiklerini yıktık.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 138. Ayet
Arapça: وَجَٰوَزْنَا بِبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ٱلْبَحْرَ فَأَتَوْا۟ عَلَىٰ قَوْمٍۢ يَعْكُفُونَ عَلَىٰٓ أَصْنَامٍۢ لَّهُمْ ۚ قَالُوا۟ يَٰمُوسَى ٱجْعَل لَّنَآ إِلَٰهًۭا كَمَا لَهُمْ ءَالِهَةٌۭ ۚ قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌۭ تَجْهَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vecâveznâ bibenî isrâîle-lbahra feetev `alâ kavmiy ya`kufûne `alâ asnâmil lehum. kâlû yâ mûse-c`al lenâ ilâhen kemâ lehum âliheh. kâle innekum kavmun techelûn.
Türkçe Meali: İsrailoğullarının denizden geçmelerini sağladık. Puta gönülden tapan bir millete rastladılar. "Ey Musa! Onların tanrıları gibi bize de bir tanrı yap" dediler, Musa: " Doğrusu siz bilgisiz bir milletsiniz, bunlar yok olacaklar ve işledikleri boşa gidecektir" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 139. Ayet
Arapça: إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ مُتَبَّرٌۭ مَّا هُمْ فِيهِ وَبَٰطِلٌۭ مَّا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: inne hâulâi mutebberum mâ hum fîhi vebâtilum mâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: İsrailoğullarının denizden geçmelerini sağladık. Puta gönülden tapan bir millete rastladılar. "Ey Musa! Onların tanrıları gibi bize de bir tanrı yap" dediler, Musa: " Doğrusu siz bilgisiz bir milletsiniz, bunlar yok olacaklar ve işledikleri boşa gidecektir" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 140. Ayet
Arapça: قَالَ أَغَيْرَ ٱللَّهِ أَبْغِيكُمْ إِلَٰهًۭا وَهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle eğayra-llâhi ebğîkum ilâhev vehuve feddalekum `ale-l`âlemîn.
Türkçe Meali: "Sizi alemlere üstün kılmış olan Allah'tan başka bir tanrı mı arayacağım?" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 141. Ayet
Arapça: وَإِذْ أَنجَيْنَٰكُم مِّنْ ءَالِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُوٓءَ ٱلْعَذَابِ ۖ يُقَتِّلُونَ أَبْنَآءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَآءَكُمْ ۚ وَفِى ذَٰلِكُم بَلَآءٌۭ مِّن رَّبِّكُمْ عَظِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: veiẕ enceynâkum min âli fir`avne yesûmûnekum sûe-l`aẕâb. yukattilûne ebnâekum veyestahyûne nisâekum. vefî ẕâlikum belâum mir rabbikum `ażîm.
Türkçe Meali: Sizi kötü azaba sokan, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı öldüren Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 142. Ayet
Arapça: ۞ وَوَٰعَدْنَا مُوسَىٰ ثَلَٰثِينَ لَيْلَةًۭ وَأَتْمَمْنَٰهَا بِعَشْرٍۢ فَتَمَّ مِيقَٰتُ رَبِّهِۦٓ أَرْبَعِينَ لَيْلَةًۭ ۚ وَقَالَ مُوسَىٰ لِأَخِيهِ هَٰرُونَ ٱخْلُفْنِى فِى قَوْمِى وَأَصْلِحْ وَلَا تَتَّبِعْ سَبِيلَ ٱلْمُفْسِدِينَ
Türkçe Okunuşu: vevâ`adnâ mûsâ ŝelâŝîne leyletev veetmemnâhâ bi`aşrin fetemme mîkâtu rabbihî erbe`îne leyleh. vekâle mûsâ lieḫîhi hârûne-ḫlufnî fî kavmî veaslih velâ tettebi` sebîle-lmufsidîn.
Türkçe Meali: Musa'ya otuz gece vade verip sonra buna on gece daha kattık; böylece Rabbinin tayin ettiği müddet kırk geceye tamamlandı. Musa, kardeşi Harun'a, "Milletim içinde benim yerime geç, onları ıslah et, bozguncuların yoluna gitme" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 143. Ayet
Arapça: وَلَمَّا جَآءَ مُوسَىٰ لِمِيقَٰتِنَا وَكَلَّمَهُۥ رَبُّهُۥ قَالَ رَبِّ أَرِنِىٓ أَنظُرْ إِلَيْكَ ۚ قَالَ لَن تَرَىٰنِى وَلَٰكِنِ ٱنظُرْ إِلَى ٱلْجَبَلِ فَإِنِ ٱسْتَقَرَّ مَكَانَهُۥ فَسَوْفَ تَرَىٰنِى ۚ فَلَمَّا تَجَلَّىٰ رَبُّهُۥ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُۥ دَكًّۭا وَخَرَّ مُوسَىٰ صَعِقًۭا ۚ فَلَمَّآ أَفَاقَ قَالَ سُبْحَٰنَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَا۠ أَوَّلُ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: velemmâ câe mûsâ limîkâtinâ vekellemehû rabbuhû kâle rabbi erinî enżur ileyk. kâle len terânî velâkini-nżur ile-lcebeli feini-stekarra mekânehû fesevfe terânî. felemmâ tecellâ rabbuhû lilcebeli ce`alehû dekkev veḫarra mûsâ sa`ikâ. felemmâ efâka kâle subhâneke tubtu ileyke veenâ evvelu-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Musa, tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi onunla konuşunca, Musa: "Rabbim! Bana Kendini göster, Sana bakayım" dedi. Allah: "Sen Beni göremezsin ama dağa bak, eğer o yerinde kalırsa sen de Beni göreceksin" buyurdu. Rabbi dağa tecelli edince onu yerlebir etti ve Musa da baygın düştü; ayılınca: "Yarabbi, münezzehsin, Sana tevbe ettim, ben inananların ilkiyim" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 144. Ayet
Arapça: قَالَ يَٰمُوسَىٰٓ إِنِّى ٱصْطَفَيْتُكَ عَلَى ٱلنَّاسِ بِرِسَٰلَٰتِى وَبِكَلَٰمِى فَخُذْ مَآ ءَاتَيْتُكَ وَكُن مِّنَ ٱلشَّٰكِرِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle yâ mûsâ inni-stafeytuke `ale-nnâsi birisâletî vebikelâmî. feḫuẕ mâ âteytuke vekum mine-şşâkirîn.
Türkçe Meali: "Ey Musa! Verdiklerimle ve seninle konuşmamla seni insanlar arasından seçtim; sana verdiğimi al ve şükret" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 145. Ayet
Arapça: وَكَتَبْنَا لَهُۥ فِى ٱلْأَلْوَاحِ مِن كُلِّ شَىْءٍۢ مَّوْعِظَةًۭ وَتَفْصِيلًۭا لِّكُلِّ شَىْءٍۢ فَخُذْهَا بِقُوَّةٍۢ وَأْمُرْ قَوْمَكَ يَأْخُذُوا۟ بِأَحْسَنِهَا ۚ سَأُو۟رِيكُمْ دَارَ ٱلْفَٰسِقِينَ
Türkçe Okunuşu: veketebnâ lehû fi-l'elvâhi min kulli şey'im mev`iżatev vetefsîlel likulli şey'. feḫuẕhâ bikuvvetiv ve'mur kavmeke ye'ḫuẕû biahsenihâ. seurîkum dâra-lfâsikîn.
Türkçe Meali: Ona levhalarda her şeyden bir öğüt yazdık ve her şeyi uzun uzadıya açıkladık; onlara sıkıca sarıl, milletine de emret en güzel şekilde tutsunlar. Size Allah'a karşı gelenlerin yurdunu göstereceğim.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 146. Ayet
Arapça: سَأَصْرِفُ عَنْ ءَايَٰتِىَ ٱلَّذِينَ يَتَكَبَّرُونَ فِى ٱلْأَرْضِ بِغَيْرِ ٱلْحَقِّ وَإِن يَرَوْا۟ كُلَّ ءَايَةٍۢ لَّا يُؤْمِنُوا۟ بِهَا وَإِن يَرَوْا۟ سَبِيلَ ٱلرُّشْدِ لَا يَتَّخِذُوهُ سَبِيلًۭا وَإِن يَرَوْا۟ سَبِيلَ ٱلْغَىِّ يَتَّخِذُوهُ سَبِيلًۭا ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا وَكَانُوا۟ عَنْهَا غَٰفِلِينَ
Türkçe Okunuşu: seasrifu `an âyâtiye-lleẕîne yetekebberûne fi-l'ardi biğayri-lhakk. veiy yerav kulle âyetil lâ yu'minû bihâ. veiy yerav sebîle-rruşdi lâ yetteḫiẕûhu sebîlâ. veiy yerav sebîle-lğayyi yetteḫiẕûhu sebîlâ. ẕâlike biennehum keẕẕebû biâyâtinâ vekânû `anhâ ğâfilîn.
Türkçe Meali: Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları, ayetlerimden yüz çevirteceğim. Onlar bütün ayetleri görseler yine de inanmazlar; doğru yolu görseler, yol olarak benimsemezler; azgınlık yolunu görseler, hemen onu yol edinirler. Bu, onların mucizelerimizi yalan saymaları ve onlardan habersiz görünmelerinden ileri gelir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 147. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا وَلِقَآءِ ٱلْءَاخِرَةِ حَبِطَتْ أَعْمَٰلُهُمْ ۚ هَلْ يُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ velikâi-l'âḫirati habitat a`mâluhum. hel yuczevne illâ mâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalan sayan kimselerin işleri boşa gitmiştir. Onlar işlediklerinin karşılığından başka bir şeyle mi cezalanırlar?
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 148. Ayet
Arapça: وَٱتَّخَذَ قَوْمُ مُوسَىٰ مِنۢ بَعْدِهِۦ مِنْ حُلِيِّهِمْ عِجْلًۭا جَسَدًۭا لَّهُۥ خُوَارٌ ۚ أَلَمْ يَرَوْا۟ أَنَّهُۥ لَا يُكَلِّمُهُمْ وَلَا يَهْدِيهِمْ سَبِيلًا ۘ ٱتَّخَذُوهُ وَكَانُوا۟ ظَٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: vetteḫaẕe kavmu mûsâ mim ba`dihî min huliyyihim `iclen cesedel lehû ḫuvâr. elem yerav ennehû lâ yukellimuhum velâ yehdîhim sebîlâ. itteḫaẕûhu vekânû żâlimîn.
Türkçe Meali: Musa'nın ardından milleti, ziynet takımlarından, canlıymış gibi böğüren bir buzağı heykeli yaparak onu tanrı edindiler. O buzağının kendileriyle konuşmadığını ve yol da göstermediğini görmediler mi? Onu tanrı olarak benimseyip kendilerine yazık ettiler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 149. Ayet
Arapça: وَلَمَّا سُقِطَ فِىٓ أَيْدِيهِمْ وَرَأَوْا۟ أَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّوا۟ قَالُوا۟ لَئِن لَّمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ ٱلْخَٰسِرِينَ
Türkçe Okunuşu: velemmâ sukita fî eydîhim veraev ennehum kad dallû kâlû leil lem yerhamnâ rabbunâ veyağfir lenâ lenekûnenne mine-lḫâsirîn.
Türkçe Meali: Elleri böğründe, çaresiz kalıp, kendilerinin sapıtmış olduklarını görünce: "Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, and olsun ki mahvoluruz" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 150. Ayet
Arapça: وَلَمَّا رَجَعَ مُوسَىٰٓ إِلَىٰ قَوْمِهِۦ غَضْبَٰنَ أَسِفًۭا قَالَ بِئْسَمَا خَلَفْتُمُونِى مِنۢ بَعْدِىٓ ۖ أَعَجِلْتُمْ أَمْرَ رَبِّكُمْ ۖ وَأَلْقَى ٱلْأَلْوَاحَ وَأَخَذَ بِرَأْسِ أَخِيهِ يَجُرُّهُۥٓ إِلَيْهِ ۚ قَالَ ٱبْنَ أُمَّ إِنَّ ٱلْقَوْمَ ٱسْتَضْعَفُونِى وَكَادُوا۟ يَقْتُلُونَنِى فَلَا تُشْمِتْ بِىَ ٱلْأَعْدَآءَ وَلَا تَجْعَلْنِى مَعَ ٱلْقَوْمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: velemmâ race`a mûsâ ilâ kavmihî ğadbâne esifen kâle bi'semâ ḫaleftumûnî mim ba`dî. e`aciltum emra rabbikum. veelka-l'elvâha veeḫaẕe bira'si eḫîhi yecurruhû ileyh. kâle-bne umme inne-lkavme-stad`afûnî vekâdû yaktulûnenî. felâ tuşmit biye-l'a`dâe velâ tec`alnî me`a-lkavmi-żżâlimîn.
Türkçe Meali: Musa, milletine, kızgın ve üzgün olarak dönünce "Benim arkamdan ne kötü olmuşsunuz! Rabbinizin emrinin çabucak gelmesini mi istiyorsunuz?" dedi, levhaları attı ve kardeşinin başından tutup kendine doğru çekti. Harun: "Ey annem oğlu! Bu millet beni küçümsedi; az kalsın öldürüyorlardı. Bana, düşmanları sevindirecek şekilde davranma, beni bu zalim milletle bir sayma" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 151. Ayet
Arapça: قَالَ رَبِّ ٱغْفِرْ لِى وَلِأَخِى وَأَدْخِلْنَا فِى رَحْمَتِكَ ۖ وَأَنتَ أَرْحَمُ ٱلرَّٰحِمِينَ
Türkçe Okunuşu: kâle rabbi-ğfir lî velieḫî veedḫilnâ fî rahmetik. veente erhamu-rrâhimîn.
Türkçe Meali: Musa "Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla, bize acı, Sen merhametlilerin merhametlisisin" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 152. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُوا۟ ٱلْعِجْلَ سَيَنَالُهُمْ غَضَبٌۭ مِّن رَّبِّهِمْ وَذِلَّةٌۭ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۚ وَكَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُفْتَرِينَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne-tteḫaẕu-l`icle seyenâluhum ğadabum mir rabbihim veẕilletun fi-lhayâti-ddunyâ. vekeẕâlike neczi-lmufterîn.
Türkçe Meali: Buzağıyı tanrı olarak benimseyenler Rablerinin öfkesine ve dünya hayatında alçaklığa uğrayacaklardır; iftira edenleri böylece cezalandırırız.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 153. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ عَمِلُوا۟ ٱلسَّيِّـَٔاتِ ثُمَّ تَابُوا۟ مِنۢ بَعْدِهَا وَءَامَنُوٓا۟ إِنَّ رَبَّكَ مِنۢ بَعْدِهَا لَغَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne `amilu-sseyyiâti ŝumme tâbû mim ba`dihâ veâmenû. inne rabbeke mim ba`dihâ leğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Kötülük işleyip ardından tevbe edenler ve inananlar bilsinler ki Rabbin, bu hareketlerinin ardından onları şüphesiz bağışlar ve merhamet eder.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 154. Ayet
Arapça: وَلَمَّا سَكَتَ عَن مُّوسَى ٱلْغَضَبُ أَخَذَ ٱلْأَلْوَاحَ ۖ وَفِى نُسْخَتِهَا هُدًۭى وَرَحْمَةٌۭ لِّلَّذِينَ هُمْ لِرَبِّهِمْ يَرْهَبُونَ
Türkçe Okunuşu: velemmâ sekete `am mûse-lğadabu eḫaẕe-l'elvâh. vefî nusḫatihâ hudev verahmetul lilleẕîne hum lirabbihim yerhebûn.
Türkçe Meali: Musa, öfkesi yatışınca, bir nüshasında Rablerinden korkanlar için doğru yol ve rahmet yazılı olan levhaları aldı.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 155. Ayet
Arapça: وَٱخْتَارَ مُوسَىٰ قَوْمَهُۥ سَبْعِينَ رَجُلًۭا لِّمِيقَٰتِنَا ۖ فَلَمَّآ أَخَذَتْهُمُ ٱلرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّٰىَ ۖ أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ ٱلسُّفَهَآءُ مِنَّآ ۖ إِنْ هِىَ إِلَّا فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَآءُ وَتَهْدِى مَن تَشَآءُ ۖ أَنتَ وَلِيُّنَا فَٱغْفِرْ لَنَا وَٱرْحَمْنَا ۖ وَأَنتَ خَيْرُ ٱلْغَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: vaḫtâra mûsâ kavmehû seb`îne raculel limîkâtinâ. felemmâ eḫaẕethumu-rracfetu kâle rabbi lev şi'te ehlektehum min kablu veiyyây. etuhlikunâ bimâ fe`ale-ssufehâu minnâ. in hiye illâ fitnetuk. tudillu bihâ men teşâu vetehdî men teşâ'. ente veliyyunâ fağfir lenâ verhamnâ veente ḫayru-lğâfirîn.
Türkçe Meali: Musa, tayin ettiğimiz müddette milletinden yetmiş kişi seçti; onları sarsıntı tutunca dedi ki: "Rabbim! Dileseydin daha önce beni ve onları yok ederdin, aramızdaki beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi yok eder misin? Bu, Senin imtihanından başka birşey değildir, bununla dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletirsin; bizim dostumuz Sensin; bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en iyisisin."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 156. Ayet
Arapça: ۞ وَٱكْتُبْ لَنَا فِى هَٰذِهِ ٱلدُّنْيَا حَسَنَةًۭ وَفِى ٱلْءَاخِرَةِ إِنَّا هُدْنَآ إِلَيْكَ ۚ قَالَ عَذَابِىٓ أُصِيبُ بِهِۦ مَنْ أَشَآءُ ۖ وَرَحْمَتِى وَسِعَتْ كُلَّ شَىْءٍۢ ۚ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَٱلَّذِينَ هُم بِـَٔايَٰتِنَا يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: vektub lenâ fî hâẕihi-ddunyâ hasenetev vefi-l'âḫirati innâ hudnâ ileyk. kâle `aẕâbî usîbu bihî men eşâ'. verahmetî vesi`at kulle şey'. feseektubuhâ lilleẕîne yettekûne veyu'tûne-zzekâte velleẕîne hum biâyâtinâ yu'minûn.
Türkçe Meali: "Bu dünyada ve ahirette bizim için güzel olanı yaz; biz Sana yöneldik" dedi. Allah: "Azabıma dilediğim kimseyi uğratırım, rahmetim herşeyi kaplamıştır; bunu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanıp, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan peygambere uyanlara yazacağız. O peygamber, onlara, uygun olanı emreder ve fenalıktan meneder, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılar, onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar saadete erenlerdir" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 157. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يَتَّبِعُونَ ٱلرَّسُولَ ٱلنَّبِىَّ ٱلْأُمِّىَّ ٱلَّذِى يَجِدُونَهُۥ مَكْتُوبًا عِندَهُمْ فِى ٱلتَّوْرَىٰةِ وَٱلْإِنجِيلِ يَأْمُرُهُم بِٱلْمَعْرُوفِ وَيَنْهَىٰهُمْ عَنِ ٱلْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ ٱلطَّيِّبَٰتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ ٱلْخَبَٰٓئِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَٱلْأَغْلَٰلَ ٱلَّتِى كَانَتْ عَلَيْهِمْ ۚ فَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِهِۦ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَٱتَّبَعُوا۟ ٱلنُّورَ ٱلَّذِىٓ أُنزِلَ مَعَهُۥٓ ۙ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yettebi`ûne-rrasûle-nnebiyye-l'ummiyye-lleẕî yecidûnehû mektûben `indehum fi-ttevrâti vel'incîl. ye'muruhum bilma`rûfi veyenhâhum `ani-lmunkeri veyuhillu lehumu-ttayyibâti veyuharrimu `aleyhimu-lḫabâiŝe veyeda`u `anhum israhum vel'ağlâle-lletî kânet `aleyhim. felleẕîne âmenû bihî ve`azzerûhu venesarûhu vettebe`u-nnûra-lleẕî unzile me`ahû ulâike humu-lmuflihûn.
Türkçe Meali: "Bu dünyada ve ahirette bizim için güzel olanı yaz; biz Sana yöneldik" dedi. Allah: "Azabıma dilediğim kimseyi uğratırım, rahmetim herşeyi kaplamıştır; bunu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanıp, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan peygambere uyanlara yazacağız. O peygamber, onlara, uygun olanı emreder ve fenalıktan meneder, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılar, onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar saadete erenlerdir" dedi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 158. Ayet
Arapça: قُلْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنِّى رَسُولُ ٱللَّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا ٱلَّذِى لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ يُحْىِۦ وَيُمِيتُ ۖ فَـَٔامِنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِ ٱلنَّبِىِّ ٱلْأُمِّىِّ ٱلَّذِى يُؤْمِنُ بِٱللَّهِ وَكَلِمَٰتِهِۦ وَٱتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Türkçe Okunuşu: kul yâ eyyuhe-nnâsu innî rasûlu-llâhi ileykum cemî`an-lleẕî lehû mulku-ssemâvâti vel'ard. lâ ilâhe illâ huve yuhyî veyumît. feâminû billâhi verasûlihi-nnebiyyi-l'ummiyyi-lleẕî yu'minu billâhi vekelimâtihî vettebi`ûhu le`allekum tehtedûn.
Türkçe Meali: De ki: "Ey insanlar! Doğrusu ben, göklerin ve yerin hükümranı, O'ndan başka tanrı bulunmayan, dirilten ve öldüren Allah'ın, hepiniz için gönderdiği peygamberiyim. Allah'a ve okuyup yazması olmayan, haber getiren peygamberine -ki o da Allah'a ve sözlerine inanmıştır- inanın; ona uyun ki doğru yolu bulasınız."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 159. Ayet
Arapça: وَمِن قَوْمِ مُوسَىٰٓ أُمَّةٌۭ يَهْدُونَ بِٱلْحَقِّ وَبِهِۦ يَعْدِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vemin kavmi mûsâ ummetuy yehdûne bilhakki vebihî ya`dilûn.
Türkçe Meali: Musa'nın milletinden bir topluluk hakkı gösterirler ve onunla hükmederlerdi.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 160. Ayet
Arapça: وَقَطَّعْنَٰهُمُ ٱثْنَتَىْ عَشْرَةَ أَسْبَاطًا أُمَمًۭا ۚ وَأَوْحَيْنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ إِذِ ٱسْتَسْقَىٰهُ قَوْمُهُۥٓ أَنِ ٱضْرِب بِّعَصَاكَ ٱلْحَجَرَ ۖ فَٱنۢبَجَسَتْ مِنْهُ ٱثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًۭا ۖ قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍۢ مَّشْرَبَهُمْ ۚ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ ٱلْغَمَٰمَ وَأَنزَلْنَا عَلَيْهِمُ ٱلْمَنَّ وَٱلسَّلْوَىٰ ۖ كُلُوا۟ مِن طَيِّبَٰتِ مَا رَزَقْنَٰكُمْ ۚ وَمَا ظَلَمُونَا وَلَٰكِن كَانُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: vekatta`nâhumu-ŝnetey `aşrate esbâtan umemâ. veevhaynâ ilâ mûsâ iẕi-steskâhu kavmuh eni-drib bi`asâke-lhacer. fembeceset minhu-ŝnetâ `aşrate `aynâ. kad `alime kullu unâsim meşrabehum. veżallelnâ `aleyhimu-lğamâme veenzelnâ `aleyhimu-lmenne vesselvâ. kulû min tayyibâti mâ razaknâkum. vemâ żalemûnâ velâkin kânû enfusehum yażlimûn.
Türkçe Meali: Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki topluluğa ayırdık. Milleti Musa'dan su isteyince ona: "Asanla taşa vur" diye bildirdik; ondan on iki pınar fışkırdı. Herkes içeceği yeri öğrendi. Bulutla üzerlerine gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik, "Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin" dedik. Onlar, karşı gelmekle, Bize değil kendilerine zulmediyorlardı.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 161. Ayet
Arapça: وَإِذْ قِيلَ لَهُمُ ٱسْكُنُوا۟ هَٰذِهِ ٱلْقَرْيَةَ وَكُلُوا۟ مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ وَقُولُوا۟ حِطَّةٌۭ وَٱدْخُلُوا۟ ٱلْبَابَ سُجَّدًۭا نَّغْفِرْ لَكُمْ خَطِيٓـَٰٔتِكُمْ ۚ سَنَزِيدُ ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ kîle lehumu-skunû hâẕihi-lkaryete vekulû minhâ hayŝu şi'tum vekûlû hittatuv vedḫulu-lbâbe succeden nağfir lekum ḫatiâtikum. senezîdu-lmuhsinîn.
Türkçe Meali: Onlara: "Şu şehirde oturun, dilediğiniz gibi yiyip için, "affet!" deyin ve secde ederek kapısından girin; Biz de yanılmalarınızı bağışlarız. İyi davrananlara daha da artıracağız" denmişti.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 162. Ayet
Arapça: فَبَدَّلَ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ مِنْهُمْ قَوْلًا غَيْرَ ٱلَّذِى قِيلَ لَهُمْ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزًۭا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ بِمَا كَانُوا۟ يَظْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: febeddele-lleẕîne żalemû minhum kavlen ğayra-lleẕî kîle lehum feerselnâ `aleyhim riczem mine-ssemâi bimâ kânû yażlimûn.
Türkçe Meali: Onların zulmedenleri, kendilerine söylenen sözü başkasiyle değiştirdiler. Biz de, o zalimlere, zulümlerinden ötürü gökten azab indirdik.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 163. Ayet
Arapça: وَسْـَٔلْهُمْ عَنِ ٱلْقَرْيَةِ ٱلَّتِى كَانَتْ حَاضِرَةَ ٱلْبَحْرِ إِذْ يَعْدُونَ فِى ٱلسَّبْتِ إِذْ تَأْتِيهِمْ حِيتَانُهُمْ يَوْمَ سَبْتِهِمْ شُرَّعًۭا وَيَوْمَ لَا يَسْبِتُونَ ۙ لَا تَأْتِيهِمْ ۚ كَذَٰلِكَ نَبْلُوهُم بِمَا كَانُوا۟ يَفْسُقُونَ
Türkçe Okunuşu: ves'elhum `ani-lkaryeti-lletî kânet hâdirate-lbahr. iẕ ya`dûne fi-ssebti iẕ te'tîhim hîtânuhum yevme sebtihim şurra`av veyevme lâ yesbitûne lâ te'tîhim. keẕâlike neblûhum bimâ kânû yefsukûn.
Türkçe Meali: Onlara, deniz kıyısındaki kasabanın durumunu sor. Cumartesi yasaklarına tecavüz ediyorlardı. Cumartesileri balıklar sürüyle geliyor, başka günler gelmiyorlardı. Biz onları, yoldan çıkmaları sebebiyle böylece deniyorduk.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 164. Ayet
Arapça: وَإِذْ قَالَتْ أُمَّةٌۭ مِّنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا ۙ ٱللَّهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًۭا شَدِيدًۭا ۖ قَالُوا۟ مَعْذِرَةً إِلَىٰ رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ kâlet ummetum minhum lime te`iżûne kavmen-llâhu muhlikuhum ev mu`aẕẕibuhum `aẕâben şedîdâ. kâlû ma`ẕiraten ilâ rabbikum vele`allehum yettekûn.
Türkçe Meali: Aralarından bir topluluk: "Allah'ın yok edeceği veya şiddetli azaba uğratacağı bir millete niçin öğüt veriyorsunuz?" dediler. Öğüt verenler: "Rabbinize, hiç değilse bir özür beyan edebilmemiz içindir, belki Allah'a karşı gelmekten sakınırlar" dediler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 165. Ayet
Arapça: فَلَمَّا نَسُوا۟ مَا ذُكِّرُوا۟ بِهِۦٓ أَنجَيْنَا ٱلَّذِينَ يَنْهَوْنَ عَنِ ٱلسُّوٓءِ وَأَخَذْنَا ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ بِعَذَابٍۭ بَـِٔيسٍۭ بِمَا كَانُوا۟ يَفْسُقُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ nesû mâ ẕukkirû bihî enceyne-lleẕîne yenhevne `ani-ssûi veeḫaẕne-lleẕîne żalemû bi`aẕâbim beîsim bimâ kânû yefsukûn.
Türkçe Meali: Kendilerine yapılan öğütleri unutunca, Biz fenalıktan menedenleri kurtardık ve zalimleri, Allah'a karşı gelmelerinden ötürü şiddetli azaba uğrattık.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 166. Ayet
Arapça: فَلَمَّا عَتَوْا۟ عَن مَّا نُهُوا۟ عَنْهُ قُلْنَا لَهُمْ كُونُوا۟ قِرَدَةً خَٰسِـِٔينَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ `atev `am mâ nuhû `anhu kulnâ lehum kûnû kiradeten ḫâsiîn.
Türkçe Meali: Kendilerine edilen yasakları aşınca, onlara: "Aşağılık birer maymun olun" dedik.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 167. Ayet
Arapça: وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكَ لَيَبْعَثَنَّ عَلَيْهِمْ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ مَن يَسُومُهُمْ سُوٓءَ ٱلْعَذَابِ ۗ إِنَّ رَبَّكَ لَسَرِيعُ ٱلْعِقَابِ ۖ وَإِنَّهُۥ لَغَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: veiẕ teeẕẕene rabbuke leyeb`aŝenne `aleyhim ilâ yevmi-lkiyâmeti mey yesûmuhum sûe-l`aẕâb. inne rabbeke leserî`u-l`ikâb. veinnehû leğafûrur rahîm.
Türkçe Meali: Rabbin, kıyamet gününe kadar, onları, kötü azaba uğratacak kimseleri üzerlerine göndereceğini bildirmişti. Doğrusu Rabbin, cezayı çabuk verir. Doğrusu O bağışlar ve merhamet eder.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 168. Ayet
Arapça: وَقَطَّعْنَٰهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ أُمَمًۭا ۖ مِّنْهُمُ ٱلصَّٰلِحُونَ وَمِنْهُمْ دُونَ ذَٰلِكَ ۖ وَبَلَوْنَٰهُم بِٱلْحَسَنَٰتِ وَٱلسَّيِّـَٔاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: vekatta`nâhum fi-l'ardi umemâ. minhumu-ssâlihûne veminhum dûne ẕâlik. vebelevnâhum bilhasenâti vesseyyiâti le`allehum yerci`ûn.
Türkçe Meali: Biz onları yeryüzünde iyiler ve aşağılıklar olarak bölük bölük ayırdık; iyiliğe dönerler diye onları güzellikler ve kötülüklerle sınadık.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 169. Ayet
Arapça: فَخَلَفَ مِنۢ بَعْدِهِمْ خَلْفٌۭ وَرِثُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ يَأْخُذُونَ عَرَضَ هَٰذَا ٱلْأَدْنَىٰ وَيَقُولُونَ سَيُغْفَرُ لَنَا وَإِن يَأْتِهِمْ عَرَضٌۭ مِّثْلُهُۥ يَأْخُذُوهُ ۚ أَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِم مِّيثَٰقُ ٱلْكِتَٰبِ أَن لَّا يَقُولُوا۟ عَلَى ٱللَّهِ إِلَّا ٱلْحَقَّ وَدَرَسُوا۟ مَا فِيهِ ۗ وَٱلدَّارُ ٱلْءَاخِرَةُ خَيْرٌۭ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: feḫalefe mim ba`dihim ḫalfuv veriŝu-lkitâbe ye'ḫuẕûne `arada hâẕe-l'ednâ veyekûlûne seyuğferu lenâ. veiy ye'tihim `aradum miŝluhû ye'ḫuẕûh. elem yu'ḫaẕ `aleyhim mîŝâku-lkitâbi el lâ yekûlû `ale-llâhi ille-lhakka vederasû mâ fîh. veddâru-l'âḫiratu ḫayrul lilleẕîne yettekûn. efelâ ta`kilûn.
Türkçe Meali: Ardlarından yerlerine gelen bir takım kötüler, Kitap'a mirasçı oldular. "Biz nasıl olsa affedileceğiz" diyerek Kitap'ın hükümlerini değiştirme karşılığı bu değersiz dünyanın mallarını alırlar; yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Onlardan, Allah'a karşı ancak gerçeği söyleyeceklerine dair Kitap üzerine söz alınmamış mıydı? Kitap'da olanları okumamışlar mıydı? Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için, ahiret yurdu vardır, düşünmüyor musunuz? Biz, iyiliğe çalışanların ecrini elbette zayi etmeyiz.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 170. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ يُمَسِّكُونَ بِٱلْكِتَٰبِ وَأَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ إِنَّا لَا نُضِيعُ أَجْرَ ٱلْمُصْلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne yumessikûne bilkitâbi veekâmu-ssalâh. innâ lâ nudî`u ecra-lmuslihîn.
Türkçe Meali: Ardlarından yerlerine gelen bir takım kötüler, Kitap'a mirasçı oldular. "Biz nasıl olsa affedileceğiz" diyerek Kitap'ın hükümlerini değiştirme karşılığı bu değersiz dünyanın mallarını alırlar; yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Onlardan, Allah'a karşı ancak gerçeği söyleyeceklerine dair Kitap üzerine söz alınmamış mıydı? Kitap'da olanları okumamışlar mıydı? Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için, ahiret yurdu vardır, düşünmüyor musunuz? Biz, iyiliğe çalışanların ecrini elbette zayi etmeyiz.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 171. Ayet
Arapça: ۞ وَإِذْ نَتَقْنَا ٱلْجَبَلَ فَوْقَهُمْ كَأَنَّهُۥ ظُلَّةٌۭ وَظَنُّوٓا۟ أَنَّهُۥ وَاقِعٌۢ بِهِمْ خُذُوا۟ مَآ ءَاتَيْنَٰكُم بِقُوَّةٍۢ وَٱذْكُرُوا۟ مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ netakne-lcebele fevkahum keennehû żulletuv veżannû ennehû vâki`um bihim. ḫuẕû mâ âteynâkum bikuvvetiv veẕkurû mâ fîhi le`allekum tettekûn.
Türkçe Meali: Tur dağını, gölgelik gibi onların üzerlerine yükseltmiştik, onlar tepelerine düşeceğini sanmışlardı. Onlara: "Size verdiğimiz Kitap'a sıkıca sarılın, içinde olanı düşünün ki sakınanlardan olasınız" demiştik.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 172. Ayet
Arapça: وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِنۢ بَنِىٓ ءَادَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ أَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ ۖ قَالُوا۟ بَلَىٰ ۛ شَهِدْنَآ ۛ أَن تَقُولُوا۟ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَٰذَا غَٰفِلِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ eḫaẕe rabbuke mim benî âdeme min żuhûrihim ẕurriyyetehum veeşhedehum `alâ enfusihim. elestu birabbikum. kâlû belâ. şehidnâ. en tekûlû yevme-lkiyâmeti innâ kunnâ `an hâẕâ ğâfilîn.
Türkçe Meali: Rabbin, insanoğlunun sulbünden soyunu alıp devam ettirmiş, onlara: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim" demiş ve buna kendilerini şahit tutmuştu. Onlar da: "Evet şahidiz" demişlerdi. Bu, kıyamet günü, "Bizim bundan haberimiz yoktu" dersiniz veya "Daha önce babalarımız Allah'a ortak koşmuşlardı, biz de onlardan sonra gelen bir soyuz, bizi, boşa çalışanların yaptıklarından ötürü yok eder misin?" dersiniz diyedir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 173. Ayet
Arapça: أَوْ تَقُولُوٓا۟ إِنَّمَآ أَشْرَكَ ءَابَآؤُنَا مِن قَبْلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةًۭ مِّنۢ بَعْدِهِمْ ۖ أَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ ٱلْمُبْطِلُونَ
Türkçe Okunuşu: ev tekûlû innemâ eşrake âbâunâ min kablu vekunnâ ẕurriyyetem mim ba`dihim. efetuhlikunâ bimâ fe`ale-lmubtilûn.
Türkçe Meali: Rabbin, insanoğlunun sulbünden soyunu alıp devam ettirmiş, onlara: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim" demiş ve buna kendilerini şahit tutmuştu. Onlar da: "Evet şahidiz" demişlerdi. Bu, kıyamet günü, "Bizim bundan haberimiz yoktu" dersiniz veya "Daha önce babalarımız Allah'a ortak koşmuşlardı, biz de onlardan sonra gelen bir soyuz, bizi, boşa çalışanların yaptıklarından ötürü yok eder misin?" dersiniz diyedir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 174. Ayet
Arapça: وَكَذَٰلِكَ نُفَصِّلُ ٱلْءَايَٰتِ وَلَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike nufessilu-l'âyâti vele`allehum yerci`ûn.
Türkçe Meali: Belki doğru yola dönerler diye ayetleri böylece uzun uzadıya açıklıyoruz.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 175. Ayet
Arapça: وَٱتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ٱلَّذِىٓ ءَاتَيْنَٰهُ ءَايَٰتِنَا فَٱنسَلَخَ مِنْهَا فَأَتْبَعَهُ ٱلشَّيْطَٰنُ فَكَانَ مِنَ ٱلْغَاوِينَ
Türkçe Okunuşu: vetlu `aleyhim nebee-lleẕî âteynâhu âyâtinâ fenseleḫa minhâ feetbe`ahu-şşeytânu fekâne mine-lğâvîn.
Türkçe Meali: Onlara, şeytanın peşine takdığı ve kendisine verdiğimiz ayetlerden sıyrılarak azgınlıklardan olan kişinin olayını anlat.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 176. Ayet
Arapça: وَلَوْ شِئْنَا لَرَفَعْنَٰهُ بِهَا وَلَٰكِنَّهُۥٓ أَخْلَدَ إِلَى ٱلْأَرْضِ وَٱتَّبَعَ هَوَىٰهُ ۚ فَمَثَلُهُۥ كَمَثَلِ ٱلْكَلْبِ إِن تَحْمِلْ عَلَيْهِ يَلْهَثْ أَوْ تَتْرُكْهُ يَلْهَث ۚ ذَّٰلِكَ مَثَلُ ٱلْقَوْمِ ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا ۚ فَٱقْصُصِ ٱلْقَصَصَ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: velev şi'nâ lerafa`nâhu bihâ velâkinnehû aḫlede ile-l'ardi vettebe`a hevâh. femeŝeluhû kemeŝeli-lkelb. in tahmil `aleyhi yelheŝ ev tetrukhu yelheŝ. ẕâlike meŝelu-lkavmi-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ. faksusi-lkasasa le`allehum yetefekkerûn.
Türkçe Meali: Dileseydik, onu ayetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hali böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 177. Ayet
Arapça: سَآءَ مَثَلًا ٱلْقَوْمُ ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا وَأَنفُسَهُمْ كَانُوا۟ يَظْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: sâe meŝelen-lkavmu-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ veenfusehum kânû yażlimûn.
Türkçe Meali: Ayetlerimizi yalan sayan, kendine zulmeden millet ne kötü bir misaldir!
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 178. Ayet
Arapça: مَن يَهْدِ ٱللَّهُ فَهُوَ ٱلْمُهْتَدِى ۖ وَمَن يُضْلِلْ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ
Türkçe Okunuşu: mey yehdi-llâhu fehuve-lmuhtedî. vemey yudlil feulâike humu-lḫâsirûn.
Türkçe Meali: Allah'ın doğru yola sevkettiği kimse doğru yolda olur. Saptırdığı kimseler ise, işte onlar mahvolanlardır.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 179. Ayet
Arapça: وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًۭا مِّنَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ ۖ لَهُمْ قُلُوبٌۭ لَّا يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌۭ لَّا يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ ءَاذَانٌۭ لَّا يَسْمَعُونَ بِهَآ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ كَٱلْأَنْعَٰمِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْغَٰفِلُونَ
Türkçe Okunuşu: velekad ẕera'nâ licehenneme keŝîram mine-lcinni vel'ins. lehum kulûbul lâ yefkahûne bihâ. velehum a`yunul lâ yubsirûne bihâ. velehum âẕânul lâ yesme`ûne bihâ. ulâike kel'en`âmi bel hum edall. ulâike humu-lğâfilûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık; onların kalbleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 180. Ayet
Arapça: وَلِلَّهِ ٱلْأَسْمَآءُ ٱلْحُسْنَىٰ فَٱدْعُوهُ بِهَا ۖ وَذَرُوا۟ ٱلَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِىٓ أَسْمَٰٓئِهِۦ ۚ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: velillâhi-l'esmâu-lhusnâ fed`ûhu bihâ. veẕeru-lleẕîne yulhidûne fî esmâih. seyuczevne mâ kânû ya`melûn.
Türkçe Meali: En güzel isimler Allah'ındır, O'na o isimlerle dua edin, O'nun isimleri konusunda eğriliğe sapanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını göreceklerdir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 181. Ayet
Arapça: وَمِمَّنْ خَلَقْنَآ أُمَّةٌۭ يَهْدُونَ بِٱلْحَقِّ وَبِهِۦ يَعْدِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vemimmen ḫalaknâ ummetuy yehdûne bilhakki vebihî ya`dilûn.
Türkçe Meali: Yarattıklarımızdan bir topluluk hakkı gösterirler ve onunla hükmederler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 182. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا سَنَسْتَدْرِجُهُم مِّنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ senestedricuhum min hayŝu lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Ayetlerimizi yalan sayanları, bilmedikleri yönden, ağır ağır sonuçlarına yaklaştıracağız.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 183. Ayet
Arapça: وَأُمْلِى لَهُمْ ۚ إِنَّ كَيْدِى مَتِينٌ
Türkçe Okunuşu: veumlî lehum. inne keydî metîn.
Türkçe Meali: Onlara mahsustan mühlet veririm, çünkü Benim düzenim çetindir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 184. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا۟ ۗ مَا بِصَاحِبِهِم مِّن جِنَّةٍ ۚ إِنْ هُوَ إِلَّا نَذِيرٌۭ مُّبِينٌ
Türkçe Okunuşu: evelem yetefekkerû mâ bisâhibihim min cinneh. in huve illâ neẕîrum mubîn.
Türkçe Meali: Düşünmüyorlar mı ki, arkadaşları olan peygamberde deliliğin eseri yoktur. O ancak açıkça uyaran bir kimsedir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 185. Ayet
Arapça: أَوَلَمْ يَنظُرُوا۟ فِى مَلَكُوتِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا خَلَقَ ٱللَّهُ مِن شَىْءٍۢ وَأَنْ عَسَىٰٓ أَن يَكُونَ قَدِ ٱقْتَرَبَ أَجَلُهُمْ ۖ فَبِأَىِّ حَدِيثٍۭ بَعْدَهُۥ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: evelem yenżurû fî melekûti-ssemâvâti vel'ardi vemâ ḫaleka-llâhu min şey'iv veen `asâ ey yekûne kadi-kterabe eceluhum. febieyyi hadîŝim ba`dehû yu'minûn.
Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığını, Allah'ın yarattığı her şeyi ve ecellerinin yaklaşmış olması ihtimalini düşünmüyorlar mı? Bundan sonra hangi söze inanacaklar?
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 186. Ayet
Arapça: مَن يُضْلِلِ ٱللَّهُ فَلَا هَادِىَ لَهُۥ ۚ وَيَذَرُهُمْ فِى طُغْيَٰنِهِمْ يَعْمَهُونَ
Türkçe Okunuşu: mey yudlili-llâhu felâ hâdiye leh. veyeẕeruhum fî tuğyânihim ya`mehûn.
Türkçe Meali: Allah'ın saptırdığını yola getirecek yoktur. O, sapanları taşkınlıkları içinde bocalayıp dururlarken bırakır.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 187. Ayet
Arapça: يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلسَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَىٰهَا ۖ قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ رَبِّى ۖ لَا يُجَلِّيهَا لِوَقْتِهَآ إِلَّا هُوَ ۚ ثَقُلَتْ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ لَا تَأْتِيكُمْ إِلَّا بَغْتَةًۭ ۗ يَسْـَٔلُونَكَ كَأَنَّكَ حَفِىٌّ عَنْهَا ۖ قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ ٱللَّهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: yes'elûneke `ani-ssâ`ati eyyâne mursâhâ. kul innemâ `ilmuhâ `inde rabbî. lâ yucellîhâ livaktihâ illâ hû. ŝekulet fi-ssemâvâti vel'ard. lâ te'tîkum illâ bağteten. yes'elûneke keenneke hafiyyun `anhâ. kul innemâ `ilmuhâ `inde-llâhi velâkinne ekŝera-nnâsi lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Sana, kıyamet saatinin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar, de ki: "Onu ancak Rabbim bilir, onun vaktini, O'ndan başka belirtecek yoktur. Göklerin ve yerin, ağırlığını kaldıramayacağı o saat, sizlere ansızın gelecektir." Sen sanki öğrenmişsin gibi sana soruyorlar, de ki: "Onu bilmek ancak Allah'a mahsustur, ama insanların çoğu bu gerçeği bilmezler."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 188. Ayet
Arapça: قُل لَّآ أَمْلِكُ لِنَفْسِى نَفْعًۭا وَلَا ضَرًّا إِلَّا مَا شَآءَ ٱللَّهُ ۚ وَلَوْ كُنتُ أَعْلَمُ ٱلْغَيْبَ لَٱسْتَكْثَرْتُ مِنَ ٱلْخَيْرِ وَمَا مَسَّنِىَ ٱلسُّوٓءُ ۚ إِنْ أَنَا۠ إِلَّا نَذِيرٌۭ وَبَشِيرٌۭ لِّقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: kul lâ emliku linefsî nef`av velâ darran illâ mâ şâe-llâh. velev kuntu a`lemu-lğaybe lestekŝertu mine-lḫayr. vemâ messeniye-ssûu in ene illâ neẕîruv vebeşîrul likavmiy yu'minûn.
Türkçe Meali: De ki: "Allah'ın dilemesi dışında ben kendime bir fayda ve zarar verecek durumda değilim. Görülmeyeni bileydim, daha çok iyilik yapardım ve bana kötülük de gelmezdi. Ben sadece, inanan bir milleti uyaran ve müjdeleyen bir peygamberim."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 189. Ayet
Arapça: ۞ هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍۢ وَٰحِدَةٍۢ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا ۖ فَلَمَّا تَغَشَّىٰهَا حَمَلَتْ حَمْلًا خَفِيفًۭا فَمَرَّتْ بِهِۦ ۖ فَلَمَّآ أَثْقَلَت دَّعَوَا ٱللَّهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ ءَاتَيْتَنَا صَٰلِحًۭا لَّنَكُونَنَّ مِنَ ٱلشَّٰكِرِينَ
Türkçe Okunuşu: huve-lleẕî ḫalekakum min nefsiv vâhidetiv vece`ale minhâ zevcehâ liyeskune ileyhâ. felemmâ teğaşşâhâ hamelet hamlen ḫafîfen femerrat bih. felemmâ eŝkalet de`ave-llâhe rabbehumâ lein âteytenâ sâlihal lenekûnenne mine-şşâkirîn.
Türkçe Meali: Sizi bir nefisten yaratan ve gönlünün huzura kavuşacağı eşini de ondan var eden Allah'tır. Eşine yaklaşınca, eşi hafif bir yük yüklendi ve bu halde bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca, karı-koca, Rableri olan Allah'a: "Bize kusursuz bir çocuk verirsen, and olsun ki şükredenlerden oluruz" diye yalvardılar.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 190. Ayet
Arapça: فَلَمَّآ ءَاتَىٰهُمَا صَٰلِحًۭا جَعَلَا لَهُۥ شُرَكَآءَ فِيمَآ ءَاتَىٰهُمَا ۚ فَتَعَٰلَى ٱللَّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ âtâhumâ sâlihan ce`alâ lehû şurakâe fîmâ âtâhumâ. fete`âle-llâhu `ammâ yuşrikûn.
Türkçe Meali: Allah onlara kusursuz bir çocuk verince, kendilerine verdiği şey hakkında Allah'a ortaklar koştular. Allah, onların ortak koştukları şeylerden yücedir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 191. Ayet
Arapça: أَيُشْرِكُونَ مَا لَا يَخْلُقُ شَيْـًۭٔا وَهُمْ يُخْلَقُونَ
Türkçe Okunuşu: eyuşrikûne mâ lâ yaḫluku şey'ev vehum yuḫlekûn.
Türkçe Meali: Kendileri yaratılmışken, bir şey yaratamayan putları mı ortak koşuyorlar?
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 192. Ayet
Arapça: وَلَا يَسْتَطِيعُونَ لَهُمْ نَصْرًۭا وَلَآ أَنفُسَهُمْ يَنصُرُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ yestetî`ûne lehum nasrav velâ enfusehum yensurûn.
Türkçe Meali: Oysa putlar ne onlara yardım edebilir ve ne de kendilerine bir yardımları olur.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 193. Ayet
Arapça: وَإِن تَدْعُوهُمْ إِلَى ٱلْهُدَىٰ لَا يَتَّبِعُوكُمْ ۚ سَوَآءٌ عَلَيْكُمْ أَدَعَوْتُمُوهُمْ أَمْ أَنتُمْ صَٰمِتُونَ
Türkçe Okunuşu: vein ted`ûhum ile-lhudâ lâ yettebi`ûkum. sevâun `aleykum ede`avtumûhum em entum sâmitûn.
Türkçe Meali: Onları doğru yola çağırırsanız, size uymazlar; çağırmanız da, susmanız da onlar için birdir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 194. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ عِبَادٌ أَمْثَالُكُمْ ۖ فَٱدْعُوهُمْ فَلْيَسْتَجِيبُوا۟ لَكُمْ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne ted`ûne min dûni-llâhi `ibâdun emŝâlukum fed`ûhum felyestecîbû lekum in kuntum sâdikîn.
Türkçe Meali: Allah'tan başka taptıklarınız putlar da, sizin gibi yaratıklardır. Eğer doğru sözlü iseniz, onları çağırın da size cevap versinler bakalım.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 195. Ayet
Arapça: أَلَهُمْ أَرْجُلٌۭ يَمْشُونَ بِهَآ ۖ أَمْ لَهُمْ أَيْدٍۢ يَبْطِشُونَ بِهَآ ۖ أَمْ لَهُمْ أَعْيُنٌۭ يُبْصِرُونَ بِهَآ ۖ أَمْ لَهُمْ ءَاذَانٌۭ يَسْمَعُونَ بِهَا ۗ قُلِ ٱدْعُوا۟ شُرَكَآءَكُمْ ثُمَّ كِيدُونِ فَلَا تُنظِرُونِ
Türkçe Okunuşu: elehum erculuy yemşûne bihâ. em lehum eydiy yebtişûne bihâ. em lehum a`yunuy yubsirûne bihâ. em lehum âẕânuy yesme`ûne bihâ. kuli-d`û şurakâekum ŝumme kîdûni felâ tunżirûn.
Türkçe Meali: Onların yürüyecek ayakları mı var, yoksa tutacak elleri mi var, ya da görecek gözleri mi var, veya işitecek kulakları mı var? De ki: "Ortaklarınızı çağırın elinizden gelirse bana tuzak kurun, göz açtırmayın."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 196. Ayet
Arapça: إِنَّ وَلِۦِّىَ ٱللَّهُ ٱلَّذِى نَزَّلَ ٱلْكِتَٰبَ ۖ وَهُوَ يَتَوَلَّى ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: inne veliyyiye-llâhu-lleẕî nezzele-lkitâb. vehuve yetevelle-ssâlihîn.
Türkçe Meali: "Çünkü benim dostum, Kitap'ı indiren Allah'tır. O, iyileri dost edinir."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 197. Ayet
Arapça: وَٱلَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِۦ لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَكُمْ وَلَآ أَنفُسَهُمْ يَنصُرُونَ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne ted`ûne min dûnihî lâ yestetî`ûne nasrakum velâ enfusehum yensurûn.
Türkçe Meali: "O'nu bırakıp da taptıklarınız, kendilerine yardım edemezler ki size yardım etsinler."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 198. Ayet
Arapça: وَإِن تَدْعُوهُمْ إِلَى ٱلْهُدَىٰ لَا يَسْمَعُوا۟ ۖ وَتَرَىٰهُمْ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ وَهُمْ لَا يُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vein ted`ûhum ile-lhudâ lâ yesme`û. veterâhum yenżurûne ileyke vehum lâ yubsirûn.
Türkçe Meali: Onları doğru yola çağırırsanız duymazlar. Sana baktıklarını görürsün, oysa görmezler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 199. Ayet
Arapça: خُذِ ٱلْعَفْوَ وَأْمُرْ بِٱلْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ ٱلْجَٰهِلِينَ
Türkçe Okunuşu: ḫuẕi-l`afve ve'mur bil`urfi vea`rid `ani-lcâhilîn.
Türkçe Meali: Sen af yolunu tut, bağışla, uygun olanı emret, bilgisizlere aldırış etme.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 200. Ayet
Arapça: وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ ٱلشَّيْطَٰنِ نَزْغٌۭ فَٱسْتَعِذْ بِٱللَّهِ ۚ إِنَّهُۥ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: veimmâ yenzeğanneke mine-şşeytâni nezğun feste`iẕ billâh. innehû semî`un `alîm.
Türkçe Meali: Şeytan seni dürtecek olursa Allah'a sığın, doğrusu O işitir ve bilir.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 201. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟ إِذَا مَسَّهُمْ طَٰٓئِفٌۭ مِّنَ ٱلشَّيْطَٰنِ تَذَكَّرُوا۟ فَإِذَا هُم مُّبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne-ttekav iẕâ messehum tâifum mine-şşeytâni teẕekkerû feiẕâ hum mubsirûn.
Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca, Allah'ı anarlar ve hemen gerçeği görürler.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 202. Ayet
Arapça: وَإِخْوَٰنُهُمْ يَمُدُّونَهُمْ فِى ٱلْغَىِّ ثُمَّ لَا يُقْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veiḫvânuhum yemuddûnehum fi-lğayyi ŝumme lâ yuksirûn.
Türkçe Meali: Şeytanın kardeşleri onları azgınlığa sürüklerler ve bundan hiç geri durmazlar.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 203. Ayet
Arapça: وَإِذَا لَمْ تَأْتِهِم بِـَٔايَةٍۢ قَالُوا۟ لَوْلَا ٱجْتَبَيْتَهَا ۚ قُلْ إِنَّمَآ أَتَّبِعُ مَا يُوحَىٰٓ إِلَىَّ مِن رَّبِّى ۚ هَٰذَا بَصَآئِرُ مِن رَّبِّكُمْ وَهُدًۭى وَرَحْمَةٌۭ لِّقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ lem te'tihim biâyetin kâlû levle-ctebeytehâ. kul innemâ ettebi`u mâ yûhâ ileyye mir rabbî. hâẕâ besâiru mir rabbikum vehudev verahmetul likavmiy yu'minûn.
Türkçe Meali: Onlara bir ayet getirmediğin zaman, "Sen bir tane yapsaydın ya" derler. De ki: "Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bu Kitap inanan millete Rabbinizden açık belgeler, yol gösterme ve rahmettir."
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 204. Ayet
Arapça: وَإِذَا قُرِئَ ٱلْقُرْءَانُ فَٱسْتَمِعُوا۟ لَهُۥ وَأَنصِتُوا۟ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ kurie-lkur'ânu festemi`û lehû veensitû le`allekum turhamûn.
Türkçe Meali: Kuran okunduğu zaman ona kulak verin, dinleyin ki merhamet olunasınız.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 205. Ayet
Arapça: وَٱذْكُر رَّبَّكَ فِى نَفْسِكَ تَضَرُّعًۭا وَخِيفَةًۭ وَدُونَ ٱلْجَهْرِ مِنَ ٱلْقَوْلِ بِٱلْغُدُوِّ وَٱلْءَاصَالِ وَلَا تَكُن مِّنَ ٱلْغَٰفِلِينَ
Türkçe Okunuşu: veẕkur rabbeke fî nefsike tedarru`av veḫîfetev vedûne-lcehri mine-lkavli bilğuduvvi vel'esâli velâ tekum mine-lğâfilîn.
Türkçe Meali: Rabbini gönülden ve korkarak içinden hafif bir sesle sabah akşam an, gafillerden olma.
سُورَةُ الأَعۡرَافِ - A'râf Suresi - 206. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِۦ وَيُسَبِّحُونَهُۥ وَلَهُۥ يَسْجُدُونَ ۩
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne `inde rabbike lâ yestekbirûne `an `ibâdetihî veyusebbihûnehû velehû yescudûn.
Türkçe Meali: Doğrusu Rabbinin katında olanlar, O'na kulluk etmekten büyüklenmezler, O'nu tenzih ederler ve yalnız O'na secde ederler.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 1. Ayet
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلْأَنفَالِ ۖ قُلِ ٱلْأَنفَالُ لِلَّهِ وَٱلرَّسُولِ ۖ فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَصْلِحُوا۟ ذَاتَ بَيْنِكُمْ ۖ وَأَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥٓ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: yes'elûneke `ani-l'enfâl. kuli-l'enfâlu lillâhi verrasûl. fetteku-llâhe veaslihû ẕâte beynikum. veetî`u-llâhe verasûlehû in kuntum mu'minîn.
Türkçe Meali: Sana, ganimetlere dair soru sorarlar, de ki: Ganimetler Allah'ın ve Peygamberindir. İnanıyorsanız Allah'tan sakının, aranızdaki münasebetleri düzeltin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 2. Ayet
Arapça: إِنَّمَا ٱلْمُؤْمِنُونَ ٱلَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ ٱللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُهُۥ زَادَتْهُمْ إِيمَٰنًۭا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
Türkçe Okunuşu: inneme-lmu'minûne-lleẕîne iẕâ ẕukira-llâhu vecilet kulûbuhum veiẕâ tuliyet `aleyhim âyâtuhû zâdethum îmânev ve`alâ rabbihim yetevekkelûn.
Türkçe Meali: İnananlar ancak, o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalbleri titrer, ayetleri okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır. Ve Rablerine güvenirler; namaz kılarlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince sarf ederler.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 3. Ayet
Arapça: ٱلَّذِينَ يُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَمِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ يُنفِقُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yukîmûne-ssalâte vemimmâ razaknâhum yunfikûn.
Türkçe Meali: İnananlar ancak, o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalbleri titrer, ayetleri okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır. Ve Rablerine güvenirler; namaz kılarlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince sarf ederler.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 4. Ayet
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُؤْمِنُونَ حَقًّۭا ۚ لَّهُمْ دَرَجَٰتٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌۭ وَرِزْقٌۭ كَرِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: ulâike humu-lmu'minûne hakkâ. lehum deracâtun `inde rabbihim vemağfiratuv verizkun kerîm.
Türkçe Meali: İşte gerçekten inanmış olanlar bunlardır. Onlara Rablerinin katında mertebeler, mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 5. Ayet
Arapça: كَمَآ أَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِنۢ بَيْتِكَ بِٱلْحَقِّ وَإِنَّ فَرِيقًۭا مِّنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ لَكَٰرِهُونَ
Türkçe Okunuşu: kemâ aḫraceke rabbuke mim beytike bilhakk. veinne ferîkam mine-lmu'minîne lekârihûn.
Türkçe Meali: Nitekim, Rabbin seni hak uğrunda evinden savaş için çıkarmıştı, oysa müslümanların bir takımı bundan hoşlanmamıştı.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 6. Ayet
Arapça: يُجَٰدِلُونَكَ فِى ٱلْحَقِّ بَعْدَمَا تَبَيَّنَ كَأَنَّمَا يُسَاقُونَ إِلَى ٱلْمَوْتِ وَهُمْ يَنظُرُونَ
Türkçe Okunuşu: yucâdilûneke fi-lhakki ba`de mâ tebeyyene keennemâ yusâkûne ile-lmevti vehum yenżurûn.
Türkçe Meali: Sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, gerçek ortaya çıktıktan sonra bile seninle tartışıyorlardı.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 7. Ayet
Arapça: وَإِذْ يَعِدُكُمُ ٱللَّهُ إِحْدَى ٱلطَّآئِفَتَيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ أَنَّ غَيْرَ ذَاتِ ٱلشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُرِيدُ ٱللَّهُ أَن يُحِقَّ ٱلْحَقَّ بِكَلِمَٰتِهِۦ وَيَقْطَعَ دَابِرَ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ ye`idukumu-llâhu ihde-ttâifeteyni ennehâ lekum veteveddûne enne ğayra ẕâti-şşevketi tekûnu lekum veyurîdu-llâhu ey yuhikka-lhakka bikelimâtihî veyakta`a dâbira-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Allah bu iki taifeden birini size vadetmişti; siz, kuvvetsiz olanın size düşmesini istiyordunuz. Oysa, suçluların hoşuna gitmese de, hakkı ortaya çıkarmak ve batılı tepelemek için, Allah sözleriyle hakkı ortaya koymak ve inkarcıların kökünü kesmek istiyordu.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 8. Ayet
Arapça: لِيُحِقَّ ٱلْحَقَّ وَيُبْطِلَ ٱلْبَٰطِلَ وَلَوْ كَرِهَ ٱلْمُجْرِمُونَ
Türkçe Okunuşu: liyuhikka-lhakka veyubtile-lbâtile velev kerihe-lmucrimûn.
Türkçe Meali: Allah bu iki taifeden birini size vadetmişti; siz, kuvvetsiz olanın size düşmesini istiyordunuz. Oysa, suçluların hoşuna gitmese de, hakkı ortaya çıkarmak ve batılı tepelemek için, Allah sözleriyle hakkı ortaya koymak ve inkarcıların kökünü kesmek istiyordu.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 9. Ayet
Arapça: إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَٱسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّى مُمِدُّكُم بِأَلْفٍۢ مِّنَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ مُرْدِفِينَ
Türkçe Okunuşu: iẕ testeğîŝûne rabbekum festecâbe lekum ennî mumiddukum bielfim mine-lmelâiketi murdifîn.
Türkçe Meali: Rabbinizin yardımına sığınıyordunuz. O, "Ben size, birbiri peşinden bin melekle yardım ederim" diye cevap vermişti.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 10. Ayet
Arapça: وَمَا جَعَلَهُ ٱللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِۦ قُلُوبُكُمْ ۚ وَمَا ٱلنَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِندِ ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Türkçe Okunuşu: vemâ ce`alehu-llâhu illâ buşrâ velitatmeinne bihî kulûbukum. veme-nnasru illâ min `indi-llâh. inne-llâhe `azîzun hakîm.
Türkçe Meali: Allah bunu ancak bir müjde olması ve kalblerinizin yatışması için yapmıştı. Yardım ancak Allah katındandır. Doğrusu Allah güçlüdür, hakimdir.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 11. Ayet
Arapça: إِذْ يُغَشِّيكُمُ ٱلنُّعَاسَ أَمَنَةًۭ مِّنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ لِّيُطَهِّرَكُم بِهِۦ وَيُذْهِبَ عَنكُمْ رِجْزَ ٱلشَّيْطَٰنِ وَلِيَرْبِطَ عَلَىٰ قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ ٱلْأَقْدَامَ
Türkçe Okunuşu: iẕ yuğaşşîkumu-nnu`âse emenetem minhu veyunezzilu `aleykum mine-ssemâi mâel liyutahhirakum bihî veyuẕhibe `ankum ricze-şşeytâni veliyerbita `alâ kulûbikum veyuŝebbite bihi-l'akdâm.
Türkçe Meali: Allah kendi katından bir güven işareti olarak sizi hafif bir uykuya daldırmıştı. Sizi arıtmak, sizden şeytan vesvesesini gidermek, kalblerinizi pekiştirmek ve sebatınızı artırmak için gökten size su indirmişti.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 12. Ayet
Arapça: إِذْ يُوحِى رَبُّكَ إِلَى ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ أَنِّى مَعَكُمْ فَثَبِّتُوا۟ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ۚ سَأُلْقِى فِى قُلُوبِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ٱلرُّعْبَ فَٱضْرِبُوا۟ فَوْقَ ٱلْأَعْنَاقِ وَٱضْرِبُوا۟ مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍۢ
Türkçe Okunuşu: iẕ yûhî rabbuke ile-lmelâiketi ennî me`akum feŝebbitu-lleẕîne âmenû. seulkî fî kulûbi-lleẕîne keferu-rru`be fadribû fevka-l'a`nâki vadribû minhum kulle benân.
Türkçe Meali: Rabbin meleklere, "Ben sizinleyim, inananları destekleyin" diye vahyetti. "Ben inkar edenlerin kalblerine korku salacağım, artık vurun onların boyunları üstüne, vurun her parmağına" dedi.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 13. Ayet
Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَآقُّوا۟ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ ۚ وَمَن يُشَاقِقِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَإِنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ
Türkçe Okunuşu: ẕâlike biennehum şâkku-llâhe verasûleh. vemey yuşâkiki-llâhe verasûlehû feinne-llâhe şedîdu-l`ikâb.
Türkçe Meali: Bu, onların Allah'a ve Peygamberine karşı koymalarındandır. Kim Allah'a ve peygamberine karşı koyarsa, bilsin ki, Allah'ın cezası şiddetlidir.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 14. Ayet
Arapça: ذَٰلِكُمْ فَذُوقُوهُ وَأَنَّ لِلْكَٰفِرِينَ عَذَابَ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: ẕâlikum feẕûkûhu veenne lilkâfirîne `aẕâbe-nnâr.
Türkçe Meali: İşte bunu tadın, inkar edenlere cehennem azabı da vardır.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 15. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِذَا لَقِيتُمُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ زَحْفًۭا فَلَا تُوَلُّوهُمُ ٱلْأَدْبَارَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû iẕâ lekîtumu-lleẕîne keferû zahfen felâ tuvellûhumu-l'edbâr.
Türkçe Meali: Ey İnananlar! Savaş için ilerlerken, inkar edenlerle toplu halde karşılaştığınızda onlara arkanızı dönmeyin.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 16. Ayet
Arapça: وَمَن يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍۢ دُبُرَهُۥٓ إِلَّا مُتَحَرِّفًۭا لِّقِتَالٍ أَوْ مُتَحَيِّزًا إِلَىٰ فِئَةٍۢ فَقَدْ بَآءَ بِغَضَبٍۢ مِّنَ ٱللَّهِ وَمَأْوَىٰهُ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ
Türkçe Okunuşu: vemey yuvellihim yevmeiẕin duburahû illâ muteharrifel likitâlin ev mutehayyizen ilâ fietin fekad bâe biğadabim mine-llâhi veme'vâhu cehennem. vebi'se-lmesîr.
Türkçe Meali: Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya bir başka topluluğa katılmak maksadı dışında, o gün arkasını düşmana dönen kimse Allah'dan bir gazaba uğramış olur. Onun varacağı yer cehennemdir. Ne kötü bir dönüştür!
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 17. Ayet
Arapça: فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ قَتَلَهُمْ ۚ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ رَمَىٰ ۚ وَلِيُبْلِىَ ٱلْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلَآءً حَسَنًا ۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: felem taktulûhum velâkinne-llâhe katelehum. vemâ rameyte iẕ rameyte velâkinne-llâhe ramâ. veliyubliye-lmu'minîne minhu belâen hasenâ. inne-llâhe semî`un `alîm.
Türkçe Meali: Onları siz öldürmediniz fakat Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmamıştın, fakat Allah atmıştı. Allah bunu, inananları güzel bir imtihana tabi tutmak için yapmıştı. Doğrusu O işitir ve bilir.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 18. Ayet
Arapça: ذَٰلِكُمْ وَأَنَّ ٱللَّهَ مُوهِنُ كَيْدِ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: ẕâlikum veenne-llâhe mûhinu keydi-lkâfirîn.
Türkçe Meali: İşte bu, Allah'ın inkarcıların düzenini zayıflatıp yok etmesidir.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 19. Ayet
Arapça: إِن تَسْتَفْتِحُوا۟ فَقَدْ جَآءَكُمُ ٱلْفَتْحُ ۖ وَإِن تَنتَهُوا۟ فَهُوَ خَيْرٌۭ لَّكُمْ ۖ وَإِن تَعُودُوا۟ نَعُدْ وَلَن تُغْنِىَ عَنكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْـًۭٔا وَلَوْ كَثُرَتْ وَأَنَّ ٱللَّهَ مَعَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: in testeftihû fekad câekumu-lfeth. vein tentehû fehuve ḫayrul lekum. vein te`ûdû ne`ud. velen tuğniye `ankum fietukum şey'ev velev keŝurat veenne-llâhe me`a-lmu'minîn.
Türkçe Meali: Ey inkarcılar! Zafer istiyorsanız, işte zafer geldi (aleyhinize çıktı). Peygambere karşı gelmekten vazgeçerseniz sizin iyiliğinize olur, yok tekrar dönerseniz biz de döneriz; topluluğunuz çok da olsa size hiçbir fayda vermez. Allah inananlarla beraberdir.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 20. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَلَا تَوَلَّوْا۟ عَنْهُ وَأَنتُمْ تَسْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû etî`u-llâhe verasûlehû velâ tevellev `anhu veentum tesme`ûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'a ve Peygamberine itaat edin, Kuran'ı dinleyip dururken yüz çevirmeyin, dinlemedikleri halde "dinledik" diyenler gibi olmayın.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 21. Ayet
Arapça: وَلَا تَكُونُوا۟ كَٱلَّذِينَ قَالُوا۟ سَمِعْنَا وَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: velâ tekûnû kelleẕîne kâlû semi`nâ vehum lâ yesme`ûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'a ve Peygamberine itaat edin, Kuran'ı dinleyip dururken yüz çevirmeyin, dinlemedikleri halde "dinledik" diyenler gibi olmayın.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 22. Ayet
Arapça: ۞ إِنَّ شَرَّ ٱلدَّوَآبِّ عِندَ ٱللَّهِ ٱلصُّمُّ ٱلْبُكْمُ ٱلَّذِينَ لَا يَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: inne şerra-ddevâbbi `inde-llâhi-ssummu-lbukmu-lleẕîne lâ ya`kilûn.
Türkçe Meali: Allah katında, yeryüzündeki canlıların en kötüsü gerçeği akletmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 23. Ayet
Arapça: وَلَوْ عَلِمَ ٱللَّهُ فِيهِمْ خَيْرًۭا لَّأَسْمَعَهُمْ ۖ وَلَوْ أَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّوا۟ وَّهُم مُّعْرِضُونَ
Türkçe Okunuşu: velev `alime-llâhu fîhim ḫayral leesme`ahum. velev esme`ahum letevellev vehum mu`ridûn.
Türkçe Meali: Allah onlarda bir iyilik görseydi onlara işittirirdi. Onlara işittirmiş olsaydı yine de yüz çevirirlerdi, zaten dönektirler.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 24. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱسْتَجِيبُوا۟ لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ ۖ وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ ٱلْمَرْءِ وَقَلْبِهِۦ وَأَنَّهُۥٓ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenu-stecîbû lillâhi velirrasûli iẕâ de`âkum limâ yuhyîkum. va`lemû enne-llâhe yehûlu beyne-lmer'i vekalbihî veennehû ileyhi tuhşerûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah ve Peygamber, sizi, hayat verecek şeye çağırdığı zaman icabet edin. Allah'ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve sonunda O'nun katında toplanacağınızı bilin.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 25. Ayet
Arapça: وَٱتَّقُوا۟ فِتْنَةًۭ لَّا تُصِيبَنَّ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ مِنكُمْ خَآصَّةًۭ ۖ وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ
Türkçe Okunuşu: vettekû fitnetel lâ tusîbenne-lleẕîne żalemû minkum ḫâssah. va`lemû enne-llâhe şedîdu-l`ikâb.
Türkçe Meali: Aranızdan yalnız zalimlere erişmekle kalmayacak fitneden sakının, Allah'ın azabının şiddetli olduğunu bilin.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 26. Ayet
Arapça: وَٱذْكُرُوٓا۟ إِذْ أَنتُمْ قَلِيلٌۭ مُّسْتَضْعَفُونَ فِى ٱلْأَرْضِ تَخَافُونَ أَن يَتَخَطَّفَكُمُ ٱلنَّاسُ فَـَٔاوَىٰكُمْ وَأَيَّدَكُم بِنَصْرِهِۦ وَرَزَقَكُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: veẕkurû iẕ entum kalîlum mustad`afûne fi-l'ardi teḫâfûne ey yeteḫattafekumu-nnâsu feâvâkum veeyyedekum binasrihî verazekakum mine-ttayyibâti le`allekum teşkurûn.
Türkçe Meali: Yeryüzünde az sayıda olduğunuz ve zayıf sayıldığınız için insanların sizi esir olarak alıp götürmesinden korktuğunuz zamanları, hatırlayın. Allah, şükredesiniz diye sizi barındırmış, yardımıyla desteklemiş, temiz şeylerle rızıklandırmıştır.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 27. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَخُونُوا۟ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَ وَتَخُونُوٓا۟ أَمَٰنَٰتِكُمْ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû lâ teḫûnu-llâhe verrasûle veteḫûnû emânâtikum veentum ta`lemûn.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'a ve Peygambere karşı hainlik etmeyin, size güvenilen şeylere bile bile hıyanet etmiş olursunuz.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 28. Ayet
Arapça: وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّمَآ أَمْوَٰلُكُمْ وَأَوْلَٰدُكُمْ فِتْنَةٌۭ وَأَنَّ ٱللَّهَ عِندَهُۥٓ أَجْرٌ عَظِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: va`lemû ennemâ emvâlukum veevlâdukum fitnetuv veenne-llâhe `indehû ecrun `ażîm.
Türkçe Meali: Mallarınızın ve çocuklarınızın, aslında bir sınama olduğunu ve büyük ecrin Allah katında bulunduğunu bilin.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 29. Ayet
Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِن تَتَّقُوا۟ ٱللَّهَ يَجْعَل لَّكُمْ فُرْقَانًۭا وَيُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ۗ وَٱللَّهُ ذُو ٱلْفَضْلِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: yâ eyyuhe-lleẕîne âmenû in tetteku-llâhe yec`al lekum furkânev veyukeffir `ankum seyyiâtikum veyağfir lekum. vellâhu ẕu-lfadli-l`ażîm.
Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'tan sakınırsanız, O size iyiyi kötüden ayırdedecek bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah büyük, bol nimet sahibidir.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 30. Ayet
Arapça: وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ ۚ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ ٱللَّهُ ۖ وَٱللَّهُ خَيْرُ ٱلْمَٰكِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕ yemkuru bike-lleẕîne keferû liyuŝbitûke ev yaktulûke ev yuḫricûk. veyemkurûne veyemkuru-llâh. vellâhu ḫayru-lmâkirîn.
Türkçe Meali: İnkar edenler, seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı. Onlar düzen kurarken, Allah da düzenlerini bozuyordu. Allah düzen yapanların en iyisidir.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 31. Ayet
Arapça: وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا قَالُوا۟ قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَآءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هَٰذَآ ۙ إِنْ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ tutlâ `aleyhim âyâtunâ kâlû kad semi`nâ lev neşâu lekulnâ miŝle hâẕâ in hâẕâ illâ esâtîru-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman, "İşittik, işittik! İstesek biz de aynını söyleyebiliriz; bu sadece eskilerin masallarıdır" derlerdi.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 32. Ayet
Arapça: وَإِذْ قَالُوا۟ ٱللَّهُمَّ إِن كَانَ هَٰذَا هُوَ ٱلْحَقَّ مِنْ عِندِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةًۭ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ أَوِ ٱئْتِنَا بِعَذَابٍ أَلِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: veiẕ kâlu-llâhumme in kâne hâẕâ huve-lhakka min `indike feemtir `aleynâ hicâratem mine-ssemâi evi-'tinâ bi`aẕâbin elîm.
Türkçe Meali: "Allah'ımız! Eğer bu Kitap, gerçekten Senin katından ise bize gökten taş yağdır veya can yakıcı bir azab ver" demişlerdi.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 33. Ayet
Arapça: وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنتَ فِيهِمْ ۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kâne-llâhu liyu`aẕẕibehum veente fîhim. vemâ kâne-llâhu mu`aẕẕibehum vehum yestağfirûn.
Türkçe Meali: Oysa, sen içlerinde iken Allah onlara azabetmez. Onlar bağışlanma dilerlerken de elbette Allah azab edecek değildir.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 34. Ayet
Arapça: وَمَا لَهُمْ أَلَّا يُعَذِّبَهُمُ ٱللَّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ ٱلْمَسْجِدِ ٱلْحَرَامِ وَمَا كَانُوٓا۟ أَوْلِيَآءَهُۥٓ ۚ إِنْ أَوْلِيَآؤُهُۥٓ إِلَّا ٱلْمُتَّقُونَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ lehum ellâ yu`aẕẕibehumu-llâhu vehum yesuddûne `ani-lmescidi-lharâmi vemâ kânû evliyâh. in evliyâuhû ille-lmuttekûne velâkinne ekŝerahum lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Yoksa Mescidi Haram'a girmekten menederlerken Allah onlara niçin azab etmesin? Hem de O'nun dostu değiller; O'nun dostları ancak karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat çoğu bunu bilmiyorlar.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 35. Ayet
Arapça: وَمَا كَانَ صَلَاتُهُمْ عِندَ ٱلْبَيْتِ إِلَّا مُكَآءًۭ وَتَصْدِيَةًۭ ۚ فَذُوقُوا۟ ٱلْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kâne salâtuhum `inde-lbeyti illâ mukâev vetasdiyeh. feẕûku-l`aẕâbe bimâ kuntum tekfurûn.
Türkçe Meali: Kabe'deki tapınmaları sadece ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. İnkarınıza karşılık artık azabı tadın.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 36. Ayet
Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ يُنفِقُونَ أَمْوَٰلَهُمْ لِيَصُدُّوا۟ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ ۚ فَسَيُنفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةًۭ ثُمَّ يُغْلَبُونَ ۗ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِلَىٰ جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ
Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne keferû yunfikûne emvâlehum liyesuddû `an sebîli-llâh. feseyunfikûnehâ ŝumme tekûnu `aleyhim hasraten ŝumme yuğlebûn. velleẕîne keferû ilâ cehenneme yuhşerûn.
Türkçe Meali: Doğrusu inkar edenler mallarını Allah'ın yolundan insanları alıkoymak için sarfederler ve daha da sarfedeceklerdir; ama sonra içleri yanacak, hem de mağlup olacaklardır. Bu, Allah'ın, temizi murdardan ayırması ve murdarları üstüste koyup hepsini yığarak cehenneme yerleştirmesi içindir; inkar edenler cehenneme toplanacaklardır. İşte onlar mahvolanlardır.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 37. Ayet
Arapça: لِيَمِيزَ ٱللَّهُ ٱلْخَبِيثَ مِنَ ٱلطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ ٱلْخَبِيثَ بَعْضَهُۥ عَلَىٰ بَعْضٍۢ فَيَرْكُمَهُۥ جَمِيعًۭا فَيَجْعَلَهُۥ فِى جَهَنَّمَ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ
Türkçe Okunuşu: liyemîze-llâhu-lḫabîŝe mine-ttayyibi veyec`ale-lḫabîŝe ba`dahû `alâ ba`din feyerkumehû cemî`an feyec`alehû fî cehennem. ulâike humu-lḫâsirûn.
Türkçe Meali: Doğrusu inkar edenler mallarını Allah'ın yolundan insanları alıkoymak için sarfederler ve daha da sarfedeceklerdir; ama sonra içleri yanacak, hem de mağlup olacaklardır. Bu, Allah'ın, temizi murdardan ayırması ve murdarları üstüste koyup hepsini yığarak cehenneme yerleştirmesi içindir; inkar edenler cehenneme toplanacaklardır. İşte onlar mahvolanlardır.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 38. Ayet
Arapça: قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِن يَنتَهُوا۟ يُغْفَرْ لَهُم مَّا قَدْ سَلَفَ وَإِن يَعُودُوا۟ فَقَدْ مَضَتْ سُنَّتُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: kul lilleẕîne keferû iy yentehû yuğfer lehum mâ kad selef. veiy ye`ûdû fekad medat sunnetu-l'evvelîn.
Türkçe Meali: İnkar edenlere, eğer savaştan vazgeçerlerse, geçmişlerinin bağışlanacağını ve tekrar başlarlarsa evvelkilerin hükmünün uygulanacağını söyle.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 39. Ayet
Arapça: وَقَٰتِلُوهُمْ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتْنَةٌۭ وَيَكُونَ ٱلدِّينُ كُلُّهُۥ لِلَّهِ ۚ فَإِنِ ٱنتَهَوْا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌۭ
Türkçe Okunuşu: vekâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetuv veyekûne-ddînu kulluhû lillâh. feini-ntehev feinne-llâhe bimâ ya`melûne besîr.
Türkçe Meali: Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini kalana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse bilsinler ki Allah onların işlediklerini şüphesiz görür.
سُورَةُ الأَنفَالِ - Enfâl Suresi - 40. Ayet
Arapça: وَإِن تَوَلَّوْا۟ فَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ مَوْلَىٰكُمْ ۚ نِعْمَ ٱلْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ ٱلنَّصِيرُ
Türkçe Okunuşu: vein tevellev fa`lemû enne-llâhe mevlâkum. ni`me-lmevlâ veni`me-nnesîr.
Türkçe Meali: Eğer yüz çevirirlerse Allah'ın sizin dostunuz olduğunu bilin; O ne güzel dost, ne güzel yardımcıdır!